Professional Documents
Culture Documents
Barış Ekdi
SANAYĐ STRATEJĐSĐNĐN GELĐŞTĐRĐLMESĐ
Kime : Sanayi Startejisi Çalışma Grubu
Kimden : Barış EKDĐ
Tarih : 10.06.2008
[1] Sanayi stratejisinin temel amacı, ülke içindeki üretim imkânlarının ve uluslararası rekabet
gücünün geliştirilerek toplumsal refah artışına katkıda bulunmasını sağlamaktır.
[2] Her ne kadar Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde temel ilke devletin piyasalara müdahalesinin
en az düzeyde olması ise de Japonya ve Kore başta olmak üzere Doğu Asya ülkelerinin devlet
müdahalesi sayesinde yüksek büyüme oranlarına ulaşması sonucunda devletin müdahalesi
ABD ve Avrupa ülkelerinin de gündemine girmiştir.
[3] Diğer yandan, “ulusal şampiyonlar yaratmak”, “yüksek gümrük duvarları vasıtasıyla yerli
endüstrileri korumak”, “ihracat kaydıyla bazı şirketleri veya sektörleri desteklemek” gibi
sanayi politikaları GATT Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması çerçevesinde
yaptırıma tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, özellikle son on beş yılda ülkeler -en azından resmi
olarak - doğrudan sektörlere ya da firmalara yardım yapmak oldukça güçleşmiştir. Buna
alternatif olarak ülkeler kamu kaynaklarını daha çok altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi,
piyasalardaki rekabetin arttırılması, daha iyi düzenlemeler yapılması, nitelikli işgücünün
yetiştirilmesi, bilim ve teknoloji altyapısının geliştirilmesi gibi alanlara yönlendirerek “üretim
ortamının” ve onu destekleyen “yatırım ve hizmet süreçlerinin” bir bütün olarak iyileştirilerek
rekabet gücünün arttırılmasını hedeflemektedir.
[4] Klasik yaklaşım ile modern yaklaşım arasındaki bir başka farklılık da şudur: Klasik yaklaşım
daha çok tepeden inmeci (top-to-bottom) ve merkezi iken, modern yaklaşım daha çok sektörel
ve yerel bazdan genele doğru (from the bottom) bütünleşik (integrated) bir seyir izlemektedir.
[5] Đki yaklaşım arasındaki diğer farklar ise şunlardır: Modern sanayi stratejisi, ithal malların
ikamesine odaklanmaktan ziyade yerli-yabacı üretimin entegrasyonuna (dolayısıyla yabancı
sermaye girişine) ve yerli üreticileri ne pahasına olursa olsun korumaktan ziyade, onların kendi
kabuklarından çıkarak küresel piyasalarda daha etkin olmaları için uygun zeminlerin
yaratılmasına ağırlık vermektedir.
[6] Ülkemizde sanayi politikalarına ilişkin unsurlar genellikle beş yıllık kalkınma planlarında yer
almakta iken, Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin de etkisi ile DPT tarafından 2003 yılında
Türkiye Sanayi Politikası Belgesi hazırlanmış, bu belgeye getirilen eleştiriler sonucunda da
STB ve DPT koordinasyonunda ve TEPAV’ın katkılarıyla Türkiye Sanayi Stratejisi belgesinin
hazırlık çalışmaları başlamıştır. Söz konusu çalışmaların 2008 yılı Haziran ayı sonu itibariyle
tamamlanması planlanmaktadır.
[7] 2008 yılı Haziran ayı ile tamamlanması öngörülen Sanayi Stratejisi Belgesi, kapsamlı olması ve
katılımcı bir şekilde hazırlanması nedeniyle oldukça önemli bir adı niteliğindedir. Ancak,
teknolojilerin ve piyasaların hızla geliştiği, ekonominin önceki yıllara oranla çok daha dinamik bir
hal aldığı, dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin bir piyasasındaki aksaklığın ülkemizdeki piyasaları
da anında etkileme riski taşıdığı dikkate alındığında, sanayi stratejisinin de bu tür öngörülemeyen
gelişmelere cevap verecek şekilde kısa aralıklarla değerlendirmeye alınması elzemdir. Buna karşın,
stratejinin güvenilirliği ve özel sektör tarafından sahiplenilmesi açısından da bu tür
değerlendirmelerin sonuçları ve etkileri konusunda dikkatli olunması, çok gerekli olmadıkça temel
unsurlarda değişiklik yapılmaması kaydıyla ve stratejinin temel belgeye sadık kalınarak
geliştirilmesinde ve öngörülemeyen sapmaların tespit edilerek politika hedeflerine ulaşma açısından
gerekli ayarlamaların (adjustment) yapılmasında fayda görülmektedir. Nitekim, Avrupa Birliği de
2000 yılı Lizbon Stratejisi hedeflerine ulaşma açısından, 2002, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında
çeşitli nitelikte (report, review, follow-up paper) bir dizi belge yayınlamıştır:
a. Đlk boyut, sanayi politikasının diğer politika alanları ile kesiştiği noktaların
belirlenip aydınlatılması, olası uyumsuzlukların giderilmesi, önceliğe göre diğer
politikaların sanayi politikası ile uyumlaştırılması ya da sanayi politikasında yer alan
unsurların diğer politika alanlarındaki tedbirlerle uyumlaştırılması (öncelik diğer
alanlarda ise, sanayi politikasının bundan minimum etkilenmesinin sağlanması)
gerekmektedir. Bu boyut aynı zamanda “yatay politika alanları” olarak da
adlandırılmaktadır ve 2008 yılı Sanayi Stratejisi Belgesi’nde yatay alanlar odak noktası
olarak dikkate alınmıştır.
c. Konunun üçüncü boyutu ise işin kurumsal niteliği ile ilgilidir: Uygulamaları izleme ve
değerlendirme, olası sapmaları ve riskleri tespit etme, riskleri gidermek için gerekli
değişiklikleri politika yapıcılarına önerme ve bir sonraki döneme ilişkin sanayi strateji
belgesinin altyapısını hazırlayacak verileri toplama ve işleme konularında Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı’nın kapasitesinin geliştirilmesidir. Burada oluşturulan veya
oluşturulacak strateji tedbirleri ile muhatap olacak kurumların hem hazırlık hem de
uygulama aşamasında desteğinin sağlanması önemlidir. Dolaysıyla, her bir sektörü
etkileyen düzenlemelerin ve bu düzenlemeleri hazırlayıp uygulayan birimlerin
haritalanması önem taşımaktadır.
[9] Söz konusu üç alandan her biri, birer matris formatında ele alınarak sanayi stratejisi bu üç temel
üzerine oturtulabilir - ki bu matrislerin ne şekilde doldurulacağına ilişkin yöntemler de burada
önem kazanmaktadır.
[10] Bugüne kadar elde edilen tecrübeler dikkate alındığında, yalnızca sanayi üretimine
odaklanmanın sanayi politikası açısından yeterli olmadığı, politika ve strateji oluşturma
aşamasında diğer politika alanlarının olumlu ya da olumsuz etkilerinin de hesaba katılması
gerektiği anlaşılmaktadır.
[11] Örneğin, sanayi verimliliğini arttırmanın en önemli unsurlarından birisi ileri teknolojilerin
kullanılmasıdır. Bu çerçevede atılacak bir adımın ilgili olduğu politika alanlarından bazıları ve
bu alanların etkisi şu şekilde değerlendirilebilir:
a. Bilim ve teknoloji politikası söz konusu ileri teknolojinin üretilmesi için, eğitim politikası
da hem teknolojiyi üretecek araştırmacıların hem de üretilen teknoloji kullanacak nitelikli
işgücünün yetişmesi için önemlidir.
c. Şirketlerin mevcut teknolojiye erişimi ise, paraya bağlı olduğu müddetçe uygun
finansman (yeni sermaye piyasası araçları, leasing), devlet yardımları (yatırımın
karşılanması), maliye (gümrük / ithalat vergileri, kullanımdan alınan vergiler vb.),
rekabet (küçük şirketlerin Ar-Ge amacıyla bir araya gelmesini teşvik, patent havuzlarının
yasaklanması) gibi politika alanlarındaki etkinliğe bağlıdır.
e. Son olarak da, ileri teknoloji kullanımı sonucunda başta vasıfsız işçiler olmak üzere
istihdamda azalma yaşanması muhtemeldir. (Dolayısıyla, kapsamlı bir politika bu
noktada istihdam politikası ile entegre edilmelidir.)
[12] Söz konusu etkileşim Şekil - 1’de ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu şekildeki yeşil alanlar
anılan tedbirin / hedefin (sanayi verimliliğinin arttırılması) ve bunun için öngörülen aracın (ileri
teknoloji kullanımı) gerçeklemesinde aynı doğrultuda hareket politika alanlarını göstermekte
iken türkuaz renkli alanların bu araçtan nasıl etkileneceği net değildir. Buna karşın kırmızı
alanlar öngörülen tedbirden olumsuz yönde etkilenmesi muhtemel politika alanlarını ifade
etmektedir.
[14] Söz konusu matriste yatay sırada toplam 27 adet sektör şu dört ana başlık altında sıralanmıştır:
(1) Yiyecek ve Yaşambilimi Sanayileri, (2) Makine ve Sistem Sanayileri, (3) Moda ve Tasarım
Sanayileri, (4) Hammade ve Ara Mamul Sanayileri
Yatay anlamda (tabloda dikey) tüm sektörleri kesen 17 alan da yine dört başlık altında
değerlendirmeye alınmıştır: (1) Bilgi, (2) Daha Đyi Düzenlemeler, (3) Çevre ve Enerji, (4)
Ticaret - Bunun yanı sıra Yapısal Değişim ve Sektörel Eylemler de tüm sektörleri yatay olarak
kesmektedir.
“BĐLGĐ” başlığının altında ise şu konular yer almaktadır: (a) ARGE ve Yenilikçilik, (b) FMH
ve Taklitle Mücadele, (c) Yetenekleri Geliştirme, (d) KOBĐ’lerin finansman kaynaklarına
erişimi.
“DAHA ĐYĐ DÜZENLEMELER” başlığı altında ise, (a) Bürokratik yüklerin azaltılması, (b) Đç
Pazar, (c) Sağlık ve Güvenlik, (d) Teknik Standartlar başlıkları yer almaktadır.
“ÇEVRE ve ENERJĐ” başlığında da (a) Đklim Değişikliği, (b) Atık, (c) Su, (d) Hava, (e) Yoğun
Enerji Kullanımı başlıkları vardır.
[15] Görüldüğü üzere, AB yaklaşımı açısından belirli sektörlerde iyileştirilmeye gidileceğine dair
iyimser tahminler ve rakamlar yeterli olmamakta, bunun çevreyi nasıl etkileyeceği, ticaret
üzerindeki etkileri ve düzenlemelerle etkileşimi de işin içine katılarak konu bir bütün olarak ele
alınmaktadır. Matris’in Enterprise Europe n° 20 yayınlanan örneği aşağıdaki şekildedir:
[16] Sonuç olarak tüm sektörleri içerecek bu tarzda bir tablo içeriğinde yer almasa da, hazırlanmış
olan 2008 Sanayi Stratejisi Belgesi bu yaklaşımı yansıtmakta, özellikle yatay politika alanlarına
ağırlık vermektedir.
[17] Diğer yandan, mevcut stratejimiz tüm sektörleri kaplayan, kesişim noktalarında darboğazlara,
üst kısımda sıkıntıların kaynağına ve genel politika tedbirlerine ve sağ tarafta da sektörel
inisiyatiflere yer veren bu tür bir tabloyu da oluşturacak şekilde zenginleştirilebilir.
[18] Bir sektörün rekabet edebilirliği sektörde yer alan şirketlerin rekabet gücünden, mikro
ekonomik çerçeveden ve makroekonomik etkenlerden (düzenlemeler, para kur politikası gibi
makroekonomik parametreler ve hukukun uygulanması dahil) bağımsız olarak düşünülemez.
Bu nedenle, çeşitli aşamalarda kalibrasyona gidilmesi ve sektörel rekabet edebilirlik
stratejilerinin birkaç farklı perspektiften bakılarak hazırlanması gerekmektedir. Bunlardan ilki
sektörü odak alan bir bakış açısı iken, ikinci aşamada sektörler arası etkileşimin dikkate
alınması önemlidir.
[19] Bu düzeydeki bakış açısının amacı sektöre özgü kısıtların tespit edilmesidir. Diğer yandan,
sektörün diğer sektörlerdeki değişikliklerin diğer sektörleri ne şekilde etkileyeceğinin
genellikle gözden kaçırılması riski mevcuttur:
[20] Bu çerçevede yaygın olarak kullanılan iki model vardır. Bunlardan ilki, özellikle 1950-70
döneminde yaygın olan Yapı-Davranış-Performans (Sturcture-Conduct-Performance)
modelidir; ikincisi ise, 1980’lerde Michael Porter tarafından oluşturulan Elmas Modeli’dir.
[21] Yapı - davranış - performans analizi, piyasaların işleyişi ve bu piyasalarda yer alan firmaların
davranışlarının toplum açısından değerlendirilmesinin önem kazanması nedeniyle, sektörler ve
firmalar arasındaki farklılıkların nedenleri ve bunların ekonominin işleyişi üzerindeki etkileri
ile ilgili yapılan araştırmalara bir çerçeve oluşturulması amacıyla 1930’lu yıllarda ortaya
konulmuştur. Bu analizde temel varsayım, piyasa yapısının, firma davranışlarını ve
performansını belirlediğidir. Aynı şekilde firmanın piyasadaki davranışlarının temel arz ve
talep koşul1arını yansıttığı kabul edilmektedir.
[22] Şekil 3’de piyasa yapısı ile diğer unsurların etkileşimi gösterilmiştir. Bu açıdan etkileşim iki
yönlü olarak dikkate alınmalıdır. Örneğin, piyasaya giriş için konulan engeller (lisanslama vb.)
firmanın fiyatlama davranışını etkiler iken firmanın fiyatlama davranışı da bir giriş engeli
oluşturabilir. Benzer bir şekilde, ürün çeşitliliği ile talep esnekliği arasında da doğru orantı
vardır. Piyasa yapısını belirleyen dört temel unsur ise, (i) Satıcıların yoğunlaşma derecesi, (ii)
alıcıların yoğunlaşma derecesi, (iii) ürün farklılaştırmasının derecesi ve endüstriye giriş
koşullarıdır. Söz konusu yoğunlaşma dereceleri ve endüstriye giriş koşulları açısından en
önemli unsur ise ölçek ekonomileridir:
[23] Diğer model ise, Porter’ın ulusların rekabet avantajlarının belirlenmesine yönelik olarak
hazırladığı “Elmas Modeli”dir1. Porter bu modelde, firma strtejisi, firmaların karşılaştığı
rekabetin ve içinde bulundukları pazarın yapısının; bu pazarın alt ve üst pazarlarının, üretim
faktörlerine ve talebe ilişkin koşulların, birbirlerini etkilediğini; şansın ve devletin rolünün de
bu çerçevede gözardı edilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Buna göre, her sektör için, Şekil-4’de
verilen çerçevede analiz yapılması önlem taşımaktadır.
1
ÖZ, Özlem, The Competitive Advantage of Nations: The Case of Turkey, Ashgate Publishing Ltd.,1999, s.5.
FĐRMA STRATEJĐSĐ,
ŞANS YAPI ve REKABET
[24] Şekilde yer alan unsurlardan Firma Stratejisi, Yapı ve Rekabet kısmı, firmaların ölçeği, arz
koşulları ve piyasanın yapısı (oligopolistik nitelik, yoğunlaşma vb.) unsurları ele almakta iken
Faktör Koşulları ise sermaye, işgücü vb. unsurlar üzerine odaklanmaktadır. Đlgili ve destek
endüstriler ise, özellikle girdilerin temini ve nakliye vb. hizmetlerin sağlanması aşamasında
karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan, talep daralması veya artışı dikkate alınması gereken bir
diğer faktördür. Örneğin, yeni teknolojilerin ucuzlaması ile birlikte tüplü televizyonların yerini
LCD televizyonların alacak olması talepte ciddi bir değişikliğe işaret etmekte olup, ilgili
sektördeki firmaların yatırımlarını bu sektöre kaydırması beklenmelidir. Sanayi stratejisi bu
açıdan firmaları önceden yönlendirme işlevi görebilir.
[25] Model açısından diğer iki önemli faktör ise, Hükümerin Rolü ve Şans Faktörü’dür. Hükümetin
rolü, düzenlemeler ve hukuk sisteminin işlem maliyetlerini minimize etmesine ve uygun bir
yatırım/ üretim ortamı sağlanmasına odaklanmaktadır. Şans ise, söz konusu analiz yapılırken
tahmin edilmesi çok mümkün olmayan, tahmin edilse dahi kontrolü politika yapıcılarının oyun
alanı dışında kalan kısmı oluşturmaktadır.
DĐĞER DĐĞER
REKABET AVANTAJININ
ULUSLARIN ULUSLARIN
KAYNAKLARINI BELIRLEME (7)
ÇALIŞMALARI ÇALIŞMALARI
Olay Çalışmalarına
Konu Olacak
Endüstrilerin Seçimi
(4)
Endüstrilerin Alt
Bölümleri (cluster)
Tablolarının
Hazırlanması (3)
Rekabetçi Endüstrilerin
Listesinin Hazırlanması
(2)
Ticaret ve Yabancı
Yatırım
Đstatistiklerinin Analizi Şekil – 5 : Strateji Belirleme Süreci
(1)
[27] Yukarıda yer verilen çerçevede benzer bir sürecin Türkiye Sanayi Stratejisi’nin oluşturulması
açısından da kullanılabileceği düşünülmektedir.
2
a.g.y., s.39.
CAM ENDÜSTRISĐ
Faktör Koşulları Düşük maliyet ve kaliteli ham madde; düşük maliyetli işgücü
Endüstriye özgü yetersiz alyapı; araştırma ve eğitim
Talep Koşulları Büyük ve çabuk gelişen bir iç pazar
Đlgili ve Destek Endüstriler Rekabetçi ilgili ve destek endüstriler
Firma Stratejisi, Yapı -Rekabet Güçlü yönetsel yeteneğe sahip başarılı bir firma
Iç piyasada rekabet yok
Şans eski Doğu Avrupa Bloğu ve AB ülkelerinden yeni rakipler
Hükümetin Rolü kuruluşunu başlattı ve uzun süre korudu
politik ve makroekonomik istikrarsızlık; yavaş işleyen bürokrasi
ĐNŞAAT
Faktör Koşulları Düşük maliyet; üretken işçi ve mühendisler
Ucuz ve kaliteli malzemeler
Finansman güçlükleri
Talep Koşulları Çok büyük ve büyüyen bir iç pazar
Seçici, nitelikli ürün talep eden yerel tüketiciler,
Đlgili ve Destek Endüstriler Rekabetçi ilgili ve destek endüstriler
Firma Stratejisi, Yapı ve Girşim yeteneği yüksek firmalar
Rekabet Yoğun iç rekabet
Şans Ortadoğu ve Rusya Federasyonu gibi gelcek vaadeden pazarlara coğrafi ve kültürel yakınlık.
Hükümetin Rolü Endüstrinin en önemli müşterisi, hükümetle ilgili problemler endüstriyi önemli ölçüde etkiliyor.
Istikrarsızlık; yetersiz düzenlemeler ve yavaş işleyen bürokrasi
DERI GiYĐM
Faktör Koşulları Ham deri ihtiyacının %50’sinden fazlası ithal edilmektedir.
Göreli olarak düşük, ancak giderek artan işgücü mailyeti.
Talep Koşulları Orta büyüklükte ve büyüyen bir iç pazar
Seçici, nitelikli ürün talep eden yerel tüketiciler,
Đlgili ve Destek Endüstriler Rekabetçi ilgili ve destek endüstriler
Firma Stratejisi, Yapı -Rekabet Yönetim yeteneği açısından üstün
Yoğun iç rekabet
Şans Son zamanlarda Rusya Federasyonu’ndan artan bir talep var.
Hükümetin Rolü Endüstriye ilişkin belirli bir politika mevcut değil
Istikrarsızlık; yetersiz düzenlemeler ve yavaş işleyen bürokrasi
OTOMOTĐV ENDÜSTRĐSĐ
Faktör Koşulları Düşük kalitede ve çok pahalı girdiler
işgücü maliyeti ve verimlilik oranı düşük
finansman, araştırma ve geliştirme zayıflığı
Talep Koşulları Iç pazar sınırlı büyüklükte ancak hızla gelişiyor
Seçici, nitelikli ürün talep eden yerel tüketicilerin oranı düşük
Đlgili ve Destek Endüstriler Rekabetçi olmayan ilgili ve destek endüstriler
Firma Stratejisi, Yapı -Rekabet Son dönemlere kadar zayıf ve yetersiz iç rekabet mevcut
Şans Uygun, avantajlı bir coğrafi konum ve iyi uluslarası bağlantılar
Hükümetin Rolü Kuruluşunu başlattı ve uzun süre korudu
Endüstriye ilişkin belirli bir politika mevcut değil
Istikrarsızlık; yetersiz düzenlemeler ve yavaş işleyen bürokrasi
DÜZ ÇELĐK
Faktör Koşulları Girdilerinin önemli bir bölümünü ithal etmek zorunda
işgücü maliyeti düşük ve verimlilik oranı yüksek
büyük işleme projeleri için finansman sağanabiliyor
Talep Koşulları Iç talep sınırlı büyüklükte ancak hızla gelişiyor
Đlgili ve Destek Endüstriler Rekabetçi ve rekabetçi olmayan sektörlerin karışımı
Firma Stratejisi, Yapı -Rekabet iç piyasada rekabet yok.
Şans Eski Doğu Avrupa Bloğu ve AB ülkelerinden yeni rakipler
Hükümetin Rolü Kuruluşunda doğrudan rol aldı ve uzun süre korudu
Yönetimine bir süre müdahale etti
Istikrarsızlık; yetersiz düzenlemeler ve yavaş işleyen bürokrasi
3
a.g.y.
İlgili ve Firma
ELMAS ELEMENTİ Faktör Talep Destek Stratejisi, Hükümeti
Şans
Koşulları Koşulları Endüstrile Yapı ve n Rolü
ENDÜSTRİ ↓ r Rekabet
CAM ENDÜSTRISİ Y Y
Y O Y iç piyasada D doğrudan
(competitive) rekabet yok? müdahale
İNŞAAT ENDÜSTRISİ
Y O O Y Y D
(competitive)
D
DERI GiYİM ENDÜSTRISİ
ithal temelli O Y Y Y D
(competitive, loss in
girdiler
position)
O
yabancı
OTOMOTİV ENDÜSTRİSİ D
sermaye
D D D O doğrudan
sahipliği
(uncompetitive) müdahale
mevcut
D
DÜZ ÇELİK ENDÜSTRISİ Y O
temel
iç piyasada doğrudan
girdileri ithal O O D
(competitive, negative rekabet yok müdahale
ediliyor
trade balance) ?
?
Elmas elementi’nin endüstrinin rekabet avantajına etkisi şu şekilde belirtilmiştir: (D) Düşük, (O) Orta, (Y) Yüksek.
Soru işareti (?) konun elmas modeli çerçevesinde açıklanamadığını göstermektedir.
[30] Sektör ve çevresine ilişkin genel bilgiler yukarıda değinildiği gibi dikkate alınabilecek olmakla
beraber, sektörün diğer sektörlerle etkileşimine ilişkin olarak bir başka matris de sektöre ilişkin
Elmas Modeli’nin üzerine inşa edilebilir.
4
a.g.y.
[32] 19 adet temel sektör, NACE kodları çerçevesinde sınıflandırılarak girdi-çıktı etkileşimi
açısından aşağıdaki şekilde ele alınmıştır (Tabloda yer alan “1” rakamı, kesişim alanıdaki diğer
sektöre %5’den fazla girdi sağlayan sektörü ifade etmektedir).
Ka ç sektö re
sağlıyor?
Sec-01
Sec-02
Sec-04
Sec-05
Sec-07
Sec-08
Sec-09
Sec-10
Sec-12
Sec-13
Sec-15
Sec-16
Sec-18
Sec-19
Sec-03
Sec-06
Sec-11
Sec-14
Sec-17
girdi
Tarım
Sec-01 1 0 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0 3
Madenler
Sec-02 0 1 0 0 1 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3
Đnşaat
Sec-11 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 1
Ulaştırma Faaliyetleri
Sec-14 0 1 1 1 1 1 1 1 1 0 1 1 1 1 1 0 1 1 1 16
Posta ve Telekom
Sec-15 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 1 0 0 0 0 2
Finansal hizmetler
Sec-16 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 1 1 1 1 0 1 1 8
Gayrimenkul Faaliyetleri
Sec-17 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 1 0 0 0 2
Kamusal Faaliyetler
Sec-18 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
[33] Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere, en fazla ara girdi sağlayan ve en fazla ara girdi alan
sektörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
[34] Sektörler arası etkileşimin ele alınması açısından girdi-çıktı matrisi niceliksel veri sağlamakta
iken, bu tablonun özellikle niteliksel veriler çerçevesinde kullanımının müdahale açısından en
önemli noktaları göstereceği düşünülmektedir. Bir başka deyişle, uygun sorular sorulduğu
takdirde bir sektörün hangi sektörlerdeki değişikliklerden olumlu ya da olumsuz şekilde
etkilenceği anlaşılacak, bir sektörün deyim yerindeyse bir başka sektörden “şikayeti” de
değerlendirmeye alınabilecektir. Bu şekilde tüm sektörler açısından sıkıntı yaratan ortak
noktaların tespit edilmesi ve giderilmesi kolaylaşacaktır. Örneğin, demir-çelik sektöründeki
kısıtların otomotiv sektörünü nasıl ekileyeceği, telekomüniasyon sektöründeki gelişmeler ile
hizmetler arasındaki etkileşim gibi hususlar bu çerçevede irdelenebilir.
[35] Matris yaklaşımının kullanılabileceği bir diğer alan da politika eşgüdüm matrisidir. Bu
matrisin oluşturulmasındaki temel amaç, belirli alanlarda ne ortaya çıkarılan düzenleme
ihtiyacının ya da yapılması gereken iyileştirmelerin hangi kurumlarca yerine getirilmesi
gerektiğini tespit etmek ve kurumlar arası eşgüdümü sağlamaktır.
Sec-02
Sec-03
Sec-04
Sec-05
Sec-06
Sec-07
Sec-08
Sec-09
Sec-10
Sec-11
Sec-12
Sec-13
Sec-14
Sec-15
Sec-16
Sec-17
Sec-18
Sec-19
Başbakanlık
Maliye Bak.
STB
DTM
KOSGEB
TÜBĐTAK
MEB
Ulaştırma
TK
Tarım Bak.
TPE
RK
Denizcilik M.
Gümrük M.
DHMĐ
SHGM
TSE
TÜĐK
DPT
….
[36] Bu yaklaşımın bir diğer faydası ise, Düzenleyici Etki Analizi çerçevesinde de
kullanabilecek etkili bir altyapı hazırlamasıdır. Bu sayede, bir sektörde düzenleme
yapmaya yetkili olan birden fazla kurum olması durumunda, birbirlerinin etkilerini
nötralize eden ya da piyasayı kapatıp gelişmeleri engelleyen düzenlemelerin kolaylıkla
farkedilmesi sağlanacaktır. Doğal olarak üzerinde durulacak konu yalnızca düzenlemenin
varlığı ve metninde ne ifade edildiği değil, ne şekilde uygulandığıdır.
[37] Bu matris aynı zamanda sektörlerin ve firmaların üzerindeki gereksiz bürokratik yüklerin
elimine edilmesi için önem taşımaktadır.
15
Barış EKDĐ - Sanayi Stratejisi Projesi 30.5.2008 - v.001
[38] Yukarıda yer verilen yaklaşımlarının tümünün, aşağıdaki şekilde senkronize bir şekilde
dikkate alınmasının, sistemin başarısı için gerekli olduğu düşünülmektedir.
[39] Bu döngünün ilk adımı belirli bir model seçilerek sektörlerin detaylı bir şekilde
incelenmesidir. Söz konusu incelemeyi sektörlerarası etkileşimlerin incelenmesi, bunun
ardından da söz konusu sektörleri düzenlemekle görevli kurumların düzenlemelerinin
analizinin izlemesi beklenmektedir. Bunların üzerine, yatay alanlarındaki politika önerileri
dikkate alınacaktır. Son olarak, önerilen tüm düzenleme/tedbir paketinin sektörleri ne
şekilde etkileyeceğinin analiz edilerek uygun politika demetinin seçilmesi önem
kazanmaktadır.
[40] Yukarıda yer verilen tüm süreçlerin yeterli sayıda ve kapasitede personel olması
durumunda yaklaşık bir yıllık proje kapsamında tamamlanması, aynı döngünün politika ve
staretjinin etkilerinin analiz edilmesi ve gözden geçirilmesi için sürekli olarak
güncellenmesi için aynı döngünün her yıl için uygulanması planlamaktadır.
-o0o-
16