Professional Documents
Culture Documents
Hakan AKÇIN
Yrd.Doç.Dr., Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Jeodezi ve Fotogramertri Müh. Böl. Öğr. Üyesi, Kamu Ölçmeleri A.B.D.
Baş., 67100/ZON. e-mail : hakanakcin@usa.net
ÖZET
Jeodezinin önemli ama oldukça karmaşık konularından biri de, fiziksel yeryüzü ile yerin geometrik biçimini
yansıtan referans elipsoidi arasında bir geçiş yüzeyi olan jeoidi tanımlamaktır. Çalışmada jeoit hakkında genel
kavramlar verilmiş, ele alınan hesap ve ölçüm teknikleri incelenmiş ve kullanım alanlarına ilişkin öneriler
sunulmuştur.
ABSTRACT
One of the complicated but crucial subjects in geodesy is to describe the geoid which is a transition surface
between the physical earth and the reference ellipsoid reflecting the geometrical shape of the earth. In this study,
the various concepts on geoid are given and the measurement and computational methods related to the subject
are investigated and suggestions for their usage are presented.
1. GİRİŞ
Jeoidin teorik önemi yanı sıra günlük yaşantımıza girmiş çok sayıda pratik önemi de mevcuttur ve ayrıca
değişik bilim dalları içinde de kullanım alanları bulunmaktadır. Jeoit; temelde eş gravite (yer çekimi) değerine
sahip noktaları birleştiren bir yüzeydir ve fiziksel yeryüzünün geometrik biçimi olan elipsoide benzemesine
karşın, gravitenin yerin kütlesel dağılımına ve topoğrafyaya bağlı olarak değişim göstermesi dolayısıyla
düzensizleşir ve elipsoitten farklılık gösterir. Bundan dolayı 17. Yüzyıldan bu yana bir çok bilim adamının
inceleme konusu olmuştur. Günümüzde jeoidin değişken yapısına uygun global ve yerel bir çok matematiksel
hesap tekniği ve veri toplama yöntemi mevcuttur.
merkezinden itibaren değişik gravite alanları mevcuttur ve eşdeğerlikli gravite alanına sahip yüzeylerden biri de
okyanus yüzeyi olup jeoit olarak tanımlanır [1].
Temelde fiziksel yeryüzüne uygun en iyi geometrik biçim elipsoit olmasına karşın, yükseklikler için yatay ve
düşey kavramlarının belirlenmesi ve bu yüzden yerin gravite alanı ile ilişkili değişik bir referans yüzeyinin
tanımlanması gerekmektedir. Arşimet’in kapalı kaplar yasasına göre, sükunet halindeki okyanus yüzeylerinin
karaların altında da devam ettiği varsayılan ve fiziksel özellikleri olan üst dereceden bir eş potansiyel yüzey
1871 yılında Listing tarafından jeoit olarak ele alınmıştır [2].
Referans yüzeylerinden elipsoit ile jeoit arasındaki fark; elipsoit geometrik olarak tanımlanmış bir yüzey
olmasına karşın, jeoit fiziksel olarak belirlenir ve yerin kütlesel dağılımı ile topoğrafik yoğunluk yapıya göre
değişim gösterir. Bu nedenle bir çok bilim adamı tarafından tanımlanmış değişik tipte elipsoit yüzeyleri olmasına
karşın, belirli tek bir jeoit yüzeyi mevcuttur. Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliğinin tanımladığı ve
günümüzde tüm yerküre için referans alınan sistemlerden biri olan global yer elipsoidi World Geodetic System
1984 (WGS84) elipsoidine göre jeoidin maksimum sapmaları ± 100m civarındadır.
Jeoidin fiziksel olarak tanımlanmış bir yüzey olması, karasal geçişlerde bu yüzeyin belirsizleşmesi ve gözle
görülemeyen bir değişim arz etmesi ve hesaplanamamasına karşın teorik ve pratik anlamdaki önemi dolayısıyla
çok sayıda bilim dalının ve günlük yaşantının önemli bir parçası olmuştur. Bunun nedeni şu iki tanımda saklıdır.
W potansiyelinin sabit olduğu (W(x,y,z)= Wo= sabit) yüzeylere eşpotansiyel yüzey denilir ve yeryüzündeki
her noktadan geçen bir eş potansiyel yüzey (eş gravite yüzeyi) bilinirse gravite vektörünün (yerçekiminin
doğrultusu) yönü ve büyüklüğü belirlenmiş olur. Okyanus yüzeylerine dik olan gravite vektörünün doğrultusu
boyunca ölçülen büyüklük ise günümüzde yükseklik (rakım) olarak ele alınmaktadır.
Haritacılık çalışmalarında kullanılan tüm aletler, ölçümlerden önce gerçek yataya göre ayarlanırlar,
dolayısıyla yerçekimi kuvvetinin yönünde ve jeoite dik konuma getirilerek ölçümleri gerçekleştirirler.
Yaşadığımız dünyada; insanların inşa ettikleri yapılar içinde düzgün hareket edebilmeleri, cisimlerin rahat
hareket kabiliyetinin sağlanması (örn. Bir aracın düzgün doğrusal hareketinin sağlanması için gerekli bir yolun
inşası gibi) ve cisimlerin denge konumlarının sağlanması için gerçek yatayın oluşturulması gereklidir.
Yeryüzü fiziksel şekli itibarıyla %72 sularla ve %28’de karalarla kaplıdır. Karasal alanlar ise yerkabuğu
üzerinde sürekli hareket halindedir [3]. Jeofiziksel teorilere göre, yeryüzü topoğrafyasındaki her yükseltinin yerin
derinliklerinde izostatik dengeyi koruyan bir karşılığı vardır [1]. Nitekim dünyanın oluşumundaki 4. Zaman
biriminde kıtalar, üzerindeki buz kütleleri nedeniyle batmış ancak buzullardaki erimeler dolayısıyla yeniden
yükselişe geçmiş ve halen bu yükselişini de sürdürmektedir. Bu nedenle jeoitin belirlenmesine yönelik jeodezik
çalışmalar jeofiziksel incelemeler için önemli bir veri kaynağı oluşturmaktadır.
Okyanus yüzeylerini referans alarak oluşturulan jeoidin, oşinogrofiyle de yakın ilişkisi vardır. Oşinogrofi
deniz yüzeyi değişimleri ve hareketleri, deniz sularında yaşayan hayvan ve bitki türleri ile bunların neden olduğu
iklimsel değişimleri inceler. Okyanus akıntıları, hava akımlarına, basınç değişimlerine, su kütleleri arasındaki
yoğunluk farklarına ve graviteye bağlıdır. Sulardaki bu akıntı hareketi ile suların yapısı değişir, sudaki
maddelerin dağılımı ve akıntının ulaştığı kıyı bölgelerindeki iklim değişir. Jeoit yüzeyindeki değişimlerin
okyanus akıntısı üzerindeki etkisi nedeniyle, oşinografik çalışmalarda bu durum önemle izlenmektedir.
Jeoit kapladığı alanlarda oldukça büyük değişimler gösterir. Örneğin deniz yüzeyi topoğrafyasındaki en
büyük değişimler, ekvator düzlemi üzerinde yaşanmaktadır. Ekvator üzerinde jeoit profili çizildiğinde oldukça
büyük sapmalar meydana gelmektedir ve bu durum Şekil 1’de özetlenmiştir [4]. WGS 84 elipsoidi baz alınarak
38
Jeoit Kavramı ve Belirleme Teknikleri
Şekil 1. WGS 84 elipsoidine göre Ekvator üzerindeki deniz yüzeyi (jeoit) profili.
39
Hakan AKÇIN
çizilen bu jeoitte, deniz yüzeyi Hint okyanusu üzerinde -102m’lik bir azalma ve Yeni Gine açıklarında da
+74m’lik bir yükseliş göstermektedir. Ayrıca jeoitin Afrika ve Güney Amerika üzerindeki karasal geçişlerinde de
ortalama deniz yüzeyinin altında olması dikkat çekicidir. Büyük çaplı okyanus akıntılarının çoğunluğunun
ekvator kuşağı üzerinde olması da bu oluşumla doğru orantılıdır. Jeoitin biçimsel değişikliğine neden olan
olguları ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Uydu altimetresi
Yerin kütlesel yapısına JEOİT verileri
ilişkin jeolojik veriler
Topoğrafik haritalar
Nivelman ölçülerine ve
ilişkin veriler GPS ve GLONASS sayısal arazi modelleri
ölçüm verileri
40
Jeoit Kavramı ve Belirleme Teknikleri
Genel olarak, bu yüzeyi elde etmek için kullanılan teknikler aşağıdaki gibi sınıflandırılır.
♦ Gravite ölçmeleri
♦ Uydu altimetresi
♦ Astrojeodezik yöntemler
♦ Gravite alanı modelleri
♦ Global jeopotansiyel modeller
♦ Kombine yöntemler (GPS-Nivelman, Astrojeodezik-Nivelman-Gravimetrik, GPS-Nivelman-Gravimetrik,
GPS-Gravimetrik)
♦ Yüzey modelleme teknikleri ve ölçü değerleri ile jeoid belirleme.
H alt = h − N − ς + υ (1)
Bu eşitlikte Halt uydunun deniz yüzeyinden olan altimetrik yüksekliği, h uydunun o anki elipsoit yüksekliği
(gerçek yörüngeden olan), N jeoit yüksekliği (gerçek yörüngeden hesaplanan), ς deniz yüzeyi topoğrafyasıyla
jeoit arasındaki sapma ve υ’de noise (gürültü-birikim hatası) olarak bilinmektedir. Burada anlık deniz düzeyi
değişimlerinin ortalaması olarak bilinen "Ortalama Deniz Yüzeyi" ile jeoit arasındaki fark deniz yüzeyi
41
Hakan AKÇIN
topoğrafyası olarak ele alınmaktadır. Dolayısıyla ς değeri anlık deniz düzeyi değişimlerini ifade etmektedir. Bu
yöntemle ilgili uygulamalarda, uydunun deniz yüzeyi üzerinden geçişi için iki ayrı yörünge ele alınır. Bunlardan
ilki o anki çeşitli kuvvetler altındaki etkilerle oluşan gerçek yörüngesi, ikincisi ise yer istasyonundan modelleme
ile bulunan yörüngesidir. Bundan dolayı ele alınan bu yörüngeler ile iki farklı elipsoit ve jeoit yüksekliği elde
edilmekte ve deniz yüzeyi topoğrafyasının jeoitten sapma miktarı iki ayrı bileşende ele alınmaktadır. Bu
bileşenlerin ilki sabit kısım, ikincisi ise zamana bağlı kısımdır. Uydunun deniz yüzeyi üzerinden geçişi sırasında
bu teknikle elde edilen çok sayıda değer arasında dengeleme yapılarak ς, υ ve N bilinmeyenleri hesaplanır.
Ayrıca Şekil 3'de görülen ξ değeri de uydunun o anki gerçek yörüngesi ile modellenen yörüngesi arasındaki farkı
ve h' değeri ise model yörüngeden olan elipsoit yüksekliğini ifade etmektedir.
ξ
Uydu
H h h’
Deniz Yüzeyi
Topoğrafyası
ζ
JEOİT
N’
N
ELİPSOİT
Astrojeodezik yöntemlerle jeoit belirleme, astrojeodezik gözlemlerle elde edilen çekül sapmalarından aşağıda
verilen eşitlikle
biçimindedir [9]. Buradaki çekül sapması bileşenleri aynı noktalardaki astronomik ve jeodezik enlem ile boylam
değerlerinin arasındaki ilişkiden;
ξ = Φ−φ
(4)
η = ( Λ − λ ) cos φ
eşitlikleriyle bulunur. Böylece (2) nolu eşitlik astrojeodezik gözlemlerin yapıldığı noktalar için integre edilirse;
42
Jeoit Kavramı ve Belirleme Teknikleri
εA + ε B
N B = NA − ( )SAB + dG + dH (5)
2
eşitliğiyle A noktasından SAB mesafesi kadar farklı B noktasındaki jeoit yükseklik değeri hesaplanmış olur.
r
N= ∫∫ ∆gS( ψ )dσ
4 πG σ
(6)
şeklindedir. Burada S(Ψ) Stokes fonksiyonu, ∆g gravite anomolisi ve dσ ise birim kürenin yüzey elemanı olarak
tanımlanan uzay açı elemanıdır. Stokes fonksiyonu ise şu şekilde tanımlanır:
1 ψ ψ ψ
S (ψ ) = − 6 sin + 1 − 5 cos ψ − 3 cos ψ ln(sin + sin 2 ),
sin(ψ / 2 ) 2 2 2
(7)
ψ ϕp − ϕ λp − λ
sin 2 = sin 2 + sin 2 cos ϕ p cos ϕ
2 2 2
Gravite alanı modelleriyle jeoid belirlemede ikinci yaklaşım küresel harmoniklerdir. Günümüzde; yerel uydu
gözlemleri ve gravimetrik ölçümler ya da modelsel değerler kullanılarak, yer potansiyelinin 180. derece ve
sıradan, topoğrafik ve izostatik kütle potansiyelinin 36. derece ve sıradan, topoğrafik ve jeoit yüksekliklerinin ise
180. derece ve sıradan harmonik serilerle açılımı yapılarak bölgesel ve küresel jeoit yüzeyleri elde
edilebilmektedir [10]. Ayrıca 300. dereceye kadar küresel harmonik serilere açılımın da gerçek jeoide
yakınsadığı belirlenmiştir [11]. Bu yöntemde değişik türde küre harmonikleri kullanılmaktadır. Bunlar; kuşak
(zone), bölme ya da grid (tessera), dilim (sector) şeklinde olabilmektedir. Jeoit yükseklikleri derece ve sırası
artarak büyüyen küresel yüzey fonksiyonlarının üst üste çakıştırılmasıyla ve yüzeyleri temsil eden fonksiyonların
kendi ağırlık değerleri ile çarpılarak elde edilir. Küresel harmonikler ve yerin gravitasyon modeli katsayıları ile
açılımı için
GM n max n a n
N=
rγ n= 2 m= 0 r
(
∑ ∑ C n,m cos mλ + S n,m sin mλ P n,m (sin ϕ ' ) ) (8)
N :Jeoit yüksekliği,
γ :Teorik gravite (WGS84 elipsoidi gravite formülü kullanılarak hesaplanmış).
GM :Yerin gravitasyon sabiti
r :Yerin kütle merkezinden olan yarıçap vektörü
a :WGS84 elipsoidinin büyük yarı ekseni
n,m :Derece ve sıra
ϕ :Jeosentrik enlem
λ :Jeosentrik boylam (Jeodezik boylam)
C n .m , S n , m :Normalleştirilmiş gravitasyon sabitleri.
P n,m (sin ϕ' ) :Normalleştirilmiş ve birleştirilmiş Legendre polinomu
43
Hakan AKÇIN
1
( n − m)(2 n + 1) k 2
P n,m (sin ϕ ' ) = Pn,m (sin ϕ ' ) (9)
( n + m)!
dm
Pn ,m (sin ϕ ' ) = (cos ϕ ' ) m
[ Pn (sin ϕ ')] (10)
d (sin ϕ ') m
1 dn
Pn (sin ϕ' ) = n n
(sin 2 ϕ '−1) n (11)
2 n ! d (sin ϕ ' )
diferansiyel eşitliği ile elde edilir. (9) nolu eşitlikteki alt indislerde (m=0) için (k=1) ve (m≠0) için ise (k=2)
alınır. (8) eşitliğindeki (γ) değeri; U’nun gradyantı olarak, Somiglina ‘nın kapalı formülü ile elipsoit üzerinde;
γ = (aγ e cos 2 ϕ + bγ p sin 2 ϕ) / (a 2 cos 2 ϕ + b 2 sin 2 ϕ) 0.5 (12)
veya
γ = γ e (1 + k sin 2 ϕ) / (1 − e 2 sin 2 ϕ) 0.5 (13)
ile verilmiştir. Burada γe elipsoidin ekvatordaki ve γP kutupdaki normal gravite değerleri, e elipsoidin birinci dış
merkezliği olmak üzere;
a 2 − b2
k = ( bγ p / aγ e ) − 1 , e 2 = (14)
a2
ile ifade edilmektedir. Bu analitik eşitliğin sayısal olarak düzenlenmesiyle;
Fiziksel yeryüzünde herhangi bir yöntemle yapılacak bir nivelman ölçmesinde, aynı nivo yüzeyinde bulunan
iki nokta ile herhangi bir başka nokta arasındaki yükseklik farkı, bir ölçme hatası yapılmadan ölçülse dahi,
birbirine eşit olamaz[2]. Bunun nedeni, potansiyel yüzeylerin birbirine paralel olmamasındandır (Şekil 4).
Böylece, şekildeki ∆h1 yükseklik farkı ∆h1’ yükseklik farkına eşit olmayacaktır. Bu tür eş potansiyel yüzeyler
üzerindeki jeopotansiyel yükseklik farkları için;
n
dW = − ∑ g i * ∆h i (16)
i=0
eşitliği geçerli olmaktadır. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi, pratikte eş yükseklik eğrileri doğrudan nivelman
yöntemleri ile belirlense de, jeodezik anlamda bu ölçülerle birlikte gravimetre ölçmeleri de yapmak ya da bir
44
Jeoit Kavramı ve Belirleme Teknikleri
gravite modeli hesaplayarak nivelman ölçmelerine düzeltme olarak getirmek gereklidir. Bu aşamada farklı bir
durum ortaya çıkacağından, eşpotansiyel farklar için, gerçek gravite değerleri yerine normal gravite katsayıları
ile düzeltme getirilecekse bu durumda normal yüksekliklerden söz edilir.
∆H3 C ∆H3’
∆H2
∆H2’
∆H1’
∆H1
B
A
Yeryüzüne ilişkin gerçek gravite alanının, normal gravite alanı olarak kabulü ile ele alınan ortometrik
yüksekliklerin normal yükseklik olarak tanımlanması 1945 yılında Molodensky tarafından yapılmıştır. (Hn) ile
ifade edilen bu yükseklik kavramı ile gerçek ortometrik yükseklikler arasında matematiksel kabule dayalı olarak
küçük bir fark oluşacağından, normal yüksekliğe ilişkin jeoit yükseklikleri arasında da bir fark oluşacaktır.
Böylece; normal yüksekliğe ilişkin jeoit de “kuasi-jeoit” olarak tanımlanmış ve elipsoitten olan uzaklığı da (ξ)
yükseklik anomalisi olarak adlandırılmıştır [9] (Şekil 5). Bu durumda, (16) eşitliği;
n
c= ∑γ m ,i * ∆h n ,i (17)
i= 0
c
Hn =
γi
şekline dönüşecek ve elipsoit ile normal yükseklik arasında;
eşitliği ile verilen bir ilişki ortaya çıkacaktır. Ayrıca, elipsoit yüksekliği, ortometrik yükseklik ve normal
yükseklikler arasında da;
h WGS84 = Hn + ξ = H0 + N (19)
biçiminde bir ilişki söz konusu olmaktadır. Molodensky tarafından ortaya konulan modellemelerde (17)
ifadesindeki (γm,i) değeri için;
45
Hakan AKÇIN
A
W
γi
gi
Kuasi-jeoit
N ξ jeoit
elipsoit
eşitliği kullanılır. Buradan eşitlik (19) ‘da yeni düzenlemeler yaparak (N-ξ) için;
∆g B * H
( N − ξ) = (21)
γ
yazılabilir. Son yazılan (21) eşitliğindeki (γ) normal gravite değeri, (∆gB) ‘de Bouguer anomalisidir. Bu ifadedeki
(ξ) yükseklik anomalisi ve (N) jeoit yüksekliğinin elde edilmesi için Bruns eşitliğinin uygulanması gereklidir.
Genel anlamda Bruns eşitliği;
T − δW
N= (22)
γ
şeklindedir. Burada; (T) bozucu potansiyel, (γ) normal gravite, (δW) gerçek gravite potansiyel farkıdır.
Eşitlikteki T değeri Şekil 6 ‘da da görülen küresel yaklaşıklıkla;
φ
T = γ ξ = ∫∫ r 2 sec βdσ (23)
σ l
biçimine dönüşebilir. Burada β arazi eğimi, φ = yoğunluk x çekim sabiti, r = R+H , R büyük bir yaklaşıklıkla yer
elipsoidi ile aynı hacme sahip bir kürenin yarı çapı ve dσ birim kürenin yüzey elemanı olarak tanımlanan uzay açı
elemanıdır.. (22) ile verilen Bruns eşitliği için sonuçta bozucu potansiyel çözülerek;
2R
T= (2πφ − ∆g) (24)
3
46
Jeoit Kavramı ve Belirleme Teknikleri
A
B
l
HA HB
φ
R R
M
eşitliği elde edilir. Bu eşitlikte ( R = 3 a 2 b ) ile bulunur. Küresel yaklaşımlarda referans elipsinin küreden sapma
oranı f≈(3.10-3) ‘lük bir büyüklüktür. Bu bağıl hata; bozucu potansiyel, jeoit yüksekliği ve gravite anomalisi için
daima dikkate alınmalıdır. (22) ve (23) eşitliğindeki (γ) değeri için ise (15) eşitliği geçerlidir..
Kombine yöntemler, genellikle bölgesel çaplı jeoit yüzeylerinin (kısa dalga boylu) belirlenmesinde kullanılır.
Bilinen kombine yöntemler olarak
• GPS-Nivelman
• Astrojeodezik-Nivelman-Gravimetrik
• GPS-Nivelman-Gravimetrik
• GPS-Gravimetrik
kombinasyonları verilebilir.
Bu kombinasyonlardan GPS-Nivelman için; rölatif olarak hesaplamada jeoit yüzeyini belirleyecek nokta
kümeleri arasında öncelikle geometrik ya da hassas trigonometrik nivelman ölçüsü yapılarak ortometrik
yükseklik farkları (∆H’lar) belirlenir. Daha sonra aynı nokta kümeleri için statik olarak GPS gözlemleri
yapılarak elipsoidal yükseklik farkları (∆h’lar) belirlenir. Bu iki ölçüm sonucu elde edilen değerler ile
∆N = ∆h - ∆H (25)
N=h–H (26)
ile hesaplamalar gerçekleştirilir. Ele alınan ikinci kombinasyonda; Astrojeodezik nivelman ölçüleri yanı sıra,
hassas (km'de 1-3ppm) ortometrik yükseklikler ve hassas (%3-42 duyarlılıklı gravite anomalisi ile )gravimetrik
ölçümlerde yapılarak (5) eşitliğinden rölatif jeoit yüksekliği hesaplanır.
47
Hakan AKÇIN
(g i , j − γ ) (g i − γ ) (g j − γ )
δG = ∆H i , j + Hi − Hj
γ γ γ (27)
(g i + g j )
g i,j = ;g i = g i + 0.04223 ∗ H i ;g j = g j + 0.04223 ∗ H j
2
∆Hi,j= Hj -Hi
Hi, Hj : Ortometrik yükseklikler (nivelman yükseklikleri)
γ : ϕ = 45o enleminde elipsoit üzerindeki normal gravitedir.
GPS-Gravimetrik ölçü kombinasyonunda ise GPS ya da GPS+GLONASS ölçümlerinden elde edilen konum
koordinatları (ϕ, λ) ve gravimetrik ölçümlerden elde edilen değerler Stokes eşitliğinde değerlendirilerek jeoit
yükseklikleri belirlenir.
• Filtrelemeye uygunluk
• Arazi yapısına uygunluk
• Ek bilgi türetimine yatkınlık
• Ekstrapolasyona yatkınlık
• Enterpolasyon güvenilirliği
• Noktasal enterpolasyon
• Yerel olarak tanımlanmış parça parça yüzeylerle enterpolasyon
• Tüm yüzeyi kaplayan tek bir fonksiyonla enterpolasyon
Günümüzde jeoit belirlemede kullanılabilen yüzey modelleri şunlardır (yöntemlere ilişkin ayrıntılı bilgi [13]
ve [14] den alınabilir):
♦ Polinomal yöntemler.
♦ Multikuadratikler.
♦ Ağırlıklı ortalama yöntemleri.
♦ Kriking Yöntemleri.
♦ Sonlu elemanlar yöntemi.
♦ Kollokasyon.
♦ Sayısal Diferansiyel çözüm yöntemleri.
♦ Tek boyutlu Datum Dönüşümü.
♦ FFT-Hızlı Fourier Dönüşümü.
48
Jeoit Kavramı ve Belirleme Teknikleri
Yukarıda belirtilen modelleme teknikleri kullanılarak birleşenlerine ayrılmış rölatif ve mutlak jeoit
yükseklikleri hesaplanabilir. Uygulamalarda genellikle uzun dalga boylu jeoit yer potansiyel katsayılarıyla, orta
dalga boylu jeoit gravite değerleriyle ve kısa dalga boylu jeoit ise GPS-Nivelman kombinasyonu değerleri ve
modelleme ile belirlenmekte ve birbirlerine geçişte de filtreleme olanağı sağlamaktadırlar[12].
∆N= ∆NU+∆NO+∆NK
N=NU+NO+NK (28)
Bu eşitliklerde U alt indisiyle gösterilen jeoit yükseklikleri uzun dalga boylu jeoit yüksekliklerini ifade
etmektedir. Bu değer O alt indisi ile gösterilmiş orta dalga boylu jeoit yüksekliklerini filtre eder ve bu iki
toplamda K alt indisi ile gösterilen kısa dalga boylu jeoit değerlerini filtre ederek hassas jeoit yükseklikleri elde
edilir.
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Günlük yaşantımızın içine kadar girmiş olan, matematiksel ve fiziksel açıdan bir arının peteğini örmesindeki
mükemmellik derecesindeki yapay yüzey jeoidin belirlenmesi artık kaçınılmaz bir olgu olmuştur . Özellikle
haritacılık uygulamalarında uzay çalışmalarının ve elektronikteki hızlı ilerlemelerin kazandırdığı zaman,
doğruluk ve ekonomik kazanç doğrultusunda bu yapay yüzeylerin daha hassas bir şekilde oluşturulması ve
doğrudan uygulama içine alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
GPS teknolojisiyle üç boyutlu konum koordinatlarından elipsoidal yükseklikler hassas bir şekilde elde
edilebilmektedir. Ancak GPS ölçmeleriyle ortometrik yüksekliklerin ya da günlük yaşantımızda kullandığımız
pratik yüksekliklerin belirlenmesi doğrudan olamamaktadır. Bunun için bir ara geçiş yüzeyi olan jeoite
gereksinim vardır. Ülkemizde özellikle büyük kentlerde, GAP gibi büyük proje alanlarında ve Akdeniz’deki
büyük turistik yörelerde sayısal harita üretimi ve GIS uygulamalarına başlanmıştır ve yakın gelecekte yurt
49
Hakan AKÇIN
genelinde bu tür çalışmalar yaygınlaşacaktır. Bu tür benzer projelerde artık GPS’in kullanımı bir ihtiyaç halini
almıştır. Günümüzde klasik yöntemlerle jeoit belirlemede doğruluk bir kaç dm’nin altına inememektedir. Ancak
daha doğru ve hassas bir jeoitin elde edilmesi için GPS ve yersel ölçü kombinasyonlarının uygulanması
gerekmektedir. Tüm bu beklentiler için ülkemiz ihtiyaçlarını karşılayacak acil çözüm önerileri geliştirilmelidir.
Bu doğrultuda şunlar söylenebilir:
♦ Türkiye Ulusal Temel GPS Ağı (TUTGA) Projesi genişletilerek acilen hayata geçirilmelidir.
♦ İl ve ilçeleri içine alacak şekilde sık aralıklı gridler içerisinde GPS - yersel ve gravimetrik ölçü
kombinasyonlarıyla gerçekleştirilecek hassas yerel jeoit parametrelerini belirleme projesi başlatılmalıdır.
♦ Akdeniz, Ege ve Karadenizi kaplayan düşey datum belirleme projesi hızla tamamlanmalıdır.
KAYNAKLAR
3 Vaniçek, P., Krakiwsky, E., “Geodesy The Concepts”, North-Holland Pub. C.,1982.
4 “DMA Technical Report”, Herausgegeben Vom Amt Für Militarischhes Geowesen, 1988.
5 Sıgl, R.(Çeviri: Akarsu, V.), “Dünya Kesinlikle Yuvarlak Değildir”, Harita dergisi, Sayı: 117, Sayfa: 64-73,
1997.
6 Bosch, W., Gruber, Th., “Altimetry Based Geoid Determination At The German Processing And Archiving
Facility Within The ERS-1 Procect”, International Association Of Geodesy Symposia, No106, Springer-
Verlag, Milan, Italy, 1990.
7 King, R.N., Masters, E.G., Rizos, C., Stolz, A., Colins, J., “Surveying with Global Positioning Sysytem
GPS”, Ferd. Dümmler Verlag, Bonn, 1987.
8 Barzaghi, R., Brovelli, M.,Sanso, F., “Altimetry Rank Deficiency In Crossover Adjustment, Determination Of
The Geoid Present And Future”, International Assocıation Of Geodesy Symposia, No 106, Sprınger-Verlag,
Milan, Italy, 1990.
10 Ayhan, E., “Küresel Harmonik Serilerin Geodezik Uygulamaları”, Harita Dergisi, Sayı: 94, Sayfa: 1-14,
1985.
11 Jeceli, C., “A Numerical Study Of The Divergence Of Spherical Harmonic Series Of The Gravity And Height
Anomalous At The Earths Surface”, Bulletin Geodesique, Vol.57, No.1, 1983.
12 Ollikanen, M., “Determination Of Orthometric Heights Using GPS Leveling”, Finnish Geodetic İnstitute,
Kirkkonummi-Helsinki, Finland, 1997.
13 Akçın, H., “Determination of Most Suitable Numerical Geoid Modelling for GIS/GPS: A Case Study”, The
International Symposium on GIS/GPS, Istanbul 97, Turkey, 1997.
14 Akçın, H., “GPS Ölçülerinden Pratik Yüksekliklerin Elde Edilmesi Üzerine Bir Araştırma, Doktora Tezi”,
Y.T.Ü. İstanbul, 1998.
50