You are on page 1of 28

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ

ORGANİZMALAR
Rubar Dicle İPEK
9-F 112
GDO’YA GENEL BİR BAKIŞ
• Genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak
yaptığı müdahaleler sonucu farklı türlerden DNA’ların
başka bir türe transferiyle oluşturulan organizmalar
günümüzde; İngilizce’de GMO (genetically modified
organism); Türkçe’de GDO (genetiği değiştirilmiş
organizmalar) adıyla ifade edilmektedir.
• Bu teknikler Rekombinant DNA Teknolojisi1 olarak
bilinirler.
o Rekombinant DNA Teknolojisi sayesinde DNA
molekülleri tüpte – canlı organizmanın ya da hücrenin
dışında- yeni bir tür yaratmak üzere bir molekül içinde
bir araya getirilir.

• Yani bir canlıdan diğerine gen aktarımı bir çeşit kesme,


yapıştırma ve çoğaltma işidir.
o Aktarılacak gen ilk önce bulunduğu canlının DNA’sından
kesilip çıkarılır; sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile
bu gen diğer canlının DNA molekülüne yapıştırılır.
• Frankeinstein Gıda olarak nitelenen GDO’lar karşımıza
kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan
pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi
gıdalar olarak karşımıza çıkabilmektedir.


• Bu yolla ilk kez 1973’de bir bakteri yaratılmıştır. Bu olay
bilimciler topluluğunda bu tür genetik uygulamaların
potansiyel tehlikeleri olduğu konusunda kaygılara neden
olmuş ve konu Pacific Grove’daki (Kaliforniya) Asilomar
Konferansı’nda tartışmalara yol açmıştır.

• Rekombinant DNA teknolojisini kullanan ilk şirket


Herbert Boyer tarafından kurulmuş ve şirket, 1978’de
escherichia coli bakterisinin genetik manipülasyon2
yoluyla insülin üreten bir türünü yarattığını açıklamıştır.
Sonraki yılarda bu alandaki çalışmalar hızla devam
etmiştir.
 Genetik bilgilerinin uygulamaları kısaca şöyle
özetlenebilir:
• Genetik sayesinde, bazı hastalıkların önceden teşhis
edilerek önlenmesinde, kişiye özel ilaç ve tedavi
yöntemleri geliştirilebilmesinde önemli gelişmeler
sağlanmıştır.
• 1970’li yıllardan itibaren insülin hormonu, büyüme
hormonu gibi insana özgü gen ürünleri diğer canlılarda
sentezlenebilmektedir.
• Koyuna bir insan geni aktarılarak, koyun sütünde bir
insan proteinin bulunması sağlanmıştır.
• Sazan balığı gibi bazı canlıların daha hızlı büyümesi
sağlanabilmektedir.
Genetik mühendisliği bugünkü modern biyoteknolojinin
temelini oluşturmuştur. İkisi arasındaki ilişki şöyle
açıklanabilir:

 Genetik mühendisliği bilgileri bir ürün elde etmek


üzere kullanıldıklarında, ürün ancak biyoteknolojik
işlemlerle günlük yaşamın bir parçası olur.

İlk Biyoteknoloji patenti 1980’de ham petrolü


parçalamak amacıyla genetik yapısı değiştirilmiş bir
mikrop geliştiren Dr. Ananda Chakrabarty’ye verilmiştir.
Böylece tarihte ilk kez yaratılan bir canlı için patent
hakkı doğmuştur
• Şekilde; oluşturulmuş bir böcek öldürücü genin
Rekombinant DNA Teknolojisi kullanılarak bir
bitkiye yerleştirilişi ve o bitkiyi yiyen böceklerin
ölüşü gösterilmektedir.

1- Doğal yollarla oluşamayan, çoğunlukla farkı türlerden elde edilen,


DNA moleküllerinin genetik mühendisliği
teknikleriyle kesme, yapıştırma işlemlerinin yapılması
Rekombinant DNA: Bu işlemi görmüş DNA’dır. Kısaca
rDNA diye yazılır.

2- Seçme, ekleme ve kaldırma yoluyla bilgileri değiştirme, bozma.


BÜNYESİNDE GDO İÇEREN ÜRÜNLER

• Özelikle GDO’lu soya ve mısır nedeniyle geniş bir ürün


yelpazesinde GDO’lu ürünler kullanılmaktadır.Çünkü mısırdan
700’e, soyadan ise 900’e yakın türevleri üretilmektedir.

• Mısır ve soyadan üretilen “yağ, un, sakkaroz, fruktoz, nişasta,


glikoz şurubu içeren ürünler, şekerlemeler, asitli içecekler,
bisküvi, kraker, puding, gofret, çikolata, cips, hazır çorba, bebek
mamaları, sebze-meyve püreleri, kaplamalı çerezler, bitkisel
yağlar, patates, domates, pirinç, buğday, kabak, balkabağı,
ayçiçeği, yer fıstığı, kolza, papaya, kasava ve bazı balık türleri”
gibi birçok üründe kullanılmaktadır.

• Bunlar dışında muz, ahududu, kiraz, ananas, biber, kavun ve


karpuz ürünlerinde de çalışmalar sürmektedir.
GDO’LARIN ETKİLERİ
Toksik Etkiler
 1980’lerin sonunda bir Japon firması triptofan adlı bir
aminoasidi bir bakteriye ürettirerek besin takviyesi olarak
ABD de satışa sundu.
 Aylar içinde ürünü kullanan kişilerde sinir sistemini etkileyen,
kas ağrıları ve kandaki bazı hücrelerin sayısında artış ile
seyreden eozinofili-miyalji sendromu ortaya çıktı.
 Bu sorunları yaşayan 155 kişide kalıcı hasar meydana geldi, 37
hasta yaşamını yitirdi.

 Bunun yanında 11 Aralık 2003’te Rusya’da bir grup bilim


adamı son üç yıl içinde alerji belirtisi gösteren hastaların
sayısında 3 kat artış olduğunu ve bunun altında yatan nedenin
GDO’lu besin tüketimi olabileceğini açıklamışlardır.
Ekonomiye Etkisi
 Yaşam patentlenemez ! GDOlar ekonomik bağımlılık ve
canlıların yaşam hakkının ellerinden alınması ve canlılar
üzerinde mülkiyet hakkı tanınması açısından önemli tehdit ve
riskler taşımaktadır.

 GDOların ekonomik olarak getirdiği en büyük sakıncalardan


biri bu ürünlerin patent hakkının tüm dünyada birkaç çok
uluslu şirketin elinde olmasıdır.Bu çalışmaları yapan şirketler
en büyük kazançlarını patent bedeli tahsil ederek
sağlamaktadırlar.Çiftçi terminatör genlerle kısırlaştırılan
tohumları her yıl yeniden almak zorunda kalmaktadır. Bu da
çiftçiyi çok uluslu tohum üreticisi şirketlere bağımlı
kılmaktadır.
Sağlıksız Beslenme ve Sonuçları
 Sadece verimli ve dayanıklı birkaç ürün yetiştirilmesine yol
açan GDOların yarattığı en büyük tehlikelerden biri de gen
çeşitliliğinin yok olmasıyla birlikte insanları tek tip gıda almak
zorunda bırakıyor olmasıdır.

 Tek tip gıdalar insanların sağlıklı ve dengeli beslenmesini


engelleyecektir. Bu durumda tek tip beslenmeye mecbur
kalacak olan yoksullar sağlığını yitirmekte, maddi imkanı iyi
olanların da gıda takviyeleri, tedavi yöntem ve ilaçlarına
büyük miktarda para harcaması gerekmektedir.
Sağlıksız Hayvanlar ve Hayvansal Ürünler
 Örneğin süt verimini arttırmak için ineklere GDOlu ürünler
verilmektedir. Bu hayvanların sağlıkları bozulmakta; meme
enfeksiyonları, rahim, sindirim sistemi bozuklukları,
yumurtalık kistleri görülmektedir. Gebelik oranı düşmekte;
antibiyotik kullanım sıklığı artmaktadır.

 Bilim insanları ayrıca iki tür potansiyel tehlikeye dikkati


çekmektedirler; durgun virüslerin yeniden harekete geçmesi
ve virüsler arasında yeni bulaşıcı diziler oluşturabilecek
kombinasyonlar oluşması.
GDO’LARIN TEHDİT VE RİSKLERİ

Yeni türler tehdit altında;

• Yaşam bir bütündür ve gen halkalarındaki en küçük bir


değişiklik beslenme zinciri yoluyla bütündeki diğer parçaları
da etkileyip her şeyi altüst edebilir.

• Sonuçta insan, hayvan, bitki, mikroorganizmalarda yapılan


her bir değişiklik bütünün bir diğer parçası olan tarımsal
biyoçeşitliliği, yani sağlıklı beslenmenin temeli olan gıda
çeşitliliğini etkileyecektir.
• Hastalık ve diğer zararlılara karşı dayanıklı olması için
genleriyle oynanmış bir buğday türünün belki verimi yüksektir
ama , bir hastalık ya da zararlı sayesinde o türün yok olması ve
dünyada artık başka bir buğday yetiştirilmediği için buğday
ırkının tamamen ortadan kalkması gibi bir felaketi
beraberinde getirebilir.
Modern tarım yüzünden zaten çeşitlilikler azalmıştır;

• Asya'da mevcut 140 bin çeşitten sadece 6 sı ekili toprakların


%70 ini kaplıyor. Azalan çeşitler ise tamamen GDO tehdidi
altındadır. Çünkü GDOların aktarılmış genleri çevresinde
geleneksel yöntemle üretilmiş ürünlere geçebilmektedir.

• Arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgâr gibi tozlaşmayı sağlayan


etkenler GDO lu polenleri komşu tarlaya taşıyor ve oradaki
üründe de genetik değişikliğe yol açıyor. "GEN KAÇIŞI" adı
verilen bu bulaşma sonucu yaşamın sürdürülebilirliği
açısından büyük önem taşıyan bitkiler tek tipleşmekte ve
doğal çeşitlilik azalmaktadır. Milyonlarca yılda oluşan türler
5- 10 senede yok olmaktadır.
• Bir kez gen aktarımı başlatılınca genetiği değişmiş ürünün,
genetiği değişmemiş ürünlere bulaşması -ileriki nesillere
de aktarılacağından- önlenemez hale gelmektedir.

• Gdolu hayvan resmi


Yararlı böcekler yok olmakta;

• Zararlı böceklere karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için bazı


bitkilere aktarılan toksin (zehir ) karakterli genler o böcekleri
yiyen yararlı böcek türlerinin de yok olmasına neden
olmaktadır.
Tarımcılık ölüyor;

Elde edilecek ürünlere yabani ot ilaçlarına karşı


dayanıklılık kazanmaları için çeşitli genler aktarılır;
fakat ertesi yıl farklı bir ürün ekildiğinde bu gen
aktarılmış eski ürünler yeni ürünler için olumsuz etki
yaratacaktır. Çünkü eski GDO’lu ürünler yabani otlara
karşı dayanıklı olduklarından çiftçi için büyük sorun
yaratır ve yeni ürüne şans tanımaz, onunla mücadele
etmek imkânsızlaşır.
Konuyla İlgili Bazı Haberler

Yabancı otlara doğru gen kaçışı nın kolza ve pancarda


belirginleşmesi Fransa Tarımsal Araştırmalar Ulusal
Enstitüsü'nün (INRA) yabani otlara dayanıklı tüm kolza
varyetelerini stoktan çıkarmasına neden oldu.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Gıda Mühendisliği
BölümüÖğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Hurşit, GDO’lu
ürünlerin sağlık ve tarım açısından oluşturduğu riskler
açısından bazı şeyler söyledi. Hurşit, özellikle buğday gibi
stratejik ürünlerde bu konu üzerinde hassasiyetle durulması
gerektiğini ifade etti. Buğdayın insan açlığını gidermede en
önemli ürün olduğunu belirten Hurşit, “GDO’lu mısır ve soya
alımı yapıldığını biliyoruz. Buğday için de bu söz konusu ise
durum son derece ciddi demektir. Çünkü buğday stratejik bir
üründür. Stratejik ürünler, uğurlarına ülkeler arasında savaş
çıkabilecek ürünlerdir. GDO’lu ürünler kısır ürünlerdir.
Hastalıklara karşı dayanıklı ve verimli olabilirler ama bu
ürünlerden tohum alamazsınız. Belki ilk başlarda ekonomik
gelebilir ama daha sonra ülke dışa bağımlı hale gelir” dedi.
  2008 yılında GDO tohumlarının Pazar değeri küresel olarak
7.5 milyar dolara ulaştı. 1996- 2008 arasında bu değer toplam
50 milyar doları buldu.
 
 
Tabloda yer alan ürünler dışında ayrıca;
 
• Portekiz: 0,1 Milyon hektardan az,. mısır üretimi
• Almanya: 0,1 Milyon hektardan az, mısır üretimi
• Polonya: 0,1 Milyon hektardan az, mısır üretimi
• Slovakya: 0,1 Milyon hektardan az, mısır üretimi
• Mısır: 0,1 Milyon hektardan az, mısır üretimi
 
 
Görüldüğü gibi tablonun büyük bir kısmını mısır, soya ve
pamuk bitkileri oluşturmaktadır.
• Ürünleri dış görünüşünden anlamaya imkân yok. Bu nedenle
riski azaltmak; yani en azından görünüşü normal olmayan
besinlerden uzak durmamız gerekmekte.

• Organik ürünler yemeye dikkat edilmeli. Bu ürünlerin üretiminde
ekolojik sertifikalı tohumluk kullanılır. Her organik veya ekolojik
denen ürüne itibar edilmemesi, mutlaka sertifikasını görmek
istenmesi lazım. Alışveriş yapılan marketlerde organik ürün talep
edilmeli.

• Gıdalar mevsiminde tüketilmeli. Mevsimi dışında yetiştirilen sebze


ve meyveler için doğal olmayan zorlama yöntemler
kullanılmaktadır. Doğal yöntemlerin kullanılmadığı seralarda çok
fazla tarım ilacı kullanıldığı da unutulmaması gereken şeyler
arasında bulunmakta.

• Gıdalar yerel olanlardan seçilmeli. ABD veya Arjantin gibi dünyada


en çok GD üreten ülkelerden gelen ürünlerin GDO lu olma riski
yüksek. Ülkemizde üretilen ve kaynağını bildiğimiz ürünler
tüketerek yerel çeşitlerin korunmasına da katkıda bulunulmalı.
Ayrıca dünyanın farklı bölgelerinden gelen ürünlerin ulaştırılması
için harcanan yakıtın yarattığı kirliliği de unutmamak lazım.
• GDO’lu ürünler şu anda sözde bulunmasa da ülkemizde, biz
onları çoktan yedik içtik. 26 Ekim’e kadar bu konuda ortada
bir mevzuat olmasa da 10 yıldır bu ülkeye GDO’lu ürünlerin
ithal edildiğini bilmekteyiz.

• GDO’ların ülkeye girişi resmileşince, yasaksız bir şekilde


marketlerde, manavlarda satışa sunulunca üstünde yazacağı
söylenmekte GDO’lu olduğunu. Fikrim sorulacak olursa,
kesinlikle GDO’lu ürün karşıtıyım ve insanların GDO’lu
ürünleri olabildiğince hayatlarından uzakta tutmaya
çalışmalarını önermekteyim. Bizler birer canlıyız, sadece
dinsel açıdan değil, bir canlı olduğumuzu tarafsızca
düşündüğümüzde hepimizin GDO’nun hayatımıza ne kadar
büyük zararlar vereceğini anlayacağımızı umuyorum.

You might also like