You are on page 1of 294

1

Grafik Tasarım ve Uygulama

Tel: 0232 464 30 41


Faks: 0232 464 30 42
www.devajans.com

Aralık 2008’de Irmak Matbaası’nda basılmıştır

2
İzmir’den Bakışla

TÜRK TİCARET-İ BAHRİYESİ

VE

MÜBADELE GEMİLERİ

Lozan’dan Kabotaja...

Doç. Dr. KEMAL ARI

İzmir, 2008
Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yayınları
No:2
3
4
“Denizciliği Türkün Milli Ülküsü olarak
düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1881 - 1938)


5
6
Sunus.
Yeni Türkiye Devleti’nin temelleri, bir ulusal mücadele sonrasında Lozan’da
atılırken, üzerinde en hassasiyetle durulan konuların başında, Türkiye’nin ekonomik
bağımsızlığını sağlayacak hakların kazanılması geliyordu. Ekonomik bağımsızlık
kazanılmadan, gerçek bağımsızlığın sağlanamayacağını bilen Büyük Atatürk ve Ulusal
Mücadele’nin öncü kadrosu özellikle şu konulara eğildiler: Osmanlı Devleti’nden kalan
borçların ödenmesi, Kapitülasyonların kaldırılması ve kabotaj hakkının elde edilmesi…
Bu sorunlar çözülmeden gerçek bir ekonomik atılım yapmak ve yeni Türkiye’de ekonomik
bağımsızlığı gerçekleştirmek mümkün değildi. Osmanlı Devleti, sanayi devrimini
gerçekleştirememiş açık pazar konumuna düşmüş bir ülkeydi. Bu nedenle kendi deniz
ticaret filosunu da oluşturamamıştı. Genç Türkiye Cumhuriyeti bu durumu tespit ederek
bir ulusal filo yaratmak ve böylece kabotaj hakkını kullanmak istedi. Yeni gemiler alınıp
bir denizcilik sanayi oluşturulmaya çalışılırken bu kez de sayısı yarım milyona ulaşan
Yunanistan Türkleri’ni taşıma mecburiyeti kendini gösterdi. Ülkede sınırlı olan sermayenin
dışarı gitmemesi için dar imkânlara karşın daha yeni ayakları üzerinde durmaya çalışan
Türk denizcileri devreye girerek, bu muazzam kütleyi Türkiye’ye taşımayı bir ulusal görev
bildiler; bunu da başardılar.
Tarihimizin çok az bilinen bu önemli yönünün araştırılması şüphesiz ki çok
önemliydi. Bunu gören Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulumuz, Doç. Dr.
Kemal Arı böyle bir çalışma önerisiyle geldiğinde konuya büyük bir istek ve heyecanla
yaklaştı. Yoğun bir çalışma sürecinin sonunda, odamızın da katkılarıyla elinizdeki bu eser
ortaya çıktı.
Yakın Türk Tarihi’ne ve kültürümüze yararlı olacağına yürekten inandığım bu eseri
yenilerinin izlemesi umuduyla, şahsım ve kurumum adına başta Dokuz Eylül Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Kemal Arı’ya ve ona destek
veren çalışma arkadaşlarına ve öğrencilerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Géza DOLOGH
Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

İzmir, 2008

7
8
Önsöz
Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik ve toplumsal gelişiminde Türk denizcilik
sektörünün katkıları bu zamana dek yeterince ele alınıp incelenmemiştir. Bir iki
nostaljik yönü ağır basan çalışma dışında, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e aktarılan deniz
ticaret mirası birinci elden kaynaklara dayanarak ortaya konulamamıştır. Arşivin
tozlu raflarında yer alan belgeler aralandığında, Türkiye’nin geri kalmışlığını yenme
savaşımında Türk denizciliğinin önemli bir yönünü oluşturan deniz ticaretinin ve doğal
olarak bu ticaretin iki önemli boyutunu oluşturan yük ve insan taşımacılığı (deniz
ulaştırması) yapan sektörün küçümsenemez bir rol oynadığı görülür.
Kurtuluş Savaşı’nın bitiminde İzmir’e Türk ordularının ulaşmasıyla, savaşın
askeri evresi büyük ölçüde bitmişti. Bu evreyi, barış ortamını oluşturma çabaları
izledi. Bir ülke kuruldu. Bu yeni ülkede görünen ve ortada duran, ancak yaşamın tüm
boyutlarında yaygın ve etkili olan koşullara bakıldığında son derece geri kalmış bir
toplumsal ve ekonomik yapıyla karşılaşılır. Geri kalmışlık durumundan bir kalkınma
stratejisi yaratma, bu stratejinin parçaları olarak planlama yapma çabalarında,
denizciliğin durumu ve bu sektöre özgü koşullar, özellikle dikkate alınmıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti ulusal nitelikli olan bir ekonomi yaratmak istiyordu.
Bu o dönemin havası içinde, “Kendi kendine yeterlilik” ya da “Kendi ayakları üzerinde
durabilmek” olarak görülüyor ve adlandırılıyordu. Türlü ve çetrefilli, iç içe girmiş;
birisi aşılmadan, ötekine yönelinmesi olanaksız etkenler, bir dağ yumağı gibi ülkeyi
kuranların önünde duruyordu. Bunu başarabilmek için ekonomik ve mali tutsaklığı
ortadan kaldırmak kaçınılmazdı. Türkiye’de ulusal sermayeye dayanan bir deniz ticaret
sektörünün ortaya çıkmasında bu temel yöneliş en belirleyici etken olmuş ve yeni
açılımlar getirmiştir. Bu açılımlardan ilki ve en köklüsü, Lozan’da kapitülasyonların
kaldırılmasıyla birlikte Türkiye’nin deniz taşımacılığı hakkını elde etme yönünde
attığı adımlar ve bu adımların başlattığı dönüşüm evreleridir. Genç Cumhuriyet
bu alanda bağımsız bir filo yaratmanın ekonominin gelişmesinde ne kadar önemli
bir etken olduğunu geçmiş deneyimlerin acı sonuçlarını yaşaya yaşaya öğrenmişti.
Kapitülasyonlar ve kabotaj uygulamalarının kıskacında bir türlü gelişemeyen ulusal
Türk denizciliği Türkiye’nin yazgısını elinde tutan, hatta o yazgıyı belirleyen genç
ve idealist/ilkeli kadroların çabaları sonucunda yeni olanaklara kavuştu. Her şeyin
başı her konuda olduğu gibi, bir şeyi yapmayı istemekle başlıyordu. Yeni Türkiye’yi
kuranlar ulusal bir ekonomi yaratmayı gönülden istiyorlar, bunu engelleyen etkenlerin
nasıl ortadan kaldırılacağı konusuna kafa yoruyorlar; çaba ve emek harcıyorlardı.
Lozan, bu açıdan tam bir dönüm noktası oldu.
Ancak bu dönüm noktası, yeni atılımlara adımlar atılması gereken bir anda deniz
ticareti olanaklarının geliştirilmesinde, yeniden planlanmasında ve yeni olanaklar
yaratılmasında bir etken gibi düşünülemeyecek bir etkeni ortaya koyuverdi: Bu Lozan
Antlaşması gereğince Türkiye’ye getirilmesi gereken ve sayıları yarım milyona
yaklaşan Yunanistanlı Türklerin Türkiye’ye taşınması sorunuydu. Sorunun kuşkusuz
ortaya çıkışından, göçmenlerin Türkiye’ye taşınmasına, sonra da yerleştirilmelerine

9
ve Türkiye’nin doğal ve toplumsal koşullarına uyum süreçlerine kadar, pek çok evresi vardı.
Bu karmaşık süreçte, Türk denizcilerini ilgilendiren boyut, göçmenlerin Türkiye’ye taşınması
ve bu süreçte ortaya çıkan sorunların çözümündeki katkılardı. O zamana dek ulusal bir benlik
ve yapıya kavuşamamış olan ve henüz emekleme devresinde bulunan Türk denizcilik sektörü,
sınırlı olanaklarıyla bu “muazzam” kütleyi Akdeniz’in/ Ege’nin karşı yakasından kendi özgür
iradesiyle ve gönüllü olarak Türkiye’ye taşımak zorunda kaldı. Türkiye o dönemde kabotaj hakkını
kullanabilecek gemi sayısına bile sahip bulunmuyordu. Buna karşın Türk denizciliğini bu düzeye
getirmek için yeni gemi alımlarıyla olağanüstü ekonomik çabaların ortaya konulduğu bir sırada
bir tür kendi varlığını ispatlama içgüdüsü ve arzusuyla Türk denizcileri ortaya atılarak, ülke
sermayesinin dışarı gitmemesi için, gönüllü olarak bu yükün altına girdiler. Türk askerinin Ege
kıyılarında tamamladıkları askeri zaferin bir başka boyutunu şimdi Ege’nin öte yakasından Türkiye
kıyılarına ulaşan denizdeki gidiş gelişleriyle (seyr-ü sefer) Türk denizcileri ekonomik bir zafere
çevirmek için çaba harcıyorlardı.
Bu çalışma iki yönlü bir kıskacın yüzyılların ihmal edici etkenleri içinden sıyrılıp gelen ve
yeniden doğup gelişmeye çalışan Türk denizciliğinin “diriliş” öyküsünü ele alıp irdelemektedir.
Araştırmada, bir yandan Türkiye’nin kabotaj hakkını elde etmeye çabaladığı bir sırada
Türk insanının üretebildiklerini yabancı kumpanyaların sömürüye dayanan taşımacılık tekelini
yıkma uğraşısı bir yandan da sayıları yaklaşık yarım milyonu bulan ve sefil bir durumda yollara
dökülen Yunanistan Türklerinin Türkiye’ye getiriliş sürecinde Türk denizcilerinin katkıları ele
alınmaya çalışılmıştır. Onca yetersiz olanaklara karşın, sayıları yarım milyona çıkan perişan insan
kitlesini Türkiye’ye taşımak, Türk denizciliğinin tarihteki en büyük başarılarından birisidir.
Yapıt, Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin katkılarıyla gerçekleşti. Öneri benden geldi.
Süreç tanımaktan yaşamım boyunca onur duyacağım seçkin kişilerin katkı ve destekleriyle sürdü
ve sonunda bu “naçizane” yapıt ortaya çıktı. Kendilerine, bir insan kalbinin çok ender duyabileceği
“minnet” duygularıyla doluyum. Bu nedenle her türlü maddi ve manevi desteğini esirgemeyen
başta Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin Başkanı Sn. Géza DOLOGH, Şube Müdürü Sn. Halil
N. HATİPOĞLU, Başkan Danışmanı Sn. S.Erol ÇAĞLAR ve Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin
değerli üyelerine teşekkür borçluyum. Yine arşiv boyutunda öğrencim Alev GÖZCÜ’nün ve
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi uzmanlarından –ve ilk öğrencilerimden- Cenan MAFİZER’in
katkılarını dile getirmeyi bir “kadirşinaslık” bilirim. Gazete taramasında yardımlarını gördüğüm
yüksek lisans öğrencilerim Yıldız GÖKALP, Ece KARATEKİN, Hasan Hüseyin GENÇ, Murat
KILIÇ ve Hasan UZUN’a kitabın basım aşamasında yardımcı olan öğrencilerim Figen KUMRAL
ve Mevlüt KAYA’ya resim çalışmalarındaki katkılarından dolayı Burak ŞİMŞEK’e ve Ahmet
YILMAZ’a ayrıca teşekkür etmeliyim. Yüksek Mimar Restoratör Mimar Ayşe Fikriye BULUNMAZ
ile Nur ESENLİK çalışmama hep ilgi göstererek öneride bulundular; onlara şükran borcum var.
Tabii hep güç ve cesaret veren moral kaynağım Suna SULTAN’a ve hafta sonlarımı hep çalışmaya
ayırmam nedeniyle uzak kalarak ihmal ettiğim eşim Zarife ile çocuklarım Özge, Seçil, Yağmur ve
Özgün’e de...

Doç. Dr. Kemal ARI


Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü

İzmir, 2008

10
Giris.

İzmir/ Eski Rıhtım

İzmir coğrafi konumu gereği Anadolu’nun ba- dönüşen; kimi zaman iç içe geçmiş, kimi zaman
tıya açılan en uç liman kentlerinden birisi olarak da birbirini izleyen halkalar biçiminde oluşan et-
tarih boyunca hep önemli bir kent oldu. Zaman za- kenlerin yönlendirmesiyle oluşur. Hatta tarih için,
man değişen dünya dengelerine koşut olarak ken- bu farklı etkenlerin bileşkesinde yer alan görüntü-
tin toplumsal ve ekonomik yapısında geriye gidiş- nün ortaya çıkmasındaki nedenlerin ve sonuçların
ler görüldü. Kimi zamanlar da bölgede başka liman sorgulanmasında “bunların yanıtı olan her şey” de
kentleri ya da adalar deniz ticareti açısından öne denebilir. Bu iç içe geçmiş, kimi zaman arka ar-
çıktı. Buna karşın İzmir Anadolu’yu besleyen ve kaya, kimi zaman da farklı yönlerde gelişen, ama
bu zengin coğrafyayı dış dünyaya açan bir pence- birbirini sürükleyen etkenler, İzmir tarihinin oluşu-
re rolünü sürekli oynadı. Bu canlı, diri ve sürekli munda da rol oynadı. İzmir’in tarihin çok eski dö-
arkasındaki hinterlandı besleyen hareketlilik Kente nemlerinden bu yana akan toplumsal ve ekonomik
tarih içinde çok özgün bir misyon yükledi. İzmir dönüşümünde bu değişik oluşumlar ve etkinlikler
ve İzmir Limanı çevresinde dönen ticari hareket- gözlemlendi. Bu temel olgu, Avrupa’daki Sana-
lilik, tarihsel dönemlere göre değişimler gösterdi; yi Devrimi’nin ardından baş döndürücü bir ivme
süreç içinde ileri gitmeler, kırılmalar, gerilemeler kazandı. Sanayi devrimini gerçekleştiren ülkelerle
gözlemlendi. aynı çizgide olmasa da, bu ülkelerin çevresinde ka-
Bu değişimlere neden olan her bir etken kimi lan ve bir tür etkisinde bulunan mekânlarda da sa-
zaman önceki dönemlerden süregelen kimi zaman nayi devriminin toplumsal, siyasal ve kültürel ya-
da doğrudan yaşanan dönemin kendi özgü özellik- pıları değişime zorladığı görüldü. Osmanlı Devleti
lerinden kaynaklanan koşullardan beslendi. Tarih açısından bakıldığında, bu değişmenin en yoğun
doğası gereği olayların, olguların ve koşulların görüldüğü mekânlardan birisi de İzmir’di.
oluşumuna etki eden hep akan ama sürekli değişen, Sürekli değişen ama hep gelişen ve dönüşen

11
toplumsal, ekonomik ve kültürel koşullar 20. yüz- Oysa tarihte hiç bir zaman bir görüntü olduğu
yılın başında kendine özgü yönleri olan bir kent gibi kalmaz; sürekli inişler ve çıkışlar gözlemlene-
yarattı. Bu doğal, kültürel ve ekonomik çevrede bilir. Değişen siyasal olgular ve olaylar, özellikle
Anadolu’nun diğer kentlerine göre daha hareketli, savaş gibi büyük kırılmalar sonucunda, görüntüyü
ekonomik canlılığı daha belirgin, kültürel üstünlüğü bir anda değiştiren sonuçlar yaratabilir. Bu tari-
sürekli olarak fark edilebilir bir kent görüntüsü ve hin doğasında olan bir durumdur. Etkenler kontrol
yaşantısı ortaya edilemez biçimde
çıktı. Kozmo- çoğalır, yoğunlaşır
polit / karma- ve hızlanır; kontrol
şık toplumsal edilemez bu süre-
yapısı, kentte cin nereye varacağı
kendine özgü önceden bilinemez;
bir görüntü ve anlık görüntüler ve
bu yapıyı oluş- akışlar sürekli hare-
turan grupların ketlidir; ancak bu et-
içinde özellik- kenler gözlemlenir
le “gayrimüs- ve sonunda –kabul
lim” unsurların edilse de edilmese
ticarette oyna- de- yeni, başkalaş-
dıkları önemli mış bir sonuç yara-
rol, onu di- tır. Ulaşılan bu so-
ğer Anadolu nuç, yeni bir süreç
kentlerine göre için başlangıçtır. Her
daha ileri bir düzeye taşıdı. İzmir, İstanbul’dan bitiş yeni, başlangıçlara zemin hazırlar.
sonra, kimi zamanlarda da ondan daha önde belki
de Avrupa’daki gelişmelerin en yakından izlendiği
kent durumuna geldi. Bu olgu İzmir’in tarihinde de sık sık yaşandı.

12
Gün geldi; bir yangın tarihin 20. yüzyıla öze- gelişmelerin ve dönüşümlerin gölgesinde beliren
nerek, ama değiştirerek ve geliştirerek taşıdığı bu bir toplumsal ve ekonomik yapı devraldı. Kent
kenti, bir kül yığını haline getiriverdi. dokusu ve mimarisi bu yapı içinde sosyo-kültürel
ve ekonomik yapıyı sürekli besleyen, ancak süreç
O, buna karşın ölmedi. Yaşama azmi hep canlı ve
içinde hep yön, ağırlık ve boyut değiştiren yeni
diriydi. Tarihten o güne uzanan deneyimler, ona ha-
koşulların belirlediği bu İzmir fotoğrafında, deniz
yat taşıyan damarlardan pompalandı. Kentin geçmi-
ticaretinin ve denizcilikle ilgili diğer etkinliklerin
şinden güç almasını bilen, o an için yok olmuş gibi
–belki de- “en baskın” rengi bulunuyordu.
görünse de var olması gerektiğini algılayan ortak
bir belleği vardı. Bu bellek ona yeni açılımlar yara- Bu görüntü, kendiliğinden ortaya çıkmadı. Hat-
tabilmesi için olanaklar
tanıdı. Bütün olumsuz-
luklara, işgal yıllarının
bıraktığı ezici tortulara
karşın kent, tarihin derin-
liklerinden gelen ve ona
can veren bu deneyim-
lerle örülmüş damarlar
nedeniyle hep nefes alıp-
verdi. Üstelik yeni ulaş-
tığı düzeyde heyecanları
vardı. Bu heyecan, yeni
bir bilince kavuştuğunun
İzmir Yangını
ayırdında olmasından
kaynaklanıyordu. Her
şeye karşın diri, geleceğe dönük heyecan dalgaları- ta yalnız Türkiye’de biçimlenen olayların ve etken-
nı iliklerine kadar duyumsayan bu kent, bir anlam- lerin zorlamasıyla da var olmadı. Her şeyden önce
da hem Türkiye’nin bir özetiydi; hem de Türkiye’ye dünya ve Türkiye olaylarından soyutlanamayacak,
-bütün olumsuz koşullara karşın- yön gösteren, mo- ayrı düşünülemeyecek genel sürecin zorlayıp da-
tor olan ve öncü rolü oynayan bir kimliğe ve tarihsel yattığı bir sonuçtu. Görüntünün ayrıntılarında hiç
işleve sahipti. de istenmeyen renkler vardı. Bu renklerin yanı sıra
yapıtta pek çok çizgi iğreti duruyor; acemi, işini
O,siyasal olayların zorlamasıyla arka arka- bilmeyen bir ressamın bir anda yaptığı yapıtı yok
ya yaşayan toplumsal kırılmaların, sarsıntıların, etmek istercesine savurduğu fırça darbelerinin iz-
kopmaların; giderek ortaya çıkan değişmelerin, lerini taşıyordu.

13
Görüntü ne bu resimde yer alanların ne de bu savaşı bitirip, Türkler açısından zaferle taçlandı-
resme uzaktan bakanların içine sinmiyordu. Bu- ran bir antlaşma olarak ortaya çıkmıştı. İsviçre’nin
nunla birlikte yine de o yıkıcı fırça darbelerinin Lozan kentinde toplanan ve ard arda süren evre-
arkasında iğreti renklerin ortasında kent nefes alıp
ler biçiminde gelişen bu konferansın sonunda im-
veriyordu. Dolayısıyla kara gibi görünen renkleri zalanan barış antlaşması yeni siyasal sınırlarının
aka çevirecek, da- ortasında, Anado-
raltan ve bunaltan lu ve Doğu Trak-
koşulları nefes ya topraklarından
alıp vermeyi ko- oluşan yeni Türk
laylaştıracak dü- ülkesinde, yeni bir
zeye getirecek bir devlet yarattı. Bu
süreçte büyük ça- konferans Türkiye
balar harcamak, ile Batılı ülkeler
emekler ortaya arasında yıllardan
koymak; beyin ve beri süren savaş
düşün gücünü bir ortamına son ver-
ortak bilince ve mek amacıyla
hareket biçimine toplanmış bir si-
yönlendirmek ge- yasal süreçti. Gö-
rekiyordu. Sonuç rüşmeler süresin-
ve o sonucu be- ce tarafları savaşa
lirleyen koşullar, -istenmese de yaşanmak zorun- sürükleyen pek çok etken bir arada ele alınmıştı.
daydı. Siyasal sınırları yeniden belirleme çabalarının
Türkler arka arkaya süren savaşlar içinden sü- yanında, ekonomik, siyasal ve hukuksal sorunla-
zülüp uzayan bir tarihin acı dolu sayfalarından rın da çözülmesi gerekiyordu. Kapitülasyonlar ve
çıkmış geliyorlardı. Acıları belleklerindeydi; an- kabotaj uygulamaları nedeniyle, Osmanlı Devleti
cak heyecanla ne yazık ki kıyı
örülmüş umut- limanlarının ve
ları onları gele- bu limanların
ceğe daha diri etrafında oluşan
bakmaya zor- ekonomik olu-
luyordu. Yanıp şumların büyük
yıkılmış da olsa, ölçüde dışında
sonuçta bir yurt- bulunuyordu.
ları vardı. Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesiyle kaçan Yunanlılar Türk yaşadığı
24 Temmuz coğrafyaya sıkışıp
1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaş- kalmıştı. Deniz
ması, bu yurdu yaratmıştı. Bu antlaş- gelişme ve ilerlemesinde ona en büyük
ma metni yeni Türkiye’nin tapusuydu. kolaylıkları sağlayacak bir etken olma-
Bu nedenle Türkler antlaşmayı bütün sı gerekirken, bu ekonomik uygulama-
bu olumsuzluklara karşın, kendilerine lar nedeniyle onu karaya tutsak eden
bir yurt sunduğu için büyük bir zafer en büyük etken oluvermişti. Açık bir
olarak görüyor ve algılıyorlardı. O’nu pazar görünümü içine düşen ülke, eko-
Anadolu’da üç buçuk yıldır süregelen nomik ve mali bağımlılığa adım adım
savaşları bitiren, yeni umutlar yeşerten, sürüklenirken, coğrafik özelliklerinin
geleceğe umutla bakmalarını sağlayan
Yüzbaşı Şerafettin Bey kendine sunduğu olanaklardan yarar-
bir önemli tarihsel dönemeç olarak gö- lanmasını başaramamıştı. Kuşkusuz
rüyorlardı. sanayi devriminden uzak kalışı bu sonucun orta-
ya çıkmasında önemli bir etkendi. Önemli deniz
Lozan Barış Antlaşması, kanlı evreleri olan bir ve suyollarının kesiştiği bir konumda olmasına

14
Sarıkışla

karşın, Osmanlı Dönemi’nde Türk limanları ya- lunda henüz yol almaya başlamışken, sınırlar öte-
bancı kumpanyalara ait kuru yük ve insan taşı- sinden, Ege’nin öteki yakasından, yarım milyona
yan gemilerinin uğrak yeri haline gelmişti. yakın Müslüman nüfusu Türkiye’ye taşıma zorun-
Cumhuriyet Türkiye’si ise her alanda olduğu luluğuydu.
gibi, Türk denizciliği alanında da önemli bir dev- Bu önemli tarihsel sürecin, Türk Deniz Ticareti
rimi gerçekleştirmek istiyordu. Türkiye’de ulus- ve Taşımacılığı açısından önemi şuydu:
lararası ve kendi kıyı kentleri arasındaki liman ve Türk gemicileri bir yandan kendi ulusal oluşum-
iskelelerde Türk bandıralı gemilerle kuru yük ve larını sağlarlarken, eldeki olanaklara yeni olanaklar
insan taşımasını gerçekleştirebilmek, en önemli ar- katmaya çalışarak, tarihin önlerine getiriverdiği bu
zulardan biri olarak kendini gösterdi. Bu arzunun çok önemli yükü omuzlamak zorunda bulunuyorlardı.
başarılması, neredeyse tutsaklıktan kurtuluşun ger- Türk tarihinin bu en kritik döneminde, Türk gemicile-
çek görüntüsü olarak algılandı. ri sınırlar ötesinde kalmış
Ancak her zaman 500.000 kişilik büyük
düşünülen şeyleri bir bir kitleyi, yanlarında
çırpıda olumlu so- taşıyabildiği eşyalarıyla
nuçlara götürecek ve hayvanlarıyla birlikte
sihirli değnek, yeni Türkiye’ye taşıdılar.
Türkiye’nin yazgısı- Ege Denizi’nde
nı yönlendirenlerin Türk bandırası taşıyan
ellerinde bulunmu- gemiler, sanki yeni bir
yordu. Bu her şeyden ulusal mücadele baş-
önce hem Osmanlı’nın latmış gibiydiler. Bu
omuzlarına yükledi- büyük bir özveriyle
ği borçların ödenerek Gümrük Depoları ve Yaşam - 1896 gerçekleştirilebilecek
mali tutsaklık zincirle- bir işti. Dar olanaklar-
rinin kırılması hem de yeni kaynaklar yaratmakla, la, bu işin içinden kalkmasını bilen Türk denizci-
bir çaba ve istenç ortaya koymakla ilgiliydi. Lozan leri, ulusal bir ekonomi yaratmanın en önemli iki
Barış Konferansı’nda Türkiye uluslararası hukuk adımını da atmışlardı:
temelinde bu hakkı elde etmişti. Ancak elde edi- Ulusal bir deniz taşıma filosu oluşturma; bunu
len bu hakkı olanakların sınırlı oluşu nedeniyle bir oluştururken de bu önemli kitleyi kendi olanakla-
anda kullanmak söz konusu olamıyordu. rıyla anavatana taşıyarak, sınırlı Türk sermayesinin
Tarihin bu çok önemli kırılma döneminde Tür- yurt dışına çıkmasının önüne geçme… Bu ulusal
kiye bir yandan kendi ulusal denizcilik filosunu bir gurur olarak görülüyor; yeni Türkiye oluşturu-
lurken, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine Türk
yaratmak yolunda çabalar harcarken bir yandan da
denizcileri, en önemli harçlardan birini atmaya ça-
hiç ummadığı yeni bir zorluk ve yükümlülük ken-
lışıyorlardı.
dini gösterdi. Bu, daha ulusal filosunu kurma yo-

15
16
1 Türk Ticaret-i Bahriyesi
Yeni Türkiye ancak, ekonomik atılımlar yaparak, sana-
yileşmesini gerçekleştirerek, ürettiklerini dünya pazarla-
rına sunup ülkeye para ve sermaye girmesini sağlayarak
gelişmiş ülkeler arasında yerini alabilirdi. Düşünsel kı-
rılmalar, uygarlık âlemine doğru yönelen yeni açılımlar,
bunun sonunda Türkiye’de kendini göstermeye başlayan
zihinsel değişmeler, bu açılımla oluşturulan hedeflere yö-
nelik atılımlar, kültür ve toplumsal yapıya ilişkin dönü-
şümler Büyük Türk Devrimi’ne kendine özgü bir tarihsel
anlam katıyordu. Bütün bunlar dönüp dolaşıp, ekonomik
yönden gelişmeyi zorunlu kılıyordu. Bu açıdan ekono-
minin geliştirilmesi, bunun için de ülkenin doğa ve insan
temelli olanaklarına dayanan ekonomik işlevini gerçekleş-
tirmede güçlü politikaların saptanıp, önceliklerin belirlen-
mesi büyük önem taşıyordu.

17
İzmir Limanı’nda bazı yabancı uyruklu kişilerin liman işlerinde faaliyette bulunduğuna dair bir belge.

18
“Denizcilik Yeni Ulusal Ülkümüzdür…”

Türkiye kendi kaynaklarına dayanarak ve üret- ne daima mağlup olmuştur” diyordu.1 Çünkü kı-
tiklerini dünya piyasalarına sunarak ekonomik geri lıç tutan el zamanla güçsüzleşir, saban tutan el ise
kalmışlık yazgısını değiştirebilirdi. Mustafa Kemal güçlenirdi. Buna örnek olarak Kanada’yı gösteri-
Atatürk, Türk Ulusu’nun verdiği tam bağımsızlık yordu. Kanada’ya İngilizler ve Fransızlar aynı za-
savaşının silahlı evresinden sonra, bunun ancak manda gitmişlerdi. Aynı mekânda İngilizler sabana
ekonomi ile taçlanacağının bilincindeydi. Yok- yapışmış, Fransızlar ise kılıca, fütuhata önem ver-
sul Türk halkını zenginleştirmek, yıkıma uğramış mişlerdi. Kazanan taraf üretmenin ve doğal olarak
Türk yurdunu geliştirmek için çalışmak gereğine sabanın değerini iyi kavrayan, üretken İngilizler
inanıyordu. Bunun için çok çalışmalı, üretken ol- olmuştu. Bu yarışta Kanada, İngilizlerin olmuştu.
malı, tarım ve sanayiye gereken önem verilmeliy- Bu nedenle Atatürk tam bağımsızlığın ancak eko-
di. Kılıçla savaşarak toprak kazanma politikasına nomik bağımsızlıkla mümkün olacağını biliyor;
dayanan fütuhatı, saban ise ülke halkını gönence “Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, bağımsız
ulaştıracak tarımı ve ekonomiyi simgeliyordu. O, daima daha güçlü ve daima daha gönençli Türkiye
“Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi ikincisi- düşünün belkemiğidir” diyordu.

1 Bülent Daver “Atatürk ve Ekonomi”, Atatürk Araştırma Dergisi, XI/31 (Mart 1995).

19
Tam Bağımsızlık
Ve Ekonomik Kalkınma...
Bunu gerçekleştirmek için de, çok çalışmak, olanaklardan yararlanmak kuşkusuz aklın gereğiy-
üretmek; ülke insanının ürettiğini yabancı li- di. Bir konuşmasında Atatürk, denizciliği yalnız bir
manlara taşımak, böylelikle dünya pazarlarına ulaştırma işi olarak değil, ekonomik boyutu olan bir
sunmak; para kazanmak ve bunu ülke insanının uğraş olarak algılamaktaydı. Bunun için tersaneler,
zenginleşmesine ve ülke kalkınmasına ayırmak; gemiler, limanlar ve iskeleler yapılacak, deniz spor-
ülke limanlarına, ülke insanlarının sermayesiyle ları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecek-
edinilmiş, ülke yasalarıyla gidip gelen bir deniz ti. Topraklarının ucu deniz olan bir ulusun sınırını,
filosu yaratmak… Bu halkın gücü ve bu halkın
filo ile deniz ticaretini yeteneğinin sınırını çize-
geliştirmek; kuru yük
bilirdi. Türkiye en uygun
ve insan taşımacılığı
coğrafi konumlardan biri-
yapabilmek; bu alanda
ne sahipti. Üç yanı deniz-
yabancıların, kendileri-
ne bağlı kumpanyalar- lerle çevrili olan Türkiye
la oluşturdukları tekeli endüstrisi, ticareti ve spo-
kırabilmek… Deniz Ti- ru ile en ileri bir denizci
caretini ve Türk Deniz ulus yetiştirmek yetene-
Taşımacılığı’nı, Türk ğine sahip olmalıydı. Bu
ekonomisinin en verim- yetenekten yararlanmasını
li damarlarından birisi haline getirmek… bu ulus bilmeliydi. Atatürk, bu görüşlerini şu cümle
Bunlar olmadan, ekonomik bağımsızlığın ve ile tamamlamaktaydı: “Denizciliği Türk’ün büyük
kalkınmanın gerçekleşmesi olanaksızdı. Üç tarafı ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda
denizlerle çevrilmiş yeni yurtta, denizin sunduğu başarmalıyız” .
2

2 1937 Hükümet Programı üzerine konuşmasından.

20
Yeni Türkiye’de Denizcilik,
Türk Ulusu’nun Yeni Ülküsü Olmuştu
Bu acıları yaşamış ulus bir tarihsel birikimden beslenen doğal bir tepkiye dayanan sezgiden güç alıyor;
bilinç doğru olanı algılıyor ve akıl yeni yönelişlere dayanan politikalar oluşturuyordu.

İzmir Liman ve Körfezi’nde kabotaj uygulamasını anlatan bir belge.

21
Sömürgeleşme Sarmalında Osmanlı

Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisi, tica- kapatılan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri Avrupa


ret sözleşmeleri, dış borçlar ve yabancı sermayesanayini beslemeye başlamıştı. Artık Anadolu
yatırımları ile ekonomi yabancıların denetimin- toprakları sanayileşen Avrupa devletleri tarafın-
deydi. XIX. yüzyıl içinde Avrupa kapitalizmine dan hoyratça sömürülüyordu. Ülke kaynakları
hızlı bir yöneliş başlamıştı. Bu süreç Batı odaklı
yabancılar tarafından yok pahasına ucuza kapa-
sermayeye bağımlılığın ölçüsünü en üst düzeyleretılıyor, ülkenin başta madenlerine, değişmez gelir
çekmişti. 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşme-kalemi arasında yer alan temel vergilerine el ko-
si ekonomik bağımlılığı zirveye taşıdı. Osmanlı nuluyor; ülkenin yazgısını elinde bulunduranlar
Devleti kendi kıyılarında tutsak olmuş, ticaret te-
bu durum karşısında bir şey yapamıyorlardı. Her
keli yabancıların eline geçmiş; gittikçe dış ve iç
alınan borç, kısa süreli bir rahatlamaya neden olsa
borçlanma sarmalı, ülkeyi nefes alamaz duruma da, yeni borç almayı gerekli kılan yeni bir süreci
getirmişti. Ülkenin limanları sonuna kadar, ya- yanında getiriyordu3. Değişik yiyecek maddeleri
bancı ülkelerin kumpanyalarına açılmıştı. Bu söz-
ve Avrupa sanayinde kullanılan yeraltı ve yerüs-
leşmeyi başka sözleşmeler ve anlaşmalar izledi. tü hammaddeleri Osmanlı liman kentlerinden,
Osmanlı topraklarında bol miktarda bulunan çe- yabancı bandıralı gemilerle sürekli Avrupa’ya
şitli hammaddeler ve tarım ürünleri ticareti çok iyi
taşınıyordu. Gidip gelen yabancı kumpanyalara
bilen yabancı tüccarlar ve onların yerli uzantıları
ait gemiler, Türkiye sahillerine Avrupa’da sana-
tarafından çok ucuza kapatılıyor, Anadolu insanı-
yi merkezlerinde fabrikalarda işlenmiş ürünleri
nın alın teri, Batılı efendilerin sofralarına cömert-
taşırlarken, Türkiye limanlarından Avrupa’ya,
çe sunuluyordu. Avrupa’nın sanayi için gereksinim duyulan ham-
Osmanlı topraklarından çok ucuza ve kolayca maddeleri götürüyorlardı.

3 Bkz. Orhan Kurmuş, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Yordam yay., İstanbul, 2008, çşt. syf; bu sürecin nasıl bir sonuç yarattığına ilişkin bkz. Stefanos
Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, İstanbul, 2005.

22
Uluslararası ticaret yapa-
cak nitelikte Türk bandıralı
bir gemi bulmak neredeyse
olanaksızdı. Sanayileşen Av-
rupa gittikçe genişleyen da-
marları için onu daha fazla
besleyecek yeni kan arayışını
sürdürüyor; Osmanlı ve onun
gibi geri kalmış ülkelerden
pazar/hammadde ikilemin-
den yararlanıp, malını bu pa-
zarlarda satıyor, bunun yanı
sıra gereksinim duyduğu ham
maddeyi ucuza kapatarak
beslendikçe kendi coğrafya-
sında daha büyük sanayi atı-
lımları yapıyordu. Bir yandan hammadde ve ucuza döndürücü, Doğu’da ise yavaş, ancak Batı’nın ge-
kapatılmış emekle, bir yandan da sermaye akışı ile lişme reflekslerinin etkisinde göreceli ve yapaydı.
Avrupa sürekli besleniyor; ekonominin bütün kol- Bu yapay gelişmeyle ekonomik yönden katlanan
larında önemli gelişmeler görülüyordu. Varsıllık ve dışa bağımlılık süreci yan yana gidiyordu. Geliş-
hızlı sermaye akışı kentlerin görüntüsünü değişti- me ancak batıdan aktarılabilen şeylerle sınırlıydı.
riyor; limanlara yığılan malın, bu malları taşıyan Buna karşın, sınırlı ve yapay gelişme alanlarından
gemilerin haddi hesabı bulunmuyordu. Türkiye ve batının Avrupa coğrafyasına götürdüklerinin ucu
Türkiye gibi ülkeler ise sanayileşen Avrupa’yı hem bucağı yoktu. Atılımlar ekonomik refahla sınırlı
üretilen sanayi malını tüketerek hem de Batı sana- kalmıyor; toplumsal dokuya, kentsel görüntüye,
yisi için gereksinim duyulan hammaddeleri sağla- kültürel sıçrayışlara dek uzanıyordu.
yarak çift yönlü besliyorlardı. Gelişme Batı’da baş Dünyada varsıllar-yoksullar ayırımı keskinleşi-

23
yor; süreç, hammadde sağlayan, açık pazar olma kış aylarında, taşımacılığın ya çok sınırlı ya da hiç
durumundan öte gidemeyen yoksullar kulübü, gi- yapılamadığı zamanlarda, Karadeniz kıyılarında
derek siyasal bağımsız- halkın en büyük derdi
lığını tehlikeye düşüre- açlıktı. Konya’da taşına-
cek bir dizi zorlamanın madığı için buğday stok-
ve etkinin altında kalı- ları çürümeye terk edilir-
yordu. Bir nefes ötesin- ken, ancak Romanya’dan
de gözlemlediği bu baş ya da Amerika Birleşik
döndürücü gelişmenin Devletleri’nden gelen
yanında, toplumsal te- buğdayla Karadeniz insa-
melde, toplumu derin- nı karnını doyurabiliyor-
den kavrayarak gelen du. Ülkenin genelinde te-
yoksulluk, Doğu ile Batı nekecilik, kunduracılık,
arasındaki gelişmişlik basit deri ürünleri, pey-
farkını katladıkça katlı- nircilik, tuğla ve kire-
yordu. Bu zıtlık, en yo- mitçilik gibi sanayinin
ğun olarak, doğunun en en alt düzeyinde üreti-
batısında yer alan Os- min dışında sanayi ürünü
manlı ülkesinde yaşa- üretme olanağı yoktu4.
nıyordu. Koskoca ülke Ülke küçük el sanatla-
geçmişini yadsırcasına rı ve tarımsal üretimin
bir periferi olmuş; yani ötesine geçen bir üretim
gelişen ülkelerin etki birikimine ulaşamamış-
alanında, ona bağlı ya- tı. Üretim, geleneksel
pay bir uydu görünümü yöntemlerle küçük el za-
almıştı. Ülkede başta do- naatlarına dayanıyordu.
kuma sanayi olmak üzere şeker ve gaz gibi en basit Türkiye’nin Batı’nın sanayisini besleyen ve ona
gereksinimleri sağlayacak sanayi malı üretimi ya- hammadde aktaran açık pazar konumu, göreceli
pılamıyordu. Halkın en çok gereksinimi duyduğu bir gelişmenin gölgesinde katmerleşiyor, derinle-
maddeler bez, şiyor; derinleş-
şeker, gaz ve pek tikçe yeni so-
çok yerde açlı- runlara neden
ğa neden olacak olarak toplum-
tahıl ürünleri sal dokuyu sıkı
ve undu. Sözde pençesiyle ezi-
ülke bir tarım yordu. Özellik-
ülkesiydi; hal- le Batı Avrupa
kının neredeyse ülkelerinde yo-
yüzde doksanı ğun bir sermaye
tarımsal iş kol- birikimi yaşan-
larında etkinlik maktaydı. Ar-
gösteriyordu. tık istila, yalnız
Onca uğraşıya ordularla ya da
karşın, açlık teh- silahlı güçlerle
likesinden bile yapılmıyordu.
bütünüyle sıy- Daha kapsayı-
rılmak olanaklı cı bir biçimde,
değildi. Ezici çoğunluk tarımla uğraşıyordu, ancak ekonomik sömürü alanları ve yapay etki alanları
o ezici çoğunluk açlığın pençesindeydi. Özellikle yaratılarak yeni bir boyut yakalanmıştı.
4 Konunun ayrıntısı için bkz: Memduh Yasa, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi 1923-1978, Akbank Kültür yay., İstanbul, 1980, çşt. syf.

24
Bu yeni görüntü sömürgeci güçlerce yaratılmış- Bu canlanış, ülkenin ekonomik kalkınmasına dönü-
tı. Osmanlı Devleti de kapitülasyonların ve kabotaj şemiyordu. Yabancı yatırımcılar daha çok Avrupa
uygulamalarının etkisiyle bir sömürü alanına dö- için gereksinim duyulan hammadde ve pazar ola-
nüşmüştü. Avrupa limanlarından yüklenen ve sa- naklarını genişletecek alanlarda yatırım yapıyorlar-
nayileşen ülkelerin fabrikalarında ürettiği ucuz ve dı. Demiryolları, gemilerin ulaşımında gereksinim
çoğu zaman niteliksiz mallar Osmanlı pazarlarına duyulan fenerler, limanlar, gemi adamı gibi alanlar-
yayılmıştı.
Göreceli olarak Osmanlı toplumu bir tüketim top-
lumu olma özelliğini aşamamış, Ortaçağ koşulların-
da tarımsal teknik düzeyinin üzerine çıkamamıştı.
Osmanlı Devleti sanayi devrimini kaçırmış olmanın
acılarını bağımsızlığını, ekonomik bağımlılığa dö-
nüşmeye göz yumarak çekiyordu. Yitirilen fırsatlar,
tutsaklığın yolunu açmıştı.
Ülkede sanayileşme
düzeyi doğal olarak dü-
şüktü. Borçlanma katla- da yabancıların etkinliği söz konusuydu. Böylece
narak arttıkça, göreceli 19. yüzyılın ikinci yarısında Türk toplumunda,
refah tutsaklığa doğru yeni bir ticaret sınıfının ortaya çıkması kaçınıl-
yürüyüşün yollarını da maz oldu.
oluşturmaktaydı. Yapay
refah düzeyine ulaş- Sermayenin belli ellerde toplanmasıyla top-
makta, Ege Bölgesi’nin lumsal farklılaşmalar keskinleşti; ticaret belli bir
ayrı bir yeri vardı. Avru- sınıfın elinde yoğunlaştı. Büyük toprak sahiple-
pa sanayisi için gerek- ri dışa dayanan göreceli refahtan en büyük payı
sinim duyulan pamuk, aldılar. Bunların yanı sıra yeni bir türedi, aracı
üzüm, incir, tütün, pa- rolü üstlenen tüccar zümre palazlandı. Sermaye
lamut gibi kimi üretim belli kesimlerin elinde toplanırken, varsıl-yoksul
türlerinde Ege bölgesi ayırımı yoğunlaştı ve keskinleşti. Gelir düzeyleri
Osmanlı’nın en üretken
tarım alanıydı. Bölgenin
ekonomik verimlilik ve ticari hareketlilik açısından
merkezi İzmir’di. Bir limanı vardı. İzmir’in gerisin-
de kalan geniş tarım alanları Avrupa sanayisi için ge-
reksinim duyulan sanayi hammaddesi ve kimi gıda
ürünlerinin üretimi için doğal zenginliğe ve ekolo-
jik yapıya sahipti. Geleneksel el sanatlarına daya-
nan Osmanlı üretimi çöküp, Avrupa için gereksinim
duyulan maddelerin üretimine bu bölgede özel bir
önem veriliyordu. Bunda yabancı yatırımcının payı
da büyüktü. Bu işletmeciler aldıkları imtiyazlarla
ucuz hammadde elde edebilecekleri üretim alanları
yaratmak için krediler vererek, kesenin ağzını aç- arasındaki farklılık, kıyaslanamaz ölçüde derinleşti.
mışlardı. Açılan keseleri katlanan banknot demetleri Toprağa bağlı varsıl konaklarının yakınlarında ko-
olarak onlara geri dönüyordu. nağa bağlı bir yanaşma düzeni ortaya çıktı. Başta
sağlık ve eğitim gibi çok temel insani gereksinim-
Kentte ve kenti besleyen yakın üretim alanla- lerini bile karşılayamayan bu geniş sınıf, yaşamı
rında bu hammadde türlerinin üretimine dönük boyunca yanına yanaştığı konak sahibine çalışıyor;
tarımsal etkinlikle ve bunun getirdiği parayla dışa karın tokluğundan öte bir gönenç düzeyine ulaşa-
bağımlı bir ticari canlanış ister istemez ortaya çıktı. mıyordu.

25
Kentlerde ise Türkler başlamıştı. Bunların bir kısmı
daha çok liman ve limanı toplumsal ve kültür düzeyleri-
çevreleyen ticarethaneler- ne paralel olarak, Avrupalı bir
de, depolarda amelelik ve yaşam tarzı arayışına yönelmiş
hamallık gibi yoğun insan ve o dünyaya öykünen bir psi-
emeğine dayanan işlere yö- kolojiye bürünmüştü. Bir dö-
nelmişlerdi. Kapital biri- nüşüm yaşanıyordu. Önceleri
kimi genel olarak bölgeye toplumda, Türklerin ticaret ve
yeni olanaklar ve yatırımlar sanayi gibi alanlarda etkinlik
getiriyordu. Ancak bu dışa göstermesi ayıplanırken, bir
bağımlı bir süreçte, bağım- süre sonra, ticarette etkili olan
lılık koşulları derinleşerek Türk girişimciler de kendisini
olabiliyordu. Bu süreçte, gösterdi.
toplumsal sınıfların kendi arasındaki keskin ayı- Özellikle İttihat ve Terakki’nin iktidarı döne-
rımlar ve uçurumlar ortaya çıkıyordu. Bankacılık, minde yerli bir burjuvazi yaratma politikaları yerli
sigortacılık, bankerlik, simsarlık gibi yeni uğraşı sermaye gurubun ortaya çıkmasında oldukça etkili
türleri ortaya çıkmaya başladı; ancak bu da ağırlıklı oldu5. Bu politikalar, sayıları ve sermayeleri sınırlı
olarak yabancıların elindeydi. Bu kapitalist zümre, da olsa, yerli bir tüccar zümre ortaya çıkardı. Bu
dışarıyla kıyaslanamayacak kadar cılızdı. sınıfın kültür ve toplumsal yaşayış biçimi yerli-
Bu durumuyla bile, geri ve yoksul bir ülkede, lik özelliği gösteriyordu; ancak batıya öykünme
toplumsal farklılaşmanın kutuplarından birisi ol- duygusuyla, yaşam biçimine yeni bir yön, içerik
maya yeterliydi. Türkiye’de bu süreçte görülen ve zenginlik vermeye çalışıyordu. Elinde biriken
kapital oluşumlar, ülke dışındaki kapitalist dünya- paranın sunduğu yeni olanaklarla yaşamını gele-
nın içerdeki uzantıları gibiydi. Toplumsal tabaka- neksel yapının göreceli dışında, ama büyük ölçüde
lara bakıldığında şu görülüyordu: Küçük bir grup, onun koşullarına uyduran eğilimler içine girmiş;
kapital birikiminin etkisiyle ülkede etkin olmaya böylelikle, Türkiye’nin kendi içinden gelen ref-

5 Zafer Toprak, İttihat-Terakki ve Devletçilik (1908-1950), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 1995.

26
lekslerle ve toplumsal ve kültürel etkenlerin yön- üretim merkezleri demiryollarıyla limanlara bağ-
lendirmesiyle yeni bir kültür ortamı yaratan farklı lanmıştı. Ege Bölgesi’nde İzmir-Kasaba (Turgutlu)
bir sınıf ortaya çıkmıştı. Bunların sayısı ilk başta ve İzmir-Aydın Demiryolu üzerinde yabancıların
çok değildi; ancak, süreç içinde belli ölçüde arttı- denetiminde işletilen lokomotiflere bağlı vagonlar
lar. Toplumsal ve ekonomik yapı içinde ağırlıkla- ve yük katarları bölgede üretilen ve Avrupa dokuma
rını daha da duyurmayı başardılar. Yaptıkları üret- sanayi için önemli bir hammadde özelliği gösteren
me süreçlerinin dışında, dış satım yapan yabancı pamuğu, üzümü, inciri, palamudu ve daha pek çok
ya da Türkiyeli gayrimüslim tüccara mal aktaran tarımsal ürünü İzmir Limanı’na taşıyorlardı. Daha
aracı bir girişimci sınıfın yapabildikleriyle sınırlıy- önce deve kervanlarıyla ya da kağnı kollarıyla son-
dı. Üretim mekânlarından ra da ağırlıklı olarak lokomo-
kâhyaları ve çengelcileri tiflerle yapılan bu taşıma işi
aracılığıyla mal topluyor- bile, Türklerin denetiminde
lar; bu malı mağazalarında değildi. Üç beş kuruşa, çok
bekleyen, ülke dışındaki düşük paralar ödenerek Türk
ticaret merkezleriyle bağ- üreticilerin elinden kapılan
lantıları olan büyük tüccar- ve kapatılan ürünler fiyatları
lara ulaştırıyorlardı. katlanarak liman kentlerine
Göreceli gelişmenin yığılırdı. Bu aşamadan sonra
ve artan ticaretin sunduğu iş kentlerdeki borsa simsar-
olanaklar, ülkenin bağım- larının eline düşmüş olurdu.
lılığının gittikçe arttığı bir Fiyat katlanarak, yine ağır-
süreçte ancak değişik kim- lıklı biçimde gayrimüslim
liklerin ve kesimlerin elinde toplanıyordu. Toplum- olan tüccarların eline geçer, başta Fransa, İngiltere,
sal yapının içinde tabakalaşmalar, derinleşen kimlik İspanya ve İtalya olmak üzere başka ülkelerin acen-
ve sınıf farkları oluşuyordu. Ortalama düzeyde ve telerine bağlı ticaret gemilerine balyalar, çuvallar
yaygın biçimde Türk tarlasında çalışır, üretir; tar- ya da kutular halinde, Türk hamalların sırtında yük-
lasında ürettiği ürünü, daha çok azınlıkların teke- lenirdi. Yabancı ve gayrimüslim köşkleri ve büyük
linde olan, simsarlara ve çengelcilere kaptırırdı. malları olan büyük ölçüde varlıklı efendi; Türk ha-
Üretimin zorluğu gözetilmezdi. Açıkgöz gayrimüs- mallık yapan yoksuldu. Birinin parası ve sermayesi
lim simsarlar, Türk üreticinin elinden aldığı malı, vardı; ötekinin yalnızca emeği devredeydi. Ülkenin
büyük liman kentlerindeki depolara yığarlardı. nüfusu sözde ağırlıklı olarak Türk’tü; ancak, liman-
Bir süre sonra bunlara yerli simsarlar da katıldı. larında görünen büyük tonajlı gemiler hep yabancı
Pek çok yerde lokomotifler yokken bu taşıma işi, bandıralar taşıyorlardı. Limanlarda hem yabancı
deve kervanlarıyla ya da kağnı kollarıyla yapılırdı. bandıralı gemiler kaynaşıyordu hem de sırtlarında
Lokomotifler devreye sokulduktan sonra, önemli balyalar ya da çuvallar yüklü Türk hamallar.

27
Sanayi Devri’nden önceki dönemlerden buya- Geçmişe dönük acı deneyimler hala belleklerdeydi.
na yabancılar zaman içinde yalnızca taşımacılık Bu kötü yazgıyı yenmek için denizcilik ulusal
konusunda değil, gittikçe yaygınlaşarak liman hiz- bir ülkü olarak algılanmalıydı. Denizlerde filolarını
metleri konusunda da ayrıcalıklar elde etmişlerdi. işletebilen ülkeler, filolarının büyüklüğü ölçüsünde
Kapitülasyonlar bu ayrıcalıkların ana omurgasını varlıklıydılar. Bunu başaramayanlar ise yoksullar
oluşturuyordu. Yabancı bandıralı gemiler büyük li- kulübünün doğal üyesiydiler. Varlık olmadan dirlik
manlara gelir, oradan yükünü yükler ve Avrupa’nın olmazdı. Sağlam bir toplum yapısı ancak üretilerek
büyük limanlarına sürekli yük ve insan taşır ve ge- gerçekleştirilebilirdi. Türkiye artık kalkınmanın en
riye dönerken de yine yük ve insan getirirlerdi. önemli motorlarından birinin deniz ticareti ve ulu-
Osmanlı Devleti Türkiye Cumhuriyeti’ne dö- sal denizcilik filosu yaratmak olduğunu görmeliydi.
nüşürken, Avrupa kapitalizminin etkisinde ve sar- Yeni Türkiye’de denizcilik geri bırakılmışlık yazgı-
malında, ne yapacağını bilemez bir görüntü altında sından sıyrılmalıydı. Türkiye’nin kalkınma hamle-
bulunuyordu6. lerinde itici etken olmak zorunluluğu, gelişecek ve
Bu koşullarda, tam bağımsız bir Türkiye yaratma çoğalacak Türk denizciliğinin ve deniz adamları-
amaç ve arzusu, son derece önemliydi. Yitirilen sa- nın omuzlarına yüklenmiş bir borçtu. Bu görkemli
vaşlardan ayrı olarak, ekonomik alanda yitirilen yığın- görev dönemin kendine özgü havası ve heyecanı
la kale vardı. Dış borç sarmalı, kapitülasyon-kabotaj içinde, bir ülkü olarak algılanıyordu. İşgal orduları
kıskacı ve ekonomiyi ilgilendiren her türlü alanda İzmir’de denize dökülürken; “Başardınız!” diyen-
verilen sayısız ayrıcalıklar yeni vatanlarında Türkleri lere Mustafa Kemal, “Asıl mücadele şimdi başlı-
tutsak etmiş, boğuyordu. Atatürk’ün bu anlayışı hem yor!” demişti. O’nun yeni dönem için öngördüğü
tarihsel sezgilerin üzerine gelişen bir bilince hem de geri kalmışlık zincirlerini kırarak, gönenç içinde
savaş yıllarında ve en azından Osmanlı Devleti’nde bir toplum yaratma savaşımında gönüllü neferler-
yaşanmış bu acı deneyimlerin üzerine oturmuştu. den oluşan ordunun içinde, Türk denizcileri en ön
sırada yer alıyorlardı.

6 Kısmen bkz. Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi: 1923, İzmir (Haberler, Belgeler, Yorumlar), Ankara, 1968, s.VII; Konu ile ilgili bazı yapıtlara
bakılabilir: Şevket Pamuk, Türkiye İktisat Tarihi Üzerine, Gerçek yay., İstanbul, 1988; yine bkz: Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni: Dün-Bugün, Tekin yay.,
İstanbul, 1996; çeşitli ciltler.

28
Yeni Dönem, Yeni Arayışlar:
İzmir İktisat Kongresi ve Türk Deniz
Ticareti’nin Sorunları
Aslında bu yönde-
ki arayışlar, bir dönüm
noktası olmakla birlik-
te, Lozan Barış Görüş-
meleri sonuçlanmadan
kendini gösterdi. Pek
çok sorunun görüşüldü-
ğü, yeni arayışların or-
taya çıktığı 1923 İzmir
İktisat Kongresi’nde
Türk deniz ticaretinin
durumu ve önündeki
engeller pek çok soru-
nun yanı sıra olabildiği
ölçüde ele alındı. Üze-
rinde en duyarlılıkla du-
rulan konu, Türkiye’nin
ekonomik bağımsızlı-
Dönemin İktisat Vekili Mahmut Esat Bey kongre-
ğını sağlayamamış oluşuydu. Ne yazık ki Türkiye
de bir konuşma yaptı.
o günkü koşullarda hala bir ekonomik bağımlılık
içindeydi. O, İzmir gibi işgal yıllarının en büyük acılarını
çekmiş bir kentte bu etkinliğin amacını şöyle açık-
Bu durum ister istemez, yeni arayışları getirdi.
ladı:
Var olan görüntü en azından modern Türkiye’yi
yaratmak isteyenlerin amaçlarıyla zıtlık oluştu- “İktisat Kongresi’ni toplamaktan amaç,
ruyordu. Ekonominin ulusal bir nitelik kazan- Türkiye’nin her tarafı bir olduğu halde, mesafenin
ması kaçınılmazdı. Bu amaçla 17 Şubat 1923’te uzaklığından ve yolların kötülüğünden, üzülerek söy-
Atatürk’ün öngörüsü ve ağırlıklı olarak İktisat Ba- lemeliyiz ki İstanbul’daki tüccarlarımız Avrupa’nın
kanı Mahmut Esat (Bozkurt) Bey’in öncülüğünde uzak memleketlerindeki tüccarları .. İstanbul’daki
İzmir’de yeni politika arayışlarını masaya yatıran çiftçilerimiz, uzak memleketlerdeki çiftçileri tanıdık-
büyük bir kongre düzenlendi. Kongreye pek çok ları halde, Erzurum’u, Diyarbakır’ı, Bitlis’ı tanıya-
kesimden temsilci katılarak, raporlarını okudular. mayacak kadar kötü durumdadırlar”7.

7 Gündüz Ökçün, a.g.e, s.VIII, ayrıca; s.13.

29
Yol olmayışı, geri kalışın en önemli nedeni yaşanan büyük İzmir yangını kenti harabeye çevir-
sayılıyordu. Liman kentlerinin görüntüsü, dışa- mişti. Pek çok konutun yanı sıra liman çevresinde
rı ile orantısız da olsa yapılan ticaretin sunduğu yoğunlaşmış mağazalar, atölyeler, ticarethaneler
yeni olanaklarla daha iyi bir durumdaydı. Ancak ve depolar bu yangından büyük zarar görmüşlerdi.
iç kesimlerin koşulları daha da kötüydü. Bu yön- En önemlisi de batı ile Türkiye arasında dış satım-
den İzmir, liman ve liman etkinliklerinin getirdiği da aracı rolü oynayan gayrimüslim zümrelerin ül-
göreceli refahla, öteki Anadolu kentlerine oranla keyi terk etmesiyle, ticaret ve bu doğrultuda deniz
daha iyi bir durumdaydı. Ancak kurtuluşla birlikte ticareti de büyük bir darbe almıştı8.

1923 yılında, İskan Mıntıka Müdüriyeti’nin Yunanistan’a gönderilecek sürat gemisine ilişkin bir yazısı.

8 Konu ile ilgili bkz. Kemal Arı, “Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde Türkiye Dışına Yönelik Göçler ve Sonuçları”, Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri:
Değişen Dünya Dengeleri İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye( İstanbul, 23-25 Ekim 1995), I, Gnkur. ATASE yay., Ankara, 1995, s.496-504.

30
Türkiye’nin ekonomik sorunlarının her biri teker ğı tarafından tezgâhlara yönelik inşaat planlarının
teker bu kongrede masaya yatırıldı. Temel sorunlar yapılması ve uygulamanın denetlenmesi gerekliy-
irdelendi, önerilerde bulunuldu. Önemli kararlar di. Üç yüz tondan fazla yükleme yapmaya uygun
alındı. “Müttefikan Kabul” seslenişiyle onaylanan araç-gereç yapacak tezgâhlara hükümetçe ödüller
ve karara bağlanan ilkelerden önemli bir kısmı da verilmeli, böylece gemicilik sanayinin canlanma-
deniz ticareti ile ilgiliydi. “Ticaret-i Bahriye Mese- sı desteklenmeliydi. Limanlar arasında postacılık
leleri” başlığıyla kongre üyelerince oylanan ve ka- yapabilmek hakkının plana uygun hale getirilmesi
rara bağlanan ilkeler şunlardı: ve bunun denizcilik bakanlığınca denetimi gereki-
Türkiye, kendi limanlarında kendi bayrağından yordu. Denizcilik alanında araç-gereç yapımında
başka bayrak taşıyan gemilerin ticaret yapmama- ormanlardan gereksinimi duyulan kerestenin, ilgili
sına çaba gösterecekti. Böylece kabotaj sorunu kurumlara verilmesinin kesinlikle engellenmemesi
çözülünce, bağımsızlık hakkı sağlanmış olacaktı. gerekliydi. Deniz taşıma araçlarının sigortalanması
Türkiye’de gemi işleten armatörlere yeni gemiler sağlanmalıydı. Bu gemi işleten kişiler için zorunlu
alabilmeleri için çok büyük olanaklar sağlanacaktı. hale getirilmeliydi. Seyr-i Sefain İdaresi Türkiye
Bu olanak “en büyük müsaade ile” gemiciliğinin en büyük çatısıydı. Bu önemli kurum
sermaye bulunması olarak vurgula- devletin bürokratik yapısından kur-
nıyordu. Sermaye ülkede belki de en tarılmalı, ticari bir kurul tarafından
az bulunan şeydi. Bu amaçla, deniz yönetilmesi ve düzenlenmesi sağlan-
ticaretini ülkü olarak görüp, büyük malıydı. Hükümet’in bu konuda so-
bir yoğunlukla ilgilenen bankalar rumlulukları vardı. Gerektiği zaman
kurulmalıydı. Üstelik bu bankalar yararlanmak üzere oluşturulan Deniz
deniz ticareti alanındaki sigortacı- Taşıma Araçlarına ilişkin yasaya ön-
lıkla da ilgilenmeliydiler. Ülkede celikle hükümet uymalıydı9.
bir Donanma Cemiyeti vardı. Bu Kimi gemiler, limanlar arasında
cemiyetin sermaye ve kazancı şehit posta görevi görüyorlardı. Bunlar-
çocuklarına ayrılmalı ve dağıtılma- dan fener ve sağlık vergileri yarım
lıydı. Hatta bu sermaye ile bir deniz ölçüde alınıyordu. Bu hak tüm Türk
ticareti bankasının kurulması bile gemi işletmeleri için yaygınlaştırıl-
gerekirdi. Denizcilik sektörü denilince, yalnızca ge- malıydı. Hangi zamanda gelirse gelsin, bir gemi
milerin gidiş gelişi algılanamazdı. Onu çevreleyip limana geldiğinde pratikasının verilmesi sağlan-
besleyen bir sanayi kuşkusuz gerekirdi. Denizcilik- malıydı. Türk limanlarının durumu iyi değildi.
le ilgili sanayinin canlandırılması büyük yararlar Limanların tümü neredeyse bütünüyle azgın dal-
getirecek önemli bir işti. Hükümete ait arazilerden galara karşı açık bir durumdaydı. Karadeniz ve
tersane alanı olabilecek yerlerin bedelsiz olarak Akdeniz’e ivedi olarak korunaklı limanlar yapıl-
derhal deniz sanayi alanında uğraşan girişimcilere, malıydı. Yükleme ve boşaltma işlerinin yapılabil-
zanaatkâr ve işçilere verilmesi gerekliydi. Ülkede mesi için kolaylıklar sağlanmalıydı. Bu nedenle
bazı gemi yapım tezgâhları vardı. Bunların yapı- büyük gemilerden boşaltma ve bunlara yükleme
mında gerekli olan bazı maddeler ülkede bulunmu- yapma amacıyla kaçınılmaz olarak kayık liman-
yordu. Bu maddeler ülkeye getirilirken, bunlardan larının yapılması gerçekleştirilmeliydi. Bu ise bir
vergi alınmamalıydı. Yapım tezgâhları ve ustaları- yönteme bağlanmalıydı. Kefalet alınmak koşu-
nın beş sene vergiden muaf tutulmaları bile öneriler luyla, motorların da transit eşya taşımalarına izin
arasındaydı. Yapılacak deniz yükleme araç gereç- verilmeliydi. Deniz ticaretinde dayanışmayı sağ-
lerinden ve motorlarından da vergi alınmamalıydı. lamak için esnaf derneklerinin kurulmasına ön
Deniz yükleme araç-gereçlerinin bilimsel ilkelere ayak olunmalıydı. Balıkçılık ve balık ürünlerinin
uygun yapılması gerekiyordu. Bu denizcilik alanın- desteklenmesi için, balık vergisinin kaldırılması
da gelişmek için gerekli bir konuydu. Bunun için sağlanmalıydı. Balıkyağcılığın gelişimi ve ilerle-
de planlı hareket edilmeliydi. Denizcilik Bakanlı- mesi için destek verilmeliydi10.

9 11 Ekim 1914 tarihinde çıkarılan “tedarik-i vesait-i nakliye-i bahriye hakkındaki kanun-u muvakkat” adlı yasa. Bu yasaya uyularak, Birinci Dünya Savaşı
başlarında çıkarılan kararnamelerde, Bahriye Nezareti/ Deniz Bakanlığı yerli ve yabancı tüm gemilere el koyma hakkı vermişti.
10 Gündüz Ökçün, a.g.e., s.414.

31
1925 yılında Türkiye dışına çıkacak Ortadoksların pasaport durumlarını gösteren belge.

İzmir İktisat Kongresi sonunda bir gerçekleştirilmesi gereken işler ele alındı. Bu
“Misak-ı İktisadi” yayınlayarak ekonomik önceliklerin hemen tümü, Türk denizciliğinin
bağımsızlığa vurgu yaptı. Ekonomik bağım- ve deniz ticaretinin canlandırılmasını zorunlu
sızlığın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle kılıyordu.

32
Ve Lozan:
Dönüm Noktası...

Misak-ı İktisadi ekonomik kalkınmanın progra- Türkler, ilk kez ciddi olarak Lozan’da kendileri-
mı niteliğindeydi. Bu kongreye ve bu kongrenin so- nin tersine işleyen bu gidişe dur demeye çalıştılar.
nunda kabul edilen bu metne İzmir ev sahipliği yap-Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında Almanların
mıştı. İzmir yalnız 9 Eylül günü Türk süvarilerininyanında ülkeyi savaşa sokan İttihat ve Terakki yö-
kente girmesiyle Türkiye’nin kurtuluşunun simgesi netiminin, kapitülasyonları kaldırma kararını kim-
olmamış11; aynı zamanda ekonomik tam bağım- se ciddiye almamıştı12. Hatta kimi siyaset merkez-
sızlığa yönelmek için ilk kıvılcımın parlamasına lerinde uygulanamayan bu karar alay konusu bile
da tanıklık etmişti. Kongreye halk katmanlarından olmuştu. Ancak Türkiye Lozan’da konuyu çok
pek çok kesim katılmış, sorunlarını dile getirmiş; daha ciddi biçimde gündeme getirdi. Türkiye ger-
bir bütünlük içinde kalkınmak için yapılması gere- çek anlamda bağımsız olacaksa, ulusal niteliği olan
ken şeyler üzerine önerilerde bulunmuşlardı. Ancak bir ekonomi yaratmalıydı. Bu ekonominin üretme
bunun için öncelikle özgür bir yurda gereksinimlerive pazarlama çabaları yanında, en önemli yanların-
vardı. Bu yurt toprakları kazanıldıktan sonra, heye-
dan birisini üretilen malı taşıma ayağı oluşturuyor-
canla örülmüş atılım duyguları içinde, ülkenin el du. Ancak kabotaj uygulamaları Türkleri üç tarafı
birliği ile kalkındırılması için uğraş verilecekti.denizlerle çevrili olan sahillerine sanki hapsetmiş
İstenen ve heyecanla dile getirilen bu arzular, gibiydi. Kapitülasyonlar, kabotaj uygulamalarının
olabildiği ölçüde Lozan’da gerçekleştirildi. ana çerçevesini oluşturuyordu.

11 Bu tarihsel sürecin ayrıntısı için bkz. Kemal Arı, Üçüncü Kılıç: İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin Bey, Zeus yay., İzmir, 2006, s.132; ayrı baskısı,
Maltepe Ün. yay, İstanbul, 2006.
12 Bkz. Kemal Arı, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur. ATASE yay., Ankara, 1997, s.44.

33
Türkiye Kurtuluş Savaşı’nın silahlı evresinin bit- sonraya bırakmak gibi bir yöntem ve strateji izle-
mesinin ardından Lozan’a Osmanlı Devleti’nden ka- mişti. Bu amaçla Lozan’da kabotaj konusunda or-
lan ve yüzyıllar boyu sürmüş olan sorunları çözmek tak bir bildiriye imza atmaktan geri kalmadı. Ya-
üzere gitmişti. Türk kuruluna, Kurtuluş Savaşı’nın yınlanan bildiride içlerinde Türkiye’nin de olduğu
ünlü Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) baş- ülkeler, kabotaj ve liman hizmetlerinin antlaşmanın
kanlık ediyordu. Savaşta Yunanistan’a karşı Türk or- yürürlüğe girişinden sonra Türk ulusal bayrağının
duları ezici bir üstünlük gösterip zafer kazanmışlardı. tekelinde olmasını kabul ediyorlardı. Bununla bir-
Oysa sınırların yeniden çizilmesi yanında Osmanlı likte, 1 Ocak 1923’te kabotaj yapmakta olan ve li-
Devleti’nden kalan borçların paylaştırılması, sınırla- man hizmetleriyle uğraşan işletmeler konumlarını
rın yeniden belirlenmesi, kapitülasyonların kaldırıl- 31 Aralık 1923 yılına kadar sürdürebilecekti. Ka-
ması başta sigortacılık, bankacılık ve ticaret konuları rarın altına imza koyanlar ardından bir de öneride
olmak üzere ayrıcalıklar konusunun bertaraf edilme- bulunup, beklentilerini dile getiriyorlardı: “Her
si, çetin uğraşıları gerektiriyordu. Başta İngiltere ve halde, 31 Aralık 1923 tarihine kadar Türkiye, bu-
Fransa, kendi ürettiği mallar için açık pazar olarak günkü Ticaret sözleşmesini imza eden öteki devlet-
gördükleri coğrafyalarda, ulusal politikalar oluştu- lerin gemilerine; bu gemilerin yük ve yolcuları için
rulmasını istemiyorlardı. Gemileri aracılığıyla, bu li- gidip gelme, limana yanaşma ve ticaret konusunda
manlara her uğrayış ve bu limanlardan her ayrılış, bir öngörülen kolaylıkları, hiçbir devlet yararına ayı-
ekonomik kazanç demekti. rım gözetmeksizin sağlayacaktır”13.
Gümrük vergilerinin Lozan’a karşın, Türk-
düşük ya da hiç olmadı- lerin bu işin altından kal-
ğı durumlarda, gemile- kamayacağı düşünülerek,
ri bu limanlara uğrayıp yine de ayrıcalık beklen-
mallarını boşalttıkların- tisi sürüyordu. Bu ayrıca-
da, Avrupalı tüccar yer- lık beklentisinin yasal alt
li uzantıları aracılığıyla yapıları da süreç içinde
Türkiye insanının alın hazırlanmıştı. Türkiye 14
terini sömürüyordu. Bu Nisan 1921 tarihinde ka-
limanlardan kalkan ge- bul edilen statü ile ulus-
miler Türk köylüsünün lararası yararı olan suyol-
büyük bir emekle ve alın ları rejimine ilişkin olarak,
teriyle ürettiği ürününü, son derece düşük fiyatlara Barselona Konferansı’nca 19 Nisan 1921’de kabul
kapatıp Napoli, Paris, Londra, Barselona gibi kıyı edilmiş statüye ve ek protokole katıldığını bildir-
kentlerine taşıyorlar; bu kent limanlarına boşaltı- mişti. Türkiye, deniz kıyısından yoksun ülkelerin
lan Türk mallarının uzun katarlarla oradan başka bayrak hakkını (droit au pavillon, rights of flag) ta-
merkezlere aktarımlarını yapıyorlardı. Böylece, nımış oluyordu.
Anadolu’nun üretip, insanına ancak karın tokluğu Bu sözleşme deniz taşımacığı ve ticareti alanında
sağlayan, hatta bunu bile sağlamaktan uzak eme- özel bir uygulama getiriyordu14. Türkiye, bu rejim
ği Avrupalı için bir zenginlik aracı haline gelebi- altına sokulacak limanlarını sonradan açıklayacak-
liyordu. Ülkenin büyük limanları yanında, küçük tı. Fransız temsilci M. Barrere bunu, “Uluslararası
iskeleleri de Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz büyük sözleşmelere Türkiye’nin de katılma isteği”
boyunca serpiştirilmişti. Bu limanlara yabancı ge- gibi parlak bir cümle ile yorumluyordu15. Lozan
miler rahatça girip çıkabildiklerinden bu ayrıcalı- kuşkusuz, geçmiş süreçlere ve uygulamalara ba-
ğın ellerinden çıkmasına karşıydılar. Türkiye ise en kıldığında büyük bir adım atarak, kabotaj hakkını
başta güvenlik konularını dile getirmek gereksini- Türkiye Cumhuriyeti’ne sağlamıştı. Ancak sonraki
mi duyuyordu. Bu öncelik doğrultusunda Lozan’da süreçle ilgili beklentiler sürüyordu. Bu beklentinin
kendisi için yaşamsal önemi olan konuları çözmek temelini de; Türklerin bu işin altından kalkamaya-
için çaba harcamış, çözemediklerinin çözümünü cağı düşüncesi oluşturuyordu.

13 Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar-Belgeler (Çev. Seha L. Meray), VII, Yapı Kredi yay., s.224.
14 A.g.e., VI, s.23.
15 A.g.e., s.21.

34
Aslında bu sonuç, Barrere’nin dediği gibi, bir temelde Türk denizciliğinin geliştirilmesi zo-
Türkiye’nin dünya ile büyük sözleşmelere katılma runluydu. Ancak gerçekler de açık biçimde or-
isteğinden çok bilinçli olarak ve zorunlulukların tadaydı: Türkiye, denizcilik acentelerinin azlığı,
getirdiği bir stratejinin sonucuydu: Türkiye kendi sınırlı taşıma kapasitesi olan gemileriyle ne yük,
gemileri ve gemicilik şirketleriyle başkasına ge- ne de insan taşıma gereksinimini karşılayacak du-
reksinim duymadan ürettiğini taşıyacak kapasite- rumdaydı. Bu nedenle ulusal bir strateji izleyerek,
ye sahip değildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deniz ticaretini canlandıracak ve ona ulusal bir
dediği gibi büyük düşlere kapılmadan, gerçekçi karakter verecek açılımlar yapmak zorundaydı.

Büyük Hedef...
Sağlam bir stratejiye dayanan geçiş sürecini kavgası içinde, kazanılan barış ortamında insanlar
planlamak gerektiğinin Türkler de farkındaydılar. yeni bir umutla yaşama sarılıyorlar; çiftçiler tar-
Bu strateji ana yönleriyle şöyle oluşturuldu: lada, işçiler atölyelerde üretiyorlar; hizmet sektö-
ründe yer alanlar da yüksünmeden hizmetlerini su-
Amaç deniz taşımacılığı ve ticaretinde ulusal
nuyorlardı. Kırılmalar ve dalgalanmalar gösterse
karakteri olan bir yapı ve oluşum meydana getir-
de diğer alanlarda olduğu gibi, deniz taşımacılığı
mekti. Bu özgün yeni oluşum ve açılım taşımacılı-
alanında da limanlarda biriken mallar taşınmayı
ğın öteki alanlarında, yani denizyolları ve karayol-
bekliyordu. Bu geçiş döneminde yabancı limanla-
ları için de geçerliydi. Bunun için yerli olanaklar
ra taşınacak mallar ilkel kara ve demiryolu ağıyla
zorlanmalı, her şeyden önce denizcilik ve deniz
liman kentlerine yığılıyordu. Türk ülkesinin üret-
ticareti alanında etkinlik gösterecek yeni bir giri- tiği malı yabancı limanlara ve pazarlara taşıyacak,
şimci zümre yaratılmalıydı. Böylece o zamana dek ülke limanları arasındaki ticari etkinliği canlı tuta-
ülkede gayrimüslimler aracılığıyla yapılmış bu et- cak, yurt dışından ülkeye yük ve insan taşıyacak
kinlikler, oluşturulmasına çalışılan milli-burjuvazi gemilere gereksinim elbette sürüyordu. Kabotaj
niteliği olan bir zümreye kaydırılabilecekti. Bu hakkını elde etmekle bu gereksinimi karşılayacak
girişimci sınıfın ortaya çıkması için kuşkusuz bir yükümlülükler birden bire sıfırlanmış olmuyordu.
zamanın geçmesi, koşulların olgunlaşması gereki- Ticari etkinlikler içinde limanlar arasında gemiler
yordu. Bu yapılmaya ve bu yolda adımlar atılmaya yine seferler yaparak yük ve insan taşımalıydılar.
çalışılırken, sorunlar ve karşılanması gereken bek- Ekonominin dirilmesi, canlanması ve gelişmesi
lentiler ve yapılması zorunlu işler kendiliğinden için bu yoğunluk bir an için geriye gitse de yeni-
ortadan kalkmıyordu. Yaşam sürüyordu. Yaşam den artmalıydı.

35
35
Temel Sorun
Türk insanı ürettiğini, yine limanlara katarlara redeyse sorumsuzluk ölçüsüne varan bir ayrıcalıkla
bağlanmış vagonlar, kağnı kolları, deve kervanları, biçimlendirilemezdi. Yeni koşullar, yöntemler, ilke-
at ya da eşeklere bağlanmış arabalarla mal yığıldığı- ler ve uygulamalar oluşturularak, taşımacılık yapan
na göre, yabancıların elinden kabotaj hakkı alındı- yabancı kumpanyalara kimi sınırlamalar getirilmesi
ğında bu malların başka ülkelerin limanlarına, hatta gerekebilirdi. Bu süre içinde ülkenin kendi öz kay-
küçük iskelelerden İstanbul, İzmir, İskenderun gibi nakları zorlanarak yeni yük ve insan taşıma amaçlı
büyük limanlara yönelik kıyı taşımacılığı bütünüy- gemiler ve diğer deniz taşıma araçları alınmalıydı.
le yerli olanaklarla nasıl yapılabilirdi? Türkiye’nin Teknoloji gelişiyor, gemilerin tonajları eskiye oran-
bu yükün altından kendi olanaklarıyla kalkabile- la akıl almaz ölçüde yükseliyordu. Bu nedenle bu
ceği kapasite ve tonajda deniz taşıma filosu henüz tür gemilerin yanaşabileceği yeni limanlar yapılma-
oluşturulabilmiş değildi. Bunun için toplum kesim- lıydı. Bu limanlarda sağlıklı depolama ve paketleme
lerinde benimsenmiş bir gelenek, eğilim, irade ve olanakları geliştirilmeliydi. Her yere büyük limanlar
arzu bile pek bulunmazken; bu durumda, ticaret ve yapma olanağı olmadığına göre, bu limanlar arasın-
ekonomi nasıl canlandırılabilecekti? Girişimci sı- da bağlantıyı sağlayacak, en azından yük, insan taşı-
nıf yoktu. Çok az bulunan sermaye ise sanki asla- ma ve posta işlerini gerçekleştirecek şileplerin yana-
nın ağzındaydı. Sırf kabotaj hakkı kazandım demek şabileceği küçük iskeleler oluşturulmalıydı. Bunun
için, Türk insanının ürettiğini taşıyamamanın ve belli bir düzene ve anlayışa göre yapılması, boşluk
ürünün tarlada çürütülmesinin hiçbir anlamı yoktu. yaratılmaması ve kaynakların gereksiz harcanma-
Öncelikli olarak kazanılan hakkı, başkasına gerek- ması gerekliydi. Bu geçici sürede yeni gemicilik
sinim duymadan kullanabilmek yetenek, yeterlilik kumpanyaları kurulmalıydı. Türkiye’nin elinde bu-
ve olanaklarına kavuşmak gerekliydi. Bu aşamada lunan gemiler fiziki açıdan yeterli değildi. Pek çoğu
çözüm yolu kendiliğinden beliriyordu: Gereksinim-
eski yapımdı. Hala yandan çarklı gemilerle insan ve
ler devam ettiğine göre Türk gemilerinin yanı sıra
yük taşımacılığı yapan gemiler vardı.
yabancı kumpanyalara dönük kabotaj uygulaması
bir süre daha devam etmeliydi. En azından bu aşa- Büyük tonajlı ve teknik donanımlı yüksek gemi-
mada, bu desteğin alınması kaçınılmazdı. Hem yerli lere gereksinim duyuluyordu. Bunun için de iki yol
hem de yabancı gemilerle, ürün tarlada çürümeye bulunuyordu: Yabancıların elinden Türk sermaye-
terk edilmeden pazar ortamlarına taşınabilirdi; hat- siyle gemi almak ya da yeni tersaneler oluşturarak,
ta taşınmalıydı. Ancak yeni dönem, eskisi gibi ne- gemi yapmak…

36
Mustafa Kemal Paşa ünlü konuşmalarından rın en önemli hareket noktasını oluşturmuştu.
birinde ülkesinin değişik sorunlarına ayrıntılı Denizlerde Türk denizciliğini canlandırarak,
biçimde değinmiş; genel durum üzerine bilgiler Türklerin “bana ait” diyebileceği bir taşıma filo-
verdikten sonra, şu cümlelerle Türk denizciliğine su yaratmak; karada ise yurdu baştan aşağı demir
vurgu yapmıştı: ağlarla örerek, lokomotifi Anadolu’nun en uzak di-
“Efendiler!.. Bahriyemizi köklü ve ciddi bir bi- yarlarına kadar götürmek… O zamana dek kapalı
çimde düzeltip geliştirmeyi düşünmeliyiz. Bu ko- bir ekonomik yapı içinde kendi kısır döngüsünü
nuda ağırlıklı konu özellikle seçkin kişileri gerekli kıramamış, yoksul kalmış, ürettiğini pazara taşı-
donanımla yetiştirip, ondan ülkenin ivedi gereksi- yamamış Anadolu insanının ürettiğini lokomotifler
niminde yarar sağlamaktır. Bunu yaparken de her aracılığıyla liman kentlerine taşımak… Oradan da
halde ülkenin gücü üzerinde hayale dayanan dü- dünya pazarlarına açılmak… Yalnızca demiryolla-
şüncelerden uzak kalmaktır...”16 rını ve limanları değil; karayollarını da içine alan
Türk denizciliğini güçlendirmek, bunu yaparken geniş bir ulaşım yolu projesi hazırlamak ve bunu
yalnız gemi satın alınarak ya da üretilerek ülkenin devreye koymak... Böylece bir iktisat devleti olma
gereksinimleri için kullanmak… O zamanki de- düşünce, arzu ve çabasını, ulusal bir dava haline
yimle, “Türk bahriyesini” dünyanın büyük taşıma getirmek...
filolarının yanında hatırı sayılır bir noktaya getir- Bunlar o zamanların Türkiye’si için büyük he-
mek; üç yanı denizlerle çevrili olan ülkede, deniz deflerdi. Limanları demiryollarına ve karayollarına
ticaretinden ve taşımacılığından en yüksek verimi bağlamaya dönük olarak geniş bir bayındırlık prog-
elde etmek… ramı hazırlanmıştı. “Umur-u Nafia Programı” de-
Bu temel düşünce, Cumhuriyet’i kuran kadrola- nilen bu programla, yurdun en ücra köşesini büyük
kentlere ve limanlara bağlamak arzulanıyordu17.

16 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara, 1997, s.350.
17 Umur-u Nafia Programı, İstanbul, 1923; ayrıca, bkz. Ziya Gürel, Kurtuluş Savaşı’nda Demiryolculuk, TTK yay., Ankara, 1989; konuya kısmen değinen bir
çalışma için bkz. Kemal Arı, “Samsun-Çarşamba Demiryolunun temel Atma Töreni ve Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun Gezisi”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, VII/21 (Temmuz, 1989), s.609-623.

37
Yeni Öneriler Ve
Strateji Arayışları...
26 Haziran 1924 günü Bakanlar Kurulu, Musta- Limanlar ve limanlar ile küçük iskeleler arasın-
fa Kemal Paşa’nın başkanlığında toplandı. Ticaret daki taşımacılık görevi o zamana kadar göz ardı
Genel Müdürlüğü Türkiye’de Lozan Anlaşması’nın edilmişti. Türk deniz işletmelerinin hem ulusla-
getirdiği yeni koşullar çerçevesinde Türkiye’nin rarası sularda hem de Türkiye kıyılarındaki yük
denizcilik sektörü ve sorunları üzerine bir rapor ha- ve insan taşımacılığında üzerindeki yükün altın-
zırlamıştı. Toplantının konusu bu raporda değinilen dan kalkabilmesi bir anda olanaklı görülmüyor-
konuları gözden geçirmek ve gerekli önlemleri al- du. Durum gözden geçirildi. Ülkede sayıları az da
maktı. Yeni Türkiye’yi yaratanlar, ülkelerinin üze- olsa yeni işletmeler ve onların ellerinde değişik
rine gözleri gibi titriyor, elde ettikleri yeni hukukun boyutlarda gemiler vardı. Özel ve devlete bağlı
getirdiği kazanımları bütünüyle uygulamak isti- işletmelerin elinde bulunan gemiler, şilepler, rö-
yorlardı. Denizcilik konusunda sorunlar belliydi. morkörler ile ilkel iskeleler ve limanlar arasında
Yabancıların ka- yükleme yapılıp,
botajından bütü- mal ve insan taşı-
nüyle sıyrılmak, ma işinin altından
ulusal temele yerli olanlarla
dayanan bir de- kalkılamayacağı
nizcilik sektörü biliniyordu. Bu
yaratmak; bunda nedenle Lozan’la
ulusal sermayeyi kabotaj hakkının
yaygın kılmak… tam olarak ve-
Bu toplantıda rileceği dönem
Türk deniz tica- bir geçiş dönemi
ret ve taşımacılı- olarak algılanı-
ğının, Lozan’dan yordu.
sonraki yeni du- Bu dönem ge-
rumda ve yaban- çiş dönemi olaca-
cı kumpanyalarla ğına göre, bunun
olan ilişkileri yö- bir denge üzerin-
nünden durumu de oluşturulma-
gözden geçirildi. sı kaçınılmazdı.
Türk üreticisinin
Bir anda kabotaj uygulamasına geçilemediği için,
ürettiği mal, elinde kalmamalı, büyük liman kentle-
bir ara dönem yaşanıyordu. Türkiye’nin elinde ken-
rine getirilebilmeliydi. “Biz bunu yaparız” diyerek
di gereksinimlerini karşılayacak bir deniz filosu
ortaya çıkıp, başarılı olamamak çok daha riskliydi.
yoktu. Bu ara dönemde kimi yabancı kumpanyalara Ulusal savaşın sonunda gayrimüslim girişimci ve
Lozan’ın imzalanmasından sonra da kabotaj hak- üretici önemli bir zümre ülke dışına gitmişti. Zaten
kı verilmişti. Bu kumpanyalar, imza koydukları ve onlardan geriye kalan önemli bir ekonomik boşluk
hükümet adına Ticaret Bakanlığı ile yapılan sözleş- bulunuyordu. Türkiye’de bu boşluğun doldurulma-
meler uyarınca, taşımacılık yapmayı sürdürüyorlar- sı yönünde canlı, diri bir heyecan ve bu heyecanla
dı. Lozan Türk tarafına önemli oranda kolaylıklar örülmüş bir atılım hissediliyordu. Ancak bardağın
getirmişti. Türklere ait denizciliğin ve denizcilikle dolu tarafını görmek kadar, boş tarafını görmek de
ilgili yan sektörlerin canlanması en önemli dilekti. gerekliydi.

38
Sonuç Netti
Türk denizcilik sektörü, bu aşamada, küçük li- yıllarının ortaya koyduğu ağır yıkım nedeniyle de
manlara indirilen Türk üreticisinin ürettiği ürünleri daha da diriltilmesi gereken ekonomisine, düşma-
büyük limanlara taşıma olanağına sahip bulunmu- nın yapamadığı kadar büyük bir darbe vurabilirdi.
yordu. Türkiye ağır- Kararlı olmak önemliy-
lıklı olarak bir tarım di; ancak akıllı olmak
toplumundan olu- da. Bu kararlılığı ve aklı
şuyordu. Tütün, in- ülkenin kazanması yö-
cir, üzüm, palamut, nünde kullanmak gere-
mısır, darı, arpa, kiyordu. Şimdi, Ticaret
susam, yulaf, çav- Genel Müdürlüğü’nün
dar gibi ürünler ile 3.273 nolu tezkeresi
baklagiller en çok Bakanlar Kurulu’nun
üretilen ürünlerdi. önündeydi. Ticaret Ge-
Bunlar bir şekilde nel Müdürlüğü’nün
küçük iskelelere hazırlayıp, Ticaret
indirildikten sonra, Bakanlığı’nın onayın-
onların büyük li- dan geçirerek Bakanlar
manlara aktarılması Kurulu’nun önüne geti-
büyük bir yük ve sorundu. Bunu yapamadıktan son- rilen ayrıntılı inceleme, Türk denizciliğinin genel
ra, “Ben kabotaj hakkını bütünüyle uyguluyorum” sorunları üzerine bilgiler veriyor, önerilerde bulu-
diye ortaya çıkmak ülkenin zaten daralan, savaş nuyordu.

39
Karar elbette Bakanlar Kurulu’nundu18. üzerine etkinliklerine son vermişlerdi. Örneğin
Lozan’da alınıp verilen mektuplarla Türk sahil- Compagnio Navigazioni İtaliano şirketi, 1 Ocak
lerinde bir süre daha dokuz yabancı gemi işletme- 1923 tarihinden bu yana Türk sularında gemi iş-
sine kabotaj yapma hakkı verilmişti. Bu hakkı alan letmiyordu. Etkinliklerine son verdiğine ilişkin bir
gemi işletmelerinin, Türk Ticaret Bakanlığı ile gö- duyuru yayınlamıştı. Bunun yanı sıra, işletmenin
rüşmeler yapıp birer sözleşme imzalaması zorunlu- hem hukuki durumunu hem de vergi denetimini
luğu vardı. Bunu Türkiye kıyılarında yük ve insan yapmak üzere resmi yönden de işletme inceleme-
taşımacılığı yapacak olan yabancı vapur kumpan- ye alınmış; bu yeni durumun doğru olduğu sap-
yaları da biliyordu. tanmıştı. Saptama şuydu: Compagnio Navigazioni
İtaliano Şirketi kendiliğinden kabotaj hakkından
Bu nedenle 1924 yılı başında kendi temsilcileri- vazgeçmiş oluyordu21. Dolayısıyla bu firma ile
ni Ankara’ya göndermişlerdi. Ticaret Bakanlığı uz- yeni kabotaj koşullarını görüşmenin anlamı yok-
manlarıyla yaklaşık altı ay süren müzakereler ger- tu. Yine bir başka firmanın ise, o zamana değin
çekleştirildi. Kimi kabotaj uygula-
ilkeler üzerinde masında bulun-
görüşmeler ya- madığı İstanbul
pıldı. Bu müza- Liman İdaresi
kereler, 1924 yılı Başkanlığı’ndan
haziranında belli bildirilmişti. Hak-
bir düzeye geldi. kında inceleme
Bu kez söz ko- başlatılmıştı. Bu
nusu acentelerin inceleme bitene
temsilcileri ken- dek, onunla da
di firmalarının görüşmeler yapıl-
merkezleriyle ması ertelenmiş-
iletişim kurmak ti. Dolayısıyla,
ve onlara öne- geriye kalan yedi
rilen koşulları yabancı firma ile
acente merkez- oturup müzakere
lerine iletmek yapılabilir ve il-
için İstanbul’a gelmişlerdi19. kelerde anlaşılırsa onlarla hükümet arasında söz-
O tarihlerde Türkiye’de faaliyet gösteren va- leşme imzalanabilirdi. Bunların da bayraklarına
pur şirketleri şunlardı: Servizio Maritimi Italiano, bakılarak Fransız, İtalyan ve İngiliz kumpanyaları
Lloyd Triestino, Compagnio Navigazioni İtaliano olduğu anlaşılıyordu. Ticaret Bakanlığına bağlı
(İtalyan Şirketleri), Messagerie Paquet et Fresine uzmanlar ile sözü edilen yedi gemi işletmesi ara-
(Fransız), Khidiv Constant Lines, Nelerman Lines sında çetin pazarlıklar yapılmış, ilkeler ortaya ko-
(İngiliz)20. Bunlar ve diğerleriyle birlikte, tam do- nulmuştu22.
kuz yabancı gemi kumpanyası… Yabancı gemi işletmelerine kimi koşullar öne
Bunlar o ana dek, Türk sularında ve limanları sürüldü. Bu öne sürülen koşullar yeni Türkiye’de
ile iskeleleri arasında yük ve insan taşıyan yaban- Türk denizciliğine verilmek istenen yeni karaktere
cı işletmelerdi. Her bir işletmeye bağlı çok sayıda ilişkin izler taşımaktaydı. O zamana dek yabancı
gemi Türk karasularında seyrediyordu. Sayıları gemi işletmelerinin sınırsız gibi görünen özgürlük-
Dünya Savaşı’ndan önce çok daha fazlaydı. Bazı- lerine bazı sınırlamalar getiriliyordu. Sınırlandırılan
ları savaş başladığında ve savaş sürecinde, kimile- her konuda yeni açılımlar yapılıyor, bu yeni açılıma
ri de Lozan’daki gelişmelerin kendini göstermesi ulusçu/milliyetçi bir nitelik ve özellik ekleniyordu.

18 Söz konusu rapor için bkz. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA,), 030.18.01.01/010.31.20.
19 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.
20 Eser Tutel, Seyr-i Sefain: Öncesi ve Sonrası, İletişim yay., İstanbul, 2006.
21 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.
22 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.

40
Öneriler...
Başta kömür olmak üzere gereksinim duyulan derece uygundu. Hem ülkenin sınırlı olan parası dı-
madenlerin yerli kaynaklardan sağlanması isten- şarı gitmez hem de bu süreçte ortaya çıkan pek çok
mekteydi. Bu konuda o zamana değin yabancı işlet- olanak, Türkiye’nin zenginleşmesinde yeni etken-
melere bağlı gemileri zorunlu tutan bir kural yoktu. ler olarak geliştirilebilirdi23.
Bu işletmeler kömürü istediği yerden istedikleri Böylece Türk kömürünü, Türk kıyılarında işle-
ölçüde alabiliyorlardı. Ancak şimdi Türkiye’deki yen yerli gemilerin yanı sıra, yabancı gemilerde de
kömür işletmelerinden kömür almak zorunluluğu kullanmak koşulu getiriliyordu. Bu koşulu başka
vardı. Böylece Türkiye’de o zamana kadar gözardı koşullar izledi:
edilmiş ve ilgisiz kalınmış ma-
dencilik sektörü kısmen olsun
harekete geçirilecek, Türkiye
yabancı kaynaklara bağımlı-
lıktan kurtulacaktı. Türk parası
Türkiye’de kalacak; üstelik bu
kaynakların işlenmeye başlan-
masıyla yeni iş olanakları yara-
tılacaktı. Bu ise pek çok sektö-
rün canlanması, dirilmesi, ülke
ekonomisine ekonomik katkı-
lar sağlayacak yeni süreçleri
oluşturması ya da tetiklemesi
demekti. Türkiye’de özellikle
Zonguldak’ta yüksek nitelik-
li kömür havzaları vardı. Bu açıdan, Türkiye’nin Gemiler için gereksinim duyulan memurların,
kendi kıyılarında işleyecek gemileri, hatta demir- gemi çalışanlarının ve liman işleriyle ilgilenen giri-
yollarında işleyen trenler için başka bir ülkeden şimcilerin Türklerden seçilmesi gerekliydi. Böylece
taşkömürü almasına gerek yoktu. Zonguldak kö- yabancı bir işletmeye bağlı olan gemilere yerli bir
mür madeni ocakları geliştirilebilir; o zamanın ko- görüntü verilmek amaçlanıyordu. Belki de uzaktan
şullarına göre, gemilerin kazanlarında kullanılma- uzağa bu yolla yabancı gemi işletmelerinin denetlen-
ya uygun nitelikte taşkömürü üretimi artırılarak, mesi sağlanmak istenmişti. Yine bazı Türk ürünlerini
bu havzaların canlanması sağlanabilirdi. Bu yapıl- dış pazarlara satma yönündeki taşıma hizmetlerinde
dığında kömür ve kömür sanayine bağlı pek çok indirimler uygulanmalıydı. Bu konu o zamana dek
yan sanayi yalnız Zonguldak ve çevresinde değil, yalnızca gemi işletmelerinin rekabetine bırakılmış-
Türkiye’nin pek çok yerinde canlandırılabilirdi. ken, ulusal hükümet bu konuda belirleyici olmak
Kömür demek, o zaman için en önemli enerji de- gereksinimi duyuyordu. Bu noktada bir adım daha
mekti. Fabrikalar, gemiler, trenler kömürle işliyor ileri gidiliyor ve bundan böyle hükümetçe alınacak
ve çalışıyordu. Özellikle sanayileşmesini sağlayan kararlara uyulması zorunluluğu getiriliyordu. O za-
ülkelerde, kömür havzalarının zenginliği, onların mana dek kapitülasyon temelli kabotaj uygulaması-
zenginliklerine zenginlik katmış, sanayilerini kur- nın getirdiği sınırsız denilebilecek özgürlüğün önü-
mada önemli bir öğe olmuştu. Sanayi devriminin ne sınırlar çekilmiş olunuyordu24. Hatta bu denetim
temelinde büyük ölçüde kömür madeninin kullanı- yükümlülüğünü uygulamanın ölçüsü, bir kurala da
mı vardı. Türkiye ise bu sürece henüz girme aşama- bağlanıyordu. Türk kıyılarında etkinlik gösterecek
sındaydı. Ülke neredeyse yüz yıl geriden Avrupa’yı yabancı bandıralı gemiler sınırlı kabotaj uygulama-
izliyordu. Bir kıyı kenti olması nedeniyle, Türk kı- sını yürütürlerken üç ayda bir etkinliklerinin ölçüsü-
yılarında işleyen yerli ya da yabancı gemilerinin nü, boyutunu gösteren çizelgeler hazırlayacaklar ve
Zonguldak’taki bu havzalardan kömür alması son bunu hükümete sunacaklardı25.

23 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.
24 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.
25 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.

41
Bu aşamada son derece önemli görülen bir nok- de gemi gönderip, buralarda açıkta yükleme yapma
taya vurgu yapılmaktaydı: zorunluluğu olmalıydı. Bunu yapabilmeleri için
Çeşme, Kuşadası, Fenike, Kaş, Bodrum, Fethi- de gerekli önlemleri almaları, yanaşamayıp açıkta
ye, Güllük, Taşucu, Alanya (Alaiye) gibi Ege ve yükleme yapmak zorunda kalsalar da buralara belli
Akdeniz’de bulunan ve birer küçük iskelesi olan aralıklarla gemi gönderme yükümlülükleri vardı .
26

yerleşim yerlerinin sorunları vardı. Buralar bü- Bu uygulama Türk uyruklu gemiler için zaten zo-
yük limanlara göreceli de olsa uzun mesafesi olan runluydu. Bunun yanı sıra yabancı bir gemiye de
yerlerdi. Doğal olarak büyük limanlardaki ticari kıyıdan yükleme yapılması ya da gemiden kıyıya
etkinliğin, yükleme ve boşaltma işlerinin burada mal boşaltılması gerektiğinde, bu yükleme ya da
aynı oranda olması olanaksızdı. Bu küçük yerleşim boşaltım işini Türk işletmeleri yapacaktı. Türk iş-
yerlerinin rıhtımları büyük gemilerin yanaşması letmelerine bağlı şilepleri, motorları ve römorkör-
için uygun değildi. Rıhtımlarında yükleme yapma leri bu tür yerlere uğrayıp yük almak durumunda
donanımları eksikti. Kiminde ise bu donanımlar olan yabancı gemiler de kullanmak zorunda kala-
hemen hemen hiç bulunmuyordu. Bu olanaksızlık- caklardı.
lara karşın, yine de
buralarda dış satım
ve dış alım işlerini
deniz yoluyla yap-
mak zorunluluğu
vardı. Bu rıhtım-
lardan, üzüm, incir,
pamuk, palamut
gibi ihraç etmeye
uygun ürünlerin
yüklemesi yapıla-
bildiği zaman, bu
ürünler, başka ül-
kelerin limanlarına
gönderilebiliyordu.
Bu görev yerine
getirilemediğin-
de, üretilen ürünün
Türk üreticisinin
elinde kalması ve böylece çürümesi olasılığı vardı. Marmara’da Gelibolu ve Çanakkale hariç olmak
Deve, at, eşek kervanlarıyla ve kağnı kollarıyla ge- üzere diğer iskelelerde kabotajdan vazgeçilmeliydi.
tirilip iskelelere yığılan mallar, yüklenecek gemiler Çünkü buralarda artık Türk işletmecileri taşımacı-
bekliyorlardı. lık yapabilecek kapasiteye ve sayıya ulaşmışlardı.
Bu da şu anlama geliyordu: Marmara’nın yanı sıra Karadeniz’in, Akdeniz’in
bazı limanlarında da kabotaj hakkı verilmemeliydi.
Adı geçen rıhtımlara yanaşacak, yükleme ve bo- Buralarda Türkler, kendi olanaklarıyla taşıma yapa-
şaltma yapacak deniz taşıma araçlarının uluslarara- bilecek olanaklara sahip bulunuyorlardı. Dolayısıy-
sı taşımaya uygun nitelikte olması gerekliydi. Belki la buralarda yabancı gemilerin ticari etkinlikte bu-
gemi açıkta duracak, daha küçük taşıma araçlarıyla lunmasına gerek yoktu. Bazı sorunlu iskelelerde ise
açık denizde yükleme yapılacaktı. Ancak kabotaj Türk gemilerine sunulan koşullara benzer biçimde
hakkı alan yabancı gemi işletmelerinin bu gerekli yabancı işletmelere ait gemilere de olanaklar tanı-
işi dikkate alarak küçük iskelelere belli dönemler- nabilirdi.

26 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.

42
Belli aralıklarla ve düzenli olarak yapılması ge- bir yöne çevirmek için pek akıllıca davranmışlardı.
reken önemli işlerden birisi posta hizmetleriydi. Türklere ait sularda, deniz olaylarında başka ülke-
Önceden belirlenmiş bir eder üzerinden, kıyı şeri- lerin yasal düzenlemeleri etkin olabiliyor, Osmanlı
di boyunca belli limanlara ve iskelelere gemilerin Devleti de bunun sonuçlarını benimsemek duru-
uğrayarak, yük ve insan taşımacılığı yapmaları ge- munda kalıyordu. Osmanlı’nın egemenlik alanında
rekiyordu. Bu taşıma hizmetini düzenli olarak sun- olması gereken bir coğrafyada gerçekleşen bir suç
mak kaçınılmaz olduğuna göre, bu konuda herhan- eyleminde, yabancı mahkemeler devreye girebili-
gi bir aksaklığa olanak verilemezdi. Türk gemileri yordu. Denizler sözde Osmanlı Devleti’nindi; ancak
olanaklar ölçüsünde bunu yapmaya çalışıyorlardı. sözü geçenler başkalarıydı. Yeni yönetim bu konuda
Ancak çok da karlı olmayan çok duyarlıydı. Türk ticaretini
bu işte yabancı gemiler de ilgilendiren konularla ilgili bir
yer almalıydılar. Posta sefer- anlaşmazlık söz konusu oldu-
lerinde onlar da üzerlerine ğunda, bu anlaşmazlığı Türk
düşen yükümlülükleri yerine mahkemeleri çözecekti. Yeni
getirebilirlerdi. Bu konuda Türkiye, kendi denizlerinde
onlara da zorunluluklar geti- söz sahibi olmalıydı; çünkü
rilmeliydi. bu hakkıydı.
Bunun yanı sıra önem- Navlunlar da Türk para-
li olan bir konu yasal anlaş- sıyla hesap edilecek ve ona
mazlıklardı. Denizlerde yasal göre saptanacaktı. Ayrıca
olmayan bir iş olduğunda bu askere giden Türk erleri için
gözlemlenebiliyordu. Ör- yabancı işletmeler de taşıma
neğin gemi kazalarında, denizlerde her hangi bir ücretlerinde indirim yapacaklardı. Taşıma ücretle-
biçimde gözlemlenebilen bir suç eyleminde ya da rini belirleyen tarifelerin ve bunda yapılacak de-
gemilerin zorunluluklarını yerine getirmemeleri ğişikliklerin mutlaka Ticaret Vekâleti’ne bildiril-
durumunda bu durumun hangi yasal düzene göre mesi yükümlülüğü vardı. Yabancı kumpanyalara
çözümleneceğe pek belli değildi. Kapitülasyonlarla bağlı gemilerde Türk çevirmen bulundurma ve ça-
verilen ayrıcalıklar nedeniyle Osmanlı Döneminde lıştırma yükümlülüğü de bulunuyordu. Gemilerde
bu tür durumlarda yasal boşluklar oluşmuş; yabancı bulundurulması gereken belge ve evraklar Türkçe
gemi işletmeleri bu yasal boşluğu kendilerine uygun olarak düzenlenecekti.

43
Bu ayrıntılar saptandıktan sonra önemli bir ko- ra kıyılarının sık ve yoğun yerleşmeye açık oluşu,
nuya daha değiniliyordu: denizin özelliği, buralarda daha küçük gemi kul-
Kabotaj uygulamasından elde edilecek kârın, yüz- lanılmasını gerektirmekteydi. Karadeniz’in doğal
de beşlik kısmı Türk hükümetine terk edilecekti27. olarak içinde bulunduğu koşullar, daha büyük
tonajlı gemiler kullanılmasını gerektirmekteydi.
Kurallar bunlardı. Bu koşulların önemli bir kısmı, Bunun yanı sıra, bölgelerin ürettiği ya da bölge-
Ticaret Bakanlığı’yla sözleşme yapmak için görüş- nin gereksinimi olan ve taşınması gereken malın
melere başlamış olan yabancı kumpanyalarca kabul niteliği, limanların durumu da gemilerin büyük-
edilmişti. Bir kısmı için de görüşmelere katılan üye- lükleri konusunda farklı ölçüler ortaya konulma-
ler hemen İstanbul’a koşup, bağlı oldukları işletme- sını gerektirmişti. Ayrıca 40 adet 1.200 tonluk yük
lerin yönetim merkezlerine başvurarak, onaylarını ve kömür şilebi gerekliydi. Sürekli olarak görev
alma gereğini duymuşlardı. Hatta kumpanyalardan yapacak bu 37 geminin yanı sıra, planlanan duru-
birisi, bu koşulları kabul ettiği gibi, belirlenen oranın mun dışında, her an kullanılmak üzere dört gemi
dışındaki mürettebatı da Türklerden istihdam etmeyi gereksinimi daha vardı. Bütün gereksinimler
önermişti. İstanbul, İzmir, Mersin limanları gibi bü- gözden geçirilince toplam 41 adet, toplam tona-
yük oranda yükleme yapmaya uygun mekânlar için jı 58.000’e ulaşan gemiye gereksinim duyulduğu
bu isteklere uygun olarak kabotajı kabul etme yö- görülüyordu29.
nünde irade koymalarında bir sorun bulunmuyordu.
Asıl sorun, küçük liman ve iskelelere vapur uğratma Bunlar yabancı gemi işletmelerinin, Türkiye’nin
konusunda zorlanmalarını düşünmeleriydi28. Bunun taşıma gereksinimlerini sağlamak için getirip sefer
için bağlı oldukları kumpanyalara konuyu aktarıp, yapması gereken gemilerdi. Türkiye var olan gemi
onaylarını almak zorunluluğunu duymuşlardı. filosuna bunları ekleyebildiği zaman, deniz ticare-
tini ve taşımacılığını gerçekleştirebilirdi. Kısacası,
Ulusal hükümet de ulusal çıkarlarını ve ekono- kabotaj hakkı Lozan’da Türklere tanınmış olması-
mik kazanımlarını düşünerek, bu konuda ısrarcı na karşın, Türkiye’nin ellerindeki gemilerle buna
duruyor, ödün vermiyordu. hemen evet demesi ve kendi öz kaynaklarıyla ken-
Ticaret Vekâleti, bu ilkelere bağlı bir uygulama di gereksinimlerini karşılaması olanaksızdı.
için gerekli olan gemi sayısını ve tonaj miktarını, Aynı raporda vurgulandığına göre; Türk kara-
yörelere bağlı olarak inceledi: sularında etkinlik gösteren Türk gemilerinin sayı-
Buna göre, Marmara için 11 adet toplam 5.600 sı 99’du. Bu gemilerde ulaşılan toplam tonaj ise,
tonluk; Karadeniz için 13 adet toplam 22.700 ton- 57.823’tü. Bu sayılara ilk bakışta bile büyük tonajlı
luk ve Akdeniz için 13 adet toplam 18.000 tonluk gemilere gereksinim olduğu hemen anlaşılıyordu.
gemiye gereksinim vardı. Böylece irili ufaklı 37 Gemiler hem ağırlıklı olarak küçük tonajlıydılar
yabancı gemiye gereksinim duyuluyordu. Marma- hem de eskiydiler. Bu nedenle Türkiye var olan
27 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.
28 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.
29 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.

44
gemi potansiyeliyle yük ve insan taşımacılığının Bütün bu koşulların yerine gelmesinin ve sistemli
altından kalkabilecek orana ve niteliğe sahip bu- bir biçimde hareket edilmesinin kazandıracağı çok
lunmuyordu. Sigorta firmaları bile var olan gemile- şey vardı. Özellikle Türkiye’nin ulusal ticareti ve
ri ve bunların taşımak durumunda oldukları yükle- özellikle de dış satımı, önemli çıkarlar elde edebilir-
ri, gemilerin bu niteliksizliği ve eskiliği nedeniyle di. Dış satım ürünlerinin indirimli fiyatlarla Avrupa
sigorta etmek istemiyorlardı30. piyasalarına taşınabilmesiyle, bu ürünler yabancı
Durum ortadaydı. O halde bu duruma bakılarak ürünler karşısında rekabet gücünü artırabilecekti.
neler yapılabilirdi? Bu başarılabildiğinde de, ülkenin genel ticareti ve
ekonomisi bundan olağanüstü yararlanabilecekti.
Ticaret Bakanlığı, iki yıllık bir süre içinde, de- Var olan Türk gemilerinin, yabancı kumpanyalar
niz taşımacılığının ve ticaretinin arzu edilen düze- karşısında rekabet gücünün diri tutulabilmesi için,
ye getirileceğine inanmıyordu; çünkü savaştan yeni bu koşulların yerine getirilmesi ve bunlara sıkı sı-
çıkmış ülkenin olanakları sınırlıydı. Görülen o ki, kıya uyulması kaçınılmazdı. Bir örnek bile, bu ilke-
yabancılara duyulan gereksinim bir süre daha de- lerin ve kararların uygulanmasının önemini ortaya
vam edecek gibiydi. koyabilirdi. Bir tek kalemde bile bunu net olarak
Kabotaj uygulayan yabancı kumpanyalara öne- görmek olanaklıydı: Yabancı gemiler kömür ge-
rilen koşullar, onları bir ölçüde disiplin altına alı- reksinimlerini yerli kaynaklardan sağladıklarında,
yor, hareket olanaklarını sınırlıyordu. Bu var olan tahminlere göre beş yüz bin lira düzeyinde bir para
durumlarından bir geriye gidiş demekti. Türk ge- Türkiye’nin elinde kalacaktı. Bunun yanı sıra, ya-
mileri Türkiye’nin gereksinimi olan taşıma düze- bancı işletmeler kabotaj uygulamasından elde ettik-
yine ulaştıklarında doğal olarak yerli işletmelerle leri kârın belli oranını hükümete verdiklerinde bu
yabancı işletmeler rekabete girerdi. Hükümetin para deniz ticaretinin gelişimi için büyük bir katkıda
azıcık bir çabayla Türk gemilerine vereceği basit bulunacaktı. “Rüsum” denilen verginin alınması da
destekler ve sağlanan kolaylıklar yabancı gemile- zaten zorunluydu. Dünyanın her ülkesinde uygula-
ri bu rekabetin dışına itiverir ve caydırırdı. Yeter nan bu vergiyi Türkiye de istiyor ve alıyordu. Dola-
ki, Türk denizciliği o düzeye getirilebilsin, Türkiye yısıyla bu kaynaklar ulusal sermayenin oluşumun-
kendi olanaklarıyla kendi ürettiğini kendi kıyıların- da son derece etkili olabilirdi. Bu birkaç kalemdeki
da taşıyabilecek olanaklara sahip olsun; bu durum- kaynağın, yerli gemi sektörünün desteklenmesine
da istenen sonuca ulaşmak çok zor değildi. ayrılması bile, belli bir zamanda Türk deniz ticaret
filosunun oluşmasına önemli katkılarda bulunabilir-
Bunun dışında önemli bir ayrıntı daha atlanma-
di. Böylece hem Türkiye’nin kendi gereksinimleri-
malıydı: Lozan; yabancı gemi kumpanyalarına
ni sağlayan ve her zaman büyümeye önü açık bir
iki yıl daha kabotaj yapmalarına olanak tanımak-
deniz filosu olacak, hem de deniz ticaretinin canlan-
la birlikte, bunu yapılacak özel bir sözleşmeye
masının yolu açılacaktı32.
bağlıyordu. Yapılan sözleşmeyi bir şekilde ihlal
etmeleri ya da koşullara uymamaları durumunda, Türk denizciliği geliştirilecekse ve Lozan’da
herhangi bir zamanda yapılan sözleşme geçersiz Türklere kendi kıyılarında ticaret yapmayı özgür
sayılabilir ve etkinliklerine son verilebilirdi31. Bu bırakan kararlar yaşama geçirilebilecekse, bu ilke-
bile kabotaj uygulamasının bir anda sona ermesini lerin uygulanması kaçınılmazdı.
sağlayabilirdi. Bakanlar Kurulu, önüne gelen ve bu ayrıntıla-
Öyleyse sorun, kabotaj uygulamasına son ver- ra vurgu yapan raporu bütün dikkatiyle inceledi.
mek ve bu hakkı kazanmak sorunu değil; Türk de- Rapor üzerinde açıklamalar ve tartışmalar yapıl-
niz ticaret filosunu, Türkiye’nin gereksinimi olan dı. Alınan bu kararların altını önce Reisicumhur
düzeye getirebilme sorunuydu. O an için verilen Gazi Mustafa Kemal Paşa, ardından da başbakan
ayrıcalıkları, basit ulusal kararlar ve uygulamalar ve diğer hükümet üyeleri teker teker imzaladılar.
bir anda ortadan kaldırabilirdi. Yabancılar belki bu Bu kararname ile belirlenen bu ilkeler çerçevesin-
denli işin ayırdında değillerdi; ancak Lozan kartları de yabancı kumpanyalarla sözleşme yükümlülüğü
Türklerin eline vermişti. Ticaret Bakanlığı’na bırakılmıştı33.

30 BCA, 030.18.01.01/010.31.20. 32 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.


31 BCA, 030.18.01.01/010.31.20. 33 BCA, 030.18.01.01/010.31.20.

45
46
Yeni Bir Adım...
Bu kararları başka kararlar ve toplantıyı da baş- çatısı altında toplanmışlardı; ülke gerilimli günler
ka toplantılar izledi. Bu toplantılardan biri 1 Kasım yaşıyordu34. Özellikle bu yeni siyasal oluşumdan
1924 günü yapıldı: kaynaklanan bir takım muhalif girişimlerin kendisini
Soğuk bir Ankara günüydü… göstermiş bulunmasına karşın, Mustafa Kemal Paşa,
Alman sosyolog Max Weber’in “karizmatik lider”
Türkiye Büyük Millet Meclisi en hareketli günle- kuramının canlı bir örneği olarak toplum karşısına
rinden birisini yaşıyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa, çıkmış bulunuyordu. Kurama göre düzensizlik ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci cumhurbaşkanı karmaşa ortamlarında bireyler lidere doğaüstü özel-
olarak seçilişinin henüz birinci yılını doldurmuştu. likler yüklüyor, ona inanıyor ve peşinden gidiyorlar-
Ulusal Savaşı’nı batılı sömürgeci devletlere karşı dı. Sorunlar liderin öncülüğünde kimi sancılar çıksa
vermiş olan Türk Ulusu, bir kalkınma ve çağdaşlaş- da aşılıyordu35. Mustafa Kemal bu toplumbilimi ku-
ma atılımına yönelmişti. Mustafa Kemal Paşa, ikinci ramının canlı bir örneğiydi.
dönem, ikinci toplanma yılını açan Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde, tarihi konuşmalarından birisi- O bu toplantıda Türk denizciliğinin sorunlarını
ni yapıyordu. Başı açık, siyah redingotunun içinde dinliyordu. Toplantının konusu, Türk denizciliği-
papyonu ve şık gömle- nin o günkü durumu
ğiyle doğrudan kendisi ve ortada olan sorun-
Türkiye’deki değişimin lar karşısında alınması
çok köklü ve çok yönlü gereken önlemlerdi.
olduğunun canlı bir ör- Lozan’dan sonra ge-
neğiydi. Kültür işlerin- linen noktada durum
den toplumsal yaşama, saptaması yapılıyor,
siyasal alanlardan dış yabancı güdümündeki
politikaya ve bayındır- bir deniz taşımacılığın-
lık işlerine dek pek çok dan kurtulup, ulusal bir
alanda Türkiye yeni taşımacılık sistemine
projelerine başlamış ya geçilmenin stratejisi
da başlamak üzereydi. gözden geçiriliyordu.
Ulus ilk kez kendi ta- En önemli so-
rihinde bu kadar canlı runlardan birisi,
adımların ve atılımların Anadolu’nun kıyı sa-
tanığı oluyordu. Toplumsal yapı değiştikçe ve es- hillerinde sıralanmış kasaba düzeyindeki küçük
kisinden farklılaşıp kırıldıkça zorlanıyor, ancak bu yerleşim yerlerinde buraları büyük limanlara
sarsıntıları yine de Türk tarihinin bu en önemli dö- deniz yoluyla bağlayacak iskele ve küçük deniz
nüm noktasında bir ulusal inanç duygusuna sarılarak taşıtlarının yokluğuydu. Yakın kasaba ve köyler-
atlatıyor, yeni amaçlara yönelme esnekliğini göste- den, Türk üreticisi tarafından kıyı kasabalarındaki
rebiliyordu. Mustafa Kemal Paşa’ya ulus bireyleri iskelelere indirilen mallar, balyalar ve çuvallar
tarafından eksilmeyen bir inanç ve güven duygusu içinde limanlara ulaştırılmaya çalışılırdı. Yaban-
vardı. O’nun bir şeye karar verdiğinde, bunun Türk cı işletmeler kâr getirecek nitelikte görmedikleri
ulusunun geneli için yararlı şeyler olacağına ulus bi- bu küçük yerleşim yerleriyle o zamana değin il-
reyleri inanmışlardı. Büyük dönüşümlerin en önem- gilenmemişlerdi. Bu kıyı iskeleleri arasında kü-
lilerinden bir kaçı son bir yıl içinde başarılmıştı. Ha- çük tonajlı motorları, kayıkları ve şilepleri olan
lifelik kaldırılmış, eğitim ve öğretim yasası (Tevhid-i yaygın bir deniz işletmeciliği ile gerçekleştiri-
Tedrisat) birleştirilmişti. Ülkede rejimin akışına iti- lebilirdi. Denizyoluyla daha hızlı ve daha ucuza
razı olanlar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın mal taşımak olanaklıyken, sırf bu araç-gereçin

34 Konu ile ilgili bkz. Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkİleri, 1924-1930, Türkiye İş Bankası Kültür yay., İstanbul, 2007, çşt.syf.
35 Konu ile ilgili bkz. Max Weber, Bürokrasi ve Otarite, Adres yay., İstanbul, 2005; . yine bkz. Tanık Kılınç, “Liderlik’te Durumsallığın Ötesi, II: Karizmatik
Liderlik Yaklaşımı”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, II/67 (1996), s.108.

47
Eski Selanik Limanı

yokluğu yüzünden, buralarda üretilen ürünleri araç-gereçlerinin olması gerekiyordu. Lozan, bu


büyük limanlara taşımak için kimi yerlerde kara hakkı artık Türk girişimcilerine ve gemi işletme-
yoluna yönelmek gerekiyordu. Deniz yoluyla çok cilerine tanıyordu. Ancak Türk girişimcilerin elle-
daha ucuza ve kısa sürede yapılabilecek yük taşı- rinde bulunan araç-gereç ve sermaye oranı, bunu
macılığı, kara yoluyla çok daha uzun bir zaman sağlamaya olanaklı değildi. Zaman içinde, bunları
alıyor ve pahalıya geliyordu. Bu nedenle yörenin sağlayabilecek yerli girişimciler çıkabilirdi. Ancak
özelliğine göre, üretilen ürünlerin ve hatta insan bunların, yabancı limanlarla Türkiye’deki limanlar
taşımacılığının yapılabilmesi için, bu tür küçük arasında deniz bağlantısını ortaya koymaları bir
yerleşim yerlerinde taşımacılık yapmaya olanak anda beklenemezdi36. Bunun için bir ara çözüme
tanıyacak küçük iskelelerin, bu iskelelere yanaş- gidilme zorunluluğu vardı. Bir geçiş dönemi stra-
maya uygun şilep ve diğer taşıma ve yükleme tejisi oluşturulmalıydı.

36 Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi… s.149.

48
Ve Bir Olay:
Bayındırlık Bakanlığı’na (Nafia Vekâleti) 23 üzre…” diye başlanıyor; İstanbul ve İzmir rıhtımın-
Mart 1924 tarihinde bir yazı geldi. Yazı Milli Sa- da Lozan’a aykırı bir uygulamanın tespiti yapıla-
vunma Bakanlığı’ndan (Milli Müdafa Vekâleti) rak, gerekli önlemin alınması isteniyordu.
geliyordu. “Nafia Vekâlet-i Celilesi” üst başlığıy- Yazıda açıkça belirtilen yerlerde Lozan’a aykırı
la yazılmış olan yazıya, “Malum-u âlileri olduğu bir uygulamanın vurgusu özellikle yapılıyordu.

Konu şuydu: açısından son derece önemli görüyordu. Bu hakkın


kullanılmasında duyarlı davranılması gerektiğinin
Lozan Antlaşması, pek çok alanda olduğu gibi, altını çiziyordu. Kuşkusuz Lozan yeni bir açılım
deniz ticaret ve işletmeciliğinde de yeni bir çerçeve getirmişti. Yabancı bandıralarla bu araç gereç kul-
belirlemişti. En temel kural, yapılan ticaret sözleşme- lanıldığına göre bakanlık, bu şirketlerin Türk şirketi
leri gereğince kabotaj ve liman hizmetleri, bütünüy- sayılıp sayılmayacağını soruyordu. Türk şirketi ol-
le milli bayrağa “ihzar” edilmişti. Bu kaçınılmazdı. mamalarına karşın bir sözleşmeye dayalı olarak ça-
“Bu cümleden olarak”, Türk limanları içinde görev lışan yabancı şirketlerse bu durumda sözleşmeleri
yapan bütün denizcilik araçlarının, uygulama ve iş- incelenmeli ve çalışma konularında ve yerine getir-
lemlerinin, bu ortamlarda görev yapan kişilerin Türk dikleri hizmette yetkilerinin olup olmadığı araştırıl-
uyruklu olması zorunluluktu. Limanlara yanaşan ge- malıydı. İmza doğrudan Milli Savunma Bakanı’nın
miler yabancı da olsa, liman hizmetlerinin bütünüy- kendisine aitti37.
le Türklere ait araç gereçlerle yürütülmesi ve bunları
Bu uyarı ilgili diğer makamlar tarafından da
işleten kişilerin de Türk olması kesin bir önkoşuldu.
önemli bir sorun olarak algılandı. Hükümet konuyu
Oysa İstanbul ve İzmir’de
değerlendirdi. 23 Mart
rıhtım şirketlerinde, bu
1924 tarihli bir kararna-
kurala uymayan uygula-
malara tanık olunmuştu. me ile İstanbul Rıhtım
Rıhtımlarda görev yapan Şirketi’nin Türk sıfatı
kimi küçük deniz araç- taşıdığına vurgu yapıla-
larının Fransız bandırası rak, yabancıların bu şir-
çektikleri görülmüştü. Bu ketin görev alanına giren
araçlar Fransız şirketlerin konularda etkin olama-
emri altında hizmetlerini yacağı belirtildi. Du-
yapıyorlardı. Bu şirketle- rum, Müdafaa-i Milliye
rin durumu tam olarak incelenmeliydi. Türk uyruklu Vekâleti’ne bildirildi. Rıhtımlar arasında etkinlikte
olmadıkları belirlenirse buna dur denilmeliydi. Yaban- bulunmak ve diğer kıyılardaki iskelelere yönelme-
cılara ait araç-gerecin liman hizmetlerinde kullanıla- mek koşuluyla bu imtiyaz İstanbul sınırları içinde
mayacağı kesindi. Bu durumda yapılması gereken şey İstanbul Rıhtım Şirketi’ne verildi38. Daha sonraki bir
çok netti. Bu şirketlerin sözleşmeleri derhal incelen- kararla da İzmir rıhtımındaki bu tür görevler, İzmir
meliydi. Sözleşmelerine bakılarak Türk şirketi sayı- Liman İdaresi’ne verildi. Milli Savunma Bakanlığı
lıp sayılmadığı açığa çıkarılmalıydı. Sözleşmelerinin yetkilileri gelen yazıyı derhal dikkate aldılar. Ha-
incelenmesinden sonra yeni hukuktan yararlanıp ya- rekete geçilerek Bayındırlık Bakanlığı ile eşgüdüm
rarlanamayacakları anlaşılabilirdi. Özel bir durumun sağlandı ve ilgili bakanlık uzmanları gereğini yap-
söz konusu olup olmadığı da bu incelemelerden sonra mak üzere harekete geçtiler39.
ortaya çıkabilirdi. Dolayısıyla durumun net olarak bi-
Ulusal duruşun ön koşulu, ulusal kararlılıktı. Bu
linmesi ve gerekenin yapılması “elzem” di. duruş ise, Türk denizciliğinin başlangıcında olmaz-
Milli Savunma Bakanlığı konuyu ülke savunması sa olmaz koşuldu.
37 BCA, 230/82.70.9.
38 BCA, 230/82.70.9.
39 BCA, 230/82.70.9.

49
Türk Denizciliği’nin Kısa Tarihçesi

a) İlk Dönem...
Deniz ulaşımı, taşımacılığı ve ticareti, tarihin en rın oluşumunda öncü bir rol oynadılar. Bu özelliği
eski dönemlerinden beri var olan ve bilinen bir uğ- nedeniyle Akdeniz, yoğun taşımacılık yanında, ile-
raşı biçimiydi. Deniz ticaretinin doğup geliştiği en tişimin de hızlı olduğu bir mekân oldu. İletişimin
önemli merkez tarih boyunca ağırlıklı olarak Ak- hızlı oluşu uygarlıkları besledi, düşünce alış verişini
deniz coğrafyası olmuştu. Üç büyük kıtanın; Müs- yoğunlaştırdı. Canlı bir felsefe, yoğun bir düşünce
lümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik gibi üç ayrı hareketi; giderek de yoğun bir kentleşme, kültürel
dinin; Doğu kültürü ile Batı kültürünün ve gide- birikim ve siyasal ve toplumsal dönüşümler Ak-
rek de sanayi devriminden sonra Doğu sistemi ile deniz ve coğrafyasında gerçekleşti40. Nil nehrinin
Batı sisteminin (kapitalizm ve komünizm) kesiştiği beslemiş olduğu Mısır’da, M.Ö. 3000’lerde ilk de-
bir noktada bulunan bu bölge, önemli nüfus hare- niz taşıma aracı yapıldı. Buna karşın Uzakdoğu’da,
ketlerinin ve ticari etkinliklerin merkezi olmuştu. Çin medeniyetinin etki alanı olan yerlerde, örneğin
Buharlı motorlar bulununcaya ve büyük gemiler Pasifik kıyılarında da deniz ulaşım ve taşımacılık
yapılıncaya dek deniz ticareti daha çok iç deniz- araçlarının yapıldığına ilişkin ipuçları da vardır.
lerde yapılabiliyordu. Akdeniz bu nedenle bir tica- Süreç içinde, deniz taşımacılığı gelişti; Nil nehri-
ret merkezi olarak gelişmiş, bu coğrafyada önemli nin yanı sıra, Mezopotamya’yı besleyen Dicle ve
liman kentleri kurulmuştu. Bu kentlerin pek çoğu, Fırat gibi nehirlerde de, kütükten oyma kürekli ka-
tarihin ilk evrelerinden bu yana değişik uygarlıkla- yıklarla ulaşımın yapıldığı, denizlerde de papirüs

40 Konu ile ilgili bkz. Fernend Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası: I-II, (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), İmge Kitabevi, İstanbul, 1993.

50
elyafından yapılmış yelkenlerle, büyük denizlere adalarda, kendine özgü bir denizcilik kültürü geliş-
açılan araçların devreye sokulduğu biliniyordu. Bu mişti. Bu nedenlerden dolayı, Anadolu’ya egemen
ilk döneme ilişkin bilgiler sınırlı olmasına karşın, olan Türkler, denizciliğin önemini kavramakta
deniz ulaşım araçlarında yelkenin kullanılmaya gecikmediler. Süleyman Şah zamanında İznik’in
başlaması ve böylelikle rüzgâr enerjisinden yarar- bir Türk kenti haline gelmesiyle, denizlere açılma
lanılması deniz taşımacılığında önemli bir dönüm zorunluluğu ortaya çıktı. Türklere başkent olan
noktası oldu. İlk ve ortaçağlarda deniz araçlarının bu yeni kent, en azından güvenlik ve yayılma po-
geliştiği, yelkenli ve kürekli gemilerin, artık ordu-litikaları açısından denizlere açılmayı gerekli kı-
ların sular ötesindeki topraklar için savaşmalarında lıyordu. Boğazlar doğal özelliğinden dolayı pek
önemli bir araç olduğu görülmektedir. çok gemiye zaten geçit haline gelmişti. Süleyman
Türk tarihi açısından bakıldığında; daha çok bir Şah Boğaziçi’ne yaptırdığı bir teşkilat ile gelip ge-
kara kültürüne sahip olan Türklerin denizcilikle il- çen gemilerden vergi almaya başlandı. Ardından
gisi Anadolu Selçukluları döneminde başlamıştır41. Antalya’nın, Sinop’un ve Trabzon’a kadar Kara-
deniz sahillerinin Türklerin eline geçmesiyle, bir
Türk filosu kurulması zorunluluğu kendini gösterdi.
1214’te Sinop’un alınmasıyla, bir tersane yapımına
Emir Çaka Bey da başlanmıştır. 1263 yılında, Saltık Dede’ye tabi
Türklerin denizcilikle tanışmasının en on bini aşkın bir Türkmen kafilesi, Sinop tersane-
önemli ismi Emir Çaka Bey’dir. Türklerin sinde inşa edilen gemilerle Dobrice’ye geçtiler. Bu
1071’de Anadolu kapılarını açmasından on kadar büyük bir kafilenin Karadeniz’i aşabilmesi
yıl sonra Emir Çaka Bey, İzmir’i Türk yö- için gerekli olan teknelerin boyutları, o zamanki Si-
netimiyle buluşturdu. O, İzmir merkezli bir nop tersanesinin büyüklüğünü göstermesi açısından
beylik kurdu. Kısa bir süre içinde Urla, Çeş- önemlidir. Bu tersanelerde 1227 yılında inşa edilen
me, Sığacık ve Foça’yı elde etti. O dönem Alaiyye (Alanya) Tersanesi izlemiştir. Bu tersanede
için modern denilecek bir donanma yarattı. uzun yüzyıllar boyu Akdeniz’de Türk egemenliğini
50 parçaya ulaşan donanması kürekli ve yel- sağlayan 80–100 tonluk kadırgalar yapılmıştır.
kenli gemilerden oluşuyordu. Ege sularında Osmanlı Devleti Marmara etrafında büyüyen ve
artık Türk gemileri dolaşıyordu. 1081 yılın- biçimlenen bir devlet oldu42. Zamanla Ege, Karade-
da böylece deniz fenerini yakmış, bu tarih niz ve Akdeniz kıyıları Osmanlı egemenliğine girdi.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi Ele geçirilen bu toprakları savunabilmek için deniz
olmuştur. O, 1095 yılında öldüğünde, Türk gücünün oluşturulması kaçınılmazdı. Osmanlılarda
denizciliği belli bir noktaya ulaşmış ve Türk- denizlere ilgi, Osman ve Orhan Gazi zamanlarında
ler denizci bir güç olma yönünde önemli bir başlamıştır. Karesi Donanması’nı esas alan bir bü-
adım atmışlardı. yüme stratejisi izlenmiştir. Anadolu kıyılarında Ka-
ramürsel, İzmit, Gemlik gibi yerlerde üsler kuruldu.
İzmit’te bir amiral sancağı oluşturulmuştu. Öyle ki
Kara Mürsel Bey burada, kendi ismini taşıyan bir
Daha çok karada hareket eden ordulara sahip gemi tipi yaratmıştır. Bu gemiler ince bir gövdeye
olan Türkler, Anadolu’ya geldikten sonra denizle- sahiptiler ve eskilerle kıyaslanamayacak kadar hız-
rin önemini kavramışlardı. Bir anlamda üzerlerine lıydılar. Süleyman Paşa’nın 1354’te Rumeli’ye geç-
yerleştiği coğrafya, Türkleri denizcilikle uğraş- mesiyle, Osmanlı denizciliğinin merkezi Gelibolu
maya yöneltti. Çünkü Anadolu, üç tarafı denizler- oldu. Buna karşın yine de İzmit Körfezi etkisini yi-
le çevrili bir kara parçasıydı. Anadolu’nun ilişki tirmedi. Kara Mürsel’in yanı sıra Karesi sancağının
içinde olduğu kültürler, Akdeniz’in sunduğu ola- ele geçmesinden sonra Aydıncık (Edincik) yöresin-
naklardan ve ticari kolaylıklardan besleniyorlar- de de bir tersane kuruldu. İzmit’in Bizans’tan alın-
dı. Üstelik Anadolu’nun çevresinde çok sayıdaki masıyla da İzmit (Kocaeli) Tersanesi oluşturuldu.

41 Konu ile ilgili şu yapıtlara bakılabilir: Erdinç Sancar, 21. Yüzyıl Stratejilerinde Türk Denizcilik Tarihi, IQ yay., İstanbul, 2006; Ali İhsan Gencer, Türk
Denizcilik Tarihi Araştırmaları, İstanbul, 1986; aynı yazar, Osmanlı Türklerinde Denizcilik”, Osmanlı, VI, Ankara, 1999, s.569-589; yine bkz. Türk Denizcilik
Tarihi, (Ed. Bülent Arı), Denizcilik Müsteşarlığı, Ankara, 2002.
42 Türk Denizcilik Tarihi, (Ed. Bülent Arı), Denizcilik Müsteşarlığı, Ankara, 2002; İdris Bostan, Osmanlılar ve Deniz, Küre yay., İstanbul, 2007.

51
Osmanlı’nın denizlerde deniz aşırı fetihlere yönel-Piri Reis, Murat Reis ve Seydi Ali Reis sürdürmüş-
diği dönem, Fatih dönemidir. Fatih Sultan Mehmet tür. Bu dönemde Osmanlıların Hindistan toprakları-
Kadırga Limanı’nda, ardından da Haliç’te iki ayrı na yöneldiği görülür. Bu coğrafyada Portekizliler-
tersane oluşturdu. Gemi yapım tezgâhlarını ge- le karşı karşıya gelen Osmanlılar, doğa olaylarının
liştirerek, yeni bir donanma kurmaya çalıştı. Onu deniz gücünü engellemesi yüzünden, bu coğrafyayı
izleyen II. Beyazıt Dönemi’nde Venedik’in o dö- Osmanlı topraklarına katamamışlardır. Üstün yete-
nemdeki deniz üstünlüğüne karşı, Akdeniz’de güç- nekli Türk denizcilerinin Hint Okyanusu’nun yenik
lü olmak için, donanmaya özel bir önem verildi. düşmelerinin en önemli nedeni, Akdeniz gibi oranla
Türk denizciliğinin en parlak dönemlerinden biri, sakin ve kapalı bir deniz için yapılmış olan Osmanlı
Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalık dö- kadırgalarının, okyanusun hırçın ve sert dalgalarına
nemine rastlar. 1534 yılından sonra 12 yıl süreyle karşı dayanıksız oluşudur. Piri Reis, Türk denizci-
büyük ve önemli deniz seferleri yapılmış, deniz sa-liğinde simgeselleşmiş bir isimdir. O’nun Kitâb-ı
vaşlarında önemli başarılar elde edilmiştir. 1538’de
Bahriye adlı yapıtı, bütün denizlerin yüzey akıntıla-
Andrea Dorya’nın 600 parçalık donanmasını 122 rını, koyları, körfezleri, boğazları, limanları tek tek
gemi ile yenmesi, Türk denizciliğinin geldiği dü- ortaya koymuştur. Ayrıca Amerika’nın o çağa kadar
zeyi gösterir. bilinmeyen kısımları ile Atlas Okyanusu’nu gösteren
Fransa Kralı’nı korumak için yöneldiği Nis Sefe- ceylan derisi üzerine yaptığı iki haritası da vardır .
43

ri bilinmektedir. Barbaros Hayrettin Paşa, Preve- Bu süreçte ağırlıklı olarak, askeri denizcilik
ze Zaferini kazanırken, Hadım Süleyman Paşa da kendini göstermiştir. Akdeniz’deki deniz ticareti
Hindistan’da Diyu Kalesi’ni kuşatıyordu. Hadım Sü- bu yüzyıllarda, sıradan korsanlık olaylarının çekim
leyman Paşa’nın Hint Okyanusu’ndaki bu girişimini merkezi oldu.

Yunanistan’dan Türkiye’ye getirilen göçmenlerin sayısal durumuna ilişkin bir belge.

43 Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, (Editör, Bülent Arı) Denizcilik Müsteşarlığı yay., Ankara, 2002; ayrıca bkz. Afet İnan, Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri, Türk Tarih
Kurumu yay., Ankara, 1987.

52
b) Son Dönem Osmanlı Deniz
Taşımacılığı ve Şirket-i Hayriye...
Ayrıca pek çok ülkede olduğu gibi, Türklerde de yüzyılda pek çok alanda olduğu gibi deniz ticareti
denizcilik, daha çok askeri alanlarda gelişme göster- ve taşımacılığı alanında önemli gelişmeler yaşan-
miştir. Deniz ticareti ve taşımacılığı, askeri gelişme- dı. Yabancıların yanında Türkler de ticaret gemileri
lerden sonra görülen ve hissedilen bir etkinlik ola- işletmeye başladılar. İlk kez 1828’de Türk kıyıları
rak değerlendirilebilir. Küçük ölçekli kıyı ve nehir buharlı gemiyle tanıştı. “Swift” adlı ilk buharlı gemi
taşımacılığı, tarihin her döneminde görülen bir de- II. Mahmut zamanında 1828 yılında satın alındı.
nizcilik etkinliğidir. Türklerde deniz taşımacılığının Bu gemiye halk “Buğu” adını koydu. Osmanlı’nın
gelişmesi, Anadolu’ya girilmesinden sonra başlar. ilk buharlı gemisi olan bu geminin İstanbul suları-
İpek yolunu ellerinde bulunduran Türkler, az zaman- na gelmesiyle Osmanlı Devleti’nde deniz ticaretinde
da kendi denizlerine egemen olarak, deniz ticaret ve ve deniz taşımacılığında yepyeni bir dönem açıldı.
taşımacılığına başladılar. Ancak büyük taşımacılık, 1844’te Bahriye Nezareti tarafından İngiltere’den
16. Yüzyılda Türk sularında yabancı gemilerin çalış- alınan Seyr-i Bahri ile İstanbul-Gemlik-İzmit ve Te-
maya başlamasıyla görüldü. Artık bu tarihlerde bü- kirdağ hattı açıldı. Aynı yıl Eser-i Hayr adlı gemi ge-
yük yelkenli gemiler yapılabiliyordu. Kanuni Sultan tirilerek Boğaziçi’nde çalıştırıldı.
Süleyman’ın Fransa Kralı I. François ile imzaladığı Osmanlı Devleti, kimi dönemlerde deniz savaş-
ticaret sözleşmesinde Avrupa ile olan deniz ticareti larında önemli başarılar elde etmesine karşın, mo-
ayrıcalığı Fransız bayrağını taşıyan gemilere verildi. dern dönemlerde bir denizcilik sektörü yaratabilmiş
Bu ayrıcalıktan sonra, Türk limanları arasında Fran- değildi. Sanayi Devrimi’nden önce coğrafi keşifle-
sız gemileri işlemeye başladı44. Diğer ülkeler Türkiye rin hız kazandığı dönemlerde, Avrupa’da İspanya,
ile yaptıkları ticarette Fransız bayrağı taşıyan gemi- Hollanda, İngiltere, Fransa gibi ülkeler önemli atı-
leri kullanmak zorunda kalıyorlardı. 17. yüzyılda bu lımlar yaparken, Osmanlı Devleti büyük ölçüde bu
ülkelere ek olarak Avusturya, Rusya, İsveç, İspanya gelişmelere ayak uyduramadı. Hatta çoğu zaman
ve sonraları Prusya da Osmanlı Devleti’nden kendi büyük uğraşılarına karşın, Akdeniz’in güvenliğini
gemileriyle ticaret yapma iznini aldılar45. Deniz ti- sağlayabilmek için, korsan faaliyetlerini engelleme
caretinde asıl büyük atılım 19. yüzyılda görüldü. Bu konusunda da başarılı olamamıştı46.
44 Bkz. Zeki Arıkan, “1536 Kapitülasyonları ve Cumhuriyet İdeolojisi (1536 Capitulations and Republican İdeology), Tarih Araştırmaları, XXIV/ 37-2 (2005),
s.11-28.
45 Özbaran, Salih “Osmanlıların Güneye Yönelik Deniz Politikası” Kanuni ve Çağı: Yeniçağda Osmanlı Politikası, (Yay. Haz.) Metin Kunt ve Christine
Woodhead (Çev. Sermet Yalçın). İstanbul, s.56-71.
46 Şenay Özdemir “Osmanlı Sularında Yabancı Devletlerin Korsanlığı Karşısında Osmanlı Devleti’nin Tarafsızlık Konumu”, Tarih Araştırmaları, XXIII/37
(2004), s.189–203.

53
Sanayi Devrimi 19. yüzyılın ortalarına doğru Bunlardan ilki Sultan II. Mahmut, ikincisi ise
Avrupa’nın ve Atlantik ötesinde Amerika’nın çeh- O’nun oğlu Sultan Abdülmecit’ti. Belli ölçüler-
resini değiştirecek gelişmeleri de beraberinde ge- de dışarıdaki etkenlerin de zorlamasıyla, Osmanlı
tirdi. Buharlı motorların devreye girmesiyle fab- Devleti’nde eğitimden adliyeye, yönetim birimle-
rikalar kurulmuş, buharlı motor gücüyle üretilen rinde sağlık alanlarına kadar pek çok alanda deği-
ve insan emeğini en alt düzeye çeken üretim et- şim çabaları görülüyordu. Bu değişim, yavaş yavaş
kinliklerinin bir sonucu olarak, dünyada pazar ve denizcilik alanında da kendisini göstermişti.
hammadde arayışı önem kazanmıştı. Hatta ülkeler Buna karşın, Osmanlı denizciliğinde ilk büyük
sömürge alanlarında kozlarını paylaşabilmek için adım, denizcilik alanında faaliyet gösteren bir fir-
kıyasıya savaşım içine girmişlerdi. Osmanlı Dev- manın kurulmasıyla ortaya çıktı. Bu firmanın adı
leti sanayi devrimini gerçekleştirememiş bir tarım Fevaid-i Osmaniye idi.
ülkesi olduğundan, son derece önemli yeraltı ve
yerüstü zenginliklerin bulunduğu bir coğrafyaya Bu şirketin kuruluş tarihi 1843’tü. Bu tarihe ge-
yayılmasına karşın bu yeni dönemin getirilerinden linceye kadar aslında bazı önemli adımlar atılmıştı.
yararlanamadığı gibi, sanayi devletlerinin açık pa- Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği 1839 yılında
zarı durumuna geldi. Yine de belli ölçülerde Avru- Mekteb-i Fünun-ı Bahriye adıyla bir okul kurul-
pa ülkelerindeki gelişmeleri yakından muştu. Temel amaç bu okulda deniz bi-
izlediği için, uzun tarihsel süreçlerde limlerini öğretmek ve ülkenin gereksi-
bir takım yenileşme hareketlerine gi- nim duyduğu denizcilerin yetişmesini
rişti. Bu hareketlerle kendisine çeki sağlamaktı. Ülkede yavaş yavaş deniz
düzen vermek, bir türlü önü alına- taşımacılığının önemi anlaşılıyordu.
mayan çürüyüş ve çöküşün önüne set Bunda Osmanlı Devleti’nden taşıma
çekmek için uğraştı durdu47 . yapan yabancı kumpanyaların da et-
kisi vardı. Bu yabancı kumpanyalar
Bu süreçte Osmanlı Devleti, güçlü kabotaj hakkı nedeniyle Osmanlı kıyı
bir ticaret ülkesi yaratmanın deniz ti- kentlerine yüklerini boşaltıp, rahat ra-
caretini geliştirmek, bunun içinde yeni hat ticaretlerini yapabiliyorlardı.
limanlar yapımına ağırlık vermek ol-
duğunu tam olarak algılayamadı. Yeni Türkiye’de etkinliklerinin bir uzan-
Dönemde, yani Sanayi Devrimi’nden tısı olarak varlık gösteren yan şirket-
teknolojik alt yapısı güçlü, kapasite- lerin ya da kuruluşların denizcilik-
Sultan 2. Mahmut
si büyük limanlara gereksinim vardı. ten anlayan elaman eksiklikleri vardı.
Osmanlı Devleti Batı’da baş döndürücü bir hız- Türkiye’nin kendisine ait liman kentleri arasındaki
la ortaya çıkan bu yeni sürece ayak uyduramadı. ticari nitelikli denizcilik faaliyetlerinde yabancı
Özellikle Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz gibi kumpanyalar son derece etkindi. Söz konusu bu iş-
Anadolu’yu çevreleyen denizlere, büyük gemilerin letmelere ait gemiler, Türkiye’nin limanları ve iske-
yanaşabileceği limanlar yapmakta son derece geç leleri arasında herhangi bir engelle karşılaşmadan,
kaldı; hatta bunu büyük ölçüde başaramadı. Kızıl- çoğu kez de gümrük vergisi ayrıcalıklarıyla, rahat
deniz, Basra Körfezi gibi dünyanın en önemli de- bir ticaret ortamında etkinlik gösteriyorlardı. Bir
nizlerinde ancak Osmanlı’nın ancak sekiz limanı tekel yaratıldığı görülüyordu. Bunu kırmak ama-
vardı. Bunlar da yabancı ve özel şirketlere bırakıl- cıyla, belli biçimde bilinç uyanmasına da tanıklık
mıştı. Hükümet tarafından yapılan ve yönetilen tek edilmekteydi.
liman Hicaz hattını kıyı ile birleştiren Hayfa iskele- Bu amaçla Peyk-i Şevket adını taşıyan bir gemi
siydi . Bu süreç içinde, özellikle 19. yüzyılın ikin- satın alındı. Bu gemiye, İstanbul ve İzmir liman-
48

ci yarısında pek çok konuda büyük dönüşüm çaba- ları arasında yük ve yolcu taşıma görevi verilmiş-
ları içine girdi. İki önemli padişah, kendi saltanat ti. Alınan bir kararla, bu gemiye yeterli miktarda
dönemlerinde, Avrupa’daki gelişmeleri yakından yolcu ve yük verilmeden, yabancı gemilere yük ve
izleyerek, yenilik hareketlerine önem verdi. yolcu bindirme ve yüklemesi yapılmaması sağlan-
47 Donald Quataert, Sanayi Devrimi Çağında Osmanlı İmalat Sektörü, İletişim yay., İstanbul, 1999; yine kısmen bkz. E.J. Hobsbawm, Devrim Çağı (çev.
S.Ergüder, A.Şenel), Ankara, 1989, s.355 ve d.; aynı yazar, Sanayi ve İmparatorluk, (çev. A. Ersoy), Dost Kitabevi, Ankara, 1998. Bu konuda çok sayıda yapıt
olmakla birlikte, ayrıca bkz. Hobson, The Evolution of Modern Capitalism (1894), Unwin Brothers Ltd., London, 1965.
48 Ayrıntı için bkz. Eyüp Özveren, Çağlar Keyder, Donald Quatatert, Doğu Akdeniz Liman Kentleri (1800-1914), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 1994.

54
dı. Denizcilik alanında işlenmemiş, adı konulma- diye Şirketi adını alan bu şirket, 1843 yılında da
mış bir milli duruş ve tavır sergileniyor gibiydi. Bu Fevaid-i Osmaniye Şirketi adını almıştır50.
basit ama ilk önemli adım, yeni bir bilincin başla- Fevaid-i Osmaniye Şirketi, tartışmasız biçimde
dığını gösteriyordu. Osmanlı Devleti’nin kendi sa- bu dönemde Osmanlı’nın en önemli milli kurum-
hillerinde artık, Osmanlı bayrağını taşıyan, hima- larından biri haline geldi. İstanbul-İzmir hattından
ye altında da olsa yabancı gemilere karşı rekabet ayrı olarak, kuruma bağlı gemiler başka hatlarda da
yapmaya çalışan bir yük ve insan taşıyan gemisi etkinlik gösteriyorlardı. İstanbul’da da etkinlik gös-
vardı. Gemi, Osmanlı bayrağını taşıyordu; hükü- teren işletmeye ait gemiler için Boğaziçi’nde, Üskü-
metin sağladığı ayrıcalıkla, yabancı kumpanyalara dar hattı açıldı. Bu arada, yabancı kumpanyaların et-
ait gemilerin yanında boy gösteriyordu. Böylece, kinlikleri de sürüyordu. Boğaziçi’nde İngiliz ve Rus
devlet kendine bağlı bir gemiyle, yabancı kum- bandıralı iki yabancı gemi iskeleler arasında yolcu
panyalara karşı bayrağını himaye etmiş oluyordu. taşımaktaydı. 1849 yılında başlayan bu etkinlikler
Gemi, adı geçen İzmir-İstanbul hattında, düzenli üzerine, Fevaid-i Osmaniye İdaresi derhal harekete
seferlerine başlamıştı. Bu hizmetin aksamadan, geçti. ‘Hümapervaz’ adıyla bir gemiyi devreye so-
eksiksiz; niteliğinde bozulma olmadan ve hatta kuldu. Bu gemiyle Boğaziçi’nde yolcu taşınmaya
rekabet şansını artıracak biçimde sürdürebilmesi başlandı. Böylece, İngiliz ve Rus gemileri ile Os-
için, bir şirket kurulması düşüncesi gelişti. Peyk-i manlı bandırası taşıyan Hümapervaz arasında bir re-
Şevket bu şirketin yönetimine verilecek, her türlü kabet başlamıştı. Bu rekabet, 1851 yılına dek sürdü.
idare yetkisi bu şirketin olacaktı. Zamanla bu şir-
ketin yeni gemilere sahip olması ve hat sayısını, Bu tarihte, Osmanlı yönetimi yeni bir açılım
etkinliğini yük ve insan taşıma kapasitesini artır- yapmayı gerekli gördü. Çürük bir kaç gemi ile işe
ması da beklenebilirdi49. başlayan ve önemli başarı gösteremeyen, özellikle
yabancı rekabetine dayanamayan bu yönetim, elin-
Bu amaçla, saraya bağlı Hazine-i Hassa’nın da deki gemileri ve diğer varlığını kimi ayrıcalıkların
desteğiyle Şirket-i Osmaniye kuruldu. Hazine-i da verildiği bir Fransız şirketine devretti. Ancak
Hassa, bir süre sonra adı geçen şirketten ayrıldı; Fransız şirketi de bu işin üstesinden gelememiş ve
çünkü yeni gemiler alınarak, gemi sayısı çoğaltıl- işletme yine Türk yönetimine geri verilmişti
mıştı. Bu gemilerin bir kısmıyla Hazine-i Hassa
Kumpanyası adıyla Şirket-i Osmaniye’nin yanın- Bu hayal kırıklığı, yeni bir atılımı zorunlu kıldı.
da ikinci bir kumpanya etkinliğe geçmiş ve kendi Devlet eliyle yeni bir işletme ve yönetim kuruldu.
gemileriyle seferlere başlamıştı. Daha sonra Meci- Bu işletmenin adı ‘Şirket-i Hayriye’ idi .
51

49 Nejat Gülen, Şanlı Bahriye: Türk Bahriyesinin İkiyüz Yıllık Tarihçesi: 1773-1973, Kostaş yay., İstanbul, 2001.
50 A.g.e., çşt. syf.
51 Eser Tutel, Şirket-i Hayriye, İletişim yay., İstanbul, 2008; Murat Koraltürk, Şirket-i Hayriye, İdo yay., İstanbul, t.y.; Ahmet Güleryüz, Hande Yüce, Şirket-i
Hayriye’nin Boğaziçi Vapurları, İstanbul, 2002.

55
Şirket-i Hayriye, Osmanlı’dan Özellikle Boğaziçi’nin gelişmesin-
Cumhuriyet’e, hatta Cumhuriyet’in de Şirket-i Hayriye’nin etkinlikleri-
çeyrek asırlık dönemini de içine nin ve bu etkinlik nedeniyle oluşan
alacak yaklaşık yüz yıllık bir sü- canlılığın büyük bir rolü bulunmak-
reçte etkinlik göstermiş önemli bir tadır. Şirkete ait gemiler yolcu ta-
denizcilik işletmesidir. şıdıkça, gemilerin uğrak yeri olan
Sultan Abdülmecit’in emriyle, iskelelerin etrafında ekonomik can-
1851 yılında kurulmuştu. Şirke- lanış görüldü. Öyle ki kentin büyü-
tin kurulmasında Sadrazam Reşit düğü alanlar, gemilerin uğrak yönü
Paşa, Keçecizade Fuat Paşa ve olan iskelelerin etrafında yoğunlaş-
tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın bü- mıştı. İskeleye yakın yerlerde var
yük etkisi vardı. İşletme etkinliği- olan köyler büyüdü, ticari etkinlik-
ni 1944 yılına dek sürdürmüştür. leri arttı. Buralar zamanla, İstanbul-
luların uğrak yerleri olan sayfiye
Şirket-i Hayriye’nin işlettiği merkezlerine dönüştüler. Zamanla
gemiler pek çok romana, öyküye, Sultan Abdülmecit
kentin ana merkeziyle olan aralıkta
şiire konu olmuş; sayısız anı kitabında bu işletme- yeni yerleşim ve yapılaşmalar oldu; böylece kent
ye ait gemilerden söz edilmiştir. Şirket ilk kuruldu- yayılıp büyüdü. Bu büyümede, Şirket-i Hayriye’nin
ğunda, yandan çarklı buharlı gemileriyle seferlere büyük bir etkisi bulunuyordu.
başladı. 1903 yılından sonra da pervaneli gemilerle
kent ulaşımında önemli bir rol üstlendi. Şirket hal- Şirket-i Hayriye, gemilerin onarımında kulla-
ka açık, ulusal, anonim bir işletme özelliğine sahip- nılmak üzere kimi fabrikaların yapılmasına da ön
ti. Denizlerde yolcu taşımacılığının en köklü dönü- ayak oldu. Bu fabrikalarda ve doğrudan gemilerde
şüm noktasını bu şirketin kurulması oluşturmuştu. kullandığı malzemelerin çoğunu Avrupa piyasala-
Şirket-i Hayriye tam 93 yıl boyunca hizmet verdi. rından, özellikle de İngiltere’den alıyordu. Buna
Şirkete ait vapurlar, Boğaziçi’nde ve İstanbul’un karşın, yine de belli oranda İstanbul’da gemicilik
belli noktalarında tarifeli seferler yapıyorlardı. alanında sanayinin gelişmesine katkıda bulundu.
Denizcilik alanında etkinlik gösteren yeni şirketle-
1867–1872 yılları arasında Üsküdar-Kabataş rin kurulmasında etkili oldu. Halkı deniz ticaretine
arasında “Suhulet” ve “Sahilbent” adlı arabalı va- özendirdi.
purlar sefere konuldu. Bunlar dünyada ilk kez ör-
neği görülen uygulamalardı. Şirketin iki araba vapurunun dışında on dört
yandan çarklı ve üç istimbotu bulunuyordu. Birinci
Söz konusu şirketin kurulmasıyla ve çalışmasıy- Dünya Savaşı’ndan önce vapur sayısı 39’a yüksel-
la, İstanbul’da kentin alt yapısında, mimarisinde ve mişti. Bu vapurların bir kısmı Birinci Dünya Savaşı
ekonomisinde önemli bir canlanış gözlemlenmiştir. yıllarında batmıştı.

56
Hale ve Seyyale gibi küçük 176 adet gemi bulu-
gemilerin güverteleri sö- nuyordu. Bu vapurların 90
külmüş, bu gemilerde tanesi İdare-i Mahsusa’ya,
pek çok gemi gibi silah 40 tanesi Şirket-i Hayriye’ye
ve cephane taşıma işinde ve 46 tanesi de özel kişi ve
kullanılmıştır. Bazı gemi- firmalara ait bulunuyordu.
lerde de değişiklik yapı- Bunların dışında İstanbul Li-
larak, kentte işleyen diğer man İdaresi’ne bağlı 912 adet
gemilerde kullanılmak yelken gemisi görülmektey-
üzere gereksinimi duyulan di. İdare-i Mahsusa gemileri
kömürü taşımak için yük Karadeniz, Marmara, Ege ve
gemisi haline getirilmiştir. Akdeniz limanlarına seferler
Araba vapurları ve römor- yapmaktaydı. Bunların dışın-
körlerin dışında şirketin da Levanten ağırlıklı, yabancı
elinde büyük küçük on se- vapur kumpanyaları da kapi-
kiz vapuru kalmıştı52. Bu tülasyonlardan elde ettikleri
süreçte, gemicilik etkinliği haklardan yararlanarak, Os-
yalnızca İstanbul’da sınırlı manlı sularında seyr-i sefer
değildi. yapmaktaydılar. Bu acenteler,
Sultan Abdülaziz za- devlet yöneticileri üzerinde
Sultan II.Abdülhamit son derece etkiliydiler.
manında, 1870 yılında
Fevaid-i Osmaniye İda- Osmanlı vapurlarına göre
resi, İdare-i Aziziye adlı çok daha lüks, modern ve kon-
yeni bir kuruma dönüş- forlu vapurlara sahip bulunu-
türüldü. Bu kurumun yö- yorlardı. Osmanlı Devleti’nin
netim kurulunda Bahriye kıyı ve limanlarında düzen-
Nezareti’nden üyeler de li sefer yapma olanağı elde
bulunuyordu. 1872 yı- etmişlerdi. İdare-i Mahsusa
lında idarenin adı İdare-i gemileri yabancı kumpanya-
Mahsusa-iAziziye’ye çev- ların elindeki gemilere göre
rildi. 1878’de, yani Sultan eski ve bakımsızdı. Osmanlı
İkinci Abdülhamit’in sal- Devleti’nin elindeki gemiler
tanatı döneminde, Sultan daha çok kıyı limanları ara-
Aziz’in adı idarenin adın- sında asker taşırken ve ulusal
dan kaldırıldı. Böylece sularda etkinlik gösterirler-
idare, İdare-i Mahsusa ken, yabancı kumpanyaların
adını aldı. Süreç için- elindeki vapurlar uluslar arası
de Asur, Canik, Kemal, sularda seyrediyor, Osmanlı
Marmara, Musul ve Şems limanları ile Avrupa limanları
yolcu gemileri filoya ka- arasında sürekli yük taşıyorlar-
tıldılar. dı. II. Abdülhamit’in saltanatı
Dönem artık, Sultan dönemine rastlayan bu dönem-
II. Abdülhamit dönemiy- de Osmanlı İmparatorluğu’nun
Sultan Abdülaziz
di. Bu dönemde, Osman- muhtelif limanlarına kayıtlı
lı Devleti’nin çeşitli limanlarına kayıtlı büyük büyük küçük 176 adet vapur bulunuyordu.

52 Şirket-i Hayriye, gemilerini yurt dışında inşa ettiriyordu. Yurt dışına olan bu bağımlılık 1929 yılına kadar sürdü. Bu sıralarda alınıp getirilen Üsküdar,
Anadolu Kavağı ve Altınkum adlı vapurlar, şirketin aldığı son vapurlardı. Bu tarihten sonra Kasımpaşa’da kendi tersanesini kurarak, gereksinimi olan gemilerini
kendisi yapmaya başladı.

57
Bu vapurların 90 adedi İdare-i Mahsusa, 40 ve limanlarına düzenli seferler yapma olanağı elde
adedi Şirket-i Hayriye, 46 adedi de özel şirket ve etmişlerdir. Bu firmaların bazıları, Osmanlı Devleti
kişilere aitti. Bunlardan başka İstanbul Limanı’na Birinci Dünya Savaşı’na girerken, kapitülasyonları
kayıtlı 912 adet yelken gemisi vardı. İdare-i Mah- kaldırdığını açıklayınca etkinliklerine son verdiler;
susa gemileri Karadeniz, Marmara, Ege ve Akde- bazıları da sınırlama yoluna gitti.
niz limanlarına seferler yapmakta iken, kapitü- İdare-i Mahsusa adının ömrü de, Sultan II.
lasyonların verdiği haklardan yararlanan, İstanbul
Abdülhamit’in saltanat dönemiyle sınırlı kaldı.
Limanı’nda yabancı vapur kumpanyalarını temsil
1909 yılında idarenin yönetimine son verildi. Onun
eden yabancı uyruklu ve Levantenlerden oluşan
yerine 1910 yılında Osmanlı Seyri Sefain İdaresi
acenteler de vardı:
kuruldu. Osmanlı Seyri Sefain İdaresi yanında, baş-
Osmanlı’nın son döneminde Osmanlı limanla- ka şirketlerin de kurulduğu ve Osmanlı sularında
rında etkinlik gösteren yabancı vapur kumpanyala- etkinlik gösterdiği bilinmektedir. Bunların önemli-
rının en önemlilerinin adları şunlardı: leri Hilal ve İttihat adlı iki ayrı şirkettir. Hilal adlı
Van der Zee, Hayri Araboğlu, P.M. Kurtgis Ege şirket, 1910 yılında kuruldu ve 1928 yılına kadar
Buharlı Vapur Şirketi, Rus Buharlı Gemi ve Ticaret etkinlik gösterdi. İttihat adlı şirket ise, 1913–1918
Kumpanyası, Navgazione Generale Italiana Filo- yılları arasında etkinlikte bulundu.
rio Rubattino, Papayini Line, Mesagerie Maritime, Gerek Osmanlı Seyri Sefain İdaresi ve gerekse
Pake, Fraissinet ve Ortakları Marsilya, Regular- diğer milli şirketlere, yabancı kumpanyalar kar-
Batum, Hıdiviyal Mail Stim Ship… şısında yük ve insan taşıma konularında rekabet
Bu acenteler devlet katında yaptıkları girişim- edecek, onlarla boy ölçüşecek düzeye hiçbir zaman
ler sonucu, temsil ettikleri Avrupalı vapur kum- gelememişlerdir. Ellerindeki gemiler eski, bakım-
panyalarının sahip oldukları modern ve konforlu sız ve gerekli düzenekten yoksun durumda bulu-
vapurlarla bütün Osmanlı İmparatorluğu’nun kıyı nuyordu.

58
Birinci Dünya Savaşı’nda
Yitirilen Deniz Ticaret Gemileri

Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı taşımasında, milli şirketlerin elindeki gemilerden
gibi arka arkaya gelen savaşlar nedeniyle, bu ulu- yararlanma yoluna gidilmişti. Savaş yıllarında,
sal şirketler önemli kayıplara uğradılar. Kayıplar en Karadeniz, Marmara ve Akdeniz, gemilerin sefer
yoğun olarak Birinci Dünya Savaşı’nda görüldü. yapabilmeleri için son derece tehlikeli alanlar ol-
Gerçi savaşta kapitülasyonlar kaldırılmış ve geçici muşlardı. Kimi zaman yerleştirilen mayınlar, kimi
de olsa Türk denizciliği özgür bir ortama kavuşmuş zaman da doğrudan saldırılar nedeniyle, çok sayı-
gibi görünüyordu. Ancak bu yanıltıcı bir görüntüy- da gemi kaybı görüldü. Değişik şirketlerin elinde-
dü. Savaş yıllarında Türklerin elindeki gemilerin ki çok sayıda gemi, düşman gemileri tarafından ya
pek çoğu düşman deniz altıları tarafından batırılmış, batırıldı ya da bu gemilerin bir kısmına el konula-
Türk ticaret filosu sözde özgür bir ortama kavuşmuş rak, alıkonuldu.
olmasına karşın, aldığı bu darbelerle daha da küçül- Birinci Dünya Savaşı’nda en çok gemi yitiren
müştü. I.Dünya Savaşı’ndan önce, Türk ticaret filo-
işletmelerin başında Seyr-i Sefain İdaresi geliyor-
su yaklaşık 130.000 tona ulaşıyordu. Birinci Dünyadu. Bu gemi şirketi, adı geçen savaşta, Türk Deniz-
Savaşı boyunca toplam 63 Türk ticaret gemisi batı-ciler Birliği’nin savaş sonrasında hazırladığı rapor
rıldı. Bunların toplam tonajı 83.600’dü. ve istatistiklere göre büyük ve küçük 28 gemi yitir-
Türk askerleri, pek çok cephede savaşmak zo- miştir. Bu gemilerin adı, tonaj olarak büyüklükleri,
runda kaldılar. Bu savaşlarda, askerin gereksinim batırıldıkları yer ve batırılış tarihleri adı geçen ra-
duyduğu cephane, diğer askeri malzeme ve asker porda şu biçimde belirlenmişti53:

53 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Teşrinisani, 1923, s.24; Birinci Dünya Savaşı’nda deniz harekâtı ve batırılan gemiler için bkz. Kemal Arı, Birinci
Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur. ATASE Bşk. yay., Ankara, 2007, çşt. syf: yine bkz. Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi-Deniz Harekatı, VII, Gnkur. Harp
Tarihi Dairesi Resmi yay., Ankara, 1976.

59
60
Geminin Adı Tonajı Batırıldığı Yer Batırılış
Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Hü-
Tarihi kümeti Seyr-i Sefain ve Şirket-i Hayriye’nin yanı
Bezmialem 4040 Karadeniz 1914
Bahr-ı Ahmer 3603 Karadeniz 1914 sıra diğer milli şirketlerden malzeme ve personel ta-
Mithat Paşa 4458 Karadeniz 1914
Nilüfer 1088 Karadeniz 1914 şımada yararlanmak istemişti. Hilal, İttihad-ı Seyri
Seyhun 3003 Karadeniz 1914
Neva 1257 Karadeniz 1914 Sefain, Pandalı Biraderler, Gümüşyan, Adalar gibi
Yeşilrmak 1591 Karadeniz 1915
Kızılırmak 1945 Karadeniz 1915 şirketler hükümetin isteği üzerine bu taşıma işinde
Halep
Biga
3684
784
Akbaş
Mudanya
1915
1915
yer aldılar. Bu şirketlere ait gemilerin de battığı ve
Plevne 1454 Şarköy 1915 kayıplar verdikleri biliniyordu. Hilal şirketinin beş
Edremit 414 Erdek 1915
Kozlu 358 Çanakkale 1915 gemisi vardı. Bunların en önemlisi 1.500 tonluk
Samsun
İstanbul (Yat)
48
170
Karadeniz
Karadeniz
1915
1915
Hilal adlı gemiydi. Bu gemi, cumhuriyet dönemi-
Darıca 45 Marmara 1915 ne kadar hizmet vermiştir. Diğer dört gemisi ise,
Kumkapı 60 Marmara 1915
Mersin 195 Karadeniz 1914 Birinci Dünya Savaşı sırasında batırılmıştı. İttihat
Zafer
Tuzla
160
73
Haydarpaşa
Çanakkale
1915
1915 Şirketi’nin ise biri yük, diğeri yolcu olmak üzere
Şahin
Nilüfer
142
209
Karadeniz
Karadeniz
1915
1915
iki gemisi bulunuyordu. Yolcu gemisi, aynı savaşta
Tunca
Timsah
200
117
Haliç
Çanakkale
1915
1915
Ruslar tarafından Karadeniz’de batırılmıştı55.
Zonguldak 560 Karadeniz’de
batmış, sonradan
Birinci Dünya Savaşı, Türklerin yenilgisiyle
yüzdürülmüştür sonuçlandı. Mütareke döneminde İstanbul Liman
Ereğli 1600 Karadenizde İdaresi, İngilizlerin denetimine geçti. Liman İda-
batmış sonradan
yüzdürülmüştür resi, İngilizlerin yönlendirmesinin etkisinde, son
Dafni 723 Karadeniz 1915
derece zor koşullar altında çalışmak zorunda kal-
Karadeniz 5012 Bombay’da İngilizler
tarafindan el dı56. Yabancılar her alana müdahale
konumuştur etmekten geri kalmıyorlardı.
TOPLAM 30968
Ton Bu karışık ve başıbozuk
ortamdan Türk ticaret fi-
Birinci Dünya Savaşı’nda Seyri losu da etkilendi. Müt-
Sefain’den sonra en çok kayıp ve- tefik ülkeler, tam bir
ren şirket ise Şirket-i Hayriye idi. kıskaç altına aldıkları
Seyri Sefain, 5000’e yakın tonajı Osmanlı Hükümeti’nin
olan gemiler yitirmiş olmasına kar- her alanda egemenliğine
şın, Şirket-i Hayriye’nin yitirmiş ol- müdahale etmekten geri
duğu gemiler, daha küçük çaplı gemilerdi. kalmıyorlardı. Zaten, bırakış-
Bu şirket, Marmara Denizi’nde askeri taşımacı- ma hükümleri gereğince, Türk ter-
lık için gemilerinin bir kısmını ayırmıştı. Marmara sanelerine el konulmuş, savaş gemileri devre dışı
denizinde askeri malzeme, mühimmat ve personel bırakılıp, yabancıların denetimine verilmişti. Aynı
taşıyan gemiler daha küçük boyutlardaydılar. uygulamalar büyük ölçüde ticaret gemileri için de
Şirket-i Hayriye’nin yitirmiş olduğu gemilerin geçerliydi. Bu nedenle bırakışma döneminde Türk
tonajı ve yitiriliş yerleri şöyledir54: ticaret gemilerinin etkin olanlarının sayısı bırakış-
Vapurun Tonaj Yitiriliş Yeri
ma yıllarında gittikçe azaldı. Düzensiz, karışık bir
Adı (No) dönem başlamıştı. Türk ticaret gemilerinin 1922
34
38
137
134
Şile önünde
Romanya’da kalmıştır
yılında toplam tonajı 16.582’ye kadar geriledi57.
39
40
184
184
Karadeniz’de
Marmara Denizinde
Bu dönemde, Türk deniz taşıma filosu tam bir
41 141 Karadeniz’de baskı altındaydı. İtilaf Devletleri’nin denetiminde
43 154 Karadeniz’de
44 154 Karadeniz’de denizcilikle ilgili kurumlar son derece zor günler
45 184 Karadeniz Ereğlisi’nde
46 184 İğneada’da geçirdi.
49 187 Harab olmuştur
50 187 Harab olmuştur
61 213 Karadeniz’de Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan gemicilik mi-
62 213 Tekfur Dağında
rası, ana çizgileriyle böyleydi.

54 A.g.m., s.24.
55 A.g.m., s.24.
56 A.g.m., s.24.
57 A.g.m., s.24.

61
Yeni Türkiye’de Deniz Ticaret
Filosu’nun Genel Durumu
Türkiye’de deniz ticaret filosunun gelişmesi yö- yışı önemli bir sorundu. Demiryolları ağırlıklı olarak
nünde çabalar Cumhuriyet’ten önce, Osmanlı Devleti yabancıların elindeydi. Üstelik lokomotifler yeterli
zamanında görüldü. Osmanlı Devleti’nde Selanik ve değildi. Deniz ticaret filoları yeterince güçlü değil-
İstanbul gibi önemli liman kentlerinin yanında, İzmir di. Kurumsallaşmış bir denizcilik semktörü yoktu.
de oldukça önemli bir liman kenti görünümündeydi. Dünyaya açılan bir ekonomi yaratma arzusu vardı.
Türk-Alman ilişkilerine dek, daha çok İngiltere yön- O dönem Türkiye’si için bu hedeflere ulaşmak, ol-
lendirmeli bir denizcilik anlayışı olmasına karşın, Al- dukça zor görünüyordu... Bu dönemde Osmanlı’dan
manların Türkiye’ye yaklaşmasıyla, denizcilik ala- ayrı bir zihniyetin ülke yazgısına el koyduğunu
nında yeni açılımlar söz konusu oldu. da özellikle vurgulamak gerekir.
Alman İmparatoru II. Wilhelm iki kez Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, deniz ti-
Osmanlı Devleti’ne geldi. Türkiye’den caret ve filosunun gelişimi yönünde
de Almanya’ya resmi ziyaretler yapıl- en önemli işlevi Seyri Sefain İdaresi
mıştı. Bu ziyaretlerle ve izlenen Al- üstlendi. Bu kurum, devletin gereksi-
man yanlısı politikalarla Türk-Alman nimi olan gemilerin inşasını ve işlet-
yakınlaşması yönünde önemli adımlar me görevini üzerine almıştı. Osmanlı
atıldı. II. Abdülhamit döneminde baş- döneminde Osmanlı Seyri Sefain İda-
layan Osmanlı-Alman yakınlaşması, resi olan kurumun adı, 1923 yılında
İttihat ve Terakki döneminde de sür- çıkarılan bir sayılı yasayla, Türkiye
dü. Bu politika Osmanlı Devleti’nin Seyri Sefain İdaresi oldu59. Yasa hem
bir sömürgecilik savaşı olan I. Dünya kurumun adını değiştirmeyi hem de
Savaşı’na Almanların yanında girme- kurumu daha bağımsız bir yapıya ka-
sine yol açtı. Almanlardan alınan yeni vuşturmayı amaçlıyordu. Kurumun
gemilerle ve bu ülkenin yönlendirme- sınırlı olanakları, ona yüklenen ağır
siyle, denizciliğe yeni bir biçim verilmeye çalışıldı. yükü kaldırabilmesi için yeterli değildi. Kurum yeni
Bazı limanlar elden geçirildi, kapasiteleri yükseltil- kaynaklara kavuşmalıydı60. Ülkede Seyr-i Sefain
di. Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında, Türk Deniz İdaresi’nin yanında, yukarda da belirtildiği gibi, özel
Ticaret Filosu 130.000 tona ulaşmıştı. Bu filo savaş kurumlara ait gemiler de bulunuyordu. Osmanlı dö-
yıllarında önemli kayıplara uğramış, Cumhuriyet neminde, özel gemi işletmeciliği fazla teşvik görme-
Türkiyesi’ne ancak, ufak gemilerle birlikte ve İngi- mişti. Özel sermayeli işletmelerin gemi yapımı, ona-
lizlerin elinden kurtarılanlarla 35.000 tonluk bir filo rımı ve işletilmesinin önemi açıktı. 23 Mayıs 1927
aktarılabilmişti58. tarihinde çıkarılan bir yasa ile Devlet Demiryolları
Üç tarafı denizlerle çevrili olan bir ülke için, deniz ve Limanları İdare-i Umumiyesi adlı bir genel mü-
filosu yönünden bu oranı yeterli görmek kuşkusuz dürlük oluşturuldu. Bu işlerle ilgilenme görevi, Na-
olanaksızdır. Ayrıca kabotaj hakkının elde edilmesi- fıa Vekâleti’ne ait bu kuruma verildi .
61

ne dek, bu alandaki etkinliklerde yabancı işletmeci- O dönemde, Türk Vapurcular Birliği’ne bağlı ola-
lerin önemli bir yeri vardı. Cumhuriyet döneminde rak etkinlik gösteren işletmelerden en büyük pay, Sey-
Türkiye sınırlı olanaklarına karşın, olabildiğince ula- ri Sefain İdaresi’ne aitti. İstanbul Ticaret ve Sanayi
şım politikalarına önem vermeye çalışıyordu. Yolla- Odası’nın verilerine göre, Türkiye’de bulunan gemi
rın olmayışı, yeterli kapasitede limanların bulunma- işletmelerinin adları ve kapasiteleri şöyleydi62:

58 Umut Karabulut, Ticari Açıdan İzmir Limanı 1923–1929, Dokuz Eylül 60 Memduh Yasa, a.g.e., s.35; ayrıca bkz. Umut Karabulut, a.g.e., s.35.
Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü (Yayınlanmamış 61 A.g.e., s.35.
Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2003, s.34. 62 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, (Teşrinisani, 1923), s.24.
59 Memduh Yasa, a.g.e., s.276; ayrıca bkz. Umut Karabulut, a.g.e., s.35.

62
Kumpanyanın İsmi Tonu Gemi ve diğer taşıtlar
Seyri Sefain İdaresi’nin limanda çalışan küçük
Seyr-i Sefain İdaresi 32.968 28 vapurlarından ayrı olarak, posta vapurları ve bü-
Şirket-i Hayriye
Hilal Kumpanyası
2.226
2.846
13
6
yüklükleri şöyleydi65:
Gümüşyan Kumpanyası 4.523 4
İttihad-ı Seyri Sefain Vapurun İsmi Yapım Tarihi R. Tonajı(?) Yükleme Tonajı
1940 2
Kumpanyası
Diğer Vapurlar 11.293 63 Gül Cemal 1874 2991 5071
Römorkörler, motorlu Akdeniz 1890 3127 5006
3270 48 Reşid Paşa 1901 2487 4458
taşıtlar
Kızılırmak 1898 1250 4300
Yelkenliler ve Mavna 5.500 200 Şam 1886 3333 3630
Toplam Vapur 63516 164 Giresun 1887 1880 3056
Toplam yelkenli 5500 200 Ümid 1869 956 1563
Toplam 69016 364 Gülcemal 1886 598 1309
Bahr-ı Cedid 1893 895 1316
Altay 1893 395 866
Gelibolu 1867 175 382
Bandırma 1887 194 279
Türk Vapurcular Birliği, İstanbul Liman İnebolu Tamirdedir 120 240
Nimet 1887 138 233
İdaresi’nden ayrı olarak bir araştırma yaptı. Türk Ereğli 1900 47 176
Deniz Ticaret Filosu’nun 1 Ekim 1923 tarihi itiba- Toplam 14 (Vapur) 18.626 31.925

riyle durumu şöyle:

Genel Taşıtlar (Gemiler Tonajı


ve diğerleri) Seyr-i Sefain İdaresi, elindeki vapurlara bakıldı-
ğında, diğer şirketlerden çok daha güçlüydü. Daha
Seyr-i Sefain 35 37.494 büyük ve güçlü gemilere sahipti. Ancak, ne yazık
Şirket-i Hayriye 27 4.215
ki, Türkiye’nin gereksinmelerine gerek vapurları-
Haliç Şirketi 16 1.397
nın azlığı ve gerekse elindeki vapurların da önemli
Değişik kumpanya ve
kişilere ait gemiler
48 30.242
bir kısmının oldukça eski olması nedeniyle, yine de
İstimbot ve römorkör 123 1.200 şirket için “mükemmel” bir durumda denemezdi.
Motorlu deniz taşıtları 190 3.500 Yönetim, durumunu düzeltmek ve geliştirmek ve
bunun için de yeni gemiler almak için çırpınıp du-
ruyordu66.
Türk Vapurcular Birliği, hazırladığı bu raporun Seyri Sefain Yönetimi’nin Liman içi taşımacı-
yanına, “Yunanlılar tarafından müsadere edilen lıkta kullandığı gemiler de şunlardı:
Kırım vapuru hariçtir” notunu da düşmüştü63. Gö-
rülen o ki, Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin Vapurun İsmi Tonu
yaptığı gibi Yunanlılar’da Türk gemilerine el koy- Yakacık 210
Basra 434
muşlardı. Bağdat 434
Halep 434
Cumhuriyet’in ilan edilmesinin hemen sonra- Fenerbahçe 286
sında, Türk deniz ticareti taşıma filosunun genel Haydarpaşa
İhsan
285
375
durumunu gösteren bu tablodan da anlaşılaca- Neveser
Anadolu
375
160
ğı gibi; var olan işletmelerin içinde en önemlisi, Kalamış
Ergan
342
124
devlet sermayesi ile kurulmuş olan Seyr-i Sefain Maltepe 275
Pendik 275
İdaresi idi. Bu idare tek başına, diğer işletmelere Kınalı Ada 275
Moda 337
ve kişilere ait gemilerden daha fazla gemiye sa- Burgaz 337
Kadıköy 337
hipti. Türk sancağı taşıyan gemilerin en büyükleri İntibah(Römorkör) 83
bu işletmenin elinde bulunuyordu. Türk Vapurcu- Alemdar(Kurtarıcı)
Gayret(Römorkör)
92
25
lar Birliği, hazırlamış olduğu raporunda bu idare Yüzbaşı Murad Bey 74
Toplam 5.569 ton toplamında 21 gemi
için; “Mezkûr idarenin elinde, Türk sancağını ha-
mil olan vapurların en büyükleri mevcuttur. İda-
re büyük kabotaj yapmaya muktedir beheri 3.000 Seyri Sefain’in elinde bulunan ve liman içi taşı-
tondan fazla 6 vapura maliktir ki diğer kumpanya- macılığında kullanılan gemilerin büyük çoğunluğu,
ların hiç birinde bu vapurlar yoktur” diyordu64. büyük gemiler gibi eski değil, yeniydi.

63 A.g.m., s.25. 65 A.g.m., s.25.


64 A.g.m., s.25. 66 A.g.m., s.25.

63
Basra sistemiyle yapılanlar 1904’te, Moda sis- ko, Societe İtalyana Enterkontinantal Nakliyat.
temiyle yapılanlar 1912’de, Maltepe sistemiyle ya- Alman Şirketleri: Deutsche Orient Linee, De-
pılanlar ise 1915’te inşa edilmişlerdi. Diğerleri de utsche Levant Linee.
1883 ile 1911 senesi arasında yapılmışlardı67.
Amerikan Şirketi: Eksport İstimşip, Korpereşın.
Diğer önemli idare olan Şirket-i Hayriye’nin
gemileri ise ancak boğaz ve limanda yolcu taşıya- İsveç Şirketi: Yeder Yaksiye Belaget, Bernings
bilecek küçük vapurlardan oluşuyordu68. ok Dikteri Aksie.

Henüz daha kabotaj uygulamasına geçilemediği Danimarka Şirketi: Aksie Elskabet em. Z. Si-
için bu Türk işletmelerin yanı sıra, yabancı işlet- viçers Bergnins”.
meler de Türkiye limanlarında etkinlikte buluna- Yunan Şirketi: Yunan Milli.
biliyorlardı. Cumhuriyetin kurulduğu yıl faaliyet
Romanya Şirketi: Servis Maritim de Lota Rumen.
gösteren yabancı denizcilik şirketleri ile yükleme,
boşaltma ve liman hizmetleri veren yabancı şirket- Sırp–Hırvat Şirketi: Brdorsko Dyoniko Drostov.
ler ise şunlardı69: Bulgar Şirketi: Sosiete Kommosiyal de Navi-
gasyon.

Kılavuzluk, yükleme, boşaltma ve liman


hizmetleri yapan yabancı şirketler ise şunlardı:

İngiliz Şirketi: Mon İstimşip.


İsveç Şirketi: Bernings ok Dikteri Aksie.
Danimarka Şirketi: Aksie Elskabet em. Z.
Siviçers Bergnins.

Bu işletmelerin dönemin basınında yaptık-


ları seferler için sık sık acentaları aracılığıyla
verdikleri ilanlar yer alıyordu. Nereye gidiyor-
İngiliz Şirketleri: Ellerman Lines, Byron Ste- lar, nereden geliyorlar; ne zaman, nereye kalkacak-
amship Co. (Bayron Steamship Company), (Yunan lar; hangi limanlara uğrayacaklar; bunları bir bir
asıllı B:D.), Ellerman’s Wilson Line Ltd (Elermana dönemin basınında yer alan duyurularda görmek
Vilsen Layn) (Wilson Line 1917’de Ellerman Line olanaklıdır. Romanya kökenli Maritim Kumpan-
tarafından satın alınarak bu isimde Ellerman Line yası için örneğin, onun yurt dışı seferlerinden biri-
firmasından bağımsız olarak çalışmıştır), Hidivial ni anlatan bir gazete ilanında şunlar deniliyordu:
Meyl İstimşip, Messageries Maritimes (Mesaeri “Kumandan Kiyo’nun tahtı kumandasında olup
Maritim), Volter Siger e Kampeni, Mon İstimşip. 14 Teşrin-i Evvel saat sekizde Beyrut ile Vati’den
Fransız Şirketleri: Conston Layn, Kompani muvasalantına intizar olunan Piyer Loti yolcu va-
Nasyonel Belj, Kompani Marseyez de Navigasyon. puru 16 Teşrin-i Evvel saat sekizde İzmir, Pire, Na-
poli, Malta ve Marsilya’ya müteveccihen hareket
İtalyan Şirketleri: Adriya Bahri Seyri Sefain,
edecektir70.”
Lloyd Triestino (Loyit Triestino), Pulya, San Mar-

67 A.g.m., s.25.
68 A.g.m., s.25.
69 M. Ziya Lütfi, İzmir Mıntıkası Ticaret ve İktisadiyatı, İtimat Matbaası, İzmir, 1929; Bülent Durgun, Atatürk Dönemi’nde İzmir Ekonomisi, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 2005, s.174-175; Alptekin Müderrisoğlu, Cumhuriyetin Kurulduğu
Yıl Türkiye Ekonomisi, T.C. Ziraat Bankası yay., Ankara, 1998, s.199; Tevfik Çavdar, “Mütareke ve Milli Mücadele Döneminde Osmanlı Ekonomisi ve İzmir”,
1885–1985 Türk Ekonomisinin 100 Yılı ve İzmir ve İzmir Ticaret Odası Sempozyumu, 21–23 Kasım 1985, s. 137; Şevket Süreyya Aydemir, Cihan İktisadiyatında
Türkiye, s.147.
70 İleri, 14 Ekim 1924.

64
65
66
67
İzmir Çarşısı

68
Cumhuriyetin İlk Yıllarında İzmir
ve Yakın Çevresi’nde Deniz Ticareti

İzmir, tarihin en eski yerleşim yerlerinden birisi- ile verilmişti. Liman işletmesinden elde edilen
dir. Bu özelliği yanında, denizcilik ve deniz ticare- kâr, yabancılara ait olacaktı. Ancak, Osmanlı
ti açısından da adını duyurmuş bir kenttir. En belir- savaş ve mühimmat gemileri vergiden muaf tu-
gin özelliği, bir liman kenti olmasıdır. Her zaman tuluyordu. Amaç Kasaba ve Aydın Demiryolları-
bir liman ve rıhtıma sahip olmuş bu tarihi kentte, nın rıhtımla buluşmasını sağlamaktı. Bunun için
19. yüzyılda bir yandan demiryollarının gelişmesi, bir rıhtım şirketi kuruluyordu. Bu şirket, petrol,
bir yandan da eski rıhtıma büyük gemilerin yanaşa- gaz ile ispirto muhafazası amacıyla mağazalar
maması nedeniyle, yeni bir rıhtım yapılması gerek- oluşturma ve inşa etme ayrıcalığını alıyordu.
sinimi doğmuştu. Büyük buharlı gemiler, limana Rıhtım şirketi, petrol; gaz ile ispirto muhafaza
yanaşmakta güçlük çekiyor ve yükleme hizmetleri amaçlı mağazalar yapma ve bunları işletme im-
sağlıklı biçimde yapılamıyordu. Bu nedenle, 1867 tiyazı alıyordu. Bunun için gerekli vergi için bir
yılında, Osmanlı Hükümeti adına Ticaret Nezareti düzenleme yapılacaktı. Bu mağazalar iki sene
ile diğer tarafta yabancı kumpanyalar adına Mösyö içinde yapılacak, deniz kenarında, mevcut arazi
Jan Şarno, Alfred Berger ve Jorc Guaracino arasın- üzerinde ya da denizden kazanılacak arazi üze-
da imtiyaz sözleşmesi yapılmış ve 27 Kasım 1867 rinde yapılacaktır71.
tarihinde İzmir’de bir rıhtım yapılmak üzere hazır- Rıhtımın yapımı on yıl kadar sürdü. 1875 yılında
lanan sözleşme imzalanmıştı. Sultan Abdülaziz İzmir Limanı’nın yapım ve işlet-
Söz konusu kişilerin adını taşıyan firmalardan me ayrıcalığını Fransız Şirketi M. Gifre’ye verdi.
oluşturulacak ortak kumpanyaya, otuz yıl sürey- 1877 yılında Pasaport-Konak rıhtımı ile mendire-
le liman işletme imtiyazı/ayrıcalığı bu sözleşme ğin yapımı tamamlandı.
71 Rıhtım Sözleşmesinin tamamı: BCA, 230/130.16.7.

69
Gifre Şirketi, 1877–1919 yılları arasında, liman 15 Mayıs 1919’da İzmir, Yunanlılar tarafından
işletme görevini yürüttü. Kentin coğrafi durumu ve işgal edildiğinde, Şirket-i Hamidiye feshedildi. İş-
gelişmesi nedeniyle yolcu taşımacılığı yapabilmek letme imtiyazı tekrar Gifre Şirketi’ne verildi. Gifre
için 1884 yılında kentte, Türk ve Ermeni hissedar- Şirketi gemilerin bir kısmının ismini değiştirmiş
lar tarafından Şirket-i Hamidiye adıyla bir şirket ve Turan-Bayraklı arasında bir tersane kurmuştur.
kuruldu. Bu şirket Karşıyaka, Alaybey, Osman- Bu arada filoya bazı yeni gemiler ilave edilerek,
zade, Turan, Bayraklı, Pasaport, Konak, Karataş, İzmir’in sayfiye yerlerinden olan Urla, Foça ve
Salhane, Hastane, Karantina, Göztepe, Reşadiye Dikili’ye gemi işletmeye başladı. 9 Eylül 1922’de
(Güzelyalı) gemi iskelelerini yaparak, bu iskeleler İzmir’in Yunanlılar tarafından kurtuluşunu izleyen
arasında gemiler işletti. Bunların belli başlıları Gi- dönemde, liman işletmesi millileştirildi. Bir hükü-
rit, Terakki, Gülbahçe, Hürriyet, Musavat, İstanbul, met kararnamesi ile Urla ile Foça arasında gemi iş-
Güzel İzmir ve Karşıyaka gemileriydi. letme ayrıcalığını Uşakizade Muammer Bey aldı.
İtalya’nın Ansaldo tezgâhlarında yapılan Uşak adlı

1923 YILINDA İZMİR LİMANI KAYIK TARİFESİ:

Ücreti Nakliye Mevzuat


Eşya Cinsi
Kuruş Para Cinsi
50 Balyası Halı
30 “ Pamuk
150 Tanesi Pirinç, kahve, Şeker, susam, palamut
150 “ İncir, üzüm gibi çuval eşyası
150 “ Tütün
150 “ Meyankökü
25 Kasası Kibrit
30 Verili Zeytinyağı
7 20 Sandığı Gaz
7 20 Sepeti Yaş üzüm, şeftali ve meyve
(KAYNAK1923 Senesi İzmir Vilayeti İstatistiği, II, s. 270)

70
gemi de mevcut filoya bu dönemde katıldı. 5 Ağus- len diğer ülkelerle kıyaslandığında, deniz taşımacı-
tos 1925 tarihinde Körfez İşleri İnhisarı, Türk Ano- lığı ve ticareti açısından önemli bir yere gelebilmiş
nim Şirketi tarafından rıhtımda İzmir ve çevresinde değildi. Yabancı kumpanyaların elinde bulunan yet-
gemi işletme imtiyazı satın alındı. Bu yeni dönem- ki ve imtiyazlar, yerli denizcilik faaliyetlerinin ve
de Alaybey, Dikili ve Osmanzade iskeleleri hizmet- sanayinin gelişmesine engel olmuştu. Yine de var
ten kaldırıldı; bunların yerine Uzunada, Mordoğan olan boyut, uzun bir tarihsel sürecin sonucu olarak
ve Karaburun İskeleleri inşa edildi. karşımıza çıkmıştı. Tartışmasız biçimde, İstanbul li-
Osmanlı Dönemi’nde Rıhtım’ın yapılışı, kente man etkinlikleri, deniz ticareti, gemilerin uğrak yeri
yeni bir nefes aldırdı. Osmanlı üretebildiği malla- olması açısından, Osmanlı limanlarının en önem-
rını deniz ötesindeki ülkelere deniz yoluyla ihraç lisiydi. Modern limanın yapımından sonra İzmir
ediyordu. Yine yabancı limanlardan Osmanlı top- Limanı zaman zaman İstanbul Limanı’nı geride bı-
raklarına gemiler dolusu yük getiriliyor ve satılı- raktı. Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda da bu özel-
yordu. Bu ticari hareketlilikte İzmir Limanı’nın liği sürüyordu73. Kent, kıtaların ve büyük denizlerin
ayrı bir yeri ve önemi vardı. Liman aracılığıyla kesiştiği bir noktada bulunuyordu. Gücünü ağırlık-
elde edilen kazanç, gerek İzmir’in ve gerekse lı olarak, coğrafik özelliklerinden alıyordu. Bunun
yakın çevresinin eko-
nomik yönden diğer
Anadolu kentlerine
göre canlanmasına
neden oluyordu. Bu
yönü tarih boyunca
görülen bir özellikti.
19. yüzyılın sonların-
da yapımı tamamla-
nan limandan önceki
dönemlerde de kimi
zaman geriye gidişler
olmasına karşın bu
deniz ticaretinin en
canlı olduğu yerleşim
yerlerinden birisiydi.
Liman, İzmir’in ve
çevresindeki kentle-
rin ürettiklerinin yurt
dışına ithal merkeziydi. Osmanlı’nın Ege kıyıla- yanı sıra Osmanlı ülkesinin başkenti olmasından
rında bulunan iskele ve limanları arasında en bü- dolayı, önemli bir ayrıcalığa sahipti74.
yük olanıydı. İstanbul’dan sonra en büyük liman, İstanbul’un hemen ardından, İzmir ve Mersin
İzmir’e aitti. Bu nedenle, İzmir’in Helenistik dö- gibi limanlar geliyordu. İzmir Limanı’nın yapımıy-
nemden buyana tarihini ele alan yapıtların pek la birlikte, deniz ticareti açısından İzmir kenti, par-
çoğunda, kentin ekonomik hareketliliğine vurgu layan bir yıldız haline gelmişti. Bu, doğrudan doğ-
yapılmaktadır72. ruya İzmir ve yakın yerlerinin ürettiği deniz ticareti
Daha önce de değinildiği gibi, Türkiye 20. yüz- yapmada75 birinci derecede önceliği olan ürünlerle
yılın başlarında, Trans-Atlantik taşımacılık yapabi- ilgiliydi .

72 Genel bir çalışma için bkz. M. Ziya Lütfi, İzmir Mıntıkası Ticaret ve İktisadiyatı, İtimat Matbaası, İzmir, 1929.
73 Bu konuyla ilgili şu yapıta bakılabilir: Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul İktisat Komisyonu Tarafından Tanzim Edilen Rapor (26 Kanun-ı Sani
1340–26 Teşrin-i Sani (1924), (Osmanlıca’dan çev. Aynur Karayılmazlar, Sadeleştiren. Ekrem Karayılmazlar, İstanbul Ticaret Odası yay., İstanbul, 2006,
s.114-161.
74 A.g.e., çşt. syf.
75 “İzmir Liman Şirketi İzmir için lazım bir müessese-i iktisadiyedir. İstanbul Liman Şirketi ile mukayesesi doğru değildir; zira İstanbul Limanı şeraiti hayatiyesi,
bir takım hususiyetleriyle İzmir’e benzemez. İzmir için fena olan bir teşekkülün, İzmir için de fena olması iktiza etmez. Şu kadar ki bu milli müessese şirketçiliğin
emrettiği siyaset değil, mıntıka ticareti umumiyesinin icabettirdiği siyasetle idare edilmelidir”: Bkz. M. Ziya Lütfi, a.g.e., s.185-186.

71
Çöküş’ten Yükselişe:
İzmir Limanı’nın Etkinlikleri;
Büyük Yangın ve Yeniden Toparlanış
19. Yüzyılın ortalarına doğru, ihraç malları açı- gemilerin giriş ve çıkışına yasaklandı. Pek çok ürü-
sından Türkiye’nin üretim profilinde önemli değiş- nün dış satımı yasaklandı. Vali Rahmi Bey, kentin
meler yaşandı. Sanayi Devrimi sonrasında, İzmir güvenliği açısından şiddetli önlemler almak zo-
ve Çevresi Avrupa’da sanayi için gereksinim du- runda kaldı. Böylece ekonomik etkinlikler azaldı.
yulan pamuk başta olmak üzere, pek çok hammad- Rıhtımda kılavuzluk, yükleme, aktarma, indirme,
denin üretildiği coğrafik bir mekân halini aldı. İn- su nakliyatı ve dalgıçlık gibi işleri de yabancı acen-
cir, üzüm, pamuk, palamut başta olmak üzere, pek teler yürütmekteydi.
çok tarım ürünü İzmir Limanı üzerinden Avrupa’ya Ege Bölgesi’nde ağırlıklı biçimde üzüm, incir, pa-
taşınıyordu. İzmir, üretilen bu ürünlerin Avrupa li- muk, zeytin, zeytinyağı, tütün, meyan kökü, palamut
manlarına yabancı kumpanyalar aracılığıyla akta- ve afyon üretiliyordu. Bunun dışında buğday, arpa,
rılmasında önemli bir liman kenti konumuna yük- darı, susam gibi geleneksel tarım ürünleriyle, gele-
selmişti. Cumhuriyet Dönemi’nde kesinti yaratan neksel el tezgâhlarında dokunan dokuma ürünleri
evreler dışında, bu özellik hep var oldu. Örneğin; de üretilmekteydi. Halıcılık gelişmiş bir üretim türü
Birinci Dünya Savaşı’nda İzmir Limanı yabancı

72
olarak kentte görülmekteydi. Son yüzyılda, özellikle saklanması; yüklenmesi, hatta ticaretinin yapılması
pamuk, palamut, tütün ve afyon, ağırlığını gittikçe ar- için yeni ticarethanelerin ve mağazaların açılması,
tıran bir ürünler olarak karşımıza çıkmaktaydı. Özel- giderek bir borsa kurulması gereksinimi de yaratı-
likle pamuk üretimi son derece önemliydi. Ankara’da yordu. Bu etkinlikler ise, sermayenin belli ellerde
üretilen tiftik yapağı ve soft gibi değerli ürüler İzmir toplanmasında etkili oluyor, geleneksel temelli bir
Limanı’ndan taşınıyordu. İzmir Limanı’nda yoğun milli kapitalist kesimin yaratılma sürecini hızlandı-
bir ticari hareketlilik vardı. Bunun nedeni, Avrupa rıyordu. Bu kapitalist oluşumsa, ağırlıklı biçimde
sanayinin temeli olan fabrikaların, üretimlerinde Batı’ya bağımlı bir özellik gösteriyordu. Kısacası,
hammadde olarak gereksinim duydukları bu ürünleri Osmanlı’dan cumhuriyete uzayan süreçte, ekonomi
kolay biçimde elde etmeleriydi. tarımsal bir yapıya sahipti. Üretim ağırlıklı biçim-
Osmanlı ülkesi, Batı sanayiinin ürettiği mallar de tarım ürünleri olarak yapılıyor, ticaret ve sınırlı
için, kapitülasyonlar aracılığıyla, batı sanayi için geleneksel sanayi ise, tarımsal ürünlere dayanan bir
bir açık pazar halini almakla birlikte, bu olumsuzlu- nitelik gösteriyordu. Türkiye böyle bir ekonomik
ğun bir yan etkisi olarak, bu ürünlerin üretilmesinde miras almıştı. 1927 yılında yapılan sayıma göre,
önemli bir canlılık yaşanmıştı. Bu, göreceli olarak, İzmir’de 55.002 çiftçi ailesi bulunuyordu. Bu yakla-
refahı artıran bir süreçti. Bu ekonomik canlanış, top- şık 240.000 kişiye denk gelen bir nüfusu kapsamak-
rak mülkiyetini elinde bulunduran kesimler arasında, taydı. Dolayısıyla, yalnız İzmir kentinde, bu sayıda
gözle görülür bir sınıf ayırımı da yaratmaya başla- insan, tarımsal üretimden geçimini sağlamaktay-
mıştı. Ticaret, ister istemez bu gelişmelerin etkisiyle dı76. 1928 yılına ilişkin gözlemlerin ve saptamaların
canlanıyordu. Konu yalnız liman yapımı ve gemile- yer aldığı bir yapıtta, İzmir Limanı’ndan yıl içinde
rin gidiş gelişi ile sınırlı kalmıyordu. Yeni depolar 252.800 ton mal gemilerden indirilmiş; 207.900 ton
yapılıyor, limanlara yığılan ürünlerin paketlenmesi, mal da yüklenmişti.77

76 İzmir Vilayeti 1930–1931 İstatistik Yıllığı, İzmir Vilayeti İstatistik Müdürlüğü, Marifet Matbaası, İzmir, 1931, s. 140; ayrıca, bkz. Bülent Durgun,
a.g.e., s.52-98.
77 M. Ziya Lütfi, a.g.e., s.186.

73
Ardı ardına yaşanan savaşlar ve her bir sava- de görülüyordu. Anadolu Rumlarının Türkiye’den
şın sonrasında yaşanan nüfus hareketlenmeleri bu ayrılmasının hemen ardından, yoğun bir ekonomik
ekonomik canlılığa önemli bir darbe vurdu. Bu boşluk yaşandı. Bundan liman hizmetleri ve deniz
savaşlar sonrasında ortaya çıkan göçler, önemli ticaret taşımacılığı da yoğun olarak etkilendi. En
tarım üretimi kayıplarına neden olmuştu. Cumhu- başta üretici bir kitlenin, hem de özellikle kent ya-
riyet yönetiminin devraldığı miras, bu açıdan hiç şamı içinde ara iş kollarında etkin olan bir nüfusun
de iç açıcı bir durum göstermiyordu. Buna karşın, ülkeden ayrılıp gitmesiyle yoğun bir üretim kaybı
savaşın yok edici ve yıkıcı niteliklerinin olumsuz yaşanmıştı79.
izleri, en canlı ve en somut biçimde, bu kentte Pek çok iş kolunda önemli oranda boşluklar orta-
görülmekteydi. Savaş sonunda büyük bir yangın- ya çıktı. Ticaret, hizmet ve tarım alanlarında önem-
la karşılaşıldı. Kentin büyük ve en gelişmiş böl- li üretim düşüşü ve boşluğu yaşanıyordu. Geçmiş
geleri bir kül yığını halini aldı. Bu büyük yangın dönemde İzmir kültürel, etnik ve ekonomik yön-
kentin alt yapısına, sosyal dokusuna ve ekonomik den karmaşık/kozmopolit bir görüntü içindeydi.
koşullarına büyük bir darbe indirmişti. Savaş son- Toplumsal yapıyı oluşturan her etnik ve kültürel
rasında toplumsal karmaşa diz boyuydu. Yıkım ve grubun, güncel yaşamdaki değişik alışkanlıkları,
karmaşa yalnız İzmir’e özgü değildi; neredeyse gelenek ve görenekleri gibi, ekonomik konularda
bütün kıyı ve iç Ege’de, hatta Karadeniz ve Ak- da değişik boyutta katkı, beceri ve hünerleri bulun-
deniz bölgelerinde bile görülebiliyordu. Ancak, maktaydı. Özellikle Rumlar ve Yahudiler, kentteki
en yoğun olarak yaşanan kent İzmir’di. Ekonomik ticari girişimcilikte yukarda da vurgulandığı gibi
gelişmişlik düzeyleri açısından bakıldığında yıkım oldukça etkiliydiler.
en yoğun olarak bu kentte yaşanmıştı. Bu büyük
yıkıma, karmaşaya ve kaosa karşın, kentin yine de Buna karşın Türklerin büyük bir kısmı, tarımsal
çekiciliği vardı. Kitleler, Rum boşalmasından son- ürünlerin üretimiyle uğraşıyı yeğlemişlerdi. Okumuş,
ra, terk edilmiş mallardan bir pay kapmak amacıy- yüksek seviyeli kesimin ticari konulara yönelmek gibi
la kente doğru harekete geçmişlerdi. Bunun yanı bir alışkanlığı bulunmuyordu. Ne gelenek böyle bir et-
sıra kent, yaşanan göç olaylarının önemli kapıla- kinliğe yönlendiriyordu, ne de Türklerin sosyal duruş-
rından birisi halini almıştı. Bu hem Türkiye’den ları ve psikolojileri bu tür etkinliklere yönelmeye uy-
Türkiye ötesine giden Rum-Ortodoks göçmenle- gundu. Hükümet kapısında memur olmak, bu biçimde
rin hem de Türkiye dışından Türkiye topraklarına devlete hizmet etmek, okumuş bir Türk için ulaşıla-
gelen göçmenlerin katkıda bulunduğu bir karmaşa cak en önemli amaçtı. Bu kişinin kendi yaşamında bir
ve kaos ortamıydı78. Bu göçler birbirini izleyen onur olarak görülüyor ve algılanıyordu. 1924 yılına
ve kimi zaman da iç içe geçmiş halkalar biçimin- ilişkin İzmir’e ait bir topografya yapıtta, Foça örne-

78 Konunun temel etkileri için bkz: Kemal Arı, “Kurtuluş Savaşı Sonrasında İzmir’e Yönelik Göçler ve Etkileri”, Üç İzmir, Yapı Kredi yay., İstanbul, 1992 s.273-
282; aynı yazar, “Migration into Izmir Following the War of Independence and its effects”, Three ages of Izmir, YKY yay., İstanbul, 1994; aynı yazar, “Türk
Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde İzmir’in Genel Ekonomik Durumu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, I/3 (1993), s.29-46; yine kısmen bkz. Aynı
yazar, Büyük Mübadele, Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, Dördüncü Baskı, İstanbul, 2007, çşt. syf.
79 Kemal Arı, “Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde Türkiye Dışına Yönelik Göçler ve Sonuçları”, Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri: Değişen Dünya Dengeleri
İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye, (İstanbul, 23-25 Ekim 1995), I, Gnkur. ATASE yay., Ankara, 1995.

74
ğinden hareketle, geçmiş dönemde ticaretin Türklerin ren bir dışa satış ticaret adamına bağlanmış olabilir-
elinde olmadığını, Türklerin okumuş kesiminin devlet di. Eğer bağlanmış değilse, ürününün büyük kısmını
kapısında memur olma özleminde olduğuna değinil- vergi olarak öder, geriye kalanını İzmir’de Yemişçi
mektedir80. Memlekette tüccarlık yapan, sanatkâr ve Çarşısı’ndaki komisyonculara gönderirdi. Türk tica-
esnaf alanlar daha çok Rumlardı81. Sanayileşmenin ret adamlarını hemen hemen tümü bu türden üreti-
Avrupa kaynaklı Türkiye etkileri ve uzantılarıyla bir- cilerle, dışa satış yapan ticaretçiler arasında aracılık
likte, bu yapıda ve bu yapıyı belirleyen alışkanlıklar- yapmakla yetinen kimselerdi. “Arpa, buğday, nohut,
da da değişmeler gözlemlendi. Bu değişim İzmir için darı, susam; özellikle incir, üzüm, palamut, sumak,
de geçerliydi ve belki de pek çok yere göre daha yo- afyon... Akın akın gelir, bu efendilerin depolarında,
ğun gözlemlenme olanağı vardı. Çocukluk ve gençlik yok eğer bekletilemeyecek şeylerdense, Yemiş Çarşısı
dönemlerinin önemli bir mağazalarının önünde, sokak-
kısmını İzmir’de geçirmiş ta birikirdi. O zaman dışa satış
olan Halit Ziya Uşaklıgil, işiyle uğraşanlar üşüşürler, fiyat
anılarının bir kısmını oluş- satılır-
verirler, mal tartılır ve satılır
turan “Kırk Yıl” adlı yapı- dı. Fiyat, tartı ve öteki işlemler,
tında, İzmir’deki ticari can- üreticinin aracıya karşı olan
lılığına dikkat çekmekte ve güvenine, onların insaflarına,
bu canlı ortamdan Rumla- haldey-
namuslarına bırakılmış haldey
rın ve Musevilerin kaptık- di. Çizilen şu küçük tablodan
ları payı, pek hoş bir dille da anlaşılır ki, Anadolu’nun en
anlatmaktadır82. O’nun zengin bir kaynağından İzmir’e
belirttiği gibi; İzmir’e bü- kadar gelen ürün, kaynağında
yük bir Anadolu parçasının gür bir su kaynağı ise, her yanı
bütün elde ettiği ürünler gelirdi. Bu ürünler, Yemiş delik deşik, çürük çatlak bir su borusundan akar gi-
Çarşısı’ndan başlayarak gümrük dolaylarına kadar biydi ki, yolunun üzerinde sıza sıza sonunda varacağı
geniş bir alanı doldururdu. Bu alanın içinde, dünya- yere ancak bir sicim kalınlığında ulaşmış bulunurdu.
nın her yanından akın etmiş çeşitli bayraklara bağlı Bu sicim de, yabancıların cebinde gittikçe kabaran
yabancılarla, gene dünyanın neresinden çıktıkları bel- bir yumak meydana getirirdi”83.
li olmayan, ama öteden beri İzmir’de kurulu olduk- Kısacası İzmir’de, ticaretin getirdiği zenginlikten
ları bilinen, ceplerinde değişik, üstelik bir kaçar tane Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler paylarını almaktaydı-
uyrukluk pasaportları ile sanki Frenkler ve bunların lar. Vilayetin Türk köylüsü hemen hemen her yerde fa-
arasında Rumlar, Ermeniler ve Musevilerden oluşmuş izcinin, selemcinin, tefecinin, murabahacının ve Rum
bir mahşer kalabalığı kaynaşırdı. bakkallarının insafına terkedilmişti84. Dido Sotiriyu
ise, Aydınlı bir Rum çocuğu olarak gözlemlediği gün-
Halit Ziya Uşaklıgil anılarında, bu görüntüyü an-
lük yaşayışla ilgili anları yansıttığı ünlü romanında,
latmaya şöyle devam ediyor: “Bir kovan ki, arılar
İzmirli Rum tüccarların, yoksul Türk üreticilerini ne
vızıldayarak her zaman toplanacak balları, kursakla-
tür dalaverelerle kandırdıklarını, pek romantik bir
rından taşacak kadar emerek, sonu gelmeyen bir çaba anlatımla dile getirmektedir85. İşte bu görüntü, Türk
içinde döner dururlardı. Sonra şurada burada, tek tük süvarilerinin 9 Eylül günü İzmir’e girmesi ve o gün,
Türk mağazaları vardı. Buralarda konuklarına bol yüzbaşı Şerafettin Bey’in hükümet konağında gön-
bol kahve, çay ikram eden, işlerinin bütün sıcaklık ve dere bayrak çekmesiyle son buldu. Artık azınlıkların
uğraşma güçlerini gerektiren bölümlerini, yanlarında ekonomik etkinliği kendiliğinden son bulmuş, yeni bir
çalışan ve gene çeşitli yabancı soylara bağlı gençle- dönem başlamıştı. Küller içinde bir kent, bütün eko-
re bırakmış ‘Efendiler’ vardı”. Yine onun anlatımıyla, nomik reflekslerini yitirmiş gibiydi ancak, bu küller
Anadolu’nun üreticisi, eğer kendisine borç para ve- arasında yeniden diriliş heyecanları yaşanıyordu.

80 1340 Senesi İzmir Vilayeti’nin Sıhhi, İçtimai Topografyasına Ait Malumat, İzmir Vilayeti Tarafından Hazırlanıp, Basılmamış metin; (Özel Arşiv) s.4; Tuncer
Baykara, İzmir Şehri ve Tarihi, İzmir, 1974, s.63.
81 1340 Senesi İzmir Vilayetinin.., s.4.
82 H.Z. Uşaklıgil, Kırk Yıl -Anılar-, (Haz: Şemsettin Kutlu), İstanbul, 1987, s.164–168.
83 A.g.e.. s.164–165.
84 Zeki Arıkan, “Mütarekede Mustafa Necati’nin İzmir’deki Çalışmaları” Mustafa Necati Sempozyumu (Kastamonu: 9–11 Mayıs 1991), Ankara, 1991, s.27–28;
yine bkz: aynı yazar, “İzmir’de ilk Kooperatifleşme Çabaları”, Tarih İncelemeleri Dergisi, IV (1989), s.31-42; Bir Kent, Bir İnsan-İzmir’in Son Yüzyılı, S. Ferit
Eczacıbaşı’nın Yaşamı ve Anıları (Haz: Yaşar Aksoy), İstanbul, 1986, s.42–47.
85 Dido Sotiriyu, Benden Selam Söyle Anadolu’ya -(Roman)-, (Çev: A. Tokatlı), İstanbul, 1986.

75
76
77
Küllerden Dirilişe

Göreceli olarak, üretim dallarının neredeyse işler duruma gelmesi gerekiyordu. Bunun için hem
tamamında azınlıklar Türk üreticilere göre daha zamana, hem yeni yatırımlar yapmaya gereksinim
bilinçliydiler. Sonradan sayıları 1.200.000 kişiye vardı. Çünkü pek çoğu, yıkıma uğramıştı. Bu nok-
ulaşacak büyük bir kitle, Türkiye’den ayrılarak taya gelinceye dek geçen her dakika ise üretim kay-
Yunanistan’a göç etti. Türkiye’nin pek çok yöre- bı demekti. Yeniden onarım ve işletmelerin etkin
sinde olduğu gibi, İzmir merkezli olmak üzere Ege duruma getirilmesi için krediye gereksinim vardı.
Bölgesi’nde de Rumların ayrılışıyla büyük ölçüde Sermaye sınırlı olduğu için, kredi sağlayacak güçlü
üretim ve iş kaybı mey- kuruluşların devreye gir-
dana gelmişti. Rumlardan mesi bekleniyordu. Ser-
geriye kalan tarlalar ve maye ise Türkiye’de en az
bahçeler atıl duruma düş- bulunan şeydi. Hükümetin
müştü. Bunların yanı sıra bu konuda ivedi kararlar
özellikle zeytinyağı fabri- alması ve uygulamalara
ka ve atölyeleri ile üzüm, yönelmesi gerekiyordu.
incir ayıklama ve paketle- Atıl kalan işletmeler, istih-
me tezgâhları işlemez du- dam sorunlarına da neden
ruma gelmişti. olmuştu. Var olan fabri-
Örneğin, yalnız Urla’da, kalar yıkıma uğramıştı;
Kurtuluş Savaşı’nın bitimine doğru Rumların terk yeniden işler duruma gelmeleri için sermaye ve
edip gittiği 9 üzüm ayıklama ve temizleme fabrika- krediye gereksinim vardı. Bu işletmelerin yeniden
sı, Bergama’da ise 5 adet zeytinyağı, un ve pamuk canlandırılması için geçen sürede, kentin sürek-
fabrikası büyük ölçüde tahrip edilmiş ve üretim li göç almasıyla da zaten çok ağır bir yük haline
yapamaz bir duruma gelmişti86. Bunun gibi yörede gelen işsizlik katlanmış, dayanılmaz bir durum
pek çok fabrika, atölye ve değirmen yıkık dökük almıştı. Dönemin bir kaynağının belirttiğine göre
bir durumdaydı. Rumlar bu malları terk edip git- Saruhan (Manisa) ve Aydın sancakları içinde kalan
mişlerdi. Kentin ekonomik yönden canlandırılması yaklaşık 25.000 kilometrekarelik arazinin eski üre-
için bu malların, yeni sahiplerinin elinde yeniden timinin yüzde kırktan fazlası yitirilmişti. Yöredeki

86 İzmir Vilayeti, 1926 Senesi İstatistiği, İzmir, 1927, Fabrikalar-Değirmenler böl.

78
İzmir yangını sırasında rıhtım

üretimin en büyük aktörleri olan çiftçiler perişan Bu ekonomik geriye gidişe karşın, İzmir Li-
bir halde, düşmanın dehşet saçan kıyımından kaça- manı ve Ege Bölgesi’nde gözlemlenen üretim,
rak, göreceli olarak kısmen korunmuş olan yörelere diğer Anadolu kentlerine ve yörelerine göre yine
göçmüşlerdi87. de canlıydı. Yukarıda değinildiği gibi, 17 Şubat–4
Dönemin iktisat Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) Mart 1923 tarihleri arasında toplanan İzmir İktisat
kendisinin de gezip gördüğü Kongresi ve bu kongre sırasında açılan panayırlar,
ve saptamalarda bulunduğu kentin ekonomik potansiyeli-
yerlerle ilgili gözlemlerini nin belirtileriydi. İzmir yeni
anlatırken şunları diyordu: dönemde de tıpkı eskide oldu-
“Daha düne kadar mesut ğu gibi, bir ekonomi merkezi
ve bahtiyar olan yerlerde... olmaya aday kent konumun-
bir yangın harabesinden, daydı. Borsa hareketleri eski
bir alay yetimlerden, dul- canlılığını yitirmiş olmasına
lardan, çocuklarının nerede karşın, yeni dönemde yeniden
gömülüp kaldığını bilmeyen canlanmış, gittikçe gelişmeye
akbaşlı ihtiyarlardan hiç başlamıştı.
kimseye tesadüf edilmiyor- İktisat Bakanı Ticaret Vekili İzmir Limanı, büyük yan-
Mahmut Esat Ali Cenani Bey
du. Herkes bir şeyini kaybet- gından zarar görmesine karşın,
tiğini söylüyordu”88. yine de işlevini sürdürüyordu.
Sorun, yalnızca bu boşluğun ortaya çıkmasıy- Yabancı ve yerli şirketlere ait gemiler mal yüklü-
la yaşanmıyordu: Ortodoks Rumların gidişiyle yor ve dış limanlara taşıyorlardı. Sarılan, kutula-
Anadolu’nun iç bölgelerinden, işgalden kurtarılan nan, paketlenen ya da balyalar halinde yüklenen
yörelere işsiz güçsüz yeni göçmen kitleleri, boşta üzüm, incir, palamut, pamuk gibi mallar, kıyı ve
kalan Rum mallarından pay kapmak amacıyla yö- iç Ege’nin ekonomik anlamda üretip, dış pazarlara
nelmişlerdi. Değişik uygulamaların etkisiyle ve yollayabildikleri ürünlerdi.
farklı kesimlerin yönelişiyle Rumların geride bırak- 1925 yılında Adana’da bir pamuk kongresi açıl-
tığı mal varlıklarına yönelik bir yağmalama süre- dı. Bu kongreye gitmek üzere, Türkiye’nin kıyı
ci yaşanıyordu. Bütün bunlar üretimin boyutlarını kentlerinin ekonomik hareketliliğini, sorunlarını,
olumsuz yönde etkileyen etkenlerdi. Çalışkan, üret- bu sorunlar karşısında alınabilecek önlemleri ye-
ken bir nüfus gitmiş; üstelik geride bıraktıkları ve rinde saptamak amacıyla dönemin Ticaret Vekili
üretim araç gereçleri ve mekânları yağmalanmıştı. Ali Cenani Bey, uzun bir gezi yaptı.

87 İbn’ül Cemal M. Ragıb, “Güzel İzmir’de Vaziyet-i iktisadiye”, Türkiye İktisat Mec., I/3 (Mart 1922), s.75.
88 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: I, İçtima: III, C.XI, Ankara, 1960, s.107.

79
Ege ve Akdeniz kıyılarında pek çok kente, ka- ümit taşıdığını özellikle vurguluyordu. Kentin onca
sabaya ve üretim özelliği bulunan yerlere uğra- yaşadığı acı deneyimlerine, yıkımlara ve kargaşa
dı. Gezip gördüğü yerlerin ekonomik durumunu, ortamına karşın, bu ekonomik dirilişi ve canlılığı
nüfus boşalmasıyla birlikte ortaya çıkan ekono- saptamış, bunu mutlulukla dile getirmişti90. Ancak
mik boşluğu, bu boşluğun doldurulması yönünde İzmir, onun betimlemeye çalıştığı bu noktaya ko-
toplumun diğer katmanlarından gelen refleksleri laylıkla gelmiş değildi.
yerinde saptayan uzun notlar tuttu. Bu arada, böl- Kent, Kurtuluş Savaşı’nda, özellikle işgal yılla-
genin ekonomik yönden en hareketli kenti olan rında büyük bir ekonomik kayba uğramış, büyük
İzmir’e de uğradı. yıkımlarla karşılaşmıştı. İşgal döneminde, işgalci
O tarihlerde İzmir’de, nüfus boşalmasının ar- güçler kent insanına hoyratça davranmışlardı. Kent
dından göçmen yerleştirmeleri bir noktaya varmış, ve yakın çevresinde üretilen ve kazanca dönüştü-
gelen yeni nüfus, üretim etkinliklerine başlamış- rülen zenginlikler bilinçli biçimde, Yunanistan’a
tı. Türkiye’de bankacılık, sigortacılık ve borsacı- aktarılmıştı91. Kent yakılıp yıkılmıştı. Büyük bir
lık yönünde önemli adımlar atıldığı görülüyordu. çoğunluk evsiz-barksız, en temel gereksinimleri-
Ali Cenâni Bey ni karşılama-
uğrayıp gözlem- yacak ölçüde
leyebildiği yer- yoksul ve yıl-
lerin ekonomik gındı. Yanıp
durumu ve po- yıkılan yerle-
tansiyeli üzerine rin onarımı,
notlar tutuyor; kolay bir iş
geleceğine iliş- değildi. Uzun
kin kestirimlerde uğraşılar ve
bulunuyordu. Bu yoğun para
notları sonradan harcamalarını
uzun bir rapor gerektiren bir
haline getirdi. süreç yaşan-
O’nun rapo- mış ve hala da
runda belirttiğine yaşanmaktay-
yaşanmaktay
göre İzmir, dı. Bu topar-
Türkiye’nin gene- lanma, yaraları
linin aynası gibiydi. Ulusal ekonominin zayıf ve sarma, yeniden onarım ve yapılanma süreçlerinde
güçlü bütün noktalarını, bu eksiklikleri açmak için tarihsel birikimin olumlu katkıları görülüyordu.
verilen uğraşıları bütün açıklığıyla bu kentte görmek Kent ve kent insanları tarihsel birikimlerinden ve
olanaklıydı. Çiftçi alnının teriyle, tüccar malıyla, deneyimlerinden kaynaklanan refleksleriyle, bu
sermayenin yanı başında bu kentte görülmekteydi. toplumsal sarsıntıyı ve şoku hızla atma yeteneğini
Ali Cenani Bey gözlemlerinde İzmir’deki ekono- gösterebilmekteydi. Yunan ordusu’nun kalıntıları
mik potansiyeli şu cümlelerle betimlemekteydi: kentten temizlenirken, kimler tarafından çıkarıl-
“Milli ticaretin vaziyeti noktasından, Türkiye’nin dığı belli olmayan büyük İzmir yangınıyla kentin
tamamını hülasa eden bu yer, İzmir’dir. Bundan üçte biri yerle bir olmuş; kent, büyük bir harabe
dolayıdır ki, İzmir’in manzarası, muvaffak olmaya yığını görünümüne bürünmüştü92. Yangından en
azmetmiş bir halkın manzarasıdır”89. büyük zararı Avrupalı bir yaşam biçiminin orta-
ya çıktığı, ekonominin canlı ve diri olduğu büyük
Kentin ekonomik geleceği ile ilgili büyük bir Frenk Mahallesi görmüştü.

89 Ali Cenani, “Sahil Anadolu’nun İktisadi Vaziyetine Dair Notlar”, Ayın Tarihi, VII/21 (Kanunievvel 1341), s.819.
90 O zamana dek Türklerin ekonomik yaşamda yer almayışı, Türkiye’nin geri kalmışlığının en önemli nedeniydi. Bu duruma vurgu yapan pek çok yapıt
bulunabilir. İstanbul’daki ekonomik yaşantıyı irdeleyen raporda, Türklerin o zamana dek ticaretten uzak kalışından acı acı yakınılmakta, milli ekonomi yaratma
çabalarının sonucu olarak, Türklerden oluşan yeni bir yapının ortaya çıkışı heyecanla karşılanmakta ve önerilerde bulunulmaktadır. “Ekseri Türklerden
oluşan yeni bir iktisadi denge vücuda getirmek uzun senelere bağlıdır. Bunun için yeni nesiller yetiştirmek gerekir. Bu da önünde bir gaye, ciddi bir programla
vücuda getirilebilir”: Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul İktisat Komisyonu Tarafından Tanzim Edilen Rapor…, s.21.
91 Engin Berber, Sancılı Yıllar, Ayraç yay., Ankara, 1997.
92 Bu konuda örneğin bkz: Bilge Umar, İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri, Bilgi yay., İstanbul, 1974, s.333.

80
Eskiden İzmir’in en Avrupalı yüzü olan ve ağır- türdeki yıkıma, İzmir’e bağlı ilçelerde ve köylerde de
lıklı biçimde Rumların oturduğu bu en şatafatlı ve tanık olunmuştu. O tarihlerde Matbuat Müdüriyet-i
göz alıcı semt, Yunan ordusunun çekilişi sırasında Umumiyesi (Basın-Yayın Genel Müdürlüğü) bir
kimler tarafından çıkarıldığı hala tartışma konusu dizi çalışma yaparak, savaşın yıkımının boyutlarını
olan yangınla bir harabeye dönmüştü. Yangın tam belgelerle ortaya koymaya çalıştı. Saptamalar, kuru-
da iş ve ekonomik etkinliğin yoğun olarak yapıla- mun yayınladığı bir dizi kitapta belgeler halinde or-
cağı bir mevsime denk gelmişti. Ürünler toplanmış taya konuldu94. Bunun yanı sıra, ünlü yazarlardan bir
liman yakınlarındaki depolara taşınmış ve depo- grup oluşturularak, İzmir’den Bursa’ya kadar savaşın
lanmıştı. Toparlanıp depolanan ürünler gemilere neden olduğu yıkımın boyutları bire bir gözlemlen-
yüklenip, Avrupa kentle- di. Bu yazarlar içinde Yakup
rine taşınmayı duruyordu. Kadri (Karaosmanoğlu), Fa-
Yılsonuna yaklaşılıyor, lih Rıfkı (Atay), Halide Edip
bütün bir yıl boyunca üre- (Adıvar) ve Mehmet Asım da
tilen ürün dış satıma hazır vardı. İzmir’den Bursa’ya ka-
bir halde depolarda bekli- dar olan geniş alanda önemli
yordu. Tarım mevsiminin saptamalar yapıldı. Manisa,
sonunda, emeğin hasada Turgutlu, Alaşehir, Salihli,
dönüştürüleceği bir zaman- Uşak, Afyon ve Kütahya ile
da çıkan yangın, pek çok pek çok ilçe ve köy dolaşıldı.
yerleşim yeri ve konutlarla Bu gözlemler bir dizi kitap ve
birlikte, İzmir Limanı’nın çevresinde bulunan ağız- makalede dile getirildi . Ortada ekonomik, toplumsal,
95

larına kadar ürün dolu depoları da sardı. Depolar- hatta psikolojik boyutları olan büyük bir yıkım vardı.
la birlikte depolarda yer alan ürünler de yanıp kül Bu büyük yıkımdan etkilenmeyen tek bir kişi ya da
oldu. Yükselen ve bir türlü söndürülemeyen alevler aile yoktu. Buna benzer bir saptamayı, İktisat Vekâleti
ağızlarına kadar üzüm ve incir dolu ticari depola- adına bir grup da yaptı. Yöreyi dolaşan söz konusu
rı, mağazaları; bunların pazarlandığı işletmeleri ve bakanlığa ait bir kurul, yıkımın boyutlarını gösteren
bu işletmelere ait atölye- bir rapor hazırladı.
leri sarıverdi. Mağazalarla Sonuç açık ve netti.
ve depolarla birlikte ürün-
ler de yanıyordu. Yangın, Bu genel yıkımdan eko-
akıl almaz ölçüde geniş, nomiye can veren sektör-
etkili ve uzun süreliydi. lerin ve deniz ticaretinin
Yalnız ticari işletmeler de- etkilenmemesi olanaksızdı.
ğil, limana ve mağazalara Savaş bittiğine göre, doğal
uzanan yollar da yangının olarak üretim artışlarının
etkisiyle yıkılan ve moloz ortaya çıkması beklenebi-
haline gelen binaların dö- lirdi. Ancak bu yıkımın bü-
külüşüyle büyük ölçüde kullanılamaz hale gelmiş; yüklüğü, bunun birden bire
taşıma araçları ağır zarar görmüştü. Yanıp kül olan gözlemlenmesini zorlaştıran en büyük etkendi. On
ya da kullanılamaz hale gelen ürünlerin dışında, yıldan fazladır devam eden aralıksız savaşların ne-
sağlam kalabilen ya da kurtarılabilen ürünleri li- den olduğu insan ve ekonomi kayıpları bir yana,
manlara bozulan ve molozlarla dolan demiryolu ekonominin ana unsuru olan çiftçi, tüccar, sanatkâr
ya da kara yoluyla ulaştırma ve gemilere yükleme ve amele/işçi guruplar da, bu karmaşık durumdan
olanağı da kalmamıştı. Yükleme yapılamayınca dış oldukça etkilenmişti. Üretime dönük hizmet veren
alım ve dış satım etkinlikleri ağır bir darbe almış sektörler, savaşın bitiminde büyük ölçüde üretim
bulunuyordu93. araç-gereçlerini yitirmişlerdi. Tarlalar harap olmuş,
ambarlar ve çiftlikler tahrip edilmiş; tarımsal alt
Bu yıkım yalnız İzmir’le sınırlı değildi. Benzeri yapı çökertilmişti.

93 Türkiye iktisat Mecmuası, sayı:18 (28 Haziran 1923), s.89.


94 Bkz: Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, 2. kısım, Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi yay., Ankara, 1338; Pontus Meselesi, Matbuat ve...,
Ankara, 1338 vd.
95 Ortak yapıt için Bkz: İzmir’den Bursa’ya, Dersaadet, 1338; yeni baskısı; Yunan Mezalimi:, Yeni İstanbul yay., (Haz: H.F. Ayberk), İstanbul, 1970.

81
Bu genel betimleme, Türkiye’nin her yeri için katkıda bulunmak bir yana, başlarını sokacak bir
geçerliydi; dolayısıyla, İzmir’de de bu eğilimler barınak, karınlarını doyuracak bir parça yiyecek
görülmekteydi. Her zaman, bu genellemenin dışın- bulma çabası içine çırpınıp duruyorlardı. Bu neden-
da tutulabilecek örneklere ulaşmak olanaklı olmak- ledir ki; İsmet Paşa, Lozan Konferansı’nın açıldığı
la birlikte, bu toplumsal psi- ilk günde daha bir konuşma
koloji yaygın bir tutumdu. yaparak; bir milyondan çok
İzmir’in ticari yaşamı buy- masum Türk’ün, Küçük Asya
du; bu ortamdan beslenenler, ovalarında ve yaylalarında
elbette yabancılar ve yerli evsiz ve ekmeksiz, başıboş
azınlıklardı. dolaşıp durduklarına vurgu
yapmıştı98.
Şimdi, geçmişin getirdiği
bu şatafatlı görüntü çökmüş- Sonuç karmaşık bir nite-
tü: lik almış, pek çok bileşkenin
ortasında İzmir, bir kargaşa
İzmir, Aydın, Manisa liva- ortamına yuvarlanmıştı. Bu
ları içinde bulunan 2.196 kö- karmaşıklığa karşın İzmir’de
yün tamamı yıkıma uğramıştı. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ta-
Diğer köylerden de pek çok nık olunan ekonomik görüntü
insan karşı karşıya kaldıkla- üç önemli etkenin bileşkesinde
İzmir Yangını Sonrası
rı “hevf ve endişe” nedeniy- oluşmaktaydı. Bunlardan bi-
le yurtlarını terk etmişlerdi96. rincisi savaşın hemen bitimin-
Yalnızca Batı Anadolu’daki kentlerdeki binaların de, kentin karşılaştığı büyük yangın ve yıkımdı. Bu
73.070; köy ve nahiyelerdeki binaların 160.749’u büyük yangında, İzmir limanının çevresindeki de-
yanıp yıkılmıştı97. Bu denli yoğun bir yıkımın, eko- polar ve depoların içinde bulunan ürünler yanmıştı.
nominin bütün dengelerini altüst etmesi doğaldı. Yeni depoların yapılaması gereksinimi doğmuştu.
Üretimde payı olması gereken insanlar, üretime Kent, kendi külleri içinden yeniden yaratılmak zo-

96 İbn’ül Cemal M. Ragıfa, a.g.y., s.75.


97 Tanin, 22 Teşrinievvel 1923; TBMM Zabıt Ceridesi, D: II, İ: I, Ankara, t.y., s.631.
98 Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar, Belgeler (Çev. Seha L. Meray), Ankara Ün. Siyasal Bilgiler Fakültesi yay., I/1-1, Ankara, 1969, s.4; yine bkz. Şevket
Süreyya Aydemir, İkinci Adam, I: (1884-1938), İstanbul, 1976, s.227. Konu için bkz. “Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de ‘Emval-i Metruke’ ve ‘Fuzuli İşgal’
Sorunu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, VI/18 (Temmuz, 1990), s.691-706; yine aynı yazar, Kemal Arı, “Türk Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde İzmir’in
Genel Ekonomik Durumu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, I/3 (1993), s.29-46.

82
rundaydı. Dönemin yetkili kurumlarının en önemli toplumsal karmaşanın neden olduğu etkenlerle uğ-
işi bu olmuştu99. İkinci önemli etken, başta Rumlar raşmak, en önemli konuların başında gelmekteydi.
olmak üzere, zaten sınırlı olan sanayi ve ticareti elin- Bu grupların neredeyse tümü, Rum terkedilmiş mal-
de bulunduran Rumların ve aynı ölçüde olmamakla larından (emval-i metruke) bir eve, bir bağa ya da
birlikte, Ermenilerin kentten ayrılmalarıydı. Böyle- tarlaya yerleşmek, hiç olmazsa, bir iş bulup çalışmak
likle, sermayeyi elinde bulunduran girişimci bir sı- arzusunu taşımaktaydı100. Bu etkenlere, daha sonra
nıf, kentten ayrılmış, bu da ticari etkinliklere darbe ayrıntılı biçimde değinileceği gibi, mübadele gemi-
vurmuştu. Ticaret sektörünün yanı sıra tarım, küçük leriyle Yunanistan’dan getirilen mübadil göçmenler
imalat ve hizmet sektörlerinde de önemli bir boşluk eklenmişti101.
yaşanıyordu. Üçüncüsü de, savaşın yıkımı ve yan- Ana çizgileriyle İzmir’deki yeni ekonomik gö-
gınlar nedeniyle evsiz-barksız ve işsiz-güçsüz kal- rüntü, bu etkenlerin gölgesinde oluşuyordu.
mış büyük kitlelerin yarattığı toplumsal sorunlardı.
Bunlar arasında evleri yanmış harikzedeler yani yan- Bu süreçte, liman etkinlikleri içinde, gelen her
gından etkilenenler en büyük grubu oluşturuyordu. gemi, İzmir’in kan kaybetmiş damarlarına, yeniden
Bunun yanı sıra, işgal yıllarında kenti terk eden, ama kan pompalıyor, kentin ekonomik yönden kendine
savaşın bitiminden hemen sonra yeniden kente gelen gelmesi ve ayakları üzerinde durması için önemli
kişiler ile Rumların ayrılması sonrasında onlardan katkılar sağlıyordu.
kalan mallardan bir pay kapma amacına düşmüş iş- Kent yakılıp yıkılmıştı. Ancak yine de tarihten
siz güçsüz kitleler büyük toplumsal sorunlara neden ve birikimlerinden gelen refleksleriyle nefes alıp
olmaktaydı. Başta güvenlik sorunları olmak üzere, nefes veriyordu.

99 Erkan Serçe, Fikret Yılmaz, Sabri Yetkin, Küllerinden Doğan Şehir, İzmir, 2003; Tülay Âlim Baran, İzmir’in İmar ve İskânı: 1923–1938, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 1994; Kemal Arı, Büyük Mübadele…
100 Bu konuda bkz: Kemal An, “Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de ‘Emval-i Metruke’ ve Fuzulî İşgal’ Sorunu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, V/15
(Temmuz 1989), s.691-706, yine bkz: aynı yazar, “Kurtuluş Savaşı Sonrasında İzmir’e Yönelik Göçler ve Etkileri”, Üç İzmir, Yapı Kredi yay., İstanbul, 1992,
s.273-282.
101 Bkz: Kemal Arı, “1923 Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında İzmir’de Emval-i Metruke ve Mübadil Göçmenler”, aynı dergi, VI/18 (Temmuz 1990),
s.627–657.

83
Savaş Sonrasında İzmir Ne Üretir,
Gemiler Ne Taşırdı?
Küller içinde yeniden dirilme arzusunda olan İzmir,
naklarla, çoğu zaman yabancı memur ve işçilerle, ya-
üretici bir kent olma özelliğini sürdürmek zorundaydı.bancı kumpanyaların sağladığı ek firmaların sunduğu
Yörenin iklim koşullarına uygun üzüm yetiştirilmesin- hizmet ve araç gereç aracılığıyla malın özelliğine göre
de verimli üzüm asmalarına ulaşma konusunda yaşa- kutulanan, sarılan ya da istiflenen mallar, bölgede ağır-
nan güçlüklerin yanı sıra, ilaçlamadan, doğal olaylaralıklı olarak üretilen ürünler çoğunlukla tarım ürünle-
riydi. Türkiye’nin genelinde olduğu gibi İzmir’de de
karşı geliştirilememiş alt yapı ve teknik güçlüklerden,
ekonomi büyük ölçüde geleneksel yöntemlerle ve ilkel
ilaçlama eksikliğinden ya
araç gereçlerle ve teknik-
da niteliksizliğinden, ta-
lerle üretilen tarım ürün-
şıma zorluklarından kay-
lerine dayanmaktaydı. Ta-
naklanan sorunlar kendi- rım ürünlerinin başında da
ni gösteriyordu. Üzümün üzüm, incir, zeytin, tütün,
üretiminde ve kurutul- palamut, pamuk, meyan
masında kullanılan göz kökü, buğday, arpa vb. gel-
taşı ve fosfat gibi mad- mekteydi. Bunların içinde,
delerin bulunma güçlü- özellikle çekirdeksiz kuru
ğü vardı. Savaşlar yıllık üzüm yüzyılın sonunda
ürün oranlarının büyük önemli bir gelir kaynağı
ölçüde düşmesine neden olmuştu. Bu nedenle Egeli
olmuştu. Savaş sonrasın- üreticiler, üzüm üretimine
da yaşanan nüfus boşalması, ürünü toplanamamış çok ağırlık vermeye başlamışlardı. Üzümcülüğün de üre-
sayıda bağı orta yerde kalmasına neden olmuştu. Ör- tim süreçlerinde kendine özgü sorunları vardı. Bunlar
yörenin iklim koşullarına uygun üzüm asmalarına ulaş-
neğin 1922 yılının ilk sekiz ayı işgalle geçmişti. Eylül
ma konusunda yaşanan güçlüklerin yanı sıra, ilaçla-
ayı tam ürünün toplandığı ve toplanan ürünlerin ku-
madan, doğal olaylara karşı geliştirilememiş alt yapı
rutulacağı ay olmasına karşın, savaş ve savaşın son- ve teknik güçlüklerden, ilaçlama eksikliğinden ya da
rasında karşılaşılan büyük yıkım ayı olmuştu. Tarla- niteliksizliğinden, taşıma zorluklarından kaynaklanan
lar, bağlar ve bahçeler orduların ilerleyip-gerilemesi,
sorunlardı. Üzümün üretiminde ve kurutulmasında
ardından gelen bilinçsiz ve sefil durumdaki yağmacı kullanılan göz taşı ve fosfat gibi maddelerin bulunma
grupların talanı, çekilip giden nüfusun ekili arazileri
güçlüğü vardı. Savaşlar yıllık ürün oranlarının büyük
ve bağları terk edip gitmesi nedeniyle,1922 yılı büyükölçüde düşmesine neden olmuştu. Savaş sonrasında
ekonomik kayıpların yaşandığı bir yıl olmuştu. Üzüm, yaşanan nüfus boşalması, ürünü toplanamamış çok
pek çok yerde bağlardan toplanamadan olduğu gibi sayıda bağı orta yerde kalmasına neden olmuştu. Ör-
asmalarda kalmıştı. Sahipleri kaçarak sefil bir halde neğin 1922 yılının ilk sekiz ayı işgalle geçmişti. Eylül
Yunanistan’a gitmişlerdi. Gelen talancı gruplar ise, oayı tam ürünün toplandığı ve kurutulacağı ay olmasına
karmaşa ve karışıklık ortamında üretime yönelmeyi karşın, savaş ve savaşın sonrasında karşılaşılan büyük
düşünemediğinden, yalnız üzüm değil, pek çok mal yıkım ayı olmuştu. Tarlalar ve bağlar, bahçeler ordu-
ların ilerleyip-gerilemesi, ardından gelen bilinçsiz ve
tarlalarda, bağlarda ve bahçelerde çürümüştü. Bu ne-
sefil durumdaki yağmacı grupların talanı, çekilip giden
denle, 1922 yılında önemli bir üretim düşüşü yaşandı.
nüfusun ekili arazileri ve bağları terk edip gitmesi ne-
Büyük limanlara yabancı bandıralarıyla yanaşıp,
deniyle, büyük ekonomik kayıpların yaşandığı bir yıl
Avrupa’nın kıyı limanlarına, hatta Atlantik ötesine olmuştu. Üzüm, pek çok yerde bağlardan toplanamadan
mal taşıyan, yukarıda değinildiği gibi genellikle olduğu gibi asmalarda kalmıştı. Sahipleri kaçarak sefil
yabancıların mülkiyetinde olan ve yabancı bandıra- bir halde Yunanistan’a gitmişlerdi. Gelen talancı grup-
lı bu gemiler, Türk limanlarından ne taşıyorlardı? lar ise, o karmaşa ve karışıklık ortamında üretime yö-
Kuşkusuz önce depolanan, sonra da liman hizmet- nelmeyi düşünemediğinden, yalnız üzüm değil, pek çok
leri çerçevesinde, yine yabancı kumpanyalara ait ola- mal tarlalarda, bağlarda ve bahçelerde çürümüştü. Bu
84
nedenle, 1922 yılında önemli bir üretim düşüşü yaşan- Kapitülasyonlar ile elde ettikleri ayrıcalıkları hala kul-
dı. 1922 yılında İzmir’de 54.466.286 kıyye hububat102, lanmayı sürdürüyorlardı. Sahip olduğu liman, yine
37.221.256 kıyye zeytin, 7.185.280 kıyye çekirdeksiz de İzmir’e önemli bir ticari ayrıcalık getiriyordu. Bu
kuru üzüm; 4.357.217 kıyye tütün; 2.681.136 kıyye dönemde de liman pek çok ülkenin bayraklarını taşı-
kuru incir; 999.816 kıyye pamuk kozası; 683.790 kıyye yan ticaret gemilerinin uğrak yeriydi. Limana bağlı
palamut; 398.224 kıyye meyan kökü üretilmişti103. Vi- olan demiryolu şebekesi ile kentin ve daha iç bölge-
layette üretime en büyük katkı sağlayan nahiyeler ise, lerin incir, üzüm, zeytin, pamuk, palamut gibi ürünleri
Kuşadası, Menemen, Seferihisar, Çeşme, Karaburun, önce tüccarların depolarında toplanır, sonra limanda
Urla, İzmir (Merkez), Foça ve Bergama’ydı. Buralarda bekleşen gemilere yüklenir, pek çok Avrupa ülkesi ile
1922 yılında bazı tarım ürünlerinin kıyye olarak üretim Amerika’ya ihraç edilirdi. Aynı şekilde ülkede yoklu-
oranı şöyleydi104. ğu çekilen mallar da Trabzon, Mersin, Antalya ve İs-
Hububat Zeytin Tanesi Üzüm tanbul limanlarının yanı sıra, İzmir Limanı aracılığıyla
İzmir 3.572.972 6.960.000 2.346.856 ithal edilirdi. Limanlara inen mallar, demiryollarının
Nif 1.423.44040 1.358.000 2.327.200 ya da iskeleler arasındaki küçük deniz taşıma araçla-
Karaburun 559,776 1.532.000 438.000 rının aracılığıyla, Anadolu’nun ve Trakya’nın çeşitli
Bergama 13.510.432 11.524.000 23.304 304 yörelerine dağıtılırdı. İzmir, Trabzon, Mersin, İstan-
Menemen 11.031.168 688.000 841.376
bul gibi büyük liman kentlerine dış satımı yapılmak
Foça 825.936 924.000 168.600
Çeşme 498.272 584.000 205.104 üzere toplanan mallar da yine aynı yöntemlerle geti-
Urla 681,936 1. 952.000 1.305.160 rilirdi. Büyük Punto’dan Borsa’ya kadar olan geniş
Seferihisar 646.856 1. 297.000 409.000 alan, ihraç ve ithal mallarının depolandığı, ticaret am-
Kuşadası 753.984 284.306 14.944
Toplam 33.502.572 27.103.960 8.179.572
barlarının bulunduğu yerdi. Büyük İzmir yangınından
sonra bunların onarımına hız verilmişti. Çoğu zaman
şimendiferlerle İzmir’e getirilen ürünler Fransa’dan,
Bu rakamlar, savaş önceki yıllara göre kıyaslan-
Amerika’dan, İngiltere’den gelen gemilerle, çeşitli
dığında önemli bir düşüş görülüyordu. 1912–1922
Avrupa limanlarına taşınırdı105.
yılları savaşlarla geçmişti. Yoğun olarak savaşın söz
konusu olduğu bu on yıl içinde üretici yaştaki nüfus, Oysa malın dış satımını yapan tüccarlar, ağırlıklı
silâhaltında olduğu için üretim süreçlerinde yavaşlama biçimde, Türkiye’deki Rumlar ve Ermenilerdi. Han-
ortaya çıkmıştı. Üretimin boyutlarını ve niteliğini, sa- gi borsada, hangi malın ne kadar para ettiğini, hangi
vaş koşulları belirlemişti. 1922 yılı, bu savaş yıllarının Avrupa kentinde, bir malın dış satımının yapılabil-
son halkasıydı. Eylül ayı ise bu halkanın en karanlık mesi için hangi komisyonculara başvurulacağını
evresini oluşmaktaydı. Bu ayda Yunan askerleri Anka- onlar biliyordu. Hatta değişen koşullara göre, düşen
ra önlerinden İzmir’e doğru çekilirlerken ekim alanları ya da yükselen ürün oranlarının, gelecek dönemde
bu çekiliş sırasında büyük zarar görmüştü. Kıyıma uğ- fiyatlarının ne olacağını kestiren, gelecekte kazan-
ramaktan korkan üretici çiftçiler evleriyle birlikte tar- cının daha çok olacağını düşünerek mal stoklayan,
lalarını, bağlarını, bağlarını, bahçelerini bırakıp, daha elindeki malın zararını-kârını yapan; buna göre iliş-
korunaklı olarak gördükleri yerlere kaçmışlardı. Bu kiler kuranlar hep onlardı. Daha rahat iş bağlantıları
süreç, zaten tarlada, bağda, bahçede kalan ürünlerin kurup, alıcılarla anlaşabiliyorlardı. Birkaç yabancı
toplanabilmesi olasılığını ortadan kaldırmıştı. Yukarı- dili bilmeleri, güncel yaşayış tarzında Avrupalıya
da değinildiği gibi, üretici Rum-Ortodoks kitle, ülkeyi daha yakın olmaları, onların kendilerine belli bir
terk etmiş, onlardan kalan ürün dolu bağlar, bahçeler sempatiyle bakılmasına neden oluyor; böylece mal
ve tarlalar, talancıların yağmasına uğramıştı. satmada önemli bir avantaj yakalamış bulunuyor-
lardı. Avrupalı tüccarlar için; Türkiyeli Ermeni ya
Burada üzerinde durulması gereken en önemli
da Museviler belli ölçülerde sempati duydukları
konulardan birisi de savaş nedeniyle ticari ilişkile-
ekonomik iş ortaklarıydı. Türklere ise yabancı gö-
rin bozulması ve sekteye uğramasıdır. züyle bakılıyordu. Onların gitmesiyle birlikte, pek
Bu dönemde eskiden gelen sistemin bir uzan- çok ihraç limanının olduğu gibi, İzmir Limanı’nın
tısı olarak, yabancı gemi kumpanyaları neredeyse ve ticarethanelerinin de bir süre Avrupa ile ilişkileri
Türkiye’nin dış satım yükünü omuzlamışlardı. Savaş koptu. Piyasanın işleme hacmine göre az sayıda ka-
yıllarında göreceli bir geriye gidiş olmasına karşın, lan ticarethanelerin rekabet gücü zayıfladı.
102 “Kıyye” bir Osmanlı ağırlık birimidir. Bir kıyye bir okkadır. 4OO dirhem, yani 1282 gram karşılığıdır. Bkz: Mehmet Zeki Pakalınlar, Osmanlı Tarih
Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II., s.723; kıyye-i aşari: l 1.000 gram; kıyye-i atika: 1.282 gram. Burada, bir okka karşılığında, yani 1.282 gram olarak
kullanılmaktadır.
103 Ne yazık ki, işgal yıllarında işgal bölgelerindeki üretim oranlarının resmi oranlar bulunmamaktadır. Rekolte oranı için bkz: M. Ragıb a.g.m., s.118.
104 A.g.m. s.119.
105 Türkiye İktisat Mec., Sayı: 26 (3 Eylül 1923), s.210.

85
Savaş Sonrası Ekonomik Bunalım

Bir ekonomik durgunluk yaşanıyordu. Piyasalar hizmetlerini de etkiliyordu. Örneğin 20 Aralık


büyük bir darbe yemişti. Günlük tüketim madde- 1923’te İzmir borsasında, 25–60 kuruş arasında de-
lerinde yüksek fiyat artışları yaşanırken, üreticinin
ğişen fiyatlarla 440 çuval üzüm, 11–20 kuruş ara-
satacağı tarım ürünlerinin fiyatları anormal biçim-
sında değişen fiyatlarla 346 çuval incir satılmıştı.
de düştü. Bu çelişkili ortamda çiftçi, ürettiği malı
22 Aralık’ta, yani iki gün içinde fiyatlar anormal
satamayacağı gibi bir izlenime kapıldı. Bu nedenle,
biçimde düştü. Mal bir anda yoğunlaşmış, satışlar
1923 yılında savaş yıllarına göre üretimde önemliartarken, malın ederi görülmemiş oranda düşmüştü.
bir artış olmasına karşın, eldeki ürünü satan Türk
22–43 kuruş arasında değişen fiyatlarla 3.415 çuval
ve Levanten tüccarların sayısının azlığı yüzünden,
üzüm ve 9–23 kuruş arasındaki fiyatlardan 1.045
ticari dengeler alt-üst oldu. Üretim ve ticaret sektö-
çuval incir satılmıştı. Bu malın borsada bollaşma-
rü zarar gördü. Bu yetmiyormuş gibi, Türkiye’den sından kaynaklanan bir durum değil, genel olarak
ayrılan Rum ve Ermeni tüccarlar, Avrupa’nın kimi tarımsal ürünlerde görülen anormal değer kaybıyla
önemli ihracat merkezlerinde Türkiye aleyhine ilgili bir konuydu. 23 Aralık günü, yani hemen bir
olumsuz propagandalar yapıyorlar ve Türk ihracat gün sonrasında satılan mal ortalama fiyatların yük-
mallarının satın alınmasını istemiyorlardı. Gerçek-
sek olduğu 20 Aralık günü oranındaydı. 27–47 ku-
ten de bu olumsuz propaganda başarılı oldu; Avru-ruşa arasındaki ederden 475 çuval üzüm ve 8,5–18
pa piyasalarında Türkiye’den üzüm, incir ve tütünkuruşa arasında değişen eder üzerinden 593 çuval
gibi ihracat mallarını almama gibi siyasal nitelikli
incir satılabilmişti. Bu anormal durum, normal arz-
bir eğilim güçlendi106. talep ilişkisinin ötesinde bir görüntü gösteriyor-
Aslında ekonomik durgunluk, bütün dünya pi- du . Ordu’da ise, 23 Kanun-ı Evvel’de kabuklu
107

yasalarında vardı. Dünya bir ekonomik bunalıma fındığın kıyyesi 30 kuruş ve iç fındığın kıyyesi 67
doğru gidiyor, tarım ürünleri bundan büyük zarar kuruştu. Triasta, Marsilya gibi alım merkezlerinden
görüyordu. Bu fiyat düşüşü, ister istemez liman fındık fiyatlarının yükseleceği biçiminde bir duyum
ortaya çıkmış, fındık tüccarları bu nedenle fındık
106 A.g.m., s. 210.
107 Hâkimiyet-i Milliye, 2 Kânunusani 1924.

86
satmayı yavaşlatmışlardı. Giresun piyasasında ise Bu işlere yönelecek pek yerli girişimci yok gibiydi.
bir gün sonra fındık fiyatları ortalama şöyleydi: Bu sene için tahmin edilen üzüm rekoltesi dört yüz
Tombul fındığın kilosu 24.96; badem fındığım ki- bin kantardı. Her bir kantarın 44 okka olduğu tah-
losu 31,06; iç fındığın kilosu 57.05 kuruştu. Fındık min ediliyordu. Ancak üretilen üzüm 6.000 bin kan-
yağının kilosu ise 62.40 kuruştan gidiyordu108. tardı. Yani 26 milyon okka. İlk piyasa 20 kuruştan
İstanbul borsası komiserliğinin 13 Aralık tarihiy- başlamış zaten bu fiyat üzüm üreticilerini büyük bir
le belirlediği para durumu ise şöyleydi: İngiliz lirası hayal kırıklığına uğratmıştı. İzmir’deki bağcılığa
814, amerikan doları 186, Fransız frankı 195, İtalyan bakıldığında, üç kısım bağcı vardı. Bir kısmı, doğ-
lireti 161.30, ley 18.35, Leva 27.30 kuruştan işlem rudan doğruya kendi bağı olan bağcılardı. Bir kıs-
görüyordu. Borsa haricinde ise altın 786; Mecidiye mı terk edilmiş mallardan olup Maliye Vekâleti’nin
64.20, Banknot 367 kuruştan alıcı buluyordu109. elinde olan bağlardı. Üçüncü grupta ise, terk edil-
miş malları senelik ücretle Maliye Vekâleti’nden
İzmir mebusu Osmanzade Hamdi Bey’in verdiği kiralamış olan bağcılar yeralıyordu110.
bilgiye göre, 1923 yılı üzümü yok pahasına elden çı-
kıyordu. Ona göre, İzmir için üç ürünün hayati öne- Bütün bu ekonomik veriler, liman işlerinde ve
mi vardı: İncir, üzüm ve palamut… İncir ve üzüm deniz taşımacılığında genel boyutları belirleyen et-
fiyatları çok düşüktü. Her yıl, üzüm daha bağlarda kenlerdi. Ekonomik anlamda ortaya çıkan boşluk
toplanmamış halde iken, başta Amerika olmak üze- gittikçe artan işsizlik ve göç eden kalabalıkların
re siparişler gelir ve toplam ürün tahmini yapılırdı. yarattığı karmaşa ile daha da besleniyor; dünya pi-
Ne yazık ki Avrupa ve Amerika ile Türkiye arasında yasalarında gittikçe düşen tarım fiyatları bu boşluk
işlem yapanlar Türkiye’de yerleşmiş olan Levanten- ortamına dayanılmaz bir baskı yapıyordu.
lerdi. Onlar da daha çok zahire işine yönelmişlerdi. Bu boşluk nasıl doldurulabilirdi?

108 Hâkimiyet-i Milliye, 2 Kânunusani 1924.


109 Hâkimiyet-i Milliye, 2 Kânunusani 1924.
110 İleri, 1 Aralık 1923.

87
Ekonomik Boşluğu Doldurma Çabaları
Bu boşluğun doldurulmasında iki önemli grup rin eline geçtiğine ilgi çekilmektedir112.
ön plana çıktı. Birincisi, Avrupalı firmaların bu Gerçekten de Yahudiler ekonomik alanlarda bu
boşluğu doldurup, daha etkin olmak için başlat- dönemde etkinliklerini hızla artırdılar. Kurtuluş Sa-
tıkları ekonomik atak; ikincisi de Türkiye yurttaşı vaşı yıllarında, Yahudilerle Türkler arasında önemli
olan Museviler... bir gerilimin yaşanmaması hatta Yahudilerin kendi
İzmir’den gitmeyip kalan bazı hatırı sayılır Av- kaderlerini neredeyse Türklerle aynı noktada gör-
rupalı firmalar, Rum ve Ermeni ticarethanelerinin meleri ve Türk Kurtuluş Savaşı’nı desteklemeleri o
ortadan kalkmasıyla, kendi önemlerinin daha da yıllarda bu cemaate belli bir sempatiyle bakılması-
arttığını gördüler. Kısa süren bu evrede, ticari alan- na neden olmuştu113.
da görülen ekonomik boşluk en çok yabancı işlet- Ancak yeni dönemde durum farklıydı. Toplum-
melere yaradı. Ancak bu çok uzun sürmedi. Lozan sal ve siyasal olayların bir sonucu olarak, kurulan
Antlaşması’nın imzalanmasıyla ticari etkinliklerine her ulus devletin ilk aşamalarında yükselen bir mil-
önemli sınırlamalar getirildi. Her şeye karşın onlar, liyetçi kabarma gözlemlenir. Bu Türkiye’de de ya-
arzu ettikleri derecede firmalarının ticaret hacim- şanıyordu114. Bunda
lerini büyütüp, belli ölçülerde,
üretimlerini artı- İttihat ve Terak-
ramadılar. Üste- ki Dönemi’nin
lik Türk-Yunan ““Milli Burjuvazi”
savaşının neden yaratma çabaları-
olduğu büyük nın da etkisi oldu-
yıkımdan, onlar ğu söylenebilir.
da büyük ölçüde Dönemin gazete-
işletme temelin- lerindeki yorum
de zarar görmüş- ve eleştirilerde
lerdi111. Bu kez bu tepkiselliği
Musevi tüccarlar net olarak gör-
ön plana çıktı ve mek olanaklıdır.
önem kazandı. O dönemin genel
1923 yılı İzmiri’nin değişik yönlerden topografya- eğilimine göre, ekonominin tam bir ulusal görün-
sını veren bir belgede, Türklerin tarımla ilgilenme- tüye bürünmesi isteniyordu. Bu tarihsel fırsatın ya-
lerine karşın Yahudilerin ise ticarette pek etkin bir kalandığı düşünülüyordu. Ancak bu kez de Muse-
rol üstlenmiş olduklarına değinilmektedir. Yahu- viler devreye girmiş; onların akıl almaz gayretleri
diler kasabalarda tenekecilik, peynircilik, manifa- yüzünden ekonomi yeniden “gayri milli” bir niteli-
turacılık ve tuhafiye ticaretinde önemli bir konum ğe dönüşmeye başlamıştı. Bu duygusal yansımalar,
elde etmişlerdi. Yine aynı belgede; Rum tüccarların dönemin yeni oluşan siyasal yapılanması üzerinde
İzmir’den ayrılmalarından sonra, son zamanlarda etki yaratma çabasından kaynaklanıyordu. Bu ko-
zahire ticareti ve komisyonculuğunun da Yahudile- nudaki yazılarıyla en yoğun ve çarpıcı biçimde dik-

111 A.g.mec., Sayı:18 (28 Haziran 1923), s.89.


112 1340 Senesi İzmir Vilayetinin Sıhhi, İctimai..., s. l
113 Kemal Arı, “Kurtuluş Savaşı’nda Musevi Cemaati ve Hahambaşı Hayım Nahum Efendi”, Communıques The Joint Türkısh - Israeli Militari Hıstory
Conference II (Bildiriler: Türk-İsrail Müşterek Askeri Tarih Konferansı:II), Gnkur. yay., Ankara, 2003, s.43-57. Beyrut’lu bir Musevi olan Misbah Efendi İzmir’e
ilk giren fatihe verilmek üzere 500 liralık bir ödül koymuştur. Bu ödül, Yüzbaşı Şerafettin ile Mülazım Zeki (Doğan) arasında paylaştırılmıştır. Bkz. Kemal
Arı, Üçüncü Kılıç: İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin Bey, Zeus yay., İzmir, 2006, s.148.
114 A.g.m., s.43-57.; yine bkz. Siren Bora, İzmir Yahudileri Tarihi: 1908-1923, Gözlem yay., İzmir, 1995. Bu milliyetçi duygu kabarışı, İkinci Dünya Savaşı’nda,
1943 yılında çıkarılan “Varlık Vergisi” ile en üst düzeye çıkmış; savaşın bitiminden hemen sonra, bir İsrail Devleti’nin kurulması çabalarının başlamasıyla
yükselen Siyonist duyguların etkisi altında, 1948’de İsrail’in kurulmasıyla, Türkiye’den bu yeni ülkeye yoğun bir göç eylemi yaşanmıştır: Bkz. Kemal Arı,
“İsrail’in Kuruluşu Sonrasında Türkiye’den İsrail’e Musevi Göçü”, Onbirinci Askeri Tarih Semineri: Bildiriler (XVIII.Yüzyıldan Günümüze Orta Doğu’daki
Gelişmelerin Türkiye ’ Güvenliğine Etkileri: 04-05 Nisan 2007, İstanbul, Gnkur. Atase Bşk. yay., Ankara, 2007, s.267-292; Çetin Yetkin, Türkiye’nin Devlet
Yaşamında Yahudiler, Afa yay. İstanbul 1992; Mücahit Düzgün, Türk Kamuoyunda İsrail, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü,
(Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir, 2006; Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler, Tan Matbaası, İstanbul, 1947; yine konu ile ilgili, Rıfat Bali’nin çok sayıda
yapıtı vardır: Rıfat N. Bali, Devletin Yahudileri ve ‘Öteki’ Yahudiler, 3.baskı, İletişim yay., İstanbul, 1994; aynı yazar, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir
Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim yay., İstanbul, 1999; aynı yazar, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri, Aliye: Bir Toplu Göçün Öyküsü
(1946-1949), İletişim yay., İstanbul, 2003.

88
kat çeken kişi, Türk Sesi gazetesindeki yazılarıyla ve orada satışa sunmak, ilişkilerdeki bu parçalanma
Mahmut Esat (Çınar)’dır115. Yine Ahenk gazetesin- yüzünden oldukça zorlaşmıştı. Gelecekte ne olaca-
de Mehmet Şevki ile Türkiye İktisat Mecmuası’nda ğı bilinmiyordu. Bu insanların geri gelmesi beklen-
M. Ragıp Bey’in yazıları oldukça ilgi çekicidir. mediğine göre, bu yeni dönemde, yitirilen bu rolü
Temel kaygı, gelecekteki Türk ekonomisinin isten- kimler üstlenecek, parçalanan ilişkiler yeniden na-
meyen ellere geçme tehlikesi taşımasıdır. İzmir’de sıl sağlanabilecekti?
özellikle incir piyasasında Musevilerin gittikçe
Yerli bir sermaye grubunun yaratılması
artan etkinlikleri eleştiri konusu olmuştur116. Kay-
Osmanlı’nın özellikle İttihat ve Terakki iktidarı dö-
gılar, yalnızca Musevilerin ticari konularda etki-
neminde başvurduğu bir yoldu. Ancak, bunun ne
li olmaya başlamalarıyla sınırlı kalmıyor, İzmir’i
denli güç bir iş olduğu görülmüştü. İyi bir yabancı
terk etmiş olan Rumların İtalyan, Fransız uyruğu
dil bilen, ithalat ve ihracat işlerini yönlendirebilen
olarak İzmir’e gelip, işlerinin başına geçtikleri sa-
bir girişimci sınıfının yaratılması kolay bir iş değil-
vına, ekonomiyi ele geçirmek için örgüt kurdukları
di. Bu milli hükümetin arzu ettiği bir şey olması-
noktasına kadar gidiyordu. Özellikle küçük ve orta
na karşın, birden olacak bir iş gibi görünmüyordu.
ölçekli işletmelerin bu karakter değişimine vurgu
Zaman ve sabır gerektiriyor, sınırlı sermayenin ve-
yapılıyordu. M. Ragıp Bey bir yazısında şunları
rimli kullanılarak, aşamalara ayrılan planlamalar
söylemekteydi: “Yine İzmir’e geldiler, işe sarılı-
yapmayı zorunlu kılıyor-
yorlar. Teşkilat yapmak-
du. Üretilen malı limanla-
la meşgul bulunuyorlar.
Ticaret-i hariciyemizin ra taşıma zorlukları vardı.
hâkim bîamanı olan bu Demiryolları hala yaban-
mösyöler, çok geçmeden cıların denetimindeydi;
yine muamelatı ellerine bir takım imtiyazlarla iş-
alacaklardır. Türk tacirle- letmeleri ellerinde bulun-
ri hâlâ atalet içinde yaşı- duruyorlardı. Üstelik her
yorlar. Ticaret-i hariciye- yere ulaşmıyordu.
ye hiç sarılan yok. Herkes Yaygın bir gönenç orta-
bir alıcı çıksın da, elimiz- mı yaratılacaksa, yol poli-
deki mala müşteri olsun tikasının canlandırılması
diye bekliyor”117. gerekiyordu. İlkel taşıma
1924 yılında İzmir’de 89 Müslim, 21 Musevi yöntemleriyle, yani deve, at, katır, merkep ve kağnı
asıllı Türk ve 8 ecnebi olmak üzere, toplam 118 kervanlarıyla yapılan taşımacılıkla nereye kadar gi-
büyük tüccar bulunduğuna ilişkin resmi istatistik- dilebilirdi? İş buna kalınca, liman kentine ininceye
sel bilgi bu kaygının yersizliğini, yalnızca büyük kadar mallar ya bozularak, nitelik kaybına uğruyor,
bir savaşımın ardından doğal olarak görülen ulusçu taşımanın güç ve pahalı olması nedeniyle pazara geç
duyguların kabarışının bir etkisi olduğunu göster- ve çoğu zaman da bozularak inen ürünlerin fiyatı artı-
mektedir118. yordu. Niteliği düşmüş, ama fiyatı artmış bir malı Av-
rupa pazarlarında pazarlamanın zorlukları anlaşılmaz
Ne yazık ki, ekonomik veriler, duygusal yakla- değildi. Rekabet şansını yitirmiş bir mal ya satıla-
şımlarla değil, gerçekte yaşanan etkenlerin bileşke- mıyor ya da haraç-mezat elden çıkarma zorunluluğu
sinde kendini gösteriyordu. doğuyordu. Pahalanan mal satılamadıktan sonra, üre-
Önemli oranda girişimci ve üretken bir nüfusun ticinin eline bir şey geçmesi zaten olanaklı değildi.
Türkiye’den ayrılmasıyla, Türkiye ekonomisini Böylece kimi zaman açıkta, kimi zaman geri planda
doğrudan ilgilendiren pek çok ilişki de parçalanmış kalan nedenlerle, ürün rekoltesindeki düşüş kalıcı,
oluyordu. Bu aşamada, zaten rekoltesi düşmüş, kronikleşmiş sürece dönüşme riskini taşımaktaydı.
depolanma, paketlenme, gemilere yükleme olanak- Bu üretim düşüşü, yalnızca tarım ürünleri için değil,
ları iyice azalmış malları dış pazarlara ulaştırmak sınırlı da olsa, sanayi, ürünleri için de geçerliydi.

115 Vasıf Beyin yazılarından kimileri: Türk Sesi, “Yahudiler ve Biz”, 8 Temmuz 1923, “Museviler ve İktisadiyemiz”, 10 Ağustos 1923; “Musevi Simsarlar”, 5
Şubat 1924”, “Yine Yahudi Simsarlar”, 14 Şubat 1924.
116 “İzmir’in Vaziyet-i İktisadiye ve...”; aynı yazar, “Güzel İzmir’de Vaziyet-i İktisadiye”, a.g.mec., I/3 (Mart 1922), s.74–76.
117 M. Ragıb, a.g.m., s.314.
118 1339 İzmir Ticaret ve Sanayi Odaları İstatistiği, İzmir, 1339, s.4.

89
Ankara Hükümeti, üretim süreçlerini ve gide- nın ayrılması nedeniyle uzun süre eski canlılığına
rek çıkmaza sürüklenen ihracat çemberini kırmak ulaşamadı. Dış satım sonucu, ülkeye gelen döviz,
için önemli adımlar attı. Elindeki sınırlı olanaklarla istenilen ölçüde artmayınca, kazanç, üreticinin
önemli kararlar aldı. Alınan bu kararlar ve bunla- emeğinin karşılığı olarak kendisine dönmüyordu.
rın sıkı sıkıya uygulanması, kısa sürede olumsuz- O yıllarda, dış piyasalarda tarım ürünleri çok fazla
luğa dönüşen gidişi olumlu bir ivmeye yönlendir- para etmiyordu. Tarım ürünlerinin yeterli oranda
di. Yaklaşık iki yıl içinde savaş ortamının izleri pazarlanamamasının etkisiyle, 1923 yılında büyük
ve olumsuz etkileri yavaş yavaş ortadan kalkma- bir tarımsal bunalım yaşandı. Ürün rekoltesindeki
ya başladı. Yerli bir sermaye sınıfı palazlandıkça, göreceli artışın tersine, pek çok üretici iflas etme-
kredi kolaylıkları sağlandıkça, gümrük vergisi dü- nin eşiğine geldi. Ziraat Bankası’nın 1924 yılı büt-
zenlemesinde yeni uygulamalara yöneldikçe, savaş çe raporunda belirtildiği gibi, bu bunalımı yaşamış
öncesi üretim düzeylerine yavaş yavaş yaklaşıldı. olan köylünün içine düştüğü durum, gerçekten üzü-
Böylece, ürün tarım ürünlerinin üretim rekoltesin- cüdür121. Üreticinin perişan durumuna, İzmir’deki
de belirgin artışlara tanık olundu119. Ticaret Vekili örnek doğrultusunda bakan İzmirli gazeteci M. Ra-
Ali Cenanı Bey’in, yukarıda sözü edilen raporunda gıp Bey’e göre İzmirli üreticinin durumu da, “ik-
belirttiğine göre, savaş yılları göz önüne alınarak tisat nokta-i nazarından” hiç iyi değildi. Ülkenin
belirlenen tarım ürünlerinin yıllık ürün ortalaması, genel gelirini oluşturan ürünler, değerlerinin çok
savaş sonrası dört yılın ortalamasına oranla, yüzde altında elden çıkmıştı. Ona göre bunun nedeni ör-
kırk daha düşüktür120.Bu şu anlama geliyordu. Dört gütsüzlüktü. Örgütsüzlük bir takım madrabazlara
yıl içinde, savaş öncesi üretim düzeyi, yüzde kırk yaramış; incir, üzüm, tütün, afyon, meyan kökü ve
oranında artmıştı. palamut gibi ürünleri yetiştiren ve büyük oranla
Artış ürün rekoltesindeydi. Aynı ölçüde bu- üretimi yapan çiftçi, “pek elim dakikalar” geçiren
nun gelire yansıdığına tanık olunamadı. Pazarla- bir duruma düşmüştü. Aynı biçimde, Türk tüccarı
ma eksiklikleri ve zorlukları, Avrupa pazarları ve da, büyük bir sıkıntı çekmekteydi. Kısacası bunun
borsalarıyla ilişki içinde bulunan girişimci sınıfı- sonucu, büyük bir mali bunalımdı122.

119 Bkz: Çağlar Keyder, Dünya Ekonomisi içinde Türkiye (1923–1929), Yurt Yayınlan: 3, Ankara, 1982, s.57–60.
120 Ali Cenai, a.g.m., s.819.
121 TBMM Zabıt..., D: II, İ: I, VII, Ankara, 1968, s.481.

90
Bu bunalımın boyutu ne gibi toplumsal sonuçlar Üzüm
doğurur; ne gibi etkiler yapar bunu elbette gelecek 1923 1924 1925
gösterecekti. Ağustos 26-46 25-57 35-100
Eylül 18-46 25-66 35-86
Ancak, İzmir Limanı’na yığılan mallar, haraç Ekim 16-45 23,5-67 32-80
mezat bir takım madrabazlar tarafından kapatılan Kasım
Aralık
19-50
20-50
25-61
27-61
38-56

mallardı. Bunlar, yabancı bandıralı gemilerle Av- Ocak 27-58 26-66


Şubat 35-50 20-62
rupa limanına satılıyor; ancak köylünün eline para Mart 30-47 26-65
geçmiyordu. Gelecekte daha da artacak olan bir Nisan 28-42 24-65
Mayıs 26-41 29-60
mali bunalımın ipuçları ortaya çıkmıştı. Arka ar- Haziran 26-40 31-60
kaya dalgalar biçiminde gelecek olan yeni etkiler, Temmuz 25-40 29-54

üretim artışlarına karşın, kazanca dönemeyecekti.


Parçalı artışlar ise, emeğin karşılığı olmaktan uzak
olacaktı. Bu mali bunalımın sonuçlarını bir iki ürü-
nün karşılaştırmalı ederlerini gösteren tablodan an- İncir
lamak olanaklıdır. İzmir borsasında. İncir ve üzüm
için verilen şu karşılaştırmalı eder tablolarında yıl-
1922 1923 1924 1925
lar içinde mevsimine ve hatta aylara göre bir orantı Ağustos 25-26 21 22 32
yapmak olanaklıdır. Mevsimine göre, ürünün bol- Eylül 25-26 27-28 26-27 25-28
laşması ya da azalmasının ürünlerin fiyatlarına yan- Ekim 20-21 16-17 18-19 20-28

sıması doğaldır. Bunun yanı sıra malın satılabilirlik Kasım 20-21 14,5 18-19 20-28

durumu da ederine yansıyan bir etkendi. Sonuç ne


olursa olsun, üreticinin bundan etkilenmemesi ola-
naksızdı. İzmir için iki önemli üründe, yıllara göre
fiyatların dağılımı şöyleydi123: Tarımsal üretim ve tarımsal üretime dayalı tica-
retin genel durumu böyleydi.

123 Ali Cenai, a.g.y., s.825; yine şurada: Kemal Arı, “Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde İzmir’in Genel Ekonomik Durumu”.., s.38-39.
122 M. Ragıb, “İzmir’in Vaziyet-i iktisadiye ve Içtimaiyesi”, Türkiye İktisat Mec., II/32 (29 Teşrinievvel 1923) s.312-314.

91
Sanayi
Türk Kurtuluş Savaşı’nın bitiminde, dişe dokunur bir mektupta, mektubu gönderen kişi, “Güzel, samimi
bir sanayi sektörünün varlığından söz edilemez. Vila- İzmir’imize yerleştim. Çok yorgun, başımı hakikatten
yet içinde, çeşitli nahiyelere dağılmış biçimde bir ta- dinlenmeye muhtaç ve vücudumu dinlendirmeye çalı-
rımsal sanayi hareketlenmesi görülebiliyordu. Tarım şıyorum” dedikten sonra, yanına gelen Kazım Nuri ve
ürünlerini işlemeye dönük küçük atölyeler ile ufak Nazmi Bey’lerin dileklerini iletmek için aracı oluyor-
tefek un fabrikaları göze çarpıyordu. du. Bu aracılıkla, ortaya konulan durum ve
En yaygın sanayi işletmeleri zeytin- istekler şunlardı: İzmir’de yıllardan beri
yağı, un, sabun üzüm, incir ayıklama, alıcı yabancı kişiler, incir ihracatında eski
temizleme fabrika ve atölyeleriydi . 124
oyunlarını oynamaya başlamışlardı. Pi-
Bunun yanı sıra, başta Kemalpaşa, yasaya incirin çok oranda yığılmasını ve
Karaburun ve Seferihisar olmak üze- bu yüzden ederinin düşmesini sağlamış-
re bölgenin genelinde geleneksel el lardı. “Bizim gibi gayr-i meluf gözlerin
zanaatı olarak halıcılık ve kilimcilik bile göreceği mertebe ayandır” dedikten
yaygındı. Kimi yerlerde ipek koza- sonra; Hüseyin Rauf Bey tarafından çare
sı vardı; dolayısıyla bu tür yerlerde ortaya konuluyordu: Biricik ve ivedi çö-
ipek dokumaya yönelik tezgâhlar da züm, iç kesimden İzmir’e incir getirilme-
bulunuyordu. Dokuma tezgâhlarında sini, incirin burada yığılmasını gerçek-
daha çok gündelik kullanmaya uygun leştirmek üzere yönetimini sağlamaktı.
mefruşat ve elbiselik kumaş dokun- Mustafa Necati İncir İzmir’e yığılmayınca, bir iki gün
maktaydı. Türkiye dış piyasalara ürettiği pamuğu içinde incir fiyatları yükselecekti. İzmir’in ekonomik
satıyordu; ancak, pamuktan ip, ipten de dokuma ya- yönden özellikle bu günlerde yetiştiricileri ve tüccar-
pacak fabrikalara sahip bulunmuyordu. Dokumada ları hükümetin bu yolda yardımda bulunacaklarından
kullanılan iplerin büyük kısmı, Avrupa’dan getirili- emin olduklarını iletiyorlardı129.
yordu. Böylelikle sağlam alacalar el tezgâhlarında
Bu tür yakınmalar ve öneriler durmadı. Maliye
dokunuyordu. Bunun yanı sıra ipek kozalarından
Bakanlığı’ndan, örneğin İzmir Mebusu Hüseyin
elde edilen ipliklerle kuru bez denilen yatak, yorgan
Rahmi Bey ve arkadaşı İzmir’den Almanya ve Çe-
ve gömlek kumaşları dokumaktaydı125. Rumlara ait
koslovakya hükümetlerine ihraç edilen üzümlerden
olup, sonradan terk edilen deri işleme atölyeleri de
fazla gümrük vergisi alınmamasını isteyen 22 Nisan
vardı126. Zeytinciliğin yoğun olduğu yerlerde de basit
1925 tarihli teskereyi meclise gönderdi130. Yine İz-
yöntemlerle sabun yapılan atölyeler yaygındı. Ayrıca
mir milletvekilleri Ahmet Münir, Kamil ve Mustafa
kiremit, testi, çanak, çömlek, tuğla üreten fabrikalar
Necati tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
bulunuyordu127. Ancak bütün bunlar dış pazarlarda
satılabilecek nitelikte değillerdi. Yörede ancak ye- verilen bir dilekçede, Almanya ve Çekoslovakya’ya
rel gereksinimleri karşılayabilecek ölçüde üretimleri tüccarlar tarafından ihraç edilen üzümlerden hükü-
yapılabiliyordu. Üretilen incirin dış pazarda reka- met tarafından eski tarife uygulandığından söz edile-
bet gücünü azaltan en önemli etkenlerden birisi de rek aynı uygulamaya tabi tutulmayan üzümcülüğün
yüksek vergi oranlarıydı. bundan zarar gördüğüne dikkat çekildi. Bu durum-
da üzümlerin fiyatlarında önemli farklar oluşmuş-
Örneğin, çıkarılan bir kararnamede konuya net bir tu. Bu durumda Yunanistan ve Avrupa üzümlerine
vurgu yapıldı. İtalya’ya gönderilen üzüm ve incirler rakip olan Türk üzümlerinin satılmasının zor oldu-
hakkında Ticaret Bakanlığının dışişleri Bakanlığı’na ğuna değinilerek, bu kötü satışlardan ülkenin zarar
yazdığı bir yazıdan hareketle, Almanya ile yapılan an- gördüğüne vurgu yapılıyordu. En azından yeni ürün
laşmalarda olduğu gibi, İtalya’ya gönderilecek üzüm
geldikçe, bu uygulama düzeltilmeliydi131.
ve incirlerden de fazla vergi alınmaması kararı veril-
mişti128. Örneğin, 29.8.1923 tarihinde, Riyaset-i Ka- Yüksek vergi, ürünün maliyetinin artırıyor; kötü
lem Mahsusu Başkâtibi Hüseyin Rauf Bey’den, Tica- fiyat politikası, Türk üzümünün dış piyasada reka-
ret Bakanı Mahmut Esat Bey’e özel olarak gönderilen bet şansını azaltıyordu.
124 İzmir Vilayeti 1926 Senesi istatistiği, İzmir, 1927, Fabrikalar böl. 128 BCA, 03018.01.01/015/60/13.
125 İzmir Vilayeti Kaza ve…..s.14, 34, 44. 129 BCA, 030/10/12/71/4.
126 A.g.e., s.l4. 130 BCA, 030/0/Y/42/54.
127 A.g.e., s.14. 131 BCA, 030/0/Y/42/54.

92
İzmir Ticaret-i Bahriye Müdüriyeti

İster istemez, dışarıya satılan ürünün azlığı ya da kım işletmelerle, mavnacıların keyfi fiyat uygula-
çokluğu, Türk deniz ticaretini ve taşımacılığını da malarına da son vermek gerekiyordu.
etkileyen önemli bir etkendi. Özellikle İstanbul ve Bu kargaşanın önüne geçmek, sorunları olabilecek
İzmir Limanları’nda dış satımı doğrudan etkileye- en aza indirmek ve bir düzen ortamı yaratabilmek
cek ve fiyat kontrolü yapmaya yarayacak düzenle- için imtiyazlı bir şirket oluşturulmasına gerek görül-
meler gerekliydi. Sorumlu bir konumda olarak hü- dü. Bu amaçla, İzmir limanında yükleme, kurtarma,
kümet neler yapılabileceğini araştırdı. Sonuçta bir kılavuzluk, dalgıçlık ve limanlara yanaşan gemilere
kararname ile gerekli bazı önlemler alındı. Ticaret tatlı su sağlanması gibi önemli işlerde otuz sene sü-
Bakanlığı 12 Nisan 1925 tarihli bir tezkere ile ül- reyle Türkiye Sanayi ve Türkiye İş Bankalarıyla Tür-
kede üretim yapan en önemli ve ünlü kentleri teh- kiye Seyri Sefain İdarelerine bu imtiyazın verildiği-
likeli durumlara sokan ve rakip ülkeler karşısında ne ilişkin bir kararname yayınlandı. 15.4.1925 tarihli
dış alım ve dış satım merkezi olmak konumundan bu kararname ile de limanlardaki çok önemli liman
çıkaran konuya el attı. Pek çok etkenin yanında, li- hizmetleri millileştirilmiş oluyordu132. Bu önemli bir
man etkinliklerinin gözden geçirilmesi, bu konuya adımdı. 15 Nisan 1925 tarihine İzmir Limanı’nda
yeni bir düzenleme getirilmesi gerekliydi. Kuşku- yükleme, boşaltma, kılavuzluk, dalgıçlık ve gemi
suz, üretenin içinde bulunduğu toplumsal zorlukla- kurtarma ile gemilere tatlı su yükleme görevi ve ay-
rın yanı sıra, tohumun tarlaya atıldığı andan, lima- rıcalığı Türk Anonim Şirketi’ne devri yapıldı. İzmir
na indiği ana dek, pek çok etken fiyatları ve üretim Körfezi gemi işletme imtiyazına ilişkin yetki, Tica-
düzeylerini etkiliyordu. Bunun yanı sıra, limanlarda
ret Bakanlığı’nın 11 Ağustos 1926 tarihli kararında
görülen keyfilik ve kargaşa da ürün fiyatlarını et-
onaylandı133. İzmir’de Kordon üzerinde bulunan ve
kileyen önemli bir etkendi. Limanlar henüz yeterli
terk edilmiş Rum taşınmazlarından biri olarak kalan
demir ve kara yoluna bağlanamamıştı. Çoğu kez,
406 nolu hanenin, İzmir Ticaret-i Bahriye Müdüri-
hayvan taşımacılığı ile limanlara yapılan mal ta-
yeti olarak Liman Riyaseti’ne ayrılması kararlaştırıl-
şıma sürecinin sonunda, oraya buraya dökülen ve
dı. Böylelikle İzmir’de deniz ticaretini düzenlemek
tam bir karmaşa ortamında saatlerce, kimi zaman da
üzere bir oluşum gerçekleştirilmiş oluyordu. Ticaret
günlerce bekleyen malların bulundukları yerlerden
Vekâletinin 22 Mayıs 926 tarih ve 4088/120 no’lu
depolara kaldırılması sırasında yaşanan karmaşa,
tezkeresini başta Reisicumhur Mustafa Kemal ve di-
durumun ilkelliğini ve önemini ortaya koyuyordu.
ğer hükümet üyelerinin teker teker imzaladılar.
Depolama, taşıma, aktarma ve yükleme işlerinde
tam bir keşmekeş vardı. Liman hizmetlerinde son Böylelikle 31 Mayıs 1926 tarihindeki kararna-
derece olumsuz etkiler yapan ve böylece ticaret ve meyle İzmir Ticaret-i Bahriye Müdüriyeti kurul-
ekonomi yaşamında büyük sıkıntılar yaratan bir ta- muş oluyordu134.
132 BCA, 080,18/ 01-01-030-24-10.
133 18 Ağustos 1926 tarihli kararname: BCA, 030.18.01.019.43.4; 030/10/01/020/54/6.
134 BCA, 030/18/01–01–19–36–12.

93
Genel Yol Ağı İçinde İzmir Limanı
ve Limandaki Ekonomik Etkinlik

Yol, bir ülkenin kalkınmasında en önemli et- yalnız ekonomik anlamda değeri olan yükün pa-
kenlerden birisidir. Genel yol ağı denildiğinde zara indirilmesi ya da insan taşımacılığının yapıl-
anlaşılması gereken o dönem için denizyolu, ka- ması değildi. Ülke üniter bir yapıya sahip bir ulus
rayolu, demiryolu ve havayoluydu. Havayolları- devlet olmakla birlikte, alt kültürlere dayanan bir
nın yeterince gelişmediği, uçaklarla henüz sivil ve çeşitlilik söz konusuydu.
zorunlu ancak küçük çaplı askeri mühimmat dı- Bu yalnız Türkiye’ye özgü bir durum da değildi.
şında yük taşıması yapılamadığı için o dönemde Bir ülkede kültürel çeşitlilik varsa, yol sorununu çöz-
yol şebekesinden ağırlıklı olarak anlaşılan deniz, meden ve bu kültür ortamlarına ve bu ortamla ilişki
kara ve demiryollarıydı. Demiryolu ağı ülkenin içinde bulunan toplum kesimlerine ve bireylere ula-
her yanına gitmiş değildi. Karayolları ise birkaç şıp, devletin her anlamda varlığını duyurmadan ve
yüz km.lik şose dışında bütünüyle patika ve gele- hizmet götürmeden ulusal birliği sağlamak zordur.
neksel yol ağından oluşmaktaydı. Denizyolları en Bu yalnız ülkenin kendi iç güvenliği için geçerli bir
yaygın ulaşım aracıydı. Uluslararası ulaşımın yanı kural olarak algılanmamalıdır; aynı sorun, ülkelerin
sıra, kıyı ulaşımı, iç göllerde ve nehirlerde kayık, dış güçlere karşı savunması için de geçerlidir. Ge-
sal ve motorlu taşıtlardan oluşan ulaşım biçimiy- nel yol ağının, ülke savunulması için, o ülkeye ait
le, en yaygın olan ulaşım biçimiydi. Bu nedenle, silahlı güçleri cepheye taşıyacak altyapıya ve dona-
genel olarak ülkenin yol sorunu denildiğinde an- nıma sahip olması bu anlamda son derece önemlidir.
laşılması gereken yalnızca denizyolları değildi. Bir ülkenin savunma gereksinimini, iç güvenliğini
Bütün bu yol biçimlerinin bir plan dâhilinde birbi- sağlamada ve devlet olanaklarını ve uygulamalarını
riyle bağlı olması ve dışa açılan limanlara eklen- toplum kesimlerine ulaştırmada son derece stratejik
mesi algılanmalıydı. Denizyolları demiryollarına değeri olan yollar; sonuçta ülkenin kalkınma süreç-
ve karayollarına bağlanmadan, bir ülkenin ciddi lerinde de taşımacılık açısından son derece önemli
bir kalkınma sürecine girmesi olanaksızdı. Konu bir işleve sahip bulunuyordu.

94
Bu sıkıntılar cumhuriyet öncesi dönemde yoğun yol açısından en büyük eksiklik karayollarının ye-
biçimde duyulduğu için, yeni Türkiye’de konuya tersizliği ve bakımsızlığıydı. Güvenlik sorunları bir
çok daha duyarlı bakılmaktaydı. Örneğin Kurtu- yana, üretim ve ticaret açısından bakıldığında da,
luş Savaşı başlarken, İngiltere’ye karşı Amerikan Türkiye için bu sorunun, kanayan bir yara olduğu
Mandası’nı isteyenlerin gerekçelerinden birisi de rahatlıkla söylenebilir.
Türkiye’nin yaygın bir yol ağına sahip bulunma- Cumhuriyet ilan edildiğinde üreticinin ürettiği
yışıydı. Mondros Bırakışması’nı izleyen günlerde, ürünün taşınmasında en etkili ulaşım biçimi demir
ülkenin başta İngilizler olmak üzere, dış güçler tara- ve denizyoluydu. Aydın, Ayvalık, Edremit, Akhi-
fından sıkı sıkıya sarılması, tersanelerine el konul- sar, Akşehir, Kasaba, Çeşme, Ödemiş, Kırkağaç,
ması, limanlarının ve demiryollarının denetim altına Manisa, Muradiye, Salihli, Tire, Urla, Bayındır ve
alınması üzerine Türk aydınları haklı olarak büyük Bergama’dan oluşan Batı Anadolu hinterlandında
bir kaygı içine girmişlerdi. ürünlerin taşınmasında trenlerin yanı sıra, kağnılar,
Temel düşünceleri şuydu: deve kervanları ve gemiler kullanılmaktaydı. Örne-
Yol olmayınca, bir noktadan başka bir noktaya ğin Kasaba’da toplam ürünün taşınmasında deve-
hareket etmek bir yana, kımıldayabilmek olanağı lerin taşıma kapasitesi % 12,5’a kadar ulaşmakta;
bile yoktu. Bu durumda aynı merkezde kağnı kol-
İngilizlere karşı koy- larının %12,5’a geldi-
manın olanağı olma- ği görülmekteydi. Yine
dığını düşünüyorlardı. Manisa gibi önemli bir
Çare olarak Amerikan yerleşim merkezinde
Mandası’nı bir kaçış ürünlerin %10’u kağnı-
yolu olarak görmeleri- larla taşınabiliyordu. En
nin temelinde bu kaygı- şanslı yerleşim yerleri
lar vardı. Böyle olunca Aydın, Akhisar, Akşe-
da kongreler dönemin- hir, Ödemiş, Kırkağaç,
de yaptıkları çıkışlarda; Muradiye, Salihli, Tire
“Yunanistan kendi va- ve Bergama’ydı; çünkü
purlarıyla ülkesinden ve buralarda üretilen ürün-
adalardan İzmir’e asker ler, demiryollarıyla taşı-
yığarken, biz doğu cep- nabiliyordu. Urla ise en
hesindeki ordumuzu, hangi şimendiferlerle batı şanssız olanıydı. Çünkü taşımacılığın yüzde sekse-
cephesine aktaracağız” söylemini dillendiriyor- ni kağnılarla, yüzde yirmisi de develerle yapılabi-
lardı135. liyordu. Bunun yanı sıra Ayvalık ve Edremit gibi
merkezlerde ise taşımacılık bütünüyle denizyolları
Ulusal birlik tamamlandıktan sonra, yol ve ta- aracılığıyla yapılabiliyordu137. Karada yapılan ula-
şıma sorununu çözmek, bu açıdan çok gerekliydi. şımda en yaygın ağ demiryollarıydı. Cumhuriyetin
Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye, deniz taşıma- ilk yıllarında, karayollarında eskiye göre bir geliş-
cılığına sahip bir ülke olmadığı gibi, demir yolları me görülse de, karayolları istenilen düzeye ulaşa-
ve karayolları sorununu da çözmüş ve ona ulusal bir madı138. Bu yollar, ilkel görüntüde ve daha çok do-
karakter verebilmiş değildi. Göreceli olarak İzmir ğal koşulların belirlemesi sonucu oluşan yollardı.
Limanı ve limanı çevreleyen demiryolu ve kısmen Motorlu taşıtlar, Cumhuriyet’in dönemine dek he-
karayoluyla beslenen bir özelliğine sahip olması men hemen yoktu. At, deve, katır, ester gibi hayvan
nedeniyle daha şanslı bir kent görünümünde olsa da gücüne dayanan ilkel ulaşım ve taşıma araçları kul-
genel olarak yol ve taşımacılık sorunu Türkiye’nin lanılıyordu139. O dönemlerde kullanılan karayolları,
bütününü ilgilendiren büyük bir sorundu136. Kentte günümüz yol anlayışından son derece uzaktı.

135 Bu konudaki tartışmalar şu yapıtın bir çok yerinde görülebilir: Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, TTK yay., Ankara, 1999, çşt. syf.
136 Konuya kısmen şurada değinilmiştir: Kemal Arı, “Samsun-Çarşamba Demiryolunun Temel Atma Töreni ve Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın
Samsun Gezisi”, Atatürk Araştırma Merkezî Dergisi, VII/21 (Temmuz 1991), s.609–622.
137 E. G. Mears, “Transportation and Communication”, Modern Turkey, s.206’den akt. Bülent Durgun, a.g.e., s.143.
138 H. Colonel Woods, Report on the Economic Conditions in Turkey 1924, His Majesty’s Stationery Office, London, 1925. s.16–17; akt. Bülent Durgun, a.g.e.,
s.144.
139 Müderrisoğlu, Cumhuriyetin… , s. 94; ayrıca bkz. B. Durgun, a.g.e., s.145.

95
Yolların çoğunluğu vadilerde, doğal zemine uy- karayolu bağlantısını sağlayan yol ve köprü bile ya-
gun olarak yayaların, kervanların, at arabalarının ğışlardan etkilenince ulaşım kesiliyor, bu ise yoğun
üzerinde gidip geldikleri ve zaman içinde toprağın bir yakınmaya neden oluyordu143. İzmir’de karayolu
sıkışarak, sertleşmesiyle oluşan patika yollardı140. yapımına 1930’lu yıllarda, Behçet Uz’un belediye
Bu ilkel görüntüsüyle bile, Batı Anadolu’daki ka- başkanlığı döneminde ağırlık verilebilmiştir.
rayolları, diğer bölgelere Cumhuriyet ilan edildi-
göre daha iyi durumdaydı. ğinde, pek düzenli olma-
1923 yılında motorlu ta- yan yollarda kara araçları
şıtların karayolu ulaşımın- bulmak da olanaklı değildi.
da kullanıldığı görüldü. 1924 yılında İstanbul’da
İstanbul-Ankara arası o 548 motorlu arabanın yanı
dönemde motorlu taşıtlarla sıra 85 kamyon bulunuyor-
80 saatte gidilebilmektey- du144. 1923 yılında ise bütün
di141. En büyük sorun ise Türkiye’de toplam 1.000
araçların gittikleri yollarda dolaylarında olan motorlu
köprülerin olmayışıydı142. taşıtların ancak 100 tane-
1924 yılı içinde karayolla- sinin İzmir’de olduğu sa-
rına öncelik verilememiş; nılmaktadır. İzmir’de 1926
Cumhuriyet yönetimi kara yılında 330 olan otomobil
ulaşımında bütün enerjisi- sayısı 1930 yılında 419’a
ni demiryolu yapımına vermiştir. 1930 yılında bile ulaşmıştır . Bu araçlarla uzun yola çıkmak nere-
145

son derece kötü durumda olup, onarıma gereksinimi deyse olanaksızdı. Karayollarında benzin istasyon-
olan 15.879’km.lik karayolunun, 15.000 km.si ba- ları bulunmuyordu. Araçlar ancak, benzin bidonla-
kımsız bir durumdaydı. İzmir’le Karşıyaka arasında rını da yanlarına alarak yola çıkmaktaydılar146.

140 Tevfik Çavdar, Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Manzara-i Umumiye, Milliyet Yayınları, Baha Matbaası, Mart, 1971, s. 81; Alptekin Müderrisoğlu,
Cumhuriyetin… , s.170, yine bkz: Akt. Bülent Durgun, a.g.e., s.145.
141 Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Tarih Vakfı Yurt yay., 3.baskı, İstanbul, Kasım, 1994; Akt. Bülent Durgun, a.g.e., s.145.
142 Müderrisoğlu, Cumhuriyetin… , s.171–173; Akt. Bülent Durgun, a.g.e., s.145.
143 Emel Göksu, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı Yıllarında İzmir ve Suç Coğrafyası, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür yay., Birinci Basım, İzmir, Mayıs,
2003. Akt. Bülent Durgun, a.g.e., s.145.
144 H. Colonel Woods, a.g.e., s.16–17, yine akt. Bülent Durgun, s.147.
145 Sadık Kurt, İzmir’de Kamu Hizmeti Gören Kuruluşlar (1850–1950), Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enst. (Basılmamış Doktora
Tezi), İzmir, 1996, s.96.
146 Müderrisoğlu, Cumhuriyet’in… , s.185–187.

96
Yolların bakımsız ve yetersiz oluşu, üreticile- yeniden onarımında kullanıldılar. Kaçarken pek
ri zarara uğratıyor, üretilen malları limanlara in- çok şeye olduğu gibi zaten yetersiz olan demir
dirmek zorlaşıyordu. Motorlu taşıtların olmayışı yollarına ve köprülere de zarar vermişlerdi. Ray-
nedeniyle, Cumhuriyet ilan edildikten birkaç yıl ları sökmüş, köprüleri yıkmışlardı. Yunanlı esirler
sonrasına kadar kara taşımacılığı genellikle kağnı demiryollarının onarımında kullanıldılar151.
ve atlı arabalarla yapılıyordu. Tek ya da çift at ile Cumhuriyet hükümetleri için öncelikli bir yere sa-
çekilen araba, yaylı ve fayton lüks ulaşım vasıta- hip olan demiryolu yapımında Ege ve İzmir için en
sı sayılabiliyordu. At, katır, eşek ve deve katarları önemlisi Kütahya–Balıkesir yolunun yapımıdır. 23
bu dönemde yük ve insan taşımacılığında kullanıl- Nisan 1932’de açılan bu hat İzmir’in, Kasaba hattı
maktaydı147. vasıtası ile Ankara’ya bağlanmasını sağlamıştır152.
Demiryolları Batı Anadolu’ya diğer bölgelere Cumhuriyet döneminde, İzmir Limanı’ndan
oranla erken denilebilecek bir zamanda geldi148. başta Avrupa limanları olmak üzere pek çok yere
Aldığı imtiyazla buna öncülük eden ülke İngilte- gemiler kalkıyor, yabancı bandıralı gemiler limana
re oldu. İngilizler tarafından 1856 yılında 120 km yük taşıyorlardı. Bunun yanı sıra körfezde kent içi
uzunluğundaki İzmir-Aydın Demiryolu’nun yapı- ulaşımda kullanılmak üzere yedi adet gemi insan
mına başlandı. Bu, ve yük taşıyordu.
Anadolu’da yapı- 1927 yılı boyunca
lan ilk demiryolu körfez içi ulaşımın-
hattıydı. 1856 yı- da 4.372.391 kişi
lında hat işletmeye taşınmışken, 1934
açıldı. Bunu diğer yılında gemi sayısı
demiryolu imtiyaz- 5’e taşınan yolcu sa-
ları izledi. Sonuçta yısı da 2.604.794’e
İngiltere, 610’km. düşmüştür. Körfez
lik bir demiryo- içinde en etkin hat,
lu hattının işletme Karşıyaka-İzmir
ayrıcalığı yanında, hattıydı. Bunun
hattın çevresindeki yanı sıra İzmir-
yeraltı ve yer üstü zenginliklerini işletme hakkını da Reşadiye, Turan ve Foça hattı da etkin hatlardan-
elde etmişti. Fransızlar ise 1866’da İzmir-Kasaba dı153. Bu sayısal düşüşün, artık bu tarihte karayolları
Demiryolu’nu işletmeye açtılar. İzmir-Kasaba ile toplu taşımacılığın başlamış olmasıdır154. Ayrı-
demiryolunu işletme ayrıcalığı 1894’te Paris’te ca, Yunan işgali döneminde deniz taşımacılığında
kurulan İzmir-Kasaba ve Temdidi Demiryolu gemi sayısında azalma olduğu için, fiyatlar yüksel-
Kumpanyası’na satıldı149. Bu hat ancak 31 Mayıs miştir. 1924 yılındı hamal ve taşıyıcı sendikaları-
1934’te millileştirilerek Cumhuriyet Hükümet’i ta- nın kaldırılmasına çalışıldı. Bunun sonunda hamal
rafından satın alınabilmiştir. İzmir-Aydın demiryo- loncası kaldırıldı ve tarifeler yeniden düzenlendi.
lu hattı ise bir yıl sonra 30 Mayıs 1935 satın alına- Ancak fiyatları denetleyecek etkin bir denetleme
rak devletleştirilmiştir. Bu alımlarda tüm taşınır ve biçimi yoktu. Kıyı ulaşımında ise kayıklar ve sallar
taşınmaz mallar, devlet denetimine geçmiştir150. kullanılıyor; bu araçlarla halı, pamuk, pirinç, kah-
Yunan Ordusu çekilirken, pek çok şeye olduğu ve, şeker, üzüm, susam, palamut, incir gibi çuval
gibi, demiryollarına ve köprülere de zarar verdi- eşyası ile, tütün, meyankökü, kibrit, zeytinyağı, gaz
ler. Rayları söküp, köprüleri yıkıyorlardı. Yunanlı ve yaş üzüm, şeftali ve diğer meyve türleri taşını-
esirler, kurtuluştan sonra bir süre demiryollarının yordu155.

147 Şahabettin Ege, “Eski İzmir’den Anılar”, Demokrat İzmir, 18 Mart 1976, s.5.
148 Bülent Durgun, a.g.e., s.147.
149 Kurt, a.g.e., s.452.
150 Bülent Durgun, a.g.e., s.141.
151 A.g.e., s.141.
152 Nedim Atilla, İzmir Demiryolları, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür yay., İzmir, Ekim, 2002. s.173.
153 M.Ziya Lütfi, a.g.e., s.186. Bülent Durgun, a.g.e., s.141
154 İzmir Vilayeti 1933–1934 İstatistik Yıllığı, s. 101; İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s.83.; ayrıca bkz. Bülent Durgun, a.g.e., s.168.
155 1923 Senesi İzmir Vilayeti İstatistiği, II, s. 270; Bülent Durgun, a.g.e., s.169.

97
Cumhuriyet ilan edildiğinde, demiryollarının Örneğin; İzmir’in bir nahiyesi olan Kızılca-
millileştirilmesi ve daha da yaygınlaştırılması yö- dağ’da nahiye içinde şose denilebilecek bir kilo-
nünde önemli adımlar atıldı. Hükümetler, bu konu- metrelik yol bile bulunmuyordu. Bu nahiye dağ
ya öncelik veriyorlardı. Bunun yanı sıra kara yolla- köylerinin çok olduğu bir yerdi. Yaz ve kış mev-
rında da atılımlar yapmak gerekiyordu. simlerinde, mevcut patika yollardan ya yaya ya da
İzmir örneğinde, daha önce de vurgulandığı gibi, süvari olarak gidip, gelinebiliyordu. Pek şiddetli ve
yapımı 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzayan İz- uzun süre yağan yağmurlarda bu yollar da günlerce
mir Limanı’nın varlığı önemli bir ayrıcalık sağla- kapanabiliyordu. İzmir, çok yakınındaki yerleşim
maktaydı. Yalnızca kendisine bağlı nahiyeler değil, yerleriyle bile bağlantısını kuramamış bir kent gö-
yöredeki bütün büyük yerleşim merkezleri, ekono- rünümündeydi. Yalnız Kurtuluş Savaşı’nın bitimi-
mik açılımlarını İzmir Limanı üzerinden yapıyor- ni izleyen ilk günlerde, telgraf direklerinin taşın-
lardı. Ürünü üretim alanlarından İzmir Limanı’na ması amacıyla Torbalı İstasyonu’na ulaşmak için,
aktaran biricik seçenek ise demiryollarıydı. Buna bir istihkâm zabiti kumandası altında inşaat taburu
bakarak yine de demiryollarının kent ve kenti çevre- oluşturularak, beş kilometrelik bir yol yapılmıştı.
leyen yerleşim yerleri için bu işlevi yeterince yerine Nahiyenin 1923 yılında üzerinde motorlu taşıtın
getirebildiğini söylemek olanaksızdı. Kimi yerleşim gidebileceği tek şose yolu, bu yoldu. Oysa diğer
birimlerinin, demiryolundan yararlanma olanak- nahiyelerde de olduğu gibi, Kızılcadağ’ın ekono-
ları bile bulunmuyordu. mik ilişkileri İzmir’leydi.
İzmir-Kasaba ya da Halk ürettiklerini
İzmir-Aydın demiryolu İzmir’de pazarlıyor,
hattına yakın yerleşim gündelik gereksinim-
yerleri, ürünlerini pazara ler, yiyecek ve giyecek
indirmekte göreceli ola- ürünleri büyük ölçüde
rak daha şanslıydılar. An- İzmir’den getiriliyordu.
cak yollar henüz yaban- Ticaret son derece zayıf-
cılardan satın alınabilmiş tı. İzmir Ticaret Borsası
değildi. Bu ise, özellikle Umum kâtiplerinden İh-
taşıma ücretleri ve poli- san Ayyıldız’ın notlarına
tikaları konusunda çok göre, Kızılcadağ’da ti-
önemli sorunlar yaratı- caretin zayıf kalmasının
yordu. Kara yolları, de- iki nedeni bulunmakta-
mir yollarından da beter dır: Birincisi nahiyenin
durumdaydı. Motorlu taşıma araçları yok denecek yollardan, dolayısıyla da taşımacılık sektöründen
kadar azdı. Var olan yollar ise düzensiz, bozuk ve yoksun oluşuydu. Diğeri de, halkın fakirliği ve ser-
yetersizdi. Pek çok yerde hala deve kervanlarıy- maye eksikliğiydi. Nitekim 1923 yılında, 200.000
la ve katırlarla yük taşımacılığı yapılıyordu. Böyle kıyye üzüm İzmir Limanı’na taşınamamış, ürün
olunca pazarlar beslenemiyor, ticaret canlanamıyor; çiftçinin elinde çürümüş, dolayısıyla üretici zarara
halkın yaklaşık % 85’i kırsal alanda yaşamasına ve uğramıştı. Oysa köylü, ürününü uygun koşullarda
tarımla uğraşmasına karşın, yolların yetersizliği ne- satmak, borcunu ödemek, gereksinimlerini karşı-
deniyle taşımacılık yapılamadığından, kimi yerlerde lamak zorundaydı. Ancak nahiyenin ticari ilişkiler
açlık sorunuyla karşılaşılıyordu. Bir yerde açlıktan içinde bulunduğu Tepeköy ve İzmir gibi merkez-
insanlar kırılırken, ülkenin başka yerinde taşınama- lere bağlı olan yolların araba ile geçilemeyecek
yan ürün, tarlada çürümeye terk edilebiliyordu. Bu- derecede bozuk olması, ürünün pazara inmesini
nun temel nedeni, bir yol şebekesinin bulunmayışı; engellemişti. Pazara indirilemeyip, borsada satıla-
denizyolları, demiryolları ve karayolları arasında mayan, limana aktarılamayan ve çiftçinin gözleri
dengeli ve düzenli bir şebekenin bulunmayışıydı. önünde çürümeye terk edilen bu ürün, köylünün
Gelişigüzel, çoğu zaman da rastlantısal olarak bir bir yıllık alnının teriydi156. Çürüyen ürünlerle bir-
yol oluşumundan söz edilebilirdi. likte, milli bir servet de yok oluyordu.

156 İzmir Vilayeti Kaza ve Nevahinin Ahval-ı Tabiiye, Tarihiye, Nüfüs, Aşair Vesairesinin 339 Senesine Aid Malumat, s.5-7.

98
Atla ve deve kervanlarıyla ne kadar ürün taşı- yeterli olması zaten beklenemezdi157.
nabilir; taşınsa bile, emek yoğun, kapasite küçük Dolayısıyla 1923 yılı ekonomik yönden bir bu-
olduğuna göre bu temel ürünlerin fiyatlarına nasıl nalım yılıydı. Ekonominin bütün sektörleri bu buna-
yansır, bundan halk nasıl yararlanabilir ve bir gö- lımdan etkilenmişti. Bu durumda Ticaret Bakanlığı
nenç ortamına ulaşılabilirdi? devreye girerek, bir çağrıda bulundu. Ülkenin bütün
Kuşkusuz bu genel durum fiyatların yükselmesi tüccar ve üreticilerinin rekabet hırslarını atarak, bir
ya da ürünün yok pahasına elden çıkması anlamına blok halinde birleşmeliydi. Bu nedenle, İstanbul’da
geliyordu. Bu nedenlerden ötürü taşıma ücretleri Milli Türk Ticaret Birliği’ne bir telgraf çekildi.
umulanın üstünde pahalıydı. Taşıma ücretinin yük- Milli bir servet olan üzümlerin elde kalmadan sa-
sekliğinden yakınan bazı üreticiler, Aydın Şimen- tılabilmesi için, İstanbul tüccarlarının katılımıyla
difer Kumpanyası’nın yük taşımada kendileri için oluşturulacak yeni bir birliğin kurulması isteniyor-
indirimde bulunmasını istemişlerdi. 1923 yılında du. Buna bakanlığın bir milyonluk bir avans vere-
yapılan bu istek karşılanmadan bu kez de demiryo- bileceğini belirtiliyordu158. Bu yaklaşımın, bunalı-
lu işçilerinin genel greviyle karşılaşıldı. Kumpanya mın atlatılmasında önemli bir etkisinin bulunduğu
çalışanları ücretlerinin artırılmasını istiyorlardı. Bu görüldü. Eylül 1923’te, kıyyesi 9–10 kuruşa kadar
nedenle, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için düşen incirin bir kısmının, üreticiye destek olunma-
greve gidildi. Bu tam bir ekonomik bunalım yarat- sı amacıyla ordu tarafından satın alınması bile dü-
tı. Üreticiler pahalı bile olsa, ürünlerini pazara indi- şünüldü. Bir süre sonra koşullar düzelmeye başladı.
rememişlerdi. Bu kez deve ve katır kervanları oluş- Öyle ki, yılsonuna doğru kıyyesi 20 kuruşa çıkan
turularak tarlalarda ve bağlardaki ürün İzmir’deki üzüm fiyatları, dönemin en etkin İzmir gazetelerin-
ticarethanelere taşınmaya çalışılmıştı; ancak bunun den Ahenk’in deyimiyle ‘şayan-ı memnuniyet’ ti159.

İzmir Limanı’nda yabancı uyruklu kişilerin ticari etkinlik yaptığına ilişkin Dışişleri Bakanlığı’na
Başhekimlik tarafından yeralan 18.6.1923 tarihli bilgi notu.

157 M. Ragıb, a.g.m., s.314.


158 Türkiye iktisat Mec., Sayı:26 (3 Eylül 1923), s.219–220.
159 Ahenk, 11 Teşrinievvel, 1923.

99
İzmir Limanı

Ve İzmir Limanı… zımpara, arpa, yulaf, burçak, badem, kendir topu-


Kuşkusuz, bu fırtınalı ve karmaşık sürecin içinden mu, taze meyveler, yapağı, zeytinyağı, av derile-
süzülerek gelen ürünlerin, dünya pazarlarına taşına- ri, ceviz, yumurta, kestane, kendir, bağırsak, sabun,
cağı yer İzmir Limanı’ndan kalkacak gemilerdi. kitre, mazı, kuru meyveler, tahin, sadeyağ, kümes
hayvanı, gübre, kabak ve karpuz çekirdeği, tiftik,
İzmir Limanı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş rastık taşı, fındık, helva, ot ve saman, defneyapra-
sürecinde, Türkiye’nin İstanbul’dan sonra ikinci ğı, hurda maden… Bu yıl içinde dış satımı yapılan
büyük limanı olma özelliğini korudu. 1923 yılında ürünlerin toplam değeri, 62.393.531 TL idi161. Bu
İstanbul Limanı’ndan yıllık 9.335.406 liralık itha- ürünlerin satıldığı ülkeler de ticaret büyüklüklerine
lata karşılık, 3.222.842 liralık ihracat yapılırken; göre şunlardı: İtalya, Amerika, İngiltere, Almanya,
İzmir Limanı’ndan 1.912.279 liralık ithalata kar- Fransa, Yunanistan, Belçika, Mısır ve Rusya162…
şılık 3.326.187 liralık ihracat yapılmaktaydı. İzmir Dış satımda da en çok bu ülkelerle ilişki vardı.
Limanı’nı 805.000 liralık ithalat ve 5.99.000 liralık
ihracatla Mersin, 342.845 liralık ithalat ve 201.566 Bir kere, Batı Anadolu’nun derin vadiler boyun-
liralık ihracatla Samsun Limanı izlemekteydi160. ca uzanan İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba demiryo-
1924 yılı verilerine göre, İzmir ve yakın çevresinde luyla bağlantılı oluşu, İzmir Limanı’nı hep besle-
üretilerek dış satımı ürünler şunlardı: Tütün, üzüm, yen bir etken oldu. Bu demir yolları o dönemde
incir, halı, pamuk, çekirdek pamuk, palamut, afyon, Türkiye’nin en önemli ürünlerinin üretildiği yörele-
meyankökü, meyan balı, deri, susam, zahire, üzüm- ri, İzmir Limanı’na bağlıyordu. Kasaba-Bandırma
incir kutuları, süt ve besi için beslenen hayvan, fıstık, demiryolu hattı ise Anadolu-Bağdat demiryolu hat-

160 1339 Senesine Mahsus Ticaret-i Hariciye İstatistiği, s.512.


161 İzmir Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, I/1 (Ocak 1926), s.11.
162 A.g.m., I/6 (Haziran 1926), s.343.

100
tıyla birleşerek, çok uzak yerleri İzmir Limanı’na yaygın olarak bu ürünü yetiştiriyorlardı. Bu ürün-
eklemişti163. Kente bu demiryolu ağıyla getirilen lerin sağlıklı ortamda Avrupa pazarlarına ulaştırı-
üzüm, incir, palamut, zeytinyağı, tütün gibi ürün- labilmesi için, sağlam biçimde kutulanması çok
ler vagonlardan çıkarıldıktan sonra, sayıları o dö- önemliydi. Üzüm tüccarları tarafından köylüden
nemde 3.000’i bulan ve insan ya da hayvan gücüyle toplanan üzümler, çoğunlukla 13–15 kiloluk ku-
işletilen arabalara yüklenerek depolara yollanırdı. tularda paketlenmekteydi. Gemilerle taşımacılık
Hamallar tarafından indirildikten sonra, komisyon- yapan tüccarlar, üretilen bu kutulara büyük bir
cular devreye girer; mal tüccarlar tarafından satın gereksinim duyuyorlardı. Bu nedenle kutuculuk
alınır ve depolara yerleştirilirdi. Sonuçta bu depo- yaygın bir üretim ve istihdam alanıydı. Ülkede
larda dış satım yapan kişilere ait atölyelerde işlenir, limanlara yakın yerlerde çok sayıda kutu üreten
oralardan yeninden arabalar aracılığıyla mavnalara atölyeler bulunuyordu. Bu etkinlik, yöre insanı
taşınır; mavnalardan büyük tonajlı ve uluslar arası için önemli bir geçim kaynağı olmuştu. Kimi ne-
sularda seyir yapabilen gemilere yüklenir ve böyle- denlerden dolayı zaman zaman kutu yapımı, ge-
likle dış satımı yapılmış olurdu164. reksinimi karşılamaya yetmeyebiliyordu. Bu du-
Çanakkale’den neredeyse Antalya’ya kadar rumda İtalya, Romanya ve İsveç gibi ülkelerden
uzanan kıyı şeridinde, küçük iskelelere inen yük kutu alımı yapıldığı da oluyordu. İncir ise Kuşa-
balyaları ya da çuvalları küçük taşım araçlarıyla dası, Ödemiş, Tire, Bayındır, Aydın, Bozdoğan,
ya İzmir Limanı’na geti- Nazilli, Söke ve civarında
riliyor ya da yükün oranı ağırlıklı olarak yetişti-
büyükse, açıkta duran bir rilmekteydi. Alıcıları da
gemiye, açıkta yükleme daha çok en çok Ame-
yapılarak, yükün Avrupa rika ve İngiltere’ydi165.
pazarlarına taşıması ger- Bazı yıllar incir üretimi
çekleştirilebiliyordu. İç 300.000 tona kadar ulaş-
bölgelerden ise, ağırlık- mıştı166. Amerika’nın ge-
lı olarak demiryollarıyla, reksinim duyduğu inciri,
demiryolları istasyonları- kendi ülkesinde üretme
na indirilen yük balyaları, girişimiyle Türkiye’de
kömürle işleyen yük ka- incir üreticisinin önemli
tarlarıyla, İzmir Limanı’na getiriliyorlardı. Genel sıkıntılarla karşılaştığı gözlemlendi. Bu nedenle
eksiklikler nedeniyle, ürünlerin İzmir Limanı’na incir üreticisini başka bir ürün yetiştirmeye yöne-
taşınması, her zaman büyük bir sorun olmuştu. lik arayışlar bile ortaya çıktı167. Tütün ise gittikçe
önemi artan ve yaygın olarak üretilen en önemli
Bu ürünler, demiryolları yapılıncaya kadar ürünlerdendi. Ege Bölgesi’nin hemen hemen her
deve ve katır kervanlarıyla limana taşımacılık yerinde yetişiyor, 55–60 kiloluk balyalar halinde
yapılmıştı. İzmir’e getirilen mal, İzmir’de daha Amerika, Almanya ve Hollanda ve İtalya gibi ül-
yaygın oldukları için gayrimüslim tüccarlara satı- kelere gönderiliyordu168.
lıyordu. Bu tüccarların depolarında biriken üzüm,
incir, pamuk, palamut, meyan kökü, arpa, darı, Bu ürünlerin gerekli satış bağlantılarının ku-
susam vb mallar, gene ağırlıklı olarak yabancı rulmasından ve zorunlu vergi ödemeleri yapılıp,
kumpanyalara ait gemilere yükleniyor ve Avru- resmi işleri tamamlandıktan sonra, yurt dışı satımı
pa pazarlarına gönderiliyordu. Ege Bölgesi’nde gerçekleştiriliyordu.
başta İzmir olmak üzere Çeşme, Urla, Karabu- Kısacası İzmir Limanı ve liman etrafında dönen
run, Menemen, Kemalpaşa, Foça, Manisa, Akhi- ekonomik hareketlilik; gemiler, gemilerin seyr-ü
sar, Kırkağaç, Kasaba ve Salihli’de de yetiştirilen seferleri, Türkiye’nin ekonomik canlanışının en
üzüm, pazara inen en değerli üründü. Çiftçiler önemli kan damarıydı.

163 Meslek, 15 Aralık 1925; akt. Karabulut, çşt. syf.


164 Muhittin (Birgen), Türkiye’nin En Mühim Servetlere Sahip Mıntıkası : İzmir, Meslek, 30 Aralık 1924, s.9.; akt. Umut Karabulut, a.g.e., s.17.
165 Umut Karabulut, a.g.e., s.37.
166 A.g.e., s.37.
167 A.g.e., s.37. Hâkimiyet-i Milliye, 23 Nisan 1924.
168 “Başlıca İhracaat Emtiamız: Tütünlerimiz”; İzmir Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, I/ 2(Şubat, 1926), s.37.

101
102
2 Mübadele Gemileri
İzmir ve İzmir’i çevreleyen coğrafyada limanların, gemi
kumpanyalarının; bu kumpanyalara bağlı gemi işletmecili-
ğinin, onlarla ilgili sorunların boyutları bu durumdayken,
Türkiye birden bire çok ender görülebilecek bir durumla
karşılaşıverdi. Ege’nin karşı yakasında, Yunanistan ana ka-
rasında Türk nüfus hareketlenmiş; Türkiye’ye gelmek için
yollara dökülmüşlerdi. Bu insanlar, Türkiye’ye gelmek için
can atıyorlardı. Tarihin bu en önemli evrelerinden birisinde,
süreç içinde sayısı neredeyse yarım milyona ulaşan insanla-
rı taşıma zorunluluğu hiç beklenmedik bir anda doğuverdi.

103
9 Eylül 1922’de İzmir’e ilk giren ve Hükümet Konağı’na bayrak çekerek Atatürk’ün elinden Buhara’dan gelen kılıcı alan süvari Yüzbaşı
Şerafettin Bey kendisine armağan edilen kılıcıyla.

104
Tarihsel Dönemeç:
Mübadele Göçmenlerini Taşıma Sorunu
ve Sürecin Tarihsel Analizi
İzmir ve İzmir’i çevreleyen coğrafyada limanla- için yollara dökülmüşlerdi. Bu insanlar, Türkiye’ye
rın, gemi kumpanyalarının; bu kumpanyalara bağlı gelmek için can atıyorlardı. Tarihin bu en önemli
gemi işletmeciliğinin, onlarla ilgili sorunların bo- evrelerinden birisinde, süreç içinde sayısı neredey-
yutları bu durumdayken, Türkiye birden bire çok se yarım milyona ulaşan insanları taşıma zorunlu-
ender görülebilecek bir durumla karşılaşıverdi. luğu hiç beklenmedik bir anda doğuverdi.
Ege’nin karşı yakasında, Yunanistan ana karasın- Bu sorun nasıl ortaya çıktı? Ve bu ivedi ve zo-
da Türk nüfus hareketlenmiş; Türkiye’ye gelmek runlu durum nasıl oluştu?

105
Tarihsel Süreç
Lozan Barış Konferansı’nda son şekli verilen değişmiş, dengeler bozulmuş; bunun sonucunda
barış metni 24 Temmuz 1923’te, İsviçre’nin Lozan yeni süreçler oluşmuş; pek çok etken, bu yeni sü-
kentinde; Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, reçlerde varlığını hissettirmişti. Türk askerlerinin
İtalya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, İzmir’e girmesiyle birlikte yeni durumun ayırdına
Belçika, S.S.C.B ve Yugoslavya delegasyonu ta- varan dönemin aktörü olan ülkeler, oluşan duruma
rafından imzalandı. Lozan Üniversitesi’nin konfe- koşut olarak, yeni arayışlara yönelmişlerdi171. Silah-
rans salonunda imzalanan ve Yakındoğu’ya barışı lı güçlerin etki alanları değiştikçe yaşanan sürgün
getiren bu antlaşmaya Türkiye adına Mudanya gö- ve göçlerle birlikte nüfus yapıları değişiyordu. Bu
rüşmelerinde diplomatlık başarısını göstermiş olan, durum, toplumsal ve ekonomik yapılar üzerinde etki
savaş günlerinin Batı Cephesi Komutanı, o günlerin eden yeni süreçler ve sorunlar yaratıyordu. Eski dö-
de Dışişleri Bakanı İsmet Paşa imzasını koydu169. nemlerden kaynaklanıp, o güne kadar uzanan köklü
Konferans Türkiye sorunların yanı sıra,
ile Batılı ülkeler o anda ortaya çıkan
arasında, yıllar- büyük kapsamlı so-
dan beri süren sa- runlar da çözüm bek-
vaş ortamına son lemekteydi. Örneğin
vermek, barışı ye- sınırlar sorunu çö-
niden sağlamak zümü çok güç, kar-
amacıyla toplan- maşık ve güçler den-
mıştı. Birinci Dün- gesine göre yeniden
ya Savaşı, 10 Ağus- ele alınması gereken
tos 1920’de Sevr bir sorundu. Ancak
Antlaşması’nın buna koşut olarak
müttefikler ve Osmanlı Hükümeti arasında imza- ekonomik, siyasal ve hukuksal sorunların yanı sıra,
lanmasına karşın bitirilememiş; Anadolu’daki ulu- giderek değişen nüfus görüntüsünün yarattığı sorun-
sal direniş nedeniyle savaş, üç buçuk yıl daha fii- ların da çözümü gerekliydi. Sanki her şey yeniden
len/eylemli olarak sürmüştü170. Bu sürecin sonunda kuruluyordu. Sınır değişmeleri, orduların ileri geri
koşullar değişmiş, doğal olarak, çözülmesi gereken hareketleri, yerleşik nüfus yapılarını değişime zor-
sorunların nitelikleri farklılaşmıştı. lamıştı. Savaş yıllarında ve savaşın sonrasında nü-
Konferansta tarafları savaşa sürükleyen bu etken- fusun hareketliliği açısından karmaşık bir görüntü
lerin irdelenmesi ve sonuca bağlanması gerekiyor- ortaya çıkmıştı. Bu yeni görüntüden kaynaklanan
du. Savaş sonrası ortaya çıkan yeni oluşumlar da var sorunlar bu aşamada tarafları gerçekten de endişe-
olan sorunlara eklenmişti. Bunların bir kısmı savaş- ye sürükleyecek ölçüde büyüktü172. Nüfusun önemli
ların doğal sonucu olarak bir kısmı da umulmadık bir bölümü, yaşanan bu ani gelişmelere koşut olarak
ve beklenmedik biçimde ortaya çıkmıştı. Koşullar kendiliğinden yer değiştirmişti173. Nüfus boşlukları
oluşmuş; bu boşluk ya olduğu gibi kalmış ya da baş-
169 Mudanya Bırakışması’nı değişik yönleriyle ele alan ve içinde değişik bilim adamlarının, ele alınan makaleler bulunan şu yapıta bakılabilir: Ulusal Zaferimizi
Taçlandıran Kent: Mudanya, Mudanya Belediyesi yay., Bursa, 2007; ayrıca, genel olarak bkz. Ali Naci Karacan, Lozan, Milliyet yay., İstanbul, 2006; Selahattin
Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Milli Eğitim Bakanlığı yay., Ankara, 1978; Ali Fuat Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekesi Tarihi, TTK yay.,
Ankara, 1948.
170 Konu ile ilgili olarak bkz: Ali Naci Karacan, a.g.e.; ayrıca, bkz. Cemil Bilsel, Lozan, 2. cilt, Eylül, 1998. Konu pek çok yapıtta irdelenebilir: Örneğin bkz.
Dimitri Pentzopoulos; The Balkan Exchange of Minorities and its İmpact on Greece, London, 2002, s.23-75.
171 Daha Türk komutanlar İzmir’de iken, müttefiklerin barış arayışları için bkz. Kemal Arı, “Mudanya Bırakışması’na Giden Yolda İzmir ve İzmir Kamuoyu”,
Ulusal Zaferimizi Taçlandıran Kent: Mudanya…, s.137-144.; kısmen şurada: Aynı yazar, Üçüncü Kılıç: İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin Bey, Zeus
yay., İzmir, 2006, çşt. syf; (Ayrı baskısı: Maltepe Ün. yay., İstanbul, 2006.)
172 Kemal Arı, Büyük Mübadele, Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt yay., 4. baskı, İstanbul, 2003; aynı yazar, “Kurtuluş Savaşı’nın
Bitiminde Türkiye Dışına Yönelik Göçler ve Sonuçları”, Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri: Değişen Dünya Dengeleri İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan
Türkiye( İstanbul, 23-25 Ekim 1995), I, Gnkur. ATASE yay., Ankara, 1995, s.496-504.
173 Yer değiştirme işleri aslında eskiden beri var olan ve süregelen bir oluşumdu. Bkz. Cengiz Orhonlu, “Yunan İşgalinin Meydana Getirdiği Göç ve Yunanlılar’ın
Yaptıkları Tehcirin Sonuçları Hakkında Bazı Düşünceler”, Belleten, XXXVIII/148 (1973), s.485-495.

106
ka aktörler tarafından kimi zaman yasal, kimi zaman olduğu gibi; Türkiye’de de azınlık politikaların-
yasal olmayan yollarla doldurulmuştu. Konunun, da kırılmalar kendini göstermekteydi177. Devlet-
hem savaşa taraf olan hem tek tek ulusların kendisini lerin sınırları değiştikçe, yeni oluşan sınırın her
ilgilendiren, hem de uluslar arası ölçekte ve boyutta iki yakasına doğru göç olgusu da ivme kazanmak-
önemli yönleri vardı174. Dolayısıyla, nüfus hare- taydı178. Böylece kurulan yeni devletlerin yarat-
ketlerini uluslararası tığı baskılar, Türk ve
zeminde, hukuksal Müslüman topluluk-
çözüm boyutuyla ele ların Balkanlar’dan
almak ve irdelemek, koparak, Anadolu’ya
ardından da kalıcı bir yönelik göçlerinde en
çözüm ortaya koymak belirleyici etken ola-
son derece önemliy- rak ortaya çıkmıştı.
di. Sorun yalnız savaş İ. Tekeli’nin yerinde
sonrasında ortaya çı- bir saptamasıyla; bu
kan bir sorun da de- baskı ve göçe zorla-
ğildi; en azından etki- ma olgusunun başın-
leri yönüyle, tarihsel da, ağırlıklı olarak
temelleri ve kökleri Balkanlar’da ortaya
vardı175. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sü- çıkan, etnik ve dini karakteri olan ulusçuluk kav-
recinde nüfusun değişik nedenlerle kimi zaman ramı gelmekteydi. Bu nedenle din ve etnik ivmey-
Türkiye dışına, kimi zaman da Türkiye’ye doğru le şekillenen ulusçuluğa dayanan yeni devletler;
hareketi görülmüştü. Bu süreç, yeni halkalar biçi- imparatorluklardaki gibi, farklı etnik ve dini grup-
minde Kurtuluş Savaşı döneminde ve sonrasında lara hoşgörü ile bakamamışlardı. Türk-Müslüman
da yaşanmaktaydı176. kitlelere düşmanlıkla ör-
Balkan Sorunu’nun, tüşen bir ulusçuluk kim-
Türkler için ne büyük liğine bürünmüşlerdi. Her
kanayan bir yara olduğu, yeni kurulan ulusal dev-
yakın tarihteki kanlı olay- let, toprak egemenliğini
larla ortaya çıkmıştı. Ulus- sağlamak çabasındaydı.
laşma Süreci’ne koşut ola- Devlet kendilerinindi;
rak bu coğrafyada halklar, ama azınlık konumun-
kendi ulusal devletlerini daki Türklerin ellerinde
kurmak amacıyla, yücelti- hala geniş araziler vardı.
len ulusçuluk ideolojisine Türklerin ellerindeki top-
koşut olarak eyleme geç- rakları alarak, Türk varlı-
mişlerdi. Bunun sonucun- ğına son vermek amacıy-
da, Balkanlar’da birçok la onları göçe zorlamayı
ulusal devlet kurulmuştu. gerekli görmüşlerdi. Yeni
Bu yeni ulusal devletler, Mübadele ile gönderilen Rumlar’ı temsil eden bir bağımsızlığını elde eden
karikatür
Türk ve Müslüman kitleleri, bu uluslar, ulusal egemenlik-
kendi toplumsal yapıları için lerini pekiştirmenin yolunu,
tehlike olarak görüyorlardı. Karmaşık duygular ülke nüfusunun homojenleşmesinde buluyorlar-
ve yaklaşımlar, kurulan yeni devletlerin sınırları dı. Böylece, imparatorluğun eski topraklarından,
içinde kalan Türklere yönelik baskı politikaları Türkiye’nin yeni sınırlarına ve doğal olarak Türk-
yaratılmasına neden oluyordu. Buna karşın, başta lerin elinde kalan son topraklara doğru, bir Türk-
Jön Türklerin işbaşında bulundukları dönemlerde Müslüman nüfus göçü başlamıştı .
179

174 Kemal Arı, a.g.m., çşt. syf.


175 Gülten Kazgan, “Milli Türk Devleti’nin Kuruluşu ve Göçler”, İ.Ü.İstisat Fak. Mec., 1-4(Ekim 1970-Eylül 1971), s.311-331.
176 Bu göçlerin, Yunan tebayı ilgilendiren boyutu için bkz. Dımıtrı Pentzopoulos, a.g.e., s.26-48.
177 A.g.e., s.53.
178 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 2003; ayrıca, bkz. Pentzopoulos, a.g.e., çşt. syf.
179 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer Değiştirmesi ve İskan Sorunu”, Toplum ve Bilim, 50 (Yaz, 1990), s.54.

107
Bu süreç, kanlı bir süreçti. Şiddet, toplu öldürme- gazetesine göre 100.000’i geçmişti182. Yunanistan’a
lere dayanan insan kıyımı, malların yağmalanması, yığılan Rumlar, Yunanistan’daki Müslüman hal-
insan haklarını hiçe sayan totaliter uygulamalar ve ka büyük bir öfke ile bakıyorlar, içine düştükleri
faşizan yöntemler bu göçe zorlama sürecinde her felaketin sorumlusu olarak Türkleri, doğal olarak
zaman vardı. Değişik zamanlarda insan haklarına da Yunanistan’daki Türk ve Müslümanları görü-
müdahale olarak algılanması gereken bu zorlama- yorlardı. Bu hoşgörüsüz topluma bir süre sonra,
lar, tarihsel dalgalanmalar biçiminde tekrarlanıp du- Anadolu’daki savaştan firar ederek Yunanistan’a yı-
ruyordu. Balkanlar’dan Türk ve Müslüman kitleler, ğılmış kaçkın askerler de katıldılar. Bunların önemli
büyük yığınlar halinde Anadolu’ya doğru kopup bir kısmı, askeri mahkemede yargılanırız korkusuy-
geliyorlardı. Bu çekilişte yaşanan kanlı sahneler la kentlere inemiyorlar ve kırsal alanda, dağlık böl-
nedeniyle de, gelecekte oluşacak yeni düşmanlık- gede güvenliği bozacak eylemlere yöneliyorlardı.
ların ve hesaplaşmaların tohumları serpiliyordu. Yunanistan’ın dağlık yerlerinden, hatta Selanik gibi
Türk Kurtuluş Savaşı, bir anlamda bu süreci ter- en güvenli yer olarak bilinen bölgelerden bile Türk-
sine çevirdi. O tarihe kadar, genellikle Balkanlar nü- lerin kıyıma uğradıkları, saldırılar sonunda onlarca
fus boşalmasına neden olurken, bu kez Balkanlar’a kişinin öldürüldüğü haberleri geliyordu.
yönelik bir büyük göç dalgası kendini gösterdi180. O tarihlerde Selanik’te yayınlanmakta olan Yeni
Anadolu’daki Yunan yenilgisinden sonra, Türkle- Asır gazetesi, kente Anadolu’dan gelen Rum göç-
rin kendilerinden intikam alacaklarından korkan menler için şunları yazıyor:
Rumlar, yığınlar halinde Yunanistan’a göç ettiler. “Evvelsi gün şehrimize Patris vapuruyla, 2.100
Yunanistan’a perişan biçimde yığılan Rumların sa- yaralı gelmiştir. Bunların ekserisi hafif mecruh
yısı bir iki ay sonra 850.000’e kadar ulaştı. Perişan olup, arzu edenlere memleketlerine gitmek için
biçimde Yunanistan’a yığılan bu kişiler barınma, etıbbanın müsaadesiyle mezuniyet verilmiştir. Aynı
beslenme ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bulu- sefine ile bir hayli muhacirin de gelmiştir. Muhaci-
nuyorlardı. Yalnızca Atina’da 200.000 kişinin açık- rinden vakit ve hali iyi olanlar otellere yerleşmiş-
ta kaldığından söz ediliyordu181. İstanbul’dan kaça- lerdir. Fakir olanlara hükümet tarafından mesken
rak Yunanistan’a giden Rumların sayısı, bir İstanbul bulunacaktır.183

180 Konuya ayrıntılı olarak şu çalışmada değiniliyor: Kemal Arı, a.g.m.; ayrıca, bkz. Renee Hırchon, Mübadele Çocukları, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 2000.
181 Tanin, 23 Teşrinievvel 1922.
182 Tanin, 28 Teşrinievvel 1922.
183 Yeni Asır, 11 Eylül 1922.

108
Ülkede siyasi ortam da akıl almaz ölçüde karı- hareket etme yoluna gidiyorlardı. Yunanistan’a
şıktı. Sık sık askeri darbeler oluyor, darbe sonucu yığılan Rumların öncelikli isteği, Türklerin el-
yönetimi ele alanlar, eski yönetimle sıkı bir mü- lerinde bulunan taşınmaz mallara yerleştirilme-
cadele içine giriyorlardı. Gunaris Hükümeti’nin lerini sağlamaktı. Türklerden kalacak taşınır ve
önde gelen üyeleri, savaşın ve doğal olarak ye- taşınmaz malların, içine düştükleri sıkıntıyı bir
nilginin sorumlusu olarak görüldükleri için ihti- ölçüde azaltabileceğine inanıyorlar; hatta savaşın
lalciler tarafından asılmışlardı. İktidara gelen yö- sorumlusu olarak gördükleri insanların mallarını
netimler kendilerini destekleyen bir kamuoyuna ellerinden almayı kendileri için hak olarak görü-
gereksinim duyuyorlar, onların isteklerine göre yorlardı184.

Göçmenlerin düzenlediği bir propaganda

184 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Eylül 1923; konuya kısmen değinen bir çalışma: SeçiI Akgün; “Birkaç Amerikan Kaynağından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu”,
Üçüncü Askeri Tarih Semineri: Türk Yunan İlişkİleri, Gnkur. ATASE (Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Bşk) yay., Ankara, 1986; s.241-257; yine bkz. aynı
yazar, Turkisch-Greek Population Exchange With A Selection From AmeriBCA,n Documents”, Turkisch Review of Balkan Studies Anual 1993, I, İstanbul,
1993; yine kısmen bkz. Ergün Aybars, Kemal Arı, “The Past and Present of Western Thrace”, Turkisch Reviev: Quarterly Digest, (Summer, 1990), s.25-39.

109
Bozgun Sonrasında Yunanistan Ve Türkler
Yunanistan’da olağanüstü bir yığılma vardı. sorunları çözemeden, eski anlaşmazlıklar ve fırka
Toplumsal, ekonomik, siyasal bunalımlar dayanıl- çekişmeleri yeniden alevlenmişti. Konstantinciler
maz boyutlara ulaşmıştı. Ekonomik dengeler alt üst ve Venizelosçular arasındaki derin anlaşmazlık,
olmuş, fiyatlar çılgınca artmış, temel tüketim mad- Yunanistan’ın eski refahını yeniden geri getirme
deleri kıtlık yüzünden karneye bağlanmıştı. Yarım yolundaki umutları kırmıştı188. Yenilginin şokunu
okkalık bir siyah ekmeğin fiyatı 5 drahmiye ka- ilk hissettiği zaman, ülkenin çıkarları için hal-
dar yükselmişti. Para bulunmuyordu. ka “itidal ve sükûnet” öneren basın
Para olsa da bir işe yaramıyordu; çün- da189, kısa bir süre sonra bu çekiş-
kü para karşılığında alınacak tüketim meye katıldı. Gunaras Hükümeti’ne
maddesi bulmak neredeyse olanaksız- karşı çıkan ayaklanmalarda, Küçük
dı . Yunanistan’a kaçan mülteciler,
185
Asyalı (Anadolu) göçmenler de et-
Yunan ekonomisi üzerinde büyük bir kili oluyorlardı. 24 Eylül 1922’de,
yıkım yaratmışlardı. Drahmi deva- Sakız ve Midilli adalarında, Veni-
Veni
lüasyona uğramış, bunun sonucunda zelos taraftan Yunan subayları bü- bü
ticaret dengeleri bozulmuştu. Yuna- yük bir ihtilal başlattılar. Bu ihtilal
nistan, gereksinim duyduğu unun daha sonraları Selanik ve Atina’ya
%75’ini ithal etmek zorundaydı. Bu kadar yayıldı190. Atina üzerine yü-
hükümet açısından büyük bir zorluk rüyen asiler, sonunda teslim olsalar
yaratıyordu. Buna karşın, her göçmen Elefterios Venizelos da, hükümet güçlerine karşı direnç-
direnç
için günlük iki drahmi ödenmesi için uğraşılıyordu. le çarpıştılar . Bu tür başkaldırmalarla birlikte,
191

İnsanlar açlıktan ölebilirlerdi. Göçmenler arasında Kral Konstantin tahttan inmiş, yerine oğlu geçmiş;
tifüs ve çiçek hastalığına rastlanmıştı. Caffery gibi Konstantin ise Atina’yı terk etmişti192. 1923 yılı so-
Amerikalı diplomatlara göre Milletler Cemiyeti’nin nuna kadar, Yunanistan, sık sık askeri diktatörlerin
bu insanlara ilaç ve tıbbi malzeme yardımı yapma- başlattığı ihtilallere tanık oldu; öyle ki, her iki-üç
sı gerekliydi186. Büyük kentlerde dükkânların yağ- ayda bir, bir general merkezi idareye karşı baş-
malanmasına tanık olunuyordu. Hükümet ya da bir kaldırıyor, Atina’ya hâkim bir tepeye toplarını
başka ülke tarafından zor koşullar içine düşmüş in- çıkarınca, iktidarı eline alıyordu193. General Gona-
sanlara yapılan yardımlar yetersizdi. Atina Merkez tas, General Kondilis, General Pangalos sırasıyla
Komitesi, muhtaç durumda olan göçmenlere yar- iktidarı ellerine almışlardı. 1923 yılının sonunda,
dım etmek üzere kurulmuştu. Bir süre sonra bu ko- iktidarın sivillere devredilmesi, Venizelosçular’ın
mite de bu yoğun istekler karşısında yardım yapa- sol kanat lideri Papanastosya’nın başbakanlığa
maz duruma düştü. Amerikan Yardım Kurulu adlı geçmesi ve cumhuriyeti ilan etmesiyle, olaylar kıs-
kuruluş hem Yunanistan’da, hem de Türkiye’de men durulmuş gibiydi194.
Rumlara yardım etmek üzere çaba gösteriyordu187. Türkiye’den göç ederek Yunanistan’a yığılan
Anadolu’da uğradığı yenilgiden sonra Yunanis- bütün Rumlar, Türk hanelerinde iskân edilmeye ça-
tan, büyük bir iç karışıklığa sürüklenmişti. Yenilgi- lışılıyordu. Türklere kendi evlerinde birer oda bıra-
nin ülkeye getirdiği büyük toplumsal ve ekonomik kılıyor, öteki kısımları Rumlar yerleştiriliyordu. 23

185 Tanin, 20 Teşrinievvel 1922. muhalif gazeteler kapatıldı; böylece, Atina ve Pire gibi, muhaliflerin
186 Ayhan Aktar, “Türk Yunan Mübadelesinin İlk Yılı: Eylül 1922-Eylül 1933”, seslerinin çokça yükseldiği yerlerde, onları etkileyen basın eski
Yeniden Kurulan Yaşamlar: 1923 Türk-Yunan Zorunlu Mübadelesi, İstanbul etkinliğini yitirdi; Hâkimiyet-i Milliye, 30Teşrinievvel 1923.
Ün. yay., İstanbul, 2005, s.63. 192 U. Kocatürk, a.g.e., s.350.
187 Tanin, 23 Teşrinievvel 1922. 193 Tevfik Rüştü Aras, “Türkiye-Yunanistan”, Görüşlerim, İstanbul, 1968,
188 Hâkimiyet-i Milliye, 28 Ağustos 1923. s.186; bu tür ayaklanmalar Yunanistan’da sanki güncel olaylarmış
189 Yeni Asır, 11 Eylül 1922. gibi bir atmosfer bile yarattı. T.R.Aras, toplumun bu tür büyük
190 Bkz. U.Kocatürk, a.g.e., s.349. çalkantılar karşısındaki tepkisizliğini: “...Bu olaylar pek fazla gürültü
191 Hâkimiyet-i Milliye 28,29 Teşrinievvel 1923; ayaklanmanın yapmadan geçiyordu”, sözleriyle açıklar. Bkz. A.g.e., s.186.
bastırılmasından sonra 1.Ordu Komutanlığı’nın emriyle Yunanistan’daki 194 A.g.e., s.196.

110
yaşından 43 yaşına kadar Müslümanlar silâhaltına şitli yerlerine sürgün ediliyorlardı. Yunanistan’da
davet edildi. Her birinden derecesine göre, 5.000– asker ve jandarma terhis edilmişti. Bu işsiz insanlar,
10.000 drahmi bedel istendi. 1922 ve 1923 yılı Rum göçmenlerle birlikte olup, soygunculuğa baş-
hâsılatının ve kullanım eşyalarının, tarım araçlarının lamışlardı. Hatta zaman zaman, asayişi sağlamakla
yarısından fazlasına görevli jandarmalar
hükümet tarafın- da bu soygunlara
dan el konuldu . 195
Yiye-
katılıyorlardı. Yiye
Türklerin ellerin- cek bunalımı ise dada-
deki malı satma- yanılmaz boyutlara
sı yasaklanmış; ulaşmıştı.199
mezalim karşısın- Yunanistan’daki
da ezilip biten bir bu tür siyasi çal çal-
halka dönüştürül- kantılar, ülkenin
müştü. “Selanik’te yaşamakta olduğu
gece gündüz rahat sosyo-ekonomik
yoktur. Büyük bir bütün-
sorunlarla bütün
helecan ve dehşet leşince, buhran
hükümfermadır”196. dayanılmaz boyut-
Türkiye’den lara ulaşıyordu.
Venizelos ve Büyük Yunanistan Heykeli
Yunanistan’a ka-
çan Rumların iaşesi genellikle oradaki Türkler’in Savaşın ve yenilginin neden olduğu ekonomik
üzerine bırakılıyordu. Zahiresi, arazisi, hayvanları sorunlar, ülkenin savaş sonrasında uğradığı bü-
alınan Karaferye, Vodine, Yenice, Karacaabat, Lan- yük göç seli, Yunanistan’ı tam bir felce uğratmış-
gaza, Kılkış ve çevresi ile diğer bölgelerdeki pek tı. Türkiye’den giden bir milyonu aşkın Anadolu
çok insan aç ve Rum’undan baş- baş
çıplak bir durum- ka, Bulgaristan
da Selanik’e ve Rusya’dan da
göç etmek isti- 1.200.000 göç-
yorlardı. Ancak men Yunanistan’a
türlü zorluklar sığınmış, bunlar
nedeniyle buna ülkeye ekonomik,
da olanak bu- sosyal, yönetsel
lamıyorlardı 197 . sorunlar getir-
Rum göçmenle- mişti. Böylece
rin Yunanistan’a Yunanistan, kısıt-
gelmesiyle, Müs- lı topraklarında
lümanların elle- birdenbire iki
rindeki ürünlerin milyondan çok
yüzde yetmiş be- fazla nüfusu ba- ba
şine savaş vergisi Yunan tarafından soyulan Türklerden birkaçı rındırmak zo
zo-
adı altında el konuldu. runda kaldı . Buhran
200

Bankalardaki Türk paralarına da… Büyük kentler- böylece, “dehşetli bir surette” artmıştı; halkta
de toplanan Müslümanlar, yarı çıplak, aç ve ilaçsız para yoktu; bununla birlikte yiyecek de yoktu.
bir durumda, yaşamlarını ve onurlarını kurtarmak Çarşılarda, mağaza ve dükkân sahipleri, adeta
için gemi bekliyorlardı198. Baskı ve zora karşı azı- tetik üzerinde duruyorlardı. Aniden dükkânlar ka-
cık sesini yükseltecek olanlar, Makedonya’nın çe- panıveriyor, çarşılarda yağmalar ve kapışmalar

195 Tanin, 22 Teşrinisani 1923. 199 Ahenk, 24 Ağustos 1923.


196 Tanin, 30 Kanunievvel 1922. 200 Bkz. Seçil Akgün, “Birkaç Amerikan Kaynağından Türk-Yunan
197 Tanin, 30 Kanunievvel 1922. Mübadelesi Sorunu”, Üçüncü Askeri Tarih Semineri: Türk-Yunan İlişkileri,
198 Hâkimiyet-i Milliye, 14 Ağustos 1923. Gn.Kr. Yay., Ankara, 1986, s.247; yine bkz. Çağlar Keyder, Dünya Ekonomisi
İçinde Türkiye, , (1923-1929),Yurt yay.3, Ankara, 1982, s.38.

111
görülüyordu. Drahmi ise her geçen gün düşüyordu. zanımlarını ve bununla ilgili hükümleri kaldırdı206.
Ağustos ayı ortalarında bir İngiliz lirası, 270 drah- İzmir’den Selanik’e giden bazı Museviler de Türki-
miye kadar yükselmişti201. Bu ortamda mübadele ye aleyhtarlığı yapıyorlardı207. Yunanlılar, mübadil
edilmeyi bekleyen Yunanistan’daki Türker’in du- Türklerin bırakacakları taşınmaz malların paraca de-
rumu ise, gerçekten korkunçtu. ğerini saptamada düşündükleri aldatmacada, kendi-
lerine yardım etmeyecek müftüleri görevden alıyor,
Yunanistan’da, yenilginin yarattığı psikolojik
yerlerine bir zamanlar Yunan askerleriyle işbirliği
boşluk ve sosyo-ekonomik bunalım, Türkler üze-
etmiş olan “hain” hocaları atıyorlardı 208. Hükümet
rindeki Yunan baskı ve zulmünü dayanılmaz boyut-
yeni bir karar daha alarak, orta ve batı Makedon-
lara ulaştırdı. 27 Eylül 1922’de, bir an önce barış
ya mutasarrıflarına gönderdiği bir tamimde, Rum
yapılması dileğinde olan Kardinal Gaspari’ye M.
göçmenlerin iskânı için “iane” toplanılmasını iste-
Kemal Paşa: “...Yunan ordusunun terke mecbur ol-
mekteydi209. Bu tamim, Make-
duğu bölgede bulunan bütün
donya Türkleri arasında büyük
şehirlerimiz ve kasabalarımız
bir heyecan yarattı. Selanik’te
yanmış ve ahali her türlü zul-
yayınlanmakta olan Yeni Asır
me maruz kalmıştır. Aynı zulüm
gazetesi, Yunanlılardan gele
gele-
yeni bir şiddetle Trakya’da
bilecek her türlü baskıyı göze
yapılmaktadır. Bu insani hissi
alarak, bu tamimle ilgili sert
bugünkü durumu yaratanlar
bir eleştiride bulundu: ““Mu-
nezdinde uyandırmanızı siz-
hacirlerin iskânı, mensup ol ol-
den rica ederim” diyordu202.
dukları millet için mukaddes
1922 yılı sonlarından itiba-
bir vazife-t insaniyedir. Bu
ren, Türk hükümetlerinin Yu-
vazifenin bütün ağırlığı, bir
nan zulümleri üzerine yaptığı
kaç hafta sonra muhacir ola ola-
girişimler, uzun süre etkisiz
cak, hatta bugünden muhacir
kaldı203. Türklerin “hunhar-
addedilen bedbaht bir kitleye
ca” katledilmeleri uzun süre
yüklenmekle ne fayda ne de
devam etti. Yunanistan’da as-
hak ve insaniyet itibariyle bir
kerlerin ve jandarmaların bü-
gaye aranabilir. Bugüne kadar
yük kısmı terhis edilmişlerdi.
yerleştirilen muhacirlerin na-
Yunanistan’a dışardan yığıl-
sıl yerleştiği gözler önündedir.
mış olan göçmenler, büyük
İşgal edilmemiş tek bir İslam
kentlerde ve dağlık yörelerde
hanesi kaldı mı? İslamların
hayal kırıklığı ve umutsuzluk
müstecir sıfatıyla oturdukla-
oturdukla
içindeydiler. Bu işsiz-güçsüz Trakya Türkleri’ne yapılan baskıları görüşen
rı hanelere varıncaya kadar
insanlardan, hiç bir yaptırım TBMM’de Başvekil İsmet Paşa konuşurken
meskenlerinin büyük bir kıs-
tanımadan, soygunculuk, adam
mını muhacirlere terk ederek,
dövme, yaralama, hatta öldürme gibi yollara başvu-
hanelerin tamamı için ağır icarlar temin etmediler
ranlar oluyordu. Öyle ki, asayişi sağlamakla görev-
mi? Ve etmekte devam etmiyorlar mı? Yine kendi ati-
li jandarmalar bile bunlar tarafından zaman zaman
lerinin ne olacağını düşünmeden bir vecibe-i insa-
soyuluyorlardı204. Rum göçmenlerin Yunanistan’a
niye olarak muhacirler pek mühim ianette bulun-
gelmesiyle, bizzat hükümet, resmi yollardan Türk-
madılar mı? Nihayet arazilerinin âlât ve vesait-i
lere karşı baskı politikası başlattı. Müslümanların
ziraiye hâsılasıyla beraber nısfı muhacirlere tahsis
ellerindeki ürünlerin yaklaşık yüzde yetmiş beşi
edilmedi mi? Böyle olduktan sonra, muhtaç-ı mua-
“Harp Vergisi” adı altında alındı205. Bununla yetinil-
venet olan muhacirleri beslemek için yine İslam
medi, Yunan Hükümeti Temmuz 1923’te, mübadele
menabiini düşünmek ve ancak ihtiyaç hâsıl olursa
hükümlerine aykırı olarak, Türklerin hukuksal ka-
201 Ahenk, 24 Ağustos 1923. 208 Ahenk, aynı sayı; Kurtuluş Savaşının verildiği yıllarda, Yunanlılarla
202 Atatürk’ün Söylev ve..., C.V, Ankara, 1972, s.138. işbirliği ederek İsimleri “ihanet belgeleri’ ne geçmiş olan bu kişilerin bir
203 Bkz. TBMM Zabıt.., D.1,1.1II, C.XXV, Ankara, t.y.. s.283-284. kısmı, “150’likler, listesinde yer aldıklarından, Türkiye dışına çıkarıldılar.
204 Ahenk, 24Ağustos 1923. Bunların bir kısmı Yunanistan’a kaçarak, Türkiye aleyhinde yürüttükleri
205 Hâkimiyet-l Milliye, 14 Ağustos 1923. kampanyalarını sürdürdüler Konu ile ilgili bkz. İlhami Soysal, Kurtuluş
206 Hâkimiyet-l Milliye, 21 Ağustos 1923. Savaşı’nda İşbirlikçiler, İstanbul, 1985; aynı yazar, 150’likler, 2.baskı, İstanbul,
207 Ahenk, 1 Ağustos 1923. 1985.
209 Vatan, 27 Ağustos 1923’ten nakl. Hâkimiyet-i Milliye, 28 Ağustos 1923.

112
Hıristiyan menabiinin istimal edilmesini emretmek, Drama hapishaneleri kısa sürede Türklerle dol-
arandan maksadı temin edemez. Şimdi sorarız, Müs- du. Türklerin bu durumlara düşmelerinde Rum
lümanlar bugün kendi vatanlarında hiç bir yerden göçmenler de etkili oluyorlardı. Onlar, Türklerin
muavenet görmeyen ve ümit edemeyen felaketzede yanlarında bir şey götürmelerini pek istemiyor-
muhacirler değil midir? Ellerindeki birkaç kuruş veya lardı. Bunca eziyet, baskı ve zulüm altında bu-
birkaç kilo mahsulü, gayrı müstahsil kaldıkları bu za- lunan Türkler, resmî makamlara yaptıkları baş-
man için kendi iaşelerine ve yarınki hicret zamanla- vurulardan hiçbir olumlu sonuç alamıyorlardı213.
rına saklamak hakları değil midir? / Yarınki Müs- Örneğin, Cemaat-i İslami’ye Heyet-i İdaresi, bu
lüman muhacirler, kendi felaket ortakları olan Rum baskılan Yunan hükümeti nezdinde protesto ede-
muhacirlerden hâl’en ve istikbal’en daha müreffeh rek, ahalinin bu derece baskı altına alınmamasını
bir halde midir? Nazarımızda hükümetin emri emir- istemiş, oysa bu başvurusuna yanıt bile alama-
dir. Fakat anlayamıyoruz, bu buhranlı dakikalarda mıştı214.
kendimiz ne olacağız ve nasıl yaşayacağız? Gelecek
Evlerinden atılan, baskı ve teröre hedef olan
kış bizim için kış değil midir? Hükümet on senelik
Türklerin yarat-
tabasına son bir
tıkları en canlı
lütuf ve atıfet ol-
örnek, Kozana ve
mak üzere onla-
Kayalar halkıyla
rı yerleşecekleri
ilgiliydi. Daha
topraklara yolla-
Sakarya Savaşı
yıp, kendi başın-
evle-
verilirken, evle
daki muhacirin
rinden atılan ve
meselesi için ser-
ot ile karınlarım
best kalsa ve biz
çalı-
doyurmaya çalı
nihayet talihimiz
sefa-
şacak kadar sefa
ile karşı karşıya
let içine düşmüş
gelsek!”210.
olan bu zavallılar,
Bu eleştiri- durum-
pek zor durum
lere karşın, Yu- daydılar. Türk-
nan baskıları Yunan Savaşı’nın
bütün fütursuz- noktalan-
henüz noktalan
luğuyla devam ediyordu. Kandiye, Girit, Selanik dığı bir sırada, Batı Trakya’da çıkar gözeten Bul-
gibi büyük yerleşim merkezlerinde, yüksek ve gar komitacıları Yunan sınırında faaliyetlere baş-
dağlık yörelerdeki Türk köylerinde evlere bas- ladıklarında, Yunanistan Hükümeti bunlar üzerine
kınlar, saldırılar yapılıyor; insanlar öldürülüyor, asker sevk etmiş, Yunan sınırında meydana gelen
eşyalar yağma ediliyordu. Ahenk gazetesinin olaylardan heyecana kapılan Türkler de, akın akın
yazdığına göre, Kandiyeli Necip Hasan Efendi, Selanik’e yığılmaya başlamışlardı215. Bu göçler ve
evinin soyulmasını önlemek istemiş, olayın özü sahil kentlerine yığılma olayı, mübadele başlayınca-
araştırılmadan jandarma aracılığıyla hüküme- ya kadar sürdü. Bindirme iskelelerine gelene değin,
te sevk olunmuş, sonunda haksız bir kararla, kilometrelerce yol bin-bir zorluklarla yayan olarak
2.500 drahmi para, altı ay da hapis cezasına aşılmaktaydı. Örneğin, Kayalar, Kozana, Karacaova
mahkûm edilmişti211. En küçük sorunlarda bile, gibi yerlerden hareket eden göçmenler, Karaferye
Türklerden büyük miktarlarda para alınıyordu. İstasyonu’na kadar, 40–65 kilometrelik yolu yayan
Baskı ve zora karşı azıcık sesini yükseltecek gibi olarak yürüyorlardı216. Sersefil olmuş bu insanların
olanlar, Makedonya’nın çeşitli yerlerindeki ceza- yarattığı buhran, ister istemez, bir takım bulaşıcı
evlerine gönderiliyorlardı212. Gümilcine, İskeçe ve hastalıkları da ortaya çıkarıyordu217.

210 Yeni Asır gazetesinin bu yazıyı yayınlayan nüshasını göremedik Yeni 213 Hâkimiyet-l Milliye, 9 Eylül 1923.
Asırdan nâkl: Hâkimiyet-i Milliye, 28 Ağustos 1923; bu yazıdan sonra yeni 214 Ahenk, 22 Temmuz 1923
Asır gazetesi, Yunan hükümetince kapatılmıştır; Hâkimiyet-i Milliye, 215 Türkiye Hilal-i Ahmer Mecmuası, Sayı:31 (15 Mart 1340), s.226.
aynı sayı. 216 TBMM Zabıt..., C.X, s.50.
211 Ahenk, 22 Temmuz 1923. 217 Ag.e., s.50.
212 Hâkimiyet-l Milliye, 21 Ağustos 1923.

113
Bu halk, bulundukları yörede, mübadele uygu- fil durumlara düşmüşlerdi. Bunların kent içine da-
laması henüz yapılmadan önce, çok kötü bir du- ğılmalarını önlemek ve Yunanlı fırsatçıların elin-
rumdaydılar. Ot ile ve yörede doğadan topladıkları de, fazla kira vererek soyulmalarına engel olmak
başka şeylerle gıda gereksinimlerini karşılıyorlar- amacıyla, Hilal-i Ahmer Selanik İmdadı Sıhhi
dı. Bunlarla ilgili taşıma söz konusu olduğunda, heyeti tarafından, kent çevresinde, Kireç Köyü
artık bitmek üzere oldukları hissediliyordu. Bun- tarafındaki Kara Hüseyin yöresinde, 5.000 kişiyi
ları kurtarmak için, henüz taşımaları yapılmadan ağırlamaya yeterli ve sağlık için elverişli çadırları
önce, 30.000 lira gibi bir parayla İmdadı Sıhhi he- olan, büyük bir misafirhane kuruldu. Çevrede bu-
yeti buralara gönderilerek ve bunların hayatlarının lunan arı ve temiz su kaynakları, karma komisyo-
kurtarılması için çalışıldı. Bu yörelerin insanları, nun Türk Murahhas Heyeti’ne verdiği 1500 drah-
ölüme mahkûm bir durumda memleketlerinden çı- mi harcanarak, misafirhaneye akıtıldı.
karılmıştı. Bunlar aşağı Karargâhta sürekli
yukarı gelenlerin sekiz- hastabakı-
doktorlar, hastabakı
de birini oluşturuyor- cılar bulunduruldu;
lardı. Doğal olarak ta- bir dispanser açıldı,
şınma esnasında ve göç göçmen-
buraya gelen göçmen
sırasında, bu hastalıklı ler sırayla aşılandı220.
ve zayıf bünyeli insan- Yine Drama’daki İm İm-
lar, göç koşullarının do- dadı Sıhhi heyetine,
ğal etkileri altında di- kurul-
bu tür kamplar kurul
ğer göçmenlere oranla ması için 200 çadır
daha çok kayıp vermek gönderildi. Bunların
zorunda kaldılar. Yine Papaz-
30’u Bük, 45’i Papaz
Selanik’in kuzeyinde, köy, 45’i Hasır Köy,
Selanik’te bekleyen göçmenlere
çeşitli yangın yerlerin- Hilal-i Ahmer yardım ederken 40’ı Zırnova ve 30’u
den adeta oyuklar için- Pirsıçan mevkilerine
de barınmaya mahkûm buralar-
gönderildi ve buralar
halde bırakılan otuz da küçük kamplar
bin kadar insanın da kuruldu221. Bu kamp-
taşınmaları hiç de ko- ların kurulmasının ne
lay olmamıştı218. Bu kadar büyük bir ya-
aşamada Hilal-i Ahmer rar sağlamış olduğu,
Cemiyeti Mübadele ve mübadelenin başla-
İmar İskân Vekâleti or- masıyla birlikte orta-
taklaşa, İmdad-ı Sıhhi ya çıkmıştır. Çünkü
heyetleri aracılığıyla, buralarda aşılanan ve
olabildiği ölçüde, yol- belli bir süre geçince
lara dökülen bu düşkün insanlara barınma, bes- vapurlara bindirilen göçmenlerden sonra, yeni
lenme ve sağlıkla ilgili konularda yardım elini göçmen kafileleri için bunlar ayrılıyor; böylece
uzatmaya çalıştılar. Kozana’da 1.500, Karaferye sürekli boşalıp dolan bu çadırlı ordugâhlar, göç-
İstasyonu’nda 1.000, Ahdova’da 1.000 kişiyi ağır- menlerin taşınmalarında büyük bir kolaylık yaratı-
lamaya ve barındırmaya yeterli üç misafirhane yordu222.
kuruldu. Çadırlardan oluşan bu misafirhanelerde,
sıcak yemek ve ekmek servisleri yapılıyor, hasta Bu heyetler de Türkiye’den gönderilen Hilal-i
olanların tedavileriyle uğraşılıyordu.219 Selanik’e Ahmer müfettişlerinden Dr. Galip Hakkı ve Nizami
yığılan göçmenler ise, kentin içine dağılmışlar, se- Bey’ler tarafından teftiş ediliyorlardı .
223

218 Refet Bey’in açıklaması: TBMM ZC, D.2, İ.2.C.X, Ankara, 1975, s.76. 222 A.g.mec., IH/30, s. 199; bu tür kamplarda göçmenlerin toplu halde
219 Türkiye Hilal-i Ahmer..., s.226. bulunuşu, salgın hastalıklarla savaşta pek yararlı olmuştur.
220 A.g.mec., III/30 (15 Şubat 1340), s.199. 223 THAM, III/31 (15 Mart 1924), s.228.
221 Ag.mec., III/31, s.226

114
Bursa’da iskan edilmeyi bekleyen göçmenler

Yunan saldırganlarından imdadı sıhhi heyetleri edildi. Olay üzerine özür dilenmesini istedi. Yunan
bile etkilendi. Yunanistan’dan Türkiye’ye gönde- Salib-i Ahmer’i bu olay üzerine, ilginç bir açıklama
rilen Türklerin Selanik’te toplanan son kafilesinin yapmıştı: Dispanseri boş sanan bir işgüzar memur,
sağlık, gıda gereksinimlerini karşılamaya nezaret buraya Rum göçmenleri yerleştirmek için bu olaya
etmek üzere şehirde bırakılan imdadı sıhhi heyeti, neden olmuştu. Olayda kasti bir durum yoktu224.
aralık ayının 5. günü, öğleden sonra, Yunan jan- Baskıdan kurtulmak için yollara düşen ve bir
darmasının gözleri önünde halk tarafından saldırı- an önce canlarını Türkiye’ye atmak isteyen bu
ya uğradı. Eşyalar kısmen tahrip edildi; hastalara göçmenler, Türk hükümetini zor kararlar alma du-
mahsus yatak ve değişik eşyalar sokaklara atıldı. rumunda bıraktı. Türkiye normal olarak göç ola-
Dispanserdeki eşyalar kısmen tahrip edildi. Bu yını, ilkbaharla birlikte başlatmayı düşünüyor-
olay iki hükümetin arasındaki ilişkilere ve uluslar du225. Kış aylarında yapılacak bir zorunlu göçte,
arası geleneklere aykırıydı. Bu olay üzerine heyet, umulmadık büyüklükte sağlık, barınma, beslenme,
toplayabildiği eşyalarla bir otele sığınmış ve olayı ulaşım ve yerleşme sorunlarının ortaya çıkacağı;
yetkili makamlara duyurmuş; tecavüzlere son veril- birdenbire üretime geçirilemeyecek bu insan-
mesini ve son muhacir kafilesinin dispanserin iade- ların, savaş yıllarının getirdiği külfetler altında
sini istemişti. Makamlar haksızlığı itiraf ediyorlar, iyice bunalmış bir ülkede, tüketici büyük bir kitle
ancak düzeltmeye yanaşmıyorlardı. Uzak yerler- oluşturacağı ortadaydı. Bu durum, Türk yetkili-
den bir bir zorlukla Selanik’e kadar gelmiş olan lerini ister-istemez ürkütüyordu. Yunanistan ise,
göçmenlere yardım etmek için buraya gitmiş olan mülteciler ve göçmenlerin zaten istilası altındaydı.
heyet, artık buna olanak bulunmadığını görerek, İçten ve dıştan ülkeye yönelik büyük demografik
Selanik’i terk edip, İstanbul’a geldi. Olay Hilal-i hareketler, onları fazlasıyla telaşlandırmış, zor
Ahmer tarafından gerekli yerler nezdinde protesto durumlara düşürmüştü. Bu nedenle onlar, Müs-

224 THAM, IV/41 (15 Kanunisani 1925).Bu saldırı tek değildi. 1924 yılı Temmuz ayında, İmdad-ı Sıhhi aşı memuru Kadri Saim Efendi, kimliği belirsiz kişilerin
saldırısına uğramıştı (THAM, III/36(15 Ağustos 1924), s.400.
225 Hâkimiyet-i Milliye, 27 Ağustos 1923.

115
lüman Türklerden artakalan taşınmaz mallara, etkisiyle, Makedonya Türkleri’nin mübadeleye
ülkeye yığılan Rum göçmenlerini yerleştirmeyi karşı oldukları ve istemedikleri söylentileri ya-
düşünüyorlardı226. Kuşkusuz bunda, Anadolu’daki yılmaya başladı. Ahenk bunu; “mübadele işlerini
yenilginin psikolojik etkisi de rol oynuyordu. Böy- karıştırmak ve Rumların memleketimize avdet-
lesine düşünsel ve ruhsal etki altında kalan Yunan lerini temin eylemek” biçiminde yorumlayarak,
Hükümet yetkilileri, Yunanistan’daki Türklere ey- şunları yazıyordu: “Biz Yunanistan’daki zengin,
lül ayı içinde göç etmek için hazır olmalarını bile fakir, bütün kardeşlerimizin vaziyetlerini pekâlâ
duyurmuşlardı227. biliyoruz. Orada mübadeleyi istememek imkânı
yoktur. Yıllardan beri her gün hayatının bir kısmı
Mübadele Anlaşması’nın getirdiği hüküm-
kemirilip koparılan kardeşler orada kalamazlar. Ve
lerin hiç birisini gözleri görmeden, ne olursa ol-
kalmak istemezler. Orada hiç bir Müslüman ölüm
sun Türkiye’ye gelmek ve zulümden kurtulmak
endişesini, zulüm ve kahır endişesini taşımadan
isteyen Yunanistanlı Türkler, gerek alabildikleri
nefes alamıyor. Böyle acı ve azab günleri nasıl ka-
pasaportlarla, gerekse iltica yoluyla Türkiye’ye
bul edilebilir”230.
geliyorlardı. Türkiye’ye gelebilmiş bir göç-
men, bir gazete muhabirine şunları anlatmıştı: Yunanistan’da estirilen bu olumsuz propagan-
“Vapura binerken, Rum kayıkçıları ‘Denize dö- da, mübadele edilmeyi bekleyen göçmenlerde bazı
keceğiz’ diye bizi tehdit ederek, üzerlerimizdeki kuşkular uyandırdı. Hele hele bu propagandalarda,
400 liramızı aldılar. Pasaportlarımızı yoklamak din kisvesine bürünmüş olan Anadolulu “hain”
bahanesiyle, vapurda da her birimizden tekrar hocaların eli de olunca, konu daha da önem ka-
birçok paralar alarak soydular. Yalnız canımızı zandı. Önemli mevkilere getirilen bu hocalar, güya
İslam ahalinin mübadele edilmeyi istemediklerine
kurtarabildik”228.
ilişkin “mazbatalar” düzenliyorlar, Türkiye aley-
Daha Lozan Konferansı sırasında Venizelos, hine estirilen propagandaya alet olarak231, işbirlik-
mübadeleye karşı olduğunu, hatta bundan “nef- çi kimliklerini devam ettiriyorlardı. Yunan işgali
ret” ettiğini belirtmişti229. Bu istek gerçekleşme- sırasında, Yunan Hükümeti’nin onca kötülüğüne
di; ama bir süre sonra, Yunan propagandasının aracı olan ve bu yönde İzmir’de onlara uşaklık et-

226 Hâkimiyet-i Milliye, 29 Ağustos 1923.


227 Hâkimiyet-i Milliye, Aynı sayı.
228 Hâkimiyet-i Milliye, 28 Teşrinievvel 1923; bu tür insanlar, İzmir, İstanbul gibi büyük kentlerde büyük sıkıntılar çektiler; Ahenk, 17 Temmuz 1923.
229 Lozan Barış Konf..., T.I, C.l, K.l, s.212.
230 Ahenk, 22 Temmuz 1923.
231 Hâkimiyet-i Milliye, 1 Ağustos 1923.

116
miş bulunan Naibzâde Ali Bey232, Aya Nikolâ mu- oyunun vicdanına hükmeden oldukça dokunaklı
tasarrıfı olarak atanmıştı. Naibzâde Hanya, Kandiye sözler söylendi. Yunanistan’ın Türklerce tanın-
ve benzeri yerleri geziyordu. Yunan Hükümeti’nce, mış olan “hunharlıkları” ve Mora’dan başlayarak,
olumsuz yönde propaganda yapması amacıyla, ka- Makedonya’ya kadar devam eden “imha” siyaseti,
sıtlı olarak gezdirilen bu adam, Girit Türklerinin örnekleriyle anlatıldı. Alınan kararlar okundu ve
mübadele dışı bırakılmaları için İslam halkı ikna Doktor Bahtiyar Hüseyin Bey’le vilayete sunuldu.
etmeye çalışarak, onların ağzından, mübadeleyi Kararnamede baskı politikası özetlendikten sonra:
istemedikleri yolunda yazılar hazırlıyordu. Onun “...Dindaşlarımıza yapılan bu mezalimi protesto
propagandasına alet olmak istemeyenler, Kandiye eder ve evvelâ hükümetimizden meşru mukabele-
Müftüsü Ahmet Kamil Efendi örneğinde olduğu bi’l-misl talep eyleriz. Saniyen, bu zavallılardan
gibi, görevlerinden aç kalanların iaşe ve
alınıyorlardı233. gayrimenkul em em-
Lozan’ın imza- olma-
lake malik olma
lanmasından sonra yanların hemen
da Yunanistan’daki nakil-
Anadolu’ya nakil
karışıklık bitmedi. lerini temenni eyle-
Konstantinciler ile riz” deniliyordu237.
riz
Venizelosçular ara- Bu arada, İtalya,
sındaki derin anlaş- Fransa, İngiltere ve
mazlık, bu ülkede Amerika Birleşik
refahın geri getiril- Devletleri konso
konso-
me yolundaki ümit- loslukları ziyaret
leri kırmıştı234. edilerek birer pro
pro-
testo name verildi.
Yunanistan’da Bu protesto name-
Türkler’e karşı uy- nin birer örneği de
gulanan baskı poli- Beynelmilel Salib-i Ahmer’e ve Avrupa’nın tanın-
tikası, Türkiye’de büyük tepkilere neden oldu. Ka- mış gazetelerine gönderildi 238.
muoyunda ‘nefretle’ karşılanan bu uygulamalar,
Türkiye’de bulunan Rumlar’a da benzeri baskılar Türk Hükümeti’nin kararlı ve ısrarlı tutumu
uygulanmasını isteyen, ‘mukabele-bi’l misl’ / bire- üzerine Yunan hükümeti, şikâyetlerin ciddi suret-
bir karşılık verme görüşünü gündeme getirdi235. Bu te itibara alındığını bildirerek müsaderelere son
nedenden dolayı, 12 Eylül 1923’te İzmir’de büyük verilmesi için kati emirler verildiğini açıkladı .
239

bir miting düzenlendi. On binlerce İzmirli, saba- Bu gelişmeler sonunda, olaylarda belli bir azal-
hın erken saatlerinde Kışla Meydanı’nda toplan- ma görülmekle birlikte, Yunanistan’daki Türkler,
dı236. Mitingde yapılan konuşmalarda, Türk kamu- yine de tehdit ve baskı altındaydılar.

232 Giritli bir avukat olan ve 21 Mayıs 1919 günü İzmir’e gelerek, “İzmir işgal Kuvvetleri Komutanı’nın Siyasi Temsilcisi sıfatıyla, Vali İzzet Bey’in
(Kambur izzet) Osmanlı Hükümeti’nce görevden alınmasıyla, Yunan işgali altındaki Anadolu top raklarını, fiilen bir genel vali gibi yöneten
Stergiadls (B.Umar, a.g.e., s.303-304); önceleri Drama valiliği yapmış Giritli bir Müslüman olan Naibzâde Ali’yi İslam işleriyle uğraştırmak üzere
kurulan bir büronun başına getirdi, Bkz. Engin Berber “Kurtuluştan Sonra İzmir’de Yunan İşgal Dönemine Tepkiler”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, C.III/8 (Mart 1987), s.447; yine bkz. Michael Llewelyn Smith, Anadolu Üzerindeki Göz, İstanbul. 1978, s.105; Kamil Su, Sevr Antlaşması ve
Aydın (İzmir) Vilayeti, Ankara, 1981, s.8.
233 Ahenk, 22 Temmuz 1923.
234 Hâkimiyet-i Milliye, 25 Ağustos 1923.
235 Bu görüşü doğuran ilk önemli girişim, TBMM’nde, 85 kadar mebustan geldi; onlar aralarında imza toplayarak, derhal siyasi girişimlerde bulunularak,
soydaşların acılarının hafifletilmesini istemişler, bu nedenle Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüşler, onun da desteğini almışlarda (Hâkimiyet-i Milliye, 29
Ağustos 1923); konu, TBMM’nde daha güçlü olarak gündeme gelmiş, pek çok mebusun taraftar olduğu “mukabele-bi’l misl” görüşüne karşılık ismet Paşa:
“...mukabele-bi-l misl ile herhangi bir yerde bir adama yaşamış fenalıktan, diğer bir yerde, haberdar olmayan bir adama, fenalık yapılmasına şahsen ve
devletimizin siyaseti ve tahammülü son dereceye vardıktan sonra, aldığımızı iade etmek ızdırabı hasıl olursa, hiç tereddüt etmeyiz” diyerek görüşlerini
açıklamıştı; bkz. TBMM Zabıt.., D.II, 1.1, C.1II, Ankara, t.y., 83.330-332; Ankaralıların büyük mitingi: Hâkimiyet-i Milliye, 16 Teşrinisani 1923.
236 Türk Sesi, 13 Eylül 1923; Hâkimiyet-i Milliye’nin, ‘Eylülün 12. günü İzmrliler’in Yunan mezalimini protesto etmek ve mukabele-bi’l mislde bulunulmasını
taleb etmek üzere büyük bir miting düzenleyeceklere’ ne ilişkin haberi: Hâkimiyet-i Milliye, 9 Eylül 1923.
237 Türk Sesi, aynı sayı.
238 Protestonomenln ve mitingle yapılan konuşmaların metinleri Türk Sesi, aynı sayı; Hâkimiyet-i Milliye, 19 Eylül 1923; benzer tepkilerin, İzmir ve Ankara
dışındaki yerleşim merkezlerinden de geldiği, gazetelerdeki ufak haberlerden anlaşılıyor.
239 Hâkimiyet-i Milliye, 24 Teşrinievvel 1923.

117
Dışişleri Bakanlığı’nca Kapütülasyon ve Kabotaj uygulamasının yol açtığı zararlardan sonra Lozan’dan soraki yeni oluşumu anlatan
bir belgesi

118
Mübadele edilmeyi bekleyen Makedonya Türk- la çadır gönderildi242. Selanik’in iç kesimlerinden
lerinin gördükleri baskı ve terör, Yunanistan’da gelerek, gemiye binme zamanını bekleyen göç-
gerçekten de can ve mal güvenliği bırakmamıştı. menler Selanik’in içindeki çeşitli yerlere dağılıp,
Yüksek ve dağlık kesimlerdeki Türkler, büyük açıkta kalıyor ya da akıl almaz oranda yüksek kira
bir kaygı, telaş ve korku içindeydiler. Selanik, verecek yerler bulmaya çalışıyorlardı. Bunu önle-
Hanya, Kandiye, Girit gibi büyük yerleşim mer- mek ve bazı soyguncuların hedefi haline gelmek-
kezleri, dağlık yörelerde kendilerini güvende his- ten kurtulması için, Hilal-i Ahmer tarafından, Kara
setmeyen Türklerin, kendilerini guruplar halinde Hüseyin yöresinde, Kireç Köyü taraflarında beş
attıkları yerler haline geldi. Buralarda da Türk bin nüfusa elverişli, sağlık koşullarına uygun ça-
evlerine, dükkânlarına, mahallelerine dönük bas- dırlı misafirhaneler oluşturuldu. Bölgeye temiz su
kı ve terör, gün ortasında,
açık-seçik yapılır, göz göre
göre cinayetler işlenirken;
özellikle Serfice, Kozana, Ka-
raferye ahalisi, pek büyük
‘taaddiyâf’ baskıya uğra-
mış, gördükleri baskı üze-
rine, “yalınayak’ denilecek
bir durumda, Selanik’e doğ-
ru akmışlardı. Yayan olarak,
her an kendilerine bir saldırı
geleceğinden korkarak yü-
rüyen bu zavallılar, yollarda
eşkıyalar, zorbalar, hırsızlar
ve tutucu Yunanlılarca dövü-
lüyor ve soyuluyorlardı240. Bu
biçimde sadece Selanik’e yı- Mübadele ile gönderilen Rumlardan bir gurup
ğılan göçmenlerin sayısı, kısa süre-
de 30–40 bin kişiyi bulmuştu241. Bir an önce baskı kaynakları da getirilmişti. Bunun için Türk heyeti
ve terörden kurtularak anavatana ayak basmak 4.500 drahmi harcamıştı. Karargâhta sürekli dok-
isteyen bu insanlar, büyük bir “izdiham” yarat- torlar, hastabakıcılar ve hastalar için bir dispanser
tıkları gibi, bu kez de, kentlerdeki zorba, soygun- bulunduruluyordu. Böylece insanlar, Selanik’in
cu ve katillerinin elindeydiler. Serfice, Kozana, pek meşhur sıtma salgınından kurtarılmaya çalışılı-
Karaferye havalisi adeta sökün etmiş, yalınayak yordu. Ayrıca Drama Kurulu’na gönderilen 200 ça-
denilecek bir vaziyette Selanik’e aralıksız akıyor- dırın 30’u Bük, 45’i Papasköy, 45’i Hasırköy, Kırkı
lardı. Selanik’te gittikçe göçmen yığılmaları olu- Zirnova ve 30’u Pirsıçan yöresine gönderildi. Batı
yordu. Bu yalnız bu bölgelerde de sınırlı kalmadı; Makedonya’da da bir kamp açılması düşünülmüş-
neredeyse bütün Yunanistan’a yayıldı. Hakarete tü. Amaç, oluşturulan bu toplu yerlerde, güvenli or-
uğrayan, soyulan, dövülen ve her türlü şiddete ve tamlarda göçmenlerin toplanmasını sağlamak, sağ-
doğal afetlere açık durumdaki bu insanlar, son de- lık sorunlarını olabildiğince alt sınırlara indirmek
rece acınacak haldeydi. Bu akınları durdurmak için ve gemi geldiğinde, toplu biçimde gemiye yönlen-
diplomasinin devreye girmesine gereksinim vardı. dirmekti243. Çadırlı ordugâhlar oluşturuldu. Hilal-i
Bu yol denendi. Hatta Yunanistan’dan hiç olmazsa Ahmer’e izin verilmesinden sonra, bu kurum, ken-
yollardaki soygunun önüne geçmek üzere, yolla- disine bağlı kurullarla, bu göçmenlerin sağlık du-
ra jandarma görevlendirilmesi bile teklif edildi ve rumlarıyla uğraşmaya çalışıyordu. İaşe konusunda
Yunanistan bunu yaptı. Selanik’e 10.000’den faz- bazı önlemler alındı244.

240 Bkz. TBMM Zabıt..., D.II, l.II, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
241 Hâkimiyet-i Milliye, 6 Kânunuevvel 1923.
242 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
243 Türkiye Hilal-i Ahmer Mecmuası, III/31 (15 Mart 1924), s.226.
244 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.

119
120
Türk Orduları’nın İzmir’e girişi

121
Yunanistan halkı da büyük bir şoktaydı. Bu şok lelerin yanına yerleştiriyordu. Bir Türk’ün evinde
zafer beklentileri bir iki gün önce dipdiriyken, ye- yabancılık ve düşmanlık duygularıyla birbirlerine
nilginin hiç beklenmeyen acı sonuçlarından ve bakan iki ailenin barınması olanaklı değildi; ama
bunun gündelik yaşama etkilerinden kaynaklanı- Yunan Hükümeti bu çılgınca uygulamayı yürürlüğe
yordu. Sonuçta bu aşırı nüfus yığılması ve arka ar- koymuştu. Kendisine ve ailesine her an bir kötülük
kaya yaşanan ekonomik bunalımlar, Yunanistan’ın geleceğinden korkan bir Türk aile ve o Türk ailenin
yerlisi olan insanların da ekonomik yaşantısını et- evine, topraklarını bırakıp, yanında götürebildik-
kiliyor, hareket özgürlüklerini sınırlandırıyordu. leriyle Yunanlı makamlarca yerleştirilen Rum aile
Yunanistan’a sınırı geçerek sığınmacı olarak yığılan aynı ortamda yaşamaya zorlanıyorlardı. Birincisi
nüfus, Yunanlıların büyük kısmına göre sanki bilin- her an başına evine sığınan Rum aileden ve dışa-
meyen yabancı yerlerden gelen yabancılardı245. Ya- rıdaki fanatiklerden bir kötülük geleceği kaygısını
bancılık duygusu yoğundu; onlara kendileri olarak taşıyor, ikincisi başına gelen felaketin sorumlusu
bakamıyorlardı. Yunanistan anakarasındaki yerliler olarak, Türkleri görüyordu; üstelik evine sığındı-
ile sığınmacılar arasında bir yabancılık duygusu fi- ğı aile de Türk’tü. Yunan Hükümeti’nin barınma
lizleniyor, bu gündelik yaşamın her alanında göz- zorlukları nedeniyle bunu zorunlu olarak yaptığı
lemlenebiliyordu. Bir yandan toplumsal temelde bu açıklaması ne ölçüde gerçekçi olabilirdi? Daha da
psikolojik dalgalanmalar ve etkilenmeler yaşanır- ötesi, bu iki farklı psikolojideki aileler, aynı çatı al-
ken bir yandan da yaşamı gittikçe zorlaştıran sığın- tında bir birlerinden korkmadan, bir güven duygusu
macıların ülkeye yığılması sürüyordu. Young Mens içinde nasıl yan yana yaşayabilirlerdi? Yunan Hü-
Christian Association temsilcisi D.O.Hibbard’ın kümeti ise Türk ailelerin yanına göçmen Rumları
kaleme aldığı gözlemlere göre Adalar’da yaklaşık yerleştirmeyi sürdürüyordu. Bu uygulama düşman-
150.000 göçmen vardı. Yatacak yatakları, örtü- lık duygularının en üst düzeye çıktığı bir ortamda,
necek battaniyeleri yoktu. Taşların üzerinde yatı- Yunan Hükümeti açısından masum bir uygulama
yorlardı ve bazıları yemek için ot kaynatıyorlardı. gibi gösterilemez. Aksine bu durum, Türkler’e bi-
Hibbard’ın hesaplarına göre; yalnız Ege adalarına linçli baskı yapmanın en açık göstergesiydi. Bu tür
günde 112 ton un ve en az 100.000 battaniye yolla- yerleştirmelerde korkuyu yaşayan Türk-Müslüman
mak gerekiyordu. Adalara aradaki denizden dolayı aile ile psikolojik çöküntü duygusuyla büyük bir
ulaşmanın zorlukları vardı; bu yardım çalışmaları- boşluğa yuvarlanan, ama karşısındaki aileye kinle
nı ağırlaştırıyordu246. Yunan Hükümeti, açıkta yatıp bakan Rum-Ortodoks aile/ aileler arasında kanlı
kalkan bu insanları barındırmak için onları Türk ai- hesaplaşmalara varan şiddet olgusu ortaya çıkıyor;

245 1901’de bir yıl boyunca, Ortadoks camiayı tanımak için bir gezi düzenleyen ve bunu sonradan da tekrarlayan Yunan Krallığı’nın İzmir
Başkonsolosu Stamatios Antonopoulos’un, bu coğrafyada yaşayan Hıristiyanların durumunu ortaya koyan ve ilgi çeken yazısının, nasıl
bir merak uyandırdığını anlatan bir yazı: Paschalis M. Kitromilides, “Küçük Asya Araştırmaları Merkezi ve Küçük Asya’da Yunan Kültürel
Geleneği”, Yeniden Kurulan Yaşamlar… s.25-30.
246 Ayhan Aktar, a.g.m., s.63.

122
kin dolu Rum aileler, Türk evlerine ve mahalleleri- miye binip, bir şekilde kendilerini Türkiye’ye atma-
ne saldırıyor, Türkler dövülerek, hatta öldürülerek yı umuyorlardı. Yollar insan kaynıyordu. Bu kez yı-
evlerinden atılıyorlardı. Sokakta, hatta kapalı ka- ğılma, liman kentlerinde gerçekleşiyordu. Bir liman
pıların arkasında, evlerin içinde karşı karşıya bı- kentine ulaşanlar, Türkiye’ye gidecek gemi bulma
rakılan bu insanlar arasında şiddet kol geziyordu. olanağı hemen hemen hiç olmadığından, bulabildik-
Bu şekilde evinden atılan sayısız Türk aile vardı247. leri meydanlarda, öbek öbek toparlanıyorlardı. Kıyı
Kısacası, Yunanistan’da Türkler için artık yaşama kentleri köylerinden, kasabalarından kopup gelmiş
olanağı kalmamıştı. Sorunu gözlemleyen yabancı Türklerle kaynıyordu. Denk yığınları ve üç beş par-
diplomatlardan kimileri de göçmenlerin Anadolu çalık döküntü eşyalarının ortasında, kimileri yanla-
ve Trakya’daki evlerine geri dönmesinin bir çözüm rında getirebildikleri hayvanlarıyla bekleşiyorlardı.
olabileceği görüşündeydiler248. Derme-çatma çadırlar kurarak geçici barınmalarını
Oysa bu aşamada, diplomatik bir çözüm henüz sağlıyorlar ya da daha olmadı açıkta yatıyorlardı.
görünmüyordu. Türkler açı- Açlık, pislik ve perişanlık
sından yapılacak tek şey her yaygındı. Beslenme şansa
türlü baskının, zorlamanın, bırakılmıştı; sağlık sorunları
hatta öldürme olaylarının olsa da kendileriyle ilgilene-
görüldüğü bu topraklardan, cek bir kurum ya da makam
anavatan Türkiye’ye doğru yoktu. Sanki yazgılarıyla baş
göç etmekti. Daha Müba- başa bulunuyorlardı. Bir kıs-
dele Sözleşmesi imzalan- mı kara yoluyla Türkiye’ye
mamışken Girit’te ve ana gelmeyi umuyordu. Oysa
kara Yunanistan’da Res- Türk-Yunan sınırı kapalıy-
mo, Kandiye, Hanya, Sela- dı. Gemiler düzenli hareket
nik, Langaza, Kavala gibi etmiyordu. Basit mavnalar
kentlerden kalkan Türkler tutup, onlarla gitmeye kal-
çok kötü görüntüler içinde,
Yunanistan’da bir tiyatroya kanlara Yunan devriyesi bin
yerleştirilen göçmen gurup
Türkiye’ye gelme telaşına düş- bir türlü zorluk çıkarıyordu. Bir
tüler. Yollar, kıyı kentlere doğru perişan görüntüler şekilde bir vapura binseler bile, geleceğe ilişkin bir
sergileyen, yanlarında hayvanları, döküntü eşyala- bilinmezin içinde, büyük bir ruh çöküntüsü, hayal
rıyla göç eden Türklerle doldu. Yunanistan toprak- kırıklığı ve psikolojik incinmeyi yaşayarak çırpınıp
larından Türkler, sökün etmiş, canlarını Türkiye’ye duruyorlardı .
249

atmak üzere yollara dökülmüşlerdi. Bulunabilen ne Türkiye’de ise durum, çok daha ağırdı. Savaş
türlü araç varsa bu araçlarla kimi zaman toplu, kimi yüzünden, yerleşim yerlerinin büyük kısmı yakı-
zaman bireysel olarak topraklarını terk edip göçe ko- lıp yıkılmıştı. Yerli nüfusun önemli bir kısmı ev-
yulmuşlardı. Bu bazen birkaç aile bir araya gelerek siz, yurtsuz kalmıştı. Yunan çekilişi sırasında Batı
oluyordu, bazen koca bir köy olarak yollara döküle- Anadolu’da ve Marmara’da yerleşim yerlerinin
rek. Bu kez de baskı ve şiddet yollara pusu kurmuştu. neredeyse yüzde yetmişi yakılıp yıkılmıştı. İsmet
Soyulan soyuluyor, öldürülen öldürülüyordu. Kitle Paşa Lozan’da konferansın açıldığı gün yaptığı
halinde göç edenler, özellikle Rum çocuklarının taş- konuşmada, bir milyondan çok masum Türk’ün,
lı saldırılarıyla ya da yetişkinlerin kin dolu bakışla- Küçük Asya ovalarında ve yaylalarında evsiz ve
rıyla ve şiddetiyle karşılaşıyorlardı. Yollara dökülen ekmeksiz, başıboş dolaşıp durduklarına vurgu yap-
bu insanların hedefi, liman kentleriydi. Orada bir ge- mıştı250. Türkiye’den yoğun oranda Rum nüfusu-

247 Steplan Ladas, The Exchange of Minorities Bulgaria, Grece and Turkey, New York, 1932, s.425.
248 A.g.m., s.63.
249 Konunun ayrıntısı için bkz. Kemal Arı, “Kurtuluş Savaşının Bitiminde Türkiye Dışına Yönelik Göçler ve...”, çşt. syf.;
250 Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar, Belgeler (Çev. Seha L. Meray), A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi yay., I/1-1, Ankara, 1969, s.4; yine
bkz. Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, I: (1884-1938), İstanbul, 1976, s.227. Konu için bkz. “Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de
‘Emval-i Metruke’ ve ‘Fuzuli İşgal’ Sorunu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, VI/18 (Temmuz, 1990), s.691-706; yine aynı yazar, Kemal
Arı, “Türk Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde İzmir’in Genel Ekonomik Durumu”,Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, I/3 (1993),
s.29-46.

123
nun boşalması üzerine ülke büyük bir ekonomik Onların ayrılışıyla, dış satım rakamlarında önemli
boşluğun içine düşmüştü. Türkiye’de de fiyatlar gerilemeler olacağı açıktı253. Tarımsal uğraşı alan-
fırlamıştı. Temel tüketim malları bulunması çoğu larından ayrılan Rumların sayısı, kent kökenlilere
zaman güçtü. Ekonomik veriler, savaş öncesi du- göre çok daha düşüktü. Bir tarım ülkesi olmasına
ruma göre çok kötüydü251. Bu ilk aşamada, kimi karşın, oldukça geri yöntem ve donanım ile yapı-
ürünlerin üretim oranlarının düşüşü olarak etkile- labilen tarımsal uğraşı dallarında, göreceli olarak
rini gösterdi252. Ülke gerçekte bir tarım ülkesiydi. Rumlar yine de Türklere göre daha beceriliydiler.
Sanayi işletmeleri oldukça sınırlıydı. Türkiye’den Avrupa’daki tarım alanındaki teknik gelişmele-
ayrılan 850.000 Ortodoks Rumların yaklaşık yüz- re daha yakından ayak uydurabiliyorlardı. Başta
de sekseni kent kökenliydi. Kent merkezli iş kolla- üzüm, tütün ve pamuk gibi ürünlerin üretiminde
rındaki ekonomik süreçlerden kopup, Yunanistan’a Rumların ayrılmasıyla birlikte önemli bir eko-
gitmişlerdi. Bu nedenle berberlik, terzilik, kundu- nomik boşluk ortaya çıkmıştı. Üstelik 850.000
racılık, manifaturacılık, taş işçiliği, halıcılık, ipek- Rum’un Anadolu’nun çeşitli yörelerinden ve Doğu
çilik gibi o dönem için ekonominin en can alıcı Trakya’dan ayrılmasıyla, hasat edilememiş ürünler
alanlarda eksiklikleri duyuluyordu. Bu iş kolların- tarlalarda, bağlarda ve bahçelerde kalmıştı. Gele-
da ve üretim dallarında büyük bir ekonomik boş- cek yıllarda da aynı yerlerde hasat yapılamaması
luk ortaya çıkmış, önceki dönemlere göre üretim ve bu ürünlerin işlenemeden kalması, zararın ve
gerilemesi olmuştu. Özellikle dış piyasaya dönük ürün düşüşünün, gelecek yıllara da yayılarak sür-
ticareti ağırlıklı olarak ellerinde onlar tutuyorlardı. mesi anlamına geliyordu254.

251 A.g.m., s.29-46; ayrıca, bkz. Bülent Durgun, Atatürk Döneminde İzmir Ekonomisi: 1923-1938, Dokuz Eylül Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İzmir, 2005; aynı yazar, 1919–1922 Yılları Arasında İzmir’de İktisadi Durum, Dokuz Eylül
Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 1998; yine bkz. M. Ziya, İzmir Mıntıkası Ticaret
ve İktisadiyatı, İtimat Matbaası, İzmir, 1929.
252 Kemal Arı, a.g.m., s.40 ve d.
253 İzmir Vilayeti 1923 (1339) Senesi Muhtelif İstatistikleri, İzmir, 1924; Ali Cenani, “Sahil Anadolu’nun İktisadi Vaziyetine Dair Notlar”,
Ayın Tarihi, VII/21 (Aralık 1924) ve VIII/23 (Şubat 1925); İbn’ül Cemal M. Ragıb, “İzmir’de Vaziyet-i İktisadiye ve İçtimaiye”, Türkiye
İktisat Mecmuası, II/32 (29 Ekim 1923).
254 Konu ile ilgili genel olarak bkz. Kemal Arı, Büyük Mübadele, çşt.syf.

124
Zorunlu Göç Mübadele

İsmet Paşa başkanlığındaki Türk Heyeti Lozan’a O, bu gözlemlerine ve notlarına dayanarak,


gittiğinde, zaten kendiliğinden hareketlenmiş nü- Yunanistan’daki Müslümanlarla Anadolu’daki Or-
fusun görüntüsü ve genel sorunlar bu biçimdeydi. todoksların isteğe bağlı olarak mübadelesini/ değiş-
Lozan’da tarafları en çok zorlayan konulardan birisi tokuşunu öngörüyordu. “İsteğe bağlılık”, bütünüy-
yerinden yurdundan hareketlenip yollara dökülmüş le kişiyle ilgili bir boyuttu. Devletler, kişinin kendi
insanların neden olduğu nüfus sorunuydu. Bu ko- geleceğiyle ilgili kişinin ne öngördüğü ile ilgilen-
şullarda yapılacak şey, büyük ölçüde kendiliğinden meyecek, isteyen göç edebilecekti. Bunun ayrıntıda
yer değiştirmiş nüfus sorunlarını kalıcı bir çözüme kalan yönleri de vardı: Nansen, İstanbul’da yaşayan
kavuşturmaktı. Bu amaçla, İsveçli bir bilim adamı Rumların değişim dışı tutulmasını öneriyordu. Bu
olan Nansen’in önerileri doğrultusunda, nüfusun önerisine karşın, Batı Trakya Türkleri ile ilgili aynı
zorunlu değişimi öngörüldü. Bu amaçla, 30 Ocak görüşü dile getirmiyordu. Türkiye Nansen’in bu
1923 tarihinde Lozan’da “Türk-Rum Nüfus Müba- görüşüne karşı çıktı. Türk delegeler, İstanbul’daki
delesi” imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Batı Trak- Rumların değişim dışı tutulmasının kabul edile-
ya dışındaki Yunanistanlı Müslümanlar ile İstanbul meyeceğini belirttiler. Bu öneriye karşıydılar; ama
dışındaki Türkiyeli Ortodoksların zorunlu değişimi ardından ayrı bir öneride bulundular: İstanbul’daki
öngörüldü255. Rumlar mübadele edilmeli, buna karşın Batı Trakya
Milletler Cemiyeti, daha konferansın toplanma- Türkleri değişim dışı tutulmalıydılar. Görünen o ki,
sından önce, Norveçli Dr. Fridtjof Nansen’i, nüfus mübadele düşüncesine temelden karşı olunmamak-
boşalması sonucu ortaya çıkan yeni görüntüyü ye- la birlikte, bu görüşmelerden daha karlı çıkabilmek
rinde incelemek üzere görevlendirmişti. Nansen amacıyla bir pazarlık da başlamış oluyordu. Taraf-
hem Yunanistan’a hem de Türkiye’ye gelerek ince- lar karşılıklı olarak birbiriyle örtüşmeyen, çelişen
lemelerde bulundu. İlgili kişilerle görüşerek çözüm raporlar hazırlayıp ortaya koyuyorlardı. Türkiye,
yolunun ne olabileceği konusunda düşünceler ge- Batı Trakya’daki Türklerin azınlık değil, çoğunluk
liştirdi. Bu düşüncelerini içeren kapsamlı bir rapor olduğu tezini ileri sürüyordu. Çoğunluk olan bir
hazırlayarak, Milletler Cemiyeti’ne sundu. kitlenin, bulunduğu yerden göçe zorlanmasının ka-
bul edilemez olduğunu vurguluyordu. Yunanistan

255 Sözleşme ve protokolün tam metni için bkz İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamaları İle Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, I
(1920-1945), TTK yay., Ankara, 1983, s.117-183.

125
ise daha çok, Türk-Yunan Savaşı’nın eylemli ev- önemliyse, Yunanistan için de tarımcı göçmenle-
resinin ardından Yunanistan topraklarında görülen rin gelecek yazdan önce kendi ürünleriyle kendi-
yoğun nüfus yığılmasına ilgileri çekiyor, buna da- lerini besleyebilmeleri öylesine önemliydi. Nüfus
yanan bir tez öne sürüyordu. Bunun için, yukarda değişimi işinin, hiç olmazsa bir kısmının Şubat
değinilen ve Yunanistan’daki sosyo-ekonomik ya- sonundan önce, üç ay içinde sonuçlandırılması zo-
pıyı felç eden yerleşim yeri ve barınma sorunlarını runluydu. Bu tarihten sonra, tarım mevsimine ye-
gündeme getiriyor ve önlem olarak derhal 350.000 tişmek artık olanaksızdı. Doğu Trakya başta olmak
Türk’ün Anadolu’ya, Rumlardan boşalan yerlere üzere, Anadolu’da boşalmış köyler çoktu. Giden
gönderilmesini istiyordu256. Bu “350.000 Türk” Rumların bıraktıkları araç gereçler de kullanılabi-
deyimi gerçeği yansıtmıyordu. Bu sayı, Türklerin lir nitelikteydi. Yeni tarım döneminde bu araçla-
Yunanistan topraklarında yer yer çoğunlukta olma- rın kullanılabilmesi önemli olmalıydı. Dolayısıyla
sına karşın, onların çoğunluk olmadıklarına ilişkin Yunanistan’dan değişim uygulamasıyla getirilecek-
siyasal bir vurgudan öte gitmi- ler hemen bu köylere yerleşebilirler
yordu; çünkü Batı Trakya dışında ve göç edenler yeni ortamlarına bir
Yunanistan’da yaşayan Türklerin an önce uyum sağlayabilirlerdi257.
sayısının 500.000’e yakın olduğu Nansen, raporunda bu verileri sı-
uygulama sırasında ortaya çıktı. ralarken, zaman zaman gerçeklerle
Batı Trakya ile birlikte, Yunanis- örtüşmeyen görüşler de dile geti-
tan topraklarında 800.000’in üze- riyordu. Gelişmelerin hiç de böyle
rinde Türk yaşıyordu. olmadığı belli, sorunlar yumağı or-
Nansen, her iki ülke görüşünü tadaydı. Hemen gelecek tarım mev-
de dikkate alarak, raporunu ye- siminden önce göç etme sürecinin
niden biçimlendirdi. Oluşturdu- tamamlanamayacağı açıktı. Rum-
ğu yeni rapor 1 Aralık 1922’de lardan kalan tarım arazilerinin ve
Lozan’daki Barış Konferansı’nda diğer araç ve gereçlerin hiç de onun
okundu. Nansen düzelttiği rapo- ileri sürdüğü gibi kullanılmaya ha-
runda, mübadele uygulamasının zır nitelikte olmadığı, ilgisiz kişile-
Fridtjof Nansen
göçmenler için çok iyi bir çözüm rin yağmasına uğradığı sonradan ve
olacağını belirtiyordu. Daha şimdiden nüfus, zaten uygulama sırasında ortaya çıktı.
yoğun olarak yer değiştirmişti. Ekonomik durum, Türk ve Yunan delegelerinin bu önerilere yakla-
Yakındoğu’da çok kötü bir durumdaydı. Bir mil- şımlarında farklılıklar vardı. Gündemde bulunma-
yondan fazla insan, yurtlarından ayrılarak, başka dığı halde, iki ülke arasında esir değişimi konusun-
ülkelere kaçmıştı. Nansen, bu duruma bir çözüm da görüşmelerin yapılacağı bir sırada, mübadele
bulunmazsa, ekonomik durumun her iki ülke için konusunun gündeme getirilmesi, kendisinin belirt-
felaket olacağına dikkat çekiyordu. Azınlıkla- tiğine göre, İsmet Paşa’yı hem şaşırtmış, hem de
rın çabuk ve etkili mübadelesi, bu felaketi başka memnun etmişti. Bu yaklaşımın bile aslında, diplo-
önerilerden daha etkili ve kolayca önleyebilirdi. matik bir stratejinin parçası olduğu açıktı. Tarihsel
Türkiye ayrılıp giden Rumlardan artakalan toprak- yönden azınlıklar sorununun, Osmanlı’dan o güne
ları işlemek için gereken nüfusu sağlayabilecekti. ne denli ağır sorunlar getirdiği biliniyordu. Üstelik
Yunanistan’dan Müslümanların ayrılması, o sırada Kurtuluş Savaşı’nın eylemli döneminde Rumların,
Yunanistan’ın çeşitli kentleriyle kasabalarına sığın- Osmanlı vatandaşları olmalarına karşın, işbirlikçi
mış göçmenlere önemli ölçüde kendi gereksinim- bir tutum içinde işgalcilere nasıl yardım ettikleri
lerini kendi başlarına sağlama olanağı sağlayacak- ve destekçi oldukları biliniyordu. Bu tavırlarından
tı. Her iki ülke için, gelecek yaz tarım ürünlerinin dolayı, “ekalliyetler” denilen azınlıkların müba-
elde edilmesi yaşamsal önem taşıyordu. Başka bir delesi düşüncesi, çok erken zamanlarda Türkiye
deyişle, Türkiye için verimli Trakya topraklarının, tarafından düşünülmemiş değildi. Anlaşılan o ki,
1923’te de her zamanki ürünü vermesi ne kadar İsmet Paşa diplomatik bir taktikle, bu konuyla kar-

256 Seçil Akgün, “Birkaç Amerikan Kaynağından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu…, s.248-249, 258.
257 Rapor için bkz. Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar, Belgeler…, s.116-120, 123.

126
şılaşmasının kendisini şaşırttığını söylüyor; ama Konu, Venizelos ve İsmet Paşa’nın önerisiyle,
sevincini de gizlemiyordu. Türkiye bu dönemde bir Türk ve bir de Yunanlı üyenin yer alacağı ortak
Milletler Cemiyeti’nin üyesi değildi. Dolayısıyla, komisyona gönderildi. Nansen, bu komisyona da-
Milletler Cemiyeti’nin yaklaşımı ve önerileri, Tür- nışmanlık yapacaktı. İtalyan delegesi Montagna’nın
kiye için bağlayıcılık niteliği taşımıyordu. Doğal başkanlık ettiği bu komisyon, 2 Aralık 1922 günü
olarak, Nansen’in raporuna, kendi tezleri ve çıkar- toplandı. Bu toplantıda, İsmet Paşa başkanlığında-
ları noktasından bakıyordu. Konferans boyunca ki Türk delegasyonu, değişimden batı Trakya Müs-
Türk delegasyonu İstanbul Rumlarını da mübade- lümanlarının ayrı tutulmasını, İstanbul’daki tüm
le kapsamına aldırmaya çalıştı. Buna karşın Batı Rumlara değişimin uygulanmasını önerdi. Ayrıca
Trakya Türkleri bu kapsamın dışında bırakılmalıy- İstanbul’daki Rum Patrikhanesi’nin de kaldırılma-
dı. Üstelik çok daha önemli bir ayrıntı dillendiri- sını istedi. Bu görüş ve isteğe Yunan, Amerikan ve
liyordu. Mübadele, isteğe bağlı değil, zorunlu ol- İngiliz delegeleri katılmadılar. Tartışmaların so-
malıydı. Daha açıkçası Türkiye, giden Ortodoksları nunda Türk heyeti, “établis” deyimiyle nitelenen
tekrar geri getirecek kapıların açılmasını istemiyor-
Rumların, İstanbul’da kalmasını kabul etti259. İlke
du. Yunanistan ise, mübadelenin zorunlu değil, is-
olarak, Yunanistan’a göç eden ailelerin dışında
teğe bağlı olmasını önerdi. Lord Curzon ise, İsmet
Anadolu’da alıkonulan Rum erkeklerin ailelerinin
Paşa’nın mübadele düşüncesine temelde olumlu
yanına gönderilmesi olumlu görüldü. Ayrıca Türk
yaklaşımından memnun kaldığını özellikle vurgu-
tarafı zorunlu değişimin, 1923 yılı Mayıs ayına ka-
luyordu. Bir noktada, İsmet Paşa’ya daha yakındı.
dar uygulanmaması yönünde kararlı bir duruş ser-
O da mübadelenin gönüllü değil, zorunlu oluşuy-
giledi. Bu istekler, diğer taraflarca da benimsendi.
du. Bir kaç ay sürme olasılığı nedeniyle, gönüllü
mübadele düşüncesinde olmadığını net olarak be- Buna ek olarak, değişime uğrayacak nüfusun sahip
lirtti. Curzon şöyle diyordu: “Gönüllü (isteğe bağ- olduğu mülklerin, ayrı bir komisyon tarafından ele
lı) mübadeleye karar verilirse, bunun uygulaması alınması da kararlaştırıldı. İlk görüşmelerde orta-
aylar gerektirecektir; oysa her şeyden önce iste- ya çıkan ayrıntılı değerlendirmeler, başkanlarının
nen, Türk nüfusun gelecek yılın başında toprakla- tarafsız ülkelerden olmasına özen gösterilen 11 alt
rı işleyebilmek üzere Türkiye’ye getirilebilmesidir. komisyonun çalışmalarıyla devam etti. Kurulan bu
İkinci olarak, Yunanistan’a her yandan yığılmakta komisyonların dördüne Danimarkalı, üçüne Hol-
olan göçmenlerin bu ülkede yerleşmesini sağla- landalı, ikisine İsviçreli, birine Norveçli, birine
mak gerekmektedir. Mübadele zorunlu olursa, gi- de İsveçli başkanlar seçilmiş, bunlar çalışmalarını
denlere arkalarında bırakmak zorunda kalacakları Göçmenleri Yerleştirme Komisyonu ile bağlantılı
mal ve mülklerinin değerini ödemek kolaylaşmış yürütmüşlerdi260.
olacaktır”258.

258 Konunun ayrıntısı için bkz. Kemal Arı, “Lozan Barış Görüşmeleri ve Nüfus Mübadelesi”, Toplumsal Tarih, 115 (Temmuz, 2003), s.86-90
259 A.g.m., s.252; “établis” (sakin bulunmuş, yerleşmiş) deyimi, Lozan Barış görüşmelerinde ve sonrasında, Yunanistan ile Türkiye arasında
sorun yaratan, siyasi içerikli bir kavram niteliğini almıştır; konu ile ilgili olarak bkz. Nihat Erim, “Milletlerarası Daimi Adalet Divanı ve
Türkiye: Etabli Meselesi”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, II/1 (1944), s.62-73.
260 A.g.m., s.252.

127
Bu gelişmelerden sonra, 30 Ocak 1923 tarihinde, gidecekleri ülkenin uyrukluğunu yitirecekler, var-
“Türk-Rum Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin Sözleşme” dıkları ülkenin topraklarına ayak bastıkları anda, bu
imzalandı261. M. İsmet, Dr. Rıza Nur Türkiye; E.K ülkenin uyrukluğunu edinmiş sayılacaklardı. Göç-
Venizelos ve D. Caclamanos Yunanistan adına, söz- menler her çeşit taşınır mallarını yanlarında götür-
leşmeyi imzaladılar. Sözleşmeye göre, Türk toprak- mekte ya da bunları taşıttırmakta serbest olacaklardı.
larında yerleşmiş Rum-Ortodoks dininden Türk uy- Bu mallar için çıkış ve giriş vergisi alınmayacaktı.
rukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman Aynı zamanda, cami, tekke, medrese, kilise, manas-
dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihin- tır, okul, hastane, dernek, birlik gibi tüzel kişiler ve
den başlayarak zorunlu mübadelesi/değiş-tokuşu başka kurumlar personellerini de kapsamak üzere,
kabul edildi. Kendiliğinden, karşı ülkeye gitmiş kendi topluluklarının taşınır mallarını serbestçe gö-
olan bir kişi, Türk Hükümeti’nin izni olmadıkça türmeye ve taşıttırmaya hak kazanmışlardı. Her iki
Türkiye’ye ya da Yunan Hükümeti’nin izni olma- ülke, karma komisyonun önerisi üzerine, taşıma iş-
dıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecek- lerinde en geniş kolaylıkları sağlayacaktı. Taşınır
ti. Mübadele İstanbul’da oturan Rumları ve Batı malların tümünü ya da bir bölümünü yanlarında gö-
Trakya’da oturan Müslümanları kapsamayacaktı. türemeyecek olan göçmenler bunları oldukları yer-
Bir süre sonra, İm- de bırakabilecekti.
roz/Gökçeada ve Bu durumda yerel
Bozcaada’da ya- makamlar, taşınır
şayan Yunanlılar malların dökümü-
da Nüfus mübade- nü ve değerini ilgili
lesinin dışında tu- göçmenin gözleri
tuldu262. 1912 yılı önünde saptamak-
yasası ile sınırlan- la görevli olacaktı.
dırıldığı biçimde, Göçmenin bıraka-
İstanbul Belediyesi cağı taşınır malla-
(Şehremaneti) sı- rın dökümünü ve
nırları içinde, 30 değerini gösteren
Ekim 1918 günün- tutanaklar dört ör-
den önce yerleş- nek olarak düzenle-
miş (etablis) bu- necekti. Bunlardan
lunan tüm Rumlar, biri yerel makamlar-
İstanbul’da oturan Rumlar sayıldı. 1913 Bükreş ca saklanacak, ikincisi karma komisyona sunulacak,
Antlaşması’nın saptamış olduğu sınır çizgisinin do- üçüncüsü gidilecek ülkenin hükümetine, dördüncü-
ğusundaki bölgeye yerleşmiş tüm Müslümanlar da sü de göçmenin kendisine verilecekti.
Batı Trakya’daki Müslümanlar kabul edildi. Söz- Bu sözleşmenin yürürlüğe girişinden başla-
leşmede kullanılan “göçmen” (emigrant) terimi, 18 yarak, altı aylık süre içinde bir karma komisyon
Ekim 1912 tarihinden sonra göç etmesi gereken ya kurulacaktı (Muhtelit Mübadele Komisyonu). Bu
da göç etmiş bulunan tüm gerçek ya da tüzel kişi- komisyonun Birinci Dünya Savaşı’na katılmamış
leri kapsamaktaydı. Mübadele uygulamasında, her devletlerin uyrukları arasından Milletler Cemi-
iki halkın mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir yeti Konseyi’nin seçeceği üç; ayrıca Türkiye ve
zarar verilmeyecekti. Mübadele edilecek halklara Yunanistan’dan da birer üyesi bulunacaktı. Ko-
mensup bir kimsenin hangi nedenle olursa olsun misyon Türkiye’de ve Yunanistan’da toplanacaktı;
gidişine hiçbir engel çıkarılmayacaktı. Zanlı ya da başkanlığını, tarafsız üç üyeden her biri sıra ile ya-
suçu kesinleşmiş kişiler, kovuşturma yapan ülke- pacaktı. Komisyona bağlı alt komisyonlar kurula-
nin makamlarınca, göçmenin gideceği ülkenin ma- caktı. Bu alt komisyonlar hem Yunanistan’da, hem
kamlarına teslim edileceklerdi. Göçmenler, bırakıp Türkiye’de çalışacaklar ve göç süreçlerinin göze-
261 İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları,.. s.177-183.
262 Konstantinos Tsitselikis, “1923’ten Önce Yunanistan’da Müslüman Cemaatler: Yasal Süreklilikler ve İdeolojik Tutarsızlıklar”, Yeniden
Kurulan Yaşamlar, s.348; söz konusu metin, nüfusu neredeyse bütünüyle gayrimüslimlerden oluşan bu iki adayı mübadele kapsamı dışında
bırakıyor ve bu adalar Türkiye’nin elinde kalıyordu. Bunun yanı sıra, azınlık statüsünde kalan bu Rumların yönetimi için özel bir yönetim
teşkilatı kurulmasını öngörüyor; Rumlardan oluşan bir yerel yönetim ve kolluk kuvvetinin kurulmasını öngörüyordu. Bu, genel anlamda
bir istisnaydı: Bkz. Elif Bülbül, “İmroz’dan Gökçeada’ya: Bir Ada Hikayesinin Peşinden”; a.g.e., s.377-384.
128
Mübadele Kurulu Başkan ve Üyeleri

tim, denetleme ve eşgüdümünü gerçekleştirecek- bir, yukarıda belirtilen biçimde açıklama belgeleri
lerdi. Bu alt komisyonlarda da birer Türk, Yunan ve temeli üzerinden, her iki hükümetçe ödenmesi ge-
bağımsız üye olacak; başkanlıklar, bağımsız üyeye reken paraların hesabı çıkarılacaktı. Arıtım hüküm-
verilecekti. Karma komisyon, bu alt komisyonla- leri bütünlendiği zaman, karşılıklı borçlar birbirine
ra verilecek yetkileri kendisi saptayacaktı. Tasfiye eşit çıkarsa, bunlarla ilgili hesap denkleştirilmiş ve
edilecek mallara, haklara ve çıkarlara ilişkin tüm kapatılmış olacaktı. Bu denkleştirme işleminden
itirazlar karma komisyona yapılabilecekti. Komis- sonra, hükümetlerden birisi diğerine borçlu kalırsa
yon bu itirazı kesin hükmüyle karara bağlayacaktı. bu borç peşin para ile ödenecekti. Borçlu hükümet,
Komisyon ilgilileri dinledikten ya da dinlemeye ça- bu ödeme için bir süre tanınmasını isterse, komis-
ğırdıktan sonra, tasfiye edilecek mallara değer biçi- yon yıllık en çok üç taksitte ödenmesi koşulu ile bu
lecekti. İlgili mal sahibine, elinden alınan ve malın ek süreyi tanıyabilecekti. Ancak, ödemeler için bir
bulunduğu ülkenin hükümeti emrinde kalacak olan süre isteme durumunda faiz ödenmesi gerekiyordu.
mallar için, borçlu bulunan para tutarını belirten Bu faizin tutarını saptama görevi de komisyona ait-
bir açıklama belgesi verecekti. Bu belgeler, göç- ti. Her iki taraf da mübadele edilecek halklara, gi-
menin gideceği hükümetten mal talep alabilmesi dişleri için saptanmış günden önce yurtlarını bırakıp
için gerekli olan tek belgeydi. Göçmenin göç ettiği gitmelerine yol açmak ya da mallarını elden çıkar-
ülkeden, elindeki belgeye göre, terk ettiği mallarla mak üzere doğrudan ya da dolaylı hiçbir baskıda
eşdeğerde ve nitelikte mal alma hakkı vardı. Göç- bulunmamayı karşılıklı olarak yükümleniyorlardı.
menin elindeki belgede kayıtlı olan ve gittiği yerde Mübadele dışı bölgelerde oturanların, bu bölgeler-
alacağını gösteren para tutarı, göçmenin terk ettiği de kalmak ya da oralara yeniden dönmek hakları
ülkenin, göçmenin gittiği ülkeye borcu sayılıyordu. ile Türkiye’de ve Yunanistan’da özgürlüklerinden
Bu şu anlama geliyordu: Göçmenlerin tamamının ve mülkiyetlerinden özgürce yararlanmalarına hiç
bıraktığı mal varlığının toplam parasal oranı, ma- bir engel çıkartılmayacaktı. Bütün bu konuların çö-
lın kaldığı ülkenin, göçmenin gittiği ülkeye borcu zümü süresince karma komisyonunun ve ona bağlı
anlamına geliyordu. Her iki ülkede de bu hesaplar kurulların çalışmaları ve işlerinin yürütülmesi için
yapıldıktan sonra, oranlar karşılaştırılacak ve ala- gerekli giderler, komisyonlarca saptanacak orana
caklı/verecekli ülke ortaya çıkacaktı. Her altı ayda göre, ilgili hükümetlerce karşılanacaktı263.

263 Bkz. İsmail Soysal, a.g.e., s.177-183.

129
Böylece sonunda, göçün isteğe değil, zorunlu ol- liğe indirilebildi. Böylece, türlü zorluklar getirmiş
ması ilkesi benimsenmişti. Konunun en ilgi çeken olmasına karşın, bu özellik göçü büyük ölçüde ko-
yönü, Türk ve Rum halklarının karşılıklı göçünün, laylaştırdı ve uygulamayı hızlandırdı.
isteğe bağlı değil, zorunlu oluşuydu. Dolayısıyla, Süreç bu noktaya gelmişken, Türkiye’de, göçmen
insan ve mülkiyet hakları açısından konuya bakıl- sorununu bir düzene sokmak amacıyla yapılması ge-
dığında, kendine özgü tarihsel dokusu içinde, de- reken pek çok iş vardı. Önce 13 Ekim 1923 tarihinde
ğinilen haklar, elbette büyük ölçüde askıya alınmış Mübadele İmar ve İskân Vekâleti adıyla bir bakan-
oluyordu. Özellikle göçün zorunluluğu bu niteliği lık kuruldu264. Ardından da, 8 Kasım 1923 tarihin-
güçlendirmekteydi. Yukarıda açıklandığı gibi, mü- de İskân Yasası oluşturuldu265. Bu bakanlık için ba-
badelenin yürütülmesini sağlayacak ilke, kuram, kanlığa getirilen kişi, Atatürk’e yakınlığıyla bilinen
kurum ve yöntemler, gereklilik ve zorunluluk te- ve Kurtuluş Savaşı’na genç yaşta, büyük maceralar
meli üzerinde biçimlendirilmişti. Daha açık bir de- içinde atılan Mustafa Necati’ydi266. Mustafa Necati,
yimle, bu tarihsel gelişmelerin ve uzantıların ortaya bakanlığın taşra örgütlenmesi için büyük bir çaba
çıkardığı bir sonuçtu. Zorunlu göçün, kişiye yükle- harcadı. Göç sürecinde karşılaşma olasılığı olan so-
diği psikolojik, toplumsal ve hatta ekonomik yük, runlarla ilgili gerekli önlemlerin alınmasına çalıştı.
diğer sorunları gölgede bırakacak ölçüde büyüktü. Diğer bakanlıklarla bir eşgüdüm ortamı oluşturdu.
Göçün zorunlu oluşu, konuyu hem kuramda, Onların da katkısı ile göçmenlerin taşınması; sağlık,
hem de uygulamada ayrıntılardan arındırıp, soru- barınma, beslenme sorunlarının çözümü ve üretici
na kesin bir çözüm getirdi. Karşılaşılabilecek daha konumlara getirilmeleri süreciyle ilgili düşünceler
derin ve çapraşık sorunlar büyük ölçüde tek düze- geliştirip, stratejiler belirledi ve planlar hazırladı267.

Mübadele Kurulu Üyeleri: Papa, Dolara ve Tevfik Rüştü

264 Söz konusu eleştirilerin de etkisiyle, 11 Aralık 1924’te kabul edilen 529 no’lu yasayla, Mübadele İmar ve İskân Vekâleti kaldırıldı.
Vekaletin bu aşamadan sonra yürütmesi gerekli görevler, Dahiliye Vekâleti’ne bağlı olarak kurulan İskân Müdüriyet-i Umumiyesi’ne devredildi.
Düstur, VI, 3.tertip, Ankara, 1953; Devlet Salnamesi, İst., 1926, s.117.
265 368 no’lu yasa için bkz: Düstur, V, V, 3.tertip, Ankara, 1969. s.165-167.
266 Bkz: TBMM Zabıt, Devre. II, İçtima. I, c. II, Ankara, t.y., s.826; Hâkimiyet-i Milliye, 21 Teşrinievvel 1923.
267 Bu uygulamaların boyutları için bkz. Kemal Arı, Büyük Mübadele...., s.31-36.

130
Mübadele Gemileri

Yabancı gemilerde taşınan Rumlar

Göçmen Taşıma İşinde


Gemicilerden İstenen Koşullar
Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’nin önünde dımına koşmaya çalışıyordu. Hariciye Vekâleti ise
artık çözümlemesi gereken büyük bir sorun vardı. Yunanistan kıyısındaki liman kentlerine doğru akan
Göçmenleri Türkiye’ye bir an önce getirmek, onla- göçü durdurmak için, Yunan Hükümeti nezdinde
ra barınak vermek; zanaatkâr olanlara atölye, araç- girişimlerde bulunuyordu268. Böylece hiç olmazsa
gereç; tarımla uğraşanlara tarla, bağ bahçe dağıt- Yunanistan’da kaygı uyandırır nitelikteki gelişme-
mak ve onları bir an önce üretici duruma getirmek; lerin önünü almak için çalışılıyordu. Ancak, en ön-
bütün bu süreçte ortaya çıkabilecek salgın hastalık- celikli konu Yunanistan’da, bir kısmı kendi olanak-
lar başta olmak üzere birçok sorunla uğraşmak… larıyla liman kentlerine yığılmış, bir kısmı da hala
Yukarıda ele alındığı gibi, göçmenlerin pek pe- evinde ocağında her türlü baskı ve şiddete uğrama
rişan bir durumda, Yunanistan’da uğradıkları baskı riski altında bulunan Yunanistanlı Müslümanları
ve gördükleri terörün etkisiyle göçün resmi takvi- bir an önce Türkiye’ye taşımaktı.
mini bile beklemeden kıyı kentlerine yığılmaları sü- Bu nasıl yapılabilirdi?
reci hızlanmıştı. Mübadele İmar ve İskân Vekâleti, Demiryollarından yararlanma olanağı yok gibi
Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne (Kızılay) parasal yar- bir şeydi. Yunanistan’ın dağlık arazisi ve o zamanki
dımda bulunup bu ulusal cemiyetin güçlenmesine demiryolları ve bu yollar üzerinde işleyen trenler,
yardımcı olmaya çalışıyordu. Hilal-i Ahmer de bunu yapmaya olanak tanımıyordu. Tek yol kalı-
yollara dökülmüş olan bu insanların başta Selanik yordu; o da göçmenlerin deniz yoluyla Türkiye’ye
olmak üzere Yunanistan’ın değişik yörelerinde yar- getirilmesi…

268 TBMM Zabıt, Devre. II, İçtima. II, c. IX, Ankara, 1975, s.58.

131
132
133
Göçmenlerin Türkiye’ye taşınmasında, araçların göre önlemler alınmalıydı.
belirlenmesi, gerekli sözleşmelerin yapılması ve ta- Bu ayrıntıların belirlenmesi için, vapur kumpan-
şıma süreci içinde, genel bir eşgüdümün sağlanması yalarıyla bire bir görüşmeler yapılıp, koşulların belir-
gibi konular, vekâletin kurulmasından sonra vekâlet lenmesi gerekiyordu. Yine de hükümet, sözleşmelere
yetkililerinin, bu arada Mustafa Necati’nin üzerin- temel olmak üzere bir çerçeve program yaparak, bunu
de titizlikle durduğu sorunlar olmuştu. Er ya da geç vapur acentelerine bildirdi.
göçmenlerin Türkiye’ye gelecekleri ortadayken ve
Türkiye de bu süreci bir an önce başlatma yönünde Vekâlete bağlı Sevkiyat Müdüriyeti görüşmelere
karar almışken, ilk ve en önemli halka olan taşıma temel oluşturacak genel çerçeve programında ‘Mü-
araçlarının belirlenmesi, gerekli bağlantı ve söz- nakaza Şeraiti’ başlığıyla ihale koşullarını açıkladı:
leşmelerin kurulup gerçekleştirilmesi için uğraşılı- 1- Selanik’ten Tekfur Dağı, Kalikratya, İstanbul,
yordu. Her şeyden önce, bu işi gerçekleştirecek ve Mudanya; Kavala’dan İstanbul, Zonguldak, Sinop,
yarıda bırakmayacak bir sistemin kurulması gereği Samsun, Ordu, Giresun, İzmit, Tekirdağı, Gelibolu,
ortaya çıkmıştı. Taşıma işini denizyoluyla yapmak, Bandırma, Burhaniye ve Kaydiye’den Mersin, Si-
her yönden daha pratik ve avantajlı görülüyordu. lifke, Marmaris, Bodrum, Gökçeabad, Güllük, Ay-
Çünkü halkın küçümsenemez kısmı liman kentle- valık, Çanakkale, Erdek iskelelerine İslam göçmen
rine yığılmıştı; üstelik de, iki ülke arasındaki deniz, taşınacaktır.
yolu kısaltan ve taşımayı kolaylaştıran özelliklere
2- Bu taşımayı yerine getirecek kumpanya usu-
sahipti. Böylece taşımanın denizyoluyla yapılması
lüne uygun bir mektup verecek ve teminat göstere-
daha az masraflı olabilecekti269.
cektir.
Bunun belli koşulları olmalı, bu koşullara uy-
gun olarak göçmen taşıma işi gerçekleştirilmeliydi. 3- Önerilerin Ankara’dan kabul edildiği saatten
En başta, taşıma işi bir gemi kumpanyasına ya da bir hafta sonra arzu edilen iskelelere dört büyük ge-
kumpanyalardan oluşan bir birliğe ihale edilmeliy- miyi taşımayı üstlenmiş olan kumpanya gönderme-
di. Bu süreçte de taşımada uyulacak kurallar ortaya ye zorunlu olacaktır.
konulmalıydı. Göçmenler, Lozan Antlaşması’nın 4- Taşıma ücreti göçmenler tarafından sağlana-
hükümleri uyarınca yanlarında her türlü taşınabilir cak, verilmeyen paraların kefili hükümet olacak ve
malı getirebileceklerine göre, gemi kumpanyaları hükümet tarafından ödenecektir.
ile yapılacak sözleşmede ayrıntılar tek tek belir-
5- Yukarıdaki iskelelere yapılacak taşımada in-
lenmeliydi. Taşıma ücreti nasıl ve kim tarafından
san, eşya, hayvan (koyun, keçi, sığır, dana, öküz)
karşılanacaktı? Göçmenler kıyı limanlarına at ara-
için son taşıma ücreti ne olacaktır?
balarıyla, kağnılarla, yanlarında koyunları, keçi-
leri, büyük baş hayvanları ile gelmişlerdi. Bunlar 6- Taşıma sırasında insanların dinlenmesi ve zo-
gemilere bindirilecekse, bunların taşıma ücreti ne runlu durumları dikkate alınacaktır.
olacaktı? Gemilerde ne tür ek önlemler alınacak, ne 7- Gönderilecek vapurlarda tatlı su sarnıçları bu-
tür donanımlar gemilerin var olan fiziki yapılarına lunacaktır.
eklenecekti? Bu süreçte, ortaya çıkabilecek sağlık
sorunları, beslenme konuları nasıl halledilecekti? 8-Taşımadan elde edilen paranın yüzde yirmisi
Mevsim kış aylarının her türlü etkisini göstermeye Hilal Ahmer’e / Kızılay’a terk edilip, aktarılacaktır.
denk düştüğüne göre, gemilerde bunun için nasıl Sekiz yaşına kadar olan çocuklar ve nüfus başına
önlemler alınmalıydı? Bunlar belirlenmeden, kaba- yüz kilo eşya nüfus ücretsiz taşınacaktır.
taslak yapılacak bir sözleşme, göçmenlerin büyük 9- Her bir nüfus için önerilecek navlun ücretin-
telefatına neden olabilirdi. Zaten, belli bir psikolo- den ayrı olarak liman, fener, tebahhuriye, karantina
jik zorluk altında, duygusal kırılmalar içinde yolla- ve yolcu vergisi gibi benzer vergileri ve para alım-
ra düşmüş olan göçmenlerin, kumpanyaların eline larını hiçbir zaman hükümet kabul etmez. Bunlar
gelişi güzel bırakılmaları, daha büyük yıkımlara kumpanya tarafından üstlenecek ve gerekli olması
neden olabilirdi. Bütün bunlar düşünülmeli, buna durumunda ödenecektir.

269 Bkz: Kemal Arı, “Mübadele Göçmenleri ...” s.26.

134
10-Boşaltma işleri iskelelerde ortalama beş gün basın yoluyla halka duyururlar ve böylece müşteri
süreceğinden, bu sürenin sonunda gemiler için li- kazanmaya çalışıyorlardı. Loid Triestino Şirketi’nin
manda bekleme ücreti başlayacaktır. Her vapurun de dönemin basınında sık sık gemi seferleri ile ilgili
tonuna göre bu ücret belirlenecektir. Bu nedenle ilanları yayınlanıyor ve kumpanyaya bağlı gemilerin
taşımaya ayrılacak gemilerin adlarının bildirilmesi gittikleri yerler, uğradıkları limanlarla ilgili bilgiler
zorunludur270. kamuoyuna duyuruluyordu. Örneğin 14 Ekim 1923
Bu belge iki açıdan önemlidir: Gemi acenteleri tarihinde 273 yayınlanan bir ilanında şu bilgiler yer al-
göçmen taşıma işinde hangi asgari koşullara uyul- maktaydı .
ması gerektiğini bu koşullardan öğrenmiş oluyor- “Çelyo vapuru 13 teşrinievvel (Ekim) Cuma erte-
lardı. Bu göçmen taşıma işinde ortalama bir düzey si günü saat ikide Korenet kanalı yoluyla Pire, Kor-
tutturma çabasının sonucuydu. Yükümlülükler fu, Santi Guaranta, Brendizi, Venedik ve Trieste’ye
belliydi; üstelik gelecek aylarda göçmen taşıma gidecektir.
işinin genel karakteri konusunda Torento vapuru 15 teşrini ev-
da ipuçları veriyordu. Mübadele vel Pazar ertesi günü sabah saat
İmar ve İskân Vekâleti bu çağrı- dokuzda İzmir, Midilli, Sakız,
yı yapınca, yabancı gemi kum- Vati, Pire, Kalamata, Paturas,
panyaları buna büyük bir önem Korfu, Brendizi, Bari, Venedik
verdiler. Hemen temsilcileri ve Teriste ye gidecektir.
aracılığıyla hükümetle temaslar
kurarak, göçmen taşıma işini Surya vapuru 17 teşriniev-
üstlenmek için harekete geçti- vel çarşamba günüsabah saat
ler. Açılan ihaleden pay kapmak onda İnebolu, Samsun, Giresun,
amacıyla başta İtalyan Loid Tri- Trabzon’a gidecektir.
estino Firması olmak üzere, de- Abaysa vapuru 17 teşriniev-
ğişik ülkelerden kumpanyalar vel çarşamba günü saat ikide
hükümete değişik önerilerde bu- Doru, Varna ve Burgaza gide- gide
lunuyorlardı. Bu açılan ihaleye cektir. Avantino vapuru 18 teş-teş
İtalyan, Yunan, Ermeni ve Türk rinievvel perşenbe günü saat iki-
iki
vapur birlikleri katılmışlardı. de Burgaz, Köstence, Sevliyana,
Ermeni kumpanyaları daha ilk Kalas ve İbrail’e gidecektir.
aşamada uygun görülmemiş ve
Hamiş/ Ek: Loid Triyestino
elenmişti271. Hala iki ülke ara-
acentası, kuzey güney ve merkez
sında sorunlar en üst düzeyde
Amerika için bileti olan yolcuları
iken, Yunan kumpanyalarının
kendi gemileriyle taşımaktadır.
ihalede yer alması kamuoyunun İzmir Postası’na ait bir ilan
kabul edeceği bir şey değildi. Loidd Her nevi tenzilat için Galata’da
Triestino kumpanyası, ihaleyi kazanmak için son Mevme-hane’de Loid Tiyestino umimi acentasına,
derece uygun tekliflerde bulunuyordu272. Vekâlet telefon Beyoğlu 2127 veya Perapalas Oteli tahtın-
ise, gelecek önerilere bakarak bir karar verme yo- daki yazıhanelerine (Telefon Beyoğlu 2490) veyahut
lunu takip etmek istiyordu. Sirkeci’de Müsadet Hanı’ndaki şubesine müracaat
edilmesi (Telefon, İstanbıl 235). İstanbul şubesi Pa-
Loid Triestino şirketi Türk karasularında etkin
zar günleri açıktır”.
olan pek çok gemi acentesinden biriydi. İtalyan ser-
mayeli bir kuruluştu. Hem kıyı taşımacığında hem Loid Triyestino Gemi Acentesi göçmen taşıma
de uluslararası taşımacılıkta etkin bir rol oynuyor- ihalesinde en avantajlı konumda bulunan gemi iş-
du. Dönemin acenteleri, etkinliklerini o dönemde letmesiydi.

270 “Muhacir Nakliyatı Meselesi”, Türkiye İktisad Mecmuası, I/12, s.377–378; Müderrisoğlu, Cumhuriyetin… , s.202; İbrahim Erdal, “Mübadil
Göçmenlerin Taşınması Meselesi ve Türk Vapurcuları İle Yapılan Nakil Sözleşmesi”, Atatürk Yolu, XVI/ 8 (2003).
271 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
272 A.g.m., s.377.
273 İleri, 14 Ekim 1923.

135
Konu dönemin basınında kapsamlı biçimde yer kumpanyaların bu ihaleyi kazanacağı belliydi. Yu-
aldı. Değişik yönleriyle irdelendi. İhaleden pay nan armatörlerine bağlı büyük küçük gemiler, Türk
kapma yarışında Yunanlı firmaların da bulunma- kıyılarında, Türk’ün parasıyla seyr-ü sefer/ gidip-
sı, basında bazı kalem sahiplerinin tüylerini diken geliş yapabileceklerdi. Ulusal duyguların çok yo-
diken ediyordu274. Türk kıyılarına ve yerleşim böl- ğun olduğu bir ortamda, hele bir de sınır ötesinde
gelerine Yunan kumpanyaları ve armatörleri de ge- Türklere Yunanlılar tarafından baskılar yapıldığı,
lebilecek ve açık biçimde etkinlik gösterebilecek- katliamlar gerçekleştirildiği haberlerinin olduğu bir
lerdi. Sonuçta, yüksek tonajlı gemilere sahip olacak ortamda bu ürkütücü birşey olarak görülüyordu.

Türk Gemicileri Devrede


Mübadele nedeniyle, Selanik, Kavala ve Gi- re göre en uygun ihale koşullarını öne süren başka
rit gibi yükleme yerlerinden göçmenleri Türkiye kumpanyaları da yanına alarak ihaleye katılan İtal-
sahillerine getirmek için Mübadele İmar ve İskân yan Lloyd Triestino Vapur Kumpanyası’nın ihaleyi
Vekâleti’nin bir ihale açmış olması, Türk Vapurcu- kazandığı duyuldu276.
lar Birliği’ni harekete geçirmek için adeta kırbaç Bu bilgi, ulusal duyguları daha da kamçıladı.
etkisi yaptı. Bu insanları getirebilmek için vapur
kumpanyaları ile anlaşarak, belli koşullara uygun Lloyd Triestino Kumpanyası’nın ihaleyi kazan-
biçimde taşımak gerekiyordu. ilk akla gelen de ması genel anlamda tepkiyle karşılandı. Duyulan
yabancı işletmelerdi. Yabancı işletmelere bağlı ge- yaygın kaygıları doğuran ve besleyen görüş, zaten
milerle göçmen getirilirse yurtdışına bir para çıkşı pek sınırlı olan ulusal sermaye birikiminin bu tür
olacaktı. Türkiye’de zaten çok sınırlı olan serma- yollarla ülke dışına çıkmasına zemin hazırlanmış ol-
yenin başka bir ülkeye gitmesi, savaştan yeni çık- masından besleniyordu. Para ülkede zaten en az bu-
mış Türk’ün dişiyle, tırnağıyla güç bela kazandığı lunan şeydi. Türkiye bir yandan ulusal ekonomi ya-
alınterinin başka bir memlekete gitmesi içlerine ratma arzusuyla, kongreler toplayıp çareler ararken
sinmiyordu. Bir şeyler yapılmalı ve ihaleyi yaban- ve en temelli sorun olarak, sınırlı sermaye durumunu
cı firmaların almasının önüne geçilmeliydi. Lloyd en genel ve yaygın sorun olarak saptarken, dışarıya
Triestino Firması’nın kumpanyayı kazanmak üzere sermaye aktarımı demek olan bu konuyu anlamak
olduğu haberleri geliyor, bu haberler Türk gemici- genel kamuoyu açısından çok zor görünüyordu.
lerini akıl almaz biçimde rahatsız ediyordu. Göçmenleri getirmekse, ivediydi; onların peri-
Lloyd Tristino ihaleye vekâletin belirlediği ko- şan durumuna bakıldığında bu anlaşılabilir bir şey-
şullar çerçevesinde katılmıştı. Önerisinde, İstanbul di. Ancak öyle de olsa sonuçta önemli oranda bir
ve yakın yöresi sayılacak yerler için kişilerden 400; para yurt dışına aktarılacaktı. Kabotaj hakkını elde
Karadeniz, Mersin ve yöresi için 600 kuruş; koyun- etme savaşımının sürdüğü, geçiş stratejileri ve yol-
lardan İstanbul ve çevresi için 100 kuruş, diğer yö- ları oluşturulmaya çalışıldığı bir sırada bu durum,
reler için 150 kuruş; sığırlardan da, İstanbul ve çev- bir itibar kaybı olarak da görülüyordu. Bu süreç
resi için 400 kuruş, diğer yöreler için de 500 kuruş açısından bir ecnebi kumpanyalar topluluğunun
ücret isteğinde bulunmuştu275. böylesine ulusal duygularla algılanan bir konu-
Bu koşullar, diğer kumpanyaların öne sürdüğü da tercih edilmesi, onur kırıcı bir durum olarak da
koşullara göre daha uygundu. Bir süre sonra gemi değerlendiriliyordu. Ulusal duyguların ve özgü-
sayısı çok ve tonajı yüksek olan ve diğer şirketle- ven duygusunun en üst düzeyde olduğu bir sırada,

274 “Muhacir Nakliyatı Meselesi”, Türkiye İktisad Mecmuası, I/12, s.377–378; Müderrisoğlu, Cumhuriyetin… , s.202, Cumhuriyetin kurulduğu
yıl Seyri Sefain İdaresine ait gemilerin toplam tonajı 26.900 ton iken bu rakam yapılan alımlarla iki yılda 52.000 tona çıkmıştır.; Kemal
Arı, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu”, ÇTTAD. , I/1 (1991), s. 26; bkz. Bülent Durgun, a.g.tez., s.148.
275 “Muhacir Nakliyatı Meselesi”, Türkiye İktisat Mec… s.378.
276 Hâkimiyet-i Milliye, 15 Teşrinisani 1923.

136
Türkiye’nin bu yükün altından kendi olanaklarıyla bu insanların bir an önce Türkiye’ye getirilmesine
kalkamayıp, içinde Yunanistan’ın da bulunduğu ge- verilmişti. Bu zorunluluk, hükümeti tercihsiz bırak-
miler topluluğuna muhtaç duruma düşmesi, kamu- mış, Türk hükümeti, Türk gemi filosuyla bu yükün
oyunun kolayca hazmedeceği bir şey değildi. Dış altından kalkmanın zor olacağını düşünerek, ilk
dünyada sağlam bir imaj oluşturulmaya çalışılır- aşamada yabancı bir gemi kumpanyasına ihaleyi
ken, bu konuyla olumlu imaja önemli bir darbe in- vermekte sakınca görmemişti.
dirilmiş oluyordu. Türkiye kendi ayakları üzerinde Ne var ki, ulusal duyguların yürek yakan kır-
durabilecek bir ülke konumundan uzaklaşmış gibi baç etkisini, Türk gemicileri de yüreklerinde duy-
algılamalar vardı. Türkiye’nin öz güven duygusu- dular. Türk gemicileri de “Türk Vapurcular Birliği”
nu yüceltmesi vurgusu yapılarak, dış dünyaya karşı olarak bu ihaleye katılmışlar ve göçmenleri taşıma
kendi ayakları üzerinde durabilecek izlenimi ver- koşullarını içeren önerilerde bulunmuşlardı. İhaleye
mesinin önemine değiniliyordu. Bu önemli evrede, girmiş olmalarına karşın, bu ihaleyi kazanamamış
bu fırsatın kaçırılmaması arzu ediliyordu. Bu açı- ve yabancı bir kumpanyanın öne geçtiğine tanık ol-
dan Türkiye’nin kendi öz kaynaklarıyla yani türk muşlardı. Oysa yeni dönemde, ülke ekonomisinin
gemileriyle göçmen taşıma işine soyunması en çok güçlenmesi açısından Türk gemicilerinin desteklen-
arzu edilen şeydi. mesi bekleniyor, hükümet başta kabotajı kaldırma
Ancak ortaya çıkan tablo, bu beklentileri kar- yönündeki çabalarıyla ve ulusal sermaye yaratma
şılamaktan çok uzaktı. Kamuoyu- konusundaki politikalarıyla bu beklen-
nun bakış açısında Lloyd Triestino tiyi güçlendiriyordu. Tarihsel sürecin
Kumpanyası’nın başka kumpanya- bu önemli evresinde, Türk gemiciliği-
ları da yanına alarak bu ihaleyi ka- nin kendisini ispatlama fırsatı ele geç-
zanması, kamuoyunun vicdanını mişti. Pekâlâ, koşullar zorlanarak hem
sızlatıyordu. ülke kaynaklarının dışarı aktarılması
Bu duyguyu, onur kırıcı bazı dav- önlenebilir; hem bu kaynaklar Türk ge-
ranışlarla karşılaşmak da kamçılı- miciliğinin atılım yapmasında önemli
yordu. Yabancıların gözünde ve bi- bir yatırım aracına dönüştürülebilirdi.
linçaltında Türk, hala eski Türk’tü. Tarihsel bir fırsatın kaçırıldığı düşü-
Şark Meselesi belleklerden hala nülüyordu. Doğal olarak beklentilerin
atılamamış Türkler hakkındaki imaj tersine, bir yabancı gemi işletmesinin
silinememiş; dışlama psikolojisi göçmenleri taşımak için tercih edilme-
yenilememişti. Antalya gazetesi- Kırzade firmasının posta ilanı si en çok Türk gemicilerini üzmüştü.
nin aktardığına göre, Mersin’den koyun yükleyen Yine de beklemenin bir anlamı yoktu. Kaygılar
ve İskenderiye’ye giden Rize adlı Türk gemisi, ve beklentiler kamuoyuyla paylaşılabilir, bunları
İskenderiye’ye varır varmaz, Türk sancağını gemi- hükümete ulaştırmak için çaba gösterilebilirdi.
nin üzerinde gören bir İngiliz bahriye kumandanı, Bu amaca dönük olarak İstanbul Ticaret ve Sanayi
beraberine üç polis alarak gemiye gelmiş ve bir ta- Odası’nda, 23 Eylül 1923 tarihinde bir toplantı ya-
kım bahaneler sürerek gemiyi altı gün boyunca tut- pıldı. Bu toplantıya Türk Sanayi Odası üyelerinden
muştu. Ortada hiçbir neden yoktu. Ancak geminin Hüseyin Bey başkanlık ediyordu. Toplantıda Türk
bağlı olduğu şirketin devreye girmesiyle bu duru- Vapurcular Birliği Başkanı Sufizade Sudi Bey bir ko-
ma son verdirilebilmişti277. nuşma yaparak, temel kaygılarını dile getirdi. Tarihi
Bu tür davranışlarla karşılaşmak, yeni Türkiye bir dönem yaşanıyordu; ancak O, ülke sermayesinin
için onur kırıcıydı. dışarı gitmesinin yolunun açılmasıyla ülkenin yitir-
Ancak her ne kadar bu tepkisel duruşu sergilese diklerini de dile getirmekten geri kalmadı. Hükümet
de hükümetin tutum ve yönelişini algılamak, yine politikaları ile beklentiler arasında bir zıtlık olmama-
de zor değildi. Yunanistan’da her türlü tehlikeye, sına karşın, gelişmeler umulduğu gibi olmamış ve
baskıya, şiddete uğramaya hazır, kar, kış ortasın- hayal kırıklığı yaratmıştı. O’nun konuşması Sanayi
da bekleşen bir kitle varken, öncelik doğal olarak Odası üyeleri tarafından ilgi ile dinlendi. Konuşmaya
katılanlar onun düşüncelerini destekliyorlardı.
277 İleri, 18 Teşrinisani 1923.

137
Konu burada kalmamalıydı. olarak hükümet nezdinde girişimler başlatıldı.
Sonunda Sudi Bey önerisini yaptı. İstanbul Sana- Seyri Sefain İdaresi ayrıntıları daha önce veril-
yi Odası, bu beklentileri dile getirmek amacıyla hü- diği gibi, o dönemde insan ve yük taşımada en çok
kümet nezdinde girişimlerde bulunmalıydı. Ticaret olanağı bulunan bir devlet kuruluşuydu. Gemi sa-
ve Sanayi Odası hükümete başvurarak beklentileri yısı öteki ulusal işletmelere göre daha fazla ve bü-
anlatmalıydı. Resmi yönü olan, bu niteliğiyle hükü- yük hacimliydi. İdarenin elindeki bazı gemiler ona-
mete bağlı bulunan Seyri Sefain İdaresi’nin etrafın- rımdaydı. Örneğin, Reşit Paşa bunlardan birisiydi.
da Türk gemicileri kenetlenebilirlerdi. Gemi sayısı Uzun süredir onarımda olan gemi henüz havuzdan
ve tonalitesi en yüksek olan Seyri Sefain İdaresi çıkarılamamıştı. Onarımının yakın bir zamanda bi-
ile diğer Türk gemi kumpanyalarının toplam gücü; tirilmesi tasarlanıyordu. Havuzdan çıktıktan sonra
yani gemi sayısı ve tonalitesi bu yükün altından kal- İzmir Postası’na gönderilecek geminin, onarım son-
kabilirdi. O, birlikte hareket edildiğinde ecnebi şir- rasında denenmesi gerçekleştirilecekti. Bunun yanı
ketlerin rekabet gücüne karşı koyabileceklerini dü- sıra Bahri Cedit de onarımdaydı. Bu gemi, doğrudan
şünüyordu. Hükümetin politikalarına ters düşen bir doğruya mübadele göçmenlerini taşıyacak filo için-
şey yoktu; bu hükümet tarafından da arzu edilecek de yer alacaktı. İdarenin ayrıca onarımda bulunan
bir girişimdi. Sonuçta hü- bir başka gemisi de Şam’dı.
kümetin bu görüşe katılma- Şam, Haliç’e çekilmiş ve ora-
sında ve kendilerine destek da onarımının yapılmasına
vermesinde sayısız yararlar çalışılıyordu. Bunlardan iki-
görüyordu. Hükümet; Sey- sinin onarımı bitmek üzerey-
ri Sefain İdaresi’ni ve Türk di ve yakında seferlere başla-
vapurcularını ecnebi şirket- yacaklardı. Seyri Sefain’in
lerin rekabetine karşı ko- Haliç’te tamirde bulunan bir
rumalı, bunun için gereken vapuru da Şam’dı. Toplam
önlemleri almalıydı. Üste- onarımda bulunan gemi sayı-
lik Türk gemi işletmelerin- sı beşti. Bunlardan tamiri bit-
de kalan Türk deniz ticareti mek üzere olan ikisi yakında
filosu büyütülebilirdi. seyri sefere başlayacaktı280.
Bu görüş toplantıda etki Bir İngiliz gemisiyle giden Rumlar Seyr-i Sefain’in sınır-
yaptı. Böylece Türk gemicile- lı bir bütçe ile Müdafaa-i Milliye
rine karşı koruyucu bir konumda bulunulmasının Vekâletine (Milli Savunma Bakanlığı) bağlıydı.
hükümete anlatılmasına karar verildi. Lloid Tries- Bir genel müdürün yönetimindeydi. Değişik bi-
tino Gemi Kumpanyası’nın bu ihaleyi kazanmasıy- rimlerden gelen temsilcilerden oluşan bir yönetim
la, Türk gemicilerine karşı rekabet etmekte olan bir kurulu vardı. Bu yönetim kurulu, Milli Savunma,
işletmeye maddi anlamda destek veriyor görüntü- Maliye ve İktisat bakanlıkları gibi ilgili birimlerce
sünden hükümet de sıyrılır, Türk gemiciliğinin önü belirleniyordu. Bu kurulun arasında İstanbul Tica-
açılabilirdi. Hükümet Türkiye’nin parasıyla Türk ret Odası, Deniz Ticaret uzmanları ve yine ticaretle
gemicilerine karşı rekabet gücünü destekleyen duru- uğraşan kişiler arasından önerilecek kişiler içinden
mundan sıyrılır, koruyucu bir konuma gelebilirdi278. Bakanlar Kurulu’nca seçilecek üç kişi de bulun-
İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası, Türk Vapur- malıydı. Şimdi bu işletmenin etrafında kenetlenen
cular Birliği’nin önerisini benimsedi. Bu konuda Türk gemicileri, Türk denizcilik sektörünün geliş-
girişimlerde bulunulmasının gerekliliğini algıla- mesi açısından yaşamsal önemi olan bir konuda
makta gecikmedi. Hükümetin Türk vapurcularına birleşmişlerdi .
281

karşı “hami” (koruyucu) bir “vaziyette” bulunması Bu toplantıdan sonra hükümet nezdinde girişim-
yönünde girişimlerde bulunulmasına karar verdi . lere başlandı. Türk Vapurcuları Birliği adına Sufi-
279

Böylece hem Türk Vapurcular Birliği hem de İstan- zade Sudi Bey Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’ne
bul Ticaret ve Sanayi Odası aracılığıyla çift yönlü bir telgraf çekti.

278 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Teşrinisani 1923, s.2. 280 İleri, 27 Teşrinisani 1923.
279 A.g.m., s.28. 281 A.g.mec., s.74.

138
Vekâlete çekilen telgraf şöyleydi: yerine getirerek bu işi başaracağımızı, icap ederse
“Mübadele edilecek ahalinin, ucuz olması- kendi vapurlarımızı da bu işin yerine getirilmesi-
nı sebep göstererek Yunan ve İtalyan vapurları ile ne verebileceğimizi temin eyleriz. Bu yolla yoksul
nakledileceğini haber aldık. Bu işte kendimizi yet- memleketin serveti dışarı gitmez, çaresiz halk da
ki sahibi gören biz Türk vapurcuları yoksul mem- rahatça yurtlarına gelebilir. Bu konuda yetki sa-
leketimizin parasının yabancılara verilmemesini hibi bir makam gösterildiği ve imkân sağlandığı
sağlamak için onların öne sürdükleri koşullardan takdirde deliller sunarak bu iddiamızı ispat etmeye
daha ucuz olmak ve halkın istirahatı sağlanmak hazırız efendim.
üzere Seyri Sefain vapurlarıyla taşınmalarını teklif Türk Vapurcuları Birliği Reisi Sufizade Sudi”
eyleriz. Seyr-ü Sefain idaresini bu işi yapabilecek
yetenekte olduğunu açıklıkla iddia ederiz. Şayet
bugünkü idare bu işi sağlamakta yeterli gelmez- Telgraf İstanbul’dan ankaraya ivedi olarak çe-
se mübadele işlerinde Seyri Sefain’den alınacak kilmişti. Altında Sufizede Sudi’nin imzası bulunu-
belirli vapurlarla gönüllü olarak yönetme işlerini yordu.

Türk Vapurcular Birliği’nin Başarısı:


M. Necati’nin Girişimleri ve Yeni Sözleşme
Sufizade Sudi Bey’in altında imzası bulunan zenmiş böyle bir telgraf aldığına çok mutlu ol-
telgraf Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’ne ulaş- muştu. Türk Vapurcular Birliği’nin kaygılarını
tı. Bu bakanlığın başında genç ve idealist İzmir paylaşıyor, uyarılarına hak veriyordu. Aynı duy-
mebusu Mustafa Necati bulunuyordu. İdealist gularda birleşmişlerdi. Bakanlık Müsteşarı Ömer
yönü ve atılımcı kişiliğiyle tanınan bakanın, ulu- Lütfi Bey’e ulaşarak derhal gerekli direktifle-
sal konularda ne kadar duyarlı olduğu herkesçe ri verdi. Direktif beklenilen yöndeydi ve açıktı:
biliniyordu. Telgraf bakanlığa ulaşınca Mübadele Türk gemicilerinin uyarıları ve istekleri öncelikle
İmar ve İskân Vekili Mustafa Necati’nin önüne ve duyarlılıkla değerlendirilecek ve gereken ney-
konuldu. Mustafa Necati ulusal duygularla be- se yapılacaktı.

139
Müsteşar Ömer Lütfi Bey, bakanlığa ulaşan taşıma ücreti, en azından yönetimin giderinin bir
telgraf üzerine, Türk Vapurcular Birliği Başkanı’na kısmını karşılayabilirdi. Belirlenen taşıma bedelleri
yanıt niteliğinde bir telgraf çekti. Yanıt telgraf Sufi- doğrultusunda, göçmenlerden alınabilecek olan tu-
zade Sudi Bey’in adına geliyordu. Ömer Lütfi Bey tarla geminin hakkı olan tutarın arasındaki fark hü-
önce duyarlı Türk gemicilerinin yaklaşımlarından kümet kasasından ödenebilirdi. Bu en kötü olasılık
duyduğu mutluluğu dile getirmekteydi. Aynı duy- olarak görülüyordu. Seyri Sefain Yönetimi’nin gi-
gular paylaşılıyordu; bu nedenle Türk gemicileri- derlerini koruyamadığını varsayılsa bile hükümetin
nin yaptığı bu öneriler önemle ve öncelikle dikkate kasasından yabancı kumpanyalara şu ya da bu adla
alınacaktı. Ardından O, kendi kişisel yargısına dile yapacağı ödemeden daha az para çıkacaktı.
getiriyordu: Devlete bağlı bir işletme olan Seyri Sonuçta, Türkiye’nin kendi parası, Türkiye’de
Sefain’in birkaç gemisiyle ihaleye katılabilmesi kalacak, sınırlı olan sermayenin sınır dışına gitme-
olanaklıydı. Konunun bu yönü değerlendirilmek- sinin önüne geçilmiş olacaktı. Hükümetin kendisi-
teydi. Bu doğrultuda Seyri Sefain İdaresi’ne başvu- ne getirilen öneriler doğrultusunda ulaştığı sonuç
rulmuştu. Bu arada bakanlık müsteşarı Ömer Lütfi buydu. Bakan Mustafa Necati Bey de öneriye sıcak
Bey güzel bir gelişmeye daha ilgi çekiyor ve bilgi bakıyordu. Yapılan değerlendirmeler sonunda Türk
veriyordu: Türk gemicileri, bakanlığa bağlı Sevkı- gemileriyle bu işin altından kalkılabileceğine olan
yat Müdüriyeti’ne başvurarak, taşımada indirime inanç güç kazanmıştı.
gidilebileceğini belirtmişlerdi282.
Bu aşamada Ömer Lütfi Bey yeniden devreye
Bu gelişmeler olumluydu. Ancak sorunun asıl girdi. Lloyd Triestino Kumpanyası’nın önerileri
çözümü ihalenin sonuçlandırılması ve iki taraf için üzerinde uzlaşmaya varılmış olunmasına karşın uz-
de bağlayıcı olan koşulların saptanmasıyla olanaklı laşma askıya alındı. Bu taşıma işine girmeye heves-
olacaktı. Bunu somut bir belgeye dönüştürmek ve li olduklarını ortaya koymuş olan Türk Vapurcular
taşıma işinin ayrıntılarını belirlemek önemliydi. Birliği hükümetten almış olduğu olumlu işaret üze-
Yerli gemi işletmeleri bu ihaleyi kazanmış olsalar rine taşıma işinde daha uygun koşulları içeren yeni
bile yine de bazı sorunlar vardı. Ülke savaş sonrası- bir öneride bulundu. Bu hükümet için de daha çekici
nın darlık ve yokluk koşullarını yaşıyordu. Sonuçta gelen bir öneriydi. Bu yeni öneride taşınacak kişiler;
ülkede yıllar süren savaş sonrasında yoğun yıkımın bu kişilerin yanında getirecekleri sığır, koyun, keçi,
getirdiği sorunlarla uğraşmak durumunda olan hü- at, katır gibi hayvanlar ve belli bir oranın üzerinde-
kümetin kasasından oldukça önemli oranda para ki eşyalar için taşıma ederleri belirleniyordu. Öne-
çıkmış olacaktı. Seyri Sefain İdaresinin elinde, özel ri, kişi, hayvan ya da yük temelinde bir fiyatlandır-
kişilerin elinde bulunan gemilere oranla büyük to- mayla sınırlı kalmıyordu; kişinin götürüleceği yerin
najlı gemiler vardı. Kimi olumsuzlukları olumlu bir uzaklığına göre de bir fiyat ayırımı içeriyordu. Buna
yöne çevirmek mümkün olabilirdi. Sonuçta bir zi- göre; İstanbul ve çevresine getirilecek göçmenler-
hinsel egzersiz yapılmalı, konu her yönüyle masaya den kişi başına 300; Karadeniz, Mersin ve çevresi
yatırılmalıydı. Seyri Sefain Yönetimi, büyük tonajlı için 600 kuruş taşıma bedeli isteniyordu. Göçmenle-
gemilerini bu iş için ayırdığında, geminin ticari et- rin yanlarında getirecekleri hayvanlar için de uzak-
kinlikte kazandıkları yönetime nasıl dönecekti? İki lığa göre taşıma ücreti talep edilmekteydi. Göçmen-
olasılık beliriyordu; bu parayı ya doğrudan hükümet ler İstanbul ve çevresine indirileceklerse, yanlarında
kasasından verecekti ya da varlıklı göçmenlerden getirdikleri koyun ve keçiler için 100, Karadeniz ve
taşıma hizmetinin karşılığını ödemesi istenecekti. Akdeniz sahillerine getirilmeleri için 125 kuruş taşı-
ma bedeli saptanmıştı. Bu fiyat, büyükbaş hayvanlar
Kaç göçmenin bu ücreti verebileceği, kaçının vere-
için artıyordu: İstanbul ve İstanbul’a yakın yerlere
meyeceği belli değildi; uygulamada nasıl bir tablo
gelen göçmenlerin yanlarında getirecekleri sığırlar
ile karşı karşıya kalınacağı bilinmiyordu. İlk sap-
için, sığır başına 400, Karadeniz ya da Akdeniz kıyı-
tamaya göre, hali-vakti yerinde olan göçmenlerden
larına getirilecekler için 500 kuruş alınacaktı283.
alınacak taşıma tutarıyla, yönetimin giderleri belli
ölçüde karşılanabilirdi. Bu saptama varsayımsal bir Bu arada vekâlete bağlı Sevkiyat Müdüri-yeti’nin
yönteme dayanan bir öneriydi. Yine de şu olasılık teklifleri içinde bazı ilgi çekici maddeler de vardı.
göz ardı edilemezdi: Öyle ya da böyle alınabilecek Bunlardan birisi, elde edilecek net hâsılatın yüzde
282 Türkiye İktisat Mecmuası, I/12, s.377-378.
283 A.g.m., s.378.

140
yirmisinin Hilal-i Ahmer’e (Kızılay) Kızılay’a ve- ca dolu yanlış hesaplar göstererek, bu taşıma işin-
rilmesiydi. Hükümet bu koşulda ısrarlıydı. Çünkü den zarar ettiği savını ileri sürebilir ve böylece bu
Hilal-i Ahmer Cemiyeti ağır bir yükün altına so- süreç sağlıklı olarak işlemeyebilirdi. Bu olasılıklar
kuluyordu. Göçmenlerin, Yunanistan’daki iskele- ciddi ve çözümsüz süreçlere dönüşme özelliği olan
lerden, ta Türkiye’de yerleştirilecekleri yörelere olasılıklardı. Sonuçta Kızılay, elde edeceği hâsılatı
kadar geçen sürede, hatta yerleştirildikten sonra da göçmenler için harcayacaktı. O zaman, dolaylı bir
belli bir dönem beslenme, barınma, giyim-kuşam çözüm yolu gündeme getirilebilir, bu tür karışık,
gibi her türlü insani yardımını sağlamak, sağlık so- gizli, yorucu; kimi zaman da sanki sürekli denetle-
runlarıyla uğraşmak bu kurumun göreviydi. Türk meye dönük süreçlerin içine girilmeden bu sonuca
Kızılayı da belki tarihinin en çetin sınavını veriyor- ulaşılabilirdi. Sorun, net ama pratik bir öneri ile çö-
du. Bu denli ağır yük, kuşkusuz önemli harcamala- zümlenebilirdi. Gelecek göçmenler için bir taşıma
rı gerektirecekti. ücreti belirlenmişti; hatta hayvanları ve belli bir
Bu harcamaları sağlayacak kaynak bulma konu- oranın üzerindeki eşyaları için de… Göçmenlerin
sunda güçlükler vardı. Gemiler verecekleri hizmetin önemli bir kısmının, taşıma ücretini verecek olanak-
karşılığını, öyle ya da böyle alacaklardı. Karşılanabil- lara sahip olmadığı görülüyordu. Ücretini ödeyeme-
diği kadar göçmenlerden, bunun yetmediği yerde hü- yen göçmenler için nasıl olsa vekâlet taşıma ücretini
kümet olanaklarından gemicilerin paraları verilecekti. ödemeyi göze almıştı. Bu durumda, taşıma ücretini
Kızılay’ın da devlet tarafından desteklenen ve karşıla- ödeyemeyecek olan göçmenler dikkate alınarak, bir
nan bir bütçesi vardı. Bunun gemiye bindirilen göçmen-
yeterli olmadığını düşünen lerin diyelim ki yüzde on
vekâlet, gemicilerin elde beşi-yirmisi gibi bir oran-
ettikleri net hâsılatın yüzde dan ücret alınmadığında,
yirmisini Türk Kızılay’ına yani bu orandaki göçmen-
aktarmak istiyordu. Hat- ler ücretsiz olarak taşındı-
ta bunda kesin kararlıydı. ğında, bu para vekâletin
Onun için de gemilerin net kasasından çıkmış olacaktı.
hâsılatının nasıl saptanaca- Böyle bir seçeneğe gitmek
ğı, hangi yöntem ve yolla bu
Müsadere edilen mallara karşılık verilen çek yerine vekâlet, hesabının
miktarın belirleneceği apayrı bir sorundu. Bir işletme- nasıl yapılacağı pek belli ol-
nin gelir ve gider hesapları belli olduktan sonra, net mayan bir yola gitme gereğini duymuştu .
284

hâsılatı yılsonunda belli olabilirdi. Bu durumda, ‘net Kafaları karıştıran bir soru da, Sevkıyat
hâsılat’ denilen iş nasıl gerçekleştirilecek, bu saptama Müdüriyeti’nin taşıma işine girecek gemilerden bir
neye göre, hangi aşamada yapılacaktı? teminat mektubu istemesiydi. Oysa durum ortaday-
Bu sorunun yanıtı bu aşamada açıkta kalıyordu. dı. İvedi bir durum vardı; göçmenlerin bir an önce
Bazı öneriler getirilmiyor değildi. Ancak bunların ço- yurda getirilmesi gerekiyordu. Bankacılık sektörü
ğunun tutar yanı yoktu. Öneri olarak getirilen şeyler o dönemde zaten gelişmiş değildi.
havada kalıyor, net bir sonuca ulaşılamıyordu. Bir teminat mektubu vermeye hangi banka aracı
Yanıtı olmayan ve net olarak ortaya konulama- olabilirdi?
yan birçok sorun vardı. Bir ticari işletme, kuşkusuz Bu soru da açıkta kalmıştı. Bu kadar yüklü bir
bir takım gizli hesaplar içinde olabilirdi. Bazı hesap- parayı uzun bir süre için teminat olarak elden çı-
larını başkalarının görmesini istemez, bir takım ka- karmak, hiçbir tüccarın işine gelmezdi. Amaç, Türk
çamak yollar arayarak, bunları gizlemek durumunda gemicilerini kollamak ve Türk denizciliğinin önünü
kalabilirdi. Bu rastlanılmayan bir şey değildi. Ticaret açmak, yeni gemi alımlarıyla mevcut filoyu büyüt-
denilen süreçlerde rekabet varsa, bu gizliliğin belli mekse, yeni vapur alma yolunu seçecek bir kum-
ölçülerde anlaşılmaması diye bir durum söz konusu panyadan yüklü bir teminat istemek, amaca hizmet
olamazdı. Taşıma işini yerine getiren bir kumpanya etmeyebilirdi. Gemi işletmeleri ellerinde sınırlı pa-
sonuçta kar ettiği halde, çeşit çeşit karışık, saptırma- rasal kaynaklarını teminat mektubu olarak hüküme-

284 A.g.m., s.378.

141
te verdiklerinde, zorunlu giderlerini karşılama ola- İdaresi Riyaseti’ne veriliyordu. İstanbul Liman İda-
nağından bile uzaklaşmış olabilirlerdi. Hükümet bir resi, yukarda adı geçen ve sözleşmeye katılan kum-
yandan Lloyd Triestino gibi kumpanyaların gemi- panyaların elinde bulunan gemilerin kapasitesine ve
lerine çektikleri sancaklarla göçmen taşımayı göze gelişen ani durumlara göre, ivedilik gerektiren sü-
almışken, bu durumu tersine çevirmeye çalışan bir reçlerde karar verme yetkisini almış bulunuyordu.
ulusal oluşuma daha hoşgörülü davranabilir diye Şirketler tarafından göçmen taşıma işi için ayrılan
düşünülüyordu285. gemiler, İstanbul Liman idaresi tarafından incelene-
cek, alınan raporlara göre vapurun göçmen taşıma
Karmaşık ve kafaları karıştıran birçok seçenek kapasitesi belirlenecek; yönetim tarafından gemi için
üzerinde durulduktan sonra, sonuçta hem Seyri Se- verilen rapordaki kapasite saptamasına göre göçmen
fain hem de vekâlet tarafından kabul edilen bir söz- taşıma yoluna gidilecekti287. Sonradan Mübadele Ve-
leşme yapılabildi286. kili olan Refet Bey’in belirttiğine göre, zaman zaman
Sözleşme gemilerin, kapasitesinden çok fazla göçmen yüklediği
doğru değildi; çünkü İstanbul Liman İdaresi Başkan-
Bu ayrıntılar üzerinde anlaşıldı. Gemicilerin lığı, gemilerin kapasitesini ve sıhhi durumlarını belir-
önerdiği fiyat, hükümetin önerdiği sigorta koşu- ledikten sonra, bundan bir kişi bile fazla taşımamaya
lu gemilere bindirilen göçmenlerin yüzde onunun özen gösteriliyordu288. Hangi gemi nereye gidecek ve
ücretsiz olarak taşınması konusu taraflarca kabul ne kadar göçmen alacak; bu konuyu planlamada ve
edildi. Bu kez, daha önemli bir konuyu saptamaya eşgüdümü sağlamada birinci derecede sorumlu olan
sıra gelmişti. Göçmen taşıma işine hangi işletmeye bu idareydi. Gemi kumpanyaları ve gemi süvarile-
ait, hangi gemiler katılacaktı? Mübadele, İmar ve ri, İstanbul Liman İdaresi’nden gelecek taleplere ve
İskân Vekâleti ile Türk Vapurcular Birliği arasında yönlendirmelere birebir uyacaklardı. Bu süreçte her
gemilerin durumu, hangi gemilerin göçmen taşıma geminin uyması gereken asgari donanım koşulla-
işine katılacağına ilişkin bir görüşme yapıldı. Türk rı da vardı. Sonuçta zulüm ortamından belli bir ruh
Vapurcular Birliği olarak Seyri Sefain İdaresi, Sa- kırgınlığı ve psikolojik saplantı içinde göçmen gele-
dıkzadeler, Kırzadeler, Nafi Bey Kumpanyası, İb- ceğine göre, bu insanlarla ilgili vapurlarda her türlü
rahim Edhem Bey Kumpanyası sözleşme yapmak önlemin alınması kaçınılmazdı. Yığın yığın insanlar
için bir araya gelmişlerdi. Sözleşme görüşmele- Türkiye’ye gelmeyi bekliyorlardı. İçlerinde hasta,
rine katılmamış olmakla birlikte, Mustafa Cemil yaşlı, çocuk, hamile ve hiç akla gelmeyen bir özel-
Kumpanyası, Akyıldız Kumpanyası, Kartal Mişah liği bulunan göçmenler bulunabilirdi. Örneğin hapis-
Kumpanyası ve Hilal Kumpanyası’nın da bu söz- haneden alınan mahkûmlar, akıl hastaları, cüzamlı,
leşmeye katılacağı öngörüldü. Bu kumpanyalara ait vebalı hastalar… Kamaralar, depolar, ambarlar, gü-
hangi gemilerin göçmen taşıyabilecekleri isim isim verteler göçmenlerin, göçmenlere ait hayvanların ve
belirlendi. Ardından her bir geminin tonajı ve insan yüklerinin taşınacağı ortamlar olacağına göre, bura-
taşıma kapasitesi belirlendi. Bu bilgiler göçmen larda zorunlu gereksinimleri karşılayacak, göçmenle-
taşıma sürecinde, göçmenlerin Yunanistan’daki ri olabildiği kadar rahat ettirecek önlemlerin alınması
iskelelerde birikme yoğunluklarına göre bir plan- kaçınılmazdı. Göçmenlerin yanlarında nüfus başına
lama yapabilmek için özellikle gerekliydi. Bu ilk yüzer kilo yük ve istedikleri gibi hayvanlarını taşıma
görüşmede, Seyri Sefain İdaresi’ne ait Akdeniz, özgürlükleri vardı. İlk öngörüye göre, Sevkıyat Mü-
Giresun ve Ümid gemilerinin adı öncelikli olarak düriyeti, yüz kişilik bir göçmen grubunun yanında 15
listeye yazıldı. O tarihlerde Türkiye’de tonaj ola- büyük ve küçükbaş hayvan getirebileceği kanısına
rak en büyük gemiler Seyri Sefain İdaresinin elinde varmıştı. Gemiler için bu saptama önemliydi; çünkü
bulunuyordu. bir amaç da ulusal bir varlık ve değer olarak görü-
len göçmenlere ait hayvanların Türkiye’ye aktarımı
Bu sözleşmenin imzalanması sırasında, taşıma
önemseniyor; bu nedenle biraz da göçmenlerin ederi-
sürecinde bunun denetimini yapacak genel kurallar
ni karşılamakta zorlanmaması ve daha Yunanistan’da
da belirlendi. Her bindirme iskelesinde bir Bindirme
iken bu hayvan varlığını elden çıkarma yoluna gitme-
Heyeti olacaktı. Gemilerin kontrolü İstanbul Liman
mesi için hayvanlar için öngörülen fiyat düşük tutul-
285 A.g.m., s.378.
286 Aynı yazar, “Mübadele ve Ulusal Ekonomi Yaratma Çabaları”, Toplumsal Tarih, Sayı: 68 (Ağustos, 1999), s.12-17; yine Büyük Mübadele,
s.36-43; İzmir örneği için bkz. Aynı yazar, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu ve İzmir Göçmenleri”, Çağdaş Türkiye
Tarihi Araştırmaları Dergisi, I/1 (1991), s.13-46.
287 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
288 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.48.

142
muştu. Ancak yüz göçmene karşılık 15 kadar ya da müdahale yapmaya uygun revirler oluşturulması
buna yakın sayıda hayvanın gemiye bindirilebileceği; da gerekirdi. Aşılar yeterli ve hastalık risklerine
yüklemenin buna denk geleceği saptaması kuşkuluy- uygun olmalı, bu donanıma sahip olmayan ge-
du. Zaman içinde bunun ne kadar isabetsiz bir sapta- miler yola çıkmamalıydı. Göçmen taşıma işinde
ma olduğu anlaşıldı. Saptama o an için Yunanistan’da görev alacak gemiler, denizin öteki yakasından,
liman kentlerinde bulunan göçmenlerin yanlarındaki yığınlar halinde insan taşımaya uygun teknik ya-
hayvan sayısı dikkate alınarak yapılıyordu. Oysa o sı- pıya, iç düzene ve donanıma sahip bulunan gemi-
ralarda Yunan Hükümeti, daha mübadele sözleşmesi ler değillerdi. Bunlar çoğunlukla Türkiye’nin ken-
ortada yokken yola çıkan Türklerin yanlarında hay- di kıyılarında insan ve yük taşıyan gemilerdi. Bu
vanlarını ya da başka mallarını götürmeleri konusun- zamana değin, böyle büyük boyutta ve nitelikte
da zorluklar çıkarmış, hatta el koyma yoluna gitmişti. topluluklar taşımamış gemiler yola çıkarılacağına
Ancak sonradan bu baskı belli ölçüde azaldı. Baskı göre, gemilerin yeniden elden geçirilerek, gerekli
azalınca, göçmenlerin pek çoğu yanlarında hayvan- donanımlar edinmesi sağlanmalıydı. Bütün bun-
larını göreceli olarak daha özgürce getirme yoluna lar göçmen taşıma işine yönelecek gemilerde özel
gidebildiler. Böyle olunca da öngörülen bu rakamın onarım, niteliğine ve işlevine göre bölüm ekleme
hiçbir önemi olmadığı süreç içinde anlaşıldı. ve düzenleme yapılması yoluna gidilmesini ge-
rektiriyordu. İlk başta taşımanın kış koşullarında
Bütün bu umulmadık özel durumların düşünül-
yapılacağı anlaşılıyordu. Ancak taşıma işinin yaza
mesi gerekiyordu.
kadar bitmeyeceği açıktı. Yığılmalara bakıldığın-
En çok üzerinde durulması gereken konu, göç- da, yaz aylarının sıcak aylarında da taşıma yapıla-
menlerin sağlık sorunlarıydı. Hamile kadınların cağı belliydi. Birkaç gün sürecek bir yolculukta,
gemide seyir halin- yazın yapılacak ta-
deyken doğumları şıma için ayrı, kışın
ya da yolculuk or- yapılacak taşıma için
tamına bünyeleri ayrı düzenlemeler
dayanamayan ya da yapılmalıydı. Yolcu-
hasta olan göçmen- ları kamaralarda ta-
lerin gemide iken şıma olanağı yoktu.
ölümleri durumun- Bir düzenlemeyle
da karşılaşılacak kamaralara, özel du-
güçlüklerdi. Trajik rumu olan yolcular
bir mitolojik örgüye yerleştirilebilirdi.
oturmuştu; doğum da, ölüm de… Denizde, kalaba- Örneğin hasta, hamile, çocuk ve yaşlılar için bu
lık yığınlar arasında yolculuk yapmak, bir yerden ortamlardan yararlanılabilirdi. Ancak, göçmenle-
bir yere gitmek yalnızca ruhsal kırgınlıklar getir- rin büyük kısmını güvertede taşıma zorunluluğu
mezdi; aynı zamanda özellikle doğal koşullara da- vardı. Kış aylarında, kar ya da yağmur yağarken,
yanıksız bünyeler için riskler her zaman olabilirdi. titretici soğuklar altında ve fırtınalar ortasında göç-
Bütün bunların düşünülmesi gerekiyordu. Bir do- menleri güvertede taşımak kolay bir şey değildi.
ğum olduğunda, gemide bunun gerçekleştirilme- Bunun için, güvertelerde özel önlemlerin alınması
sine olanak sağlayan ortamın önceden yaratılması gerekliydi. Örneğin doğal zorluklara ve etkilere
gerekliydi. Ölüm olayları karşısında, kimi zaman karşı göçmenlerin korunması için gemi güverte-
bir haftayı bulacak yolculukta, ölen bedeni karaya lerinde tenteli korunaklar yapılmalıydı. Buna ne
taşıyarak defnetmek olanaklı olmayabilirdi. Ölen- kadar uyulabildiği ya da uyulamadığı zaman için-
den öte, ölenin yakınlarının yaşadıkları psikolojik de ortaya çıktı. Gemiler olabildiği ölçüde bu ek-
çöküntü bile düşünülmesi gereken bir konuydu. sikliklerini tamamlama yoluna gittiler; ancak yine
Gemilerin her noktasında sağlığa uygunluk koşul- de sorunlar görülmekte gecikmedi. Bu yolculuk,
larının yaratılması gerekliydi. Sağlık sorunlarının düzenli bir yolculuk değildi. Yurtlarından koparı-
ve özellikle salgınların yaşanmaması için kural- lan insanlar, yanlarında taşıyabildikleri eşyalarıyla
ların önceden belirlenmesi, gemilerin bu risklere ve hayvanlarıyla yollara dökülmüşlerdi.
uygun donanımlarla donatılması kaçınılmazdı.
Gemilere yalnızca göçmenler doldurulmayacaktı;
Yalnız doktor ve hastabakıcı bulundurulması yet-
mezdi; aynı zamanda çok gerekli durumlarda ilk yolculuk çok kereler denk yığınları ve hayvan sürüle-

143
ri arasında yapılacaktı. Özellikle hayvanlarla birlikte lere aitti. Gemilerde buna ilişkin bir teşkilatın alın-
yapılacak yolculukta, önceden hesaplanamaz riskler masının güçlükleri kendisini göstermişti. Vekâlet
doğabilir; salgın hastalıklar ve çevre kirliliğinden göçmenlerin gemilerde beslenme görevini yerine ge-
oluşan sağlıksız ortamlar göçmenlerin kırılıp gitme- tirmek için Kızılay Cemiyeti’ne ilk aşamada 30.000
sine neden olabilirdi. Doğal olarak, hayvanlar için de lira verecekti289.
özel önlemler alınmalıydı. Göçmenlerin yanlarında Zorunluluktan doğan bu önlemlerin alınmasını
getirilen hayvanlar türlü türlüydü; karasığır, koyun, denetleme yetkisi, İstanbul Liman İdaresi’ne ait bu-
keçi, inek, at, eşek gibi hayvanların yanı sıra kümes lunuyordu. Her gemi göçmen taşıma işini üstlenir
hayvanlarıyla bile yola çıkanlar vardı. Bu durumda, üstlenmez, İstanbul Liman İdaresine başvurarak, bu
hayvanların oranına ve çeşidine göre de kimi önlem- donanımlarını söz konusu idarenin denetimine suna-
ler almak gerekebilirdi. Bu karmaşıklık göz önüne caktı. İstanbul Liman İdaresi’ne bağlı uzmanlar ge-
alınarak; üstelik bu durumun göçmenlerin sağlık mide inceleme yaparak, geminin oluşturduğu düze-
durumlarına etki etmesini engelleyecek önlemler neklerle, göçmen taşımaya elverişli olup olmadığına
alınmalıydı. Hayvanların bulunacağı ortamlar, göç- karar vereceklerdi. Bu incelemeden olumlu bir sonuç
menlerin taşınacağı yerler belli bir düzene göre ay- çıkması durumunda, göçmene mübadele göçmenleri
rılmalıydı. Kimi zaman bir haftayı bulan yolculukta taşımaya uygun özelliğe sahip bulunduğuna ilişkin bir
önceden belirlenemeyen kurallarla yaşanabilecek belge verilecekti. Yunanistan’a doğru Türk bandırası
karmaşa ve keşmekeş, sağlıksız ortamlar oluşturabi- ile yola çıkacak her gemi, bu belgeyi almak zorunday-
lir, gemiye sağlıklı binen göçmenler için bir sağlık dı. Bu nedenle yukarda adı geçen gemiler, eksiklerini
kırımı yaşanabilir; kaş yapılırken göz çıkarılabilirdi. tamamlamak için hummalı bir çalışmaya giriştiler290.
Ölüm risklerinin oluşması bir yana; hasta olarak bile
Anadolu topraklarına getirilecek göçmenler evsiz, Taşıma sırasında, insanların dinlenmelerine olanak
barksız, aç ve sefil ortamlarında çok büyük bir insan sağlayacak ortamlar yaratıldı. Vapurlarda güvertelerin
dramının aktörleri olabilirlerdi. Düzen ve aşırı dik- değişik yerlerine tatlı su sarnıçları konuldu. Her va-
kat, işin doğasında olması gereken en önemli şeydi. purda sağlık kabini kurulması zorunluluğu vardı. Bu
kabinlerde Hilal-i Ahmer’e bağlı sağlık ekipleri gö-
Doğal gereksinimlerin sağlanacağı ortamların rev yapacaklardı. Taşıma ücreti göçmenin kendisine
yaratılması bile binlerce kişilik kitleleri gemilerin aitti. Taşıma sırasında insan, eşya ve hayvan (koyun,
küçük mekânlarında günlerce süren bir yolculuk- keçi, sığır, dana, öküz) için ayrı ayrı tutarlarda yukar-
la taşımada son derece önemliydi. Tuvaletlerin da belirtilen oranlarda para alınacaktı. 8 yaşına kadar
bakımı ve temizliği, yeterli değilse ek tuvaletle- olan çocuklardan para alınmayacaktı. Yoksul olan ve
rin yapılması gerekliliği vardı. Gemilerde Türkiye taşıma ücretini veremeyecek durumda olan göçmenin
Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne ait sağlık ekipleri gö- taşıma parasını, geminin bir tutanakla bunu saptama-
rev yapacaklardı. Onlar için de sağlıklı çalışma or- sı ve bindirme kurulunun onaması üzerine, bakanlık
tamlarının yaratılması gerekiyordu. Bu heyetlerin ödeyecekti. Nüfus başına 100 kilo kadar eşya ücretsiz
çalışmaları ile ilgili düzenleme ayrıca yapılacaktı. taşınacaktı. Kumpanyalar için yükleme iskelelerinde
Yine Yunanistan’daki geçici konaklama yerlerinde yükleme işinin en çok beş gün sürmesi gibi bir yü-
ve Türkiye’ye yolculuk sırasında yardıma gereksi- kümlülük de bulunuyordu291. Bunun yanı sıra gemi-
nimi olan göçmenlerin beslenmesi, Hilal-i Ahmer lerin belli oranda yoksul göçmeni ücretsiz taşıma zo-
tarafından sağlanacaktı. runlulukları da bulunuyordu.
Türkiye Hilal-i Ahmeri’nin bu görevine kar- Türk Vapurcular Birliği’ne bağlı gemiler, Sevkı-
şın, göçmenlerin kurum tarafından gemilerde iaşe yat Riyaseti’nin isteği doğrultusunda, İstanbul Liman
edilmesi sözleşmesi ancak 17 Nisan 1924’te imza- İdaresi’ne görev yapmak amacıyla idareye sundukları
lanabildi. Bu şu anlama geliyordu: O tarihe kadar, gemiler karşılığında birer teminat mektubu veriyor-
göçün en yoğun olduğu zamanlarda, gene Hilal-i lardı. Liman idaresi teminat mektubunu inceliyor, ar-
Ahmer gemilerde buna benzer etkinlikler yapmıştı. dından yeterli görürse, mektubu kabul ediyordu. Bu
Ancak beslenme gereksinimlerini karşılamak Hilal-i şekilde teminat gösteren kumpanyanın, teminat mek-
Ahmer’in insani yardım çabalarına karşın göçmen- tubunun kabul edilmesinden sonra, dört gün içinde

289 Kızılay Arşivi, Dosya No. 530. 291 “Muhacir Nakliyatı Meselesi”, Türkiye İktisat Mecmuası, II/36
290 A.g.m., s.27; Büyük Mübadele, s.42-43. (26 Teşrinisani 1923), s.377-378.

144
istenen iskelelere dört büyük gemi götürmek zorun- lara gerek duyuldukça başvurulacaktı. Yedekte kalan
luluğu vardı. Bu çerçeveler doğrultusunda sözleşme bu gemilerin bir seferde toplam taşıyabileceği insan
imzalandı. İlkeler belirlenmiş, buna dönük hazırlık- sayısı 6.950’ydi. Sözleşme kapsamına alınanlar ile ye-
lara bile başlanmıştı. Sözleşme, daha sonra Bakanlar dekte bulundurulan gemilerin toplam tonajı ise 27.100
Kurulu’nun imzasına sunuldu. Kumpanya adları ve ilk tonu buluyordu293.
başta 12 vapur olarak belirlenen filo, Bakanlar Kurulu Bunun dışında, başka gemilerin de sözleşmeye
Kararı ile göçmen taşıma işini üstlenmiş oldu. katılması düşünülüyordu. Nitekim uygulama aşa-
Türk Vapurcular Birliğiyle yapılan görüşmeler- masında görüldüğü gibi, bu gemiler de sözleşme
de oluşturulacak ortak gemi filosu için katılacak fir- kapsamına alındı. Bunlardan biri Mustafa Cemal
ma ve gemi adları tek tek saptandı. Önce Seyri Se- kumpanyasına ait olan Ankara 1.500 kişi taşıyabi-
fain İdaresi’ne ait Akdeniz, Giresun, Ümid, Bahrı lirdi. Rize 1.450, Bahrıcedit 1.200, Antalya 1.000,
Cedid göçmen taşıyacak listeye yazıldı. Akyıldız Kartal 900, Aslan 900 kişi taşımaya uygun gemiler-
Vapur Kumpanyası’na ait Rize hemen bu gemilerin di. Görüldüğü gibi, gemilerin tonaj büyüklükleriyle
altında yer aldı. Onları Sadıkzade Biraderler’e ait Sa- taşıyabilecekleri göçmen sayısı arasında bir paralel-
karya, İnönü, Aslan; Bilekcizade ve Mahdumu’na ait lik yoktu. Geminin büyüklüğü kuşkusuz o gemide
Trabzon; Kırzade Madülkavanza Şirketine ait Kırza- taşınabilecek göçmen oranını belirlemede en büyük
de, Ankara ve Nilüfer; Yeni Türkiye Vapur Şirketi’ne etkendi. Ancak bunun yanı sıra geminin fiziki duru-
ait Türkiye; Hacıpaşazadeler’e ait Hacı Paşa; Hasan mu da taşınabilecek göçmen sayısını belirliyordu294.
Mahdumları’na ait İstiklal; Kaldı ki, göçmenlerin yanla-
Hasan Mustafa Bey’e ait rında getireceği eşya ve hay-
Timsah ve Kartal izledi292. vanlarda bu sayıyı etkilerdi.
Böylece ilk başta 12 gemi
belirlenmişti. Zaman içinde Artık Türk Vapurcular
bunlardan eksilmeler olabi- Birliği’ne bağlı vapurlar göç-
lirdi; ancak katılması umu- men taşımaya başlayabilirler-
lan başka gemiler de vardı. di. Türkiye’de taşıma filosu,
Bunlarla birlikte filonun bo- tarihin bu çok kritik döne-
yutlarının büyüyeceği umu- minde ulusal bir yükümlülü-
luyordu. Düşünülen şey oldu. ğü kendi gönülden arzusuyla
Gemilerin sayısı sonraki gö- yükümlenmiş, Türk bandırasını direklerine çekmiş,
rüşmelerde değişti; yeni gemiler eklenerek filo büyü- Türkiye kıyılarından Yunanistan’ın değişik limanları-
tüldü. Buna karşın, arızalanan ya da başka bir göreve na giderek, göçmen taşımaya hazır bir duruma gelmiş-
giden gemilerden filodan ayrılanlar da oldu. Bu ge- lerdi. Bu arada idari bir düzenleme de yapıldı. Seyri
milerin en gözdesi Akdeniz’di. 4.000 tonluk bu gemi Sefain yönetimi Büyük Millet Meclisi’nin 19 Mart ta-
o dönemde Türkiye’nin elindeki en iyi gemilerden bi-
rihli toplantısında, Milli Savunma Bakanlığı’ndan alı-
risiydi. Giresun’un 3.000, Ümid’in 1.500 tonluk bü-
narak, teknik nedenlerden dolayı Ticaret Bakanlığı’na
yüklüğü vardı. Sakarya 3.100 tonluk, İnönü de 2.750
bağlandı. Bundan ayrı olarak hükümet, Seyri Sefain’e
tonluk gemilerdi. Bu gemileri Kırzadeler’in göçmen
yeni gemi alımları için geri ödemesi zamana yayılacak
taşıma işine verebilecekleri gemiler izlediler: Teşvi-
kiye ve Sulh… Teşvikiye 2.500, Sulh 2.450 tonluk biçimde; önemli bir para aktarmayı da düşünüyordu295.
gemilerdi. Kumpanyaya 1.350 tonluk Türkiye gemi- Vekâletin bu ilk belirlemesine karşın, zaman içinde
siyle Nafi Bey Kumpanyası, ardından da 1.200 tonluk göçmen taşıyan vapurların sayısı değişti. Özellikle
büyüklüğüyle İbrahim Ethem Bey’e ait Sürat gemisi kış mevsimlerinde, Yunanistan’da bekleşen göç-
katıldı. Böylelikle ilk çırpıda adları üzerinde uzlaşılan menlere akıl almaz baskılar uygulanması üzerine;
gemilerin toplam tonajı 20.150’yi buluyordu. Ankara, bu insanları bir an önce Türkiye’ye getirmek için,
Rize, Bahrıcedit, Antalya, Kartal, Aslan gemileri ye- daha önceden belirlenmiş vapurlara ek olarak baş-
dekte tutuldu. Öteki gemiler yolcu taşırlarken, bun- ka gemiler sefere konuldu.

292 BCA, 272/14-76-29-6. tarafından belirlenen ve hem de bakanlar kurulu tarafından


293 BCA, 272/14-76-29-6. onaylanan listeleri ayrı ayrı görmek mümkündür.
294 BCA, 272/14-76-29-6. Aynı dosyada Türk Vapurcular Birliği 295 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Nisan 1924, s.293.
ve Seyrisefain’in verdiği rakamlar doğrultusunda hem bakanlık

145
146
147
Mustafa Necati
Adında Bir Bakan...
Türkiye gemi işletmeciliğinin ulusal bir nitelik da bir çete teşkilatı kurdu. Kuva-yı Milliye güçleri
kazanmasında en önemli isim kuşkusuz Mübadele içinde müfreze komutanı olarak çalıştı. Anzavur’a
İmar ve İskân Vekili Mustafa Necati Bey’di. Cum- ve Yunanlılara karşı dövüştü297. Balıkesir’de, Vasıf
huriyet Tarihi’nin en önemli kimlik ve kişiliklerin- Bey’le (Çınar) birlikte, İzmir’e Doğru gazetesini
den biri olan Mustafa Necati, Kurtuluş Savaşı’ndaki çıkararak, işgallere karşı milli duyarlılığı canlandı-
etkin, kararlı ve cesur duruşuyla Mustafa Kemal racak yazılar yazdı. İstanbul’un işgal edilmesinden
Atatürk’ün en çok güvendiği kişilerden birisiydi. sonra, Ankara’da TBMM’nin açılış çalışmaları sı-
Genç yaşına karşın büyük bir duyarlılıkla ulusal rasında yapılan seçimlerde Saruhanlılar (Balıkesir)
savaşta yerini almıştır.Mustafa bu genç vatanseveri kendilerine
Necati’nin bakan seçilişi, pek çok mebus seçmişlerdi298. Samsun
kişi, özellikle de İzmirliler tara- ve Kastamonu yöresi İstiklal
fından sevinçle karşılandı. Çünkü Mahkemeleri’nde bir süre baş-
genç ve dinamik kişiliği olan, atı- kanlık yaptı299.
lımcı bir ruha sahip bulunan ba- Şimdi meclis bu vatanseve-
kanın, bu sorunun üzerinden çok ri, Mübadele işlerinin başında
daha rahat gelebileceğine inanı- görmek istiyordu. Türk insanı,
lıyordu. Atatürk’ün çalışkanlığı, bu yiğit, gözü pek İzmir çocu-
ataklığı ve sağlam kişilik ve ka- ğunu bağrına basmıştı. Onunla
rakter özelliği nedeniyle çok sev- ilgili mecliste güzel yorumlar
diği Mustafa Necati, İzmirliydi. yapılıyor; bu denli zor, sıkıntı-
1892 yılında bu kentte dünyaya lı ve iç içe geçmiş sorunlardan
gelmişti. İlköğrenimini, Birhan’ül ancak onun gibi vatansever bi-
Maaruf Mektebi’nde tamamladı. rinin kalkabileceği belirtiliyor-
Ardından İzmir İdadisi’ne devam du. Sonunda Mustafa Necati
etti. İdadi Mektebi’ni başarıyla Mübadele, İmar ve İskân Vekili
bitirdikten sonra, 1912’de Hu- seçildi. Şimdi mübadele göç-
kuk Fakültesi’nden mezun oldu. menlerini taşıma konusu başta
İzmir’de Dar’ül Muallimin ve Mustafa Necati olmak üzere, bu sancılı döne-
Dar’ül Muallemat’ta öğretmenlikler- min atlatılmasında yürütülecek iş-
de bulundu. Bir yandan da Vasıf Bey (Çınar)’le lerin başında o vardı.
birlikte, Şark Hususi İdadisi’ni açtı296: İzmir’in iş-
gal edilişinde, 15 Mayıs günü yaşanan acı olayları Onun mebus seçilmesi üzerine bir İzmir gazete-
ve gerçekleştirilen katliamları gözlerinden yaşlar si şu yorumu yapmıştı: “Memleketin heyecanlı ha-
akarak izledi. Bir süre işgal güçlerine yakalan- tiplerinden birisidir. Anadolu kendisini çok sever.
mamak için bir arkadaşının baba evinde saklandı. Kastamonulular kendisine fahri hemşehrilik ver-
Uzun süre saklı kaldığı, ancak canı kadar sevdi- mişlerdir. İzmir’in kıymetli bir evladını mebus gör-
ği bu kentten kılık değiştirerek kaçtı. Günü geldi- mek, fahraver (gurur) duyulacak bir zevktir” :
300

ğinde, şimdi kaçarak terk etmek zorunda kaldığı O, vekil seçildiğinde, Türkiye Büyük Millet
bu kente, işgal güçlerini yenip zaferler kazanarak Meclisi’nde şu konuşmayı yaptı:
dönmek üzere yeminliydi. Balıkesir’e geldi; ora-
296 Türk Sesi, 27 Haziran 1923.
297 Hayat Tarih Mecmuası, 1/5 (1972) s.3.
298 Türk Sesi, aynı sayı.
299 Bkz: Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s.148-155, 168-175; Mustafa Eski, Mustafa Necati Bey’in Kastamonu’daki Çalışmaları,
Ankara, 1990.
300 Türk Sesi, 27 Haziran 1923.

148
“Arkadaşlar, memleketimizin hayat ve kuruluşun ve bu kuruluşu destekleyen yedi
mutluluğuyla doğrudan ilgili en önemli ulusal şirketin vapurlarıyla Yunanistan’dan
ve ağır bir işi bendenize vermenizden göçmen getirmek için uğraşacaktı. Yeni
dolayı yüce kurulunuza teşekkür ede- devletin bu seçeneği tercih etmesi büyük
rim. Yüz binlerce kardeşin yaşamıyla ölçüde Lozan Barış Konferansı’nda, ka-
doğrudan ilişkili olan bu iş, gerçekten botaj hakkının Türkiye’ye geçmesi yolun-
çok önemlidir. Fakat bundan önce görev da önemli engelleri kaldıran hükümlerden
yapan büyük öncünüz Birinci BMM nasıl bütün kaynaklanıyordu. Başka bir deyişle bu karar, 1926
düşmanlar karşısında milleti zaferden zafere götür- yılında kabotaj hakkının kazanılmasına kadarki
müş ise, size dayanarak yürüyeceğimiz yol üzerin- süreçte, Türkiye’nin kendi ulusal olanaklarıyla bu
de de, ikinci BMM imar işlerinde başarılı olacak, hakkı kullanabilme yeterliliğini taşıdığı izlenimini
memleketin imarını sağlayacaktır. Bendeniz bütün Batılı hükümetlere verme çabasından kaynaklanı-
azim ve bütün imanımla buna çalışacağım. Bunu yordu. Nitekim Mustafa Necati’nin, bu heyecanla
bu yüce kürsüden arz ediyor söylemiş olduğu şu sözler an-
ve söz veriyorum. Bunun için lamladır: ““Mübadele sona erene
de bütün arkadaşlarımdan da kadar, Akdeniz’de sevgili sanca-
düşüncelerini söylemelerini gemi-
ğımızı taşıyan elliden çok gemi
isterim. Biricik dayanağım meyda-
si olan bir ticaret filosu meyda
sizlersiniz. İnşallah göre- na gelmiş bulunacaktır. ” 303

vimde başarılı olacağım. Ve O, bir başka konuşmasın-


kesin olarak da, bu kardeş- da da şunları söylemekteydi:
lerimizin refahını sağlamaya “
“Rumeli’nden memleketimize
çalışacağım”301. göç edecek olan kardeşlerimiz,
Artık Mustafa Necati işin kendi bayrağımız altında, kendi
başındaydı302. Göçmenlerin gemilerimizle gelecekleri gibi,
Türk gemicileri tarafından gemi sahipleri de Müslüman ve
taşınmasını sağlama yönün- kendile
Türk olmak dolayısıyla kendile-
de en kararlı adımları hiç rine gemi içinde olabildiği ka-ka
kuşkusuz, Mübadele İmar ve dar kolaylık yapacaklardır. Şu
İskân Bakanı Mustafa Necati anda vekâlet emrinde, on yedi
attı. Mecliste yaptığı konuş- kadar Türk gemisi bulunuyor...
malarda, Türk denizciliğinin Milli ekonomimizin gelişmesini
geliştirilmesinin önemine kendisine meslek ve görev edi-edi
sık sık vurgu yaptı. Bakanlık nen bakanlık, bütün işlerinde
yeni kurulmuştu. Doğrudan bu konuya özen gösterecektir.
bakanlık için 1923 yılı bütçesi için ayrılmış olan Yalnız, gerek Seyri Sefain, gerek milli şirketlerin bu
paradan yeni gemi alınmasının yararlı olacağını taşıma işinde elde edecekleri kazançla yeni gemiler
ısrarla savundu. Milli bir deniz filosu yaratmanın, elde etmeleri ve bu yolla ülkemizin bütün kıyıların-
hem ulusal ekonomiyi yaratmada son derece önem- da kendi bayrağımız altında işleyen gemiler gör-
li katkıları olacağını görüyor, hem de Türkiye’nin mek, en temel amacımızdır. Bu sonucu gemi sahip-
kabotaj hakkını tam olarak kullanabilmesi için, lerinin sağlayacaklarını umarım304”.
kendi taşımacılığını kendisi yapacak bir düzeye Bütün bunlar düş gibiydi. Türkiye ve elliden
gelmesi gerektiğini biliyordu. fazla uluslararası sularda, Türk bandırası ile seyir
Sonuçta ihale, Türk Vapurcular Birliği’ne veril- yapan bir filo İlk başta aklın almayacağı bu düş,
mişti. Türkiye, böylesine sınırlı olanaklara sahip bir gerçekleşmek üzereydi.

301 TBMM Zabıt Ceridesi, II, 2. İntihap Devri, 1. İçtima Senesi, TBMM mat, Ankara, t.y., s.826.
302 Kemal Arı, “Cumhuriyet Dönemi’nin İlk Yıllarında Türkiye’de Mübadele, İmar, İskan İşleri ve Mustafa Necati”, Mustafa Necati
Sempozyumu (Kastamonu, 9-11 Mayıs 1991), Kastamonu Eğitim Yüksekokulu yay., Ankara, 1991, s.44-57.
303 Sada-yı Hak, 8 Şubat 1924; bu filo için verilen liste: THAM, 36 (15 Ağustos 1924).
304 “Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’nin Kânunuevvel İcraatı”, Ayın Tarihi, 11/4 (Kânunuevvel 1923), s.20.

149
Ve Gemiler...

O dönemde, hükümete bağlı olarak kamu görevi da Ticaret Vekâleti’nin yönetimine verildi. Bu ida-
yapmakta olan Seyri Sefain İdaresi, Türk Vapurcu- renin o dönemde tonajı 2.000’den fazla olan altı ge-
lar Birliği içindeki en güçlü taşıma filosuna sahip misi bulunmaktaydı. Diğer gemiler tonaj yönünden
kuruluştu305. Bahriye Nezareti’ne bağlı bir kuruluş daha az hacme sahiplerdi. Gerek vapur sayısının
iken, 1909 yılında Ticaret Nezareti’ne bağlanmış- azlığı, gerekse bunların büyük kısmının pek yaşlı
tı. Bir süre bu bakanlığın bir şubesi olarak görev oluşu, idarenin yükümlülüğünü yerine getirmede
yaptıktan sonra, tekrar Bahriye Nezareti içine alın- zorlanacağını göstermekteydi.
dı. Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında, Müdafaa-i Seyri Sefain İdaresi’nin yanı sıra, Nafi Bey Kum-
Milliye Vekâleti’ne bağlı olan idare, İstanbul’un panyası, Ayyıldız, Sadıkzade Biraderler, Bilecikza-
işgal güçlerinden geri alınmasından sonra, yeni- de ve Mahdumu, Kırzade Madülkavanza Şirketi,
den düzenlenerek, bu vekâletin idaresinde varlığı- Yeni Türkiye Vapur Şirketi, Hacı Paşazadeler, Hasan
nı sürdürdü. Bu idare, Mübadele İmar ve İskân Mahdumları, İbrahim Ethem Kumpanyası, İttihad-ı
Vekâleti’nin özel girişimi ve diğer yedi ulusal kum- Milli Kumpanyası, Mustafa Reşit şirketi gibi vapur
panya topluluğu ile mübadele göçmenlerini yükleri işletmelerinin ellerindeki gemiler göçmen taşıma
ve hayvanları ile birlikte taşıma yükümlülüğünü sürecinde etkili oldular. Bunlardan Yeni Türkiye ve
üstlenmişti306. Mübadele’nin başlamasından sonra Mustafa Reşit Şirketi 1923 yılında kurulmuştu.

305 TBMM Zabıt…, Devre. II, İçtima. II, c. Vll/l, Ankara, 1968, s.732; İdarenin 1924 Yılı Bütçesi: a.g.e., s.732-735. Beş ay kadar süren
Mübadele, İmar ve İskân vekilliğinden sonra Mustafa Necati Bey önce Adliye, ardından da Maarif vekilliğine getirilmiştir. Mustafa Necati,
Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Kuruluşunda, Tevhid-i Tedrisat ve Harf Devrimi yasalarının çıkarılışında aktif bir rol üstlendi 1 Ocak 1929’da
37 gibi çok genç bir yaşta iken apandisit patlamasından dolayı aniden öldü. Bkz. Fuat Özer, a.g.m.
306 TBMM Zabıt, Devre.... II, İçtima. II, c. Vll/l, Ankara, 1968, Devre. II, İçtima. II, c. X, Ankara, 1975, s.48.

150
Mübadele taşıma işinde yer alan bu işletmele- sonra, artık yapacak bir şey kalmamış oluyordu.
re ait gemiler şunlardı: Gülcemal, Akdeniz, Reşit Bu şekilde Türkiye’ye göçmen getiren gemiler
Paşa, Kızılırmak, Şam, Giresun, Ümit, Gülnihal, içinde Yunan bandıralı gemiler çoğunluktaydı.
Bahrıcedit, Altay, Gelibolu, Bandırma, İnebolu, Türkiye’ye göçmen getiren yabancı bandıralı ge-
Nimet, Canik, Millet, Sulh, Sakarya, Ankara, İnö- miler şunlardı: Maryano309, Pirenista310, General
nü, Yeni Türkiye (Asya), İstanbul, Teşvikiye (Kur- Andon, Arşipogolos, Jenatu, Krason, Klora311,
tuluş), Trabzon, Rize, Anadolu, Mahmut Şevket Dafenman312, Rodanya, Rodina Adriya313, Corc314,
Paşa, İstiklal, Mahmudiye, Sadıkzade, Karabiga, Teytis315, Jan316, Veladimpo317, Prezya318… Arşi-
Dumlupınar, Timsah, Hacı Paşa, Kartal, Kırzade, pogolos Midilli’ye gelen mübadillerin bir kısmı-
Nilüfer Bozkurt, Rumeli, Sürat, Arslan, İsmet Paşa, nı Ayvalık’a taşımış; Jenutu ise zengin Giritlileri
Cumhuriyet, Turan, Milas, Girit307,… Cunda’ya getirmiştir.
Bu gemilerin bazıları, göçmenleri Türkiye’ye Yabancı gemilerin önemli bir kısmı Yunanistan’a
getirdikten sonra, bir iskeleden başka iskeleye de gidecek göçmenleri taşımak için Türkiye’ye ge-
taşımıştır. Örneğin Karabiga bunlardan birisidir. lirken Müslüman göçmenler yüklemişlerdi. Aynı
Karabiga Drama’nın Kozluca (Karyofito) nahi- şekilde, Türk gemileriyle Yunanistan’a kısmen de
yesinden bir kısım göçmeni İstanbul Sirkeci’den, olsa Rum göçmen götürdüğü oldu. Bu da hem Türk
İzmit’e götürmüştür. Yine bu listede yer almayan gemicileri açısından bir ekonomik değer anlamı
Reşadiye Drama’nın Darova Köyü (Kehrokambos) taşıyordu; hem de karma komisyonun öngörüsü
mübadillerini Sirkeci’den Sinop’a taşıdı. Yine bir doğrultusunda gerçekleştirildiği için, Türkiye’nin
başka seferinde aynı gemi, Kavala mübadillerinden uluslararası bağlantıları açısından önem taşıyordu.
bir kısmını Sirkeci’den alıp, Samsun’a götürdü308. Bunun yanısıra mübadele hakkından vazgeçerek,
kendi olanaklarıyla Türkiye’ye gelen göçmenler de
Bu gemilerin yanı sıra, zorunlu kalınmasından
oluyordu. Bunlar, her ne kadar durumlarını müba-
dolayı yabancı bandıralı gemilerle de göçmen ge-
dele komisyonuna bildirmek zorunda olsa da bu yü-
tirildi. Yunanistan’daki bir iskelede göçmenlerin
kümlülük pek çok kez yerine getirilemiyordu. Ge-
aşırı birikmesinden ve doğal ya da diğer yaşama
nellikle varlıklı kesimi oluşturan ve Yunanistan’daki
koşullarının zorlaşmasından dolayı, karma komis-
varlığını paraya çevirebilmiş bu aileler, Türkiye’ye
yonun izni çerçevesinde yabancı gemilerle göç-
gelirlerken, yabancı bandıralı gemileri tercih edi-
men getirilmesi yoluna gidildi. Bu girişimlerin bir
yorlardı. Böylece, Yunanistan’dan Türkiye’ye göç-
kısmına, Türkiye’nin itiraz ettiği ve göçmenleri
men getirme sorumluluk ve yükümlülüğü Türk
olanaklar ölçüsünde, çok zorunlu kalınmadıkça,
gemicilerine ait olmakla ve ezici çoğunluk Türk
Türk gemileriyle taşınmasını istediği biliniyordu. gemileriyle taşınmış olsa da yabancı bandıralı ge-
Bu tür girişimlere, Türk Vapurcular Birliği’nin de milerle de göçmen getirildi.
zaman zaman hükümet nezdinde itirazlarda bu-
lunduğu görülmektedir. Buna karşın, kimi itirazlar Türk Vapurcular Birliği’nin emrinde olup,
olsa da, Yunanistan’daki sıkışık durumdan dolayı, Yunanistan’dan sürekli göçmen taşıyan Türk gemile-
bir yabancı gemiyle göçmenler yola çıkarıldıktan rinin en ünlüleri ile ilgili şu bilgiler verilebilir:

307 Nilüfer ve Timsah’ın, daha önce Birinci Dünya Savaşı’nda batırıldığı şeklinde bir bilgi yukarda verilmişti. Belki de bunlar, sonradan
alınan gemilere verilen isimlerdi. Çünkü dönemin tanığı kaynaklarda adları geçiyor: BKz. THAM, 11/36 (15 Ağustosl924), s.409; Hâkimiyet-i
Milliye, aynı sayı; yine bazıları şurada: İleri, 15 Ekim 1923.
308 İskender Özsoy, “Mübadelenin Hüzün Gemileri”, Bizim Gazete, 29 Ocak 2007; İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, s.25; yine
diğer filoların durumu için bkz. “Türkiye Ticareti Bahriyesi”, Ayın Tarihi, II/6 (1924), s.619-629.
309 BCA, 272/11/17/78/1.
310 BCA, 272/11/17/78/1.
311 İleri, 7 Aralık 1923.
312 İskender Özsoy, a.g.m., BCA, 272/14-76-30-14.
313 İleri, 12 Teşrinisani 1923.
314 İleri, 20 Teşrinisani 1923.
315 İleri, 3 Kanunuevvel 1923.
316 İleri, 2 Kanunuevvel 1923.
317 İleri, 25 Kânunusani 1924.
318 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Kânunusani 1924.

151
Akdeniz Gemisi

Akdeniz
Göçmen taşıyan gemilerin en büyüğü Akdeniz’di. vardı. O döneme göre lüks bir gemi sayılabilirdi.
Üstelik en çok sefer yapan gemilerin başında Ak- İngiltere’den Osmanlı Hükümeti tarafından 1911
deniz geliyordu. Hem göçmenler açısından hem de yılında satın alınmıştı. Osmanlı sularına gelince bir
göçmen getirme planlarında en çok dikkate alınan süre hastane olarak kullanıldı. Göçmen taşıma sü-
ve değer verilen gemiydi. Başta Selanik olmak üze- recinde, başta Selanik limanı olmak üzere pek çok
re, büyük göçmen yığılmalarının olduğu iskelelere Yunanistan liman ve iskelesinden göçmen taşıdı.
durumu uygun olduğu sürece bu göçmenleri taşı- 1930 yılına kadar hizmette kaldı319. Mübadele sü-
maya yönlendirildi. Çok sayıda göçmen alabiliyor; recinde bazı varlıklı Giritli göçmenler de, vekâletin
ambarları göçmenlere ait eşyaları taşıyabilmek için denetimine gereksinim duymaksızın, kendi parala-
son derece uygun bulunuyordu. Özellikle koyun, rı karşılığında bu gemiyle gelmek istiyorlardı320.
keçi, sığır sürüleri olan göçmenleri taşımada son Mübadele süreci boyunca, normal bakımları dı-
derece uygundu. şında Akdeniz, Ege’nin iki kıyısı arasında sürekli
Osmanlı Seyri Sefain İdaresi’ne bağlı olan Ak- olarak gitti geldi. Pek çok göçmenin anılarında yer
deniz, 1890 yılında İskoçya’da yapılmıştı. Yolcu alan Akdeniz, Türkiye’ye bir an önce gelmek iste-
gemisi olarak tasarlanmış ve üretilmişti. 5.062 yen mübadil göçmenler düş dünyalarında önemli
kros tonluktu. Uzunluğu 126 metreydi. 16.6 metre bir mit halini aldı. “Akdeniz” demek, bir kedede
genişliği bulunuyordu. 2.550 beygir gücüne sahip koca bir kasabanın yüklenip, suyun öteki yanına
olan geminin 49 birinci, 38 ikinci mevki kamarası atılmak demekti.

319 Raif Kaplanoğlu, Bursa’da Mübadele (1923-1930 Yunanistan Göçmenleri), Avrasya Etnografya Vakfı yay., Bursa, 1999, s.76; dn.83.
320 A.g.e., s.76.

152
Sakarya
Yolcu taşıyan en gözde gemilerden birisi de sırasında Sakarya yolda arızalanmış, onarım için
Sakarya’ydı. 1888’de Almanya’da yapılmıştı. yolunu değiştirerek, Tuzla’ya gitmek zorunda kal-
1924 yılında, Sadıkoğlu Biraderler tarafından sa- mıştı. Burada geminin onarımı yapıldı. Bu nedenle
tın alınarak işletilmeye başlandı. Gemi daha sonra bu yolculuk bir hafta kadar sürdü. Göçmenler ha-
Vapurculuk Sosyetesi T.A.Ş tarafından satın alındı. vaların çok soğuk bir anında bu zorlukla karşı kar-
Uzun yıllar Türk sularında seyreden Sakarya, en şıya kaldıklarında oldukça zor anlar yaşadılar321.
sık göçmen taşıyan gemilerden birisiydi. Mübade- Sakarya bu maceralı yolculuğundan sonra, başka
lenin başladığı ilk günlerden buyana sürekli göç- göçmenleri de Yunanistan’ın başka iskelelerinden
men taşıdı. Hatta Yunanistan’a göçmen almak üze- sürekli olarak taşıdı. Pek çok gemide olduğu gibi
re giden ilk gemiler arasındaydı. Kaplanoğlu’nun yolculuk anında umulmadık zorluklar yaşanırken;
saptamasına göre, Bursa’ya ilk olarak bu gemi gemi yurtlarından ayrılan göçmenlerin hüzünleri-
ile göçmen getirildi. Gelen bu ilk göçmen kafi- ne tanık oldu. Mübadele göçmenlerini taşıma sü-
lesi Langaza’dan yola çıkmıştı. Bursa’ya gelen recinde, en çok sefer yapan gemilerden birisi olan
göçmenler doğal olarak, Mudanya’dan karaya Sakarya, pek çok göçmenin belleğine kazınmış
çıkıyorlardı. Mudanya’ya ilk gelişinde yolculuk oldu.

Göçmenlerden bir gurup

321 Kaplanoğlu, a.g.e., s.76, dn:84.

153
Gülcemal
Anıları en çok süsleyen gemilerin başında hiç da yüzdürüldü; ancak onarılması pek kolay olmadı.
kuşkusuz, Gülcemal gelmektedir. 1874 yılında Belfast’a inşa edildiği tersaneye yollanarak onarımı
Kuzey İrlanda’nın Belfast kentindeki Harland and yapıldı. 1902 yılında merkezi Liverpool’da olan Do-
Wolff adlı gemi tezgâhlarında inşa edildi. Bu firma minian Lines adlı vapur şirketine satıldı. Adı Otto-
daha sonra Titanic’i de inşa eden firmadır. Belfast’ta, wa olarak değiştirildi. Yeni sahipleri Avrupalı göç-
Germanic ismiyle denize indirildi. 5.071 kros ton- menleri Amerika’ya bu gemi ile taşıdılar. Amerika
luktu. 142 metre uzunluğun- seyahatiyle tanınan Ubey-
da, 14 metre genişliğindeydi. dullah Efendi anılarında ge-
Gemi 3.825 beygir gücün- mide çiçek yetiştirilen bir
deydi. Uzun yıllar Avrupa- bahçe olduğundan bile söz
Amerika hattında yolcu taşı- eder. 1910 yılında 15.000
dı. Onun gibi bu hatta yolcu altın karşılığında Osmanlı
taşımak için üretilen bir diğer Seyri Sefain İdaresi tarafın-
gemi de Britanic’ti. 1896 yı- dan satın alındı. Gemi satın
lının Ağustos ayında yenile- alınınca gemiye o dönemin
nen kazanları ve makineleri Osmanlı padişahı olan Sul-
ile Atlantik’i 6 gün, 21 saat, tan Reşat’ın annesinin adı
38 dakikada kat ederek mavi Gülcemal gemisine binen göçmenler verildi: Gülcemal... Anlamı
kurdele sahibi oldu. 1899 yılında ise “gülyüzlü” demekti.
New York Limanı’nda kömür almak için beklerken Yolcuların çok sevdiği bu gemi özellikle dü-
çok soğuk ve şiddetli bir rüzgâr eşliğinde müthiş zenli posta seferleri yapmaya başladığı Karade-
bir tipi Germanic’in üzerinde kalın bir buz tabakası niz halkının sevgilisi oldu. 1914’ te Birinci Dünya
oluşturdu. Bu buzun üzerine durmadan kar yağıyor- Savaşı”nın başlamasından bir süre sonra asker ve
du. Saatler sonra gemi bunca ağırlığı kaldıramaya- askeri mühimmat taşıma işinde kullanıldı. Öyle ki
rak dibe oturdu. Uzun ve yorucu bir uğraşın sonun- bir ara hastane gemisi olarak da hizmet verdi.

Gülcemal Gemisi

154
1915 yılının 27 Şubat günü Ege’den Marmara’ya Savaşı’nın karanlık yıllarını Haliç’te bağlı olarak
sızmış olan İngilizlere ait E-11 adlı denizaltı geçirdi. Haliç’in durgun sularında, kentin gürültüle-
İstanbul’dan Çanakkale’ye asker taşımakta olan ri arasında, geçmişin anılarıyla baş başa kaldı. 1949
Gülcemal’i İmralı önlerinde torpilledi. Torpillendi- yılında gemi limanın ardiye işlerinde depo hizmeti
ğinde gemi İmralı açıklarında bulunuyor ve cepheye görmeye başladı. Ertesi yıl, yüzen otel haline getiri-
asker taşıyordu. Gülcemal pruvasından yaralanmış- leceğine dair söylentiler çıktı. Bu söylentilerin ger-
tı. Gemide kalan erleri ve malzemeyi kurtarmak için çek olmadığı kısa bir süre sonra anlaşıldı. Ve 75 ya-
Şirketi Hayriye, o sıralar Kalender gemisinin kap- şındaki bu emektar gemi, sayısız insanın anılarında
tanı olan Cemal Kaptan’ı görevlendirdi. Gülcemal kalarak sökülmek üzere İtalyan enkazcılara satıldı.
Kalender ve Sahilbent gemileriyle İstanbul’a çekil- Onca yılın haşmetli gemisi, onu satın alanlar tarafın-
di. Yeniden hizmete girebilmesi için onarımı iki yıl dan çekilerek Marsilya’ya götürüldüğünde takvim-
kadar sürdü. 1917 yılında tekrar hizmete girdi322. ler 1950 yılını gösteriyordu.
1918-19 yılları arasında Yunanistan ve Mısır’daki Siyah renkli, çift bacalı, dört direkli gövdesiyle,
esir kamplarında tutulmak- denizde görüldüğünde yürek
ta olan Alman askerlerini hoplatan bir hali vardı324. İç
Wilhelmhaven ve Hamburg donanımındaki muhteşem
limanlarına taşıdı. Bu dö- görüntüsünden dolayı Gül-
nem mütareke dönemiydi. cemal halk tarafından “yü-
Osmanlı Devleti kayıtsız- zen havuz” olarak adlandırı-
koşulsuz teslim olmuş; lıyordu. Başta Necati Cumalı
İstanbul’un yönetimi fiili olmak üzere, pek çok öykü,
olarak İngilizlerin eline geç- roman ve anı yazan ünlü ki-
mişti. 1920 yılında Gülce- Gülcemal Gemisi şilerin yapıtlarında yer aldı;
mal, Amerika seferi yapan ilk Türk yolcu değişik sahnelere mekân oluşturdu. Or-
gemisi olarak New York limanına yanaştığında Türk han Veli’nin bu gemiyle ilgili ünlü şiiri hep kulak-
bayrağını da Birleşik Amerika’ya götüren ilk gemi- larda kalmıştır:
miz oluyordu. 1924 Yılında Türkiye ve Yunanistan Hangimiz bilir, benim kadar
arasında imzalanan Mübadele Sözleşmesi gereğince
Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek mübadilleri Sela- Karpuzdan fener yapmasını
nik Limanından İstanbul ve İzmir Limanlarına taşı- Sedefli hançerle, üstüne
mıştır. Ancak, mübadilleri yanlızca Yunanistan’dan
Gülcemal resmi çizmesini
getirmekle kalmadı. Güvenlik için bir süre karantina-
larda bekletilen göçmenleri barakalardan alarak, Ka-
radeniz ve Ege limanlarına da taşındı. Bedri Rahmi de bir şiirinde Gülcemal’den şu di-
İzmir postasına da çıkan Gülcemal’in bir posta se- zelerle söz ediyor:
feri, bir İstanbul gazetesinde şöyle duyuruluyordu: İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir,
“Gülcemal Vapuru, Teşrinievvelin/ Ekim on Anadolu’da toprak damlı bir evde,
beşinci günü öyleden sonra saat ikide Galata
Gülcemal üstüne türküler söylenir…
Rıhtımı’ndan hareketle doğruca İzmir’e gidecektir.
İzmir’de idaremizin diğer vapuruna aktarma edil- Süt akar cümle musluklarından;
mek üzre Güllük, Fethiye ve Antalya iskeleleri için- Direklerinde güller tomurcuklanır
de yolcu ve ticaret eşyası alacaktır”323.
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum;
Atatürk’ ün de birkaç kez bindiği bu gemi, 1937
yılında hizmet dışı bırakıldı. Bunca yıl ayakta kal- Gülcemal’le gider İstanbul’a,
masını sağlam teknesine borçluydu. İkinci Dünya Gülcemal’le gelir…325
322 Kaplanoğlu, a.g.e, s.76, dn.85.
323 İleri, 14 Ekim 1924.
324 İskender Özsoy, “Mübadelenin Hüzün Gemileri”, Bizim Gazete, 29 Ocak 2007.
325 Konu ile ilgili ayrıntı için bkz. Oktay Sönmez, Anılarda Gülcemal: Ufkun Ötesinde Kayboldular, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul, 2001;
yine kısmen bkz. İskender Özsoy, a.g.m;.

155
Cumhuriyet Gemisi

Cumhuriyet
Mübadele göçmenlerini taşıyan en önemli yordu. 113 metre uzunluğunda, 13,7 metre geniş-
gemilerden bir tanesi de Cumhuriyet’tir. Yeni liğindeydi. 3.580 beygir gücündeydi. Saatte 14
Türkiye’nin rejimiyle özdeşleşmiş olan ve reji- deniz mili hız yapabiliyordu. Geminin burnu bas-
min adı verilen bu gemi, 1893 yılında Rusya adına tonluydu. 1914 yılında gemiye Almanlar tarafın-
İngiltere’de yaptı- dan Karadeniz’de
rılmıştı. Cumhu- el konulmuştu. Bu
riyet 4.179 kros dönemde bir süre
tonluk büyük bir Urla ve Olga adıyla
gemiydi. Zaten çalışmıştı. Cumhu-
bu büyüklükte riyet rejiminin ku-
Türkiye’nin elin- rulmasından sonra
de bulunan birkaç gemiye Cumhuri-
gemiden bir tane- Cumhuriyet Gemisi yet adı verildi. Tür-
siydi. Daha büyük kiye Seyri Sefain
tonajlı yük gemisi ve yolcu örneğin Gülcemal İdaresinde uzun süre yolcu gemisi olarak görev
gibi istisnalar dışında hemen hemen yok gibiydi. yaptı. Cumhuriyet 15 Ocak 1952 tarihine kadar
Döneminin en büyük gemilerinden birisi sayılı- hizmette kalmıştı.

156
Sadıkzade
Sadıkzade Biraderlere ait olan Sadıkzade isim-
li gemi de, dönemin en önemli gemilerinden biri-
siydi. Gemi 1902 yılında Almanya’da yapılmıştı.
1.657 kros tonluktu. 83 metre uzunluğunda, 12
Metre genişliğindeydi. 950 beygir gücünde olan
Dumlupınar Gemisi gemi, Vapurculuk Sosyetesi’nin hizmetinde uzun
süre çalışmıştı328. 31 Mart 1939 yılında gemi fırtı-

Dumlupınar naya tutuldu. Antalya iskelesinden İstanbul’a hare-


ket etmişti. Aşırı fırtına nedeniyle karaya oturdu ve
bu olaydan sonra gemi hizmetten çekildi.
Göçmen taşıyan gemilerden birisi olan Dum-
lupınar 1888 tarihinde Almanya’da yapılmıştı.
Önceleri Alpba sonra Croatia adıyla çalışmıştı.
1.991 kros tonluktu. Uzunluğu 96 metre, genişli-
ği 12 metreydi. 1.100 beygir gücünde olan gemi, Giresun
10 mil hız yapabilmekteydi. Vapurculuk Sosyetesi
T.A.Ş’nin elindeydi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Giresun, 106 metre boyunda bir gemiydi. 1910
Yunanistan Almanlar tarafından işgale uğradığında, yılında, Osmanlı Seyri Sefain idaresi tarafından sa-
Türkiye komşu ülkede zor durumda olan insanlara tın alınmıştı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında mayın
yardım elini uzattı. Başta Kurtuluş gemisi olmak taşıma gemisi haline getirildi. Pek çok yerde mayın
üzere, o dönemde Tunç, Konya, Güneysu ve Aksu arama etkinliğine katıldı. Savaşın bitiminden sonra
gemileri Türkiye’den Pire’ye yardım taşımaya baş- İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilince, İngiliz-
ladılar. Bunlardan bir tanesi de Dumlupınar’dı. ler gemiye İstanbul limanında el koydular. 22–26
Bu tarihlerde Yunanistan’da büyük bir açlık gö- Ocak 1918’de ünlü Yavuz gemisi bir manevra sıra-
rülmüştü; çünkü işgalci Almanlar, Yunanistan’da sında karaya oturunca, Yavuz gemisinin kurtarılma-
temel tüketim maddelerine el koymuşlardı. Açlığı sında görev yaptı. Anadolu’da ulusal savaş başladı-
kış mevsiminde görülen şiddetli soğuk günler iz- ğında, kaptanı tarafından Giresun kaçırıldı; oradan
ledi; yeterince beslenemeyen, doğal gereksinimle- da Trabzon’a götürüldü. Karadeniz’deki kıyı taşı-
rini karşılayamayan Yunan halkı arasında dizanteri macılığında kurtuluş savaşı yıllarında önemli bir rol
ve tifo gibi salgın hastalıklar görüldü. Türkiye sırf oynadı. Zonguldak’tan uzun süre diğer Karadeniz
insani amaçlarla Yunanistan’a yardım elini uzat- limanlarına kömür taşıdı. 1921 yılı Haziran ayında,
tı. Gemiler dolusu yiyecek ve temel gıda, sağlık, ünlü Fransız diplomat Franklin Bauillan Türkiye ve
giyim kuşam maddelerini Yunanistan’a taşımaya Fransa arasında bir anlaşma yapmak için Ankara’ya
geldi. İki ülke arasında resmi görüşmeler başlama-
başladı. Dumlupınar gibi Yunanistan’a insani yar-
dan önce, Türk tarafına bir iyi niyet gösterisi ola-
dım taşıyan..... Bu yardımlarla Yunanlılar, oldukça
rak Fransız işgal güçleri Zonguldak’tan ayrıldılar.
rahat nefes alabildiler326. Dumlupınar, mübadele
Osmanlı bandıralı Giresun gemisi 21 Haziran 1921
sürecinde de pek çok sefer yaparak, mübadele kap-
günü, 2 yıl, 3 ay ve 1 gün süren Fransız işgalcilerini
samına giren Müslümanları Türkiye limanlarına ta-
Zonguldak’tan alıp, İstanbul’a götürdü. Bu hizmet-
şıdı. Böylesine önemli görevler üstlenmiş ve tarihte
leriyle Milli Mücadele’de son derece önemli görev-
yerini almış olan Dumlupınar, 11 Ekim 1956’ya ka- ler görmüş oldu329. Giresun, mübadele süresince Yu-
dar Türk taşıma filosu arasında görev yapmıştı327. nanistan ile Türkiye limanları arasında çok sayıda
sefer yaparak, bu önemli sürece büyük katkılarda
bulundu.

326 Ulvi Keser, II. Dünya Savaşı Ve Türkiye’nin Yunanistan’a Yardım Faaliyetleri”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri, I,Ankara
2005, s.545; yine bkz. Aynı yazar, Ulvi Keser, Yardım Et Komşu, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Merkezi yay., 2005.
327 Kaplanoğlu, a.g.e., s.77, dn.88.
328 Kaplanoğlu, a.g.e., s.77.
329 Nedim Atilla, “Biz Bize Benzeriz, Giritliler İzmirlilere”, Akşam, 12 Haziran 2007.

157
Teşvikiye/Kurtuluş
Teşvikiye, 1883 yılında İngiltere’nin Caird Pur- re yola çıkmıştı. O zamana dek yaptığı dört sefer
dic tersanelerinde buharlı yük gemisi olarak yapıl- boyunca Yunanistan’a 7.100 ton yiyecek maddesi
dı. Geminin uzunluğu 76.5 metre, genişliği 10.67 ulaştırmıştı. Yunanistan’da açlıktan perişan olmuş
metre boyu ise 6.43 metreydi. 2.735 groston kapa- Yunanlılar için Kurtuluş’un özel bir önemi vardı330.
sitesi bulunuyordu. Gemi ilk üretildiğinde adı “Eu- Talihsiz bir kaza sonrasında batan ve Yunanistan’a
ripides” idi. İngiltere’de yapılışından sonra Brezil- yaptığı bu yardımla ünlenen Kurtuluş (Teşvikiye)
ya, İtalya, Rusya, Yunanistan ve Sırbistan bandırası Yunanistan’dan göçmen getirme sürecinde en aktif
altında bu ülkeler adına görev yaptı. Birinci Dünya gemilerden birisi olmuştu.
Savaşı boyunca, nakliye gemisi olarak Rus donan- Atina’da Bir Toplantı...
masında yer aldı. 1924’de Kalkavanzade Birader-
ler tarafından Sırbistan’dan satın alındı. Türkiye Mübadele işlerinin yürütülmesini, 30 Ocak
Cumhuriyeti’nin ilk nakliye gemilerinden biri ola- 1923 tarihli protokol gereği, üç bağımsız üyenin
rak “Teşvikiye” ve “Bülent” isimleriyle Türk kara- dönüşümlü olarak başkanlık yapacağı Muhtelit
sularında hizmet verdi. 1934 yılında Tavilzade Bi- Mübadele Komisyonu gerçekleştirecekti. Muh-
raderler Şirketi’ne satıldı. Bu tarihte adı “Kurtuluş” telit Mübadele Komisyonu’na, bu üç üyeden ayrı
oldu. Kurtuluş Gemisi, bu olarak, bir Türk bir de Yunan
şirket tarafından 1941 yılın- üye seçlmişti. Komisyonda
da Yunanistan’a yapılacak Türkiye’yi, İzmir Mebusu
gıda yardımını taşımak üze- Tevfik Rüştü Bey (Aras) baş
baş-
re Kızılay Cemiyeti tarafın- kanlığındaki bir kurul temsil
dan kiralandı. O tarihlerde ediyordu331.
Alman işgali altındaki Yuna-
Muhtelit Mübadele Ko-
nistan, Alman zulmü altında
misyonu, Ekim 1923’te,
çok zor durumda kalmıştı.
Atina’da görevine başladı332.
Gemi, 20 Şubat 1942 tari-
İlk iş olarak, ahali mübade
mübade-
hinde Yunanistan’a yardım
lesinin yoğun biçimde ger-ger
malzemesi götürmek üze- Kurtuluş Gemisi
çekleşeceği Selanik, Kavala,
re yola çıktığında şiddetli bir
Drama, Hanya ve Kandiye’de, birer ara komisyon
fırtınaya yakalandı. Bu onun, Yunanistan’a insani
oluşturdu333. Tarih, 13.10.1923’tü.
malzeme taşıma amaçlı beşinci seferiydi. Ambarla-
rı, gıda, sağlık ve giyim maddesi doluydu. Şiddetli Komisyonun önünde ivedi sorunlar vardı. O ta-
dalgalara karşı uzun süre direndi. Marmara Adası rihlerde Yunanistan’ın liman kentlerinde öbek öbek
Saraylar Köyü yakınlarında, günümüzde kendi adı- Türkler toplanmış; karşılaştıkları baskı ve zorlama-
nı verdiği Kurtuluş Burnu olarak bilinen bölgede lardan kurtulmak için bir gemi bularak, canlarını
kayalıklara çarparak sulara gömüldü. Battığı sı- Türkiye’ye atma telaşına düşmüşlerdi. Özellikle
rada Yunanistan’a beşinci seferini yapmak üze- Selanik limanı kaynaşıyordu. Derme çatma çadır-

330 Gemi, 20 Şubat 1942’de şiddetli bir fırtınaya yakalanarak, Marmara Adası Saraylar köyü yakınlarında, bugün “Kurtuluş Burnu” olarak
bilinen bölgede kayalıklara çarptı ve saat 09.15’de sulara gömüldü. Kazada gemi mürettebatı, kayalıklara atlayarak kurtuldu. Seferlerinde
gıda harici herhangi bir değerli yük taşımayan Kurtuluş vapurunun asıl önemi, 1941-1942 yıllarında gerçekleştirdiği dört seferle, 7 bin 100
ton gıda yardımını Atina halkına ulaştırmasıydı. Bkz. Ulvi Keser, Yardım Et Komşu, İstanbul, 2005.
331 Heyeti öneren Başvekil Ali Fethi Bey’in (Okyar) tezkeresi için bkz. TBMM Zabıt...,D.II, 1.1, C.I, Ankara, 1961, s.311.; ayrıca bkz. Tevfik
Rüştü Aras, a.g.e., s.186.
332 Hâkimiyet-i Milliye, 11 Teşrinievvel 1923.; komisyonun Atina’da çalışması, komisyonda görev yapan Türk murahhas heyetinin, Türk
kamuoyunda ve Yunanistan’da mübadele edilmeyi bekleyen Türkler arasında sert bir tepki ve eleştirisine neden olmuştur. Örneğin,
Türk murahhasların, Yunan baskısı altında ezilen Türklerin iniltilerinden uzağa çekilerek, Atina”da oturmalarından “dilhûn”
olduklarını açıklayan Makedonyalı bir grup Türk’ün İsmet Paşa’ya mektubu: Ahenk, 7 Teşrinievvel 1923; Tevfîk Rüştü
Bey, merkez olarak Atina’nın seçilişinin, Yunan Hükümeti ile hızlı bir ilişki ağı kurulması nedeniyle olduğunu açıklamıştır: Hâkimiyet-i
Milliye, 10 Kânunusani 1924; Ö.D.Tesal, Türk murahhas heyetini: “Yunan hükümeti yararına tatbikata meydan vermiş, boyun
eğmiştir” diyerek eleştirir: Bkz. Ö.D.Tesal, a.g.y., s.308 (52); işlerin “lâyîkiyle” yapılmadığına ilişkin bir eleştiriye (Müstakil Gazete, 25
Mayıs 1924). Tevfik Rüştü Bey’in yanıtı: Hâkimiyet-i Milliye, 25,28 Mayıs 1924; “Yunanistan’a gittiğimiz vakit, mukavelenameyi
doğrudan ölü bulduk. Karşımızda bir ihtilal idaresi vardı”, Hâkimiyet-i Milliye, 28 Mayıs 1924; yine bkz. T.R. Aras, a.g.e., s.185-186; ayrıca,
bkz. dn: 16-19.
333 Tevfik Rüştü Bey’in açıklaması: Hâkimiyet-i Milliye, 23 Teşrinisani 1923.

158
larda, yağmur ve soğuk altında titre- perişandı. Onların da sağlık sorun-
şen göçmenler, her türlü beslenme, ları vardı; bu konu üzerinde durula-
barınma ve sağlık olanaklarından bilirdi. Burada farklı bir yaklaşımda
uzak bir durumda bulunuyorlardı. bulunan komisyon; Yunanistan Türk-
Yunanistan’ın içinde bulunduğu du- leri için Türkiye’den yardım gönder-
rum, yukarıda anlatıldığı gibi, tahmin meyi öneren Türk heyete, Türklerin
edilemeyecek kadar güçtü. Üstelik kendi ülkelerindeki Rumların sağlık
bu güçlükler daha da artmaktaydı. durumlarıyla da ilgilenmesini koşul
Salgın hastalık riski vardı. Yunan fa- olarak sunuyordu. Türkiye, kendi
natizmi akıl almaz düzeylere varmış; soydaşlarının içine düşürüldüğü kötü
Türklere dönük katliam olayları sık duruma bakarak, onlara el atmak ve
sık görülür olmuştu. Böyle bir anda, yardımda bulunmak istiyordu. Bu in-
bu toplantının yapılması önemliy- sanlar, Türkiye topraklarına ayak bas-
di. Türkiye’yi bu toplantıda, Karma Tevfik Rüştü Bey
tıkları anda, Türkiye yurttaşı olacak
Komisyon’da Türkiye üyesi olarak bulu- insanlardı. Türkiye nasıl kendi soydaşla-
nan Tevfik Rüştü Bey temsil ediyordu. rıyla ilgilenmek zorunluluğunu duyuyor-
sa, Yunanistan da o an için Türkiye’de olan ama
Komisyon’un en çok üzerinde durduğu konu, yakın gelecekte kendi yurttaşı olacak Türkiyeli
Selanik etrafından gelen göçmenlerin, iskeleler Ortodoksların benzer sorunlarıyla ilgilenebilirdi.
yakınındaki derme çatma çadırlar içindeki perişan Türkiye’nin gelecekteki kendi yurttaşları ve soy-
durumuydu. Bu soruna ivedi çözüm bulmak, dert- daşları çok daha kötü durumda ve baskılar altın-
lerine derman olmak gerekiyordu. Kıyı kentlerine dayken, olanaklarını Türkiye’deki Ortodoksların
yığılanlar Türkiye’ye gelmek için can atıyorlardı. durumunu düzeltme yolunda kullanamazdı. Kaldı
Açlık dayanılmaz düzeydeydi. Sağlık sorunları
ki, onların bu kötü duruma düşmesine neden olan
ürkütücüydü. Tevfik Rüştü Bey, Karma Heyet’e,
şey, Yunanistan’ın ilgisiz, gevşek, hatta tecavüzkâr
Türkiye’den Hilal-i Ahmer’den heyetler getiril-
politikasıydı. Bu durum karşısında Türkiye’nin,
mesini istedi334. Bu konuda kurulun vereceği karar
öneriyi olumlu görmesi olanaksızdı. Tevfik Rüştü
çok önemliydi. Yunan hükümetinin, o dönemde
Bey, bu çifte standartlı yaklaşımı hemen görmüştü.
Türkiye’ye çıkardığı güçlükler biliniyordu. Tevfik
Türk talebine karşılık olarak konulan karşı öneriyi
Rüştü Bey de, Karma komisyonun devreye girmesi
hemen ret etti. Temel yaklaşım, Yunanistan’daki
durumunda sorunun aşılabileceğini ve Türkiye’den
Müslümanların kötü durumuyla ilgilenmek olma-
sağlık kurullarının gelebileceğini hesaplamaktay-
lıydı. Bunlarla Türkiye’den gelecek kurullar ilgi-
dı. O, kurul üyelerine yollara düşmüş bu insanların
lenmek durumunda olduğuna göre, Türkiye’de,
kötü duruml arına dikkatleri çekti. Herhangi bir
örneğin Samsun’da bulunan Ortodokslara Türki-
güvenlik ya da sağlık önlemi yoktu. Türkiye’den,
ye dışından gelen yardım kuruluşları hizmet ve-
Hilal-i Ahmer’e bağlı heyetler getirildiğinde, bu
rebilirlerdi. Onun asıl kast ettiği, Yunanistan ve
sefil duruma düşmüş insanlara sağlık, gıda ve ba-
Türkiye’deki Ortodoks Rumlar arasında ta Kurtu-
rınma yardımı yapılabilirdi. Tevfik Rüştü Bey bu
luş Savaşı günlerinden bu yana etkin yardım ça-
konuda kurulun devreye girmesini istiyordu. Du-
rumun kötülüğü ve ivediliği ortadaydı. Kurul yapı- balarında bulunan Amerikan Yardım Heyeti’ydi .
335

lan açıklamalardan ve üyelerin tanık olduklarından Tevfik Rüştü Bey’in yaklaşımı onun savunması
ikna olarak, bu öneriyi kabul etti. Yalnız, buna kar- karşısında olumlu görüldü ve önerisi kabul edildi.
şı bir başka öneride bulundu. Samsun’daki Rum- Başta Amerikan Yardım Kurulu olmak üzere, bir
lar için de bir sağlık kurulu gönderilmesini istedi. takım uluslararası yardım kuruluşlarının devreye
Bunu pekâlâ Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne girmesine olumlu bakılarak sorun bu genel çerçe-
bağlı bir kurul yapabilirdi. O insanların da durumu vede biçimlendirildi .
336

334 Bu yardımın genel yönleriyle ilgili bkz. İbrahim Erdal, “Türk Yunan Nüfus Değişiminde Türk Mübadillere Yapılan Yardım Faaliyetleri”,
Ankara Üniversitesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, XXV/40 (2006), s.203-214; ayrıca bkz. Mesut Çapa, “Lozan’da Öngörülen Türk Ahali
Mübadelesinin Uygulanmasında Türkiye Kızılay (Hilal-i Ahmer) Cemiyetinin Katkıları”, Atatürk Yolu, I/2 (Kasım 1988), s.243-244.
335 Metin Ayışığı, Kurtuluş Savaşı Sırasında Türkiye’ye Gelen Amerikan Heyetleri, TTK yay., Ankara, 2004, s.261-274.
336 Tevfik Rüştü Bey’in Heyet-i Vekile Riyasetine yazısı: BCA, 030-10, 123-874-10; Kızılay Tarafından kurulan sağlık kurullarını gösteren
bir harita için bkz. Türkiye Hilal-i Ahmer Mecmuası, (15 Haziran 1923), s.322.

159
Toplantı bu ilkeler üzerine sona erdi. eylemlerine kadar varan kötü davranışlar, karma
Tevfik Rüştü Bey oturdu; yapılan görüşmeler- komisyonun gözleri önünde gerçekleşiyordu. Ya-
kınmaların gittikçe arttığını gören Muhtelit Müba-
den ve alınan kararlardan Türk Hükümeti’ni ve
dele Komisyonu yeni bir toplantı yaptı. Bu toplantı-
Hilal-i Ahmer Genel Merkezi’ni haberdar eden bi-
da, Türkiye’den gemilerin gelmesiyle, göçmenlerin
rer rapor yazdı. Hükümetten bir istekte bulundu:
gemilere hangi sırayla bindirileceğine ilişkin strateji
Yunanistan’da görev yapmak ve bu gemilere bin-
belirlendi. Tevfik Rüştü Bey’in isteği ve önerisi üze-
meyi bekleyen bu insanlara yardımda bulunmak
rine, ilk önce sahillerde yığılan göçmenler gemilere
üzere beş altı tane kurul ivedi olarak Yunanistan’a
bindirileceklerdi. Bekleşen bu insanların gemilerle
gelmeliydi. Örneğin, Türkiye’de herhangi bir salgın
taşınmasından sonra, uzak yerlerden aşama aşama
hastalığın yayılmasında taşıyıcı olmalarının önüne
göçmenler kıyı kentlerine getirilecek; böylece halka
geçmek ya da bir takım virüslere karşı vücut di-
gittikçe daraltılacaktı. İlk öneri bu olmasına karşın
rençlerini artırmak üzere bu insanlar gelecek kurul
buna uyulmasının zorluğu derhal anlaşıldı. Kitleler
içinde yer alacak sağlık uzmanları tarafından aşılan-
kendiliklerinden ayaklanmış ve yollara dökülmüşler-
malıydı. Yakında gemilerin Yunanistan’a gelmesi ve
di. Bu durumda yapılacak şey, kendiliğinden gelen
Türk göçmenlerini Türkiye’ye taşıması bekleniyor-
insanlardan başlanmak üzere, yakın bölgelerden uzak
du. Komisyon toplantısında göçmenlerin yardıma
bölgelere doğru açılacak bir strateji oluşturmaktı. An-
muhtaç olanlarının taşıma ücretlerinin hükümetlere cak, soğuk altında titreşerek bekleşen limanlara yığıl-
ait olduğu, diğerlerinin kendi ücretlerini ödeyebile- mış insanlar ivedi olarak Türkiye’ye taşınmalıydılar.
cekleri kararlaştırılmıştı. Türk Bahar ve yaz aylarına doğru da
Hükümeti’nin de isteği bu evinde-ocağında bekleşen mü mü-
doğrultudaydı. Kurulun düşün- badele Türklerinin Türkiye’ye
düğü ile Türk Hükümeti’nin taşınmaları uygundu. Bu to to-
düşünceleri arasında bu konu- plantıda, 1923 yılı sonuna
da bir çelişki görünmüyordu. kadar yalnızca Selanik’ten
Ancak yine de gerçekler, dü- taşınabile-
50.000 göçmenin taşınabile
şünülen şeyleri karşılamaya ceğini hesaplanmıştı. Yine ko ko-
uygun değildi. Göçmenlerin misyon bir ara kurul oluşturdu.
genelinin yardıma gereksinimi Bu kurul taşıma işinde yakın
vardı ve kendi taşıma ücret- Ankara Gemisi yerlerde bulunan göçmenleri
lerini kendileri ödeyemeyecek kadar yoksul kıyılara aktarmanın kolaylığını algılamıştı;
bulunuyorlardı337. ancak iç bölgelerden kıyılara aktarılacak göçmenler
Tevfik Rüştü Bey, bu raporla yetinmedi. Ayrı için sorunlar vardı. Kış ortasında uzak yerlerden geti-
bir mektup yazarak, hükümetten yoksul ve perişan rilecek bu insanların hangi araçlarla taşınacağı önemli
duruma düşmüş olan bu zavallı göçmenleri bir an bir sorundu. Bunun yanı sıra, göçmenlerden artakalan
önce Türkiye’ye taşımak için 12 geminin bu işe ay- taşınmaz malların da hangi ilkeler içinde hesaplana-
rılmasını istedi338. Hükümet gelen raporu ve mek- cağı bu kurul tarafından saptanacaktı. Taşıma ücre-
tubu değerlendirdi. Konuyu kendisine bağlı vapur ti genel çerçevede göçmenlere aitti. Bu temel ilke
kumpanyalarının eşgüdümünden sorumlu olan gibi görünüyordu. Ancak, yoksul olan göçmenler
İstanbul Liman İdaresi’ne bildirildi. Bu kurumun için de “bir hal çaresi” düşünülmesi kararlaştırıldı.
ön ayak olmasıyla, sözleşmeyi imzalayan gemi Bu toplantının sonunda, mübadeleye “resmen” 10
şirketleri, mübadele için bir kerede toplam 15.000 Kasım 1923 tarihinde başlanacağı belirtildi .
340

göçmen taşıyabilecek kapasitede 12 gemiyi hazır- Yunanistan, bu sürecin hızlanması için bir çaba
ladılar . Gemiler verilecek bir emirle her an yola göstermiyor, işi ağırdan alıyor; hatta kimi zorluklar
339

çıkmak üzere talimat bekliyorlardı. da çıkarıyordu. Atina’da toplanmış olan Türk heye-
tinin saptamasına göre Yunanlılar mübadele uygu-
Bu toplantıyı başka bir toplantı izledi:
lamasını geciktirmek üzere zaman kazanmaya çalı-
Yakınmalar gün geçtikçe artıyordu. şıyorlardı341. Bunun temel nedeni de Yunanistan’da
Yunanistan’da tanık olunan görüntüler, bu ya- yaşanan karmaşa ve neredeyse dayanılmaz boyutlara
kınmaların haklılığını gösteriyor; sonuçta şiddet ulaşan toplumsal bunalım ve siyasal istikrarsızlıktı.

337 BCA, 030-10, 123-874-10. 339 İkdam, 18 Teşrinievvel 1924; ayrıca, Nedim İpek, a.g.e., s.46.
338 İkdam, 18 Teşrinievvel 1924; ayrıca, Nedim İpek, Mübadele ve Samsun, 340 Hâkimiyet-i Milliye, 16 Teşrinievvel 1923.
TTK yay., Ankara, 2000, s.46. 341 Hâkimiyet-i Milliye, 18 Teşrinisani 1923.

160
Çanakkale Gemisi

Türk Gemileri Selanik Yolunda...


Toplantıları toplantılar izliyor; yaşanan kötü olay- bunun sonucunda gem vurulamaz salgın hastalık-
lar ve sergilenen hoyratça durumlar karşısında, en ların belirivermesi gibi nedenler, bir anda önüne
azından bir insan kırımı- geçilemez insan kıyımlarına ne-
nın önüne geçmek için den olabilirdi342. Bir yönden, işin
çareler aranıyordu. Du- üzerinde duyarlılıkla duranların
rum karmaşık, sorunlar yürekleri ağızlarındaydı.
dayanılmaz ölçüde ağırdı. Türk Hükümeti iki yönlü bir
Mevsim kıştı. Soğuklar zorluk ortasında kalmıştı:
gittikçe artıyor, kıyılarda
bekleşen insanların duru- Ya bu göçmenleri yazgılarına
mu dayanılmaz bir biçim terk edip göç hareketinin altın-
alıyordu. 1923–1924 kışı dan kolaylıkla kalkabilmek için
oldukça şiddetli geçiyor- kış aylarının geçmesi beklene-
beklene
du. Büyük ölçüde açıkta cekti ya da bütün eksiklikleri
kalmış ve başta Selanik ve bunun doğurabileceği büyük
olmak üzere, büyük kent- zorluklar göze alınarak, hiçbir
lere yığılmış olan göç- engel düşünülmeden ve risk- risk
men Türklerin soğuktan ler göze alınarak mübadeleye
ve yaşadıkları diğer zor- kışın ortasında başlanacak-
başlanacak
luklardan etkilenmeme- tı. Göçmenler yalnızca Hilal-i
leri olası değildi. Düzgün Ahmer’in sınırlı yardım şem- şem
beslenememe, sağlıklı siyesi altında bulunuyorlardı.
ortamlarda barınamama; Yunanistan’da hoyratça kabaran
Göçmenlerden bir gurup
fanatizm her türlü şiddetini bu

342 Sadâ-yı Hak, 30 Kânunusani 1924; Giritli bir göçmenin, mübadele ilkbahar’da yapılırsa, o güne kadar Yunanistan’da
göçmenlerin bitip-tükeneceklerine ilişkin mektubu: Ahenk, 21 Eylül 1923.

161
kalabalık yığınlara yöneltebiliyordu343. Yunanis- lirlenmiş olmasına karşın, arka arkaya gelen rapor-
tan’daki ara komisyonlarda görev yapanlar bu kötü larda Selanik’te yığılmış olan insanların yürekleri
davranışa tanık oldukça, durumu Türkiye’ye bildi- sızlatan kötü görüntülerine tanıklıklar dile getirildi-
riyorlardı. Örneğin Türklerin buralardaki “acınası” ği için, Türk gemileri Ekim ayı ortasında Selanik’e
durumlarına tanık olan Hüseyin ve Saffet Beylerden doğru hareket ettiler.
sürekli olarak vekâlete raporlar geliyordu. Gelen ra- Evdeki hesap çarşıya uymamıştı; çünkü durum
porlarda zaten pek kötü olan göçmenlerin durumu- ivediydi.
nun gittikçe daha da kötüleştiğine vurgu yapılıyor;
bir facianın önüne geçilmek isteniyorsa göçmenlerin Vapurlar sıraları geldikçe, halatlarını çözüyor-
bir an önce Türkiye’ye taşınmaları isteniyordu344. lar, rotalarını belirleyip, Selanik Limanı’na doğru
Bu kuruldan gelen raporlar, zaman zaman Tevfik harekete geçiyorlardı. Sulh, Sakarya, Yeni Türkiye,
Rüştü Bey’den gelen raporlarla neredeyse birebir Sadıkzade, Sürat ve arka arkaya kalkan diğer gemi-
örtüşüyordu. ler yollara dökülmüşlerdi. Ege’nin mavi ama mev-
sim gereği soğuk sularını yararak ilerliyorlardı.
Türkiye’de bu işlerden sorumlu olan Mübadele
İmar ve İskân Vekâleti, ülkede gerekli hazırlık- Yola çıkan bütün gemilerde gerekli önlemler
ları yapmaktaydı. Misafirhanelerin hazırlanması, alınmıştı. Gerektiği kadar sağlık, gıda ve barın-
indirme iskelelerinde gerekli donanımların bu- ma malzemeleri yüklenmiş; geriye dönüşte hasta-
lundurulması, lar, yaşlılar ve
gerekli malzeme- çocuklar için
lerin sağlanması, zorunlu durum-
iskân alanlarının larda kullanıl-
belirlenmesi ve mak üzere daha
buralarda ona- korunaklı böl-
rım ve inşaat meler oluşturul-
etkinliklerinin muş; hayvan-
gerçekleştirilme- ların taşınması
si aralıksız sü- için ambarlarda
rüyordu. Hum- gerekli ortam-
malı bir çalışma lar yaratılmış-
vardı. Arka ar- tı. Göçmenlere
Karacaoba Kariyesi
kaya gelen bu rapor- sağlık yardımı
lar da gözden uzak tutulamazdı. Mustafa Necati yapmak üzere Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne ait bir
Bey, bakan olarak bu işlerle bire bir ilgileniyor, doktor, gerektiği kadar hastabakıcı gemilerde bu-
bir yandan da Yunanistan’da yığın üstüne yığınlar lunduruluyordu. Bunların yanı sıra göçmenlerin
oluşturan kalabalıkların acınacak durumunu gün gereksinim duyduğu malzemeleri karşılamak üzere
gün eline ulaşan raporlardan izlemeye çalışıyor- Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne bağlı başka görevliler
du. Sonunda bakanlık kararını verdi. İstanbul Li- de vardı. Bunların bir kısmı örneğin, gereksinim ol-
man İdaresi’nin yönetim ve eşgüdümünde, Türk dukça yoksul durumdaki göçmenlere gıda ve giyim-
Vapurlar Birliği’ne bağlı olan ve bakanlığın em- kuşam yardımı yapacak kişilerdi. Öyle ki, hasta,
rine verilen gemilerden bazılarına Yunanistan li- çocuk ve yaşlılar için sıcak bir kap yemek vermek
manlarına doğru yol almaları için emir verildi. Bu üzere mutfaklar ve bu mutfakları işletecek aşçılar
emirle birlikte, her an gelecek emirle hareket etme- ve diğer hizmetliler bile gemilerde –olanaklar öl-
ye hazırlanmış olan gemiler halatlarını çözdüler ve çüsünde- bulunuyordu. Amaç, hiç olmazsa yoksul
Yunanistan’a doğru hareket ettiler. Hedef, öncelikli göçmenlere bir kap olsun, sıcak yemek verebilmek-
olarak Selanik’ti… ti. Hükümet, taşınma anında iaşeleri kendilerine ait
olmakla birlikte, göçmenlerin Yunanistan’da so-
Ekim ayının ortalarıydı. Önceden Kasım ayı be- yulmalarını, yoksul duruma düşürülmelerini hesap

343 Yunanistan’ın izlediği bu politika, Türkiye’de büyük bir tepki yaratıyordu. Kendi aralarında toplanan 83 mebus, bir an önce siyasi girişimlerde
bulunulması için harekete geçtiler. Bu konuda bir dilekçe hazırladılar ve kararlarını Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya ilettiler. Mustafa Kemal Paşa, bu
girişimi desteklediğini açıkladı: Hâkimiyet-i Milliye, 29 Ağustos 1923.
344 TBMM Zabıt…, s.50.

162
ederek, her türlü olasılığa karşı gemilerin gerekli geldikçe telaşlanmış; planladığından önce gemileri
donanıma sahip olmasını istemişti. Türk bandıralı hareket ettirerek, olabildiği ölçüde bu istekleri kar-
gemiler, bir bir Türkiye limanlarından hareket edi- şılamaya çalışmıştı.
yor, Yunanistan’da kendilerini bekleyen göçmen Ve gemiler, Selanik’e ulaştılar. Bindirme ku-
gruplarını almak için Ege’nin mavi suları yararak rullarının yönlendirilmesiyle gemilere yüklemeler
ilerliyorlardı345. yapılmaya başlandı. Belli bir düzen çerçevesinde
İlerleyen Türk gemilerini, kıyı Yunanistan’daki gemiler yüklenip Türkiye’ye doğru yola çıktık-
iskelelerde hınca hınç tan sonra, iç bölgeler-
yığılmış göçmen kala- den gelenlerle birlikte,
balık yığınlar halinde yeni yığılmalara tanık
meraklı gözlerle ve olunuyor; bu insanların
heyecanla atan kalp- da katılımıyla, bindirme
ler ile bekliyorlardı. iskelelerindeki kalaba-
Yunanistan’daki li- lık hiçbir zaman ortadan
manlarda ve özellikle kalkmıyordu. Bu neden-
de Selanik’te, bir yıl- le Tevfik Rüştü Bey’in,
dır süregelen göçmen tanık olduğu yığılmaları
yığılması artarak sü- ve bunun neden olduğu
rüyordu. Kış aylarının sorunları anlatan rapor-
soğuk ve yağmuru altında limanlar, ağzına kadar larının Ankara’ya gönderilişi hiç durmadı. Aylar
göçmenlerle dolmuşlardı. Zaten adım atılamaz öl- boyunca O, hep bu tür uyarılar yapan mektuplar
çüde kalabalıklaşmış olan Selanik, Kavala, Hanya, ve raporlar gönderdi. Atina’da bulunmasına ve
Resmo ve Kandiye limanları çevresindeki Türk buradan işleri izlemesine karşın, değişik yerler-
yerleşimlerinden bu kalabalıklar sürekli besle- den gelen yükleme kurulu raporlarında sürekli
niyor; durum her geçen an daha da zorlaşıyordu. bu yığılmalardan söz edildiğini görüyordu. İlk
Göçmenler hayvanları, yaylı ve kağnı arabaları, baştaki raporlarında bu olağanüstü yığılmalardan
taşıyabildikleri eşya- söz ederken, aylar sonra
larıyla yollara dökül- gönderdiği raporlarında
müşlerdi. Daha 15 da bu yığılmalara dik-
Ekim 1923 tarihli bir kat çekiyordu. Örneğin,
yazısında Başbakanlı- ilk göçmen taşınmasın-
ğa yazdığı bir yazısın- dan iki ay sonra gön-
da Tevfik Rüştü Bey, derdiği bir yazısında
Selanik’te üç bin kişiyi da, Selanik İrkap Heyeti
alıp Türkiye’ye taşı- kâtiplerinden birisinin
yacak gemi bulundu- Atina’ya gelip, vapurla-
rulmasını istemişti. İç rın gecikmesinden do-
bölgelerden yeni göç- layı Selanik’te müthiş
men kitlelerinin kıyı- Demirhisar Gemisi bir göçmen yığılması
lara doğru hareketlendiği ha- olduğunu belirttiğini anlatı-
berleri geliyordu. Zaten yığılmış olan bu kitleler bir yordu. Uzak mesafelerden düzenli olarak taşınan
an önce Türkiye’ye taşınamazsa, bunların da katılı- göçmenlerin Selanik’te barınma olanaklarından
mıyla daha da büyük yığılmalar olabilecek, iş daha yoksun, kulübesiz bir halde bulunduklarını haber
da zorlaşacaktı. Böylece gelecekte daha büyük yı- almıştı. Mübadele vekâletine yazdığı yazısında
ğılmalara meydan verilmemesi için istenilen gemi- Tevfik Rüştü Bey, Çarşamba gününe kadar, 5.000
nin bir an önce gönderilmesinin son derece önemli göçmeni yükleyecek gemi gelmediği takdirde, bu
olduğu vurgusu yapılıyordu.346 Vekâlet bu bilgiler zavallıların yaşamlarını sürdürebilmesinin zorlu-

345 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
346 BCA, 272/14/76/27/7.

163
ğuna dikkat çekiyor; Selanik Yükleme Kurulu’na dir. Onun için bugünkü gibi pazarlar hariç olmak
büyük gemiler ayrılıp gönderilmesini istiyor; hatta üzere taşınması gerekenlerle ilgili kişilerle ilgili
bu konuda istekte bulunulması için, Selanik Yük- taleplerinizi 800’ü aşmamak üzere bildirmenizi
leme Kurulu’na büyük gemiler hazırlanması için rica ederim”348.
emir verdiğini vurguluyordu347. Yazı Mustafa Necati imzasını taşıyordu. Gemi-
Bu yazıların akışı hiç durmadı. Sürekli bakan- ler aralıksız göçmen taşıyor, Selanik ve diğer Yu-
lığa bu yolda telgraflar geldi. Tevfik Rüştü Bey nan iskelelerindeki yığılmalar bitmiyordu. Gelen
yığılmalar oldukça, bu konuyla ilgili bakanlıktan grupların yerini hemen iç bölgelerden gelen yenile-
Yunanistan’a göndermek için gemiler istedi. Kimi ri alıyordu. Yunanistan’ın dağlık yörelerinden kıyı
zaman bakanlığa çelişkili bilgiler de geliyordu. kentlerine göçmen akışı sürüyordu. Kar, soğuk ve
Bu bilgiler bakanlıktaki Sevkıyat Müdüriyeti’nde kışın her türlü olumsuz etkisi bu yollara dökülüşü
değerlendiriliyordu. Bu değerlendirmelerden engelleyemiyordu. Öbek öbek çadırlara yerleşti-
sonra, istekler ve bu istekler karşısında yapıla- rilmeye çalışılan ya da açıkta, bir köşeye sinip,
bilecekler eldeki olanaklar ölçüsünde bir plana derme çatma sargılar altında titreşen göçmenlerin
bağlanıyor; bu plan bakanlık tarafından izleni- dramına, yanlarında getirdikleri karasığır bağırtı-
yordu. İsteklerin ve ivedilikle yapılması gereken- ları, at kişnemeleri, koyun, kuzu, keçi melemeleri
lerin sonu yoktu; bütün bunlar olabildiği ölçüde karışıyordu. Oraya buraya kağnılar, at arabaları ve
karşılanmaya çalışılıyordu. diğer yaylı taşıma araçları savrulmuş; öbek öbek
Bakanlık yine böyle bir istekle karşılaştı. yakılan ateşler etrafında insan yüzleri alevler üze-
rine düşmüş, gölgeler halinde oynaşıyordu. Bal-
Yazı Tevfik Rüştü Bey’den geliyordu. O, kanlar çözülürken, dünyanın gözü önünde iç içe
Selanik’te yığılma olduğundan söz ediyor ve ive- geçmiş; ulus, din, etkin kimlik ayırımı yapılmak-
di hareket edilmesini rica ediyordu. Bakanlık bu sızın insanlığın tanık olduğu en büyük dramlardan
yazı uyarınca ilgili kurullarını topladı; durum de- birisi bir Tragedya gibi sahneye konuyordu.
ğerlendirmesi yaptı. Sonuçta, Tevfik Rüştü Bey’e
bir telgraf yazılarak o anki gemi trafiği bildirildi. 1923 yılının son aylarında taşıma işi hız ka-
Bir durum saptaması yapılıyordu. Bu saptamadan zanmıştı. Türk gemileri gidip geliyor; insanlar ve
sonra, O’nun istemi nedeniyle yazılan karşı yazıda hayvanları yanında, çökmüş psikolojileri ve gurup
kimi eksik kalan yönlere de anımsatmalar yapıla- burukluklarını da güverteleri üzerinde taşıyorlardı.
rak şunlar söyleniyordu: 1923 yılını 1924 yılına bağlayan günlerde, onca ta-
şıma etkinliğine karşın hala yirmi beş bin kişilik
“Selanik’te 4.4. sabahı taşınması gereken göç- nüfusun toplandığı görülüyordu. Yükleme kurulla-
men sayısı 6.182 idi. Sulh 4.1. de vasıl oldu. Sa- rınca bu insanların gidecekleri yerleri ve miktarları
karya 4.4.sabahı, Sürat, 5.4 sabahı vasıl olacak- şöyle saptandı349.
tır. 6.000 kişi de karantinadadır. İzmir’e göçmen
indirmiş olan Türkiye Selanik’e hareket emri al-
mıştır. Göçmen indirmeyi izleyen sürede Sadık- Nüfus Yerleşim Yeri Meslekleri
zade de onları takip edecektir. Pire’den hareket 5.000 Bursa Vilayeti Çiftçi ve ipekçi
7.000 Tekirdağı velayeti Çiftçi, bağcı, tütüncü
edemeyen Dafenman’ın ne hareket tarihini ne de 1.500 İzmit Vodina’nın ipekçi ahalisi
hareket edememesinin nedenlerini bildirmediniz. 5.500 Gelibolu Bağcı, çiftçi; merkezde tütüncü
Bu geminin de şu günlerde Selanik’e ulaşması
2.000 Çanakkale Çiftçi
çok arzu edilir. Ankara’da iken, toplam sekiz yüz 1.500 Kütahya Vodinalı bağcı ve sanatkar
göçmenin taşınması gerektiğine karar verilmiş 2.500 İstanbul Kartal; Çiftçi ve Bağcılar
iken, son günlerde bu sayıyı bin iki yüze kadar Mahmut Şevket Paşa; oduncu
çıkardınız. Bunları taşımak söz konusu olsa da, kömürcü ve bahçivan

durumumuz bunları iskân etmemize uygun değil-

347 BCA, 272714776/30/14.


348 BCA, 272/14–76–30–14.
349 BCA, 030.18.01.01/010.31.20; Tevfik Rüştü Bey’in Tali Komisyon’un dördüncü toplantısında Selanik etrafında toplanan göçmenler için Kızılay heyeti
gönderilmesi önerisine, Samsun’a da Salib-i Ahmer gönderilmesi önerisi ve bunun reddedildiğine ilişkin yazısı: BCA, 030.10/123–874–10.

164
Ve Yolculuk...
Artık Türk kıyılarını Yunanistan iskelelerine bağ- türlü taşınabilir malını yanına alabiliyordu.
layan deniz, göçmen taşıyan gemilerin aralıksız gidiş Göçmenlerin iskânında, görülebilecek aksaklık-
gelişlerine tanık oluyordu. Kıyı limanlarındaki aşırı ların en az düzeyde tutulabilmesi için, daha gemile-
yığılmadan dolayı, kıyı kentlerinden başlayarak, iç re binmeden önce göçmenlerin, Yunanistan’ın hangi
kesimlere doğru bir taşıma stratejisi belirlendi350. Yol- yöresinde, ne tür bir işle uğraştıklarının teker teker
culuk aslında yanına pılını pırtısını alan, üç beş par- belirlenmesi gerekliydi. Bu bilgileri kapsayacak düzen-
çasını atına, katırına ya da kağnısına, yaylı arabasına li çizelgeleri oluşturulmalı, kapsamlı raporlar hazırlan-
yükleyebilen göçmenin evinden çıktığı an başlıyor- malıydı. Göçmen taşıma işinin hızla sona erdirilmesi
du. İlk başlarda Yunan Hükümeti göçmenlerin yan- gerekiyordu. Bu ivedi durum, bu tür bilgilerin derlen-
larında bir şeyler götürmelerine engeller çıkarmıştı. mesinde büyük aksaklıklar yarattı. Üst üste yığılan
Yollara dökülen perişan kitleler küçümsenemez yolu kalabalıklar arasında bu istatistikleri tutmak kolay
binbir zorlukla aşmak durumundaydılar. Kayalar, bir şey değildi. Yine de olanaklar elverdiği ölçüde
Kozana, Karacaova gibi yerlerden gelen göçmenler saptamalar yapılmaya çalışılıyordu. Bu çalışmalar
için 5 Marttan sonra gemilerin göçmen taşıması dü- sırasında göçmenlerin geldikleri ve gidecekleri yer;
şünülüyordu. Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun meslek türleri belirlenmeye çalışılıyordu. Yöre yöre
kararı bu yöndeydi. Bu yöre halkının Karaferye göçmenlerin uğraşı türlerini belirlemek, onlara uygun
İstasyonu’na kadar yürümek zorunda kaldıkları yol yerleşim alanları saptayabilmek için önemliydi352. Bu
45-60 km kadardı. Bu insanlar bu karayolunu yayan türde bilgi derleme işi, kentli göçmenlere karşın, köylü
olarak gelmek zorundaydılar. Bu nedenle Kozana’da göçmenler için daha ciddi tutuldu. Çünkü göçmenlerin
1.500, Karaferye İstasyonu’nda 1.000, Ahdova’da yaklaşık yüzde seksene yakını kırsal alanlardan geli-
da 1.000 kişi alabilecek çadırlı misafirhaneler yapıl- yordu. Hiç olmazsa bunlar için, daha bindirme iskelele-
mıştı. Çadırlar Türk Kızılayı tarafından sağlanmıştı. rinde sözlü olarak, tarımsal uğraşı türlerinin ne olduğu
Kurulan çadırlarda barındırılmaya çalışılan yoksul konusunda bilgiler derlendi, bağlı oldukları iş kolları
halka yorgan, çorba ve ekmek dağıtımı yapılıyordu. araştırıldı. Bu yönde veriler derlenmesine uğraşıldı353.
Hasta olanların tedavileri Kızılay tarafından bölge-
ye gönderilen ve adına İmdad-ı Sıhhi Heyeti deni- Bindirme kurulları bu işleri yaparlarken önüne ge-
len kurullarda görev yapan doktorlar ve diğer sağlık çemedikleri söylentiler yayılıyor, bu söylentiler
elemanları tarafından yapılıyordu. Kıyılardaki taşı- göçmenleri etkileyip tedirgin duruma getirebiliyor-
manın 7 Mart’ta başlaması kararlaştırılmıştı. Bir ay du. Yurdunu terk eden göçmen, doğal olarak, iyi bir
içinde on bin nüfusun gemilere bindirilerek taşınması yerleşim yöresine gitmek istiyordu. Kaygılı gözler,
düşünülüyordu. Vodina ve Karacaovada da çadırlar- Türkiye’deki yerleşim yöreleriyle ilgili bilgileri sor-
dan küçük misafirhaneler kurulmuştu. Bu misafirha- guluyor; gideceği yöre hakkında pek bilgisi olmayan
nelerin yönetimi Selanik İmdad-ı Sıhhiye heyetine göçmenler, olumsuz söylenen bir iki söze kapılarak
bırakılmıştı. Bekleşen ve doğru dürüst beslenme, ba- kaygıya kapılabiliyorlardı. Eksik bilgiye dayanan ve
rınma, ısınma, giyinme ve temizlik gereksinimlerini çoğu zaman dedikodudan öte geçmeyen yanlış bilgi-
sağlayamayan bu insanlar en büyük tehlike görülebi- ler ve gerçek dışı söylemler, göçmenlerin psikolojisini;
lecek salgın hastalıktı. Bu arada bir söylenti yayıldı. giderek de duruş, tavır ve yönelişini etkileyebiliyordu.
Batı Makedonya’da kimi göçmenler arasında salgın Gideceği yöre ile ilgili olumsuz söylemlere tanık ol-
hastalıklar görüldüğü söyleniyordu. Bu söylentiler muş göçmenlerde, olumsuz tavırlar gözlemlenebiliyor,
üzerine harekete geçildi; bölgede tarama yapıldı. gemilere binme konusunda tedirginlikler görülebiliyor-
Türkiye’den gelip, bölgeye giden Rum göçmenler du. Kimi zaman bu tür söylentiler, kimi zaman da özel
arasında üç lekeli humma olayı görülmüştü351. Bu bazı nedenlerle bazı göçmenler bindirme iskelelerinde
virüse bu aşamada Türkler arasında rastlanmamıştı; gemilere binmeyerek, başka bir geminin gelmesini
ancak yine de taşıyıcı olan kişilerden heran yollara ve o gemiye binmek için beklemeyi sürdürebiliyor-
dökülen Türklere de bu hastalık virüsü bulaşabilirdi. lardı. Bu durumda bindirme kurullarının ikna etme
Mübadele edilmek için yola çıkan bir göçmen, her yöntemleri de geçerli olmayabiliyordu.

350 Hâkimiyet-i Milliye, 6 Eylül 1923. böylece tefrik edilmişlerdir”; Refet Bey’in (Canıtez) konuşmasından: TBMM
351 THAM, III/ 31 (15 Mart 1340), s.226. Zabıt…, C.X, s.42-43.
352 Mesela Drama tütüncüdür. Anadolu’nun en iyi tütün yetiştiren yeri 353 A.g.e., s.43.
neresidir? Samsun ve İzmir havalisi... İşte buna göre düşünülmüş ve

165
Söylentiler Ve Gecikmeler...
Bu sorunlar yetmiyormuş gibi, pek çok yerde lendirme yapılamıyordu. Bu kuşkusuz, Türkiye’de
gemi bekleyen göçmenler arasında yayılan bir söy- özellikle göçmenlerin yerleştirilmeleri sürecinde
lenti, yeni sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. büyük sorunlar yaratacak bir karışıklıktı. Tam bir
Yunan kamuoyunda, Türk Hükümeti’nin Türkiye’ye keşmekeş havası vardı. Başka bir gemiye bindiğin-
gidecek göçmenleri hiçbir ekonomik değeri olmayan, de, onun için öngörülen ve çoğu zaman da yanlış
tarımsal yönden verimliliği bulunmayan topraklara bilgilerle kötü bellediği yöreye götürülemeyen göç-
yerleştireceği söylentisi yayıldı. Yunan basını bu söy- men; arkadan hareket eden diğer geminin indirdiği
lentiyi körüklüyordu. Türkiye’ye giden bu insanların iskan yöresinde karışıklıklara neden oluyordu355. Bu
böylece gittikleri yeni yerlerde eriyip tükenecekleri tür söylentilerin etkisine kapılmış göçmenler üze-
yönünde propagandalar yapılmaktaydı. Bilinçsiz ve rinde yapılan onca uyarı pek etkili olmamıştı. Hem
doğal olarak büyük bir kendileri gittikleri yörede,
sarsıntı yaşayan geniş bir kendi iş kollarına uygun or
or-
kitlenin bu söylentilerden tam bulamadıkları için zor-
zor
ve propagandalardan et- da kalıyorlardı; hem de bu
kilenmemesi olanaksızdı. işi planlamak ve yürütmekle
Bu söylentilere kapılan görevli olan kişi ve kurum-
kurum
göçmenler, İstanbul, İz- lar karmaşayı çözmekte zor-
zor
mir ya da Bursa gibi yere lanıyorlardı.
götürüleceklerini öğrenirlerse genellikle sorun çık- Yeni Asır gazetesi o tarihlerde Selanik’te yayın-
mıyordu; çünkü göçmenler arasında en çok bilinen lanmaktaydı. Gazete bir yazısında bu tür düşünce-
Türkiye kentleri buralarıydı. Buralara gönderilecek- lere kendini kaptırarak, yeni arayışlara yönelmiş
lerini öğrenenler seviniyorlardı; ancak adını çok az olan göçmenler için şunları yazmaktaydı:
duydukları ya da hiç duymadıkları Karadeniz ya da
Akdeniz kentlerinin adı geçtiğinde, gemilere binmek “Bunu nazar-ı dikkate alarak, muhacir kar-
istemiyorlardı. Bu kez iskeleye yanaşan gemi, gere- deşlerimize hükümetimiz tarafından kemal-i iti-
ğinden fazla beklemek durumunda kalıyordu. Yine na ile düşünülmüş, kararlaştırılmış olan iskân
bazı kişiler, daha göçmenler Türkiye’ye gelmeden, mıntıkalarında rahat edebileceklerini ve saadet
Türkiye’deki iskân yöreleriyle ilgili söylentiler çıka- görebileceklerini hatıra getirmelerini ve başka ma-
rıyorlar ve iskân yerlerini hallere gitmek gibi esa-
esa
değiştirecekleri vaadiy- sen iskân haricinde olan
le göçmenlerin paralarını beyhude teşebbüslere atıl-
atıl
alıyorlardı. Aynı hastalık, mamalarını (hatırlatırız).
gemi yolculuğu sırasın- Kendi menfaatleri de bunu
da ve Türkiye’ye ayak emreder 356.
emreder”
bastıktan sonra da devam Yine de bu uyarıların
ediyordu.354 pek etkisi olmadı. Büyük
Kurullar bu tür kaygılara kapılmış göçmenleri bir özveriyle bir gemi kalkıp da bir Yunanistan
gemilere bindirmeye çalıştıkça, göçmenler kurul Limanı’na yanaştığında, yüklemede yaşanan gecik-
üyelerini kimi yalan bildirimlerle ya da arandıkla- meler, bakanlığın da dikkatini çekmişti. Bundan en
rında saklanmayı tercih ederek kandırarak atlatma çok yakınanlar da haklı olarak vapur sahipleriydi.
yoluna gidebiliyorlardı. Bunun önüne geçilebildiği Sonuçta, gecikme parasal anlamda kayıpların orta-
kadar geçiliyor; geçilemediği durumlarda da daha ya çıkması demekti. Bunda bindirme iskelelerinde
önce hareket eden bir gemiye binmesi gereken bir görev yapan kurulların, varsayımlardan hareket
göçmen aile, sonradan gelen bir gemiye binmeyi ba- etmesi ya da bir şeyi önceden kestirememeleri de
şarabiliyordu. Böylece düzenli bir planlama ve yön- etkili oluyordu.

354 İkdam, 26 Mayıs 1924.


355 Vekalet aldığı bir kararla, daha sonraları bu iç göç hareketleri için “iskân hakkından men” yaptırımım uyguladı: bkz. Kemal Arı, a.g.e., s.111–114.
356 Yeni Asır’dan akt., Ahenk, 21 Mayıs 1924.

166
Girit limanlarında önemli göçmen yığılması olduğu göçmen yükleyememesinin ve gemiye yol verileme-
haberi üzerine dönemin en önemli gemilerinden Teşvi- mesinin nedenleri araştırıldı. Aynı zamanda, yükle-
kiye Yunanistan’a doğru hareket etti. Atina Türk Mu- me işini hızlandırmak için çabalar da başlatıldı. So-
rahhas Başkanlığı’nın Resmo, Hanya ve Kandiye’ye nunda yükleme işi tamamlandı. 19 Mart 1924 günü
çok sayıda göçmen yığıldığı telgrafı üzerine, Teşvikiye göçmenleri, yanında hayvanları ve eşyaları yüklen-
göçmen bindirmek üzere Girit’e doğru dümen kırmış- miş olarak Teşvikiye, Kandiye’den hareket etti. He-
tı. Gemi 10 Mart günü Hanya’ya geldi. Bir gün sonra, def Çanakkale’ydi358.
yani 11 Mart’ta yükleme yapması gerekiyordu. Gemi,
Bu tek örnek değildi. Buna benzer pek çok örnek
yükleyeceği göçmenleri beklemeye başladı. Ancak bir
yaşanmaktaydı. O güne kadar, Girit’teki yüklemeler
türlü gemiye yeterli oranda göçmen bindirilememiş-
için gemiler 7–11 gün arasında bekliyorlardı. Oysa bu
ti. Günler geçiyor, gemi iskelede bekliyor; ancak bir
ortalama iki günde halledilecek bir işti. Gözlemlere
türlü yeterli sayıda göçmen gemiye binmiyordu. Du-
göre, sürekli olarak, kapasitelerinden az yük yüklüyor
rum Ankara’ya bildirildi. Mübadele Vekâleti Sevkıyat
ve bu şekilde hareket ediyorlardı. Bu gecikme bakan-
Müdürlüğü, Atina’daki Türk Heyeti Başkanlığı’na
bir mektup yazarak, Atina’dan gelen telgraf üzerine lığın da dikkatini çekmişti. Tevfik Rüştü Bey’den ge-
hareket etmiş Teşvikiye’ye, 11 Mart gününden beri len göçmen birikmesiyle ilgili haberlerin doğru çık-
yükleme yapılamayışının nedenlerini sordu. Doğru- madığı görüldükçe, yola çıkan gemilerin boştan yere
dan bakan imzasıyla gelen yazıda şu söyleniyordu: Yunanistan’a hareket ettikleri anlaşılmıştı.
“Aralıksız telgraflarınız üzerine Resmo ve Kandiye’ye Benzer olaylar pek çoktu. Örneğin, göçmenleri
gönderilen Teşviki- daha ilk olarak taşı-
ye vapuruna oraya ma işine başlanıldı-
ulaşma tarihi olan ğında, Tevfik Rüştü
11 Mart 340 dan Bey Kavala’da göç-
beri yükleme olma- menlerin yığıldığı,
dığı anlaşılıyor. Bu durumlarının zor ol-
iskelelerde muhacir duğuna ilişkin yazı-
yok ise vapurun bu- sı üzerine, Sakarya
raya çağrılmasının gemisi Kavala’ya
ve bekletilmesinin gönderilmiştir. Telg-
anlamı yoktur. Yük- rafın isteğine göre
leme işinin yapıla- ivedi hareket etmek esastı. Alelacele Sakarya Kavala
mamasının başka nedeni varsa bunun nedenlerinin Limanı’na gönderilmiştir. Vapur Kavala Limanı’na
bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. Durumun, ulaşmış ancak limanda 3000 kişi kadar taşıyabilecek
Girit ara komisyonuna bildirilmesi vekalete de bilgi Sakarya gemisini dolduracak göçmen bulunmuyor-
verilmesi...”357 du. Gemiye ancak 500 kadar göçmen bindirilebilmiş;
Sonunda gecikmenin nedeni anlaşıldı: Göç- bu göçmenlerle Kavala Limanı’ndan Sakarya hare-
menlerden bazıları geminin gideceği Çanakkale ve ket etmişti. Bu geminin zarar etmesi demekti. Zararı
yöresine gitmek istememişler ve bu nedenle de ge- da sözleşme gereğince ödemesi gereken, Mübadele
İmar ve İskân Vekâleti’ydi. Gemi kaptanı durumu İs-
miye binmemişlerdi. Bu durumda vapur uzun süre
tanbul Liman Müdürlüğü’ne bildirmiş, zararın gemi
yükünü yükleyememiş ve limanda beklemişti. Bil-
sahiplerine ödenmesi gibi bir durum, daha göçmen
gi verecek kişi, tabiî ki Tevfik Rüştü Bey’di…
taşımaya başlar başlamaz ortaya çıkmıştı. Limanda
En azından, Tevfik Rüştü Bey’den gelen kimi ya- yüklenecek göçmen olmadığı için ancak 500 göçmen
zıların gerçeklerle pek örtüşmediğini gördükçe, Mü- alarak limandan hareket etmişti. Göçmenleri hazırla-
badele İmar ve İskân Vekili Mustafa Necati Bey’in yarak, gemi isteğinde bulunması gerekenler, görev-
Tevfik Rüştü Bey’e zaman zaman kızdığı telgrafları- lerini tam yapmıyor diye düşünülüyordu. Mübadele
na yansıyan üslubundan hissedilmekteydi. Aynı içe- İmar ve İskân Vekili Mustafa Necati’nin deyişiyle,
rikte telgrafın gelmesi üzerine, Tevfik Rüştü Bey’in bu kişiler sorumsuzca hareket ederek, gemi isteğinde
devreye girmesiyle, Girit’te Teşvikiye’nin yeterli bulunmuşlardı359.

357 BCA, 272/11–17–79–15.


358 BCA, 272/11–17–79–15.
359 BCA, 030/10–123–876–16.

167
168
Yunanistan’da Rezalet Hala Devam Ediyor...

Hanya’da Bir Müslümanın Cenazesini Taşa Tuttular. Tebamızın Evlerini Ayda


Yirmi Beş Kuruşla Kiraya Veriyorlar. Tebamızdan Kimse Emlakına Sahip Olamı-
yor. Feslileri Sokaklarda Tahkir Ediyorlar. –Biz De Yunan Emlakini Müzayede İle
Kiraya Vermeğe Devam Edelim(!)*
Mevsukan istihbaratımıza nazaran geçenlerde terk ederek anavatana kavuşacaklardır. Yunan hükü-
Hanya’da hasta olarak kalan Mehmed Ali Mustafa meti tebaamızın Yunanistan’daki evlerini ayda yir-
Efendi namındaki bir kardeşimiz hastanede vefat mi beş guruş mukabilinde Yunanlılara icar etmekte-
eylemiştir. Merhumun cenazesi muhtelif esbap ile dir. Şimdiye kadar oturanlar ve şimdiden sonra bu
henüz Hanya’dan müfarakat edemeyen dindaşla- evlerde oturacak olanlar hep yirmi beş guruş bedel-i
rımız tarafından kaldırılmıştır. Dindaşlarımız ce- icar ıta eylemişlerdir ve eyleyeceklerdir. Tabamız-
nazeyi mezarlığa naklederlerken, askerle ahaliden dan olanlar elyevm Yunanistan’daki mallarına sa-
mürekkep bir cem-i gafirin hücumuna taş yağmu- hip değillerdir. Mallarına sahip olmak isteyenlerin
runa maruz kalmışlardır. Askerler ve ahali ve jan- vesaikini Yunan Hükümeti tanımamaktadır. Bunun-
darmalar cenazeyi göstererek: “Bu köpeği nereye la beraber Yunan Hükümeti tebaamızın hakk-ı ta-
götürüyorsunuz” diye haykırmışlardır. Taş yağmu- sarruflarına sahip olmaması için her türlü tedabir-i
runa maruz kalan cemaat hayatlarını sıyanet için hususiye ve resmiyeyi ittihaz etmektedir. Katiyen
cenazeyi sokakta bırakıp kaçmışlar ve öteye beriye tebaamızdan hiç kimse hakkında Türkiye’de Yunan
iltica eylemişlerdir. Bir müddet sonra memurin-i tebaasına yapılan hüsnü muamele yapılmamıştır ve
hükümet gelip cemi gafiri dağıtmış ve cenazenin yapılmıyor. Tebamızın bir kısım evleri elyevm Rum
define imkân bulunabilmiştir. muhacirlerin tahtı işgalinde bulunmaktadır. Bunla-
Elyevm Hanya’da yüz kadar Müslüman kalmış- rın haricindekiler de bahs edildiği veçhile mahiye
tır. Bunlar da mallarını tasfiyeden sonra Hanya’yı yirmi beş guruş bedel ile kiraya verilmiştir.

* Ahenk, 17 Eylül 1924.

169
Bindirme Ve Yükleme Kurulları
Sorumsuzluk, ister istemez maddi zararlara ne- Efendi’nin görevine gelmesinden ümit kesilmiş-
den oluyordu. Bu tür olaylar arttıkça, başta Tevfik ti. Onun yerine aylık yüz lira ücretle yerlilerden
Rüştü Bey olmak üzere, yükleme kurullarına ve il- ve Türkiye uyruklu Bekir Şükrü Bey onun yerine
gili diğer birimlerine yazılar yazılıyordu. çalışmak üzere işe alınmıştı. Bekir Şükrü Bey işe
Göçmenleri almak üzere Yunanistan’a hareket başlamış ve Fahri Efendi’nin yerine yeni işinde
eden Türk bayraklı gemiler, kendilerine gösterilen çalışmaya başlamıştı .
361

limanlara gelmeden önce, limanlarda da bazı ön- Türkiye’den gitmiş olmalarına karşın, yükleme
lemler alınmıştı. Önce gemilere bindirme işlemi, ve bindirme kurulları emirlerini Türkiye’den alı-
göçmenlerde oluşan bu tedirginlikler yüzünden ge- yorlardı. Ancak yine de uluslar arası antlaşmanın
lişi güzel bir düzenlemeyle yapıldı. Bunun önemli yükümlülüğünden kaynaklanan nedenlerle Muhte-
bir karışıklık yaratacağı sonradan anlaşılınca bu lit Mübadele Komisyonu’na bağlı ara komisyon-
işleri düzene koymak amacıyla başka yöntemle- ların gözetim ve denetimine uymaları gerekliydi.
re başvuruldu. Öncelikli olarak gemilere göçmen Yükleme kurullarının görevi öncelikli olarak göç-
bindirme işlerini düzene koymak için Bindirme ve menlerin gemilere bindirilme süreçleriyle ilgili iş-
Yükleme Kurulu (İrkab Heyeti) adıyla iskelelerde leri yapmaktı. Genel olarak bunlar beşer kişiden
kurullar oluşturuldu. Bunlar vekâlete bağlı olarak oluşuyorlar; iskeledeki göçmen yoğunluğuna göre
limanlarda görev yapacaklardı. En başta gelen işle- sayıları değişebiliyordu362. Yunanistan’ın değişik
ri, bir düzen içinde göçmenlerin gemilere binmele- yörelerinden gelen göçmenlerin, önceden belirlen-
rini sağlamalarıydı. İş yükü en büyük olan Selanik miş listelere göre hangi gemilere bineceği kurullar
Bindirme Kuruluydu. Bu kurul 30 Ocak 1924’te tarafından belirleniyordu. Göçmenlerden ön bil-
Selanik’e gelerek göreve başladı. Kurul bir başkan gileri toplayan, onları sorgulayan; gerekli kayıtla-
ve dört üyeden oluşuyordu360. Ayrıca Kandiye, Ka- rı yapan, göçmenleri yörelerine ya da iş kollarına
vala, Hanya ve Resmo’ya da da birer yükleme ve göre gruplara ayıran bu kurullardı. Kurullar bu ayı-
bindirme kurulu gönderildi. rım ve yönlendirme işini yaptıkça, bunu düzenli ra-
Kurulların işi kolay değildi. Çalışmaları sıra- porlar halinde Ankara’da Mübadele İmar ve İskân
sında umulmadık sorunlar çıkıyordu. Sonuçta, Vekâleti’ne de gönderiyorlardı. Göçmenler bu ku-
kişilerle ilgili de olsa, aksatılan bir görev, bin- rulların kararlarına uymak ve onların öngördüğü
dirme iskelelerinde bekleşen göçmenleri etkiyen biçimde hareket etmek zorundaydılar. Göçmenle-
süreçler yaratabiliyordu. Örneğin; Vekâlete gelen rin ellerinde bulunması gereken belgeler tamamsa
bir yazıda bunun bir örneğini görmek olanaklıydı. ve eksiksizse gemilere alınıyorlardı. Bu yapılırken
“Mübadele İskân Vekilesi Girit Heyet-i Sevkıye de Ankara’dan gelen yönergeler esas alınıyordu.
Reisi Mustafa” imzasıyla gelen yazıda, 21Ocak Yönergelere uygun ayırım ve gruplandırmalardan
1924 tarihinde Türkiye vapuruyla sevk ve irtibat sonra durumu uygun olan göçmenlerin kayıtları
memuru sıfatıyla Darıca’ya giden kurul üyele- sevk defterine yapılıyordu. Bu kayıtlar yapıldık-
rinden Fahri Efendi’den hiçbir bilgi alınamadığı tan sonra göçmenler kendilerine gösterilen gemiye
belirtiliyordu. Onca zaman geçtiği halde bu kişiy- binebiliyorlardı.. Bindirme sırasında, göçmenlere
le ilgili bir işlem yapılmadığı, onun eksikliğine Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından çiçek, veba ve
karşın, kurulun göçmen bindirme ve Türkiye’ye dizanteri aşıları yapılıyordu . Dizanteri salgını
363

gönderme işlerindeki çalışmasında bir eksiklik olan yerde, bu uygulamaya özellikle dikkat edil-
bulunmadığı belirtiliyordu. Ancak artık Fahri mekteydi .
364

360 İkdam, 29 Teşrinisani, 1924; Nedim İpek, a.g.e., s.47; ayrıca, Mustafa Necati’nin açıklaması: Hâkimiyet-i Milliye, 2 Ocak 1924.
361 BCA, 272/11–18–85–10
362 Hâkimiyeti Milliye, 7 Kânunusani 1924; Arı, a.g.m, s.34; yine bkz.:”Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’nin Kânunuevvel İcraatı”, Ayın Tarihi, 11/4
(Kânunuevvel 1923), s.20.
363 Kemal Arı, a.g.e., s.78, Nedim İpek, a.g.e., s.47.
364 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.

170
171
Bir eş güdüm her zaman söz konusu olmakla bir- ailesinin talepnamede gösterdiği mal varlığının sonra-
likte, bu kurullara bağımsız komisyona bağlı olarak dan yapılacak incelemesinde doğruluğu saptandığında
çalışan ara komisyonların bu kurullara emir verme Türkiye’deki terk edilmiş mallardan hakkını alması
yetkileri yoktu. Selanik’te bu genel kurala uygun ol- öngörülüyordu.
mayan durumlar yaşanmış, Selanik Ara Komisyonu 4. Göçmen Yunanistan’dayken, Yunan makam-
Türkiye’ye bağlı olan Selanik Yükleme ve Bindirme larınca müsadere edilen mallarına karşılık verilmiş
Kurulu’nu yönlendirme yoluna gitmişti. Bu durum makbuzlar ve resmi tutanak.
Ankara’ya aktarılmış; Ankara’dan Atina’da Türk
Heyet-i Murahhası Riyasetine; Mübadele, İmar ve Ayrıca, göçmen ailesi vapurdan inince ilgi-
İskân Vekâleti’nden bakan imzasıyla 2.6.1924 ta- li iskân mıntıka müdürlüğünce aşı durumunu ve
rihli bir yazı gelmişti. Gelen yazıda, yükleme işini iaşe edildiklerini gösteren, bir başka kimlik daha
denetleme işinin bindirme kurullarına ait olduğu veriliyordu.370 Bu belgelerin en önemlileri kim-
belirtiliyor; Selanik ara komisyonunun bu sürece lik, tasfiye ve aşı belgeleriydi. Aşılar, daha önce
bu kentlere gelmiş olan İmdadı Sıhhi kurulları
müdahale yetkisinin olmadığı anımsatılarak; bu gi-
tarafından yapılıyordu. Ancak bu yeterli değildi.
rişiminin men edilmesi isteniyordu365. Göçmenler
Bir kere, Ankara’dan, Mübadele, İmar ve İskân
gemiye binmeden önce, yükleme kurullarının göç-
Vekâleti’nden gelen emirler uyarınca gemilere
menlerin hastalık durumlarıyla ve yapılan aşılarla
yükleme yapmaları zorunluluğu vardı. Limanlara
ilgili raporları gemi doktoruna veriliyordu. Gemide
yığılan insanlar, gelişigüzel gemilere bindirilmeye
herhangi bir sağlık sorununun ortaya çıkması du-
çalışılıyor değildi. Bir düzenin olması, Türkiye’de
rumunda, bu bilgilere dayanarak sorunun çözümü
yerleştirme planlarına uygun bindirme yapılması
yoluna gidilmekteydi. Gemideki sağlık müdaha-
gerekiyordu. Bunun için de hem Ankara’dan gelen
leleri de bu raporlara ekleniyordu. Raporlar, gemi
talimatlar dikkate alınıyor hem de göçmenlere iliş-
göçmenleri indirme ve boşaltma iskelesinde bırak-
kin bilgiler düzenli olarak kimi defterlere kaydedi-
tığı sırada, oradaki bakanlık memurlarına teslim
lerek, tasnif ve istatistikler yapılıyordu.
edilmekteydi.366
Girit Sevk Kurulu Başkanı Mustafa imzasıyla,
Bir göçmen ailesinin elindeki belgeler genellik- Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’ne 8 Nisan 1924
le şunlardı: tarihinde gelen bir yazısında, Girit’in üç iskelesinde
1. Aile Kimlik Belgesi: Bu belgede, ailenin son bir kafile olarak yeni göçmen birikmeleri oldu-
Yunanistan’dan ayrılacağı limanın adı, aile reisi olan ğu bildirildi. O tarihe kadar Türkiye’den gelen gemi-
erkeğin ve diğer yetişkin erkeklerin adları, kadın ve ler Girit’ten göçmen taşımışlardı. Resmo, Hanya ve
çocukların sayısı, ailenin toplam nüfusu, kimliğin Kandiye’de, yani Girit’in üç iskelesinde son kafile
düzenlendiği tarih, düzenleyen karma komisyonun res- olarak kalan göçmenlerin toplamı 5.832 kişiydi. Bun-
mi mühürle onayı, yolculuğun ücretli olup olmadığına ların 1.150’si Kandiye’de, 1.402’si Hanya’da, 2.641’i
ilişkin karma komisyonun notu yer almaktaydı367. Resmo’da bulunuyordu. Bu insanların Türkiye’ye ta-
şınması gerekiyordu; ancak bazı konuların göz önüne
2. Aşı Belgesi: Göçmen ailesindeki hangi bire- alınması gerekliydi. Mustafa Bey önemli gördüğü ko-
ye, hangi aşıların uygulandığına ilişkin, sağlık ku- nularla ilgili bazı önerilerde bulunuyordu. Resmo’nun
ruluşlarının kaydı yer almaktaydı.368 göçmenleri, sefil haldeydi. Bu yoksul insanların ola-
3. Tasfiye Talepnamesi: Göçmen ailesinin bildiğince hızlı bir biçimde bir an önce Türkiye’ye ge-
Yunanistan’daki mal varlığının miktarını ve paraca tirilmeleri gerekliydi. Bunların gönderilmesinden on
değerini ayrıntılarıyla gösteren ve Muhtelit Müba- gün kadar sonra Kandiye’nin 1.150 kişilik son kafilesi
dele Komisyonu’na sunulması gereken belgenin bir götürülmeliydi. Bundan on gün sonra da 1.061 kişiden
kopyası369. Bu belgeler göçmenin kendisi tarafından ibaret olan Hanya’nın son kafilesi gidebilirdi. Yine on
doldurulmuş, yerel ihtiyar heyetince imzalanmış ve gün kadar sonra Resmo’ya tekrar gemi gönderilerek,
karma komisyon tarafından da onaylanmıştı. Göçmen 1.161 kişiden ibaret olan son kafile alınabilirdi. Bu
son kafilede yer alacak Kandiye, Resmo, Hanyalı göç-
365 BCA, 272/11–18–85–10. 368 Aynı ailenin aşı durumunu gösteren aşı belgesi: AİITEA, Dosya No:
366 TBMM Zabıt…, Devre: II, içtima: II, c. IX, Ankara, 1975, s.58. 22, Belge No: 32-b.
367 Rıfat ve Tayyib adlı iki mübadil kardeşi ve ailelerine ait olmak üzere, 369 Aynı ailenin “Tasfiye Talepnamesi”: AİITEA, Dosya No: 22, Belge No:
karma komisyonca, verilmiş kimlik belgesi: Dokuz Eylül Üniversitesi 22 ve (Belge:2).
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enst. Arşivi (AİITEA), Dosya No: 22, 370 Aynı aileye ait belgeler: AİITEA, Dosya No: 22, Belge No: 22.
Belge No: 33.

172
menlerin çoğunluğu tüccar, emlak sahibi ve eşraftan cekti. Bunun yanı sıra, gemilerin yoksul ve zengin göç-
ibaretti. Çoğunluğunun küsuratlı parçalardan oluşan menlerden karışık olarak yüklenmesine dikkat edilme-
eşyalarını alabilecek ve fazlaca kamaralara sahip her liydi. Bu kurallara uyularak yükleme yapıldıktan sonra
iskele için ayrı ayrı gemiler gönderilmeliydi371. gemi göçmenleri Ayvalık’a getirip indirecekti.
Mustafa Bey’in telgrafı bununla sınırlı kalma- Yazıda ifade çok açıktı: “(Gemi)… fakir, zengin
dı. Ankara’dan yanıt gelmesi gecikince, 19 Nisan karışık olarak alacağı muhacirleri Ayvalık’a götü-
1924 tarihinde Kandiye’den bir telgraf daha gön- recektir. Yalnız, fakirlerin binmesine katiyen müsa-
derdi. Telgrafta “Açlık yüzünden 1500 Resmo muh- ade etmeyiniz”374.
tacini ümitsiz ve perişandır. Süratle vapur ihrazı
İmza bakan adına imzalanmıştı.
meşruttur (şarttır): Mustafa” deniliyordu372.
Nedeni ise açıktı:
Açıkça anlaşılacağı gibi 1500 Resmolu açlık yü-
zünden perişandı. Muhtaç durumda ve ümitsizdiler. Bu istek, doğrudan Ayvalık’ın sosyal durumun-
İvedi olarak vapur hazırlamalı ve gönderilmeliydi. dan ileri geliyordu. Ayvalık, Türkiye’nin o zamanki
Bu yazı Ankara’ya ulaşınca, bakanlık durumu değer- sosyal dokusu içinde, oldukça gelişmiş bir yer ola-
lendirdi. Bu göçmenler için gidebilecek gemi araş- rak görülüyordu. Ayvalık’tan ayrılarak giden Rumlar,
tırıldı. Gemilerin nerede bulundukları gözden geçi- Türkiye’de belki de ekonomik ve sosyal durumu en
rildi; seyir halinde olanların nokta olarak durumları gelişkin kesimi oluşturuyordu. Bu nedenle, onlardan
saptandı. Türkiye gemisinin durumu, bu göçmenleri geriye kalan terk edilmiş mallardan evler, atölyeler,
almaya gitmek için en uygun olandı. Bu anlaşılınca fabrikalar, hatta bağlar ve bahçeler daha iyi durumday-
Kandiye’ye bir telgraf yazılarak, Türkiye gemisinin dı. Yerleştirme, terk edilen bölgenin topografyasına
yola çıkarılacağı bilgisi verildi. Türkiye gemisi Kan- ve gelen göçmenlerin statüsüne göre yapıldığında bir
diye üzerinden Resmo’ya gönderilecekti373. anlam ifade ederdi. Yoksa kırsal alandan gelen, kent
kültüründen ve yaşamından uzak bir kitleyi, Ayvalık
Durum tam olarak şuydu: Türkiye gemisi, 18 Nisan gibi gelişkin bir yöreye yerleştirmenin bir anlamı ola-
1924 günü Samsun’a göçmen indirmişti. Samsun’da göç- mazdı. Bu hem gelen göçmenlerin yerleştirilecekleri
men boşaltma işini tamamladıktan sonra Zonguldak’a yöreye uyumları açısından önemliydi hem de gelişkin
uğramış, gereksinimi olan kömürünü almaya başlamıştı. yörelerin gelişkin durumunu korumak için özellikle
Kömürünü yükledikten sonra Kandiye üzerinden Res- olması gereken şeydi. Bu kentte, yalnız yoksul insan-
moya gidebilirdi. Ancak gemi süvarisine ve ilgili bin- lardan oluşacak bir yerleştirme, kentin sosyal doku-
dirme kuruluna Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’nden sunu değiştirir, perişan edebilirdi. Bu nedenle, kent
gelen bir yazıda, Türkiye’nin kömürünü aldıktan sonra merkezine yerleştirilecek göçmenlerin, belli ölçüde,
Resmo’ya gitmesi; ancak, gemiye göçmen yüklerken kentin oluşan ileri toplumsal ve ekonomik yapısını
özel bir duruma uyulması istendi: Geminin ancak yarı- sürdürebilecek nitelikte olması gerekiyordu. Yoksul
sı Resmolularla doldurulacak, kalan kısmına yüklenen olanlar da, kırsal alanlara yerleştirilerek, oralarda ge-
göçmenlerin başka yörelerden olmasına dikkat edile- çimlerini sağlayabilecek süreçlere yönelebilirlerdi.
6.2.1924 ŞİMENDÜFER VAZİYETİ

SELANİK KAVALA GİRİT İRKAB İSKELELERİNİN MUHACİR VAZİYETİ (6.2.1924)


Kafile İskelenin Tahsis Edilen
Tarih İrkaba Hazır olanlar İhraç İskeleleri İzahat
No ismi Vapurlar
nsan B.Hayvan K.Hayvan 1 2 1 2 3
1 Selanik 23.1.40 2570 Arslan Rize Fethiye Fethiye …
2 Selanik 24/ 2904 Sulh Kartal İzmit İzmit İpekçiler
3 Selanik 25/ 900 Antalya Antalya Çiftçiler
4 Selanik 27/ 41 20 900 Turan İzmit Çobanlar

4 Kavala 26.1.40 1467 421 1000 Akdeniz İzmit


5 Kavala 28.1.40 744 398 3.732 Akdeniz Bandırma
6 Kavala 2.2.40 909 286 2962 Ümid İzmit
7 Kavala 5.2.40 938 460 1315 Ankara Kuvala(?)
8 Kavala 8.2.40 400 20.000 Akdeniz Mudanya
9 Kavala 10.2.40 3817 1957 1569 Akdeniz Samsun

1 Kandiye 21.1.40 3.600 Sakarya Mersin


Resmo/
2 18.1.40. 2.400
Hanya
Resmo/
3 25.1.40 4.200
Hanya
(BCA, 272-14-76-28-16)

371 BCA, 272/14–76–31–2. 373 BCA, 272/14–76–31–2.


372 BCA, 272/14–76–31–2. 374 BCA, 272/14–76–31–2.

173
Karmaşa

Katı duruşlar olmamasına ve koşulların zorlama- ustası ve amelesi bulunuyordu. On beş kişilik bu
sına göre hareket etme zorunluluğuna karşın, yine grubun Söke’ye gönderilmesi düşünülmüştü. Bun-
de bir denge oluşturulmaya çalışılıyordu. Karmaşa lar Selanik ahalisinden insanlardı. Kendilerine ay-
kol geziyordu. Bir uyulacak kural ortaya konulu- rılan yerleşim yerine gitmek istememişlerdi. Onarı-
yor; ancak öylesine ivedi bir durum ortaya çıkıyor- ma muhtaç binaları tamir etmek koşuluyla İzmir’de
du ki, bu kuralın dışına çıkılması gerekebiliyordu. yerleştirilmelerine karar verilmişti. Bunlar daha
Böyle anlarda kurala uyan süreçler askıya alınabi- sonra İskân Müdürlüğü’ne bağlı İmar Şubesi’ne
liyor, sürecin akışı bütünüyle değişebiliyordu. Dü- başvurarak iş istemişlerdi. İlginç biçimde yakın yö-
şünülen ayrı sonuç apayrı olabiliyordu. relerdeki kazalara da gitmek istemiyorlardı. Kentte
Bu değişiklikler aniden ortaya çıkan etkenlerden oldukça büyük bir yıkım olduğundan, yapı işçiliği
kaynaklanıyordu. İlk başta, pratik oluşu yüzünden yaygın bir uğraşı dalıydı; bu nedenle konut onarım
tercih edilen bir uygulama, sonradan önemli sorun- ve yapımında kendilerine iş verilmesini istiyorlar-
ları besleyen bir etken olabiliyordu. Örneğin gemi- dı. İskân Müdürlüğü bu tür nitelikli kişilere yörede
de yer var düşüncesiyle, iskelede kim varsa gemiye oldukça gereksinim olduğunu düşünerek bu isteği
doldurulduğunda; Türkiye’de yeni trajediler orta- olumlu karşılamış ve bu insanlar İzmir’e yerleşti-
ya çıkabiliyordu. En azından parçalanmış aileler, rilmişlerdi375.
köyler ve komşuluklar kendini gösteriyordu. Pratik Görülüyor ki bindirme iskelelerinde verilen ka-
olarak bakıldığında, akla uygun bir yerleştirme gibi rarlar bir noktaya kadar geçerliydi. Gemilere her ne
görülse de, toplumsal psikolojiler ve kişisel algı- kadar göçmenin iş koluna ve yörelerin fiziki duru-
lamalar devreye girdiğinde, uygulamanın ilk aşa- muna göre yükleme yapılsa da, Türkiye’ye gelin-
masından sonra yapılan işin bir işlevi kalmayabili- dikten sonra, umulmadık durumlar ve istekler orta-
yordu. Örneğin aynı yılın Ocak ayı içinde İzmir’e ya çıkabiliyordu. Bu kez önceden konulan kurallar,
Altay gemisi ile gelen mübadiller arasında inşaat sürekli değiştirilebiliyordu.

375 İzmir İmar ve İskan Müdürü imzasıyla vekalete gönderilen 21/7/40 (1924)tarihli yazı: BCA, 272/11–18–98–29.

174
Değişik nedenlerden dolayı, gemi limana yak- makla ve gözetmekle de sorumluydular. Buna kar-
laştığında Göçmenlerin gemilere taşınması bir keş- şın, zaman zaman limana gelecek gemilerin hareket
mekeşe dönüşebiliyordu. Göçmenlerin gemileri saati zamanında öğrenilemiyordu. Göçmenler gemi
bekleyişleri ve bu işlemler sürecinde karışıklıklar gelinceye kadar kıyıya yakın bir noktada bekletili-
ve çoğu zaman da yolsuzluklar oluyordu. Yabancı yordu. Gemi gelince de önceden hesaplanamayan
gemi kumpanyalarının bile göçmenleri Türkiye’ye arka arkaya düzensizlikler kendini gösteriyordu.
taşımak amacıyla kimi girişimlerde bulunduğu Çoğu zaman işin ivediliğinden dolayı gereğinden
gözlemlenmişti. Özellikle bu belli bir limana yı- çok göçmenin gemilere bindirildiği oluyordu.
ğılmanın çok olduğu zamanlarda, Türk gemilerinin Bir önemli sorun da, gemiye biniş sırasında göç-
yeterli olmaması durumunda kendini göstermiş- menlerden taşıma ederinin istenmesiydi. Kural,
ti. Bakanlık zaman zaman yaptığı açıklamalarda, yukarda da belirtildiği gibi varlıklı olanın ücretini
gemi gönderme konusunda bir sıkıntı olmadığını ödemesi, yoksul olanın taşıma giderinin bakanlık
söylüyorlardı. Ancak bu açıklamalara karşın, her tarafından karşılanmasıydı. Bu duruma olabildiği
istenildiğinde her yerde gemi bulundurulması ola- kadar uyulmaya çalışılmasına karşın, göçmenlerin
naksızdı. Bir noktada bir anda bir yığılma oluyor, ezici çoğunluğu yoksul durumdaydı. Parasını ve-
yığılmanın olduğu yere gemi gönderilmesinde ge- rebilecek durumda olanlardan taşıma bedeli olan
cikmeler gözlemlenebiliyordu. Yığılma özellikle para Türk Lirası olarak isteniyordu. Oysa göçmen-
Selanik Limanı’nda çok fazlaydı. Bu durumda Ke- lerde genellikle drahmi vardı. Drahminin de değeri
rim Bey’in devreye girmesiyle, yabancı gemilerle o tarihe kadar görülmedik ölçüde düşmüştü. Gemi
göçmen getirme girişimleri bile olmuş, bu durum sahipleri paralarını Türk parası olarak almakta di-
bakanlığı oldukça rahatsız etmişti. Bunun haber retiyorlardı. Bu durum önemli sorunlar yarattı; ba-
alınması üzerine, bakanlığın o ana kadar gemi gön- kanlıkla yükleme kurulları arasında yazışmalara bile
dermekte hiç geri kalmadığına vurgu yapılarak, neden oldu. Bakanlık güçlüğü algılıyor, bu zorluğun
yolda olan Selanikli yolcular için İstanbul’dan yeni ortadan kaldırılması için gerekli önlemin alınması-
bir vapur hareket ettirileceği de söylenmişti376. Bu nı ilgili kurullara bildiriyordu. Sonuçta bu, yabancı
o anlık özel bir durumdu: Kimi zaman, bakanlığın kimi simsarlar için kar getirecek bir uğraşıya bile
böyle bir çözüme yönelmesini zorlaştıracak du- dönüştü: Büyük iskelelerin bulunduğu yerlerde bir
rumlar oluştu. Bu durumda ister istemez az da olsa Amerikan şirketi, para değiştirmek için şubeler açtı.
yabancı gemilerle göçmen gönderildiği oldu. Ku- Drahmiyi liraya çevirmek için önünde göçmenlerin
rullar göçmenlerin gemilere bindirilmesini planla- uzun kuyruklar oluşturduğu gişeler kuruldu377.

Keşmekeş
Ümit karaya oturmuş, tekrar yüzemez hale gel- bu söylentiler, iskelelerde görev yapan Türk gö-
mişti. Görünen o ki, kimi göçmenlerde gidecekleri revliler tarafından Ankara’ya kadar ulaştırılıyor;
yerlere göre gemilere binme konusunda hala çe- ancak bu söylentilerin önüne geçilemiyordu. Bir
kimserlikler vardı. Gemiye binmede çekimser dav- takım kişiler ya da merkezler, bu olumsuz propa-
ranışa sürükleyen en temel etken, göçmenin kafa- gandayı göçmenler arasında sürekli yayıyorlardı.
sında oluşan karamsarlık ve kuşkuydu. Göçmenler Bu tür söylentiler Türkiye’ye hareket etmek üze-
arasında yayılan bir söylentiye göre, Türkiye’de re olan göçmenler üzerinde olumsuz ve yanlış iz-
yerleşmelerini sağlamak üzere çok kötü yerler ay- lenimlerle dolu bir etki yapıyor, güven duygusu
rılmıştı. Buralarda yaşamalarının çok zor olacakla- sarsılıyordu. Özellikle Yunan kamuoyunda adı hiç
rı yönünde söylentiler kulaktan kulağa dolaşıyor; duyulmayan ya da çok az duyulan yerlerin adları

376 BCA, 272/14–76–33–110.


377 Hâkimiyet-i Milliye, 23 Teşrinisani 1923, 6 Kânunusani 1924.

175
dillendirilerek; buralarda yaşanamayacağı biçimin- oldukça da zaten sınırlı olan kaynaklar plansız ve
de söylentiler yayılıyordu. Göçmenlerin pek çoğu gelişigüzel harcanmış oluyordu.
İzmir, Aydın, İstanbul, Bursa gibi yerlerin adlarını Bunu destekleyecek şöyle bir örnek yaşandı:
duymuşlardı. Kışkırtıcı ajanlardan kuşkulanıyor- Drama’dan yola çıkan 450 kişilik bir göçmen grup
du. Buraya gideceği söylenenler göreceli bir mem- İstanbul üzerinden Samsun’a gönderilecekti. An-
nunluk duygusu yaşıyorlardı. Ancak bu çok bilinen cak göçmenler buna karşı çıkarak, Çatalca’ya yer-
yerlerin dışında başka bir Türk kentine gönderile- leşmek istemişlerdi. Kesinlikle Samsun’a gitmeye-
ceğini duyan göçmenler büyük bir düş kırıklığına ceklerini belirten göçmenler, ilgililerin göçmenlerin
kapılıyor ve kaygılar içine sürükleniyorlardı. Kimi isteklerinin karşılanmasının olanaksız olduğunu
zaman bu tür söylentiler, kimi zaman da kişisel ve duyurmaları üzerine, önce pasif direnişe geçtiler.
ailevi nedenlerle, bindirme iskelelerinde bekleyen Bu tepki üzerine, bir jandarma müfrezesi çağrıl-
göçmenlerden bazıları, kendilerinden birtakım bil- dı. Göçmenlerden direnişlerinden vazgeçmeleri ve
giler edinmek zorunda olan bindirme yükleme ku- kendilerini Samsun’a götürmek üzere beklemekte
rullarına yanıltıcı bilgiler veriyorlardı. Kendilerini olan gemiye binmeleri uyarısında bulunuldu. On-
gerçek durumlarından farklı bir kategoride gösteri- lar da kadınlarını ön sıraya sürerek, direnişlerini
yorlardı. Örneğin balıkçılıkla geçimini sağlayan ve sürdürmek istediler. Sonunda uyarıların daha da
bu iş kolu dışında başka bir uğraşısı olmayan her keskin bir dille yapılması üzerine göçmenler di-
hangi biri, üzümcü olduğunu söyleyebiliyor; böy- renişten vazgeçerek, kendilerini beklemekte olan
lelikle Karadeniz Bölgesi’ne gitmektense, Bursa Canik gemisine bindiler378. Bunun yanı sıra çoğu
ya da İzmir gibi kentlere gelmek isteyebiliyordu. kereler, İstanbul üzerinden Samsun’a ya da başka
Bu açıkgözlülük hem işi yavaşlatıyor hem de bu bir Karadeniz kentine gitmek istemeyen göçmen-
yanıltıcı durum, Türkiye’de yerleştirme süreçlerin- ler, haber vermeksizin bulunduğu gruptan ayrılıp
de toplumsal ve ekonomik sorunlar yaratacak et- İstanbul’daki resmi makamlara başvurarak yerle-
kenlere kaynaklık ediyordu. Bindirme kurullarını şim yörelerinin değiştirilmesini istemişlerdi379.
kandırarak, kimi zaman da atlatarak, kurul üyele-
rinin göstereceği gemiye değil de gerçekte gitmek Sorunlar yalnızca bu kadarla da sınırlı değildi.
istediği bir yöreye giden başka bir gemiye binmek Limanlarda göçmenlerin bazılarının kimi yolsuz-
istiyorlardı. Bu durumda gemilere doğal olarak luk uygulamalarına uğratıldığına tanık olunuyor-
sağlıklı ve yeterli yükleme yapılamıyordu. Kurul du. Limanlarda bekleşen göçmenlerin bazılarına
üyelerini kandırarak, kimi zaman da sahte belge- sahte biletler satıldığı anlaşılmıştı. Kimi zaman
ler göstererek başka bir gemiye binen göçmen- da bilet ücretlerinin karaborsa fiyatına satıldığı-
ler Türkiye’nin nüfus topografyasını allak bullak na tanık olunmuş; göçmenlere sahte beyanname-
edecek bir süreçte olumsuz birer etken olarak yer ler doldurup pazarlamak isteyen kişilerin varlığı
almış oluyorlardı. Kendi beceri türü ya da ekono- gözlemlenmişti. Özellikle bu sahte beyanname işi
mik uğraşı alanı için gerekli olanakları taşımayan Türkiye’nin başını ağrıtacak bir konu olabilirdi;
bir coğrafik ya da toplumsal çevreye yerleştirilmek çünkü o beyannamelerle göçmen Türkiye’ye geldi-
durumunda kaldıklarında ise, bir süre sonra yap- ğinde, Türkiye’den mal talebinde bulunabilecekti.
tıkları ve yöneldikleri sürecin doğru bir yol olma- Görülen o ki; kimi Yunan polisinin devreye sokul-
dığını anlıyor; bu kez Türkiye’de kendisi için yeni masıyla kimi ceza yaptırımları uygulatılabilse de
bir yerleşim alanı arıyor; böylece iç göçlere neden bir yolsuzluk şebekesi devredeydi380.
oluyorlardı. Böylece göçmenlerin hem kendileri Önce liman kentlerine yığılış; yaşanan karmaşa,
ve hem de ailleleri zor durumda kalıyorlardı. Böy- süregelen ve sinirleri bozan bir keşmekeş ve ardın-
lece göçmen yerleştirme işlerinde genel bir karma- dan insanların doğup büyüdükleri topraklardan ko-
şaya ve keşmekeşe neden oluyorlardı. Düzensizlik parılıp, bir başka coğrafyaya yığılışları…

378 İleri, 27 Nisan 1924.


379 Örneğin bkz. Cumhuriyet, 22 Temmuz 1924.
380 İkdam, 15 Kânunusani 1924, Nedim İpek, a.g.e., s.47.

176
Türkiye’de Durum...
Türkiye’de ise İstanbul’dan Menteşe’ye kadar olanları ücretsiz taşımış ve Hilal-i Ahmer memur-
uzayan sahil kıyılarında indirme iskeleleri belir- larıyla, bakanlık memurlarından da ücret isteme-
lenmişti. Bunlar İstanbul, İzmir, Samsun, Bandır- miştir. Şu anda vekâlet emrinden 17 Türk gemisi
ma, Erdek, Mudanya, Tekirdağ, Edremit, Ayvalık, mevcuttur… Aralık ayı içinde göçmenler Timsah,
Antalya, Çatalca, Sinop, Çanakkale’ydi. Zaman Hacı Paşa, Kartal, Giresun, Akdeniz, Bahrıcedit,
zaman başka iskelelerden de yararlanılıyordu. Kırzade, Nilüfer, Rize, Trabzon, Sakarya gemileri
Bu iskelelerde, göçmenlerin istirahatlarını sağ- ile Girit, Selanik ve Kavala limanlarından taşın-
lamak amacıyla misafirhaneler de yaptırılmıştı. mıştır. Şu anda 20.800 kişi yolda olup, 1924 Ocak
İstanbul’da 3.000, İzmir’de 2.000, Samsun’da ayı içinde memleketimize gelmiş olacaklardır”383.
2.000, Bandırma’da 15.000, Erdek ve
Mersin’de 1.000 ve Mudanya, Tekir-
dağ, Edremit, Ayvalık ve Antalya’da
500’er kişilik; Çatalca, Sinop, Ça-
nakkale ve Güllük’te 300’er kişilik
misafirhaneler oluşturulmuştu.381
Mübadele, İmar ve İskân Vekili
Mustafa Necati, her zaman istisnalar
olmakla birlikte, göçmenleri taşıma
konusunda Seyri Sefain İdaresi’nin
ve diğer Türk kumpanyalarının göç-
menlere gösterdikleri tutumdan mem-
nundu. Çünkü taşıma ücretleri yüksek
değildi. Zaten ücretini ödeyemeyenin
parasını bakanlık veriyordu. Gereken
önlemler gemilerin içinde de alınıyor-
du. Bazı durumu iyi Selanikli göçmen-
lerin, kendilerini yoksul göstermeye
çalıştıkları ve böylece gemi ücreti
ödemek istemedikleri anlaşılmıştı. Bu
duruma özen gösterilmeli; bakanlığın
da zarara uğramaması için, bu ayırım
duyarlılıkla yapılmalıydı382.
Bir basın açıklamasında genç baş-
kan şunları söylemişti: “Aralık 1923
ayı içinde 26.691 muhacir gelmiştir:
İzmir’in işgalinden buyana gelenlerle
birlikte bu sayı 60.318’e ulaşmakta-
dır. Taşıma doğrudan doğruya kendi
gemilerimizle yapılmıştır. Milli gemi-
lerimiz ve Seyri Sefain İdaresi asgari
bir fiyatla kardeşlerimizi nakletmekle
beraber, çocuklardan ücret almadığı
gibi, yüzde on beş oranında yoksul

381 Mustafa Necati’nin açıklaması: Hâkimiyet-i Milliye, 2 Ocak 1924.


382 Türkiye Kızılay Derneği Arşivi, Dosya No: 530.
383 İleri, 9 Ocak 1924; Tevhid-i Efkâr aynı sayı. Yine bkz. Cahide Zengin, a.g.e., s.130.

177
178
Liman / Bonfils, 1875 - Cam negatiften albümin baskı

179
Yolculukta Uygulamalar
Ve Gemilerde Yoksulların İaşesi
Kuralların görünüşte doğru ve akılcı olmasına lık memurları her göçmene çiçek ve kızamık aşısı
karşın, uygulama süreci arzu edildiği gibi olmuyor- yapıyor, onları sağlık denetiminden geçiriyor; bir
du. Her yolcunun kamaralarda taşınmasına olanak salgın taşıyıcısı olup olmadığını araştırıyorlardı.
yoktu. Yolcular çoğu zaman hayvanlarıyla vapur- Her gemide bunun sorunsuzca yapıldığını söyle-
lara biniyorlardı. Bu hayvanlar, gemi ambarlarına mek mümkün değildir. Normal olarak karşılaşı-
yerleştiriliyordu. Kimi göçmenler, yanlarında ge- labilecek sağlık sorunlarıyla da ilgileniyorlardı.
tirdikleri at arabalarını bile vapura yüklemek için Gemilerde de eksik aşılar yapılıyor, sağlık memur-
ısrar edebiliyorlardı. Göçmenlerden, hastaların, kü- ları tarafından serumlar uygulanıyordu384. Özellikle
çük çocukların ve yaşlıların vapurlarda kamaralara kamaralar, hamile kadınlar için ayrılmıştı385.Yolda
yerleştirilmesine çalışılıyordu. Buna karşın, pek yaşlıların, hastaların ya da çocukların ölümü ola-
çok göçmenin güvertelerde, koridorlarda hatta ha- biliyordu. Bu durumda, cesetler yakınlarının hıç-
valandırılmış ambarlarda, denk yığınları arasında kırıkları arasında denize atılıyordu. Ayrıca Hilal-i
taşındığı oluyordu. Göçmenlerin büyük kısmı ken- Ahmer Cemiyeti’ne bağlı diğer ekipler, gereksinimi
di denk yığınları arasında, güvertelere yerleştirili- olanlara beslenme yardımı yapıyorlardı. Mübadele,
yorlardı. Kimi zaman İmar ve İskân Vekâleti ile
hayvanlarının yanın- Hilal-i Ahmer Cemiyeti
da bile yolculuk yap- arasında bir sözleşme ya-
mak zorunda kalan pılmıştı. Bu sözleşme ile
insanlar vardı. Yanla- görev dağılımı yapılmış,
rındaki eşyalar gün- eşgüdüm sağlanmıştı. Bu
lerce Yunanistan’da sözleşme uyarınca, sağlık
iskelelerde oradan ve beslenme sorunlarıyla
oraya sürünmüş, Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne
tozun-toprağın altın- bağlı kurullar uğraşacak,
da kalmış, yağmur vekâlet de rahat çalışma
altında ıslanmıştı. ortamı yaratma yönünde
Bu yüklerden oluşan her türlü olanağı sağlaya-
denk yığınları ortasın- caktı386. Yolculuk sırasın-
da yolculuk yapılması sağlık sorunları yaratabilir- da gemiler, göçmenler için çay servisi yapıyorlar-
di. Gemilere çoğu zaman, normalin üzerinde insan, dı. Buna karşın, göçmenler diğer yiyecek ve içecek
hayvan ve eşya yükleniyordu. Bu yoğunluk, çevre gereksinimlerini kendileri karşılıyorlardı. Yardıma
temizliği açısından zorluklar çıkarıyordu. Ortak muhtaç göçmenlerin iaşesini ise Hilal-i Ahmer Ce-
kullanılan tuvaletlerde, lavabolarda, su sarnıçların- miyeti karşılıyordu387.
da ve diğer alanlarda sağlığa uygun uygulamaların Gemilerde sınırlı olanaklarıyla yoksul göçmen-
gerçekleştirilmesi büyük sorundu. Gemi güvertele- lerin karınlarını doyurmayı bir insani görev olarak
rine yolcuların günlük gereksinimlerini karşılamak gören Hilal-i Ahmer, karaya çıkışlarından sonra da
üzere temiz su depolan kurulmuştu. Yolculara dü- iaşe işini sürdürdü. Hazırlanan İaşe Talimatname-
zenli yemek verilemiyordu. Hilal-i Ahmer Cemiye- sine göre; göçmenlere Türkiye Hilal-i Ahmer’in
ti de hasta ve çocuk yaştaki göçmenler için çorba verdiği besin oranları şöyleydi: Karantina yerle-
vermeye çalışıyordu. Her vapurda bir doktor ve iki rinde, sabahları ekmek ve çay, akşamları sıcak ye-
adet sağlık memuru bulunuyordu. Doktor ve sağ- mek verilmekteydi. Karantina yerlerinden indirme

384 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
385 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
386 Bkz: TBMM Zabıt Ceridesi, Devre. II, İçtima. II, c. X, Ankara, 1975, s.48.
387 İkdam, 25 Teşrinisani 1924; Nedim İpek, s.47.

180
iskelelerine kadar yolda ekmek ve katık; indirme menler, yerleşim yerlerine gönderilmeden önce,
iskelelerindeki misafirhanelerde ise sabahları ek- bir süre indirme iskelelerine yakın Misafirhaneler-
mek ve çay, akşamları etli yemek dağıtılıyordu. de kalıyorlardı. Misafirhanelerin yanına göçmen-
Yollarda ekmek ve katık; indirme iskelelerinde lerin sağlık işleriyle ilgilenmek için Hilal-i Ahmer
ve iskân tarihinden sonra da iki ay süreyle yalnız Cemiyeti tarafından bir sağlık ocağı kurulmuştu.
ekmek veya un, gerektiğinde bunların bedellerini Bu yöndeki çalışmalar ve uğraşılar sürerken, ilgili
verme yoluna gidiliyordu. Bu aşamada dağıtılan kurumlarla Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’nin
gıda cinsi ve oranları da şöyleydi: Ekmek; yemek- yaptığı yazışmalar sonucunda, taşıma süresince,
siz ve katıksız olarak verildiği zaman büyükler için ordunun menzil teşkilatından yararlanma olanağı
900 gram, on yaşından küçükler için 450 gram, sı- da elde edildi389. Sağlık kuruluşlarının bulunduğu
cak yemek ile çay ve katık kıyı kentlerinde, olası salgın
verildiği zaman büyükler hastalıkların önüne geçmek
için 500 gram , küçükler amacıyla ciddi hazırlıklar
için 250 gramdı. Katık yapıldı. Buralarda serum ve
olarak zeytin veriliyordu. aşı depolandı390.
Verilen zeytinin oranı ise Türk gemileri göçmen ta-
kişi başına 160 gramdı. şırken, bunlar gelişi güzel ya-
Sıcak yemekte ise, kişi pılmıyor, bakanlığa bağlı uz-
başına 100 gram et hesa- manlar, gemilerin göçmenlere
bı yapılıyordu. Fasulye ve sunduğu hizmetleri ve gemi-
benzeri bakliyat 100, sade- lerin sunduğu olanakları, im-
yağ 5, tuz 8, çay 1, şeker zalanan sözleşme kurallarına
10 gramdı. Yine yemek göre gerekli önlemlerin alınıp
yapmak üzere kullanılan alınmadığını denetliyorlardı.
odun miktarı kişi başına Örneğin, Vekâlet Müsteşarı
700 gram olarak hesap Ömer Lütfi Bey, İstanbul’a
edilmekteydi. Aydınlanma giderek, gemicilerle yapılan
ve yakacak ise yalnız mi- sözleşmeyle ilgilenmiş, ko-
safirhanelerde kişi başına şulları gözden geçirmişti391.
30 gram gaz ve 1.000 gram
odun olarak belirlenmişti. Yunanistan limanlarından
Emzikli kadınlar ve üç ya- gemiler hareket ettikten son-
şına kadar olan çocuklara
Altın Kum iskelesi ra, bakanlık gemilerin hareket
günde bir kutu arındırılmış şekerli süt tarihini, göçmen sayısını, bunların hangi
veriliyordu. Göçmenlerden hasta olanların tedavisi yerlere yerleştirileceğini telgrafla ihraç limanındaki
için doktor gönderilmesi kararlaştırılmıştı388 mıntıka müdürlüklerine bildiriyordu. Bu transit ta-
şımacılığın yanı sıra, İstanbul’a kadar getirilen mü-
Türkiye’ye göçmen getiren gemiler için indir- badiller buradan posta vapurlarıyla ve parça parça
me iskeleleri belirlenmişti. Bunların belli başlıları Karadeniz liman ve iskelelerine sevk ediliyorlardı.
İzmir, İstanbul-Tuzla, Ayvalık, Mudanya, Samsun, Samsun mıntıkasında ihraç liman ve iskeleleri Si-
Trabzon, Antalya ve Mersin iskeleleriydi. En yo- nop, Samsun, Ünye, Ordu, Giresun ve Trabzon’du.
ğun olan indirme iskelesi İzmir, İstanbul, Mersin Sinop, Ordu, Giresun ve Trabzon’a sevk edilenler
ve Samsun’du. Her indirme iskelesinin yanında bir bu kentlerin limanlarına çıkarılırken, Tokat, Sivas
karantina/tahaffuzhane oluşturulmuştu. Bunların ve Yozgat’a sevk edilecek olanların birinci derece-
en büyüğü İstanbul’da Tuzla ve İzmir’de Urla ya- de ihraç iskelesi Samsun’du392.
kınlarındaki Klazumen Tahaffuzhanesi’ydi. Göç-

388 İleri, 2 Kânunuevvel 1923; Vakit, aynı tarih; ayrıca akt. İçin bkz. Cahide Zengin, Türkiye ve Yunanistan Devletleri arasında Mübadele Meselesi ve Kamuoyu
(1918–1930), İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü (Doktora Tezi), İstanbul, 1998, s.81.
389 Hâkimiyet-i Milliye, 6 Eylül 1923.
390 TBMM Zabıt Ceridesi…, s.58.
391 Hâkimiyet-i Milliye, 20,21 Kânunusani 1924.
392 Nedim İpek, a.g.e., s.52.

181
Mübadele İmar ve İskan Vekaleti’ne 6. İskan Mıntıka Müdürlüğü’nden yazılan bir yazı.

182
Demiryolu İle Gelenler
Göçmenlerin zaman zaman demiryollarıyla geti- olan Türk Vapurcular Birliği bu uygulamaya karşı,
rildiği de olmuştu. Karadan gelen göçmenler, deniz pratik öneriler de getirme gereksinimi duydu. İstan-
yoluyla gelenlere göre çok azdı. Daha çok Bulgar bul Nakliyat ve Sevkıyat Müdüriyeti’nden Ankara
sınır bölgesinde yaşayan veya Drama bölgesinden, Mübadele, İmar ve İskan Vekaleti’ne 20 Mart 1924
Türk sınırına yakın bölgedeki köylerden gelmişler- tarihinde bir yazı geldi. Söz konusu yazıda, gemile-
di. Özellikle Drama ve çevresinde hayvancılıkla rin mevcut durumuyla ilgili bilgiler verildikten sonra,
geçinen göçmenler, hayvanlarını bir grup çoban ile bir soruna gönderme yapılıyordu. Selanik Yükleme
birlikte, karadan sürüp Türkiye’ye getirmişlerdi. Kurulu Başkanı olup İstanbul’a gelmiş olan İbrahim
Tren yoluyla Türkiye’ye gelirken, geçtikleri yer- Ethem Bey’den ilginç bir bilgi alınmıştı. Bu bilgiye
lerde trenin taşlandığı ve şiddete maruz kaldıkları göre, yerel mübadele kurulu tarafından Selanik’te
görülüyordu393. Oysa deniz yoluyla gelenler daha şimendiferle taşınmak üzere dokuz yüzer kişilik
güvenli bir yolculuk yapıyorlardı. göçmen kafileleri oluşturulmuştu. Bu ön çalışmayla,
İskeleden bir gemiye bindiklerinde artık Türk Selanik’e yığılan göçmenlerin taşınmasında şimen-
topraklarına ayak basmış gibi hissediyorlardı. Tek diferlerden yararlanılmasının da düşünüldüğü anla-
sorun, uzun bir yolculuktan sonra iskeleye kadar şılıyordu. Ancak bu durum, pek uygulama özelliği
gelebilmekti394. Önce köylerinden kalkıp kasaba- göstermiyordu. Selanik’teki yığılmaya bakıldığında,
ya, oradan da bir iskeleye ulaşmaya çalışıyorlardı. bir ay içinde bu kentten 27.000 kişinin Türkiye’ye
Drama, Sarışaban ve çevresindeki köyler Kavala taşınması gerekiyordu. Seyri Sefain İdaresi, Kırza-
Limanı’ndan, Selanik, Langaza, Vodina ve Kılkış deler ve Sadıkzadeler ile Türkiye ve Sürat vapurları
çevresi Selanik Limanı’ndan gemilere biniyorlardı. idareleriyle yapılan sözleşme uyarınca, 20.150 kişi-
Gritliler; Kandiya, Yanya’dan gelenler de Preveze- nin taşınması üzerinde durulmuştu. Sayı 27.000’e de
lilerle birlikte, Preveze Limanı’ndan gemiye bini- çıksa, söz konusu firmaların yola çıkaracağı gemiler-
yorlardı. Çoğu kez yayan, at ya da eşek ile yapılan le birer kerelik sefer uygulamasıyla, bu göçmenlerin
bu yolculuk, kasabadan sonra çoğunlukla trenle ya topluca taşınması mümkündü. Gemiler yolda bozul-
da kiralanan arabalarla liman kentine ulaşılırdı395.
mazsa ya da her hangi bir anlaşmazlık olmazsa, bir
Göçmenleri Türkiye’ye taşıma görevini üstlenmiş ayda iki sefer yapmaları durumunda 40.300

393 Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s.74.


394 A.g.e., s.74.
395 A.g.e., s.75.

183
insan getirme kapasiteleri vardı. Bununla bir- hep yaz mevsiminin sunacağı olanaklara uygun yü-
likte unutulmaması gereken bir şey vardı: Gemi- rüyeceğini düşünmemek de gerekiyordu.
lere yalnız insan yüklenemezdi; büyük ve küçük- Kısacası, demiryolları da düşünülmüş olsa; sü-
baş hayvanlarla birlikte, eşyalar da yüklenmeliydi. reç kolay bir süreç olarak algılanmıyordu396.
Hayvan ve eşya yüklenmesi durumunda, hiçbir
vapurun, düşünülen insan kapasitesini yükleyerek, Göçmenlerin zaten çok az bir kısmı demiryol-
getirebileceği düşünülemezdi. Hesaplar yanlız in- larıyla taşınmıştı. 1924 yılının Ocak ayı içinde
sanlara göre değil, onların yanlarında getirdikleri şimendiferlerle gelen insan sayısı 3.013, büyük
eşyaların miktarına ve hayvanların tür ve sayısına baş hayvan sayısı 184, küçükbaş hayvan sayısı da
göre de yapılmalıydı. Mukaveleye dâhil olmayıp, 1.800’dü. Drama ve yöresinden kalkan küçük bir
sahiplerinin arzusuyla bu sürece katılabilecek ge- grup, Drama’dan 4 Şubat1924 günü hareket etmiş;
milerin bir seferde insan taşıma kapasitesi 6.950 Uzunköprü İstasyonu’na bir gün sonra, yani 5 Şu-
nüfustu. Bu gemilerden yararlanma zorunluluğu bat 1924 günü gelmişti. Bu grubun iskân yöresi
Samsun’du. İkinci bir grup göçmenin de aynı ay
doğduğunda, bunlardan yararlanmak ancak sahip-
içinde 9 kişiyle Drama’nın Lice köyünden 4 Şu-
lerinin arzusuna bağlı olan bir şeydi. Söz konusu
bat 1924 günü 933 küçükbaş hayvanla hareket et-
gemiler ancak Selanik’e gelen göçmenleri taşıma-
miş ve onlar da 5 Şubat 1924 günü Uzunköprü’ye
ya yeterli gelse bile, Girit ve Kavala gibi yükleme
ulaşabilmişlerdi. Örneğin, 1924 yılının Şubat
iskelelerinden gelecek göçmenler için de gemiye
ayında, Drama’dan Dedeağaç ve Burgaz yoluyla
gereksinim vardı. Bütün bu yükleme iskelelerinden
3.236 kişi Trakya’nın değişik yörelerine trenlerle
göçmen alıp getirmeye bu vapurların yeteceğini
getirilmişti.397
düşünmek kuşkulu bir şeydi. Bu yörelerde yükle-
me işinin çok düzgün yapılabileceğini düşünmek Coğrafyanın zorluklarından ve başka riskli du-
de mümkün değildi. Bu durumda, vekâletin gerekli rumlardan dolayı, göçmen taşıma işinde en pratik
önlemleri alması öneriliyordu. Üstelik koşulların yol, deniz yolculuğu ve taşımacılığıydı.

Hayvan Taşınmasında Ücret Sorunu


Türk gemi taşımacılığını en çok zor duruma dü- bir gemiye göçmen bindirme etkinliği söz konusu
şüren konu, göçmenlerin yanlarında getirdikleri olduğunda, ortalama olarak, yüz göçmene karşın,
hayvanların taşınması oldu. Göçmenler yanlarında on beş büyükbaş ve küçükbaş hayvanın bineceği
büyük ve küçükbaş hayvanlarıyla birlikte yollara hesabı yapılmıştı. Böylece geminin taşıma kapasi-
dökülüyorlardı. Yunanistan Hükümeti, zorla bu in- tesinin ancak yüzde on beşi hayvan taşıma işi için
sanların yanlarında hayvan götürmesine engel ol- ayrılmış bulunuyor; en azından böyle olması öngö-
maya çalışsa da, uluslarara- rülüyordu.
sı yükümlülükler açıktı. İlk Düşünülen tam olarak
başlarda Yunan Hükümeti şuydu:
göçmenlerin yanlarında
hayvanlarını ve eşyalarını Gelen tarımcı göç-
götürmelerine engel olmuş- menler için hayvanlarının
tu. Ancak sonradan bundan Türkiye’ye aktarılması, on-
vazgeçti. Göçmenler, inek- ların yeniden üretici duruma
leri, öküzleri, boğa, düve, geçmeleri için çok önemliy-
buzağı, at, eşek, katır, keçi di. Özellikle Türkiye’de çift
ve koyun hatta tavukları, kazları, ördekleriyle yol- hayvanı bulma zorluğu vardı. Yerleştirilecekleri
lara dökülüyorlardı. Mübadele süreci başlamadan topraklarda bir an önce kendi kendilerinin geçim-
önce, göçmenlerin yanlarında ne kadar hayvan lerini sağlayacak ortamlar yaratmada, yanlarında
getirebileceklerine ilişkin ön hesaplar yapılmış, getirecekleri hayvanlar önemliydi. Üstelik Türki-
olasılıklar üzerinde durulmuştu. Öngörüye göre, ye bunu, bir ulusal servetin ülkeye aktarımı olarak

396 BCA, 272/14–76–29–6.


397 Hâkimiyet-i Milliye, 21 Mart 1924.

184
görüyordu. Türkiye’ye gelen göçmenler arasında hem de gemileri zarara uğratıyordu. Bunun yanı
geçimini bütünüyle hayvancılıkla sağlayanlar da sıra Yunanlı makamların, göçmenlerin ellerin-
vardı. Bu nedenle de hayvanlar için öngörülen taşı- deki büyükbaş hayvanları zorla ellerinden alıp
ma ücreti, belirlenen oran, geminin zarar görmesini alıkoydukları da görülmüştü398. Bu durumda söz-
sağlayacak bir etkene dönüşemeyeceği olasılığın- leşmenin gözden geçirilmesi gibi bir zorunluluk
dan hareket edilerek, düşük tutulmuştu. Ancak in- kendiliğinden ortaya çıkıyordu399.
sanların yanlarında getirecekleri hayvanlarla ilgili Yaşanan bir örnek, bütün açıklığıyla sorunu or-
öngörüler, hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Özel- taya koymuştu:
likle 1924 yılı başından itibaren göçmen getiren
gemilerde, gemilere binen yolcuların yanlarındaki Bakanlık, Kavala iskelesinde göçmenlerin bi-
hayvan miktarının öngörülenden çok fazla olduğu, riktiğini, bunların alınması gerektiğini belirterek,
hatta kimi zaman, sürücülükle uğraşan göçmenle- Akdeniz Gemisi’ni Kavala’ya göndermişti. Bu gö-
rin binlerce hayvanıyla birlikte gemilere binmeye revi yerine getirmek amacıyla Akdeniz, Ege’nin
çalıştıkları görüldü. mavi sularına açıldı. 23 Ocak 1924 günü Kavala
Limanı’na vardı. Limanda bekleyen Akdeniz, her
Bu iki yönden sıkıntı yaratan etkene dönüşüyordu: zamanki gibi göçmenlerin yükleneceğini umuyor-
Birincisi, hayvanları çok olan göçmenler ge- du. Yükleme başladığında, durumun bambaşka bir
milere dolduğunda, hayvan taşıma ücretleri düşük çehreye büründüğünü gördü: Yükleme kurulları ta-
olduğu için, gemi taşıma ücretini kurtaramıyordu. rafından yönlendirilen yüklemenin büyük kısmını
Masrafların kurtarılamayacağı anlaşıldığında, sırf büyük ve küçükbaş hayvanlar oluşturuyordu. Hay-
gemi zarar etmesin diye, taşıma ücreti daha fazla vanlar geminin büyük kısmını işgal etmişlerdi. Bu
olan insanlar tıkış tıkış gemilere dolduruluyorlar- durumda, gemiye yüklenen hayvanlardan alınacak
dı. Yine de büyük sürüleriyle gemiye binen çoban ücretle sefer masrafının karşılanamayacağı anlaşıl-
göçmenler, gemi işletmesinin zarar etmesine ne- mıştı. Bu durumda aradaki farkın vekâlet tarafından
den oluyorlardı. Bu da gemi sahiplerinin Mübadele ödenmesi gerekiyordu. Bu nedenle Seyri Sefain
Vekâleti karşısında yakınmalarına neden oluyordu. yönetimi, bakanlığa başvurarak, durumu hakkın-
Bu durum, hem bindirme kurullarının dikka- da bilgilendirdi ve zararının karşılanmasını istedi.
tini çekmiş, hem de gemi sahiplerini fazlasıyla Seyri Sefain Müdüriyet-i Umumiyesi’nden Vekâlet
sıkıntıya sokmuştu. Bakanlığa sıkıntıları anlatan Müsteşarı Ömer Lütfi Bey’e sunulan 20 Ocak 1924
mektup üzerine mektup, telgraf üzerine telgraf tarihli tezkereyle durum anlatıldı400.
geliyordu. Özellikle Kavala ve Selanik’ten gelen Gemi sahipleri, yakınmalarını açıkça dile getirmiş-
göçmenlerin yanlarında yüklü miktarda hayvan lerdi. Sorunlarını anlatan mektuplarını ve telgraflarını
getirdikleri görülmüştü. Bu göçmenlerin yanla- Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’ne göndermişlerdi.
rında getirdikleri hayvanların büyük kısmı bü- Sorun, Başbakanlığa 2 Mart 1924 tarihinde Müba-
yükbaş hayvanlardan oluşuyordu. Bir kişi için dele Bakanlığı tarafından iletildi. Gemi sahipleriyle
öngörülen ücret 1 lira iken, bir büyükbaş hayvan yapılan sözleşmede, hayvan oranını ve taşıma ücre-
için öngörülen ücret dört yüz kuruştu. Bu durum, tini belirleyen maddeye vurgu yapılarak; ilk başlarda
gemi sahipleriyle yapılan sözleşmeye özellik- sorunun boyutunun anlaşılamadığı belirtildi. Çünkü
le kaydedilmişti. Dolayısıyla gemi sahiplerinin, ilk gelen göçmenler, bu kadar yoğun biçimde yanla-
göçmenlerin yanlarında getirdikleri hayvanlar rında hayvan getirmemişlerdi. O zamanlar, Yunanis-
için daha yüksek bir taşıma ücreti talep etmeleri- tan, göçmenlerin yanlarında hayvan götürmesine pek
ne olanak yoktu. Ancak göçmenler, öngörülenin olumlu bakmamış, el koyma işini daha sıkı tutmuş;
çok üzerinde hayvan yüklemeye çalışıyorlardı. dolayısıyla, limanlarda bulunan göçmenlerin yanla-
Bu, göçmen almak için Kavala’ya ve Selanik’e rında getirdikleri hayvanların oranına bakılarak, yüz
giden göçmenlerin taşıma kapasitesinden yeter- göçmene karşın, on beş hayvanın gemiye binebileceği
li oranda yararlanamamak anlamına geliyordu. yönünde bir öngörüde bulunulmuştu. Büyük ve kü-
Bu durum, hem insan taşımaya öncelik verilmesi çükbaş hayvanlara ilişkin taşıma ücreti, bu görüntüye
biçimindeki bir zorunluluğu tehlikeye sokuyor, bakılarak belirlenmişti. Yunanistan’ın göçmenlerin
398 Başvekâlete Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’nin 3.2.1340 (1924) tarihli yazısı: BCA, 272.14.77/35.4.
399 BCA, 272/14–76–28–14.
400 BCA, 272/ 14–76–28–14.

185
hayvanlarına el koyması, göçmenler için büyük bir bir darbe olurdu. Daha olmadı, hükümetten gereksiz
psikolojik yıkım olmuştu. Türk Hükümeti, uluslararası bir paranın talebi demekti. Böyle bir genelleme ye-
antlaşmalardan doğan haklarını da kullanarak, Yunan rine, bir ara çözüm üzerinde durulabilirdi: Sorunun
Hükümeti önünde girişimlerde bulunmuş; Türklerin çözümü, ancak yanlarında büyük hayvan sürüleriyle
üzerindeki baskının artması, bu el koymaların önüne gelen göçmenler için uygulanacak bir yöntem olarak
geçilmesi için çaba harcamıştı. Bu girişimler sonunda ortaya çıkıyordu. Bu amaçla gemi sahipleri vekâlete
etkisini göstermişti. Bu girişimlerin sonunda Yunanis- önerilerini yaptılar. Vekâlet de durumu değerlendi-
tan, göçmenlerin yanlarında hayvanlarını götürmele- rerek, Başbakanlığa bildirdi. Öneri açıktı: Büyükbaş
rine eskisi kadar engel olmuyordu. Bu bir anlamda, hayvanlar için en çok iki yüz ve küçükbaş hayvanlar
iyi bir gelişmeydi. Ancak bunun sonucunda Selanik için yirmi beş kuruş kadar zam yapmak… Bunun için
ve özellikle de Kavala’dan gelen göçmenlerin, 1924 başbakanlığın onayını almak…
yılının başından bu yana yoğun biçimde hayvan getir-
Çözüm buydu. Bu yapılmazsa gemilerin zararının
diklerine tanık olunmuştu. Daha önce yapılan yüzde
vekâlet tarafından ödenmesi gerekiyordu. Vekâletse,
on beş oranındaki hayvan miktarı artık geçerli değil-
buna neden olanın, fazla hayvan getiren göçmenler
di. Bu oran çoktan aşılmıştı; gemi sahipleri sözleşme
olduğunu ileri sürüyordu. Bu durumda, ortaya çıkan
hükümlerini yerine getirmeye
yükün de göçmenlere ait ol-
çalışırlarken, taşıma masraf-
ması gerekiyordu. Vapurların
larını karşılayamaz duruma
taşıma kapasitesinden yararla-
düşmüşlerdi. Yoğun hayvan
akışıyla birlikte bu kez, oran- nılamadığına göre buna neden
ların çok üzerinde hayvanları olanlar, bu yükü taşımalıy-
vapurlara yükleme zorunlulu- dılar402. Ortada bir sözleşme
ğu ortaya çıkmıştı. Hayvanlar vardı. Bu durumda konunun,
vapurlara doldurulduğunda, bu hukuki boyutunun da incelen-
kez de gemilerin taşıyabilece- mesi gerekiyordu. Vekâletin
ğinden çok az göçmen vapurla- başvurusuyla sorun ve öneri
ra bindirilebiliyordu. Böylece, hukuk müşavirliği tarafından
gemilerin insan taşıma kapasi- da incelenmiş, hayvan başına
tesine ulaşılamıyor, yeterince gerektiği durumlarda ücretin
gemilerden yararlanılamıyor- altı yüz kuruşa çıkarılmasının
du. Bu durumda gemi sahipleri, istemeye istemeye bir sakıncası olmadığı hukuki görüş
bazı önlemlere yönelmişlerdi: Bu da gemiye uygun olarak öne sürülmüştü. Hukuki gerekçede, buna ne-
oranın çok üzerinde hayvanın ve insanın gemilere den olanların fazla hayvan getiren göçmenler olduğu
bindirilmesiydi. Bunun için gemilerin fiziki koşulları açıkça belirtildi. Bu açığı buna neden olan göçmenler
alabildiğine zorlanmıştı. Kısa bir dalganın ardından, karşılamazsa, fazla hayvan ve eşya yüklenmesinden
hayvan aktarımında düşme olabileceği sanılmıştı. dolayı geminin oluşacak zararını vekâlet karşılamak
Oysa bu durum normale döneceğine sürekli bir akış zorunda kalacaktı. Bu durumda mevcut sözleşmenin
olduğu gözlemlenmişti401. değiştirilmesinde hukuk müşavirliği de hiçbir sakın-
Gemi sahipleri artık bu yoğunluk karşısında tıkanıp ca görmüyordu403.
kaldıklarını düşünüyorlardı. Bu yoğun hayvan akışı Konu ve öneriler, Başvekâlet tarafından değerlen-
karşısında, yeterince göçmen alınamadığı için, bir ge- dirildi. Başvekil İsmet imzasıyla 31 Ocak 1924 tarihli
minin bir seferde yapacağı harcamaları karşılamanın yazıyla navlun miktarını dolduramayarak, sefer mas-
olanağı ortadan kalkmıştı.. Bunun üzerine yapılacak rafını çıkaramayan gemiler için insan oranına göre,
şey, gemi sahiplerinin zararını önlemek için, hayvan yüzde 15 fazla hayvan olması durumunda, Kavala ve
başına biçilen taşıma ücretinin artırılmasıydı. Ancak Selanik’ten gelen göçmenlerin büyük baş hayvanla-
bu bütün göçmenlere genelleştirilecek bir uygulama rından her bir hayvan için 400 kuruş yerine 600 kuruş
değildi. Bu da zaten yoksul olan göçmen kitleleri için alınmasının uygun olduğuna karar verildi404.

401 BCA, 272/ 14–76–28–14. 403 BCA, 272/ 14–76–28–14.


402 BCA, 272/ 14–76–28–14. 404 BCA, 272/ 14–76–28–14.

186
Sağlık ve Liman Vergisi Sorunu
O zamanki vergi düzenlemesine göre, yurtdışın- bazı Yunanlı acentelerin ve simsarların göçmenleri
dan gelen gemilerden sağlık, fener ve liman vergisi dolandırdığı anlaşıldı. Söz konusu kurum ve kişiler,
alınmaktaydı. Bu vergi uygulamaları o dönem için, karantina vergisi adı altında, göçmenlerden tuttura-
büyük bir özveri ile göçmen taşıyan gemiler için bildikleri kadar para sızdırmaya çalışıyorlardı. Bu
büyük bir ekonomik yüktü. Özellikle liman vergisi, durumda, yükleme iskelelerindeki ilgili kişiler uya-
büyük bir sorundu. Kimi gemi sahiplerinin ve mü- rılarak, göçmenlerin bir kötü durumda bırakılmasının
rettebatının, bu vergiyi taşıdıkları göçmenlerden önüne geçilmesine çalışıldı406. Hazırlanıp imzaya su-
almak yoluna gittikleri bile görünmüştü. Bu sorun- nulan kararnamede ana yönleriyle şunlar deniliyor-
la ilgili yakınmalar, daha göçün başladığı anlardan du: Mübadeleye tabi göçmenleri taşıyacak gemilerin
itibaren bakanlığa akmaya başladı. 5 Eylül 1923 ta- sağlık vergisinden istisna tutulması hakkında Sıhhiye
rihli gelen bir şifrede de bu açıkça görülmekteydi. ve İçtimaiye Vekâleti’nce hazırlanan kanun önergesi,
Midilli Müslümanlarını alıp, Ayvalık’a çıkacak ge- Bakanlar Kurulu’nun 7.11.1923 tarihli toplantısında
miler 8 Ekim’de Pire’den hareket etmişlerdi. Ertesi incelenmişti. Lozan Antlaşması gerek Türkiye Bü-
gün öğle üzeri Midilli’ye ulaşmaları düşünülüyor- yük Millet Meclisi ve gerekse Yunan Hükümeti’nce
du. Göçmenleri taşıyan gemiler, Türkiye’ye kabul, onaylanmış ve Mübadele Sözleşmesi’nin sekizinci
fener ve sağlık vergisinden muafiyet istiyorlar; bu maddesinde göçmenlerin bütün vergilerden muaf
konuda gerekli emirlerin ilgili yerlere verilmesini olduğu açıkça söylenmişti. Bu açık bir hükümdü
rica ediyorlardı. Fener vergisinin de bu biçimde af- ve kuşkusuz Türk Hükümeti’ni ve makamlarını da
fedilmesi rica edilmekteydi405. bağlayan bir durumdu. Bu genel kuralın ötesinde bir
Bu istek, idari evrelerden geçerek, ilgili kurum- uygulamaya zaten gidilemezdi. Durum ortadayken,
lara ulaştı. Konu yalnızca Mübadele Bakanlığı’nı yasa önerisinin incelenmesine bile gerek yoktu. Mü-
ilgilendirmiyordu. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan- badeleye tâbi göçmenlerin sağlık ve liman vergilerine
lığı ile Maliye’yi ilgilendiren yönleri de vardı. Sağ- tâbi tutulması bir yana; göçmenleri taşıyan vapurların
lık Bakanlığı, hükümetle gerekli girişimleri yap- dâhi bu vergiden doğal olarak ayrı tutulması gerekliy-
tıktan sonra; İstanbul ve Boğazlar’daki memurlara di. Bu durum ilgili kurum ve kişilere bildirilmişti407.
mübadele için gelen göçmen gemilerinden sağlık Durum bu kadar açık ve net olmakla birlikte, il-
vergisi alınmaması yönünde gereken emirlerin ve- ginç uygulamalarla da karşılaşıldı. Bu örneklerden
rildiğini belirtti. Bu emirler ilgili kişilere ulaştırıl-
birisi Tekirdağ’da yaşanmıştı. Tekirdağ İskelesi Sey-
dı. Bakanlık, “Muhacir gemilerinden sıhhiye rüsu- risefain İdâresi’nin kendisine aitti. İskeleye yanaşan
mu alınmayacaktır” diyordu. Ancak, fener vergisi gemilere binecek ve inecek müşterilerden bu idare
konusunda ilgili vekâlet tarafından yapılacak bir yüzer kuruş iskele parası alıyordu. Bu uygulama
şey olmadığı da belirtiliyordu. Anadolu limanları- göçmenlere de uygulanıyordu. Nakit olarak ücreti
na gelen gemilerden alınacak sağlık vergisinin na- iskân mıntıkasınca verilmekte olan göçmenler için
sıl alınacağı konusunda bir yasa vardı. Seyri Sefain Acentesi bu parayı özellikle alıyordu.
Bu durumda konu netti: Bu nedenle İkinci İskân Mıntıkası Müdürlüğü, bu uy-
gulamadan vazgeçilmesini Mübadele İmar ve İskân
Sorun, bakanlığı aşan, bakanlar kurulunu ilgi- Vekâleti’nden 6.7.4 1924 tarihli yazıyla özellikle is-
lendiren bir konuydu. Ve belki de bir yasa düzenle- tedi408. Bu gelişmeler üzerine bakanlık devreye gir-
mesi yapmak bile gerekebilirdi. miş ve göçmenlerin her türlü vergiden muaf olduğu-
Konu Bakanlar Kurulu’nun 7 Kasım 1923 tarih- na vurgu yaparak, gelen göçmenlerden iskele parası
li toplantısında değerlendirildi. Bu değerlendirmeler alınamayacağı Tekirdağ Trakya İmar Müdürlüğü’ne
sonunda alınan bir kararla, hem göçmen taşıyan ge- bildirilmişti. Bu vergi ayrıcalığı hem bakanlık tara-
miler hem de göçmenler sağlık ve liman vergisinden fından getirilen hem de kendi ad ve namlarına gelen
muaf tutuldular. Bu durum hem İstanbul Liman Heyeti göçmenler için geçerliydi. Dolayısıyla vekâlet, alı-
hem de Boğazlar Sıhhiye Müdüriyeti tarafından ilgili nan vergiye karşı çıktı. O zamana kadar alınmış olan
kurum ve kişilere iletildi. Buna karşın Yunanistan’da paranın tespit edilmesini de ayrıca istedi409.

405 BCA, 272–11–16–70–23. 408 BCA, 272/ 14–76–30–19.


406 BCA, 272–11–16–70–23. 409 BCA, 272/ 14–76–30–19.
407 BCA, 030.18.1.1./8.39.11.

187
188
189
Gemilerde Salgın Olayları
Veba Riski Ve Fare İtlafı
Göçmen taşıma işinde, en çok korkulan şey, bir
Klazumen ve Tuzla’da karantinalar oluşturulmuş-
salgın riskiydi. O dönemde başta sıtma, malarya, tu. Bunlar büyük karantina merkezleriydi. Bunların
trahom, kızamık, kızıl gibi hastalıklar bolca görü-
yanı sıra, her indirme iskelesinde gelen göçmen-
lüyordu. Bunun için araştırmalar yapılmış, Rum lerin sağlık denetimlerini yapacak birimler oluş-
göçmenler arasında üç lekeli humma olayı görül- turulmuştu. Göçmen indirme iskelesine ulaşınca,
müştü410. 1923 yılı sonlarında, yola çıkan göçmen-
alınması gereken sağlık önleminin alınmasına ça-
ler arasında da sık sık kızıl salgını görülüyordu. Sa-
lışılıyordu. Örneğin 1 Şubat 1924 tarihinde, Bursa
lihli Hükümet Tabibi Mahmut Bey bu olay üzerine Vilayet makamına yazılan yazıda, Bursa’ya gelen
Kavala’ya gönderilmiş, hastalığın teşhisini yapmış-
göçmenlerle ilgili önemli bir uyarıda bulunuldu.
tı. Bu amaçla Aksaray Hükümet Tabibi Refet Beyle Göçmenlerde bulaşıcı bir hastalık olup olmadığı
Kandiye’ye gitmişti411. dikkatli biçimde araştırılmalıydı. Çünkü Bursa’ya
Ancak en çok korkulan afet, veba ya da kolera Selanik’ten ve Selanik’e civar yerleşim yerlerinden
gibi önünün alınması çok zor olan ve ölümle so- göçmenler gelmişlerdi. Ancak, Selanik vilayetinde
nuçlanabilecek yerli Rumlar arasında kuşkulu ölüm olaylarına ta-
salgın hastalık- nık olunmuştu.
lardı. İlk başlarda Bu ölüm olayla-
pek belirti görül- rının nedeni tam
mese de, göçmen- bilinmiyordu.
lerin yola çıkması Pekâlâ, kor-
ya da karaya in- kulan bir salgın
mesiyle görülen riski olabilir, bu
rahatsızlıklar, bu da önü alınmaz
konuda ne kadar felaketlere yol
dikkat edilmesi açabilirdi.
gerektiğini ortaya Gelen yazı-
koyuyordu. Bu da, kente, yani
nedenle, Sıhhiye Bursa’ya gelen
ve Muavenet-i İç- göçmenlerin
timaiye Vekâleti Selanik ve ya-
(Sağlık ve Sosyal kınındaki yerleşim yerlerinden geldiği göz önüne
Yardım Bakanlığı) ile Mübadele İmar ve İskân Ba- alınarak, göçmenlerin indirilmesinden sonra gerek-
kanlığı arasında sıkı bir çalışma, denetim ve eşgü- li önlemler alınmalıydı. Bir riske imkân verilme-
dümün sağlanmasına gereksinim vardı. Daha bin- meli, bir salgın hastalık durumu bildirildiğinde, bu
dirme iskelelerinde göçmenler için başta çiçek aşısı göçmen daha karaya inmeden, gemide görev yapan
olmak üzere, kimi hastalıklara dönük aşılamaların doktor ve sağlık ekiplerinden gerekli bilgiler alın-
yapılması gerekiyordu. Aşı yapıldığında göçmenin malı; bundan sonra, iskelede hazır bulunan doktor-
eline bir aşı belgesi veriliyor; aşı belgesi olmayan lar tarafından gemideki göçmenin, gemiden alınan
göçmene, gemide görev yapan sağlık kurulları ta- durumuyla ilgili rapor doğrultusundan muayenesi
rafından aşı yapılıyordu. Yunanistan’da yaşanan yapılmalıydı. Şüpheli bir durum bulunduğunda ya
bazı kuşkulu ölüm olayları, bir salgın riskinin da bir vakaya rastlandığında yapılacak şey açıktı:
Anadolu’ya aktarılabileceği konusunda kuşkula- Bu hastalığın tedavisi yapılıncaya kadar, memleket
rı artırmaktaydı. Bu nedenle Türkiye’de, Urla’da ahalisiyle, yani Bursalı yerli halkla bir temas ve

410 THAM, III/ 31(15 Mart 1340), s.226.


411 Ahenk, 19 Kanunievvel 1923.

190
münasebetine engel olunmalıydı. Basit bir temas İstanbul gemisinde bu olmamakla birlikte, aynı
sonucu hastalık kontrol edilemez biçimde yerli yerden ve bir gün arayla aynı kente gelen Rize’de
halk arasında da yayılabilirdi. Buna olabildiğince üç ölüm olayının olması kuşku vericiydi. Bu du-
dikkat edilerek kuşkulu ya da hasta göçmen, mi- rumda tedbirli olmaktan başka bir seçenek yoktu.
safirhaneye alınarak, gözlem altına alınmalıydı. BuGöçmenlerin indirildikleri Mersin iskelesinden,
süre içinde de tıbben gerekli olan neyse, onun ya- karantinaya kadar, hiç kimse ile temasa geçme-
pılması gerekiyordu412. meleri sağlandı ve karantinada gerekli sağlık iş-
Vekâleti böyle dikkatli davranmaya sevk eden lemleri yapıldı .
414

belirtiler kimi yerlerde görülmüştü. Bu durum is- Bu, bu gemiye özgü bir durumdu.
ter istemez endişenin ve kuşkunun yanı sıra, kor- Ancak süreç içinde, Mersin’e göçmen taşıyan
kuyu da getiriyordu. Tanık olunan kimi salgına yol diğer gemilerde, başka bir eksiklik gözlemlen-
açabilecek gelişmeler, dikkatli davranmayı gerekli di. Mersin’e göçmen getirmekte olan gemilerden
kılmıştı. Örneğin Akdeniz gemisiyle Mudanya’ya bazılarında doktor ve hastabakıcı bulunmadı-
Kavala’dan bir gurup ğı saptanmıştı. Bu
göçmen getirilmişti. saptamayla birlikte
Gemiye bindirilen durum; derhal Mer-
göçmenlerle ilgili, sin Heyet-i Sevkiye
sağlık denetimleri- Riyaseti tarafından
nin Kavala Bindirme Hilal-i Ahmer Ce-
iskelesinde yapıl- miyeti Merkezi’ne
madığı sonradan öğ- bildirildi. Merkez,
renilmişti. Vapurda bu ihbarla birlik-
bazı salgın vakaları te hemen duruma
görülünce, göçmen- müdahale etti. İl-
ler Mudanya’ya geti- gili kurumlara yazı
rilmeden Tuzla’daki yazarak, Mersin’e
karantinaya götürül- göçmen taşıyan ge-
müş ve gerekli sağ- milerde doktor olup
lık denetimlerinden olmadığının sıkı bir
ve önlem alma ey- takibe alınması isten-
leminden sonra Mudanya’ya getirilmişlerdi. Buna di. Bununla birlikte, mutlaka doktor ve yeteri ka-
benzer bir durum Çanakkale’de de yaşanmıştı413. dar hastabakıcı bulundurulması da emredildi. Bu
Benzer bir olay da aynı tarihlerde Mersin’e durum sadece istenmiyor, sonucun izlenerek, mer-
göçmen getiren gemilerde yaşanmıştı. Bu kente kezin sonuçtan haberdar edilmesi de belirtiliyor-
önce İstanbul, ardından da Rize gemileri bir gün du415. Merkezin müdahalesi ile konu kurullar tara-
arayla göçmen getirmişlerdi. İstanbul gemisi 867, fından incelenmeye alındı. Gemilerin bazılarında
Rize gemisi de 608 göçmeni Mersin’e indirmişti. doktor ve hastabakıcı olmadan seferlere çıkıldığı
Göçmenler Kavala’dan arka arkaya bindirilmiş tespit edildi. Bu son derece hassas bir konu olarak
ve neredeyse iki gemi aynı anda hareket etmişler- algılanıyordu. Sağlık memurları olmadan göçmen
di. Yalnız ilginç bir durumla karşılaşılmıştı. İstan- taşınmaması ve bu duruma son verilmesinin son
bul gemisinde, Mersin’e kadar süren yolculukta derece önemsendiği görülüyordu. Bu durum İstan-
hiçbir olay olmazken, Rize gemisinde üç ölüm bul Sevkıyat ve Nakliyat Müdüriyeti’ne bildirilmiş
olayı meydana gelmişti. Geminin doktoru vardı. ve bu kanalla konu vekâlete kadar gitmişti416.

412 BCA, 272/ 79–72–2–1; bir salgın riski, sürekli olarak vekâlet yetkililerini korkutmuştur. Ancak, yine de iskândan sonra, kuşkulu salgın olayları kendini
göstermiştir. Örneğin, İzmir mıntıka müdüriyetinden vekâlet acil bir yazıda, Söke ve civarında iskân edilen göçmenler arasında dizanteri hastalığı görüldüğü
bildiriliyordu. Vekâlet acilen gereken önlemleri almalı, yeterli doktor ve sağlık desteği göndermeliydi. Seri hareket edildi. Bölgede ivedi önlemler alındı.
Sonunda dizanterinin önü alındı. Durum bir telgrafla vekâlete bildirildi. Bkz. BCA, 272/79.72.2.2.
413 BCA, 272/ 79–72–2–1.
414 BCA, 272/ 79–72–3–4.
415 BCA, 272/14–76–29–7.
416 BCA, 272/14–76–29–8.

191
Vekâletin de devreye girmesiyle emir ve tavır Selanik ve Kavala bindirme iskelelerinden ge-
kesindi: lenler arasında beş bin kızamık ve altı çiçek vaka-
Hiçbir gemi, doktor ve sağlık memuru almadan sına rastlanmıştı. Bunların tespit edilmesi üzerine
sefere çıkamayacaktı. Bunun için azami çaba har- gereken önlemler alınmış ve gelen göçmen kitleleri
canacak, eksiklik hissedildiğinde, gemi yolundan arasında ya da yerlilere de yayılacak şekilde geniş-
alıkonulacaktı. Bu aşamadan sonra kurala sıkı sı- lemesinin önüne geçilmiş ve yalnız bunlarla sınırlı
kıya uyulduğu görüldü: Örneğin, Rize gemisi bir kalmıştı. Bölgede Şubat ayı zarfında ölenlerin sa-
başka seferinde sağlık memuru almadan İzmir’den yısı 188’di. Bunun da ağırlıklı nedeni, bu belirtilen
Yunanistan’a doğru hareket etmiş; durumun ince- hastalıklarla ilgili olmalarıydı. Diğer bir neden de
leme sonucu anlaşılması üzerine Urla açıkların- Makedonya’da kaldıkları uzun sefaletlerin ve yoru-
da durdurulmuştu. Bunun üzerine gemi, Urla’dan cu yolculuklara vücut dirençlerinin yeterli gelme-
yanına doktor ve sağlık memurları alarak yoluna mesiydi 422
.
devam edebilmişti417. Bu konuda azami dikkat edi- Girit’ten gelen mübadillerden bazılarında cüz-
liyor, hatta seyyar doktorlar hazır bulundurularak, zam illeti de görülmüştü. Bunlar daha gemilere
doktor olmayan yerlere seri olarak
gönderiliyorlardı418.
Her gemide en az bir doktor gö-
revlendirilerek, olası hastalıkların
önlemi alınmak istenmişti. Böylece
11 seyyar doktor, gemilerde Yuna-
nistan ile Türkiye arasında sürekli
gidip geliyordu. Bir süre sonra bu
doktorların yetmemesi ve bazı gemi-
lerin doktorsuz hareket etmek zorun-
da kalması üzerine, 5 doktor daha bu
sayıya eklendi.419
Klazumen, İzmir yakınında,
Urla’da kurulan en büyük karanti-
nalardan birisiydi. Büyük gemilerin
yanaşmasına olanak yoktu. Bu gibi
durumlarda gemiye sağlık heyeti gön- bindirilmeden, Girit’te karantinaya yakın bir yere
deriliyor, orada insanların ve hayvanların kontrolü yerleştirilmişlerdi. Bu hastalığa yakalanan üç kişi
yapılıyor; koşulların uygun olması durumunda ge- sonuçta Müslüman’dı ve Türkiye’ye gelecekler-
minin yolculuğuna izin veriliyordu420. di. Türk Murahhas Heyeti Başkanı Tevfik Rüş-
Buna benzer tehlikeler, Türkiye’den Yunanistan’a tü Bey, 6.3.1924 tarihinde Mübadele Vekâleti’ne
giden Rum göçmenler için de söz konusuydu. bir yazı yazarak, bu hastalığa yakalanan kişilerin
Türkiye’den Yunanistan’a Türkiye sahillerinden nereye gönderileceğini, gönderildikten sonra da
Rumları alarak giden Yunan Anloni gemisinde iki tecrit edilip edilemeyeceklerini sordu. Bu adanın,
kolera vakası olduğu haber verilmişti. Bu haber bü- yani Girit’in göçmen nakliyatı taşıma işi yakında
yük bir kaygının doğmasına neden oldu. Koleralı son bulacaktı. Dolayısıyla bu kişilerle ilgili de bir
Rum yolcuları taşıyan geminin İstanbul’a uğrayıp karara varmak gerekiyordu. Bu durum, Mübade-
uğramadığı merakla soruşturuldu. Hangi iskeleler- le Vekâleti tarafından Sıhhiye Vekâleti’ne yazıl-
den yükleme yaptığı öğrenilmeye çalışıldı. İncele- dı. Sıhhiye Vekâleti’ne yazılan yazıda, bu kişiler
meler sonunda bu gemide koleralı hasta olmadığı Türkiye’ye geldiğinde, Sıhhiye Müdürlüğü’ne ge-
saptandı421. rekli yazıların yazılarak, bunlarla ilgilenilmesi, so-
nucun da özenle bildirilmesi isteniyordu423.

417 BCA, 272, 14–76–31–20. 421 BCA, 272/14–76–32–11.


418 THAM, 111/33 (15 Mayıs 1924), s.291. 422 23.2.1924 tarihindeki rapor: BCA, 272/79–72–2–2.
419 THAM, 111/33 (15 Mayıs 1924), s.291. 423 BCA, 272/19–72–2–6.
420 BCA, 272, 14–76–31–20.
192
Yapılacak tek şey vardı: heyetine yardım etmek ve göçmenlere veba aşısı
Mübadele yöntemiyle gelecek göçmenler ara- uygulamak için Selanik’e doktorlar gönderiliyor-
sında cüzzam illetine yakalanan kişilerin gelmesiy- du . Bilgi telgrafla gelmişti…
427

le bunların İstanbul Emraz-ı Sâriye Hastanesi’ne Durum önemli ve ürkütücüydü.


gönderilmeleri rica edildi .
424
Ara Komisyon, Muhtelit Mübadele Komisyonu-
Bunların yanı sıra göçmenlere olanaklar ölçüsün- na başvurarak, göçmen taşınmasına devam edilip
de düzenli aşılar da yapılmaya çalışılıyordu. Sefer edilmeyeceğini sormuştu. Herhangi bir riskin önüne
halindeyken aşı yapıldığında, bu göçmenlerde ters geçmek için, taşıma işine ara verilmesi bile düşünül-
etki yapabiliyordu. Tifo aşılarının yükleme iskele- müştü. Bu arada başka veba olaylarıyla ilgili bilgi-
lerinden sonra hiçbir aksamaya uğratılmayarak ih- ler de geliyordu. Bu gelişmeler üzerine Selanik’ten
raç iskelelerine gönderilmesi emri verildi. Durum göçmen getirilmesi bir süre askıya alınarak, gümrük
ilgili kişilere emredilerek, sonucun bildirilmesi is- kapıları bir süre kapatıldı. Bu süre içinde aşı uygula-
tendi425. Bütün bunların yanı sıra, en önemli korku ma işine aralıksız devam ediliyordu.428 Durum göç-
veba oldu. Tarihsel yönden de veba salgınları büyük menlerin yerleştirileceği yörelerdeki ilgili kurullara
kıyımlara yol açtığı bilinen bir şeydi. Kulaklara ge- da bildirilerek gerekli önlemlerin alınması uyarısı
len, hatta kimi gazetelerde yer alan bilgiler, Türki- yapıldı. Veba salgını, Yunanistan’da görev yapan
ye tarafında önemli bir kaygı yarattı: Yunanistan’da kurulların hastalığı algılamasıyla tespit edilmişti.
başta veba olmak üzere bulaşıcı hastalıkların yaygın Öyle ki, Türkiye’ye indirme iskelelerine indirildik-
olduğu yönünde duyumlar ve ten sonra Mersin’de göçmen-
belirtiler vardı. Türkiye’den ler arasında veba görülmüştü.
Yunanistan’a giden, günlerce Bu konuyla ilgili bir haberi, o
göçmen yüklemek için Yuna- dönemin en önemli gazetele-
nistan limanlarında bekleyen rinden biri olan ve İstanbul’da
vapurların Yunanistan’dan yayınlanan İleri gazetesi,
veba virüsü kapması ve yerel bir gazeteden aktara-
Türkiye’ye taşıması büyük bir rak şu şekilde vermekteydi:
risk yaratıyordu. Böyle bir şey ““Mersin’e
Mersin’e gönderilen muhamuha-
olması durumunda, önü alına- cirler arasında veba: Geçen
maz felaketlere neden olabilir- Pazar ertesi günü Mersin’e
di. Göçmenleri taşıyan vapurların Yunanistan’dan İstanbul vapuruyla 2993 ve Rize vapuruyla 866; Si-
başta veba olmak üzere bulaşıcı hastalık getirme ris- lifke Taşucu’na da 614 muhacir çıkarılmıştı. Muha-
ki vardı. Bu arada yürekleri ağızlara getiren bir ge- cirlerin ezici çoğunluğu Kozanalı’dır. Muhacirler
lişme oldu. Sıhhiye ve İçtimaiye Vekâleti’nin 5 Mart Mersin’e gelmişlerdir. Urla ile Mersin arasındaki
1924 tarihinde Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’ne vapur yolculuğu pek fena şartlar içinde geçmiştir.
yazdığı bir yazıda görülmüştü: Yazıda belirtildiğine Vapurda tabip bulundurmak ve sağlık önlemleri al-
göre, İstanbul’da veba hastalığına rastlanmıştı426. 23 mak gibi şeyler hatırdan geçtiği için hamilelikleri
Eylül 1924 tarihinde de Selanik’te yeniden veba ve esnasında dört kadın vefat etmiş, değişik hastalık-
lekeli humma görüldüğü bakanlığa bildirildi. Aslın- lardan da sekiz kişi ölmüştür. Yeni Adana’nın yaz-
da bu daha önceki aylarda ortaya çıkan bir olaydı. dığına göre vapurda doğan çocuklardan yalnız bi-
Selanik’te gümrük ameleleri arasında iki veba vaka- risi sağ kalmış, muhacirler Urla’daki memurların
sı görülmüştü. kayıtsızlığından çok şikâyetçidirler. Mersin’e çıkan
Bu haber çok önemliydi. muhacirler yakında Kayseri ve Niğde havalisine
sevk olunacaklardır”429.
Veba salgınının, Türkiye’ye aktarıldığında, bü-
yük bir yıkıma neden olabileceği korkusuyla bir Bu durumda acil önlem alınması gerekiyordu.
ara Selanik’ten göçmen getirilme işine ara verildi. Mübadele Bakanlığı durumu Sağlık Bakanlığı’na
Aralıklar halinde değişik tarihlerde İmdadı Sıhhi bildirdi430
.

424 Mübadele, İmar ve İskân Vekili’nin 2 Nisan 1924 tarihli yazısı: 427 THAM, III/ 36 (15 Ağustos 1924), s.407.
BCA, 272/79–72–2–29. 428 Ahenk, 18 Temmuz 1924.
425 BCA, 272/ 79–72–3–4. 429 İleri, 14 Haziran 1924.
426 BCA, 272/14–76–29–11. 430 BCA, 272/79.72.4.2.

193
194
195
Veba, geçmiş yüzyılların en Bu nedenle, Seyri Sefain Yöne-
belalı hastalığı olarak biliniyor- timi Genel Müdürlüğü’ne 12 Mart
du. Mücadelesi ve arıtılması son 1924 günü bir yazı göndererek,
derece güçtü. Taşıyıcılar tarafın- göçmen taşıyan gemilerde her kırk
dan yeni kişilere bulaştırıldığın- günde bir “itlaf-ı fare ameliyesi”ni
da, virüsü alan kişinin ölümüne zorunlu kıldı.
neden olan kötü sonuçları ola-
İtlaf-ı fare ameliyesi; yani fare
biliyor ve hızla yayılabiliyordu.
Bu virüs karşısında ilaçlar ya da öldürme çalışması yapılması zorun-
aşılar da yeterli gelemiyordu. luydu.
Mücadele olanakları sınırlı ve Durum, hem göçmen taşıyan di-
geleneksel değerlerin ötesine ğer kumpanyalara, hem de İstanbul
geçemiyordu. Veba virüsünün Liman İdaresi’ne bildirildi. Bu uy-
bulaşmasında farelerin öteden beri çok önemli bir gulama ivedi olmalıydı.
etken olduğu biliniyordu. Veba virüsünün en önem-
Derhal uygulamaya geçildi.
li taşıyıcıları farelerdi. Gemilerin farelerden arıtıl-
ması bu açıdan son derece önemliydi. Bu nedenle, Bu eylem, gemilerin depolarının ve fare barı-
fareleri taşıyıcı etken olarak devreden çıkarmanın nacak diğer bölümlerinin ilaçlanarak, farelerden
yolu, özellikle Yunanistan’a gidip gelen gemilerle ve olası veba virüsünden arındırılması için özel
Türkiye’ye fare aktarılmasının önüne geçirmelerini bir uygulamadan geçmeyi gerektiriyordu. Her
ya da gemilere binen göçmenlere farelerin bu virüsü kırk günde bir göçmen taşımaya gidecek gemi-
aşılamalarını engellemekti. Bu durumda yapılacak ler karantinalara uğruyorlardı. Gemi süvarileri,
şey, farelere karşı mücadeleydi. Gemiler temizlenip gemilerinin farelerden arındırılması için ilaçlan-
ilaçlandığında, farelerden arındırıldığında, o zamana dığını ve gerekli diğer önleyici önlemleri aldıkla-
kadar virüs almamış göçmenler hiç olmazsa yolcu- rını denetletiyorlardı. Bu arınma işlemini yapan
luk anında bu virüsü almamış olurlardı. Bunun tam ve böylece fare itlafını gerçekleştiren gemi, ka-
tersi de geçerliydi: rantinadan bu arınma işini yaptığını gösteren bir
Dar bir mekânda, yığınlar halinde gemilere bin- belge alıyordu. Bu belgeyi almaları, yeniden fare
dirilmiş göçmenler arasında, tek bir taşıyıcıdan bile itlafı yapmamaları için zorunluydu. Fare temizli-
kaynaklansa virüs hızla yayılabilir, sonu felaket ği yapmış olsa da, bu belge yoksa belge olmadığı
olan gelişmelerin kaynağı gemiler olabilirdi. Bu için gemi yeniden fare temizliğine tâbi tutulu-
nedenle gemilere binmeden önce göçmenlere veba yordu. Dolayısıyla arka arkaya iki kez bu uygu-
aşılarının uygulanması, gemilerin de temizlenip lamaya yeniden uğratılmak istenmiyorsa gemile-
ilaçlanmasıyla, dar bir alanda tehlikeli bir virüsün rin, bu belgeyi almaları zorunluydu. Bunun için
hızla yayılmasının önüne geçilebilirdi. bir genelge bile yayınlandı. Gemiler bu temizlik
O dönemin gemileri, tahta kısımları çok olan ge- uygulamasını yaptıktan sonra aldıkları belgeleri
milerdi. Tahtaların aralarında, gizli yerlerinde fareler Yunanistan’da yükleme birimlerine göstermek
yuvalanıp, hızla çoğalabiliyordu. Fare öldürmede kul- zorundaydılar. Gemilerin çoğu İstanbul üzerinden
lanılan ilaçlar çok gelişmiş değildi. Tahta mekânların Yunanistan’a gidiyordu. Bu nedenle İstanbul’dan
çok oluşu nedeniyle gemilerin bu özelliği farelerin ayrılmadan önce burada fare temizliği yaptırıl-
üremesinde bu önemli bir etken olabiliyordu. Göçmen ması zorunlu olduğu gibi sıkı bir denetlemeye de
taşıyacak gemilerin, farelerden ve olası veba virüsün- tâbi tutulmuştu431.
den kurtarılması için, sağlığa uygunluk uygulamasına Denizde yolculuk, en fazla üç gün, bir sorun
geçilmesine karar verildi. Sağlık Bakanlığı’nın öngö- çıkması durumunda bir hafta kadar sürebiliyor-
rüsü doğrultusunda, Mübadele Bakanlığı, göçmen ta-
du. Hayvanlar ve denk yığınları arasında daracık
şıyan gemiler için özel bir uygulamayı zorunlu kıldı.
mekânlarda, istiflenmiş gibi üst üste yapılan yolcu-
Bu uygulama iki sözcükte özetlendi: lukta, her türlü sağlık sorununun çıkması, kaçınıl-
“Fare İtlafı” maz gibi görünüyordu432.
431 BCA, 272/14–76–29–11.
432 Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’nin kaldırılmasından sonra kurulan Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyesi de bir süre sonra kapatıldı. Bu müdüriyete ait
evraklar, Sıhhiye ve Muavenet-i İctmaiye Vekâleti’ne devredildi. Bu devir sırasında on beş kilo iki yüz gram kinin de İstanbul mıntıkası müdiriyetine aktarıldı:
BCA, 272/12–4–46–3.

196
“1924 Yılı Ağustos’unda gemilerle taşınan göçmen miktarını gösteren belge.”

197
Bir Mektup:“Vapurda Perişanız”
Hastalık hem denizde, hem karada kol geziyor- Bunun temel nedeni salgın korkusuydu. Ger-
du.. Frengi, Sıtma, Trahom, Kızamık, Kızıl ve daha çekten de göçmenlerin yerleştirilmelerinden sonra,
sayısız salgın hastalık türleri o dönemde insanları ister istemez, salgın özelliği olan hastalıklar hem
kasıp kavuruyordu. Bataklıkların yoğunluğu, özel- göçmenleri, hem yerli halkı etkilemiştir. Misafirha-
likle ovalık yerlerde, yaygın sıtma ve malarya gö- nelere yerleştirildikten sonra, çocuklar arasında kı-
rülmesine neden oluyordu. Türkiye, sıtma ile sava- zamığın yaygınlığına tanık olundu. Örneğin, Sulh
şım sürecine henüz girmemişti. gemisiyle Kocaeli’ne 1924 yılı martında gelen göç-
Gelen her gemi bir risk getiriyor; ya da gemiler- menlerden beş numaralı misafirhanedeki dört nu-
le gelen göçmenler, bir sağlık riskinin altında ken- maralı odada kalan bir ailenin çocuğunda kızamık
dilerini bulabiliyorlardı. görüldüğünde, çocuk Hilal-i Ahmer hastanesine
sevk edildi. Hastalığın, diğer göçmenlere yayılma-
Ancak, ne olursa olsun, yine de önlem önlem-
sından da korkuldu. Çocuk hastaneye sevk edilmiş
di. Gelen göçmenlerin, uygun karantinalarda sağlık
ve kırk parça eşyası olan aile de eşyalarıyla birlikte
denetimlerinin yapılması önemli bir konuydu. Bu
muayeneden geçirilip, temizlendikten sonra tec-
gemide, görev yapan doktorun verdiği rapora göre
rithanede gözlem altına alınmıştı. Vekâlet, bu tür
çoğu zaman sorunsuz olarak geçiştirilebiliyordu;
olayların yayılmaması için dikkatli olunması uya-
ancak, bazı kuşkular varsa ya da umulmadık baş-
rısını yapıyor, gerekli girişimde bulunuyordu433.
ka etkenlerle, karantinadan geçemeyen göçmenler
Gemi doktorunun vereceği sağlık raporu uyarınca,
için hayat zehir olabiliyordu. Çünkü bu süre içinde
indirme iskelelerinde sağlık uygulamalarına devam
yerli halkla temasa geçmemeleri için gemilerden
ediliyordu434.
inmelerine izin verilmiyordu.

433 Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’ne 6 Mart 1924 tarihli Kocaeli valisinin yazısı: BCA, 272/79–72–2–4; Yine Söke’nin Tomaniçe köyüne yerleştirilen göçmenler
arasında Malarya görülmüştü. Vekâlet bunun da üzerinde durarak: “… uzun senelerden beri bir Rum kabilesine makkar olan bu karyede malarya var mı? Bilhassa
Drama mıntıkasının orada meskûn karye halkının sıtmadan pek muztarib olduğu ve hayli telefat verdiği sahimi? Seriyan işarı “ diyordu: Vekil namına Ağustos
1924 tarihli yazı: BCA, 272/11–19–91–4. Yerleştirme işlemlerinden sonra, kendi geldikleri yörelerin özelliklerine uygun alanlara yerleştirilmeyen göçmenler
arasında da zaman zaman salgın hastalıklar görüldü. Örneğin; Söke’ye sevk edilip yerleştirilen ve malarya kıyımından insanlar yerleşik alanlarını terk etmişler ve
Balıkesir’e gidip yerleşen Drama’nın Çanoviçe karyesi ahalisiyle buluşmak için yollara dökülmüşlerdi: BCA, 272/11– 20–99–29. Balıkesir yöresine getirilen
göçmenlerden hasta olanların Ayvalık askeri hastanesinde tedavisine çalışılıyordu. Burada belli bir yığılma olduktan sonra, hastane başhekimi hasta
almamaya başlamıştı: BCA, 272/79–72–2–2. Bir telaş vardı. Buna neden yaygın salgın hastalıklar ve bunun sonucunda ortaya çıkan ölümlerdi. Örneğin
Drama’dan gelip, Muğla’nın Cazgırlar karyesinde iskân olunan ahalinin kısmı azamı malarya hastalığından pek ziyade muzdarip olmuşlar ve bu yüzden onyedi
kişi ölmüştü. Dağlık mıntıka halkından olan bu insanların buralarda oturması demek ölmeleri demekti. Bunların yaşamlarını kurtarmak için Tekfurdağı’na
gitmek istiyorlardı. Yerleştirildikleri topraklarda üretici duruma getirilmeleri mümkün olmadığı a nlaşılmıştı; ziraat yapamayacaklar, Ticaretle
uğraşamayacakları anlaşılmıştı. BCA, 272/11–20–98–6. Vekâlet buna verdiği yanıtta, adı geçen kişilerin Tekirdağı’na yerleştirilmesinin uygun olduğunu
bildirerek, buna göre işlem başlattı: BCA, 272/11–20–98–6.
434 Mübadele vekillerinden Refet Bey’in açıklaması: TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, İ.2, C.IX, Ankara, 1975, s.58.
198
Bu nedenle vekâlet sık sık, mıntıka müdür- bekleşip duruyorlardı. Ambarlarda hayvanlar ade-
lüklerine yazdığı yazılarda gerekli uyarılarda ta kavruluyordu; insanlarsa aç, susuz, perişandı.
bulunarak, olabildiğince dikkatli olunmasını ve Geminin onlara sunabileceği olanakları sınırlıydı.
bir salgına meydan verilmemesini istemekteydi. Sonunda sabırlar tükendi. Kesriye ve Kozana göç-
Gelen göçmenlerin nerelerden geldikleri, nere- menleri adına Hafız İbrahim ve Bekir Osman, ça-
lere yerleştirildikleri, hangi iskelelerden karaya resiz göçmenlerin sorunlarını dile getirmek için ön
çıktıkları, nerelere yerleştirildikleri sık sık soru- ayak oldular. Ankara’ya, Mübadele İmar ve İskân
luyordu. Çocuk, kadın, yaşlı sayısı ile göçmen- Vekâleti’ne telgrafla ortak bir dilekçe gönderip,
lerin yanlarında ne kadar koyun, keçi ve diğer sıkıntılarını dile getirdiler. Dilekçe 23 Temmuz
hayvanları getirdikleri sorgulanıyor ve ayrıca bu 1924’te, saat 10.18’de çekilmişti.
yolculuklar sırasında ölen olup olmadığı araştı- Dilekçe bakanlığa ulaştı.
rılıyordu. Hayvan hastalıkları Türk hayvancılı-
ğında önü alınamaz riskler doğurabileceği için Dilekçe niteliğindeki mektupta, Urla karanti-
çok önemseniyordu. Hayvan hastalıklarının tes- nası önüne getirilen geminin kıyıdan uzakta, Urla
pit edilmesi için azami çaba harcanması emre- kıyısında bekletildiği söyleniyordu. Gemi doktoru
diliyordu. Yolculukta ya da yolculuk sonrasında gemideki göçmenler arasında bir salgın hastalık
doğanların sayısı, göçmenler arasında hasta olan belirtisi olmadığını söylemesine karşın, geminin
olup olmadığı soruluyor; yükleme iskelelerinin karantina önlerinden ayrılmasına izin verilmiyordu.
bu konularla ilgili düzenli bilgi verip vermediği Ne ayrılabiliyorlar, ne kıyıya çıkabiliyorlardı. Du-
denetleniyordu. Yasa dışı yollarla, kaçak olarak rumlarını öğrenmek isteyen göçmenlere, karantina
gelenlerin olup olmadığı araştırılıyor; bu tür ya- işlemlerini yaptırmak için onları gemiden kıyıya
sal olmayan yollara gidenlerle ilgili düzenli cet- taşıyacak araç olmadığı, bu nedenle gemide bekle-
vellerin hazırlanması isteniyordu435. tildikleri söylenmişti. Gemide bekleyen göçmenle-
rin ağırlıklı kısmı kadın ve çocuklardan oluşuyor-
1924 yılı temmuzunun sıcak günlerinden biriydi. du. Telgrafı çekenler, durumlarını vekâlete anlatan
Kesriye ve Kozana’dan göçmen getiren gemi- dilekçelerinde; “perişanız” diyorlardı. 2.500’den
lerden biri Urla’ya geldi. Klazumen karantinası- fazla göçmen adına duruma bakanlığın ilgisi çeki-
nın açıklarında, kıyıya yanaşamadan durdu. Zaten liyor ve gerekenin yapılması arz ediliyordu.
geminin büyüklüğü, kıyıya yaklaşması için engel- Bakanlık bu telgrafı alınca derhal hareke-
di. Gemi süvarisinin amacı getirdiği göçmenlerin te geçti. İzmir Mıntıka Müdürlüğü’ne bir telgraf
sağlık denetimlerini karantinada yaptırmak, sonra çekerek, konunun gerçeğinin ne olduğunu sordu.
da kendisine gösterilen indirme iskelesine yöne- Mıntıka Müdürlüğü de girişimlerde bulunarak, ka-
lip, yükünü ve yolcularını boşaltmaktı. Gemi bü- rantina açıklarında bekleyen gemi ve göçmenlerle
yüklüğünden dolayı, sığ bir iskeleye yanaşamadı- ilgili durumu araştırdı. Bu sorgu üzerine, Urla’dan
ğından yolcularını açık denizden karaya çıkarmak 29 Temmuz tarihinde konu üzerine bakanlığa şu
zorundaydı. Bunun için kıyıdan motorlar gelmeli, açıklama geldi: Tahaffuzhanede göçmenleri vapur-
yolcular bu motorlara aktarılmalı ve bunlar ara- dan iskeleye indirmek için tek bir motorları vardı.
cılığıyla karaya çıkarılmalıydı. Gemide yaklaşık Bu motor da başka bir iş için faaliyetteydi. Ayrıca
2.500 kişi vardı. Gemi kıyı ile irtibat kurarak, göç- denizde fırtına vardı. Bu nedenle bir süre göçmen-
menleri karaya çıkaracak motor gönderilmesini is- lerin indirilmesi işlemlerine ara verilmişti. Ancak
tedi. Motorun gelmesi için hem gemi, hem gemi denizin dinginleşmesi, fırtınanın yavaşlaması üze-
görevlileri hem de yolcular beklemeye başladılar. rine mübadiller karaya çıkarılmıştı. Ayrıca sorunun
Günler geçiyor, kıyıdan göçmenleri karaya aktara- ortaya çıkışında bir ihmal olmadığı, kasti bir duru-
cak motor gelmiyor; böylece göçmenler karantina mun bulunmadığı, yalnızca olanaksızlıklar ve hava
işlerini bitirmek için bir türlü kıyıya çıkamıyorlar- koşullarından dolayı bu durumun ortaya çıktığı
dı. Temmuz ayının sıcağı bütün ağırlıyla tepeden özellikle vurgulanıyordu436.
hissediliyordu. Ambarlarda hayvanlar vardı; yaşlı
insanlar, çocuklar; temmuzun sıcağı altında gemide Açıklama bir anlamda, “inanana” cevaptı…

435 A.g.e., s.58.


436 BCA, 272/11–18–89–12.

199
Ayrılmak Zor, Kavuşmak Dert...
Buna benzer olaylara neredeyse her yerde sık sık yapılıyor; bunlar aracılığıyla kıyıya çıkıyorlardı.
rastlanıyordu. Karantina işlemleri yapıldıktan sonra yeniden bu
Başka bir sorun daha vardı ki o da apayrı önemi küçük taşıma araçlarına binip, gemiye dönüyorlar-
olan bir konuydu: dı. Teknik olarak, başka bir seçenek de gündemde
olamazdı.
Göçmenler, Türkiye’ye geldiklerinde önce karan-
tinaya alınıyorlardı. Karantinaların bulunduğu Urla Bu durumda sorun çok açıktı:
ve Tuzla gibi yerlere, büyük vapurların yanaşması Göçmenleri büyük gemilerden karantinaya, ka-
mümkün olmuyordu. Bu durumda göçmenler deniz- rantinadan da tekrar büyük gemilere taşıyan tekne-
de aktarılarak daha küçük taşıma araçlarıyla büyük lerin ya da motorların taşıma ücreti kime aitti? Bu
gemilerden karantinaya getiriliyorlardı. Burada aşı- parayı kim ödeyecekti? Motor ya da tekne sahiple-
ları yapılıyor, sağlık denetimleri gerçekleştiriliyor; ri, en başta vurgulandığı gibi, kabotaj hakkının ka-
sonra yeniden küçük taşıma araçlarına bindirile- zanılması yönündeki geçiş dönemi yaşandığı için,
rek, iskân alanlarına gönderiliyorlardı. Kimi göç- yerli işletmecilerden oluşuyordu. Yoksul göçmen-
menlerde, bulaşıcı hastalığı olan varsa, karantinada lerin bu parayı ödemesi çoğu zaman olanaklı olmu-
gözetim altına alınıyor, gerekirse tecrit ediliyor ve yor, bu da şilep ya da motor sahipleri ile karantina
geldiği gurup iskân alanına giderken, göçmen ka- yöneticilerini ya da mübadele bakanlığı yetkilileri-
rantinada daha uzun süreli kalabiliyordu. Karanti- ni karşı karşıya getiriyor; kimi zaman da göçmenler
nadaki işleri bittikten, tedavisi yapıldıktan ve artık itilip kakılıyor, ücret vermeye zorlanıyor, hatta ha-
taşıyıcı olmaktan kurtulduktan sonra, göçmen ka- karete uğruyorlardı. Bu sorun tam olarak açıktay-
rantinadan çıkarılıyor iskân alanına götürülmüş gu- dı. Bu yetmiyormuş gibi şimdi bir de, gurubundan
ruba katılması isteniyordu. Bu da ayrı bir sorundu. ayrılarak, karantinada gözetim altına alınan göç-
Hep vurgulandığı gibi, göçmenlerin ezici çoğunluğu menin, bağlı olduğu gurubun ayrılmasından sonra,
parasız ve pulsuzdu. Gurubundan ayrılarak, karan- yeniden onlara kavuşabilmesi için bireysel uğraşısı
tinaya alınıp, tecrit edilmiş; bu arada akrabaları ve ve koşturmaca sırasında, bireysel olarak yapacağı
birlikte geldiği komşuları ya da köylüleri ayrılıp, yolculuk ücreti ile ilgili uygulamadan oluşan boş-
iskân alanına ulaşmış olan göçmen, günler sonra bu luktu. Karantinada gözetim süresi bittikten ve taşı-
gruba yeniden nasıl katılabilirdi? yıcı olmaktan arındırıldıktan sonra göçmen, karan-
İki seçenek ortaya çıkıyordu: tinanın kapısına bırakılıveriyordu. Doğal olarak bu
durumla karşılaşan kişinin, yeniden ailesine, akra-
Ya bakanlığın sunacağı olanaklarla ya da kendi balarına ve komşularına ya da daha genel deyimle,
parasal olanaklarıyla yollara dökülüp, ailesine, ak- aynı gemiyle geldiği grubuna katılması gerekiyor-
rabalarına ve komşularına katılmak… Bunun için du. Bu durum, bağlı olduğu grubu taşıyan gemi-
vekâletin ya araç sağlaması, ya da para verip göç- nin ayrılmasından günler sonra ortaya çıktığı için,
meni tedavisinden sonra göndermesi gerekiyordu. bireysel olarak yola çıkan göçmenin yeniden gru-
Bu olmazsa, göçmen kendi olanaklarıyla ailesinin buna katılabilmesi içindeniz, kara ya da demiryol-
yanına gitmeliydi. larından yararlanması gerekiyordu. Bilmediği bir
Bunun yanı sıra bir başka önemli konu daha var- coğrafyada, ilk göreceği bir kente ya da kırsal alana
dı. Mübadele İmar ve iskân Bakanlığı ile vapurcu- ulaşıp, ailesine yeniden katılmak, kuşkusuz bu du-
lar birliği arasında yapılan sözleşmede, göçmenin rumdaki göçmen için psikolojik etkiler yaratan bir
bindirme iskelesinden alınıp, indirme iskelesine süreç olmalıdır. Karantinada kalması gereken göç-
götürülmesi ilkesi üzerinde anlaşma yapılmış, ta- menin yaşı, cinsiyeti, bedensel ve ruhsal özellikleri
şıma sorunu buna göre ücretlendirilmişti. Şimdi de kuşkusuz, bu süreçte önemli etkenlerdendir. Sal-
yeni ve beklenmedik bir sorun gündeme geliyor- gın hastalık riski taşıyan kişi çocuksa, çocuk yaşta
du: Karantina önlerine gemi geldiğinde ve kıyıya birinin, bu bireysel yolculuğun altından, bilmediği
yanaşamadığında, uygulanacak yöntem şuydu: bir coğrafyada nasıl karşılayacağı ayrı sorundu.
Küçük motorlar ya da kayıklar gemiye yanaşıyor, Yaşlı ise, yine benzer sorunlar gözlemlenebiliyor-
göçmenlerin bu küçük taşıma araçlarına aktarımı du. Her bir kişinin ayrı psikolojisi ayrı ayrı etkenler

200
halini alabiliyor; bu da ister istemez, yeni süreçte gereksinim duyulan taşıma ücretinin göçmenin ken-
herkes için ayrı algılamalar oluşturabiliyordu. Bü- disine ait olduğuna karar verdi. Muavenet-i İçtima-
tün bunlar, bu süreçte karşılaşılan çok sık sorun- iye Vekâleti ile Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti
lardı. Karantinada iken, bir ölüm olayının olması ile yazışmalardan sonra, 1924 yılından itibaren ar-
durumunda, bu ise aile açısından yaşanan apayrı tık bu ücretin vekâlet tarafından ödenmesine ola-
bir sarsıntıydı. Örneğin Ulukışla’ya gitmek üzere nak olmadığı saptaması yapılmıştı. Çünkü bütçeye
31 Mart 1924 tarihinde Konya istasyonuna gelen böyle bir sorunun ortaya çıkabileceği akıllara ge-
1096 göçmenden bir ihtiyar kadın ve bir erkek ile lip, bunun için de para konulmamıştı. Ancak, ilk
beş çocuk istasyona geldiğinde ölmüşlerdi. Bu ister başta bu gerekçeler ortaya konulup, imkân yoktur
istemez büyük telaş yaratıyordu. Bu durumda, yok- düşüncesiyle ücretleri bu şekilde vermek, sorunu
sul insanların tedavilerini devletin üstlenmesinden çözmüyordu. Göçmenlerin çoğu yoksul olduğuna
başka çare yoktu437. ve o zamanki deyimle “muhtac-ı muavenet” bulun-
Karantina yönetimleri Sıhhiye ve İçtimaiye duklarına göre, bu ücreti ödemek göçmenin kendi-
Vekâleti’ne bağlıydılar. Sıhhiye ve Muavenet-i İç- sine aittir demek, kolaycılıktan başka bir şey değil-
timaiye Vekâleti bu durumda, kendisine teslim edi- di. Sonuçta gözlemlenen şey, karantina işlemi biten
len göçmenlerin bulundukları yere taşınması için pek çok göçmenin parasızlık yüzünden bulunduğu
tutulacak araçlara ait ücretin, Mübadele, İmar ve guruba katılamamasıydı.
İskân Vekâleti’ne ait olduğunu düşünüyordu. Bu Sorunun yalnızca bu boyutu bile, toplumsal
durum, iki kurum arasında önemli bir sorun hali- yönden önemli bir sarsıntı ve ruhsal boşluk olarak
ne dönüştü. 1923 yılı içinde karantinada alıkonulan görülme niteliği taşımaktadır. Mübadele, İmar ve
bir taşıyıcı göçmenin, tahaffuzhaneden virüs arıtı- İskân Vekili Mustafa Necati kurum bürokrasisi bu
mı yapıldıktan sonra yerleşim alanlarına giderek, kararı vermekle birlikte, sorunu kavramakta gecik-
gurubuna katılma ücreti Mübadele İmar ve İskân medi. Hükümet nezdinde girişimlerde bulunduktan
Vekâleti tarafından ödenmişti. Bu yalnızca 1923 sonra, bir genelge yayınlayarak, gerçekten gurubu-
yılı için vekâletin yöneldiği bir uygulamaydı. 1924 na katılmak konusunda güçlüğü olan ve parası bu-
yılı için bakanlık bu uygulamadan vazgeçti. Kendi lunmayan göçmenler için icap etmesi durumunda
içinde yaptığı değerlendirmede, sonradan guruba ailesine katılıncaya dek yapacağı yolculuk masra-
katılmak için, karantinadan ayrılan göçmenin, Tür- fının Mübadele Bakanlığı tarafından ödenmesi yo-
kiye içinde yapacağı bireysel yolculuğu sırasında, lunda karar aldırdı438.

437 BCA, 272/79–12–2–25.


438 BCA, 272/ 79–72–2–14; 272/14.76.28.28.

201
İmar Vekâletinde Hummali Bir Çalışma*

Vekâlet, Muhacirlerin Bilhassa Ahval-İ Sıhhıyeleriyle Meşgul


Olmakta Ve En Küçük Belirtiye Şiddetle Mukabele Etmektedir…
Dün muhabirlerimizden biri imar vekâletinde çe- halde, aslen bağcı oldukları anlaşılınca ve başka bir iş
şitli kişiler arasında, muhacirlerimizin sağlık durum- yapamadıkları görülünce derhal Muğla’ya nakil olun-
ları ve yaşam koşulları hakkında bilgi almıştır. Veri- muşlardır. İşte vekâlet bütün bu ince işler ile ve her
len bütün izahat muharrirlerimizde derin bir güven vatandaşla ayrı ayrı meşgul olmaktadır.
uyandırmıştır. İmar vekâletinin başkanları bu işi çok Suiistimal meselesine gelince; işlerde suiistimal
iyi kavramışlar ve hummalı bir faaliyete girişmişler- vardır, denilemez. Ufak tefek vakayi şiddetle tecziye
dir. Vekâletin her odasında haritaları, kati şekiller al- olunmaktadır. Aşağıda buna dair malumat görülecek-
tında görünen detaylı bir mesai görülmüştür. Bilhassa tir. Hülasa dünkü incelememiz bu şükredilecek çalış-
son zamanlarda bazı neşriyat böyle bir tetkike lüzum manın sonuçları ile üzerimizde iyi bir tesir yapmıştır.
göstermişti. Bu neşriyat arasında muhacirler arasında
fazla miktarda ölümler olduğu ve iskânda çok yanlış- İmar vekâleti, muhacirin işleriyle meşgul memur-
lıklar bulunduğu görülüyordu. Biz evvela sıhhat işleri- ların gayret ve faaliyetlerini etkin kılmak için, ana-
ni araştırdık. Muhacirler arasında öyle iddia olunduğu vatana gelmekte olan göçmenlerin genel ihtiyaçlarını
üzere toptan ölüm olayları yoktur. Hiçbir noktada hiç- belirlemek ve düzenlemek için her tarafa müfettişler
bir köyde salgın hastalık da mevcut değildir. Elbette göndermeye başlamıştır. Bu ay memurinden Kuşada-
memleketimizin her tarafında görülen ve her faniye sı iskân memuru Şevket Efendi takdirname ile İzmir
kader olan ölümden kimsenin yakasını kurtarması sevkıyat ve nakliyat memuru Şükrü maaş zammıy-
ihmali yoktur. Bu hususta imar vekâletinin, bilhassa la ödüllendirilmiştir. Konya iaşe memuru Baha Bey
sıhhiye vekâletinin yoğun mesai ve yardımı ile büyük ve Ulukışla misafirhane memuru Asım, iaşe memu-
minnettarlıklar oluşturmuştur. Vekâlet hastalık me- ru Osman, müdür vekili ve iskân memuru Galib ve
selelerine büyük bir önem vermekte ve muhacirlerin Kayseri iskân müdürü Mustafa beyler ve vazifelerini
sağlığıyla çok alakadar olmaktadır. Sağlık Bakanlığı lakaydine ifalarından, ince su konak memuru Kamil,
her taraftaki tehlikelerle mücadele etmektedir. Diğer Niğde misafirhane memuru Mustafa Naci, Kayseri
taraftan sıtma mücadelesi geniş surette başlamıştır. iskân memuru Süleyman beyler görevlerini istismar
Hilal-i Ahmere yoğun miktarda kinin sipariş gelmiş ve etmelerinden dolayı görevlerinden alınmışlardır. Bu
parası gönderilmiştir. münasebetle İmar vekili Mahmut Celal Bey vekâlet
memurlarına hitaben aşağıdaki genelgeyi göndermiş-
İskân işlerine gelince; İskânda bazı zorluklar or- lerdir: “Üstlenmiş bulunduğumuz çok mühim ve çetin
taya çıkmakta, fakat derhal tamir edilmektedir. Yüz vazifemizin iyi bir şekilde başarılması ve sonuçlan-
binlerce vatandaşın yerleştirilmesinin nasıl mühim bir dırılması bütün arkadaşların vazifelerine olağanüstü
iş olduğu elbette insafla takdir edilir. Burada hiç yan- bağlı ve sürekli olarak ilgi göstermelerine ve arala-
lışlık yapılması imkânı olmadığını vekâlet saffet ve rında bir ahenk ve tam bir dayanışma oluşturmaları-
samimiyetle itiraf etmektedir. Fakat en küçük yanlış- na bağlı olduğu açıktır. İşlerde gösterilen en ufak bir
lığın derhal tamir edildiğini dahi bu hususta masraftan hata ve yanlış uygulama binlerce muhacir kardeşleri-
bile çekinilmediğini de mukabil bir insafla düşünmek mizin onur ve geleceklerine kötü etki edeceğindendir
lazımdır. Yanlışlık sırf memurlardan gelmiyor. Muha- ki ki bu halden yalnız alakadar olan memurların değil
cirlerden birçokları memleketlerini, sanatlarını giz- her hangi bir vatandaşın bile çok kötü derece etki-
lemekte, çiftçi olan, başka bir meslek erbabı olarak lenmemesine ve üzülmemesine imkân yoktur. Buna
kendisini kaydettirmektedir. Tabi o zaman ayrıldıkla- dayanarak arkadaşlarımdan vazifelerini büyük bir aşk
rı iskân mıntıkasına gidince hakikat ile karşı karşıya ve şevk ile ifa etmelerini istiyorum. İşlerinde yüce-
gelinmekte ve şikâyete başlanılmaktadır. Mamafih lik ve bağlılığı görünenleri ödüllendireceğim. Bunun
vekâlet olduğunu düşünerek derhal, yeniden masraf dışında hareket edenlerin derhal vazifelerine nihayet
etmek gerekse de bu yanlışlık onarılmaktadır. Me- vermek zarureti hâsıl olacağı gibi yapılan suça göre
sela Girit’ten, süngercilik, deniz işleri yapmak üzere ilgili yasa uyarınca ceza vermek zorunda bile kalaca-
bodruma bir kafile gelmiş, deniz kenarını istedikleri ğım. Bu kez ceza verilen memurların isimleriyle suç
* Hakimeyt-i Milliye, 29 Mayıs 1924.

202
ve cezalarını içeren bir listeyi gönderiyorum. İşbu incelemelerde bulunmak üzere Alpu civarında Değir-
genel genelgeyi bütün arkadaşlarıma önemle bildi- mendere ormanlarına gideceklerdir.
rilmesi ve memurlarımızın çalışma olaylarından bilgi Son günlerde Konya havalisindeki muhacirlerle,
verilmesini rica ederim efendim.” onları yerleştirme ve besleme işlerinde bazı yolsuz-
Harabe olan memleketimizin imarı için İmar Ve- lukların görülmesi imar vekâletince nazarı dikkate
kaletiyle ortaklaşa daha ucuz olarak üretimi sağlamak alınarak bu konuları incelemek tahkik için Memurlar
için başvuran şirketlerden Kostof ve Ogan şirketleri Müdürü Talat Bey adı geçen yöreyi inceleyecektir.
üyeleri ile bakanlık mühendisi Osman Necati Bey

Rumelinden Hicret Eden Türklerden Gemliğe Gelenler, Meclisin,


Hükümetin Ve Ahalinin Şefkatine Teşekkür Ediyorlar*.
Dün gemliğe muhaceretle gelen Türk vatandaş- sane iskelesine çıkarıldık. Karaya çıkar çıkmaz her
larımızdan aşağıdaki teşekkür nameyi aldık. nüfusa bir taze buğday ekmeği verildi. İskeleden
İmar ve İskan Vekalet-i Celilesi Vasıtasıyla Tür- iskanımıza ayrılan evlere kadar iskan komisyonu-
kiye Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesi’ne.. nun evvelce belirlediği bilgiler ışığında, hazırladığı
arabalar ve otomobillerle düzenli ve rahat bir şekil-
23 Aralık 1923 Pazartesi günü Gemlik Limanı’na de götürüldük. Eşyalarımız da aynı suretle hanele-
ulaştık İskele civarına kadın, erkek, çoluk, çocuk rimize naklettirildi. Pek kısa bir müddet zarfında
velhasıl ellerinde kırmızı beyaz bayraklar olduğu hitam bulan iskân işlerini izleyen sürede, iskân ko-
halde binlerle halk va- misyonunun ön ayak
tani marşlar söyleyen olmasıyla, yardım-
kız, erkek mektepli- sever halkın gönlün-
leri, yavruları görülü- den geldiği biçimiyle
yordu. Bunların hepsi hepimize derhal bir
düşman zulmünden karavana, kaşık ve
kurtarılarak hayatını aynı zamanda sıcak
bu öz Türk kardeş- aşlar dağıtıldı. Büyük
leri arasına atmağa bir intizam ile idare
muvaffak olan biz olunan mürüvvetkar
muhacirleri istikbale vaziyetle yevmiye
koşuyorlardı. Açık- üç defa olmak üzere
ta demirlemiş olan dört gün mütemadi-
vapurumuza sabahle- yen yardımseverlerin
yin kaza kaymakamı katkısıyla iaşe olduk.
Celal Bey’le jandar- Mevsim itibariyle
9 Eylül Kurtuluş Günü’nü gösteren karikatür
ma kumandanı Fikri, fukara muhacirimi-
Belediye Reisi Ziya, Po- ze beş bin kıyye kömür de dağıtıldı. Hastalarımız
lis komiseri Hüseyin, İskân memuru Cevdet beyler keza yardımseverlerin yardımıyla açılan hastaha-
ve Ticaret Odası ve Hilal-i Ahmer Reisi beyler ve neye sevk olunduğu gibi bağrı yanık halkımız da
iskân komisyonu azaları vapura kadar gelerek, biz hükümetimizin aguş-u himayesine alındı. Geldiği-
bağrı yanık kardeşlerine hoş geldiniz dediler. Bu miz günden beri gerek taraf-ı hükümetten ve gerek-
insani görevi yerine getirdiler ve tümümüzün duy- se ahali-i hamiyetmendan taraflarından hakkımızda
gularına tercüman oldular. Havanın muhalefeti do- ihzar olunan bu çoşkulu eseri acıklı gözyaşlarımız-
layısıyla Gemliğe on dakika mesafede bulunan ter- la derin şükran duygularımızı bir görev sayarız.

* Hâkimiyet-i Milliye, 15 Şubat 1924.

203
204
205
Seyr-ü Sefer...
1 Kasım günü Mustafa Necati, gazetelere verdi- mizin harim-i şefkatinde yerleştirmek ve beslemek
ği beyanatta, mübadelenin artık “bilfiil” başlamış vecibe-i milliye ve şiar-ı insaniyettir” diyor ve bu
olduğunu söylüyordu439. Gerçekten de Ekim ayı- işi başarabilmek için, “azami faaliyete” girmek ge-
nın ortalarından bu yana Türk gemileri Yunanistan rektiğinden söz ediyordu440. Gerçekten de bu yal-
iskelesinden göçmen taşımaya başlamışlardı. Ege nızca ulusal vicdanlara yüklenecek bir yük değildi;
denizinde Türk bandırası taşıyan gemiler iki yaka bir insanlığın yüreğinde duyumsayarak aşması ge-
arasında gidip geliyorlar, Türk kıyılarına denk yı- reken büyük “tragedya”ydı.
ğınları, inekleri, öküzleri, atları, eşekleri, katırla-
İlk başta, ne kadar göçmen getirileceğine iliş-
rı, keçileri ve koyunlarıyla birlikte yükledikleri
kin tahminlerin, hemen hiçbirisinin doğru olmadı-
göçmenleri boşaltıyorlardı. Göçmenler yanlarında
getirebildikleri eşyalarıyla
acınacak görüntüler oluş-
turuyorlardı. Atlarının yanı
sıra sayıları çok olmasa da
at arabalarıyla gelenler bile
vardı. Çoluk çocuk yolla-
ra dökülen, üstsüz başsız
perişan insanlar, hep adını
duydukları, çok sevdikleri,
ancak hiç görmedikleri bir
ülkeye doğru yola çıkıyor-
lardı. Yaşamı boyunca ilk
kez denizi görenler, uzun
deniz yolculuğuyla her şeyi
yalnızca anılarına yükleye-
rek, dalgalar arasında çır-
pınan, homurdanarak yol alan gemilerin üzerinde ğı görüldü. Olanla, sanılan şey ayrıydı. Bu yanılgı
sanki yepyeni bir dünyaya ve yaşama doğru gi- daha ilk başta bakanlığın elindeki verilerin doğru
diyorlardı. Yaşlı insanların bilgeliğine sığınarak, olmadığını göstermekteydi. Gelecek göçmenler
söylediklerinden ve öğütlerinden güç alıyorlardı. için, olasılıklardan hareket edilerek şöyle bir hesap
Bir bilinmezlik onları isteseler de istemeseler de yapılmıştı: Hanya’dan 8.000, Kandiye’den 12.000,
çekiyordu. Çoğunda yeni topraklarda bir ürkeklik, Resmo vilayetinden 5.000 olmak üzere toplam
bir ruh kırgınlığı; kimisinde de “anayurt” dedikleri25.000 kişinin Girit adasından geleceği düşünül-
topraklara kavuşmuş olmanın coşkusu ve sevinci müştü. Selanik ve çevresinden göçe mecbur edilmiş
görülüyordu. Gördükleri çevre yeni bir çevreydi; Langaza, Avrethisar, Torban ve Yenicevardar aha-
ayrıldıkları toplumsal ve doğal çevreden koparıl- lisinden 12–25.000 ve Kayalar Kazası halkından
mış olmanın duygusal boşluğunu yaşıyorlardı. Ya- 30–35.000 olmak üzere toplam 45–50.000 nüfus
şama yine de yeni bir umutla sarılmak zorundaydı- geleceği varsayılmıştı. Drama livasının özellikle iç
lar. Çünkü umut, sahip oldukları -belki de- adından kesimlerinde bulunan kazalar halkından 60–70.000
söz edilmeye değer tek şeydi. kişinin geleceği sanılmaktaydı. Böylece, ön tahmin-
lere göre, bu üç yöreden getirilecek toplam göçmen
Göçmenlerin gelmeye başlamasıyla Mustafa
sayısı 125–145.000 olarak düşünülmekteydi441.
Necati Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne bir telg-
raf çekti. “Muhacirlerimiz gelmeye başladı. Bu aziz Olayların akışı, arkası kesilmeden süregelen
ve aynı zamanda mazlum misafirlerimizi hiçbir sı- göçmen dalgaları, bu varsayımların yanıltıcı oldu-
kıntı çekmeden izaz ve ikram suretiyle memleketi- ğunu bir anda ortaya koydu. Çünkü sorunun boyut-

439 İleri, 2 Teşrinisani 1923.


440 Türkiye Hilal-i Ahmer Mecmuası, 15 Kanunuevvel 1339.
441 İleri, 20 Teşrinisani 1923.

206
ları, varsayılandan çok daha büyük, kapsamlı ve bir li ya da eksik olduğu zamanlarda hiç umulmadık
o kadar da ürkütücüydü. anda göçmen geliveriyor; bölgelerde göçmenleri
Gerçekten de Türk gemileri, 1923 yılının ekim barındırmak, yerleştirmek güçleşebiliyordu. On-
ayından sonra göçmen taşımaya başlamışlardı. ların misafirhane ve karantina işlemlerini yapmak
Kış ha gelmiş, ha gelmek üzereydi. Dağların yük- durumunda olan yetkililer zor durumda kalabi-
sek tepelerine yılın ilk karı düşmüştü. Sert rüzgar- liyorlardı. Bir İzmir gazetesi, böyle habersizce
lar yarı çıplak bedenleri tir tir titretiyordu. Soğuk- İzmir’e gönderiliveren 400 kişinin yaratacağı
lar ister istemez taşımayı zorlaştırıyordu. Bu hem karmaşa ve sorunlarla ilgili olarak, neredeyse bir
deniz yolculuğu aşamasında hem de göçmenler olup-bitti demek olan böyle tavırlarla ilgili şunu
kıyılara yığıldıktan sonraki dönemde böyleydi. yazıyordu: “Yunanistan’da bu vazife ile mükellef
Bu zorluk ve zorluğu yaratan soğuk, fırtına ve olanlar neden böyle 400 kadar muhacirin İzmir’e
buna benzer etkenler daha çok kıyılarda yerleşimi geleceğinden vilayet iskân müdüriyetini haberdar
zorunlu kılıyordu. etmeğe lüzum görmediler. Yoksa onlar İzmir’in
Türk limanlarına
indirilen bu insan-
ları, karayolunun
hemen hemen hiç
bulunmadığı, tren
yolunun da her
yere ulaşmadığı
karlar altındaki
Anadolu’nun iç
bölgelerine gön-
dermenin pek ola-
naklı olmadığı
görülüyordu. Mus-
tafa Necati de bu
zorlukları görmüş;
bu aşamada gelen göçmenlerin Trakya ve Ege’ye hemen ansızın gelebilecek bir nüfusu iskân edebi-
yerleştirileceğini vurgular olmuştu. Uygun yer- lecek vaziyette mi zan ediyorlar? Vaktiyle hazır-
leşim alanları bulunduğunda ve koşullar elverdi- lanmadan, bu dört yüz kişilik kafile nerede iskân
ğinde bu insanları Doğu’da, Muş ve Van gibi yer- olunacaktır?”444.
lere de göndermek mümkün olabilecekti. Ancak, Gemi doğal olarak iskeleye yanaşıyor, göçmenleri
kış koşullarında bu çok zor görünüyordu442. Türk ve göçmenlere ait yükü boşaltıyordu. Ancak iş bu-
vapurcular birliğine bağlı kumpanyalara ait ge- nunla bitmiyor; asıl bundan sonra başlıyordu. O sü-
miler, sürekli göçmen getiriyorlar, hayvanlarıyla reçten sonra ortaya çıkabilecek yığınla sorun vardı.
ve yük denkleriyle Türk kıyılarına indiriyorlardı. Başta göçmenlerin iskân alanını belirlemek ve onlara
Yunanistan’dan kalkan gemilerin geleceği iske- yerleşim alanları açmak gibi sorunlar, bir karmaşa
lelerde ve bu iskelelerin bağlı bulundukları iskân yumağı yaratıyordu. Sorunlar iç içe; yalnızca kendi
müdürlüklerinde, göçmen geleceği haber alındı- döngüsü içinde ele alınıp çözümlenebilecek gibi de-
ğında gerekli önlemler alınmaya çalışılıyordu443. ğildi; hem sorunu yaratan etkenler açısından algıla-
Bu her zaman, Selanik’te görev yapan Türk Yük- maları hem de içine yeni katıldıkları yeni toplumsal
leme Kurulu’nun gönderdiği bilgiler çerçevesin- ve doğal çevreden kaynaklanan etkenleri algılamayı
de gerçekleşmiyordu. Kimi zaman yanıltıcı bilgi- gerekli kılıyordu. Döngüler tek düze değildi; sarmal
ler de geliyordu. Hatta dönemin koşullarına göre, biçiminde hem göçmenleri, hem Türkiye’deki yerli
bilgi gönderilse bile, göçmenlerden sonra ilgili toplum kesimlerini; hem siyasi anlamda Türkiye’yi
kişilere ulaştığı oluyordu. Bilgi akışının kesinti- hem de Yunanistan’ı ilgilendiren yanları vardı. Örne-

442 TBMMZC, D.2, İçt. 2, Sene: 2, VII/1, Ankara, 1968, s.1041. alınmıştır”; aynı gazete, aynı sayı.
443 Hâkimiyet-i Milliye, 24 Teşrinisani 1923: İzmir:22-Girit’ten 3.000 444 Ahenk, 24 Haziran 1924.
muhacirin vuruduna intizar ediliyor. Şehrimizde iktiza eden tedbir

207
6.2.1924 VAPUR VAZİYETİ

İrkab
İhraç
Sıra Vapurun Vapurun İrkabiskelesi iskelesi Tarih-i Getirdiği eşhası, haylvanat,
iskelesi İskan mıntıkası izahat
numrosu kabiliyeti ismi ismi tarih-i muvasalat eşya
ismi
muvasalat
A- YENİ TERTİBATLA HAREKET EDEN VAPURLAR
1 900 Arslan Selanik Fethiye İzmir-menteşe
4/5.2.40 gecesi
2 1450 Rize “ “ “ “ çeşme’den Selanik’e
hareket etti
3 1450 Sulh “ 4.2.40 İzmit Bilecik
7.2.40 da hareket
4 900 Antalya “ Antalya Antalya
edecek
8.2.40 ‘da Selanik’e
5 900 Kartal “ İzmit Bilecik
hareket edecektir
6 800 Turan “ İzmir İzmir …irkabdadır

Bandırma- 6.2.40 da hareket


1 4000 Akdeniz Kavala Karesi-İzmit
İzmit edecek
6.2.40 akşamı
Kavala’ya 300
2 1500 Ümid “ İzmit İzmit
çadırla hareket
edecek

3.100 Sakarya Kandiye Mersin Adana


1
B- ŞUBAT AYI ZARFINDA NAKL EDİLEN NÜFUS

31/1-1/2- 673-
4000 Akdeniz Kavala 24.1.40 İzmir İzmir mıntıkası 2344 Denk4868
1 40 615
İstanbul
2 1350 Türkiye İstiya(?) 29.1.40 Darıca 2.2.40 901
mıntıkası
Samsun
3 2.300 Giresun Kavala 30.1.40 Samsun 1265 244
mıntıkası

(KAYNAK: BCA, 272-14-76-28-16)

AĞUSTOS 1924 NAKLİYATI

Mahalli Tarihi İhraç Tarihi Hayvan


Vapur ismi İnsan Hayvan Küçük
Hareketi Hareketi İskelesi Muvasalatı Büyük
Ankara Selanik 31/7/40 Giresun 9.8.40 1.594
İstanbul “ 5.8 İzmir 7.8 41
“ “ 5.8 Mersin 14.8 2852 Diyarbekir/300 Konya/2552
Teşvikiye “ 10.8 Gelibolu 16.8 433
“ “ 10.8 Tekfurdağı 16.8 1182
“ “ 10.8 Biga 17.8 597
Altay “ 11.8 Urla 17.8 505
“ “ 11.8 Karaburun 17.8 477
Dumlupınar “ 15.8 Mersin 23.8 3069 Adana/310 Konya/809
Timsah “ 16.8 İzmit 24.8 313
“ “ 16.8 İstanbul 26.8 542
Asya “ 18.8 Mersin 28.8 1130 Konya/1130
Bahrıcedit “ 20.8 Tekfurdağı 26.8 1169
Trabzon “ 21.8 “ 26.8 1166 44
Ankara “ 24.8 Gelibolu 26.8 1670
Altay “ 25.8 İzmir 28.8 24
“ “ 25.8 Antalya 31.8 996
Teşvikiye “ 27.8 Tekfurdağı 2..9 2557 24 112
“ “ 28.8 İstanbul ..9 447
Y E K U N 20.769 112
Sakarya Galoson İstanbul 29.8 947
“ “ Trabzon .9 1935
Y E K U N 23646 68 112

Antikoni Resmo Ayvalık 25.8 61


Y E K U N 23707 68 112
Muhtelif Selanik Trakya Muhtelif 17 148 5
YEKUNİ UMUMİ 23707 85 260 5

3 Eylül 1940

(KAYNAK: BCA, 272/11-19-93-8)

208
ğin Batı Trakya sorunu hala gündemde ve iki ülke geçirildikten sonra, Ayvalık’a doğru hareket etti448.
arasında gerginlik yaratacak düzeydeydi445. Göçmen Bu göçmenlerin zorluklar altında olduğu biliniyordu.
taşıma ve buna ilişkin süreçler, bütün bu etkenlerin Yunan Hükümeti, Midilli Müslümanlarının taşınmaz
bileşkesinde kendi iç dinamiklerinin de yönlendir- mallarına kısmen el koymuş, tarlalarını sürmelerini
mesiyle biçimleniyordu. Örneğin Rumlardan kalan yasaklamıştı. Göçün başladığı söylentilerinin yayıl-
evlerin ve diğer taşınmazların büyük kısmı bir kar- ması üzerine, daha gemi Midilli’ye ulaşmadan köy-
maşa ortamında işgal edilmişti. Terk edilmiş evlerin lerdeki Müslümanlar kasabalara doğru sefil bir du-
büyük kısmı ilgisiz kişilerin işgalinden arındırıla- rumda hareket etmişlerdi449. Ancak Milas’ın Midilli
bilmiş değildi. Talan biçiminde Rum taşınmazlarına rıhtımına yanaşması olanaklı değildi. Göçmenlerin
ilgili-ilgisiz kişiler tarafından el konulmuştu446. Bu gemiye yükleme işini tamamlayacak mavnalar bulu-
durumda, yeni evlerin boşaltılması gerekiyordu. Yeni namamıştı. Böylelikle günler geçiyor göçmenler bir
evlerin boşaltılması, göçmenler yerleştirilirken, sa- türlü gemiye bindirilemiyordu. Bu arada Amerikan
vaştan zarar gören felaketzede insanların sokağa bı- Yardım Kurulu üyeleri de adayı dolaşıyor, işleri ya-
rakılması anlamına geliyordu.Bu ise birini rahat ettir- kından gözlemlemeye çalışıyorlardı.450
mek adına başka birinin yıkımı demekti. Türkiye’nin
Mübadeleye öncelikli olarak Midilli’den gelen
dört bir yanında ise indirme iskelelerinde göçmen
Türklerden başlandı. 15 Ekim 1923 günü Milas
getirecek gemiler bekleniyordu. Olanaklar ölçüsünde
Ayvalık’a 950 yolcusu ile
hazırlıklar yapılmış; ulu-
ulaştı. Bunlar Ayvalık halkı
sal duyarlılıkların örtüsü
tarafından büyük bir coş-
ve yönlendirilmesi altın-
kuyla karşılandılar. Gerekli
da, ulusal coşkuyla karı-
işlemler yapıldıktan sonra da
şık bir hava yaratılmıştı.
kıyıya yakın yerlere yerleş-
Türkiye, savaş sonrasının
tirildiler. Geriye kalanlar da
psikolojik dürtüleriyle bu
üç ayrı İtalyan bandıralı ge-
büyük sarsıntıyı aşmayı
miyle getirildiler451. Böyle-
amaçlıyordu.
ce Midilli’den getirilen göçmenlerin sayısı 10.000’i
İvedi durumlar, sürekli kamuoyunda gündeme geçti. Gelenler hemen hemen yanlarında bir şey ge-
geliyordu. Örneğin; göçmen getirilen en önem- tirememişler ve yollarda soyulmuşlardı452. Muhte-
li merkezlerden birisi Ayvalık’tı. Ayvalık’a gelmek lit komisyonunun resmi raporuna göre Selanik’ten
üzere Midilli’li 8.000 kişilik göçmen kendilerini Türkiye’ye elli bin kişinin geleceği sanılıyordu.
Türkiye’den gelip alacak gemileri bekliyorlardı. Türk Bunların gemilere yüklenmesine başlanmıştı. Bun-
Hükümeti, kurula bu göçmenlerin Ayvalık’a getirile- lar öncelikle Tekirdağ’a getirileceklerdi. Selanik’te
ceğini bildirmişti447. Hilal-i Ahmer gerekli hazırlık- 20.000 Müslüman’ın iskelelerde toplandığı bilgisi
ları yaptı. Bu göçmenlerden ilk kafileyi almak için geliyordu. Bunların aşamalar halinde sevk edilme-
İstanbul’dan gelmiş olan Milas gemisi Ayvalık’tan sinden sonra, Hanya ve Kandiye limanlarında bulu-
hareket etti. Gemide Dr. Binbaşı İsmail Hikmet Bey nan 35.000 kişinin getirileceği haberleri alınıyordu.
başkanlığında iki doktor, iki hasta bakıcı, sağlık 17 Kasım günü İstanbul’a Aslan gemisiyle 500, Corc
memuru ve yedi hademeden oluşan bir ekip vardı. adlı yabancı bir gemiyle 150 göçmen geldi453. Bunla-
Bunların yanında seyyar bir dispanser, bulaşıcı has- rın 140’ını Selanik’te bulunan yetimler oluşturuyor-
talıklara karşı önlem almak üzere yeteri kadar sağlık du454. Bu göçmenler zorunlu temizlik işleri yapılmak
malzemesi de bulunuyordu. Gemi, günlerdir kendi- üzere Tuzla’ya gönderildiler. Bu göçmenler İstanbul
lerinin gelip alınmasını bekleyen ve iyice sabırsız- Limanı’na ancak 19 Kasım günü çıkarılıp, misafirha-
lanan göçmenlerin bir kısmını yükledi. Midilli’den nelere yerleştirilebildiler455. İstanbul’a 17.000 kadar
alınan bu kafile, İstanbul’da karantina hizmetinden göçmen yerleştirilmesi düşünülüyordu456.

445 Arı, Kemal, Ergün Aybars, “ The Past and Present of Western Thrace”, 449 Vakit, 24 Eylül 1923; yine Zahide Zengin, a.g.e., s.119.
Turkisch Reviev: Quarterly Digest, (Summer, 1990), s.25–39. 450 Vakit, 19 Ekim 1923; a.g.e., s.119.
446 Kemal Arı,“Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de ‘Emval-i Metruke’ ve ‘Fuzuli 451 İleri, 15 Ekim 19134; İkdam, 17 Ekim 1923; a.g.e., s.119.
İşgal’ Sorunu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, V/15 (Temmuz, 1989), 452 İleri, 21 Ekim 1923.
s.691–706; aynı yazar, “1923 Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında 453 İleri, 18 Teşrinisani 1923.
İzmir’de ‘Emval-i Metruke’ ve ‘Mübadil Göçmenler’”, Atatürk Araştırma 454 İleri, 18 Teşrinisani 1923.
Merkezi Dergisi, VI/18 (Temmuz, 1990), s.627–657. 455 İleri, 20 Teşrinisani 1923.
447 İleri, 5 Ekim 1923; yine Zahide Zengin, a.g.e., s.118. 456 İleri, 20 Teşrinisani 1923.
448 İleri, 15 Ekim 1923.

209
1 Aralık günü, Teytis gemisiyle 2.300 göçmen arasında en çok yerleştirme Balıkesir (Karesi)’e
Tuzla’ya gelmiş ve oradan Tekirdağ’a gönderil- yapılmıştı. Bunların sayısı 2.000’di. Bunun dışın-
mişti. Tuzla’da dört adet hasta vagonu bulunuyor- da İstanbul, Edirne, İzmir, Samsun, Kastamonu,
du. Hasta olan göçmenler, bu vagonlar aracılığıyla Amasya, Çatalca; Sinop, Bursa (Hüdavendigâr) vi-
gerek İstanbul’a ve gerekse Anadolu dâhilindeki layetlerine de göçmen yerleştirmesi yapılmıştı461.
hastanelere gönderiliyorlardı. Aynı gün de Jan ge- Aralık ayında da göçmen taşıma işi sürdü.
misiyle Selanik’ten bir miktar göçmen gelmişti.
Ayrıca, zulme uğradıklarından dolayı Sırbistan’dan Aralık ayının ilk günlerinde, Haydar Paşa’dan
gelenler de vardı457. trene bindirilen 1.000 göçmen Ulukışla’ya doğ-
ru hareket etti. Bu biçimde liman kentlerinden iç
Yine aynı gün Sakarya gemisi Selanik’ten 3.222 kesimlere doğru ağırlıklı olarak trenlerle göçmen
göçmeni almış olarak İstanbul’a hareket etti. 3 taşınması gerçekleştiriliyorken; 4 Aralık günü de
Aralık günü Marmara’ya girerek Tuzla’ya gelmesi Girit gemisi, 1.200 kişiyi yükleyerek
beklenmekteydi. Bunların da te- Selanik’ten Türkiye’ye doğru hare-
mizlik ve karantina işleri bittik- ket etti. Gemi Tuzla’ya gelecekti.
ten sonra Tuzla’ya gönderilmesi İzmir’de bulunan Rize gemisinin de
düşünülüyordu. Teytis’le gelen Kandiye’ye gitmesi bekleniyordu.
2.300 göçmen Tekirdağ’a gön- Rize her şey yolunda giderse, 12 Ara-
derilmişti458. lık günü 1.400 göçmenle gelecekti.
1923 yılı sonuna kadar mü- Şimdilik her hafta Yunanistan’dan
badeleye tâbi olarak gelenlerin 3.000 kişinin getirilmesi bekleniyor-
sayısını Mustafa Necati 33.6019 du. Ancak, Kavala ve yöresinden de
olarak veriyordu. Bunlardan taşıma işi on, on beş güne kadar baş-
8.000’i Kasım ayı içinde gelmiş- layacağından, bundan sonra haftada
ti 459
. Bunların 381’i Selanik’ten 6–9 bin göçmen getirilebilecekti462.
Rodanya ve Adriya gemileriyle 7 Aralık günü Selanik’ten 700
İstanbul’a gelmiş ve misafirha- göçmeni alan Aslan vapuru akşam
nelere gönderilmişlerdi460. üzeri Tuzla’ya ulaştı. O sıralarda
O zamana kadar gelenler Sakarya gemisi de, 2.223 göçmeni

457 İleri, 2 Aralık 1923. 460 İleri, 12 Teşrinisani 1923.


458 İleri, 3 Kânunuevvel 1923. 461 Mustafa Necati’nin Açıklaması, İleri, 1 Kânunusani 1924.
459 Mustafa Necati’nin açıklaması: İleri, 1 Kânunusani 1924. 462 İleri, 5 Kânunuevvel 1923.

210
Tekirdağ’ına boşaltmıştı. Buradan Selanik’e git- sorunun gerçek olduğunu anlayınca, göçmenleri
me yönünde emir almıştı. Aynı zamanda İstanbul indirmek üzere İzmir’den mavna göndererek soru-
Limanı’na bir gün önce Klora, Rodina gemile- nu çözmeye çalıştı467. Sorun bu olayla ilgili olarak
ri de göçmen getirmişlerdi. Bunların çoğunluğu çözülmüştü; ancak bu karşılaşılan tek olay değildi.
mübadeleye tâbi olmayan yöreler insanlarıydı463. Sık sık bu durumla karşılaşılıyordu. Kıyıya gelene
Yunanistan’a giden Rumlardan kimilerinin, başka kadar zaten büyük bir ruh kırgınlığı yaşayan göç-
milletlerin uyruğundanmış gibi geriye dönme ça- menler, son derece sağlıksız bir ortamda denizin
bası içinde oldukları da görülüyordu464. 19 Aralık ortasında beklemek zorunda kaldıklarında daha da
günü Selanik’ten gelen ve Tuzla’ya indirilen 3.160 bunalıyorlar; zaten çöküntü içinde olan ruhsal ya-
göçmene veba aşısı uygulanmıştı. Bunlar aşama pıları zorlanarak, öfkeli bir durum alıyorlardı. Bu
aşama Anadolu’nun çeşitli yörelerine gönderile- durumu vekâlet yetkilileri de anladılar. Özellikle
ceklerdi465. Mustafa Necati bu duygusal çöküşün önüne ge-
Yeni yılın ilk günleri, göçmen hareketliliği açı- çilmesi gerektiğinin bilincindeydi. O bunu, gelen
sından en yoğun günlerdi. Ocak ayı boyunca 15–16 göçmenlerin “ümitlerinin kesilmemesi” olarak nite-
gemi sürekli göçmen taşıyordu. Kış şiddetliydi. Bu, lendiriyordu. Bu nedenle O, basın aracılığıyla göç-
her zamankine göre daha büyük zorluklar yaratan menlere seslenme gereğini bile duydu. Göçmenlere
bir durumdu. İşin acelesi vardı. Anadolu bembeyaz yönelik yaptığı bir çağrıda zorluklarla karşılaştıkla-
bir kar tabakası altındaydı. Kış gelmiş, yollar ka- rında haklarını aramalarını istedi. Kendilerine yete-
panmıştı. Yiyecek, giyecek, ısınma gereksinimi bu- ri kadar bakılmadığında bu hak aramanın bir ödev
lunuyordu. Bütün bu insanları sahillere ya da iskân olduğunu bile vurguladı. Hatta bu durumlar karşı-
alanlarına bir daha başka bir yere taşınmayacak sında göçmenlerin hak arayışının bir ödev olduğu-
biçimde yerleştirmek gerekliydi. Fırtınalar devam nu göçmenlerin “kulağına sokmak” yükümlülükleri
ediyordu. Çeşme, Erdek, Ayvalık gibi küçük iske- bulunduğunu da belirtti468.
lelere binlerce kişiyi getiren gemileri yanaştırmak, Zaten, yerli halkta da göçmenlere karşı acıma
binlerce tonluk eşyayı, hayvanları sahile indirmek, duygusuyla karışmış, ancak sahip çıkmaya yönelik
bunları misafirhanelere alıp yerleştirmek sonra da kabarık bir ulusal duygu ve yöneliş vardı. 2 Ocak
kapanan yollardan sevk ederek, yerleştirme yerle- günü Gülcemal Samsun’a 667 kişiden oluşan bir
rine götürmek kolay değildi466. Hele iskelesi olma- göçmen grubunu getirdi. Göçmenlerin sağ salim
yan küçük yerleşim merkezlerine göçmen indirmek Samsun’a geldikleri, Mübadele Bakanlığı’na çekilen
son derece zordu. Göçmen indirmek için fırtınalı bir telgrafla bildirildi. Aynı gün 1915 göçmenle, Ümit
havalarda ya da iskelelerin sığlığı yüzünden kıyıya gemisi de Tekirdağ’a gelmiş ve göçmen indirmeye
yanaşamayan gemiler, buralarda göçmeni kıyıya başlamıştı. Buraya getirilen göçmenlerin durumu
ulaştıracak araç gereçlerin yokluğundan yakınıyor- çok kötüydü. Perişan biçimde kendilerini Türkiye’ye
lardı. Bu durumlarda ancak denizden daha küçük atmışlardı. Bir gazete, Tekirdağ’a Ümit’le getirilip
taşıma araçlarına göçmen aktararak indirme işlemi indirilen göçmenlerin acınacak durumu ile ilgili şu
gerçekleştirilebilirdi. yorumu yapıyordu: “Bu zavallılar yalnız 4 öküz ve
Böyle bir olay Bahr-ı Cedit gemisinde yaşandı. iki merkep469getirebilmişlerdir. Aralarında hiçbir has-
Göçmen yüklü gemi, Çeşme açıklarına geldi. Gemi ta yoktur” .
kıyıya yanaşamadı. Açıkta göçmenleri indirmeyi Aralarında hiçbir hasta yoktu; ancak, Türkiye’de,
düşündü. Gemiden insan ve onlara ait yükleri in- yerleşecekleri bu yeni çevrede geçimlerini sağlaya-
direcek küçük araçların gönderilmesi için sahildeki cak, yaşamlarını devam ettirmede aracı olacak eş-
görevlilere başvurdu. Ancak olumlu yanıt alamadı. yaları, hayvanları ve diğer olanakları da yoktu.
Gemiye Çeşme iskelesinden mavna gönderileme- Bu tarihe kadar Bursa’ya çok sayıda göçmen
di ve göçmenler günlerce gemide kalmak zorunda getirilip yerleştirilmişti. Nesim Şeker’in saptama-
kaldılar. Durum, merkezi İzmir’de bulunan bölge sına göre, Bursa’ya ilk göçmen kafilesi 19 Aralık
müdürlüğüne iletildi. Durumu araştıran müdürlük, 1923’te Mudanya üzerinden geldi470. Seyri Sefain

463 İleri, 8 Kânunuevvel 1923. 467 Türk Sesi, 8 Kânunusani 1924.


464 İleri, 13 Kânunusani 1923. 468 Hâkimiyet-i Milliye, 10 Kânunusani 1924.
465 İleri, 20 Kânunuevvel 1923. 469 Hâkimiyet-i Milliye, 2 Kânunusani 1924.
466 Hâkimiyet-i Milliye, 10 Kânunusani 1924. 470 Nesim Şeker, a.g.e., s.46.

211
AĞUSTOS 1924 İSKAN ŞUBESİ

VEKALET TEŞKİLİNDEN TEŞRİNİSANİDEN AĞUSTOS AĞUSTOS 1340’TA


YEKUN MÜLAHAZA
MUKADDEM GELENLER 1340 A KADAR GELENLER GELENLER
Müb. Müb.Gay. Müb.
Yekun Yekun Müb.T. M.G.Tabi Yek M.G.Tabi Yekun Müb.T M.G.Tabi
Tabi Tabi Tabi
56327 54886 1460 1465 0 1460 51353 51353 0 3529 3529 Samsun mıntıkası
74372 68243 6129 6175 164 6011 60020 59904 117 8177 8177 Trakya “
38142 0 19418 19218 0 18863 18863 0 61 61 Karesi
23179 63179 623 4947 4947 0 59808 59185 643 1047 1047 İzmir
25177 25177 398 723 723 0 24828 24450 398 0 0 Bursa
32626 32626 0 0 0 0 30093 30093 0 2533 2533 İstanbul
25034 25034 0 0 0 0 24811 24711 0 313 313 İzmit
5250 5250 0 0 0 0 4459 4254 0 996 996 Antalya
30081 28596 1480 0 0 0 23640 22155 1485 6441 6441 Konya
20856 20856 0 0 0 0 20446 20446 0 610 610 Adana
4131 3314 807 0 0 0 4121 3314 807 0 Sivas
2984 2412 768 0 0 361 2623 2216 407 0 Kastamonu
379176 367501 11675 30.889 23052 70837 324580 340746 3838 23707 23707 Yekun

3 Eylül 1940
İmza

(KAYNAK: BCA, 272/11-19-93-8)

İZMİR KÖRFEZ VAPURLARININ 1927–1934 YILLARI ARASINDAKİ FAALİYETLERİ:

Vapur Rejister Yolcu Memur ve Senelik maaş ve Gayri safi


Seneler Mesarif
Adedi tonilato Adedi müstahdemin ücretleri varidat
1927 7 546 4.372.391 166 98.678 371.295 236.741
1928 7 546 3.961.892 166 97.970 338.084 211.948
1929 7 546 3.532.671 166 95.539 301.861 148.639
1930 7 546 3.392.740 166 95.736 285.430 157.517
1931 7 546 3.361.796 166 89.363 277.058 149.549
1932 7 546 3.612.229 166 86.450 263.886 225.446
1933 7 604,72 2.859.258 120 79.344 213.540 135.833
1934 5 442 2.604.794 100 56.427 179.383 113.688

(KAYNAK: İzmir Vilayeti 1933–1934 İstatistik Yıllığı, s. 101)

212
İdaresi’ne ait olan Sakarya adlı gemi Langaza ve gemilerle kıyılara yığılıyorlardı. Bursa’ya gelen-
Selanik yöresinden insanları Selanik Limanı’ndan ler için indirme iskelesi ağırlıklı olarak Mudanya
almış, Mudanya iskelesine indirmişti471. Yolcula- idi. Akdeniz, Sakarya, Teşvikiye, Cumhuriyet,
rını bindirip, göçmenlerin yüklerini depolarına Dumlupınar, Kırzade gemileri Bursa’ya Mudan-
yerleştiren gemi Selanik Limanı’ndan hareket ya üzerinden göçmen taşımışlardı476. Az da olsa
etmiş; yolculuğunun sonlarına doğru, Türkiye demir ve karayoluyla getirilen göçmenler de
kıyılarına yaklaşınca arızalanmıştı. Bu neden- vardı. Kara yolunu kullananlar daha çok Bulga-
le önce Tuzla’ya uğrayıp onarılmış, bu onarım ristan sınırına yakın bölgelerden gelen göçmen-
işinden sonra Mudanya iskelesine gelebilmişti. lerdi. Genellikle hayvan sürüleriyle yola çıkan
Mudanya iskelesinden karaya çıkan göçmenler bu insanlar demiryoluyla yolculuk yapmışlardı.
gerek resmi kişiler ve kurumlar, gerekse halk ta- Demiryollarıyla yola çıkmanın güvenlik açısın-
rafından yoğun bir ilgi ve sevgiyle karşılandılar. dan zorlukları vardı. Demiryolu ile göçmen taşı-
Gelen göçmenler için Muradiye’de bir misafirha- ma yöntemi çok tercih edilmemişti. Bu yöntemi
ne oluşturulmuştu. Bu göçmenler Muradiye’deki tercih eden göçmen sayısı çok azdı. Bu nedenle
misafirhaneye alındılar. Birkaç gün burada din- genel olarak kullanılan yol, denizyoluydu. Dra-
lenmeleri sağlandı472. Ertuğrul, Hüdavendigâr ve ma, Sarışaban ve çevresindeki köylerden kalkan
Yeni Fikir gibi o dönemde Bursa’da çıkmakta göçmenler Kavala Limanı’ndan; Selanik, Lan-
olan gazeteler, göçmenler için yerli halkı yardı- gaza, Vodina, Kılkış ile çevresindeki köylerden
ma çağırıyorlardı. Göçmenlerin tamamına yakını kalkan göçmenler de Selanik Limanı’ndan gemi-
yiyecek ve içecek gereksinimlerini bile karşıla- lerle Mudanya’ya doğru hareket ettiler. Girit’ten
yamayacak ölçüde yoksul düşmüşlerdi. Halkın gelenler Kandiya’dan, Yanya’dan ve Preveze’den
içinde yardımseverler ve sivil toplum örgütleri gelenler Preveze Limanı’ndan gemilere binmiş-
yoksul düşmüş göçmenlere, özellikle de bunlar lerdi477. Göçmenler Mudanya’ya Tuzla üzerinden
içinde hasta olanlara gıda yardımı yapıyorlar- geliyorlardı. Tuzla’da büyük bir karantina vardı.
dı. Görüntü, göçmenlere karşı yardımda tam bir Burada göçmenlerin temizlik ve arınma işleri ya-
imece görüntüsüydü473. Bu yardım kampanyaları, pılıyor ve oradan Mudanya’ya aktarılıyorlardı478.
Hilal-i Ahmer ile eşgüdüm içinde gerçekleştiri- Mudanya’da 1.000, Bursa’da 500 kişilik misafir-
liyordu. Kent halkı bu yardım çağrılarına yoğun hane ve dispanser hazırlanmıştı. Burada kimlik
bir ilgi gösterdi. Muhacirin-i İslamiyet-i Muave- denetimleri yapılıyor, göçmen ailesine, aile reisi
net Heyeti, Mübadele Cemiyeti, Kızılay, Kızılhaç adına düzenlenmiş bir kimlik belgesi veriliyor-
gibi kurumlarla, resmi makamlar bu yardım kam- du479. Mudanya iskelesinde oluşturulmuş misa-
panyasında yer almışlardı474.
firhanede bir gün barındırılıyorlardı. Bu dinlen-
26 Aralık günü de Kırzade gemisi ile 3.029 nü- melerinden sonra göçmenler trene bindiriliyor
fus göçmen Mudanya’ya ulaştı. Bunların 1.205’i ve ücretsiz iskân bölgelerine ya da Bursa’daki
Gemlik’e, 1.804 nüfus Mudanya’ya yerleştirildi. göçmen kampına getiriliyorlardı480. Trenin denk
Gelen göçmenler için halk yardım etmek amacıyla gelmemesi durumunda bu taşıma işi iskan mü-
adeta imeceye koşmuştu. Gelen göçmenlere ekmek dürlükleri tarafından kiralanan otomobillerle
dağıtılıyordu. Misafirhanelere yerleştirilen göç- yapılıyordu481. Bursa’daki konaklama yerleri
menlere sabah ve akşam sıcak yemek veriliyordu Muradiye ve Işıklar’dı482. Kaplanoğlu’nun sap-
Bu arada para yardımı çalışmaları da sürüyordu. tamasına göre; Tekirdağ, İzmit, Trabzon ve İz-
Eskişehir kazasında o güne kadar 48.895 kuruş mir imanlarına indikten sonra topluca ya da ufak
toplanmıştı. Mardin’de son günlerde gönderilen gruplar halinde Bursa’ya getirilip yerleştirilen
göçmenler için 20.000 kuruş, Zonguldak’ta 60.000 göçmenler de vardı. Bunun dışında, örneğin Kü-
kuruş, Maraş’ta 34.435 kuruş toplanmıştı475. tahya ve Afyon gibi başka yerleşim merkezlerine
Göçmenler öbek öbek, değişik tarihlerde gelen de Bursa’dan göçmen aktarımı olmuştu483.

471 A.g.e., s.76; ayrıca Hâkimiyet-i Milliye, 3 Kânunusani 1924. 478 A.g.e., s.94.
472 A.g.e., s.77. 479 A.g.e., s.92.
473 A.g.e., s.94; Nesim Şeker, a.g.e., s.46. 480 A.g.e, s.77-92.
474 A.g.e., s. 98-100. 481 A.g.e., s.94.
475 Hâkimiyet-i Milliye, 3 Kânunusani 1924. 482 A.ge., s.92.
476 A.g.e., s.77. 483 A.g.e., s.78.
477 A.g.e., s.75.

213
214
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın İslam Dünyasını Mübadele
Göçmenleri İçin Yardıma Çağıran Beyannamesi
Aşağıdaki belgede, Reisicumhur Gazi Mustafa sonrasında karşılaşılan en büyük güçlüklerin ba-
Kemal Paşa’nın, mübadele göçmenlerinin sorun- şında yer alan Mübadele uygulaması nedeniyle,
larının çözümünde gereksinimi duyulan ayni ve Mustafa Kemal Paşa İslam âlemine bir çağrıda
nakdi yardımları için İslam Dünyası’na yayınla- bulunarak yardım istemiş; bu çağrının ardından,
dığı bir yardım çağrısı yer almaktadır. Kurtuluş Türkiye Büyük Millet Meclisi bir heyet oluştura-
Savaşı günlerinde, Hint ve Afgan Müslümanları rak, Hindistan ve Mısır’a yardım toplamak üzere
Türkiye’ye para yardımında bulunmuştu. Savaş göndermiştir.

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın


Alem-i İslama Hitabesi
Türk Milleti Allah’ın inayetine güvenerek, haya- Yunan hırs-ı cinayetine kurban giden kardeşlerin
tını kurtarmaya; yaşamak hakkına malik olduğunu toprakları da harabeye dönmüştür.
dünyaya göstermeye azmettiği gün, biliyorsunuz ki, İşte dindaşlar; bu yerleri imar etmeye, duçar ol-
bütün vesaitten mahrum, yalnız iman ve aşk-ı istik- dukları mahrumiyet ve sefaletten bir an evvel halas
lal kuvvetine malikti... edilmeleri lazım gelen Yunan idaresindeki Müslü-
Türkler; bu sayede istihsal ettikleri zaferle müca- manları buralarda iskana, altı yüz bin kişiye ekmek
delelerini terviç ederlerken, âlem-i islamın pek ulvi vermeye, meva bulmaya çalışan Türkler, kardeşle-
bir alaka ile mütehassis olduklarını şükranla görmüş rinin sefaletten telef olmamaları için alem-i islamın
ve bunu daima minnetle yad etmekte bulunmuştur. mürüvvetine müracaat ediyor...
İşte bu alakaya istinaden şimdi de din kardeşle- Dindaşlık rabıta-i kutsiyesinin feyyaz tecelliya-
rimizden yine kendi kardeşleri için şefkat ve mer- tına ümidvar ve muntazır bu zavallı kardeşlerimiz
hamet riva ve tavassutta bulunuyorum. için, müşterek bir hayır ve şefkat müessesi olan
Hilal-i Ahmer’in vaki olacak teşebbüsatına bütün
Türk Milleti zafere kavuştu; fakat elyevm muaz-
allem-i islamın seve seve ve kemal-i memnuniyetle
zam bir iş karşısındadır.
zahir olacağından şüphem yoktur. Hilal-i Ahmer,
Yunan idaresi altındaki dindaşlarımızın müba- bu dini vazifesinde de muvaffak olması için âlem-i
delesi ve Türk toprağında iskânları… Bu kardeş- islamın lütuf ve muavenetine arz-ı ihtiyaç ediyor.
lerimiz bugün Yunan zulmü altında inliyor. Bütün Yapacağınız en ufak bir muavenetin bir kaç Müs-
gün muhtelif mahallerden gelen feryadnameler, her lüman ailesinin hayatını kurtaracağını düşününüz;
Müslüman kalbini refte getirecek, her Müslüman’ı doğrudan doğruya aynen ve nakden gönderilecek
ağlatacak derecede acıklıdır. Bunların bir an evvel ianet de şükranla kabul edilecektir.
kurtarılmaları artık her şeyden evvel bir vecibe-i Bugün ezici bir harman içinde bulunan ve yarın
diniye olmuştur. iskan ve iaşe edilmek için bin müşkülatla pençe-
Bizler gibi birer yuva sahibi olan ve yekûnu altı leşecek olan Rumeli Müslümanlarının yegane isti-
yüz bini geçen kardeşleri Türk toprağına kavuş- natgahları imanları ve yegane ümitleri din kardeş-
turmak, ızdırablarına, sefaletlerine hitame vermek lerinin ulviyet ve necabetidir.
pek büyük bir iştir. Kardeşler, Türk Milleti ne kadar Cenabı- kebira cümlemizin yardımcısı olsun.
vesaite malik olursa olsun, bu vesait yine kâfi de-
ğildir; harp esnasında Yunanlıların ayak bastıkları
Anadolu mamureleri bugün birer virane olmuştur; Gazi Mustafa Kemal

215
216
217
Bir Gazetecinin Gözlemleri...
İstanbul’un en önemli gazetelerinden İleri, bir Bunlar kendilerine en ziyade müsait bulunan Su-
muhabirini gelen göçmenlerin durumunu yerinde surluk cihetine iskân edileceklerdir.
gözlemlemek üzere Anadolu’ya gönderdi. Muhabir Üçüncü kısım göçmenler, Girit’in Kandiye halkın-
yorucu bir yolculuktan sonra Bursa’ya geldi. Bu- dan olup, iki bin sekiz yüz nüfustan oluşmaktadırlar.
radan gazetesine gözlemleriyle ilgili saptadıklarını Bu zavallı dindaşlarımız hemen genellikle perişan bir
aktarmaya başladı. Muhabir, gazetesine yazdığı ya- durumdadırlar. Bir yıldan çok Kandiye’de mahsur
zıda şunları söylüyordu: bir halde kalmışlar ve pek çok sıkıntı çekmişler. Kan-
“Girit’ten Gelen Göçmenlerin Fırtınalı ve Yağ- diye göçmenleri kıyı halkından oldukları için kısmen
murlu Bir Havada Mudanya’ya Çıkışları: Mudanya’da ve kısmen de Trilye’de iskân edilecek-
lerdir. Bu göçmenler içinde, yağcı, zeytinci, maran-
Mudanya; 3 Ocak (Özel Muhabirimizden) İleri goz, kunduracı, dokumacı gibi pek çok sanatkârlar
gazetesince kutsal Anadolu’muzun durumu, halkın ve da bulunmaktadır. Fakat bu zavallı Girit göçmenleri
köylerin durumları ve gereksinimleri hakkında bilgi kötü bir yazgı sonucu olarak çektikleri bunca baskı-
edinmek üzere, gezime sevgili İstanbul’umuzun pek lara karşılık olmak üzere, Mudanya’da da iyi zorlu-
yakın komşusu bulunan güzel Bursa’dan başlamayı ğa uğradılar. Bunları yüklemiş olan yüksek ve köhne
daha uygun buldum. Bursa’da, Bursa’nın iskelesi, Kırzade vapuru Aralığın yirmi dördüncü günü sabah
ticaret kapısı olan Mudanya’ya ve köylerine uzun za- saatlerinde Mudanya’ya ulaştığı halde, gemi süvari-
mandan beri gezi ve incelemelerime devam ettim. Gü- sinin inat ve ısrarı yüzünden ancak gece ay doğduk-
zel ve yeşil Bursa’mızın tarım ev ticaret dünyasındaki tan sonra iskeleye yanaşabildi. Tâbi binlerce göçmen
yeri, yönetim işlerinin oluş biçimi ve halkın alışkan- derhal çıkarılamadığı için gece oldu. Ve şiddetli bir
lıklarına ilişkin sırasıyla mektuplarımı göndermeden yağmur yağmağa başladı. Göçmenlerin büyük kısmı
önce, buralara pek açık biçimde dikkati çeken bir iki yağmur altında çıkarıldıktan sonra fırtınanın şidde-
noktayı anlatmadan geçemeyeceğim. Genellikle köy- tinden gemi iskeleden ayrıldı. O sırada gemi vapur
lü ve halkın buralarda tarım ve ticarete gözü açık, süvarisi de denize düşmüş ise de derhal kurtarıldı.
daha duyarlı, ilerleme ve gelişmeye pek büyük ölçü- Bir kısım göçmen ve eşya ile Gemliğe giden vapur pek
de eğilimlidirler. Yalnız bir konuda eksiklikleri var ki, çok arka arkaya gelen başvuru ve girişimler üzerine
her şeyi hükümetten beklemektedirler. Bu yön, aslın- Aralığın yirmi dokuzuncu günü bir akşamüzeri yine
da bizde görülmemiş bir ayrıcalıktır… Mudanya’ya yağmurlu ve rüzgarlı bir havada altı yüz tonu aşan
ilk çıkan göçmen kafilesi, Selanik’in Langaza köylü- göçmen eşyasını iskeleye bıraktı ve savuştu. Gemi sü-
leridir. Bu zavallılar yerlerinden yurtlarından çıkarı- varisi almışlık, binbaşılıkta emekli birisiydi. Zavallı
larak Selanik’te uzun süre yoksulluk içinde kalmışlar- göçmenler bu kez de yağmur ile kar altında eşyala-
dır. Mal ve mülklerinin büyük kısmını yitirmişlerdir. rını ayırmak için uğraştılar. Müracaat ve teşebbüs-
Üç bin eki yüz nüfustan oluşan Langaza göçmenleri ler üzerine kanunu evvelin yirmi dokuzuncu günü bir
Sakarya gemisiyle geldiler. Bu zavallıların yolculuk- akşamüzeri yine yağmurlu ve rüzgarlı bir havada altı
ları kötü zamanına denk geldiğinden yolda oldukça yüz tonu mütecaviz muhacir eşyasını iskeleye bırak-
tehlike geçirmişler. Hatta gemi, Limni açıklarında tı ve savuştu. Vapur süvarisi altmışlık, binbaşılıktan
batma tehlikesine gelmiş. Lakin kurtulmuşlar. Bir mütekait. Zavallı muhacirler bu sefer de yağmur ve
gece Limni limanında kaldıktan sona Tuzla’ya gelmiş kar altında eşyalarını tefriki ile uğraştılar”484.
ve orada temizliğe tâbi tutulmuşlardır. Bu göçmen-
ler genellikle rençper, çiftçi, tütüncüdürler. Bunlar Bu trajik görüntülere sahne olan Kırzade’de,
kendilerine oldukça uygun bulunan Susurluk yönü- daha yolculuk anında şanssızlıklar görülmüştür.
ne iskân edileceklerdir. Göçmenlerin ikinci kafilesi Yol sırasında salgın kuşkusu ortaya çıktı. Gemide
de bir kısmı Langaza köylüleri ve Kayalar halkından yapılan sağlık taramasından sonra, 22 Ocak 1924
oluşmaktadır. Bunların oranı da bin iki yüz nüfustur. te bakanlığa gelen 2.526 kişilik yükle yola çıkmış
Bu göçmenler de tütüncü ve tarımcıdırlar. Umumi- olan Kırzade’de salgın hastalık belirtisi bulunmadı-
yetle rençper, çiftçi, tütüncüdürler. ğı belirtilmişti485.

484 İleri, 12 Kânunusani 1924.


485 Hilal-i Ahmer Reis-i Sanisi Hamid, 23 Kânunusani 1340 (1924); BCA, 272–14–76–28–5.

218
Ege Sularında Türk Bandırası
ve Göçmen Trafiği...
Aynı günlere denk gelecek biçimde gemi trafiği- cularını Güllük (Menteşe) iskelesine çıkaracaktı486.
nin genel görüntüsü şöyleydi: Giresun gemisi 2.200 1924 yılının Ocak ayının ilk haftasında durum
çiftçi, 50 ipekçi, 27 hayvanla Tekirdağ’a geldi ve böyleydi. Gemiler dur durak bilmeden göçmen ta-
göçmenler karaya çıkarıldı. Ankara gemisi 1.713 şıyorlardı.
çiftçi ile İzmir’e geldi. Göçmenler İzmir rıhtımına
çıktılar. Bahrıcedit gemisi 701 göçmenle Çeşme’ye 12 Ocak günü Türkiye gemisi, Selanik’ten
geldi; gemi göçmenleri ve göçmenlere ait eşya- kalkmış, İzmir’e doğru seyir halindeydi. Bu yol-
ları rıhtıma çıkardı. Sakarya gemisi 917 tütüncü culuk sırasında dört kadın doğum yaptı. Yeni do-
göçmeni İstanbul misafirhanesine getirdi. Bunlar ğan bebeklerden ikisine Mustafa Kemal ve Latife
Samsun’a gönderileceklerdi. Burada temizlikleri adları verildi. Bu adlar, Mustafa Kemal ve Latife
yapılıp, karınları doyularak Samsun’a hareketi bek- Hanım’ın göçmenler arasında oldukça sevildiğini
lemeye başladılar. Rize gemisi 700 nüfus ve 400 göstermektedir. Diğer iki bebeğin adı da Mustafa
ton eşya yüklü olarak Kandiye’den hareket etmişti Bahri ve Emine’ydi487. Aynı gün Giresun göçmen
ve denizde yol alıyordu. Gemi’nin yönü Erdek’ti. almak için İstanbul’dan hareket etmişti. Gemi Sela-
Burada yolcularını nik ve Kavala’daki göçmenleri alacaktı488.
ve yolcularına ait Bu arada İstanbul’a
eşyaları karaya çı- gelen Mübadele Müs-
karacaktı. Bunun teşarı Miralay Ömer
yanı sıra aynı anda Lütfi Bey’in gazeteler-
hareket etmeyi bek- de yer alan bir söyleşisi
leyen gemiler de yayınlandı. Ankara’dan
vardı. Bunlardan İstanbul’a gelen Ömer
birisi Timsah’tı. Lütfi Bey, mübedele sü-
Timsah adlı gemi reci ile ilgili şunu diyor-
700 göçmeni yük- du. ““Bugün mübadele
lemiş bir durumda yoktur. Yalnız Selanik’te
Selanik Limanı’nda ve Kavala’da Drama ve
bekliyordu. Gemi Girit’te toplanmış İslam
Gelibolu’ya ge- ahalinin Türkiye’ye ta ta-
lecekti. Kartal gemisi ise 805 göçmeni alarak, şınması konusu vardır. Bakanlığın oluştuğu tarihte,
Selanik’ten yola çıkmıştı. Yolcularını Kalikıratya’ya Selanik’te 20.000 nüfus toplanmıştı. Önce bunlarla
(Mimar Sinan- İstanbul) getirecekti. Gemilerin en Kavala, Drama taraflarında yaklaşık 100.000 ve
büyüklerinden olan Akdeniz, 4000 kişiyi Selanik Girit’teki 20–30 bin nüfusun taşınması söz konu-
Limanı’nda yüklemeye başlamış ve bitirmek üze- su idi. Bakanlık Selanik’teki 20.000 göçmeni taşıdı.
reydi. Bir kerede çok sayıda göçmen taşıyabilen Fakat bu taşıma sırasında daha 25.000 kişi toplan-
dönemin bu en büyük gemisi, Selanik Limanı’ndan dı. Bugün Selanik’te bulunan Kırzade, Giresun ve
hareket ettikten sonra önce Gelibolu’ya uğrayacak, Kartal gemilerinin hareketinden sonra da ancak
buraya 1.500 kişiyi bırakıp; oradan Mudanya’ya 21.000 kişi kalacaktır ki bunların taşınmaları için
yönelecekti. Mudanya’da 2.500 kişiyi karaya çı- de gereken önlemler alınmıştır. Girit’te Kandiye,
karması bekleniyordu. Türkiye gemisi ise 1.300 Resmo ve Hanya’da taşınacak 14.000 kişi var-
Kandiyeli’yi Bodrum’a getirmek üzere hareket et- dır. Türkiye ve Trabzon gemileri bu 14.000 küsur
mek üzereydi. Trabzon gemisi ise hala Girit sula- göçmenden 2.500 kişiyi Darıca’ya ve Erdek’e ta-
rındaydı. 1.200 kişiyi yüklemiş yola çıkmıştı. Yol- şıma emrini almışlardır. Kavala’da göçmen azdır.
486 Hâkimiyet-i Milliye, 7 Kânunusani 1924.
487 Ahenk, 15 Kanunusani 1923.
488 İleri, 13 Kânunusani 1924.

219
şinin yanlarında hayvanları da vardı. Bunlar soğuk
Drama’da ara kurul Kavala’ya göçmen almak için
altında gemi bekliyorlardı. Selanik’te belli bir rahat-
gönderdiğimiz gemiler kapasitelerinden az nüfus
lama vardı. Gemiler en çok göçmen birikmesinin gö-
ile hareket ettiler. Şimdiye kadar Kavala’dan ta-
rüldüğü Selanik’ten yoğun olarak göçmen taşımışlar,
şınacak göçmenlerin oranı ancak 2 bin kadardır.
orada gözlemlenen birikintiyi eritmişlerdi. Görünü-
Dün hareket eden Rize gemisi Kavala’da toplanan
şe göre Mart ayına kadar pek göçmen birikmesi ol-
1.100 göçmeni alıp İzmir’e götürecektir. Ardından
mayacağı umuluyordu. Ancak bu, o an için yapılan
Mübadele Kurulu’yla kararlaştırıldığı gibi, Mayıs
bir tahmindi. Çünkü bu süreçte hiç beklenmedik
sonuna kadar Kavala ve Selanik’ten ellişer bin kişi
gelişmeler görülebiliyordu. Aynı günlerde Kırzade
taşınacaktır. Girit’teki mevcut da gönderilecek bir-
ve Giresun gemileri Selanik’te bekleyen gurupla-
kaç gemi ile kısa bir zaman içinde bütünüyle ta-
rın tamamını yüklemiş ve yola çıkmışlardı. Kırzade
şınmış olacaktır. Bu güne kadar tahminen 80.000
3000, Giresun ise 2.500 kişiye kadar taşıyabiliyor-
kadar Türkiye’ye taşınan ve yerleştirilen göçmen
bulunmaktadır489.” du. Bunlar alabildikleri kadar göçmen yüklemişler
Aynı günlerde Ankara gemisi göçmen indir- ve yola çıkmışlardı. Yönleri Çanakkale’ydi .
492

mek için Selanik’ten aldığı 1.500 göçmenle


İzmit’e ulaşmıştı490.
Bu arada ilginç bir haber, kamuoyunda
dalgalandı. Ayvalık göçmenleri İzmir’e git-
mek istiyorlardı. Bunun için İstanbul’dan
Müfettiş Reşit Bey gitmiş ve yörede incele-
melerde bulunmuştu491.
Aynı ayın ortasına doğru gemi trafiği şöy-
leydi: Langaza’nın çiftçi ahalisinden 808
kişi, beraberlerinde 10 koyun da olduğu
halde, 14 Ocak günü Selanik’ten hareket et-
mişlerdi. Bunlar İzmit’ten trenle Konya’ya
sevk edileceklerdi. 612’sinin Ilgın’a, 512’si
de Konya’ya yerleştirilecekleri sanılıyordu. Prezya Ocak ayı gemi trafiğinin ve göçmen taşıma işinin
adlı yabancı bir gemiye de 5.000 kişi Selanik’ten en yoğun olduğu aylardan birisiydi. Soğuk, fırtına ve
binmişti. Gemi büyük bir gemiydi. Ambarına 1.937 kar her yerde görülüyor; doğal zorluklar taşıma işini
koyun yüklenmişti. Bu koyunların sahibi ve bakıcı- güçleştiriyordu. Buna karşın Türk gemicileri durmu-
sı olan 129 çoban da gemide yerini almıştı. Bunlar- yor, sürekli göçmen taşıyarak, tarihlerinin belki de en
dan ayrı olarak 40 da büyükbaş hayvan yüklemiş- önemli ve onurlu işlerinden birini yapıyorlardı. Ocak
ti. Geminin yönü İzmir olacaktı. Bu hayvanlar 129 ayının üçüncü haftasında denizlerde Türk gemileri-
çobana ait olanlardı. Bunlardan ayrı olarak 1.910 nin genel durumu şöyleydi: Bu hafta içinde toplam
kişiye ait 917 büyük ve 720 küçükbaş hayvan da 7.665 kişi, yanlarında 1.8016 hayvanlarıyla birlik-
gemiye yüklenmişti. Bunların Ocak ayının 24’ünde te Türkiye’ye gelmişlerdi. 17.869 kişi de 4.083 baş
İzmir’de olması umuluyordu. Prezya Selanik’te yola hayvanla birlikte harekete hazır bekleşiyorlardı. Gi-
çıkmayı beklerken, aynı anda Girit’ten bazı gemiler resun gemisi Ocak ayının üçüncü haftası Selanik’te
yola çıkmışlardı. Türkiye gemisi, göçmen taşımada göçmen yüklüyordu. Kırzade de Giresun’un hemen
en etkin gemilerden birisiydi. 1.070 göçmeni yük- yanındaydı. Göçmenler dağınık ve guruplar halinde
leyerek Ocak ayının 15’nde Girit’ten yola çıkmıştı. iskeleye geldikleri için gemilerin bekleyişi uzamıştı.
Yönü Bodrum’du. Trabzon gemisi de 1.240 kişiyle Bu iki gemi yükleme işini tamamlayıp Selanik’ten
Kandiye’den yola çıkmıştı. O da Güllük iskelesine hareket ettikten sonra, Selanik’te yakın zamanda
gidiyordu. Bu gemiler yolcularını belirtilen yerlerde taşınacak göçmen kalmayacağı sanılıyordu. Yalnız
indirdikten sonra tekrar Girit’e giderek orada gemi 5.100 Kesriyeli ile 255 büyük, 70 küçükbaş hay-
gelmesini bekleyen 3.000 kişiyi yükleyip, yeniden van düzgün guruplar biçiminde yüklemeye hazır
Türkiye’ye doğru hareket edeceklerdi. Bu 3.000 ki-
489 İleri, 13 Kanunisani 1924. 491 İleri, 14 Kânunusani 1924.
490 İleri, 14 Kânunusani 1924. 492 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Kânunusani 1924.

220
haldeydiler. Bu göçmenlerin yarısından fazla kısmı Kavala, Selanik ve Girit’te Resmo, Kandiye ve
Giresun’a ve Kırzade gemilerine bindirileceklerdi. Hanya… Ocak ayı içinde en çok göçmen yükleme-
Geriye kalanlar için ayrıca gemi gönderilmesi düşü- sinin yapıldığı yerlerdi. Girit en sorunlu bölgeler-
nülüyordu. Kavala’da ise aynı günlerde üç ayrı grup, den birisiydi. Doğal özelliği gereği, göçmenlerin
yüklemeye hazır halde bulunuyorlardı. Birinci gurup limanlara ulaşıp, gemilere binmelerinde zorluklar
1.143 kişi vardı. Bunların yanında 543 büyükbaş ile vardı. Dağlık arazisi, sorunlar yaratıyordu496.
125 küçükbaş hayvan vardı. İkinci grupta 1.911 kişi Kış koşullarının etkisini en çok hissettirdiği bu
yer alıyordu. Bunların yanında 915 büyükbaş hay- dönemde, Türkiye de elindeki bütün olanaklarıyla
van ile 720 küçükbaş hayvan vardı. Üçüncü gruptaki bu sürecin hızlı işlemesi için çabalıyordu.
1.165 kişinin yanında da 238 büyükbaş ve 807 kü-
çükbaş hayvan vardı. Birinci gurubu Rize gemisi ge- Ocak ayının son haftasına gelindiğinde Yunanistan
tirecekti. 16 Ocak günü gemi bu insanları hayvanları ve Türkiye arasında göçmen taşıyan gemilerin genel
ve diğer yükleriyle birlikte yüklemeye başlamıştı. durumu şöyleydi: Selanik’te Kırzade ve Giresun’un
Geminin yönü İzmir olacaktı. İkinci grubu Akdeniz ayrılmasından sonra hala 3.760 göçmen vardı. Bu in-
yükleyecekti. Yükleme günü olarak 24 Ocak bekle- sanlar, Kızılay’ın (Hilal-i Ahmer) kurduğu çadırlar
niyordu. Türkiye’den dönecek ve ön hazırlıklarını içinde, soğukta bekleşip duruyorlardı. Bunları almak
yapacak olan Akdeniz, ancak bu tarihte göçmen bin- üzere Rize, Aslan ve Turan gemileri Türkiye’den
dirmeye başlayabilecekti. Bu geminin de hareketin- Yunanistan’a doğru hareket etmişlerdi. Bu göçmen-
den sonra yönü İzmir olacaktı. Üçüncü gurubun ise lerin getirilmesinden sonra, artık Selanik’ten göç
25 Ocak günü bir gemiye bindirilmesi umuluyordu. yavaşlayacak ve bir gemiyi dolduracak göçmen bi-
Henüz bu insanların hangi gemiyle taşınacağı be- rikmesi olduktan sonra buradan taşıma yapılacaktı.
lirlenmemişti. Ancak bunları yükleyecek gemi belli Buna karşın Marta kadar Kozana, Kayalar, Nasliç,
olduktan ve yükleme işleri tamamlandıktan sonra, Grabene, Vodine, Karaferye, Serfice, Kesriye ve
gönderilecekleri yerin Samsun olacağı biliniyordu. Karacaovalılardan 70.000 kişinin taşınması karar-
Girit’te de bu tarihte Hanya, Resmo ve Kandiye’de laştırılmıştı. Bu aşamadan sonra taşıma işinin bu-
bekleyenler vardı. Hanya ile Resmo’da 2.400; İstiya ralarda yoğunlaşması bekleniyordu. Aynı tarihlerde
limanında 650, Kandiye’de 3.500 kişi gemi bekliyor- Kavala’da gemilere yüklenmek üzere altı kafilelik
du ve bunlar yüklemeye hazır bir halde ön işlemleri- göçmen birikmesi oluşmuştu. İlk gurubu Rize ge-
ni yaptırmışlardı. Hanya, Resmo ve İstiya limanında misi alarak İzmir’e hareket etmişti. İkinci gurubu da
bulunanları Türkiye ve Trabzon gemileri alacaktı. Akdeniz alarak İzmir’e götürmek için yükleme işini
Trabzon Güllük’e, Türkiye ise Darıca’ya doğru yol sürdürüyordu. Üçüncü gurubu yüklemek üzere Gire-
alacak ve yolcularını buralardaki iskelelere çıkara- sun Kavala’ya gönderilmişti ve yoldaydı. Giresun bu
caktı. Kandiye’dekileri almak üzere bir gemi ayrıl- göçmen gurubunu yükledikten sonra Samsun’a geti-
mak üzereydi493. recekti. Dördüncü grup için Kartal ve Trabzon gemi-
leri ayrılmıştı. Bunlar Türkiye’den yola çıkmışlardı
Bu arada Kırzade Selanik’teki yüklemesini ta- ve aynı anda Kavala’da bulunmaları sağlanacaktı.
mamlamış ve yola çıkmıştı. İzmir ve Bandırma’ya Aynı anda yükleme yapmaya başlayacaklardı. Bun-
gelecek olan bu insanların sayısı 2.526’ydı. Yanla- ların göçmenleri indirme iskelesi İzmir’di. Beşinci
rında 206 büyük ve 85 küçükbaş hayvan bulunu- kafileyi almak üzere Ümit gemisi gidecekti. Ümit’in
yordu. 909 göçmenle 286 büyük ve 2.962 küçük- bunları Bandırma’ya çıkarması bekleniyordu. Altın-
baş hayvanla birlikte 150 ton değişik türde eşya cı kafile ise 3 Şubatta hazır olacaktı. Akdeniz gemisi
yüklemiş olan başka bir geminin de 2 Şubat günü İzmir’de bulunuyordu. İzmir’deki indirme işi bittik-
Bandırma’ya gelmesi bekleniyordu494. Bu günlerde ten sonra Kavala’ya gelecek ve son kafileyi yükleye-
bazı yabancı kumpanyaların altı ayda bir yaptıkla- cekti. Bu insanların nereye götürüleceği henüz ka-
rı kabotaj sözleşmesi tamamlanmıştı. Bu nedenle rarlaştırılmamıştı; ancak indirme iskelesinin Samsun
Türk sularındaki etkinlikleri sona ermişti. Bu ne- olacağı sanılıyordu.
denle İktisat Bakanı Hasan Bey’e başvurarak, süre-
lerinin uzatılmasını istediler. Türk hükümeti bunlar Bu arada Türkiye Girit’te, İstiya Limanı’nda yük-
için üç ay daha izin verdi495. leme yapıyordu. Gemi göçmenleri Darıca’ya çıka-

493 Hâkimiyeti Milliye, 20 Kânunusani 1924. 495 Hâkimiyet-i Milliye, 24 Kânunusani 1924.
494 Hâkimiyet-i Milliye, 24 Kânunusani 1924. 496 THAM, III/ 30 (15 Şubat 1924), s.197.

221
racaktı. Bunun yanı sıra Sulh da yola çıkmıştı. Res- 216 at ve sığır, 23 koyun ve 950 parçadan oluşan
mo ve Hanya’dan 1.450 göçmeni alarak Güllük’e eşya getirmişlerdi. Alacık’ dan 163 nüfus, 35 at ve
çıkaracaktı. Kandiye’de ise yüklemeyi bekleyen sığır ile 1 koyun ve 350 parça eşyayla gelmişlerdi.
3.500 göçmen vardı. Bu göçmenler Mersin’e gide- Dereli’den gelenlerin sayısı 120’ydi. Yanlarında
ceklerdi. Bunları almak üzere Sakarya gemisi ayrıl- 3 at ve sığır, 38 denk eşya bulunuyordu. Ayna-
mıştı. Samsun 28 Ocak günü İstanbul’dan hareket dan 277 kişi 558 parça eşyayla, Mevcelan’dan
edecek ve Kandiye’ye gidecekti. 17 kişi 289 at ve sığır, 38 denk eşya ile Kavala
Bu arada Trabzon Erdek’e 19 Ocak günü göçmen Merkez’den 88 nüfus 167 parça eşyayla; Drama
çıkarmıştı. Karaya çıkan 1.245 kişi Kandiye’den Merkez’den de 19 nüfus 42 parça eşya ile İzmir
gelmişlerdi. Bunlardan 415’i çocuktu. Göçmenler rıhtımına inmişlerdi .
502

yanlarında keçi ve koyun getirmişlerdi. İndirme işi Akdeniz’le gelen bu göçmenler için de bir ar-
akşama kadar sürmüştü. Her türlü ikramda bulu- şiv belgesi şu bilgiyi veriyor: Gelen bu insanların
nulan bu insanların dinlenmeleri de sağlanmış, ön 2.344 tütüncülük yapan çiftçiydi. Mevcelan’dan
sağlık denetimleri yapılmıştı. Bunlarla ilgili döne- binen yedi kişi çobandı. Bu grubun yanlarında ge-
min bir gazetesi şu bilgiyi vermektedir: “Kendile- tirdikleri hayvan sayısının çokluğu bundandı503.
rine pirinç çorbası vesaire tevzii edilmiştir. Arala- Bu zaman diliminde Bursa’ya gelen göçmenler
rında 4 muallim, 214 çiftçi, 2 kasap, sarraf, 3 mülk Gemlik ve Mudanya kasabalarından Bursa’nın de-
sahibi, 3 kahveci, 4 talebend, 1 berber, 1 arabacı, 3 ğişik yerlerine serpiştirilmişlerdi. Bursa’nın İnega-
sabuncu, 3 bakkal, 1 kâtip, 1 bıçakçı, 1 kunduracı, zi, İrfaniye, İsmet Paşa, Demirtaş, Anamur köyle-
1 kayıkçı, 1 sanatçı, bir dabbah (derici) vardır”497. rine yerleştirilen bu insanların bir an önce üretici
Gelenlerden geriye kalanların çoğu ameleydi498. konuma getirilmeleri gerekiyordu. Sakarya ve An-
Yine bu ayın sonunda Kartal’la Konya’ya gön- kara gemileriyle altı vagon, Kırzade gemisi ile 600
derilmek üzere 815 ve Aslan’la Bilecik’e gönderil- ton eşya getirilebilmişti. Hayvan olarak da 7 öküz,
mek üzere 471; bunlardan ayrı olarak da 14 göçmen 800 merkep, 5 bargir, 7 keçi, 20 tane av köpeği geti-
getirilmişti. Bunların 470’i Konya merkeze, 222’si rebilmişlerdi. Göçmenlerin üretici duruma gelebil-
Ilgın’a, 35’i Adapazarı’na gönderilmişti. 471 nüfu- meleri için araç-gereç sağlanmaya çalışılıyordu504.
sun da Bilecik’e gönderilmesi bekleniyordu499. Bu Bir gazetenin resmi yetkililerden aldığı bilgiye
arada Kavala’dan hareket eden Rize 720 göçmenle göre 22 Kasım 1923 tarihinden 20 Ocak 1924’e ka-
İzmir’e ulaşmıştı. Bunlar da karantina işleri bittik-
dar, yaklaşık iki ay süreyle 30.000’e yakın göçmeni
ten sonra Çeşme’ye gönderileceklerdi500. taşımış olan gemiler, taşıdıkları göçmen sayıları ve
Şubat ayında göçmen getirme işi göreceli ola- indirdikleri iskeleler şunlardı505:
rak yavaşladı. Selanik’teki göçmenlerin büyük
kısmı taşınmış; Yunanistan’daki başka iskelele- Kartal 800 Bandırma
re ağırlık verilmişti. Ağırlık artık Kavala ve bel- Ankara 1.151 Mudanya
Arslan 9.18 Tekirdağ
li ölçülerde de Girit’ti. Örneğin 30 Ocak günü Tetis 220 Tekirdağ
Sakarya 3.234 Tekirdağ
Kavala’dan hareket eden Akdeniz , 2 Şubat
501
Veladimpo 5.135 İzmir
günü İzmir’e gelmişti. Göçmenlerin yanında çok Jan 218 İzmir
Ankara 1.978 Tekirdağ
sayıda hayvan olduğu halde İzmir’e gelmişti. Ge- Giresun 2259 Mudanya
mide 672 sığır ve at, 615 koyun vardı. Akdeniz’le Timsah
Akdeniz
372
5.070
Tekirdağ
Mudanya
gelen bu insanların 537’si Lefteri köyündendi. Bu
köyden gelenlerin yanında 236 sığır ve at, 202 ko-
yun ve 1.060 parça eşya bulunuyordu. Yine Koru- Gemiler gidip geliyor; rıhtımlarda biriken ka-
cu köyünden 630 kişi vardı. Bunların da yanında labalık gemilerle taşındıktan bir süre sonra, öbek
154 at ve sığır ile 1.438 denk eşya bulunuyordu. öbek yeniden toplanmalar oluyordu. Bekleyenler
Bozalıcı’dan 449 kişi vardı; bunlar da yanlarında yalnızca Selanik, Kavala, Hanya, Resmo, Kandiye
497 Hâkimiyet-i Milliye, 28 Kânunusani 1924. 502 Hâkimiyet-i Milliye, 3 Şubat 1924.
498 Hâkimiyet-i Milliye, 28 Kânunusani 1924. 503 BCA, 272–14–76–28–8.
499 Hâkimiyet-i Milliye, 29 Kânunusani 1924. 504 Hâkimiyet-i Milliye, 3 Şubat 1924.
500 Hâkimiyet-i Milliye, 29 Kânunusani 1924. 505 İleri, 25 Kânunusani 1924.
501 Hâkimiyet-i Milliye, 1 Şubat 1924.

222
gibi büyük iskelelerde olanlar değildi. Daha kü- telgrafta, bir gemi göndermeye karar verilirse,
çük adalarda da insanlar iskelelerde bekleyiştey- geminin ne zaman gönderileceğinin belirtilmesi
diler. 4 Şubat 1924 günü, bu adaların görünüşü de isteniyordu506. Bakanlık bu telgraf üzerine ha-
şöyleydi: Limni’de 1400, Sakız’da yaklaşık 60 rekete geçti. Limni mübadillerinin önemli bir kıs-
göçmen beklemekteydi. Bu adalara büyük gemi mı İzmir Lİmanı üzerinden Foça’ya gönderildi.
yanaşamıyordu. Ancak, küçük gemilerle insanlar Bunların büyük çoğunluğu işsizdi. Rençperlikle
taşınabilirdi. Buralardan bakanlığa ulaşan yazı- yaşamlarını sürdürmüşlerdi; ancak Limni’de bu
larda, rıhtımlara doluşup bekleşen bu insanları uğraşı, kendilerinin tarlalarda, bağlarda çalışması
alacak büyüklükte bir gemi gönderilmesi isten- şeklinde değil, arazilerini ortaklık yoluyla işlet-
mekteydi. Atina’dan Hamdi Bey imzasıyla gelen mek biçimindeydi507.

Mustafa Necati’nin İzmir Gezisi...


Mustafa Necati, gün gün gemilerin hareketiy- kabul ettiğim arkadaşlarımdan istek ve rica ettik-
le ilgili bilgiler alıyordu. Göçmenlerin durumu ve lerim şunlardır: Yoksul durumda olan göçmenlerin
gemilerin hareketiyle ilgili olarak bakanlığın Sev- ve çocuklarının iaşeleri nasıldır? Bu gereksinim
kıyat Müdürlüğü’ne sürekli telgraflar geliyordu. nasıl karşılanıyor? Karınları doyuyor ve verdiğiniz
Kimi zaman hareketi beklenen ama bir haber alı- ekmeğin yanına katık sağlayabiliyorlar mı? Elem-
namayan gemilerle ilgili endişelerin de yaşandığı lerini, acılarını unuttular mı?”508
oluyordu. İletişim olanakları o dönemin koşulların- O bu duygular altındayken; basın, karaya inen
dan dolayı yeterli değildi. Haber alınamayan ya da göçmenler için yerli halkı yardıma çağırıyordu:
eksik bilgi gelen “Soluk ve zayıf çeh-
gemi hareketle- relerinde en kötü
riyle ya da taşı- anıların, ateş gibi
ma süreçleriyle çizgileri göze gö-gö
ilgili herhangi rünen bu zavallılar
bir konudan do- Rumeli’mizin geliş-
geliş
layı, sıkıntılı kin ve yeşil yuvala
yuvala-
anlar yaşanabili- rından değil, virane
yordu. Mustafa bucaklarından atıl-
atıl
Necati duygulu mışa benziyorlar.
bir kişiliğe sa- Kundakları sırtında
hipti. Göçmen- ve perişan bir hal
hal-
lerin karda-kışta, de titreyen bu hicret
kıyamet gibi bir havada yola çıkışlarının vicdani analarının sisli benizlerinde son günlerin seneler-
sorumluluğunu duyuyor; bir tek göçmenin üşüyüp den beri izlediği çirkin ve kötü görüntüler karşısın-
üşümediğini, aç bir yavrunun kalıp kalmadığını; da, garip mezarları gibi çökmüş ve kararmış, hep-
sütsüz-ekmeksiz kalan bir tek çocuğun ya da hasta sinin şiddetle çarpan kalplerinde yalnız bir ümit ve
birinin olup olmadığını değişik yerlere gönderdiği bir tek emel çarpıyor. Ey bu zavallı kitlenin kalbinde
telgraflarında soruyor; varsa bu duruma müdahale ışıldayan biricik ümit ışıltısının merhemi olan kar’i
edilmesini istiyordu. Tarihsel olarak büyük bir gö- (okuyucu)! Elini göğsünün üstüne koy, gözlerini bir
rev yüklendiğinin farkındaydı. Göç sürecinde so- an için kapat ve kıble-i Allah’a dönerek, üç saniye
rumluluk yerinde bulunan bütün memurların ve bu düşün: Soğuk, karanlık geceleri yırtık hasırlar altın-
sürece katkıda bulunanların tarihsel bir sorumlulu- da titreye titreye geçiren bu insanlar Müslüman’dır.
ğun karşısında olduklarını unutmamaları gerektiği- Yeşil yuvalarını, tüten ocaklarını, beyaz sürülerini
ni düşünüyordu. Yazdığı yazılarında; “Kayıtsızlık bırakarak Karadeniz kıyılarına serpilen bu vatan-
yüzünden bir nüfus için vicdan azabı duyacak du- daşlar dindaşındır. Senin kahraman ordunun par-
yarlılıkta, samimi bir yürekle donatılmış olduğunu
506 BCA, 272/11–17–25.17.
507 İzmir Vilayeti’ne Ait Topografya, s.13
508 Anadolu’da Yenigün, 17 Kânunuevvel 1923.

223
lak süngüsünden kaçanlar, yine senin namına bütün pılabileceğini araştırıyordu. En çok üzerinde dur-
intikamlarını bu insanlardan aldılar. Bunların için- duğu konu terk edilmiş mülklerdi. Türkiye’den gi-
de yavuklusu ölmüş gelinler boğuk ve kısık iniltiler- den Ortodoks Rumların gitmesiyle geriye kalan bu
le ağlıyor; yavrusu parçalanmış analar, dindaşının mallar, gelecek göçmenlere dağıtılacaktı. Düşma-
karşısında el bağlıyor; ihtiyar dedeler, nasırlı elle- nın geri çekilirken yanıp yıktığı yerleri görüyor; bu
rini açmış, senden ve senin temiz ve saf kalbinden yıkımın boyutlarını değerlendiriyordu. Savaş, her
doğacak mürüvveti bekliyor”509 şeye karşın acı bir şeydi. Sonunda zafer bile olsa,
Basındaki hava buydu. Vicdanlar kabarmış; ulu- her savaş bir şeylerin yitirilmesine neden oluyordu.
sal bir coşkuyla bütünleşmişti. Bakanın yüreği ağ- Yeni baştan onarımı, hatta yeniden kurulması ge-
zındaydı. Yalnız bakan değil, duyarlı olan her Türk reken yığınla yerleşim yeri vardı. Yardıma gerek-
yurttaşı, bu acıyı yüreğinde duyuyordu. sinimi olan kitleler etrafını çeviriyor, yardım talep
ediyorlardı. Savaştan çıkmış hükümetin kuşkusuz
Bir tek göçmenin bir ruhsal kırgınlık içine düş- olanakları sınırlıydı. O, gereken onarım etkinliğine
mesi Mustafa Necati’yi rahatsız ediyordu. En doğ- yöneleceklerini söyleyerek, yürekleri ferahlatıyor;
ru şey, göçün yoğun olarak yaşandığı yerlere git- umutlu olmalarını öğütlüyordu. Yardıma gereksi-
mek ve sorunları bire bir yerinde gözlemlemekti. nimi olanlara inşaat malzemesi verileceğini belir-
Bu nedenle Mustafa Necati bir yurt gezisi yapmayı tiyordu. Yanıp yıkılan bu yerlere gelen göçmenler
düşündü. Göçmenler, Türkiye’ye yığılmaya baş- arasından özellikle yapı ustası, marangoz, taş işçisi
ladıklarında, uygulamaları yerinde görmek üzere gibi zanaatkâr olanların
yurt gezilerine başladı. gönderileceğini vurgulu-
Bu gezilerden birisi yordu512.
İzmir oldu: Bu küçük incelemele-
6 Şubat 1924 günü rin ardından yeniden trene
İzmir’e gitmek için şi- biniyor, İzmir’e doğru yol-
mendiferle yola çıktı. culuğuna devam ediyordu.
Yanında Genel Müfettiş Trende, belli istasyonlara
Sabri, Özel Kalem Mü- gelindiğinde, genç bakana
dürü Mahmut Nedim, iletilmek üzere telgrafla
Mübadele Genel Müdür- gelen raporlar o, vagonun-
lüğü memurlarından Ali, dayken ulaştırılıyordu.
Özel Kalem memurlarından Hasan Fehmi ve Ce- Bakan, İzmir seyahatindeydi; tren ağır ağır İzmir’e
mil Beyler bulunuyordu510. Bakanı, Ankara istasyo- doğru ilerliyordu; ancak onun aklı göçmen taşıyan
nunda uğurlayanlar arasında Başbakan İsmet Paşa gemilerdeydi. Hangi gemi neredeydi? Hangi gemi
ve pek çok milletvekili de vardı511. Mustafa Necati yola çıkmıştı? Kaç göçmen, yanlarında ne kadar
Bey Ankara’yı İzmir’e bağlayan demiryolunda se- hayvan ya da eşya ile yollara dökülmüştü? İndirme
fer yapan trene bindi; tren yavaş yavaş hareket etti. iskelelerine ulaşanlar ya da ulaşmak üzere olanlar
Saatler geçiyor; tren Afyon, Uşak, Alaşehir, Salihli, hangileriydi? Yolculuk anında herhangi bir sorunla
kasaba boyunca adım adım İzmir’e doğru ilerliyor- karşılaşan gemi ya da sıkıntıda olan bir göçmen var
du. Mustafa Necati Bey, trenin yolu üzerinde olan mıydı? Bakan, bütün bu sorularla kafası meşgul bir
istasyonlarda halkın arasına karışıyor; kısa aralar haldeyken ilerliyor; önüne konulan raporları dikkat-
içinde mülki ve yerel yöneticilerle görüşüyordu. le inceliyordu. Örneğin; “Afyon-İzmir Şimendiferi
Halkın genel durumu neydi? Daha üç beş ay önce, üzerinde Mübadele, İmar ve İskân Vekili M. Necati
bu bölgeyi yalayıp geçen Yunan işgali sonrasında Hazretlerine” diye başlayan ve hemen yanında “El-
halk ne ölçüde kendisini toparlayabilmiş, bu böl- den Nasuhi Beyle verilmiştir 6/7” notu bulunan rapor
gede merkezi yönetim ne ölçüde varlık gösterebil- önüne konuldu. Rapor 6 Şubat’ı 7 Şubat’a bağlayan
mişti! Bakan, temasa geçtiği kişilerden sorunlarını gece yazılmıştı. Raporun başlangıcında; “İki numro-
dinliyor; eksik kalan sorunlardan nelerin nasıl ya- lu rapordur” notu göze çarpıyordu; çünkü bundan

509 Haber, 8 Teşrinisani 1923. 511 Türk Sesi, 6 Şubat 1924.


510 Hâkimiyet-i Milliye, 5 Şubat 1924. 512 Hâkimiyet-i Milliye, 8 Şubat 1924.

224
önce de kendisine bir rapor yola çıktığı gün iletil- Kavala’ya hareket emri verilmişti. Aslan, seyir ha-
miş; gemilerin hareket tablosu önüne konulmuştu. lindeyken kömürünün yetersiz olduğunu bildirmiş-
Bu rapor, bir önceki raporun güncellenmiş haliydi. ti. Bu nedenle gemi süvarisi, göçmenleri Fethiye’ye
Özenle yazılmış rapora göre 6 Şubat tarihi itibariy- boşaltmak için Sevkıyat Müdüriyeti’nden istekte
le; yükleme iskelelerinde göçmenlerin durumunda bulunup, izin istemişti. Ancak bu istek Fethiye
herhangi bir değişiklik yoktu. İskelelerde hala gemi Aslan’da o an için bulunan göçmenleri yerleştir-
gelmesini bekleyen göçmenler vardı. Rize gemisi mek için uygun olmadığından geri çevrilmişti. Şi-
4/5 Şubat gecesi yola çıkmış, dümeni Selanik’e doğ- mendifer durumunda değişiklik yoktu. Drama’dan
ru kırmıştı. Gemi en şimendiferle yapılan
önemli göçmen yük- göçmen taşıma işine
leme rıhtımı bulunan ara verilmişti514.
bu kente doğru yö- İskân durumu ise
nelmişti ve seyir ha- şöyleydi: Ayvalığa
lindeydi. Bu rıhtımda altı bin nüfus yer-
yığılan göçmen sayı- leştirildiği anlaşılı-
sı o gün için oldukça yordu. Fethiye’ye
fazlaydı. Bu nedenle 3.000, Güllük’e
ertesi gün, yani 7 Şu- 600’ü tütüncü olmak
bat günü Antalya’nın üzere 1.800 kişi yer-
da hareket edecekti leştirilmişti. Ancak
bilgisi raporda yer buraya 3.000 kişinin
almıştı. Sulh üç gün önce, yani 4 Şubat’ta Selanik’e daha yerleştirilebileceği anlaşılmıştı515.
ulaşmıştı. Buna ilişkin bilgi, İstanbul’dan gelmişti.
Kartal ile Turan’ın durumu ise bir önceki raporda Mustafa Necati, an an gemilerin ve göçmen yer-
belirtildiği gibiydi ve bir değişiklik yoktu. Akdeniz leştirme işinin geldiği boyutu gözden geçiriyordu.
6 Şubat’ta gündüz ve Ümid aynı gün akşamüzeri üç Mustafa Necati 8 Şubat akşamı İzmir’e geldi.
yüz çadırı yükleyerek İstanbul’dan hareket edecek- Kendisini İzmir’de, o gün için İzmir’de bulunan
ti. Giresun ve Akdeniz’in durumlarında değişiklik bazı mebuslar, bakanlığa bağlı Mıntıka Müdürü
yoktu. Sakarya’nın İhsan Paşa ve diğer
Kavala’ya ulaştığına memurlar Basma-
ilişkin bir bilgi he- ne İstasyonu’nda
nüz alınamamıştı513. karşıladılar. Mus-
Aynı raporda tafa Necati önce
indirme iskeleleri Kemer’deki misafir-
hakkında bakana haneyi gezdi. Orada
bilgi veriliyordu: göçmenlerle oturup
Darıca’da göçmen çay içti. Bu dinlen-
boşaltma işini ta- me anında onların
mamlayan Türkiye dertlerini ve yakın-
gemisi, 7 Şubat günü malarını dinlemiş;
verilecek emri yerine gece yarısına kadar
getirmeye hazır olduğunu bildirmişti. Yeni göre- misafirhanede bulunarak, orayı her yönüyle ince-
vinde, İzmir’e göçmen getirmek için Yunanistan’a leme olanağı bulmuştu. Ertesi gün de Hükümet
doğru gidecekti. Raporun bakanın elinde bulunduğu Dairesi’ne gelerek çalışmaya başlamıştı. Gazetelere
anda gemi Zonguldak’tan kömür alıyordu. Ankara ilanlar vererek, mübadil, harikzede (yangından za-
gemisinin Kavala’ya hareket etmesi ve göçmen ge- rar görenler), felaketzedeler (savaştan zarara uğra-
tirmesi beklenirken, gemi hareket etmekte gecik- yanlar) ve doğu illeri göçmenlerinin kendisine “her
mişti. Bu nedenle Türkiye’ye Ankara’nın yerine dakika” doğrudan başvurarak, sorunlarını anlatabi-
513 BCA, 272/14–76–28–17.
514 BCA, 272/14–76–28–17.
515 BCA, 272/14–76–28–17.

225
leceğini, haklarını isteyebileceğini duyurdu. Bakan “İzmir’de Mübadele İmar İskân Vekili Mustafa
tam yirmi gün İzmir’de kaldı. Foça ve Urla’da in- Necati Bey’e 7/8.2.1924” başlığıyla iletilen üç nu-
celemelerde bulundu. Göçmen misafirhanelerinde, maralı rapordan kendisi ayağının tozuyla İzmir’e
karantinada ve göçmen sağlık ekipleri arasında za- gelince önüne konuldu. Raporu özenle inceledi.
man geçirdi. Bire bir sorunları görme, gözlemleme O’nun İzmir’e geldiği gün, bindirme ve indirme
ve irdeleme olanağı buldu. Bir mühendisin yöneti- iskeleleri ile hareket halinde olan ya da hareketi
minde kurul oluşturarak, taşıma ve yerleştirme iş- bekleyen gemilerin durumu şöyleydi: 4.010 insan,
lerini doğrudan düzene koymaya çalıştı. Kurduğu yanlarında 1.940 büyük, 1.427 küçükbaş hayvan-
bu ekip aracılığıyla, göçmenlerin indirme iskele- la birlikte Kavala’da bindirilmeye hazır bir halde
lerinden, kaldıkları misafirhanelere kadar süreçte bekliyorlardı. Rize Selanik’e gitmek istemiş, ancak
karşılaştıkları güçlüklerin ve yaşadıkları anların bu konuda kendisine sözleşmenin üçüncü madde-
her ayrıntısıyla ilgileniyordu. Öyle ki, göçmenlerin si anımsatılmıştı. Rize’nin kendi kafasına göre bir
kaldığı pavyonların iç kısımlarının onarımından, üç yere gitme özgürlüğü yoktu; o ve diğer gemiler an-
pavyonun pencerelerinin yapımına, üstlerinin mu- cak bakanlığa bağlı Sevkıyat Müdürlüğü’nün istedi-
şambalarla örtülüşüne, bahçeye parke taşlardan yol- ği yere gitmek zorundaydılar. Sulh 4 Şubat 1924’te
lar yapımına; çevreye kum dökülmesine; misafirha- Selanik’e ulaşmıştı; Aslan ise ondan iki gün sonra,
nenin çevresine tel çekilmesinden, giriş kısmına ve yani 6 Şubat günü Selanik’teydi. Turan’ın bulundu-
değişik yerlere lüks lambaların takılışına, elektrik ğu yerde, yüklemeye hazır insan ve hayvanlar he-
ve su bağlantısı nüz gelememiş-
kurulmasına ka- lerdi. Yollarda
dar denetliyor, olan bu insanları
gereken emirleri yüklemek için
veriyordu. limanda bekli-
Türk Sesi ga- yordu. Ankara
zetesi Mustafa daha önceki ra-
Necati’nin hiç porda belirtildiği
yüksünmeden, gibi, bir sürelik
her ayrıntıyı dik- gecikmenin so-
kate alan özverili çalışması için “Muhterem me- nunda İstanbul’a varmıştı. Kendisine gösterilecek
busumuz, genç ve faal vekilimiz” diyor ve onunla yere gitmeye hazır biçimde, limandaydı. Önceki
ilgili şu yorumu yapıyordu: “Necati Bey’in hizmet- raporda hakkında bilgi alınamayan Sakarya’nın, 5
leri ne kadar övgüye değer ise, görev konusunda Şubat günü Kandiye’ye vardığı anlaşılmıştı .
517

gösterdikleri aşk ve endişe de o oranda kutsal ve İzmir’de bulunduğu sırada kendisine gelen
özverilidir. Göçmen kardeşlerimizin yaşamı bir 8/9.2.1924 tarihli bir raporda da göçmenlerle ilgili
emanettir. Ve özellikle biz İzmirliler, istila felake- en çok yakınma olan konulara ilişkin bir bilgi notu
tinin, göçün ve ayrılık acısının ve özleminin ne ol- yer almaktaydı: Göçmenlerden liman, iskele ya da
duğunu biliyoruz. Çünkü o kara günleri doğrudan şimendiferlerde vergi bedeli olarak bir para alındığı
yaşadık. Dolayısıyla ayrılık acısının şefkate ne ka- yakınması sık sık dillendiriliyordu. Basına bile yan-
dar ihtiyacı olduğunu biliriz. Bundan dolayı görev sıyan bu tür bilgiler, belki de haksız bir uygulama
aşkıyla dolu, çalışkan bakanımıza teşekkür eder, olma olasılığını da düşünerek, Mustafa Necati’yi
çalışma ve çabalarının devamını dileriz”516. son derece duyarlı kılmış ve konuya ilgiyle eğil-
Bakan neredeyse eline kazma kürek almış ça- mişti. Bu tür bilgilerin doğru olabileceği olasılığını
lışıyor; yalnız kendisi çalışmıyor, çevresindekileri her zaman göz önünde tutuyor, böyle bir uygulama
de çalıştırıyordu. Her bir ayrıntı ile doğrudan ilgi- varsa bu yanlışlığın düzeltilmesi yoluna gidilmesini
leniyordu. Bu arada, sürekli olarak kendisine ge- düşünüyordu. Gelen notta, ne liman ne iskelelerde
len raporlarla, denizlerdeki hareketliliği, gemilerin ne de şimendiferlerde göçmenlerden bir bedel alın-
gidiş-gelişini gözden geçiriyordu. dığına ilişkin bir işaret olmadığı vurgulanıyordu. Bu
bilgi, ilk başta rahatlatıcı gibi görünmekteydi; ancak
516 Türk Sesi, 10 Şubat 1924.
517 BCA, 272/14–76–28–17.

226
yakınmalar bitmiyordu. Bakan, konuyu özel olarak zorunluluktan dolayı son anda geminin Fethiye’ye
araştırdı ve yakınmalarda doğruluk payı olduğunu yönelmesine izin verilmişti. Diğer gemilerle ilgili
gördü. Bu konu ile ilgilenmek gerektiğini kavramış- yeni bir bilgi yoktu520.
tı. Giresun gemisinin Samsun’a ulaştığı bilgisi, bu Onca olağanüstü çabalara karşın, Mustafa Ne-
raporda da vardı. 7/8 Şubat gecesi Samsun’a ulaş- cati karşılaşılabilecek kötü bir durumdan endişe
mış olan gemi, taşıdığı göçmenleri ve göçmenlere ediyordu. Kışın ortasında, kimi aksamaların görül-
ait hayvan ve eşyaları rıhtıma boşaltmıştı. Mıntıka mesi bakanı üzmüştü. Bu gezinin ardından bakan
Müdüriyeti, göçmenlerin dinlenmesini sağlamıştı518. gözlemlerine dayanarak bazı yakınmalarda bulun-
Bilgi Samsun Mıntıka Müdürü Mehmet Reşat’tan du. Hava koşullarının kötü olmasını anlıyordu; an-
gelmişti. Mehmet Reşat, geminin 7/8 Şubat gecesi cak, verilen emirler harfiyen yerine getirilmiyordu.
geldiği notunu ayrıca düşmüştü519. Onarım işleri hava koşulları bahane edilerek ge-
9 Şubat 1924’te bakanın eline yeni bir rapor geç- ciktiriliyordu. Bazı göçmenlerin üst başlarının dö-
ti: O gün İzmir’deki misafirhaneleri gezmiş, göç- küntü oluşu, kirli bir halde görünmesi onu üzmüş-
menlerin durumuyla yakından ilgilenmişti. Vilayet tü. Dolayısıyla ilgililer bir an önce Hilal-i Ahmer
konağına yerleşerek, kendisine ulaşan göçmenlerle Cemiyeti ile işbirliğine geçerek, hatta gerektiğinde
tek tek görüşüp, sorunlarını dinlemişti., Mustafa halkla işbirliği içine girerek bu kötü görüntüyü or-
Necati valilik binasın- tadan kaldırmalıydı-
da iken, önüne konu- lar. Bakan bu gözlem-
lan yeni raporda, ge- lerini ve gözlemlerin
milerin, göçmenlerin sonunda emirlerini
ve iskelelerin durumu içeren bir genelgeyi
için şu notlar düşül- gezisinin bitimi üze-
müştü. Bir önceki ra- rine hemen yayınla-
porda belirtilen 4.010 dı521. Göçmen taşıma
göçmenin, üçüncü işinde, belki de en
Kavala kafilesi olduğu zor aylardan biri olan
anlaşılmıştı. Bu kafi- Şubat 1924 tarihinde-
leden önce, iki kafile ki durum için şunları
Türkiye’ye önceden söylemekteydi: ““De-
getirilmişti. Bu insan- niz yolu ile yapılan
larla ilgili başka bilgi yoktu. Gemilerin durumu ile taşıma işine ek olarak ayrıca karayolu ve şimendi-
ilgili şu bilgiler verilmekteydi. Seyir halinde ve ön- ferle özellikle Dedeağaç, Kaleli ve Burgaz’dan ge-
ceden Samsun’a ulaştığı bildirilen Giresun’la ilgili lenler Uzunköprü, Edirne, Keşan ve Kırkklareli’ne
biraz daha ayrıntılı bilgiler vardı. Giresun, Samsun yerleştirilmişlerdir. Karayolu ile gelenlerin Şubat
rıhtımına 1.260 insan 244 büyükbaş hayvan çıkar- ayındaki miktarı 3.236 kişi olup, deniz yolu ile ge-
mıştı. Buna karşın bu göçmenlerin yolculuğunda len 16.737 kişi ile toplam sayı 19.973’e ulaşmak-
bakanı çok üzen birinci, ardından da sevindiren tadır. Gelenler ayrıca yanlarında 9.456 büyükbaş,
ikinci bir olay olmuştu: Yolda bir çocuk ölmüştü. 33.273 koyun ve keçi olmak üzere küçükbaş hayvan
Bakanın buna içi yandı. Buna karşın bir de do- getirmişlerdir. Taşıma işi yine Seyri Sefain ve Türk
ğum gerçekleşmişti. Bu da mutlu bir olaydı. As- Ticaret gemileri ile yapılmıştır. Şu anda Kavala,
lan 8 Şubat günü 900 Gerebeli’yi alıp 60 hayvanla Selanik ve Girit iskelelerinden 13.500 insan 4.500
Fethiye’ye doğru hareket etmişti. Mustafa Necati büyük ve küçükbaş hayvan getirebilecek kapasite-
daha İzmir yolundayken kendisine ulaşan 6 Şubat de gemi, toplanma iskeleleri önünde göçmenlerin
tarihli raporda bu gemi süvarisinin kömürünün ye- taşınmasına hazırdır. Sağlık konusunda önemli bir
tersizliğini ileri sürerek, Fethiye’ye gitmek istediği, sorun olmamakla birlikte Kavala ve Selanik’ten
ancak buna izin verilmediği bilgisi verilmişti. An- gelenler içinde 5 kızamık ve 6 çiçek hastasına
laşılan o ki, gemi süvarisinin dediği doğru çıkmış, rastlanmıştır”522.
518 BCA, 272/14/76/28/18. edildiler: Haber, 14 Şubat 1924.
519 BCA, 272/14/76/28/18. 521 Vakit, 13 Şubat 1924.
520 BCA, 272/ 14–76–28–19; bu seferde Samsun’a gelen göçmenlerin bir 522 Hâkimiyet-i Milliye, 21 Mart 1924; Tevhid-i Efkar, 23 Mart 1924; ayrıca
kısmı Amasya, Merzifon, Bafra, Çorum, Tokat ve Çarşamba’ya Zahide Zengin, a.g.e., s.133-134.
gönderildiler. Tütüncü gözmenler ise Samsun Canik köyü civarında iskân
227
Bir Toplantı Ve Gemilerin Durumu
Onca çabaya ve uğraşıya karşın, yine de karışık- mek istiyordu; ancak henüz sözleşmeyi imzalama-
lıklar vardı. Gemi trafiği bir düzene konulamamış, mıştı. Bu nedenle isteği bir süreliğine red edilmişti.
kimi aksaklıklar görülmüştü. Mustafa Necati’nin Sözleşmeyi imzalaması bekleniyordu. 1.450 kişilik
yaptığı yurt gezisindeki izlenimleri ortadaydı. Ko- Sulh, 5 Mart günü Selanik’te bulunacaktı. Bu sefe-
şullar acele etmeyi gerektiriyor; sorunun büyüklü- re çıkabilmesi için 21 Şubat günü Zonguldak’a gi-
ğü sınırlı olanaklar, ister istemez karmaşaya neden dip, kömür alması bekleniyordu. 1.350 kişilik Tür-
oluyordu. Bunu bakanlık yetkilileri de, gemi sahip- kiye de Yunanistan’daki limanlara gidip, göçmen
leri de anlamıştı. alabilecek durumdaydı. Onun da 26 Şubat günü
Bu karmaşayi bir denetim altına almak ve düze- Zonguldak’a gidip, kömür alması gerekiyordu.
ne sokmak amacıyla, 14 Şubat 1924 günü, bakanlık Zonguldak’tan kömür yükledikten sonra sefer için
uzmanlarıyla bakanlık yetkilileri bir araya geldiler. Yunanistan’a doğru hareket edecekti. İstanbul’da
Gemilerin durumu tek tek ele alındı. Onarımı gere- bulunan gemi sefere çıkmaya hazırlanmak istiyor-
ken, posta seferi yapmak durumunda olan, eksiklik- du; ancak parasızlıktan kömür alamıyordu. 1.200
leri görülen; fiziki durumu iyi olup, sefere çıkması kişilik Bahr-ı Cedit gemisi ise onarımdaydı. Ona-
uygun görülen gemilerin durumu bir bir ele alındı. rım işinin Mart ayının sonuna kadar sürmesi bekle-
niyordu. Bu süre içinde onarımda bulunan geminin
Karşılıklı görüşmelerin ve durum saptamasının sefere çıkmasına olanak yoktu. 1.200 kişilik Trab-
ardından; var olan ko- zon gemisi sözleşmeyi
şullarda hareket etme imza etmemişti. Bu ne-
biçimleri üzerine bir denle bu aşamada göç-
strateji belirlendi. Bir men taşıyamayacaktı523.
çizelge hazırlandı. Te-
ker teker gemilerin Onarımda olan yal-
durumu bu çizelgeye nızca bu gemi değildi.
kaydedildi. Yapılan Şirket-i Hayriye’nin
saptamaya göre, o gün İngiltere’den satın aldığı
için gemilerin duru- 71 nolu gemisine Birin-
mu şöyleydi: 2.500 ci Dünya Savaşı’nda İn-
kişi yükleme kapasi- gilizler el koymuşlardı.
tesi olan İnönü gemisi, Mütareke yıllarında da
Trabzon’da posta görevinde bulunuyordu. Ancak, kendi işlerinde kullanmışlardı. İstanbul’dan İngi-
yığılan göçmenlerin feci görüntüsü karşısında, lizler çekilirken, bu vapur Hasköy’de onarılıyordu.
bu geminin kesinlikle posta seferinden alınarak, Bir iki hafta içinde onarımı bitecek olan bu gemi
göçmen taşımaya yönlendirilmesi gerekiyordu. “Halas” vapuru olarak adlandırılacaktı524. Gemi ar-
Posta seferinden döndüğünde kendisine sefer gö- tık göçmen taşımak üzere yararlanmaya hazır bir
revi verilecekti. 1.500 kişi yükleyebilecek Anka- durumdaydı. Salonları benzer gemilerinkilerden
ra, Yunanistan’a gitmeyi bekliyordu. 1 Mart günü daha geniş, hızı da bir mil fazlaydı525.
Selanik’te bulunacaktı. Bu gemi, 21 Şubat günü Bu süreç içinde yeni deniz taşıma araçları da
İzmir’e gelmişti. Buradan, Karadeniz iskeleleri ara- alınmıştı. Toplam 12.586 tonluk 40 büyük geminin
sında sefer emri almıştı. Ancak bu gemi sözleşme- alımı yapılmıştı. Bunların yanı sıra 11 römorkör ve
yi imzalamıştı. Dolayısıyla onun da Yunanistan’a istimbot da alınmıştı. Türkiye yavaş yavaş kabotaj
gönderilmesi gerekliydi. 1.400 kişilik Rize, o gün hakkını bütünüyle kullanmak üzere hazırlanıyordu.
için Zonguldak’ta kömür yüklüyordu. İstanbul’a 1 Ocak 1924 ten ay sonuna kadar alınan deniz taşı-
gittikten sonra sefere çıkmaya hazır hale gelecekti. ma araçlarının toplam tonu 2.353’tü. Bu 16 gemilik
Ancak henüz sözleşmeyi imzalamamıştı. Gemi mü- bir kısmı oluşturuyordu. Beş tondan küçük olan de-
badele göçmenlerini almak için Yunanistan’a git- niz taşıma araçları bu sayının içinde değildi526.

523 BCA, 272/11–17–77–3. 525 İleri, 8 Mart 1924.


524 İleri, 20 Kânunusani 1924. 526 Hâkimiyet-i Milliye, 31 Kânunusani 1324.

228
Kar ve Yağmurda Yolculuk
Bedenler ıslak, fırtına bela... nın Ocak ayının sonlarına doğru hava koşulları ile
Gemiler gidip geliyor, iskelelerden göçmen ilgili bir gazetenin aktardığına göre; Cuma gecesi
yüklüyorlardı. Karmaşık eşya ve denk yığınları başlayıp devam eden fırtına, ertesi günü her tarafa
arasında hayvanları yükleme işleri de sürüyordu. en az beş santimlik bir kar tabakası bırakmıştı. Kar
Yükleme işi tamamlandıktan sonra yolculuk baş- yağışının ardından hava birden açılmıştı. Ancak
lıyordu. Ortalama üç gün süren yolculuktan sonra soğuk pek şiddetli idi. İstanbul’da Perşembe günü
Türkiye sahillerine getirip yükleri ve hayvanlarıyla öğleden sonra şiddetini artıran tipi ve fırtına, bütün
göçmenler rıhtıma boşaltılıyordu. Kimi zaman ge- gün devam etmişti. O gün yapılan saptamaya göre
milerde ağır yığılmalar oluyor, güverteler, depolar, yılın en soğuk günü yaşanıyordu. Isı ölçer eksi al-
kamaralar hınca hınç göçmenle dolduruluyordu. tıyı göstermişti. Aynı gün öyleye kadar ortalama 17
Kış aylarında Yunanistan’daki rıhtımlarda gözlem- santim boyunca kar yağmıştı. Köprüden adalara hiç
lenen aşırı yığılmalar, göçmenler için büyük bir gemi gidememişti. Kadıköy ve Boğaziçi vapuru da
riskti. Bu nedenle Türkiye’ye bir an önce getiril- seferlerinin pek azını yerine getirebilmişti. İzmir’de
meleri en doğru çözümdü. Buna karşın, bu yoğun ise, üç günden beri soğuklar sürüyordu. Bornova,
gidiş gelişler sırasında, bazı gemiler eksik ya da Buca, Karşıyaka ve İzmir’in yarısı karla örtülmüş-
yıpranmış donanımlarını gözden geçiremeden yola tü527. Soğuklar bitmek bilmiyordu. Ocak ayının ilk
çıkmak zorunda kalabiliyorlardı. Gemilerde tatlı su günlerinde başlayan soğuk ve kar yağışı sürdü gitti.
yetersizliği görüle- Her tarafta kış mev-
biliyor, kumanya simi egemendi; kar,
yetersiz kalıyor tipi haftalar boyun-
çoğu kez de sağ- ca sürdü. Soğuklar
lık sorunlarına ta- ortalığı kavuruyor,
nık olunabiliyordu. yaşamı dayanılmaz
Yolculuk sırasında ölçüde güçleştiri-
ağır derecede has- yordu.
talık olayları ve Ortalık buza ke-
ölümlerle karşıla- silirken, Türkiye ile
şılabiliyordu. Kış Yunanistan arasın-
koşullarında, güvertede yolculuk etmek zorunda da gidip gelen gemiler, bu soğuk havada göçmen
kalan göçmenlerden, özellikle direnci az olanlar ya taşıyorlardı. Günler, haftalar geçiyor; hatta aylara
da yaşlı ve çocuklar yolculuk koşullarına dayana- yayılırcasına soğuklar bir türlü bitmek bilmiyordu.
mayabiliyorlardı. Yolculuk büyük ölçüde, güverte Gemilerde taşınan göçmenler, belki de yaşamları-
üzerinde ve açıkta yapılmak zorundaydı. Kış ko- nın en zor anlarını yaşıyorlardı.
şullarında aşırı rüzgâr, yağmur ve kar, göçmenleri Hâkimiyet-i Milliye gazetesi, bu büyük soğuk
etkiliyor bu da yolculuğu oldukça güçleştiriyordu. dalgasından üç hafta geçmiş olmasına karşın, Şubat
Soğuklarla birlikte, uzun süre rıhtımlarda bekleşen ortalarında şunu yazıyordu: “Her Tarafta Kış: Sıcak
sonra da yola çıkan göçmenler arasında ölümler ço- Memleketler Bile Soğuktan Muzdarip; Mersin’de
ğalmıştı. Şiddetli Kar: Geçen hafta Mersin çevresinde bir
1923–1924 kışı umulmadık ölçüde şiddetliydi. haftadan beri karların yüksekliği bir metreyi bul-
Bu hem göçmenler için, hem de göçmenleri taşı- muştur. Hatta Mersin’e yakın Erçil nahiyesinde
yanlar için bir şanssızlıktı. Uzun süre Anadolu ve karların ağırlığını taşıyamayan birkaç hane çök-
Yunanistan bembeyaz bir kar tabakası altında kal- müştür. Köylerde ve yaylalarda otlayan kısrak ve
mıştı. Yolcular, çoğu zaman korunaksız ortamlarda, taylardan yüz kadarı telef olmuştur. Nüfusça ham-
güvertelerde, derme çatma bezden sığınakların için- dolsun ölüm olayı yoktur. Tarsus kazasının Namrun
de, battaniye ya da bir hasıraltına gizlenerek yolcu- nahiyesinde bazı köylerde toplam on beş hane yıkıl-
luk etmek zorunda kalıyorlardı. Örneğin, 1924 yılı- mıştır. Yirmi kadar keçi de sele kapılarak telef oldu-
527 Hâkimiyet-i Milliye, 27 Kânunusani 1924.

229
ğu haber alınmıştır; Mısır’da Kış Var: Bu günlerde sellerden yıkıldığı bölgeye gitmeye çalıştılar. Beş
Mısır’da kış hükmünü şiddetle sürdürmeye başladı. altı saat boyunca Sarıçam Deresi ve Seyhan’ın su-
Şimdiye kadar hemen emsali görülmemiş derecede ları şehri harabeye çevirmişti. Bu sürenin sonunda
soğuk olmuştur. Bu yüzden Mısır ahalisinden grip sular çekilmeye başladı. Şehirde başta toprak evler
ve nezleden korunabilen pek az kimselere tesadüf olmak üzere çok sayıda ev yıkıldı. Sarı Çam de-
ediliyormuş”528. resinin taşan suları, pek çok evin yıkımına neden
Bu karları Türkiye’nin dört bir yanında görülen olmuş, eşyaları sürüyüp götürmüştü. Evleri yıkılan
seller izledi. Şubat’ın ortasında, Trakya’da müthiş insanlar, boş yerlere çekilerek, hayatlarını kurtara-
bir yağmur görüldü. Edirne’de, 11 Şubat günü gelen bilmişlerdi .
530

habere göre, iki üç günden beri oldukça şiddetli bir Bu olumsuz koşullarda göçmenler zorluklarla
lodos görülmüştü. “Dün gece gökleri delercesine karşılaştıkça, psikolojilerinin bozulmaması, uyum
yağmur yağmış; dağlardaki karların erimesinden sorunları yaşamamaları olanaklı değildi.
oluşan sular, alabildiğine yükselmektedir. Derece-i Mustafa Necati’nin de belirttiği gibi, bütün
hararet artı 11’dir529”. olumsuz koşullara karşın, Yunan sahillerinden
15 Şubatta ise Adana’da büyük bir yağmur ve Anadolu’ya gelen göçmenlerin kırılan umutlarını
yağmuru izleyen büyük sel ve taşkın olayları gö- canlı tutmak gerekiyordu531. Özellikle Aralık, Ocak
rüldü. Pek çok ev yağmurun ve sel sularının etki- ve Şubat ayları boyunca göçmen taşıma işleri bü-
siyle yıkıldı. Pek çok yük ölçüde aksamış,
kişi hükümetin yardı- istenildiği gibi yapıla-
mıyla kurtarılabildi. mamıştı. Bu koşulların
Yoğun karın ve soğu- ağırlığı yanında, ümit-
ğun ardından iki gün leri canlı tutma ve şevk-
havalar düzeliyor leri kırmama yönünde
gibi olmuştu. Ancak basında pek çok yazının
üç gün önce havalar yer aldığı da görülmek-
görülmek
birden bire değişti. tedir. İzmir’de yayım-
Karın yağmasıyla lanan Türk Sesi gazete-
birlikte hava korkunç sinde, Vecdi Kızılboğa
derecede soğumuş, imzasıyla çıkan bir yazı
sonra ılıman bir hava buna örnektir: ““Kış, fır-
dalgasıyla umutlar artmıştı. Ancak gece yarısına tına ve kar. Köpüren dalgalar, tabiatın bütün kuvvet-
doğru gürültüler, şimşekler, şehrin pek yakınlarına leri mübadele işlerini durduramayacaktır. Tabiatla
düşen yıldırımlarla pek az karşılaşılabilen şiddet- mücadelede insan gücü, çalışmalarına bazen ara
li bir yağmur başladı. Yağmur etkisini azaltmadan vermek zorunda kalır. İşte bu son günlerin fena ha-
üç gün sürdü. Sokaklar, caddeler birer küçük dere vaları, muhacir kardeşlerimizi Anadolu’nun şefkat-
halini aldı. Seyhan’da sular yavaş yavaş yükseldi li sinesine tevdi için bir iki gün kaybettirmiştir”532.
ve taştı. Birkaç saat içinde hızlı bir yükselişe geçti Düşünceler güzel olmakla birlikte, kaybedilen
ve birkaç metre yükseldiği gözlemlendi. Seyhan’ın bir iki günlük gecikme değildi. Çok daha büyük
taşmasıyla herkes korkmaya başlamıştı. Yüreğir dramlar gelen insanların yüreklerinde yaşanabili-
ovası taşkınla karşılaştı. Sel suları, çalılıkları sürük- yor, yüzlerinden okunabiliyordu.
ledi, şehir etrafı geniş bir göl manzarası halini aldı.
Bu arada bazı evlerden havaya ateş açıldığı göz- Beşinci İskân Mıntıka Müdürü Arif Bey’in
lendi. Bazı sokaklara, ulaşma olanağı yoktu. Gözü İstanbul’da yayımlanan İleri gazetesine bu kış
pek kişiler, sallar oluşturarak, sular altında kalan günlerde gemilerin fiziki yetersizliği ile ilgili an-
sokaklardan ve evlerden insanları kurtarmaya yel- lattıkları pek önemlidir533. O’nun anlattığına göre;
tendiler. Belediye Reisi Ali Münif Bey ve belediye Akdeniz gemisi Selanik’ten Mudanya’ya göçmen
üyeleri, Jandarma Müfettişi, Polis Müdürü evlerin taşıyordu. Gemide tam 5.080 göçmen bulunuyor-

528 Hâkimiyet-i Milliye, 11 Şubat 1924. 531 Hâkimiyet-i Milliye, aynı sayı.
529 Hâkimiyet-i Milliye, 12 Şubat 1924. 532 Türk Sesi, 9 Kânunusani 1924; yine şurada: Arı, “Mübadele Göçmenleri ...”, s.37.
530 Hâkimiyet-i Milliye, 15 Şubat 1924. 533 İleri, 23 Kânunusani 1924.

230
du. Göçmenler gemiye adeta yığılmıştı. Bu göç- den soğuktan ve rüzgârdan etkileniyorlar, çoluk
menler topluca Mudanya’ya uğrayacaklar, 2.500’ü çocuk sığındıkları bez barınaklarda ya da çadır-
gemide kalacak ve diğerleri Mudanya’ya çıkacak- larda bekleşiyorlardı. Sulh, Selanik’e gitti. Yük-
lardı. Akdeniz karaya indirilmeyen bu 2.500 göç- leme Kurulu gemiyi göçmenlerle doldurdu. Gemi
meni alıp, yeniden yola çıkacak ve Çanakkale’ye hareket etti. Yolculuk anında hava koşulları daha
doğru yol alacaktı. Gemi, Marmara Denizi’nde da ağırlaştı ve müthiş bir yağmur başladı. Zaten
yol alıyordu. Hava sisli, deniz alabildiğine dalga- yolcular güvertede, bez parçalarına, battaniye-
lıydı. Fırtına ve dev dalgalar nedeniyle gemi kı- lere sarılarak gelmek durumundaydılar; ancak,
yıya yanaşamıyordu. Bu zor koşullar karşısında geminin yan tarafında göçmenleri yağmurdan ve
gemi, Ayastafenos (Yeşilköy) açıklarına yöneldi rüzgârdan koruyacak tenteleri yoktu. Yağmur ve
ve orada demirlemek zorunda kaldı. Açık deniz- denizi kabartıp alçaltan aşırı rüzgâr, güverteye sı-
de gemiye yardım ulaştırılmaya çalışılıyordu. ğınmış olan göçmenlere son derece zor, geçmek
Gemide hasta olanlar vardı. İstimbotla bu hasta bilmeyen saatler ve anlar yaşatmıştı. Göçmenler
insanların karaya çıkarılmasına çalışıldı. Ancak bu basit tedbirsizlik yüzünden sırılsıklam olmuş-
bu uygulama sırasında iki hasta istimbotta öldü. lar, ıslanmış elbiseleri içinde kışın soğuğunda ve
Haberleşme araçları ye-
tersizdi. Memur sayısı
az, ödenekler noksandı.
Bu tür nedenler zorluklar
yaratıyordu. Kış oldu-
ğu halde, gemilere fazla
göçmen alınıyordu. Kış
koşullarında yolculuk an-
cak ambarlarda ve kama-
ralarda yapılabilecekken,
birçok göçmen güvertede
yolculuk yapmak zorun-
da kalıyordu. Ambarlar-
da yolculuk yapanlar da
hayvanlarla iç içe yığıl-
mışlardı. Havasızlık ve
kapalı ortam, buralarda yolculuk yapmak isteyen
rüzgârında, güvertede açık bir halde titreşip dur-
göçmenler için önemli sağlık riskleri yaratıyordu.
muşlardı. Durum bakanlığa bildirildi. Bakanlık
Bu durumda yolculuk yapmak, büyük zorluklar
derhal harekete geçti. Selanik Limanı’nda zor du-
ve doğal olarak karşı karşıya kalınabilecek fela-
rumda olmalarına karşın, basit önlemler tamam-
ketlere zemin hazırlıyordu. Selanik’te çadırlar al-
lanmadan göçmenlerin yola çıkarılması, umulma-
tında ve sokak ortalarında günlerce kalarak genel
dık büyük kayıplar verilmesine neden olabilirdi.
sağlık durumları zaten bozulmuş olan göçmenler,
Bakanlık başta Sulh olmak üzere, bu tür eksikliği
bir de bu zorluklarla karşılaştıklarında büsbütün
olan gemilerin göçmen almak üzere Yunanistan’a
sağlıklarından oluyorlardı. Bu nedenle sorunun
gönderilmemesini İstanbul Liman Müdürlüğü’ne
düğümlendiği nokta buydu534.
emretti. Böylece Sulh başta olmak üzere, dona-
Böylesine kötü, ağır kış koşullarına karşın, Türk nımsız gemilerin seferi derhal durduruldu. 12
gemileri Yunanistan’dan göçmen getirmeye çalışı- Mart 1924 tarihli bu yazıyla eksiklikleri tamam-
yordu. lanmasına ve tentelerin güverteye eklenmesine
Mart 1924’ün ortalarında İstanbul’dan Sulh dek, Sulh’un sefere çıkmaması istendi. Gemi an-
Selanik’e gitmeye hazır bir haldeydi. Hava ko- cak bu eksikler tamamlandıktan sonra göçmen al-
şulları kötüydü. Göçmenler kış koşulları yüzün- mak üzere yola çıkabilecekti535.

534 İleri, 11 Kânunusani 1924. Gerçekten de, kış koşullarında Türkiye’ye gelen göçmenlerin perişan durumları, dönemin basınında bolca sergilenmektedir.
Ayrıca, bkz. Arı, “Mübadele Göçmenleri ...”, s.36–38 vd.
535 İstanbul Sevkiyat Müdüriyetine vekâletçe yazılan yazı: BCA, 272/14–76–29–5.

231
Kıştan Bahara: Diğer Aylar...

Mart ayında da göçmen gelişi sürdü. Drama’dan di: Karadere, Karacaova ve Karakayalı göçmenler
trenle 849 göçmen İstanbul’a gelmişti. Bunla- Selanik Limanı’nda yığılmışlardı. Gemi bekleyen
rın İzmit’e gönderilmesi düşünülüyordu. Bu ilk göçmenlerin sayısı 1.500 kişiyi buluyordu. Bunların
guruptan sonra da 590 göçmen, yanlarında 171 taşınması için vekâlet tarafından Ankara gemisinin
hayvanla birlikte yine Drama’dan İstanbul’a gel- gönderildiği Yükleme Kurulu Başkanlığı’na bildi-
mişlerdi. Bunların da İzmit’e gönderilmesi yolun- rilmişti. Ancak Ankara henüz Selanik’e gelebilmiş
da karar alınmıştı. Biga adlı gemiye bindirilerek, değildi. Bakanlık zaman zaman Türkiye’deki iş
İzmit’e gitmeleri sağlanacaktı536. Trenle gelenle- alanlarına uygun belli meslekten insanların o anki
rin yanı sıra İstanbul’a gemiyle gelenler de vardı. gereksinime göre göçüne ağırlık verilmesini iste-
5 Mart günü Akdeniz 3.712 göçmenle İstanbul’a yen yazılar göndermekteydi. Daha çok Türkiye’de
geldi. Ancak burada yalnızca 24 kişiyi indirdi; yo- onarım işçilerine gereksinim vardı. Bu nedenle
luna Karadeniz’e çıkarak devam etti. 1.548 kişiyi bakanlık, bir yazı göndererek, belli meslek sahip-
Ordu’ya diğerleri de Sinop’a götürüyordu537. lerinin öncelikli olarak sevk edilmesine ağırlık
Bu tür bilgiler, sürekli bakanlığa geliyor ve Mus- verilmesini istemekteydi. 1.500 kişiye ek olarak
tafa Necati’nin önüne konuluyordu. 800 kişi de belli meslek sahiplerinden oluşan kişi
Selanik Limanı’ndaydı. Bunların 400’ü yapı ona-
Mart ayına gelindiğinde, Yunanistan’dan göç- rım işçisiydi. Bunların yanı sıra Maarif Vekâleti’ /
men taşıma sürecinde belli bir yere gelinmiş; bü- Eğitim Bakanlığı’ nın emrine verilmek üzere gön-
yük bir yol alınmıştı. Türk gemileri Yunanistan’la derilmeyi bekleyen 250 öğretmen vardı. Kozana ve
Türkiye arasında gidip geliyor; her gelişlerinde Kayalar’dan gelen göçmenlerin 8 Martta gönderil-
göçmenleri yeni yurt topraklarına yığıyorlardı. mesi bekleniyordu. Bunların gitmesiyle, boşta ka-
Mart ayı önemliydi: Artık 1924 yılının baharıyla lacak Hilal-i Ahmer çadırlarında, çadırlara yerleş-
birlikte, göçmenleri üretici sürece sokmak için, bu tirilemeyen ya da limana yeni gelecek göçmenler
ay içinde getirilen insanların kesin olarak yerleşme için yer açılması ve yeni bir kafilenin böylece oluş-
işlemlerinin tamamlanması gerekiyordu. turulması düşünülüyordu. Kışın en soğuk günleri
7 Mart 1924 günü en önemli yükleme iskelesi yaşanıyordu. Bir yere kadar çadırlar bu insanları
Selanik Limanı’na gelip, derme çatma çadırların korumak için önemli olsa da, ancak bu da kesin bir
içinde gemi bekleşen göçmenlerin durumu şöyley- çözüm değildi. Soğuk kış günleri düşünüldüğünde,
536 İleri, 6 Mart 1924.
537 İleri, 6 Mart 1924.

232
bu insanların hemen taşınması için Selanik’e gemi olduğu firmaya bildirmişti. Selanik’e gidince An-
gönderilmesi bakanlıktan istenmekteydi538. Bu istek talya Selanik Limanı’ndan Tekirdağ’a göçmen bo-
gecikmeli olsa da bakanlık tarafından derhal dikka- şaltmak yükleme yapacaktı. Bahrıcedit 26 Şubat
te alındı. 12/13 Mart 1924 günü, İstanbul’daki Sev- günü bazı arızalar yüzünden onarıma alınmıştı. Bir
kıyat Müdüriyeti’ne bir yazı gönderdi. Bu yazıda, süre daha onarımda kalacağı görülüyordu. Sakar-
Sulh’un ivedi bir biçimde Selanik’e gönderilmesi ya 7 Mart günü Samsun’da göçmen boşaltma işini
isteniyordu. Sulh, bir miktar Yeniceliyi Vodina ve bitirmişti. 10 Mart 1924 akşamı İstanbul’da bu-
Karacaovalılarla birlikte alacak; önce Tekirdağ’a lunması umuluyordu. İnönü Trabzon’da tuz yükle-
gelerek buraya göçmenlerin büyük kısmını bıraka- mekteydi: Bağlı olduğu acenteden geminin, ticari
cak; içlerinde ipekçi ve çiftçilikle uğraşan Vodine ve amaçlı böyle bir işe yönlendirildiği bilgisi alın-
Karacaovalılar’dan bir kısmını alıp Mudanya’ya ya mıştı. Tuz yükleme işinin ne zaman tamamlanaca-
da İzmit’e indirecekti539. Sulh, 11 Mart 1924 günü ğı Trabzon’da liman başkanlığına sorulmuştu; ya-
İzmit’te bulunuyordu. Sulh’a hemen, Selanik’e ha- nıt bekleniyordu. Teşvikiye 6 Mart günü Rodos’a
reket emri verildi. Selanik’teki bindirme kuruluna gelmişti. Gemi temiz bir ortam yaratmak amacıy-
ve İstanbul’daki Sevkiyat Müdürlüğü’ne yeni bir la fare temizliği işiyle uğraşıyordu. Bu işi bitince
yazı yazılarak; bakanlığın isteği doğrultusunda Hanya’ya gidecekti. 9 Mart’ta Hanya’da olabile-
göçmen yüklemesi yapılması istendi540. cekti. Ankara 8 Mart’ta öyle üzeri İstanbul’dan
Mart ayının en Selanik’e hare-
hareketli günü olan ket edecekti. Bu
8 Mart gününe gemide de fare
ilişkin gemilerin temizliği yapı-
seyr-ü seferini gös- lıyordu. Üstelik
teren ve son duru- basit bir onarım
ma vurgu yapan işi vardı. Zinciri
bir resmi rapor da kırılmış, bu ona-
şöyleydi: rım yüzünden
hareketi bir mik-
8 Mart günü Ak- tar gecikmişti.
deniz Bandırma’da Sulh ise 7 Mart
göçmen indirme günü Selanik’e
işiyle uğraşıyordu. Buradaki işini tamamladık- ulaşmıştı. Yükünü aldıktan sonra 9 Mart günü ha-
tan sonra, aynı gemiyle gelmiş olan göçmenlerin reket etmesi bekleniyordu. 9 Martta hareket etti-
bir kısmını da Mudanya’ya çıkaracaktı. Giresun, ğinde, iki gün sonra, yani 11 Mart gününde gele-
Kavala’dan İstanbul’a gelmişti ve karantina işleri- ceği sanılıyordu. Türkiye Zonguldak’tan 600 ton
ni yapıyordu. Göçmenleri İstanbul üzerinden aynı kömür yüklemişti. 10 Mart’ta İstanbul’a gelmesi
günün akşamı Samsun’a götürmek için ayrılacaktı. bekleniyordu. İstanbul’a uğradıktan sonra, bura-
Ümit 6 Mart günü Antalya’dan aldığı 120 göçme- dan Selanik’e gönderilecekti. Kartal, Kuruçeşme
ni Fethiye’ye çıkarmıştı. Anlaşılan o ki, daha önce önünde onarımdaydı. 9 Mart günündeki durumu-
Antalya’ya indirilen bir grup göçmenin yerleşim na göre, geminin kömürü yoktu; üstelik basit bir
yöresi olarak burası uygun bulunmamış ve koşul- onarım işi çıkmıştı. Kömür almadan Yunanistan’a
ların zorlamasıyla, belki de verilecek ev bulunma- doğru yola çıkamayacağından önce kömür yükle-
yışından dolayı, bu gemiyle göçmenler Fethiye’ye mek için Zonguldak’a gidecekti. Liman başkanlığı
gönderilmişlerdi. Ümit bu işi tamamladıktan sonra gemiyle ilgili bir rapor hazırlamaktaydı ve bu ra-
Kandiye’ye gidecekti. Raporun verildiği gün, yani poru henüz vermemişti. Sürat’in ise halen Kavala
8 Mart’ta Kandiye’de bulunması bekleniyordu. limanında olduğunu acentesi bildirmişti. Buradan
Antalya 3 Mart günü Güllük’e ulaşmıştı. Getirdiği Selanik’e gidecek, 750 tütüncüyü Tekirdağ’ına ve
göçmenleri indirdikten sonra İzmir’e uğrayıp kö- 850 Kozanalı’yı İzmit’e çıkaracaktı541.
mür alacağını ve oradan Selanik’e gideceğini bağlı

538 BCA, 272/14–76–28,34. 540 BCA, 272/14–76–28,34.


539 BCA, 272/14–76–28,34. 541 BCA, 272.14/76.28.29.

233
Bandırma’ya 8 Mart’ta göçmen indiren ve ora- lerini kesin olarak Türkiye’den karşılama zorun-
dan Mudanya’ya geleceği belirtilen Akdeniz, 10 luluğu getirilmişti. Yolculuk anında bir sıkıntıyla
Mart günü Mudanya’ya ulaştı. Mudanya iskele- karşılaşmamak için Zonguldak Limanı’ndan gemi-
sine 905 kişiyi indirdi. Aynı günlerde 1.790 Kişi lerin, gidiş ve dönüşlerini düşünerek toptan kömür
Selanik’ten gelmiş, bunların 942’si Ulukışla’ya alınmasına ilişkin bir hükümet kararnamesi bile ya-
gönderilmişti542. yınlanmıştı544.
Mart ayı içinde, Selanik başta olmak üzere, 1924 yılının Mart ayı içinde kısmen Kavala’dan,
kıyı Yunanistan’daki limanlarda birikmenin arttığı Selanik’ten ve kısmen de Girit limanlarından de-
gözlemlenmişti. Bunun nedeni, Türk gemileriyle nizden ve az da olsa şimendiferle 46.966 insan,
ilgili gözlemlenen aksamalardı. İstanbul’da bulu- 40.600 büyük ve küçük hayvan Türkiye’ye taşın-
nan Mübadele Sevkıyat Müdüriyeti’ne Mübadele mış oldu545.
Bakanlığı’ndan 19 Mart günü bir yazı geldi. Yazı, Artık yavaş yavaş kışın sonuna geliniyor; kıştan
gemilerin Yunanistan’a gönderilmesinde karşılaşı- bahara dönülüyordu. Türk gemileri, ay yıldızlı ban-
lan zorlukla ilgili bir durum saptaması yapıyordu. dıralarıyla Yunanistan’dan göçmen taşımayı sürdü-
Bu yazıda belirtildiğine göre; Sakarya, Karadeniz rüyorlardı. Havaların ısınmasıyla birlikte, taşıma işi
seferine gitmişti. Tür- belli ölçüde kolaylaşmış-
kiye, ticaret amacıyla tı. Güvertelere daha fazla
kömür seferini tercih göçmen yerleştirilebili-
etmişti. İnönü’nün ka- yor, bahar ayında havala-
zan borularında patla- rın ısınmaya başlamasıy-
malar olduğu için ona- la göçmenler yolculuktan
rıma alınmıştı. Giresun daha az etkileniyorlardı.
ise posta seferindeydi.
Bu nedenle bu gemile- Nisan ayında Türk
ri Selanik’e göndermek gemileriyle 56.979 in-
olanaklı olmamıştı. Bu san, 6.267 büyükbaş ve
durum Selanik’te bek- 6.944 küçükbaş hayvan
lenenin ötesinde bir yı- taşındı. Böylece getirilen
ğılmaya neden olmuştu. hayvan sayısının toplamı
Bir sıkışıklık gözlemle- 11.211’di. Bu hayvanla-
niyor, göçmenlerin bu rın yanı sıra yirmi altı ara-
sıkışıklığı sorumlu mevki- ba da getirilmişti546. Daha
de olanları telaşlandırıyordu. Bu nedenle Mübadele önceki varsayımlar tutmuş, yılın ilk ayında yavaş-
Komisyonu’nun ısrarı ve Türk Kurul Başkanı’nın layan Selanik’ten göç, bu ay içinde hız kazanmıştı.
Tevfik Rüştü Bey’in emriyle yabancı bir gemi olan 12 Nisan 1924’ten Nisan sonuna kadar yalnız Sela-
Arşipologos adlı Yunan gemisiyle İzmit’e ve kıs- nik Limanı’ndan komisyonlar aracılığıyla gemilere
men de Samsun’a indirilmek üzere 3.776 Müslü- bindirilen ve Türkiye’ye gönderilen göçmenlerin
man göçmen 18 Martta Selanik’ten hareket etmişti. sayısı 21.507’ydi547... Bu ay içinde Selanik ve Ka-
Bakanlık bunun şimdilik Sadullah Bey’e bildiril- vala iskelelerinden gemi ve şimendiferle 56.979
mesini istiyordu543. insan, 6.367 büyük, 6.944 küçük olmak üzere top-
lam 11.211 hayvan ve yirmi altı araba Türkiye’ye
Yabancı gemilerle göçmen getirme işi, zorun- getirildi548.
luluk oldukça başvurulan bir yöntemdi. Türk Hü-
kümeti aslında bu konuya pek sıcak bakmıyordu. 14 Nisan günü Kavala’dan İstanbul gemisi
Süreç yaşanırken net bir ulusal duruş sergileniyor- İzmir’e ulaştı. Gemide 2.929 göçmen vardı. Bun-
du. Öyle ki, Müslüman göçmenleri Yunanistan’dan ların 800’ü Dikili’ye götürüldü. Gemide kuşku-
Türkiye’ye taşırken gemilerin, kömür gereksinim- lu bir kişi görülmüştü. İner inmez gemi süvarisi-

546 Hâkimiyet-i Milliye, 26 Mayıs 1924. 543 BCA, 272.11/17.19.12.


547 THAM, III/ 33 (15 Mayıs 1340), s.293. 544 Hâkimiyet-i Milliye, 9 Nisan 1924.
548 Hâkimiyet-i Milliye, 26 Mayıs 1924. 545 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Nisan 1924.
542 BCA, 272/11/17/78/1.

234
nin girişimiyle polis tarafından tutuklandı549. Yine da yine gemiye bindirilerek Karadeniz’in değişik
Kavala’dan Nisan ayının sonlarına doğru gelen limanlarına götürülmek istendi. Gemi kömür al-
1.345 kişi İzmir ve yakın çevresine, İstanbul gemi- mak için bir süre İstanbul Limanı’nda beklemiş;
siyle gelen 1.100 Girit göçmeni de kısmen Çanak- bu süre içinde göçmenler bekleyen gemide kalmış-
kale ve çevresine yerleştirildi550. lar ve karaya çıkarılmamışlardı. Ancak göçmenler
Nisan ayına göre, Mayıs ayı göçmenlerin gelişi Karadeniz’e götürülmelerini istemiyorlar; ilk gurup
açısından daha hareketliydi. Bunun temel nedeni, gibi Darıca’ya gitmek istiyorlardı. Hanyalı göç-
1923 yılında Yunan Hükümeti’nin göçmenleri göçe menler başka bir yere gönderilmekten Darıca’ya,
zorlama yolunda daha sert bir tavır sergilemesi daha olmazsa Yalova ve yöresine çıkarılmalarını
üzerine yollara dökülen insanları Türkiye’ye bir an arzuluyorlardı. Gemide bekletilen göçmenlerle il-
önce aktarma zorunluluğunun artık pek görülme- gili bir İstanbul gazetesi şunları yazıyordu: “Vapur
mesiydi. Yunan Hükümeti, Türk diplomatik atağı içinde kalan bu göçmenlerin sefaletine meydan ve-
üzerine sert duruşunu yumuşatmış, göçmen olacak rilmemesini temenni eyleriz”553.
Müslümanları evle- 17 Mayıs günü Sulh
rinden atmak ya da İzmir’e bir miktar göç-
mallarına el koymak men getirdi. Gemi bir
gibi katı uygulama- gün İzmir Limanı’nda
lardan belli ölçülerde bekletildi. Göçmen-
vazgeçmişti. Ancak ler önce Klazumem
havaların güzelleş- karantinasında temiz-
mesiyle birlikte, artık likten geçirilip, sağlık
yazdan önce bu sü- denetimleri yapılacak,
rece bir son vermek oradan Çeşme’ye gön-
isteği canlandı. Ge- derileceklerdi. İzmir
milerin hareketliliği Limanı’nda bulunduk-
bu nedenle Mayıs ayı ları sürede, göçmenle-
içinde arttı. rin karaya çıkmaları-
Canik ve Sulh 10 na izin verilmiyordu.
ve 11 Mayıs 1924 ta- 18 Mayıs günü gemi
rihlerinde birer gün Urla’ya geldi ve göç-
arayla Samsun’a göç- menler Klazumen’de
men getirdiler ve iskeleye indirdiler551. Gemilerin karantina işlerini tamamladılar. Bir gün de bura-
iskeleye gelip, yükledikleri göçmenlerle ilgili bil- da oyalanan göçmenler, 19 Mayıs günü Çeşme’ye
gileri yerel makamlara verinceye dek, geleceği bi- ulaşabildiler554. Sulh’un Çeşme’ye ulaşmasından
linen gemilerden kaçar tane göçmenin indirileceği iki gün sonra, İsmet Paşa gemisi de 21 Mayıs günü
bile bilinmiyordu. Samsun’dan bakanlığa gönde- Mersin’e ulaştı. Kısa bir beklemeden sonra yükünü
rilen telgrafta da, gelen göçmenlerle ilgili bilgiler boşaltmaya başladı. Mersin’den bakanlığa gönde-
eksikti. Getirilip, Samsun iskelesine indirilen iki rilen telgrafta, İsmet Paşa’nın on iki saat içinde bü-
gemi dolusu göçmenin sayısı bile belli değildi. Bu- tün yükünü boşalttığı bildiriliyordu555.
nun üzerine bakanlıktan Samsun’a hemen bir karşı Aynı günlerde Yunanistan tarafında da hareket-
telgraf gönderildi. Gelen göçmenlerin miktarı ve lilik bütün hızıyla sürüyordu. 24 Mayıs 1924’te Al-
nerelere yerleştirileceği soruldu552. Bilgi olmayın- tay adlı gemi, 941 Kılkışlı ve 1.200 Karacaova’lıyı
ca, düzenleme ve planlama yapmak da zordu. yükleyip Ege’nin mavi sularında yol almaya başla-
15 Mayıs günü Hanya’dan 1.300 göçmen geldi. dı. Gemiye Tekirdağ’a gitmek için emir verilmiş-
Bunlar önce karantina işi için Tuzla’ya gönderil- ti. Gemi Tekirdağ’a gelince yükünü boşaltacak,
diler. Bir kısmı Darıca’ya çıkarıldı. Geriye kalanı oradan İstanbul’a gidecekti. İstanbul Limanı’na
549 Hâkimiyet-i Milliye, 16 Nisan 1924. 553 İleri, 18 Mayıs 1924.
550 Hâkimiyet-i Milliye, 24 Nisan 1924. 554 BCA, 272, 14–76–31–20.
551 BCA, 272/11–18–83–22. 555 BCA, 272, 14–76–31–20.
552 BCA, 272/11–18–83–22.

235
indirilmiş olan 2.850 Kayalı’yı yükleyip; oradan 1924 yılı Mayıs ayında, Selanik, Kavala, Girit,
Mersin’e yönelecekti. Rize ise Foça’dan gecikmeli Golos iskelelerinden gemilerle 66.326 insan ge-
olarak hareket etmiş, aynı gün Selanik’e gelmişti. tirildi. Bu göçmenler yanlarında 2.701 büyükbaş
Yaklaşık 1.450 kişilik kapasitesi vardı. 900 göçme- hayvan, 15.296 küçükbaş hayvan getirmişlerdi.
ni yükleyecek olan Rize bu göçmenleri Silifke’nin Yine aynı ay içinde şimendiferle 5.272 insan, 592
Taşucu iskelesine indirecekti. Yalnız bunların için- büyükbaş ve 7.778 küçükbaş hayvan taşınmıştı559.
den 30 kadar Libanovalıyı Mersin’e çıkaracaktı. Bu Bu ayın sonuna doğru Selanik Limanı oldukça hare-
insanların toplam sayısı 900, geminin insan taşıma ketliydi. Bakanlıktan gelen bir telgraftan anlaşıldığına
kapasitesi de 1.450 kişiydi. Bu nedenle geminin göre; 31 Mayıs günü itibariyle artık Girit iskelelerin-
eksik kapasite ile gitmemesi için eksik kalan kısım den taşınacak göçmen kalmamıştı. Yalnız 600 nüfus,
tamamlanacak biçimde Kozanalılar da gemiye bin- işlerini bitirdikten sonra kendi paralarıyla gelecekler-
dirilecekti556. di. Artık oradaki yükleme kurulunun da işi bitmişti.
28 Mayıs 1924 günü Akdeniz Samsun’a, Gi- Kurul üyeleri bu son kafile ile yola çıkıp Türkiye’ye
resun ise adını taşıdığı kente, geleceklerdi560. Artık Selanik Lima-
yani Giresun’a’ ulaştı. Bu iki nı en önemli yükleme iskelesi ola-
gemi, getirdiği göçmenleri bo- rak kalmıştı. Gemiler gidip geldikçe
şaltamaya başladığında, aynı ve göçmen boşalttıkça, Mübadele
gün, yani 28 Mayıs günü Sa- İmar ve İskân Vekâleti’ne bağlı
karya Kavala’da göçmen yük- olarak çalışan Sevkıyat ve Nakliyat
lemeye başlamıştı. Aynı günün Müdüriyeti’nden vekil namına Se-
resmini tamamlayan bir baş- lanik bindirme kuruluna yazılar ya-
ka figür de İnönü gemisiydi. zılıyor, biriken ve gemilere binmeyi
Akdeniz Samsun’da, Giresun bekleyen göçmenlerle ilgili emirler
Giresun’da göçmen boşaltırken veriliyordu. Yükleme kurulu, hangi
ve Sakarya Kavala’da göçmen göçmenlerin, hangi gemilerle, han-
yüklerken; aynı gün İnönü Se- gi indirme iskelelerine yönlendiri-
lanik Limanı’na ulaşmıştı. İnö- leceklerine ilişkin bu bilgilere uy-
nü İzmir’den geliyordu. Ayın gun olarak çalışıyorlardı. 3 Haziran
26’sında, İzmir’e göçmen in- 1924 tarihli bir yazıda; Selanik is-
dirdikten sonra, hiç bekleme- tasyonunda bulunan Teşvikiye’nin
miş ve Selanik’e doğru hareket Mayadağlı göçmenleri Tekirdağ’a
etmişti. Akdeniz ve Giresun getirmek üzere hareket etmesi emri
Türkiye’ye doğru seyir halindeyken, o da aynı verilmişti. Gemide Mayadağlılar’dan arta kalan kısım-
anda Yunanistan’a doğru seyir halindeydi. Selanik lara, Karacaovalılar’ın bindirilmesi bildirilmekteydi.
Limanı’nda iki gün bekledikten sonra 30 Mayıs Karacaovalılar, Teşvikiye ile Türkiye’ye geldiklerin-
günü, Türkiye’ye getireceği göçmenleri yükleme- de, Marmara, Karadeniz ve İzmir iskelelerine parçalar
ye başlayacaktı. Bu süre içinde gemi, eksiklikleri- halinde indirileceklerdi. Dolayısıyla yükleme işinin,
ni tamamlayacaktı. O eksikliklerini tamamlarken, bu bilgi doğrultusunda yapılması ve buna uygun ola-
yükleyeceği göçmenlerin limanda toparlanması rak hareket edilmesi gerekliydi. Özellikle Türkiye’ye
umuluyordu. Aynı günlerde, Dumlupınar da yük- göçmenlerin üretim kollarına ve Türkiye’de onlara
lemeye başlayacağını bildiren bir telgraf çekmişti. sunulabilecek olanakların o günkü görüntüsüne uygun
Gemiden gelen telgrafa göre, yükleme yapmak için bir dağılımın sağlanması için bu bilgiler önemliydi.
gemi iskeleye yanaşmak üzereydi557. Bu nedenle gelen göçmenlerin “memleketi ve miktarı
28 Mayıs günü, Selanik’ten 1.300 yolcu yük- hakkında her gün malumat veriniz” deniliyordu. Bu
leyen Sürat İzmir’e geldi. Getirdiği göçmenlerin bilgi istemi hemen karşılandı. Selanik’teki yükleme
300’ünü İzmir’e, geri kalanını da Ayvalık’a götür- kurulundan bakanlığa çekilen karşı telgrafta, göçmen-
mek üzere talimat almıştı558. lerin sayısal durumu ile ilgili bilgi verildi: “Bu gün

556 BCA, 272/ 14–76–31–21. 559 Hâkimiyet-i Milliye, 19 Haziran 1924.


557 BCA, 272/14–14–31–24. 560 Ahali, 2 Haziran 1924.
558 Hâkimiyet-i Milliye, 29 Mayıs 1924.

236
Mayadağlıların toplam mevcudu 2.700’dür. Teşviki- 1924 tarihli bir telgrafta o zaman 6.207 kişinin de-
ye gemisi Mayadağlıları bindirmiş olarak Tekirdağ’a niz yoluyla, 66 kişinin de kara yoluyla geldiği notu
gitmek için emir bekliyor” deniyordu. Yazının gönde- vardı. Ancak bunların hangi süre içinde, nerelerden
riliş tarihi 3 Haziran 1924’tü561. geldiklerine ve geldikleri gemilerle ilgili bilgi bu-
1924 yılı haziran ayında da Selanik, Kavala, lunmuyor. Bu göçmenlerden ayrı olarak yanlarında
Kandiye ve Preveze iskelelerinden 35.552 insan, belgeleri olan 20 kişinin mübadele yoluyla, 11 ki-
1327 büyükbaş, 4.317 küçükbaş olmak üzere 5.644 şinin de mübadele dışı geldiği bilgisi vardı. Aynı
hayvan getirildi562. listede yer alan bu bilgilerden ayrı olarak daha net
biçimde şu bilgiler de yer almaktaydı564:
Bakanlık gelen göçmenlerle ilgili listeler tutarak,
bunların hangi tarihte hangi vapurlarla geldiğini be-
lirliyordu. Ancak bu listelerden, göçmenlerin gönde- Geliş Tarihi
29 Aralık 1923
Getiren Gemi
Ümit
Kişi Sayısı
1.978
rildikleri yerlerle ilgili notlarda bazı eksiklikler vardı. 4.1.1924 Giresun 2.343
8.1.1924 Timsah 360
Bunun nedeni bir iskeleye göçmenlerin indirilmesin- Turan 897
den sonra, yerleştirilme aşamasında yaşanılan zorluk- 16.1.1924 Giresun 1.092
Giresun 1.113
lardı. Bir yere yerleştirilmek için göçmen gönderildi-
ğinde, orada göçmenin yerleştirileceği evlerde ya da
onlara dağıtılacak diğer mallarda bir eksiklik varsa, Bu bilgilerin bakanlığa geliş tarihi 10 Ocak
yerleştirme aşamasında karşılaşılan bu güçlükten do- 1924’tü.
layı, göçmenlerin indirildiği yöreye yerleştirilmelerin-
Bir başka bilgi notuna göre de 578 kişi kara yo-
den vazgeçiliyordu. İndirildiği yerden alınıp, örneğin
luyla Drama’dan Kırklareli’ne (Kırkkilise) gelmiş-
Gülcemal gibi Türk kıyılarındaki limanlar arasında
ti. Bu bilginin bakanlığa ulaşma tarihi 26.1.1924’tü.
düzenli posta seferi yapan gemilerle ya da daha küçük
12 Şubat tarihli başka bir telgrafa göre ayrıca 65
taşıtlarla, hatta şimendifer ya da kara yoluyla başka
kişi Edirne’ye, 155 kişi Havsa’ya gelmişti. 27 Şu-
bir yöreye gönderilebiliyorlardı. Bu listeler, bu tür ek-
bat tarihli başka bir telgrafa göre de ayrıca kara-
sikliklerine karşın, yine de Türkiye’nin yeni biçimle-
yoluyla 10–15 Şubat 1924 tarihleri arasında 2.808
nen nüfus topografyasını belirlemek için önemli bilgi-
kişi Drama’dan gelmişti.
ler içermekteydi. Bu listelerden birine göre Samsun’a
gelen göçmenlerle ilgili şu bilgi verilmekteydi563: Böylece gelenlerin toplamı 18.927 olarak gös-
teriliyordu.
Geliş Tarihi Getiren Gemi Gelen Göçmen Sayısı Bir belgede de Balıkesir’e (Karesi) gelen göç-
men, getiren gemiler ve geliş tarihleriyle ilgili şu
28.12.1923 - 1.583 mübadil,
519 mübadele dışı bilgiler yer alıyordu565.
9 Ocak 1924 Gülcemal 667
12 Ocak 1924 Reşit Paşa 758
18 Ocak 1924 Gülcemal, Sakarya 193 Getiren Gemi Tarih Göçmen Sayısı
30 Ocak 1924 Millet 123
Giresun, 3.088 18.12.1923
7 Şubat 1924 Giresun 1.262
10 Şubat 1924 Gülcemal 181 Bahrı Cedit tarihli telden
22.2.1924 Giresun 6 Trabzon 19.1.1924 1.245
Rize 19.1.1924 707 13.2.40
tarihli telden
Toplam 5.363 Toplam 5.040

O günkü olanaklara göre vekalete gelen bilgiler,


Yine aynı belgelerden anlaşıldığına göre, 1649
kimi zaman tek bir telgrafla topluca, kimi zaman da
kişi 7 Mart 1924 günü Akdeniz’le Bandırma’ya
bir göçmen kafilesiyle ilgili bilgiler ayrı ayrı telg-
gelmişti. Aynı yere Şubat ayı içinde de 606 kişi
raflarla parçalar halinde ulaşıyordu. Kimi göçmen
yine aynı gemiyle getirilmişti.
grubuyla ilgili bilgiler hemen ulaşırken, bazıları için
üç dört gün sonra bilgi veriliyor; kimi zaman bu tek İzmir’e göçmen getiren mübadele gemileri ve
bir telgrafta topluca yapılıyordu. Örneğin 9 Aralık göçmenlerle ilgili şu bilgiler verilmekteydi566:
561 BCA, 227/ 14/ 76–31–28. 565 BCA, 272/11/17/78/1.
562 Hâkimiyet-i Milliye, 5 Ağustos 1924. 563 BCA, 272/11/17/78/1. 566 BCA, 272/11/17/78/1.
564 BCA, 272/11/17/78/1.

237
Getiren Gemi Geliş Tarihi Getirdiği rihine kadar 3.032 kişi geldi573. Bu büyük göçmen
Göçmen grubundan bir on gün kadar önce 20 Ocak günü 19
Sayısı
29 Ocak 1923 1.250 29.12.39 kişi Millet’le bölgeye taşınıp yerleştirildi574. Bunun
Nilüfer
tarihine kadar
5 Ocak 1924 269
tarihli telden
yanı sıra 3.305 kişi de 15 Şubatta Sakarya’yla Mer-
Maryano 5 Ocak 1924 426 sine getirildi575. Mersin’e 330 Boşnak kökenli göç-
Yeni Türkiye 11 Ocak 1924 1070 25.1.1924
tarihli tel
men de getirilmişti576. Doğu vilayetlerinden Rus
Bahrı Cedit 11 Ocak 1924 163 25.1.1924 işgali sırasında kopup gelen, ancak o tarihe kadar
tarihli tel
Prenista 11 Ocak 1924 409 25.1.1924 yerleştirilmemiş olan 12 kişi de bölgeye getirildi577.
Ümit 12 Şubat 1924 1.176
tarihli tel
26.2.1924
26 Şubatta gelen telgraftan anlaşıldığına göre de,
tarihli tel 32 kişi 23 Şubatta Reşit Paşa ile indirildi578.
Aslan 15 Şubat 1924 904 26.2.1924
Akdeniz 31 Mart 1924 2.258
tarihli tel
Bu listeden şu anlaşılıyor:
Gelen göçmenlerle ilgili bakanlık tarafından
İstanbul’a gelen göçmenler için de şu kayıt tu-
tutulan kayıtlar pek düzenli değildir. Çoğu zaman
tulmuştu567:
bakanlığa, göçmenleri getiren gemilerin indirme
iskelelerine varış tarihleri net olarak iletilmemiş,
Getiren Gemi Geliş Tarihi Göçmen Sayısı kimi zaman, gelen birkaç gemi tarih verilmeksizin,
55 ve 59 kişilik iki 14.12.1923
ayrı grup tarihli telden
bir liste halinde ortak bir telgrafla bakanlığa bil-
Ümit 1.522 26.12.1923 dirilmiştir. Çoğu yerde bu tür bilgilerin biri ya da
tarihli telden
bir kaçı eksiktir. Bu o günkü koşullarda, Yunanis-
Sakarya 3.190 9.1.1924
tarihli telden tan gibi uzak bir mekânla olan iletişim zorluğunun
Altay 3.029 9.1.1924
tarihli telden
yanısıra, göçmen akınının yoğunluğu karşısındaki
General An- 98 9.1.1924 karmaşadan kaynaklanmıştır. Bunun yanı sıra, söz
don tarihli telden
848 Gemi ve geliş konusu belgelerden görüldüğüne göre, bakanlık
Kartal 800
tarihleri yok
30.1.1924
her ne kadar göçmenleri bütünüyle Türk gemile-
tarihli telden riyle taşıma konusunda kararlı durmaya çalışsa da,
Türkiye 4 Şubat 897 Darıca
1924 koşulların zorlamasıyla, yabancı kumpanyalara ait
oldukça çok sayıda gemi, küçük parçalar halinde
Türkiye’ye göçmen taşımıştır. Şimendiferlerle ve
Bunlardan ayrı olarak 23/34 Şubat tarihli telg-
az da olsa kara yoluyla gelen göçmenler, büyük öl-
raftan anlaşıldığına göre; 27 kişi daha şimendi-
çüde kendi olanaklarıyla gelmişlerdir579.
ferle Drama’dan gelmişti568. 1 Mart 1924 tarihli
telgraftan anlaşıldığına göre de; 39 kişi
yine sonradan şimendiferle gelmişti569.
İzmit’e ise 10.1.1924 tarihli telgrafa göre
1.719 kişi Altay gemisiyle gelmişti. Aynı
kente, Kartal gemisi de 800 kişi getir-
mişti. Bu da 20.1.1924 tarihli telgraftan
anlaşılıyordu570. Aynı günlerde, Bahrı
Cedit gemisi İzmir’e göçmen getirmiş;
bunların 1017’si Söke’ye özel bir trenle
götürülmüşlerdi571. Yine 4 Şubat günü
İzmir’den Bayındır’a trenle 607 nüfus
gönderildi ve Bayındır istasyonunda halk
tarafından coşkuyla karşılandı572. Mersin
ve Adana yöresine ise 10 Şubat 1924 ta-

567 BCA, 272/11/17/78/1. 574 BCA, 272/11/17/78/1.


568 BCA, 272/11/17/78/1. 575 BCA, 272/11/17/78/1.
569 BCA, 272/11/17/78/1. 576 BCA, 272/11/17/78/1.
570 BCA, 272/11/17/78/1. 577 BCA, 272/11/17/78/1.
571 Saday-ı Hak, 20 Kânunusani 1924. 578 BCA, 272/11/17/78/1.
572 Sada-yı Hak, 8 Şubat 1924. 579 BCA, 272/11/17/78/1.
573 BCA, 272/11/17/78/1.

238
Sona Doğru...
Bakanlık tam da bu günlerde yeni bir açılım daha dar sonra Sürat, Nasliç’ten göçmen yükledi. Göç-
yaptı: İlgili yükleme ve bindirme kurullarına yazı- menleri Kalikratya’ya (Sinan Paşa) getirecekti.
lar yazarak Yunanistan limanlarında bekleşen göç- Dumlupınar da aynı günlerde Nasliç ve Vodina
menlerin indirme ve bindirme iskelelerindeki genel göçmenleriyle İstanbul’a geldi. Göçmenlerin bir kıs-
durumlarının belirtilmesini istedi. Türkiye’deki yer- mını Kalikratya’ya, bir kısmını da Mudanya’ya gö-
leştirmek ve göçmenleri almak üzere gemi gönde- türecekti. Giresun Kayalar’lı göçmenlerle Giresun’a,
rebilmek için bu bilgilere gereksinim duyuyordu; Sulh Karaferye ve Grabene muhacirlerini Çeşme ve
çünkü bekleşen göçmenlerle ilgili sayısal veriler İzmir’e getirmek üzere yoldaydı. Trabzon Polyanlı
sürekli değişiyordu. Bunun için de bilginin sık sık göçmenleri hayvanlarıyla birlikte yüklemiş, Mudan-
güncellenmesi gerekiyordu. İskelelerde bekleşen ya ve Tekirdağ’a doğru yol alıyordu. İnönü ise Not-
göçmenlerin toplam sayısı neydi? Nereliydiler ve yalı göçmenleri Tekirdağ’a götürmek üzere hazırla-
ne işle uğraşıyorlardı? Selanik Limanı’nda hangi nıyordu. Aynı günlerde İstanbul’da 1.250 göçmen
gemiler vardı ve buralarda tam ve net olarak kimler vardı. Florinalı bu göçmenlerin İstanbul’dan başka
bekliyordu? Bu bilgiler, sağlıklı göçmen taşıma ve bir yere götürülmesi için gemi aranıyordu582.
yerleştirme işi için özellikle önemliydi580. Yaz ortasında artık taşınacak göçmen olduk-
Gelen bilgi akışı kesintiliydi. Bazı anlarda durumu ça azalmıştı. Bu ara Selanik’te ve Pataras’ta veba
net olarak görmek mümkün olmuyordu. Göçmenle- olayları görüldü. Gelecek gemiler bu salgın has-
rin hangi tarihte, hangi talık nedeniyle özel
gemilerle, nerelerden incelemeye alınmaya
nerelere gönderildiğine başladı. Bu yörelerden
ilişkin telgraflar geli- gelen gemiler kesin
yordu; ancak kimi za- olarak incelemeden
man durumu tam ola- geçiriliyor ve bunlar-
rak kavramak için, da fare temizliği ger-
eksik bilgiyle gönderi- çekleştiriliyordu 583 .
len bir telgrafa karşılık Bu gemilerden birisi
yazarak, durumun ek- de Altay’dı. Bu gemi
sik kalan yanları soru- Selanik’ten 1.870 Flo-
luyordu. Kimi zaman, rinalı göçmenle hare-
arka arkaya gelen iki üç telgraftan durumu tam ola- ket etmişti. Bu göçmenlerin İzmir ve çevresine yer-
rak anlamak mümkün olabiliyordu. Hiç beklenmedik leştirilmesi kararlaştırılmıştı584. Bu günlerde bütün
bir anda, hiçbir bilgi ve belirti yokken, bir geminin Yunanistan’da taşımayı bekleyen 70.000 kişi kaldı-
bir indirme iskelesine yanaşması ve göçmen indirme ğı düşünülüyordu585.
sürecine yönelmesi durumunda, bindirme iskelesinde Selanik’ten göçmenleri yükleyip Giresun’a giden
görev yapan indirme kurullarının gelen göçmenleri Sürat gemisinin makine aksamı İstanbul’a gelirken
barındırmak, yedirmek, içirmek ve yerleştirmek ko- bozuldu. Bu nedenle vapur yoluna devam edeme-
nularında hazırlıksız olarak yakalanması kadar kötü di. Mübadele ve İskân Müdüriyeti gemi sahiplerine
bir şey olabileceği düşünülemiyordu. müracaat ederek, başka bir gemilerle göçmenlerin
Artık yaz gelmişti. Göçmen getirme işi yaz ay- Giresun’a gönderilmelerini istedi. Sürat gemisin-
larına doğru azalan bir ivmeye bürünmüştü. Sürat, deki göçmenlerin Bozkurt adlı gemiyle kendilerine
9 Haziran 1924 günü Preveze’deydi. 1200 kişilik ayrılan bölgeye gönderileceği bildirildi. Bozkurt
gemiye bu limanda bekleyen Vizeliler yüklene- gemisi Kavak tahaffuzhanesine gönderildi. Orada
cekti. Vizeliler’in yanında bir miktar Yanyalılar’ın muhacirleri alarak hemen Giresun’a gitmesi bek-
yüklenmesi de düşünülüyordu581. Bir hafta ka- leniyordu586.

580 BCA, 272/14-76-28,34. 584 Cumhuriyet, 9 Temmuz 1924.


581 BCA, 272/11-18-86-4. 585 Cumhuriyet, 27 Temmuz 1924.
582 İleri, 17 Haziran 1924. 586 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1924.
583 Cumhuriyet, 9 Temmuz 1924.

239
Temmuz ayının sonunda gemilere binmeye hazır göçmenlerin kendi olanaklarıyla gelmek gibi özel
vaziyette iskelelere toplanmış göçmenlerin duru- bir girişimi ve uygulamayı gerekli kılan nedenlerin
mu şöyleydi: Selanikte Kesriyeli, 221 Karacaovalı, kesin olarak bildirilmesi istendi589.
Kayalardan 624 kişiden başka Karağaç’tan 800 kişi 3 Ağustos 1924 tarihinde bakanlığa gelen bir ya-
vardı. Bunları almak için Sakarya, Rize ve Anka- zıda Selanik’te 2.890 Kesriyeli, 310 Karacaovalı,
ra gemileri hazır durumdaydılar. Karaağaç’tan 800 2.450 Karaferyeli, 668 Demirhisarlı, 4.690 Preve-
nüfus Sakarya, Rize ve Ankara vapurları alacaktır. zeli, 1.100 Florinalı bulunduğu bildirildi. Bakanlık,
Yunanistan’da daha yetmiş bin kişinin olduğu dü- bu insanları aldırmak için gemi gönderecekti. An-
şünülüyordu587. cak bir ayrıntının bildirilmesini istedi: Bu belirtilen
Bu ayın sonunda Mübadele Komisyonu’ndan nüfusun tümünün Selanik’te olup olmadığını soran
ve Selanik Yükleme Kurulu’ndan gelen bir bil- bir yazıyı Selanik yükleme kuruluna iletti. İstanbul
giye göre; Selanik’te 3.700, Karacaova’da 5.500, gemisi, yakında Selanik’te yükleme yapacaktı. Bu
Florina’da 180 nüfus vardı. Bütün Yunanistan’ın yapıldıktan sonra, hangi kaza halkından, ne kadar
genelinde, bu tarih itibariyle 20.0000 kişi hazırlan- nüfusun kaldığının belirlenerek bakanlığa bildiril-
mış ve taşınmayı bekliyordu588. mesi istendi590. Oysa hiçbir zaman gönderilen bil-
Bunların yanı sıra, özel olanaklarıyla tuttuk- giler günden güne uymuyordu. Bir anda bir durum
ları araçlarla gelmek isteyen göçmenler de olu- saptaması yapılıp, belli sayıda göçmen varlığından
yordu. İzmir’e gelmek söz edilirken; bir anda çıkıp geliveren yeni göçmen
için Selanik Yükleme kafilesiyle birlikte bu
Başkanlığı’na bir grup sayı anında değişiyordu.
göçmen başvurarak, Bu kez de öyle oldu: Ba-
taşınmalarının kendi kanlık, daha önce aldığı
olanaklarıyla yapılma- bilgiye göre bir planlama
sını istediler. Bunlar, yapıp, gemi göndermeye
göreceli olarak, diğer çalışırken ve buna ilişkin
göçmenlere göre daha yazılar Yunanistan ile
varlıklı insanlardı. Yı- Türkiye arasında gidip
ğılmayı görerek, bu in- gelirken; Karaferye’den,
san kalabalığı arasında Kesriye’den insanlar Se-
göç etmenin zorluğunu lanik Limanı’na doğru
düşünmüşler ve kendi akıyorlardı591. Yine de
özel olanaklarıyla Türkiye’ye gelmek istediklerini Selanik Yükleme Kurulu bir tesbit çalışması yaptı.
belirtmişlerdi. Göçmenler İzmir’e gelmek istiyor- Buna göre bu günlerde Karaferye’den köylü ve kent
lardı. Ancak bu konuda karar verecek tek ilgili ma- kökenli insanlar karışık bir durumda Selanik’e gel-
kam, bakanlıktı. Bakanlık, Türkiye’deki koşullara mişlerdi. Karacaova, Demirhisar, Serez, Çamyaz’ın
ve olanaklara bakarak planlamalar yapıyordu. Bu yanı sıra Flarina’nın köylerinden de insanlar
istek bakanlığa ulaşınca, bakanlık yetkilileri tara- Selanik’e doğru geliyorlardı. Florina’ya bağlı Ba-
fından Selanik Yükleme Başkanlığı’na 2 Haziran batekkesi, Gazhane, Revani, Kokuluca, Kokras,
1924 tarihinde bir telgraf gönderdi. Telgrafında ba- Kumköy köylüleri Selanik’e gelmişlerdi. Bunlar
kanlık kendi olanaklarıyla İzmir’e gelmek isteyen ağırlıklı olarak çiftçi insanlardı. Aralarında yine
bu insanların kesin olarak Silifke’ye getirmesi emri Bahçıvan ve demirciler de bulunuyordu. Çaycalı,
verildi. Bakanlığın, kişilerin kendi olanaklarıyla ve Maramur, Çambaz yörelerinden gelenler de çiftçi,
kendilerinin sağlayacakları araçlarla gelmesi du- demirci ve kalburcuydu. Altay, bu insanlardan 900
rumunda yaşanacak karışıklıktan dolayı büyük bir bağcı ve zeytinci Karaferyeli’yi almış, Karaburun
kaygısı vardı. Bu nedenle, bu tür özel girişimlere ve Urla’ya hareket etmişti. Türkiye, 1.190 Kesri-
hoş gözle bakmıyordu. Bu kaygılarından dolayı yeli ile 155 Karaferyeli’yi Mersin’e götürdü. Tim-
Selanik Yükleme Başkanlığı’na gönderdiği yazıda, sah 310 Karacaovalı’yı İzmit’e, 500 Karaferyeli ve

587 Cumhuriyet, 27 Temmuz 1924. 590 BCA, 272/14–76–33–10.


588 BCA, 272/11–19–19–12. 591 BCA, 272/24–76–33–10.
589 BCA, 030/18–01–01–010–28–5.

240
Florinalı’yı İstanbul’a taşıdı. İstanbul’a getirilen tirilen suçlu ve sabıkalı üç yüz kadar mahkûmun
göçmenlerin içinde bahçıvanlar da vardı. Teşvikiye yüz otuzu polis ve Sakız gambotunun gözetimin-
1.690 Serezli’yi Gelibolu ve Tekirdağı’na ve 410 de Gülhane Parkı’na çıkarılmış ve orada koruma-
çiftçi Florinalı’yı Çanakkale’ye götürdü592. ya alınmışlardı. Bu mahkûmlar arasında birçok
7 Ağustos 1924 tarihinde Kayalar’ın Emür- meşhur sabıkalılar olduğu gibi idama mahkûm
lü köyünden yüz otuzu çiftçi ve bahçivan, ve olanlar da vardı. Hemen hemen hepsinin suçu, ci-
dokuzu çeşitli sanatlarla uğraşan göçmenlerle, nayet derecesindeydi. Yunanistan Hükümeti bun-
Kastorya’nın Yepita karyesinden 40’ı bağcı ol- ları Türkiye’ye gönderirken onlar hakkında tutu-
mak üzere 311 çiftçi geldi593. Aynı tarihlerde bir lan fezlekelerden hiç birisini verme gereğini bile
miktar Kesriyeli ve Demirhisarlının İstanbul’a ha- duymamıştı. Bu nedenle İstanbul polisi kentin
reket ettiği görüldü. Bunların hareketinden sonra güvenliğini de düşünerek, son derece zor bir du-
Selanik’te 2.000 Kesriyeli, 1.690 Serezli, 1.100 rumda kalmıştı. Bu nedenle, bunların en azılılarını
Florinalı, 3.10 Verya’lı göçmen bulunuyordu. Anadolu’nun değişik yerlerine dağıtmak gereği or-
Kayalar’dan da 1.079 göçmen gelmişti. Bunların taya çıkmıştı. Suçu daha az görünenlerin ifadeleri
içinde özellikle Florina’dan gelenler uzun süre- alınıp, ikametleri saptandıktan sonra serbest bıra-
dir beklemekteydiler. Altay bu sıralarda göçmen kılacaklardı. İlk başta bunlar Sakız gambotunda
yüklemek için Selanik’e gelmişti; ancak geminin gözetim altına alınmıştı597.
fiziki durumu iskelede yığılan göçmenleri bir ke- Bu arada getirilen göçmenlerle ilgili sıradan
rede yüklemek için yeterli değildi. Altay’ın yükle- olaylar da oluyordu. Göçmenleri soyanlar, malları-
yemediği göçmenlerin de taşınabilmesi için yeni nı çalanlar sık sık dönemin gazetelerinde boy gös-
bir gemi isteğinde bulunuldu594. Gönderilen gemi teriyorlardı. Örneğin bir İzmir gazetesi böyle bir
Teşvikiye’ydi. 325 göçmeni Selanik Limanı’ndan olayla ilgili olarak şu satırları yazıyor:
yükleyen Teşvikiye, 14 Ağustos günü Tuzla’ya “Muhacir Eşyası Aşırılır mı Ya!- Dün Kavala
geldi. Göçmenlerin sağlık kontrolleri, aşıları muhacirlerine ait olun Saman İskelesi civarında
ve zorunlu temizlikleri yapıldıktan sonra İstan- mavna derununda bulunan sandıklardan birisini
bul Limanı’na indirildiler595. 23 Ağustos günü, mavna bekçisi İstanbullu İlyas açmış ve derunun-
Selanik’ten Tekirdağ’a 3.000 göçmen geldi596. dan dokuz kalem eşyayı aşırmakta iken cürümü
Mübadeleye tabi olarak bir Yunan gemisiyle ge- meşhut halinde derdest edilmiştir”598.

592 BCA, 272/14–76–33.10. 596 İleri, 24 Ağustos 1924.


593 BCA, 272/14–76–33–10. 597 İleri, 5 Ağustos 1925.
594 BCA, 272/24–76–33–10. 598 Ahenk, 29 Haziran 1924.
595 İleri, 15 Ağustos 1924.

241
Son! Ya Sonrası?..
1924 yılı ortasına gelindiğinde, hala göçmen kökenli olan Müslümanlar da vardı602. Dönemin
getirme işi hiçbir yerde bitirilememişti. Her yer- gazetelerine, “Selanik dönmeleri Türkiye’ye gel-
de yakında elde edilecek ürünün kaldırılması için mek istemiyorlar” biçiminde haberler çarpıyordu.
ayak süründüğü düşüncesi oluşmuştu. Bu durumda Hatta Dönmeler namına Eski Maliye Nazırı Faik
göçmen yerleştirme işleri zorluklarla karşı karşı- Nüzhet Bey’in Babası Mustafa, Yunan başbakanı
yaydı. Bu zor durumdan kurtulmak için belirlenen Gunaras’a başvurarak, kendilerinin esasen Müslü-
plan içinde, planda yer aldığı gibi göçmen taşıma man olmadıklarını, Sultan Mahmut’un zorlamasıy-
işinin sürdürülmesi ve seri biçimde gemi gönde- la Müslüman yapıldıklarını, Sebataylar’ın gerçek
rilmesi gerekiyordu. Ara komisyonlarda göçmen dinlerine sadık kalan Museviler olduğunu belirt-
taşıma işinin hızlandırılması için Türk gemileri- miş; bu nedenle mübadeleden ayrı tutulmalarını
nin dışında gemi kiralanması bile konuşuluyordu. istemişti. Ancak, Yunan Hükümeti bunların “Türk-
Bunun için düşünülen çare, Türk Hükümeti’nden lerden ziyade muzır çok daha zararlı” oldukları dü-
izin almaktı599. Bazı yerlerde zorunluluktan dolayı şüncesiyle, mübadeleden ayrı tutulmaları istekleri-
bilerek göçmenlerin taşınmasının geciktirildiği de ni kabul etmedi ve Türkiye’ye gönderdi603.
görülüyordu. Ön- Bu tür sorunla-
celikle taşınması ra karşın, yine de
gereken yerler du- göçmen taşıma
rurken, sonradan işinde 1924 yılı
taşınması gerek ortalarında belli
göçmen ve gerekse bir noktaya ula-
hükümet açısından şılmıştı. Artık son
daha yararlı olacak bir çabayla bunun
geciktirmeler ge- sonuçlandırılma-
sonuçlandırılma
rekebiliyordu. Ör- sı gerekiyordu.
neğin, göçmen için
çok önemli olan 1924 yılı
herhangi bir ürünün Ağustosu’nun
hasatına kadar bek- 8’inde Atina’da
lenmesi, belli yarar- Mübadele Kurulu
lar getirebilirdi. Ender de olsa, Yunan Hükümeti’yle üyeleri arasında bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda
temasa geçilerek bu tür bilinçli geciktirmeler sağla- Türkiye’deki Rumların taşınma sorunlarının yanı
nabiliyordu600. sıra, Türklerin Yunanistan’dan taşınmalarının ta-
mamlanmak üzere olduğu vurgusu dile getirildi604.
Bunların dışında, göçmenlerden kaynaklanan
sıra dışı nedenler de vardı. Kimi Türkler, zorunlu 1924 yılının sonuna doğru, göçmenlerin önem-
göçten kurtulmak için yöntemler geliştirmişlerdi. li bir kısmı Türkiye’ye getirilmişti; ancak yine
En yaygın olanı, bir Yunanlı ile evlilikti. Bir Müs- de liman kentlerinde yığılma oluyor, gemiler
lüman erkeğin Yunanlı bir kadınla evlenmesinin Türkiye’den gidip geliyor ve göçmen taşıyorlar-
çok sayıda örnekleri vardı. Hatta Yunanlı bir erkek- dı. İleri gazetesinin yazdığına göre, Yunanistan’da
le evlenen kadınlara bile rastlanabiliyordu. Bunun 1924 yılının Eylül ayı başında hala taşınmayı bek-
için din değiştirmek kaçınılmazdı; çünkü müba- leyen 12.000 den fazla göçmen vardı. Bunlun 5.700
dele uygulaması, din temeli üzerine kurulmuştu. ü Karacaovalı’ydı. Selanik’te bulunan İstanbul,
Din değiştirerek, bir Rum kızı ile evlenip, zorunlu Ankara, Trabzon ve Bahrıcedit gemileriyle on gün
göçten kurtulabiliyorlardı. Girit’te bu nedenle ka- içinde Karacaovalılar’la, 4.700’den fazla Selanikli
lanlar oldukça fazlaydı601. Bunlar arasında, Arnavut göçmenin taşınması düşünülüyordu605.

599 BCA, 272/11–18–86–12. 603 Hâkimiyet-i Milliye, 4 Kânunusani 1924.


600 BCA, Kararname, 30–18–03–32–013–29–9. 604 İleri, 10 Ağustos 1924.
601 Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s.81. 605 İleri, 10 Eylül, 1924.
602 A.g.e., s.82.

242
Selanik Yükleme Kurulu’na, 12 Eylül 1924 tari- dirilmesi isteniyordu608.
hinde Mübadele Bakanlığı’ndan bir yazı geldi. Yazıda Bir gazetenin saptamasına göre, Selanik’te yet-
söylenen şuydu: Ankara gemisi, Tekirdağ ve Mudan- kili bir kişi, Selanik’te bulunan göçmenlerin sosyal
ya için yükleme yapmak amacıyla Selanik’e gönde- durumları ve iskân yerleri ile ilgili bilgi de vermiş-
rilmişti. Selanik Yükleme Kurulu, Mudanya’dan ti. Selanik’te o günlerde, 495 Arnavut kökenli mü-
vazgeçerek, Tekirdağ ve İzmit için yükleme yapmış badil vardı. Bunların yanı sıra 540 Sırbistanlı Türk
ve gemiye ağırlıklı olarak Gustunlop’lu göçmenler de Selanik’te bulunuyordu; ancak bunlar mübadele
bindirilmişti. Bindirilen göçmen, Ankara gemisini kapsamında bulunmuyorlardı. Yine de Türkiye’ye
dolduracak düzeyde değildi. Bunun bir nedeni ney- getirileceklerdi ve mübadele kapsamında Türkiye’ye
di? Yazıda Gustunlop’tan başka hangi köyün nereye getirileceklerle gemilerin gelip almasını bekliyor-
ve ne için gemiye yüklendiğini soruyor, ivedi ola- lardı. Aralarında taş yontucu, doğramacı, amale,
rak bunun yanıtını istiyordu606. Vekaletin bu yazısı- limonatacı, tellal ve mağazalarda ayak işi yapan-
na, Selanik Yükleme Kurulu, 15 Eylül günü yanıt lar vardı. Bunların Ankara, Zonguldak, Kastamo-
verdi. Yazıda, Gustunlop göçmenlerinden başka nu, Konya, Kütahya gibi yerlere yerleştirilmeleri
1.487 Karacaovalı’nın da gemiye bindirildiği belir- düşünülmekteydi. Yine 110 ailede, 517 orta tüccar
tiliyordu. Karacaovalılar Tekirdağ’a götürülecekti. vardı. Bunlar tuhafiyeci, gömlek ve çorap satıcısı,
Gustunloplular’ın yanına Karacaovalılar bindiril- deri tüccarı, ayak satıcısı ve sarraftılar. Geçimlerini
miş; bu iki yörenin sağlayabilmek için
göçmenini alan yarısının Samsun’a
Ankara, Türkiye’ye ve Giresun’a, yarı-
doğru hareket et- sının da Trabzon’a
mişti. Tevfik Rüş- gönderilmesi dü-
tü imzasıyla gelen şünülüyordu. 163
karşı yazıya bir de aileden oluşan 730
not düşülmüş, An- kişi, bina sahiple-
kara ile yola çıkmış riydi. Bunların da
olan göçmenlerin İstanbul ve İzmir’e
ne kadarının ne- yerleştirilmesi dü-
reye belirtilmişti. şünülüyordu. İç-
Bu nota göre; 300 lerinde çiftlik sa-
Gustunlop’lu göçmen Tekirdağ’ına geliyordu. 120 hibi olanlar Trakya’ya, arzu eden tütün tüccarları
göçmen Mudanya’ya bırakılacaktı. Ayrıca Edremit’e da Samsun’a gidebileceklerdi. 892 aileden oluşan
de göçmen indirilebilirdi607. Ancak bakanlık buna 3482 kişi, geçimini esnaflıktan sağlıyorlardı. Bun-
müdahale etti. Kuşkusuz, Türkiye’deki yerleşim ola- ların Samsun, Giresun, Konya, Niğde, İzmir, Es-
nakları durumu belirleyen etkenlerdi. Selanik’ten kişehir ve Antalya’ya gönderilmesi tasarlanmıştı.
hareket eden Ankara gemisiyle Tekirdağ’ına çıkarı- Bunlar da doğramacı, serpuşçu, kunduracı, boya-
lacak Gustolup köyünden başka, Mudanya için İstre- cı ve gazete satıcılarıydılar. 54 ailelik 216 kişi de
bişte köyünden de bindirme emredilmişken, yükleme mağaza çalışanıydı. Bunlar da İstanbul ve İzmir’e
kurulu buna dikkat etmemiş; dağılımda bu ayrıntıyı yerleştirileceklerdi609.
göze almamıştı. Üstelik göçmenlerin büyük kısmı
Edremit’e gönderiyordu. Anlaşıldığı kadarıyla, ba- Vekâletin aylık faaliyet raporuna göre, Eylül
kanlık bunu planlayamamış, eksik verilerle göçmen- 1924 zarfında, Türkiye’deki çeşitli indirme iskele-
lerin dağıtılmasını düzenleyememişti. Bunun üzeri- lerine Yunanistan’dan deniz yoluyla 11.618 insan,
ne bakanlık tarafından Tekirdağ İmar Kurulu’na 15 235 büyükbaş hayvan, 142 küçükbaş hayvan ve bir
Eylül günü bir yazı yazıldı. Gemide İstrebişte köyü adet araba taşındı. Bunlar İstanbul, Bursa, Edirne
göçmeni varsa bunların Mudanya’ya götürülmesinin ve Kayseri, Tekirdağ, Ertuğrul, Tokat, İzmir, Sam-
gerektiği anımsatıldı. Bunun için Tekirdağ’ındaki sun, Ankara, Kocaeli, Adana, Karesi, Elazığ, Çatal-
kuruldan, durumun gemi süvarisi ile köy halkına bil- ca vilayetlerine yerleştirildiler610.
606 BCA, 272/14–76–33–10. 609 Cumhuriyet, 12 Ekim 1924.
607 BCA, 272/14–76–33–10. 610 Cumhuriyet, 10 Kasım 1924
608 BCA, 272/14–76–33–10.

243
Artık göçmen getiren gemilerin sefer sayısı ve sevk edilmişlerdir”614. Böylece mübadele yoluyla
getirdikleri göçmen sayıları azalmaya başlamıştı. Türkiye’ye yaklaşık yarım milyon kişinin getirilişi
18 Ekim günü İstanbul’a Bahrı Cedit’le 950 Se- tamamlanmış oluyordu. Bu aşamadan sonra müba-
lanikli göçmen geldi. Bu yolculuk sırasında göç- dele kapsamına girip, kendi olanaklarıyla tek tük ge-
menlerden birisi gemide ölmüştü611. 28 Ekim günü lenler olacaktı. Ancak bu, genel görüntüyü ve boyu-
de Selanik’ten İstanbul’a bin kişi daha geldi. Bun- tu değiştirecek nitelikte değildi. Bu günlerden sonra
ların karaya çıkmasına izin verilmeyerek, doğruca mübadele kapsamında Türkiye’den ayrılması bekle-
Samsun’a gönderildiler612. nen Ortodoks Rumlarla ilgili bilgi akışı hızlanırken;
Selanik’ten gelen son kafile için bir İstan- mübadele ile gelen kişilerin gündelik olaylarıy-
bul gazetesi şunları yazıyordu: “Selanik
Selanik la ilgili haberler kamuoyunda yer almaya
ahalisinden mübadeleye tabi olan ve başladı. Örneğin, bu haberlerden birisi
son kafileyi teşkil eden 1.800 muha- şöyleydi: “Mübadeleye
“ Tabi Bir Türk
cirin bir vapura bindirilerek edilerek Kızı- Tütün ticaretiyle meşgul olan
şehrimize sevk edildikleri Selanik’ten bir zatın metresi Melahat, kıskançlık
işar edilmiştir. Şu halde son kafilenin saikasıyla Bafralı Ayşe’yi mübadeleye
şehrimize gelişi için sevk edilecek mu- tabi bir Rum kızı olarak ihbar etmiş ve
hacirlerden Makedonya, Yanya ve hava- hava- yanlışlıkla Balıklıya sevk ettirmiştir. Fakat
lisi ahalisi bütünüyle memleketimize taşınmış bilahare mesele anlaşılarak, kızcağız tahliye
olacaklardır613.” Aynı gazete son kafile olarak bi- edilmiştir” .
615

linen bu gurubun yola çıkışı için de şu bilgiyi ve- Artı sırada ağırlıklı olarak Ortodoks Rumların
riyordu: “Son muhacirler de yola çıktı- Selanik’ten göç olayı vardı. Türk denizcilik tarihinin en önemli
gelen malumata nazaran, Selanik’te mübadeleye dönüm noktalarından birisini oluşturan mübadele
tabi olup son kafileyi teşkil eden muhacirlerin cüm- taşımacılığının en önemli boyutu, eylemli / fiilen
lesi Rumeli vapuruna ikram edilerek İstanbul’a olarak böylece tamamlanmış oluyordu.

Kimi Gözlemler...
Bütün bunlar yolculuğun resmi olan yönüydü. dünyasında anılar; bu anıların canlandığı duygu
Bunun yanı sıra bir de göçmenleri bire bir ilgilen- dünyasında yaşananlar ve yaşanamayanlar gelip
diren yanları vardı. İki günde gelinebilecek bir yo- geçiyordu. Her birey bir dünyaysa, her dünyada bu
lun kimi zaman, gereksiz ya da koşulların gerek- süreci algılayışlar farklı farklıydı.
tirmesinden kaynaklanan bekleyişler nedeniyle bir Gemiler, bütün bu duyguları yaşlı omuzlarında
haftayı aşan sürede gerçekleşmesi, zaten yerinden taşıyorlardı. Gemiler, ağırlıklı olarak eski gemilerdi.
yurdundan edilmiş insanların ruhsal durumu üze- Bunların bir kısmı yandan çarklı ve ufak gemilerden
rinde etkili oluyordu. Korku ile sevinçler; endişe oluşuyordu. Kimi gemiler yalnızca bir köyü alabile-
ile yeşeren yeni umutlar; ruhsal kırgınlıklar ile yeni cek kapasitedeydiler616. Akdeniz ve Sakarya gibileri
bir başlangıç yapma duygusu iç içeydi. Göçü ya- göreceli olarak büyüktü; ama pek çoğu küçük boyut-
şayan insanlarda bir yandan doğup büyüdükleri lu ya da elli yaşının üzerinde yaşlı gemilerdi. Ümit
topraklardan koparılıyor olmanın iç burukluğu, bir yaşlı olduğu ve biraz da şanssızlığından dolayı karaya
yandan yeni Türkiye’de kaynaşık bir duygu ile çev- oturmuştu; oysa aynı durumla karşılaştığında karaya
re ve toplumla bütünleşme heyecanı yan yanaydı. oturabilecek pek çok gemi vardı. Gemiler genellikle
Ancak yine de kuşkusuz genel bir hüzün ve gele- iç donanımları açısından yetersizlerdi. Alınan önlem-
ceğe ilişkin belirsizlikten kaynaklanan iç boşluğu lerle belli ölçülerde göçün karmaşık, zor süreçlerine
her göçmeni kapsayacak biçimde yaygındı. İçler dönük düzenlemeler yapılmıştı; ancak göç, yine de
çekiliyor; sigara dumanları savruluyor; gemiler göçtü. Sürecin kendi doğasından kaynaklanan zorluk-
Ege’nin mavi sularında yol aldıkça, hüzünle geride ları vardı.
bırakılan topraklara bakılıyor, belki duygu ve düş
611 Cumhuriyet, 19 Ekim 1924. 614 Cumhuriyet, 7 Kasım 1924.
612 İleri, 29 Ekim 1923. 615 Cumhuriyet, 20 Kasım 1924.
613 Cumhuriyet, 4 Kasım 1924. 616 Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s.75-76.

244
Zorunlu oluşu; hatta bir ölçüde ayrıldıkları toprakların on Türk iplerle gemiye tırmanarak binmiş; Yunanlı-
kendilerine cehennem hayatı yaşayacakları bir mekân lar bu kişinin iadesini istemişlerdi. Ancak kaptan bu
yapılmasını sağlayan baskı, zorlama ve zulümler, kar- kişiyi iade etmemiş, gemi Tekirdağ’a gelince bu on
maşa ortamının yanı sıra, perişanlık denilebilecek gö- Türkü, jandarmaya teslim etmişti620.
rüntüler yaratmıştı. Bazı göçmenlerin yolculuğu çok Bu yolculuklardan birinde, Giresun adlı Türk ge-
kolay olmuşken, bazıları değişik nedenlerden ötürü misiyle İstanbul’a gelmiş olan Reşat Dürri Tesal ya-
oldukça zorlanmışlardı. İskelelere ulaşana dek kimi şadıklarını ve tanık olduklarını şöyle anlatıyor: “1925
yerlerde göç kervanları taşlanmış, hakarete uğramış, yılında göçe hazırlanmakla birlikte, uzak görüşlü
hatta saldırılarla karşı karşıya kalanlar olmuştu. Yunan olan babam, tahsilim daha fazla aksamasın diye, ken-
fanatizmi hortlamış; Anadolu’daki yenilgilerinin acı- dileri yola çıkmadan önce İstanbul’da bir okula gön-
sını, o an bile kendi yurttaşları olan Türklerden alma dermeyi uygun bulmuştu. İşte bu amacı gerçekleştir-
yoluna gitmişlerdi. Göçmenleri en çok sokan, iskele- mek amacı ile ben, ailemden önce o sırada İstanbul’a
lerdeki uzun bekleyiş olmuştu. Kışın soğuk aylarında, dönmekte olan bir yakına emanet edilerek, mübadil
kar ve dayanılmaz soğuklar en büyük düşmanlarıydı. taşıyan bir Türk gemisi ile yola çıkarıldım. Bu gemi…
Bu fiziki etkenlerin yanı sıra her bedende yanan bir Giresun’du. Gerçi devlet, mübadillerimizi taşıtmak
yürek vardı. Geleceğe dönük ne olacağını bilmedik- için daha ziyade köhne araçlar kullanıyordu; amma
leri yazgılarından doğan telaş ve ürküntü gözlerden benim şansıma gemilerin oldukça iyi olanı çıkmış-
okunuyordu. Kaplanoğlu’nun aktardığına göre, Glori- tı. Vapurda normal kamara yolcusu olarak, yakınım
na göçmenlerinden biri bu ile benden başka, büyük
bekleyişi şöyle anlatmıştı: bir tütün tüccarının aynı
“Selanik’e geldiğimizde maksatla yola çıkarılan
her yer bembeyaz çadır- iki oğlu da vardı. Yalnız
larla doluydu. On bin- benim çıkış ve Türkiye’ye
lerce göçmen kendilerini giriş için geçerli evrakım
alıp, Anadolu’da yeni bir olmasına karşın, bu iki
hayata götürecek gemile- çocukta herhangi bir belbel-
ri bekliyorlardı”617. Göçü ge yoktu. Onlar yine bir
yaşayan insanlar için, doktoru-
yakın olan gemi doktoru
gemilere bindikleri anda süvari-
nun aracılığıyla, süvari
gerçekten ikinci bir hayat nin muvafakati ile vapura
başlıyordu. Göçmenlerin gizlice alınmışlardı. Giresun gemisinin asıl yolcuları
pek çoğu büyük bir tedirginlik içindeydi. Yunanlıla- olan sayısı yüksek mübadil kafilesi ambarlarda yol-
rın toplu olarak kendilerine her an saldıracakları ve culuk ediyor, güvertede hemen hiç görünmüyorlardı.
öldürebilecekleri endişesi vardı. Bu endişe gemiye Bu yüzden yalnızlık çekiyorduk. Neyse ki gemiciler
binene dek sürüyordu. Göçmenlerin pek çoğu ge- her yeri gezmemize izin veriyor, bizlerle ilgileniyor-
milere bindiklerinde, kendilerini anavatana ulaşmış lardı. Ve ben kendimi bildiğim andan beri hasretini
sayıyorlardı. Kaplanoğlu’nun, Drama’nın Pepeleç çektiğim, kitaplarda görmek, resmini çizmekle yetin-
köyünden gelerek, Bursa’da Yenisölöz’e yerleşen diğim bayrağımıza kavuşmanın, bu bayrağı taşıyan
kaynak bir kişiden aktardığına göre; gemi limana ve Türkler tarafından yönetilen bir gemide olmanın
geldiğinde herkes sevinçten silahlarını çekip, yap- huzur ve güvenini yaşıyordum. Vapur İstanbul’a var-
mayın uyarılarına karşın havaya ateş etmiş; gemi madan, mübadil yolcularının temizlik işinin yapılması
kalktıktan sonra da bu durum sürmüştü618. Kimi göç- için Tuzla’ya demirledi. Burada, o tarihlerde bir ka-
men grupları da imamların duaları eşliğinde gemile- rantina vardı. Türkiye’ye giriş izni olmayan iki çocuk,
re binmekteydi. Gemi, Çanakkale Boğazı’na geldiği Tuzla’daki kontrol noktasından yararlanarak, burada
zaman, davullar vurmaya başlamış, gemide büyük karaya çıkarılacaklardı. Ancak kendileri yalnız başı-
bir sevinç dalgası yaşanmıştı619. Yine bir başka kay- na şehre giremedikleri için, yol göstericimiz akraba,
nak kişinin aktardığına göre; Selanik Limanı’ndan beni de alarak birlikte gemiyi terk ettik”621.
kalkan bir gemi tam hareket edeceği zaman, aranan
617 Süleyman Liman’dan akt. A.g.e., s.78. 620 Kılkış göçmenlerinden Mehmet Ürün’ün anlattıklarından: A.g.e., s.80.
618 Halil Sönmez’den akt. A.g.e., s.80. 621 Reşat D. Tesal, “Bir İstanbul Vardı”, Tarih ve Toplum, XII/70 (Ekim 1989), s.212.
619 Yenigürleli Raciye Fidan’dan akt. A.g.e., s.80.

245
Rum Göçmenlerinin Taşınması...
1924 yılı Ağustosu’nun 8’inde Atina’da Müba- le İstanbul ya da İzmir gibi kentte kalmaya çalışı-
dele Kurulu üyeleri arasında bir toplantı yapıldı. yordu. Buna ilişkin polis kayıtlarına geçen bilgiler
Bu toplantıda kış mevsimi gelmeden, Anadolu’dan bile vardı. Önceden Türkiye’den ayrılan kimi Rum
Rumların Yunanistan’a getirilmelerine karar veril- aileler, sonradan değişik ülkelerin pasaportlarıyla
di. Bu süreç hızlandırılmalıydı. Bu konudaki karar, Türkiye’ye geri dönmeye çalışıyorlardı. Dâhiliye
Ankara’daki Yunanlı üyeye de bildirildi. Türkleri Vekili Ferit Bey’in belirttiğine göre, bazı Rumlar
taşıma işi neredeyse bitmiş- öteden beri yabancı bir ülkenin uyru-
ti. Onlardan boşalan mallar, ğundaydılar. Bunların dışında kalıp
Yunanistan’a taşınacak Rumlar da Türkiye’ye gelenler ya pasaport-
için büyük bir kolaylık sağlaya- suz ya da sahte pasaportlarla, kaçak
caktı622. olarak Türkiye’ye girmişlerdi625.
Türk gemileri yalnızca Geride kalanlar da bu tarihten
Yunanistan’dan Türkiye’ye sonra, kafileler halinde Yunanistan’a
gelen Müslüman göçmenle- gönderilmeyi bekliyorlardı. Kendi
ri taşımıyordu. Bunların yanı arzularıyla Türkiye’de kalan bu in-
sıra, Yunan gemilerinin ara ara sanlar, bir süre daha Türkiye’de kal-
zorunluluktan dolayı Türk göç- mayı istemişler ya da olanak bulup
menleri getirmesi gibi, Türkiye kaçamamışlar ya da düzenli göçlerin
gemilerinin Yunanistan’a git- yapıldığı sıralarda gidemeyip kalmış-
mesi geren Rumları taşıdığı da lardı626. İçlerinden önemli bir kısmı,
oluyordu. Örneğin, Haziran ayı Ortodoks Türklerdi. Papa Eftim’in
başlarında Samsun’a gönderilen başında bulunduğu Türk Ortodoks
Mübadele Kurulu’nun kararı- Kilisesi’ne bağlı olan, soy ve kültür
na göre, Midilli’den Ayvalık’a olarak Türk olan, ancak din yönüyle
göçmen getirecek göçmenlerin Mübadeleye tabi olacak olan Hıristiyanlık’ın Ortodoksluk mez-
Samsun’daki Rumların bir kısmı- Türk Ortodoks Kilisesi Reisi Papa hebinde bulunan bu insanlar, müba-
Eftim
nı götürmesi de planlanmıştı. Bu
623
dele kapsamı dışında kalamamışlardı.
kurul daha sonra Trabzon’a gitti. Türkiye’de kalma yönündeki çabaları,
Oradaki mübadeleye tabi olan ve o zamana değin Lozan’da mübadelenin Ortodoks Türk tebaa ile
Türkiye’den ayrılmamış olan Rumların iki gemiyle Yunanistan’daki Müslüman tebaayı kapsadığın-
Yunanistan’a gitmelerini sağladı624. dan sonuç vermemişti. 1923 yılının sonuna doğru
Zaten, büyük Türk zaferi sırasında, Türklerin Ankara’da Bakanlar Kurulu kararıyla, Türkiye’deki
intikam almasından korkanlardan kaçanlar kaç- Ortodoksların göç ettirilmeleri yönünde bir karar da
mıştı. Türkiye’den Yunanistan’a Rumları taşıyan alınmıştı . Ankara’da mübadele ile İzmir üzerin-
627

gemiler arasında İtalyan ve Yunan gemilerinin yanı den sevk edilmeyi bekleyen 15.000 kadar Ortodoks
sıra, İngiliz, Amerika ve hatta Türk gemileri de yer Rum vardı . 1924 yılının Haziran ayının başına
628

almıştı. Mübadeleye kapsamına girdikleri halde kadar, gidebilenler Yunan gemileriyle Türkiye’den
bazı Rumlar Türkiye’den ayrılmak istemiyorlardı. gitmişlerdi. Ancak geride yine de küçümsenemeye-
Türk komşuları tarafından bazı çok sevilen Rum- cek bir kitle hala gitmemişti ve gönderilmeyi bek-
ların kimilerinin Türk aileler tarafından göç etti- liyordu.
rilmemek için saklandıkları bile görülmüştü. Bu Tevfik Rüştü Bey’in verdiği bilgiye göre, 1924
konuda Türk gazeteleri aracığıyla Türk Hükümeti, yılının ortalarında artık Niğde ve Kayseri gibi Orta
bu yola giden Türk ailelerine ve saklanan Rumla- Anadolu kentlerindeki Rumların mübadelesine de
ra dönük uyarılar yapıyordu. Bundan başka birçok başlanmıştı629. Bunlar bulundukları yerin ulaşım
Rum, üçüncü bir ülkenin uyruğuna girerek, özellik- olanaklarına göre en yakın iskeleye indiriliyorlar,

622 İleri, 10 Ağustos 1924. 626 Ahali, 11 Haziran 1924.


623 Haber, 4 Teşrinievvel 1923. 627 Anadolu’da Yenigün, 4 Kanunuevvel 1923.
624 Ahali, 11 Haziran 1924. 628 Tevhid-i Efkâr, 24 Haziran 1924.
625 A.g.e, s.129–130. 629 İkdam, 3 Haziran 1924.
246
buradan gemilere bindirilip göç etmeleri sağlanı- nedenle Türk Hükümeti göçe tabi olması gereken
yordu. Türk Hükümeti, demiryollarına başvura- 100.000 Rum belirlemiş ve bunu Komisyon’a be-
rak, Ankara Rumlarının şimendiferlerle İzmir’e lirtmişti634. Bu sayı sonradan 50.000 olarak belirtil-
ve İstanbul’a gö- di635. İstanbul’da
türülmelerinin yaşayan, ancak
sağlanmasını is- mübadele kap-
tedi. Buradan ge- samına giren İs-
miler aracılığıyla tanbul Rumları
Yunanistan’a gö- ilgili makamlara
türülmeleri düşü- başvurarak, pa-
nülüyordu630. 17 saport almaya
Haziran gecesi, ve böylelikle
Rumlar şimendi- Yunanistan’a git-
ferlerle İstanbul’a meye çalışmak-
gönderilmeye taydılar636. Bu
başladılar. O gece arada Yunan ga-
trene bindirilerek, zeteleriyle, Türk
İstanbul’a gönderi- gazeteleri arasında
len 250 aile bulunuyordu. Bu 250 ailede, 750 kişi ilginç bir dalaşma da yaşanmaktaydı. Yunan gaze-
şimendiferle, İstanbul’a doğru yol alıyorlardı631. teleri, Çatalca Rumlarının mübadele esnasında pe-
Konya’dan giden mübadeleye tabi Rumlar’ın rişan olduklarını, ellerindeki malları yok pahasına
da taşıma ücreti kendilerine ait olmak koşuluyla, sattıklarını yazıyorlardı. Buna karşı Türk gazete-
Mersin ya da İstanbul limanlarından leri de, “Yunanistan’da mübadeleye
gitmesine izin verildi. 1924 yılında, çekiyorlar?”
tabi Müslümanlar ne çekiyorlar?
Konya Rumlarından yoksul olanla- biçiminde karşılık veriyorlardı637.
rın taşınması için Mersin Muhtelit Bu arada, Çatalca’dan ayrılan Rum-
Komisyonundan Mübadele şubesine lardan kalan mallara Türk mübadil-
1.600 lira gönderilmişti. İlk kafileyi lerin yerleştirilmesi düşünülüyor-
teşkil edecek yoksun insanların gön- du638. Pendik ve civarında yaşayan
derilmesiyle artık Konya’da hiç Rum bazı Rumların ayrılmadan önce,
kalmamış olacaktı632. Türklere kalmasın diye terk ettikleri
evleri tahrip ettikleri ve hatta yaktık-
Bu arada, İstanbul kentinin sınırla- ları görüldü639. Bu arada Yunanistan
rı konusunda Türkiye ile Yunanistan etabli sorununun kendi düşüncesi
arasında yaşanan anlaşmazlık, yani çerçevesinde çözümü için direniyor-
“etable” sorunu, İstanbul’da yaşayan du. Amacı konuyu uluslararası bir
bir kısım Rum halkı telaşa düşürmüş- sorun haline getirmek ve bu biçimde
tü. Rumca olarak yayınlanan Politya gibi gazeteler çözmekti. Bu nedenle, uluslararası mahkemelere
bu telaşı dile getiriyorlardı633. İstanbul Rumları, Batı başvurmaya bile yöneldi640. Bu başvuruya karşın,
Trakya Türkleri gibi mübadele kapsamının dışında Türkiye kararlıydı. Karma komisyondan pasaport-
bırakılmıştı. İstanbul’un sınırları nasıl kabul edile- larını alarak Yunanistan’a gitmeleri çağrısı yapılan
cekti? Bu konuda Türkiye, Yunanistan ile derin bir Rumlar, Rumlar polis aracılığıyla Balıklı’da top-
anlaşmazlığın içine düşmüştü. Türkiye’nin hesabı- landı. Pasaportları ellerine verildi. Pasaportunu
na göre, İstanbul ilinin sınırları, Yunanistan’ın kabul alan göçmene beş gün daha Türkiye’de kalma izni
ettiğinden daha dar bir alana karşılık geliyordu. Bu verilmişti641:
630 Cumhuriyet, 4 Temmuz 1924. 635 Tevhid-i Efkâr, 10 Nisan 1924.
631 Cumhuriyet, 4 Temmuz 1924. 636 Tevhid-i Efkâr, 11 Nisan 1924.
632 İleri, 3 Ağustos 1924. 637 Tevhid-i Efkâr, 3 Mayıs 1924.
633 Tevhid-i Efkâr, 29 Şubat 1924. 638 İkdam, 22 Mayıs 1924.
634 Arif Bey’in açıklaması: İkdam, 3 Nisan 1924; Nihat Erim, “Milletlerarası 639 Cumhuriyet, 14 Eylül 1924.
Daimi Adalet Divanı ve Türkiye”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, II/1 (1944), 640 Cumhuriyet, 9 Teşrinievvel 1924.
s.62–72. 641 Cumhuriyet, 23 Teşrinievvel 1924.

247
248
249
İstanbul ara komisyonu tarafından 9 Şubat 1924 yoğunluğun dikkate alınmaması olanaksızdı. Bu-
tarihinden 1925 yılına kadar, Yunanistan’a giden nun üzerine Dâhiliye Vekâleti İstanbul Valiliği’ne
mübadil Rumlara verilen pasaport sayısıyla ilgili bir yazı gönderdi. Bu genelgede, bu gibi Rumların
bilgiler derlendi. Karma Komisyon’un Türk Heyet-i mübadele kapsamının dışında tutulmak için ihti-
Murahhaslığına gelen yazıda verilen pasaport sayısı da ettikleri; bu nedenle bunlar için bir “muamele”
ve bu pasaportlardan yararlanan kişi sayısı şöyleydi: yapılmaması isteniyordu646. Yani, din değiştirmek,
9 Şubat–23 Haziran 1924 tarihleri arasında 471 pasa- mübadele edilmekten kurtulmak için “kậr” etme-
port 1050 kişi için alınmıştı. 31 Şubat 1924’e kadar mişti.
bu sayı 11.170 pasaporta ulaşmıştı. Bu pasaportlar Ankara’dan gönderilecek Rumların nasıl gönde-
31.120 kişi içindi. 27 Ekim–12 Kasım 1924 tarihleri rileceğini Mübadele Komisyonu, Anadolu-Bağdat
arasında 1.285 pasaport alındı. Bu sayı 3.159 kişiyi Demiryolları Müdüriyeti’ne bunun nasıl yapılabi-
kapsıyordu. 31 Kasım 1924 tarihine kadar toplam leceğine ilişkin görüşünü sordu. Müdüriyet, hattın
26.073 pasaport alınmıştı ve bununla Türkiye’den gün aşırı geceleri birer tren kaldırılabileceğini bil-
çıkanların sayısı 73.679’du. 1925 yılı sonuna kadar dirdi. Komisyon tespit ettiği isimler doğrultusunda,
alınan pasaport sayısı 29.014’tü. Bu pasaportlardan sevk listeleri hazırladı. 8 Temmuz Salı gecesinden
yararlanan kişi sayısı da 79.974’tü642. sonra Rumların sevk edilmesi planlandı. Bu suretle
Mübadeleye tabi olan Ankara sevkıyatı her mar-
kimi Rum kadınlar Türk şandizle 300 kişi gönde-
erkeklerle evlenerek, rilmek suretiyle 12–13
mübadeleden istisna günde bitebilecekti. Bu
tutulmaları yoluna gi- arada önemli bir gelişme
diyorlardı. Bu durum, oldu. Rumlardan bazıları
Yunanistan’dan gelmek gidiş paralarını karşıla-
istemeyen Müslümanlar yamıyorlardı. Bunu Yu-
için de belli ölçülerde nan Hükümeti’nin gön-
başvurulan bir yöntemdi. dermesi gerekiyordu. Bu
Hükümet bu tavır karşı- para gecikince, Rumların
sında nasıl bir tutum iz- gönderilmesinin Salı gü-
leyeceğini arayışa yöneldi. Dâhiliye Vekâleti, bu nünden sonraya kalması olasılığı doğdu. Komis-
konuyla ilgili mübadele vekâletinin görüşüne baş- yon, kafilenin hareketinden on gün sonra paranın
vurdu643. Konu ile ilgili basında yer alan yorumlar- sağlanmasını isteyebilecekti. Şimendifer İdaresi
da öncelikle, Türklerle evlenmiş bile olsalar Rum ise, talimat gereği parasını peşin almak durumun-
kadınların mübadeleye uğrayacakları yazılıyordu. da olduğunu ileri sürüyordu. Komisyon Yunan
Din değiştirerek Müslüman olanların bundan ayrı Hükümeti’ne durumu yazarak, ivedi davranmasını
tutulacaktı; ancak evlenmiş olanların da “reşit” istedi647. Sonunda göçmenlerin gönderilmesine ka-
olmaları gerektiği yorumu yapılıyordu644. Konu rar verildi. Ankara Rumlarından mübadeleye tabi
Başvekâlet’e yazıldı. Buna göre karar verilecekti645. olanlardan üç bin beş yüz nüfusa ait pasaport işle-
Konu, Türk Hükümeti’nin kararına yansımışken, mi ilk aşamada tamamlandı. Bunlar Akdağ ve çev-
bu yöndeki gelişmeler de sürüyordu. Pek çok Rum resi ahalisiydi. Önce fakir olanların, ardından zen-
erkek ve kadın, İstanbul Valiliği’ne başvurarak, din gin olanların taşınmasına ağırlık verildi648. Ankara
değiştirmek istediklerini (ihtida) belirtiyorlardı. Rumlarının taşınmasına 17 Temmuz gecesi baş-
Dönemin basınında bu eylem “İhtida Etmek İsteyen landı. Yedi yüz kişiden oluşan 250 aile İstanbul’a
Rumlar” biçiminde kamuoyuna yansıtılıyordu. Bu gönderildi649. Bunlar 18 Temmuz sabahı İstanbul’a
tür haberlerin basında yer almasıyla, bunun çıkar ulaştılar. Balıklı’daki Rum hastanesine yerleştiril-
bir yol olacağını düşünen Rumların din değiştir- diler. Ankara’dan gelecek diğer Rumlar için Seli-
mek için başvurularında artış gözlemlenmişti. Bu miye kışlasının ayrılması düşünülüyordu650.

642 BCA, 272/14–77–98. 646 Cumhuriyet, 3 Kasım 1924.


643 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1924. 647 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1924.
644 Ahenk, 7 Temmuz 1924. 648 Cumhuriyet, 17 Temmuz 1924.
645 Cumhuriyet, 13 Temmuz 1924. 649 Cumhuriyet, 18 Temmuz 1924.
650 Cumhuriyet, 19 Temmuz 1924.

250
1924 yılı Ekim ayına kadar, İstanbul dâhil ol- Mübadeleye tabi olmayan İstanbul Rumları için
duğu halde, Türkiye’den Yunanistan’a giden Rum- kimi kısıtlamalar da getirildi. Bunlar ancak İstan-
ların miktarı Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun, bul, Bozcaada ve İmroz’da kalacaklar; belirtilen
verdiği sayıya göre 109.000’di. Bunların 20.000’i bu yerlerin dışında ülke içine gidemeyeceklerdi.
Samsun’dan, 14.000’i Çatalca’dan, 12.000 kadarı da Ancak ülke dışına gidip gelmelerinde bir sakınca
İstanbul’dan gitmişti651. yoktu652.

Gemi Alımı İçin Hükümet Desteği ve


Bozkurt Olayı...
Lozan’da kabotaj hakkının elde edilmesine karşın, bu uygulama olumlu görüldü. Bu onayın ardından,
bunun türlü zorluklar yüzünden kullanılamaması hü- Başbakan İsmet Paşa konunun gerekçesini açıklayan
kümeti harekete geçirdi. En büyük zorluk, Türkiye’nin bir layihayı meclise sundu. Layihada, böyle bir isteğe
kendi kıyılarında taşımacılığını yapacağı gemilerin yönelmenin gerekçeleri ayrıntılı olarak sıralanmak-
eksikliğiydi. Bunun için yeni gemiler alınarak, ulusal taydı. O gün için, Yunanistan’da biriken ve bir an
taşıma filosu büyütülmek isteniyordu. önce anayurda gelmeyi bekleyen ve uman
Mübadele süreci iyi kontrol edilebilir göçmenlerin taşınmasında kullanılmak ve
ve kaynaklar verimli kullanılabilirse, konu için harcanacak önemli taşıma üc-
bunun olabileceğine ilişkin düşünce- retinin olanaklar ölçüsünde ülke içinde
ler dillendirilmeye başlandı. Pekâlâ, kalmasına hizmet etmek üzere, yeni gemi
Türkiye’nin zaten sınırlı olan sermayesi alımının en doğru yol olduğu anlatılıyordu.
Türkiye’de kalabilir, bu yabancı acente- İlk çırpıda, milli şirketlere kredi olarak ve-
lere kaptırılmaz, bu para ile yeni gemi rilecek olan para 600.000 liraydı. Bu para
alımı yoluna gidilebilirdi. Bu konuda öncelikli olarak Seyri Sefain İdaresi’ne ak-
ilk ışığı, Mübadele İmar ve İskân Baka- tarılacak ve bu idare aracılığıyla diğer milli
nı Mustafa Necati yaktı. Mustafa Ne- şirketlere de avans olarak verilebilecekti654.
cati, bu coşkuyu yaşayan bir kişi ola- Mustafa Necati Konunun maliyeyi ilgilendiren yanları var-
rak, ulusal Türk şirketlerinin güçlenmesine özel bir dı. Sonuçta para, Maliye’nin kasasından çıkacaktı.
önem veriyordu653. Bu nedenle bakanlık bütçesinden Bu konu Maliye Encümeni tarafından da değerlen-
“sevkıyat ve nakliyat” işi ile ilgili olarak, 600.000 lira dirilmiş ve 600.000 lira ile üç ufak, iki büyük ya da
gibi bir parayı gemi satın almak üzere, ulusal taşıma- iki ufak üç büyük olmak üzere beş gemi alınabileceği
cılığın güçlenmesini desteklemek için, Seyri Sefain sonucuna varılmıştı. Ufaklar 800–1.200, büyükler de
İdaresi’ne vermeyi düşündü. 2.000–3.000 tonluk gemiler yük ta-
Buna karar verecek olan el- şıma yeteneğinde olabilirdi. Yalnız
bette Türkiye Büyük Millet tek önemli nokta vardı; o da alına-
Meclisi’ydi. Bu amaçla, dü- cak gemilerin mutlaka yabancıla-
şüncesini gerçekleştirmek rın elinden alınması, yabancı bir
için konuyu TBMM’ye ge- ülkeye ait bandıra taşıyor olması
tirdi. Konu çok ivedi (müsta- ve böylece milli taşıma filosuna
cel) ve gerekli (elzem) olarak kazandırılmasıydı. Öneri o sırada
nitelendiriliyordu.. Kendi son derece önemli ve ivedilik özel-
bakanlığı adına özveride bu- liği olan ahali mübadelesi işleriyle
lunarak, Türk gemicilik sektörünün güçlenmesi uğ- ilgili olduğundan, durum uygun bulunuyor ve gerekli
runa, önemli sayılabilecek bir parayı, yeni gemi alı- girişimlerin ve işlemlerin yapılması öneriliyordu655.
mı için milli şirketlere avans olarak vermeyi önerdi. Sonuçta Mustafa Necati, bu parayı Seyri Sefa-
Öneri üzerine hararetli tartışmalar yapıldı. Sonunda, in İdaresi’ne verdi. Benzeri türdeki yardımlar bu

651 Cumhuriyet, 17 Teşrinievvel 1924. 654 Bkz. TBMM Zabıt…, Devre, II, içtima. I, c. IV, Ankara, 1968, s. 15.
652 Cumhuriyet, 27 Temmuz 1924. 655 A.g.e., s.15-16; yine şurada: Arı, “1923 Türk ..., s.80-81.
653 Bkz. Arı, “Mübadele Göçmenleri...” s.26–27.

251
derecede olmasa bile, mübadele süreci bitene dek di. İlk başta 600.000 lira olarak belirlenen para, sonra-
devam etti. Bir konuşmasında Mustafa Necati şöy- dan 500.000 lirada sabitlendi. 3 Şubat 1924 tarihli Ba-
le demişti: “Vekâlet, gerek Seyri Sefain ve gerek kanlar Kurulu kararnamesi ile göçmen taşınması için
onun etrafında toplanan diğer yedi Türk şirketine, Seyri Sefain İdaresi’nin gereksinim duyduğu gemile-
elinden gelen her türlü nakdi yapmış ve yapmakta rin ivedi olarak alınması sağlamak amacıyla Mübade-
bulunmuştur”656. le İmar ve İskân Bakanlığı’nın 1923 yılı ödeneğinden
Yunanistan’dan gelen bu kafileler arasında yer beş yüz bin liranın avans olarak idareye verilmesi
alan Reşat Dürri Tesal Türk bandırası altında se- kararlaştırıldı. Bakanlıktan avans olarak alınacak bu
yahat etmenin verdiği gururu şu cümleyle dile ge- para, göçmen taşındıkça, taşıma ücretinden edilecek
tirir: “Bayrağımızı taşıyan ve Türkler tarafından gelirle geri ödenecekti660. Aynı tarihli bir başka hükü-
yönetilen bir gemide olmanın huzur ve gururunu met kararnamesi ile de her bir milli şirkete ellişer bin
yaşıyordum”657. lira verilmesine karar verildi661. Böylece Türkiye’nin
parası Türkiye’de kalacağı gibi; bir süre sonra Türk
Gemilerin çoğu eski gemiler olsa da, sonuçta Ticaret filosunun gelişmesi için önemli bir kaynak da
Türkiye kendini ispatlamaya, kendi gemileriyle sağlanmış olacaktı. Bu nedenle hükümet, gemi alımı-
önemli bir yükün altından kalkabileceğini göster- na büyük önem veriyordu. 3 Şubat 1924 günü tarihli
meye çalışıyordu. Gemilerin eskiliğinin ve taşıma hükümet kararnamesi üzerine, 2 Ağustos 1924 günü,
işinde bazı sorunların ortaya çıkışının, hüküme- Türk gemicilerine verilen avansları kullandırmak için,
te karşı muhalefet tabanı İttihad-ı Seyri Sefain İdaresi
oluşturmaya çalışan siyasal Reisi Eyüp Basri ve üyelerden
odaklarca kullanılmak is- Ahmet Ramiz Beyler’le bir söz-
tendiği de görülmektedir. leşme yapıldı. Bu sözleşmenin
Eleştirilen bununla sınırlı ikinci maddesi şirkete para ve-
kalmıyordu: Türk Vapurcu- rilmesinden sonraki iki ay için-
lar Birliği’nin göçmenlerin de Türk malı ve Türk sancağı
içinde bulundukları zor du- taşımayan, yani ecnebi bir gemi
rumdan yararlandığı dillen- satın alınmasını gerektiriyordu.
diriliyor ve haksız kazanç Bu koşullara uyulmadığı zaman,
elde etmek için uğraştığı be- yapılan sözleşme yok sayıla-
lirtiliyordu. Bunu da hükümet caktı . Bu karar doğrultusunda Giritli Mustafa Raşit
662

eliyle başardığı gibi -saçma- bir sav da, muhalefet Bey’le Bekir, Hüseyin Nafi ve Sudi Beylerle İttihadı
odaklarından kamuoyuna pompalanıyordu.. Bu Seyri Sefain Şirketi Heyeti Reisi Eyüp Sabri Beylere
kampanyada, başta Akşam ve Müstakil Gazete ol- ait firmalara, değişik miktarlarda krediler verildi.
mak üzere, bir grup basın organının kullanıldığına
tanık olunmaktaydı658. Temel koşul çok netti:

Eleştiri yapmak istenildiğinde, her zaman kimi açık Alınacak gemi bir Türk firmasından alınmayacak,
noktalar elbette bulunabilirdi. Sonuçta Türkiye bir sınav yabancı bayrak taşıyan bir yabancı kumpanyadan
veriyor ve kendini ispatlamaya çalışıyordu. Tarihinde alınacaktı. Böylelikle Türkiye’nin elindeki deniz
ilk kez, kendi iradesiyle böylesine önemli bir yükün taşıma filosunun genişletilmesi amaçlanmıştı. Bu
altına giriyordu. R. D. Tesal’ın belirttiğine göre, mü- nedenle önemli girişimlerde bulunuldu. Milli gemi
badiller, Giresun adlı gemisinin “köhne” ambarların- şirketleri harekete geçtiler. 1 Ocak 1924 tarihli bir
da, günlerce yolculuk yapmak zorunda kalmışlardı659. kararname ile Seyri Sefain İdaresi’ne, Londra’da
Bu doğruydu ve bilinen bir şeydi. Ancak, savaş sonra- gemi alımı için incelemelerde bulunmak ve gerekli
sı koşullar ancak bu kadardı. Kurulan yeni bakanlığın bağlantıları yaparak, alımı gerçekleştirmek yetkisi
o dönem için önemli bir para sayılabilecek 600.000 zaten verilmişti663.
lirayı yeni gemi alımı için ayırması ve bunun için de Gemi alımı için, devlete bağlı olarak etkinlik
meclisin ve hükümetin onayını almış olması önemliy- gösteren Seyri Sefain yönetiminin yanı sıra, özel

656 Sada-yı Hak, aynı sayı; yine bkz. Arı, “Mübadele Göçmenlerini...”, 659 Ö.D.Tesal, “Bir İstanbul Vardı”, s.212(20).
s.27. 660 BCA, 030.18.1.1/8.50.16.
657 Ö.D.Tesal, “Bir istanbul Vardı”, s.20. 661 BOA, 030.18.1.1./8.50.15.
658 Türk Vapurcular Birliği’nin bu türde ve nitelikteki savlara yanıtı: İkdam, 662 BCA, 272/ 14–77–34–4.
23 Kânunusani 1924; Müstakil Gazete’n’ın savlarına Tevfik Rüştü Bey’in 663 BCA, 272/14–77–35–10.
yanıtı: İleri, 27 Mayıs 1924.

252
ulusal şirketler de harekete geçtiler. Kendileri için ların parasını bakanlığın vermesi gerektiğinden,
verilmesi düşünülen 50.000 liraya kadar yüksele- bu paranın ödenmesi için bakanlığa başvurmuştu.
bilecek avansı alarak, bununla yabancı armatörler- Ancak bakanlık, geminin yapılan sözleşmeye uy-
den gemi almak ve kendi firmalarını büyütürken, gun olarak alınmadığını gerekçe göstererek, bu pa-
Türkiye’nin ticaret filosunun büyümesine de kat- rayı ödemeye yanaşmamıştı664. Bozkurt bakanlığın
kıda bulunmak istiyorlardı. Bu amaçla, başvuran- kanısına göre yapılan sözleşmeye uymamıştı; O
ların başvuruları hükümet tarafından değerlendi- nedenle Yunanistan’dan getirdiği yoksul göçmen-
rildi. Olumlu sonuçlanan değerlendirmelere bağlı ler için talep ettiği taşıma bedeli olan 2.500 lira-
olarak, şirketler bekletilmeden kendilerine avans yı kendisine verilmemişti665. Şirket de bu parayla
verildi. Onlar da gemi alma yoluna gittiler. Bu yön- kredi taksitini ödemesi gerekirken, bu karşı duruş
temle örneğin, Asya ve Yeni Türkiye gemileri satın nedeniyle borcunu ödemiyordu. Hükümet de bu di-
alındı. renme karşısında şirketle olan sözleşmeyi iptal etti;
Alınan bir diğer gemi de Bozkurt’tu. Ancak ardından da göçmenlerin taşıma bedeli olan parayı,
Bozkurt’un alımı ve alımından sonraki süreç oldukça şirketin kredi borcuna karşılık sayarak, şirkete ver-
sancılı ve sıkıntılı olmuştur. Bozkurt’u alan ve geminin medi .
666

alımından sonra hükümetle karşı karşıya gelen şirket, Bu durum bakanlıkla geminin bağlı olduğu şir-
İttihad-ı Seyri Sefain Şirketi’ydi. keti karşı karşıya getirmişti667.
İttihad-ı Seyri Sefain Şirke- Bu gelişmeler üzerine bakan-
ti hükümetten gemi alımı için lık, konunun nasıl çözülmesi
30.999 lira avans almıştı. Şir- gerektiğini araştırmaya başladı.
ket, bir süre sonra bu avansla Sorunla ilgili durumun yasal
bir gemi aldığını hükümete bil- boyutunu öğrenmek amacıyla
dirdi. Gemi’nin adı Bozkurt’tu. Hukuk Müşavirliği’ne başvur-
Alınan gemi, diğer gemiler du. 29 Nisan 1924 tarihli ya-
gibi göçmen taşımaya başla- zıda; Bozkurt gemisinin alımı
mış, bunun için Yunanistan’la için vekâletten alınan 30.999
Türkiye’deki iskeleler arasında lira avans almış olan İttihad-ı
bir iki sefer de yapmıştı. Ancak Seyri Sefain Şirketi’nin o güne
gemiyle taşıma yapılıyor; yolculuk sırasında göç- kadar koşullara uygun bir vapur alımı yoluna git-
menlerden varlıklı olanlardan alınan taşıma eder- mediği belirtiliyor; bu nedenle ilgili sözleşmenin
leriyle ödenmesi gereken kredi borcunun taksitleri, yedinci maddesi uyarınca, şirketle yapılan sözleş-
gemi sahibi olan İttihad-ı Seyri Sefain Şirketi tara- menin iptal edildiği vurgusu yapılıyordu. Bu arada
fından maliyeye ödenmiyordu. şirket sahipleri, bu paranın bir kerede ödenmesinin
Bunun üzerine bakanlık, konuyu masaya yatırdı. güçlüğünden söz ederek, bunun ödenmesi için altı
Bozkurt gemisinin alımında, uyulması gereken ko- ay süre istemişlerdi. Ancak, koşullar yerine gelme-
şullar açısından bazı kuşkular görüldü. Bir yabancı diği için, adı geçen firma ile yapılan sözleşme yok
geminin satın alınarak ulusal filoya katılması gere- sayılıyordu. Bu konuda Bakanlar Kurulu’nun da bir
kirken, şirket sahiplerinin bu yola gitmediği kanı- kararı vardı. Yabancı bir gemi almayarak, hüküme-
sı doğmuştu. Yani gemi, bir Türk işletmecisinden tin ulusal politikasına ters düşen şirketle yapılan
alınmıştı. Kısacası Bozkurt, koşullara uygun olarak sözleşmenin bir hükmü yoktu. Bozkurt gemisiyle
alınmamış; yabancı bir gemi alınarak Türk taşıma bir kere Yarga (Parga) göçmenleri taşınmıştı. Bu
filosuna katkıda bulunması düşünülen bir süreç, göçmenler hükümetin olanakları ile taşınmışlardı.
kuşkulu biçimde istismar edilmişti. Yoksul olarak Borçlarını ödemek bir yana, gemi sahibi olan kişi-
gelen göçmenlerin parasını bakanlığın ödemesi ge- ler, sözleşme koşullarına aykırı olarak, bu göçmen-
rekiyordu. Geminin sahibi olan İttihad-ı Seyri Sefa- lerin taşınma bedellerini almak talebiyle vekâlete
in Şirketi, taşıdığı göçmenlerin içinde yoksul olan- başvurmuşlardı668.

664 İstanbul Vilayetine yazılan 22 Nisan 1925 tarihli yazı: BCA, 272/14–77–35–10. 667 Eyüp Sabri imzasıyla gelen ve Mersin seferinden 2.500 lira ödenmesine
665 BCA, 272/14–77–35–10. ilişkin yazı: BCA, 272/14–77–35–10.
666 BCA, 272/14–77–35–10. 668 BCA, 272/14–77–35–10.

253
Bu anlatılanlar ışığında Hukuk Müşavirliği görü- direrek, durumun ilgili şirkete bildirilmesini iste-
şünü ortaya koydu: Bu durumda yapılacak tek şey, di. Bu üç gün zarfında paranın verilmemesi duru-
firmaya verilen paranın kurtarılmasıydı. Bir anlam- munda mahkemeye başvuracağını da ekledi671. 30
da, verilen avans batık para olarak algılanıyordu. Nisan 1924 tarihinde durum İstanbul Valiliği’ne
Bu çok açık bir durumdu. Bu yola gitmek varken bildirildi. Gemi sahipleri hükümete olan borçla-
gemi sahiplerine taşıma bedeli adıyla da olsa ye- rını ödemedikleri takdirde, yasal yola başvurula-
niden ödeme yapılmasının yasal bir yanı olmadığı caktı672.
görüşü dile getirildi669. Sorun yasal bir zemine sürüklenmişken, bu ara-
Sorun artık, hukuksal bir boyut almıştı. Kredi- da ilginç bir gelişme oldu:
nin geri alınabilmesi için bir dava vekiline gerek Bozkurt’un Süvarisi Hulusi’den İttihad-ı Seyri
olup olmadığı da soruşturuluyordu670. Mübadele Sefain’e bağlı olan Kırmızı Yıldız Vapuru Şirketi
Bakanlığı 17 Nisan 1924 tarihli yazısında, avansın Müdürlüğü’ne 13 Kasım 1924 tarihli bir yazı geldi.
üç gün içinde ödenmesinin zorunlu olduğunu bil- Bu yazıda bir kaza olayından söz ediliyordu:

Gülnihal İle Bozkurt’un Çarpışması...


Bozkurt, Gülnihal ile çarpışmıştı.. Bozkurt böylelikle, Ayastefenos açıklarına ge-
Kaza, anlatıldığına göre şöyle olmuştu: lince Gülnihal’le çarpışmıştı. Bozkurt’un baş san-
cak kısmı yarılmış ve su almaya başlamıştı. Sular
Bozkurt gemisi Mersin’e gitmek için, 12 Ka- gemiye hücum ediyordu. Bunun gemiyi batıraca-
sım 1924 Çarşamba günü akşam saat 9’da Beşik- ğını düşünen Kaptan Hulusi Bey, gemiyi kurtar-
taş önünden kalkmıştı. Kaptan Hulisi, gemisiyle mak için Ayastefenos’un batı tarafındaki burunda,
Fenerbahçe açığına kadar kılavuz yardımıyla sey- gemisini karaya bindirdi. Bu arada ikinci kaptan
retti. Fenerbahçe ve Ahırkapı fenerlerinden gemile- Ethem’e, geminin yırtılan gövdesine bakarak bilgi
rin konumunu ve durumunu izleyerek ilerledi. Saat alması için emir verdi. Ethem telaşlanmıştı. Ge-
10.30’da, Ayastefenos fenerinden iki mil açıkta Ahır miden denize sandal indirmeye çalışılıyordu. Bu
ve Hayırsızada fenerleri arasın- telaşın da etkisiyle olacak ge-
dan gemisine yol verdi. Saat 11 miden aşağı indirilen sandalın
sıralarında Ayastefenos’tan iki baş palangasının asılı kalma-
mil açıkta denizde ilerliyorlardı. sıyla, sandalın kıçı bordoya
Geminin hızı, yedi mildi. Gemi hızla çarptı. Sandal parçalan-
yoluna devam ederken sancak mış; filika denize düşmüş, fili-
tarafında bir geminin yaklaştığı kayla birlikte Ethem Kaptan da
fark edildi. Kaptan Hulusi, bir sulara gömülmüştü. Kurtarmak
manevra yapmaya gerek gör- için can yeleği atılmış olması-
Gülnihal Gemisi
medi. Süratle rotasını izlemeye na karşın, Ethem kaptan kurta-
karar verdi. Hiç durmadan ilerledi. Ancak bu şekilde rılamayarak suların arasında kaybolup gitti. Ethem
seyir ederlerken, öteki gemi iskele fenerini göstermiş Kaptan ölmüştü.
ve manevra yapmaya gerek yokken, üstelik bunun
için alan da uygun değilken, birden bire manevra Süvari Hulusi, bu çarpışmanın nasıl olduğunu
yapmıştı. Hulusi Kaptan, geminin manevra yaptı- iki numaralı raporla ayrıntılı olarak bildirileceği
ğını örünce derhal sağa tornistan yapma kumanda- notunu da raporuna eklemişti . O, fenni raporunda
674

sı vermesine karşın, öteki gemi, anında Bozkurt’un da kazanın nasıl olduğunu teknik yönden ayrıntılı
sancağına bindirmişti. Üzerlerine bindirilen gemi, olarak anlatan bir rapor hazırladı ve 675 Kırmızı Yıldız
dönemin en ünlü gemilerinden Gülnihal’di673. Vapur Şirketi’ne, aynı gün gönderdi .

669 BCA, 272/14–77–35–10. 673 BCA, 272/14–77–34–7.


670 BCA 272/14/77/34/7. 674 BCA. 272/14–77–34–7.
671 BCA, 272/14–77–35–10. 675 BCA,272/14–77–34–7.
672 BCA, 272/14–77–35–10.

254
Hükümetin kredi vermesiyle alınan, ancak ko- Dairesince 37.750 lira olarak belirlenen Bozkurt,
şullara uyulmadığı nedeniyle mahkemelik olan 30.000 liraya sigorta edilmişti. Ancak Sigorta
Bozkurt, şimdi de bu kaza ile ağır bir yara almış Kumpanyası, sözleşme gereğince, gemi bütünüyle
ve karaya oturmuştu. Üstelik bir kişi de ölmüştü. batmadığından, tazminat ödemeyeceğini bildirdi.
Çarpışma anında gemide 1.100 ton kömür yük- Kırzadeler’e ait kurtarma bir kurtarma gemisinin
lüydü. Krediyle alınan geminin zaten sigortalan- yardımıyla geminin kurtarılmasına çalışılıyordu.
ma zorunluluğu olduğu için, gemi sigortalıydı. Onarılan Bozkurt bir süre sonra yüzdürüldü676.
Geminin bağlı olduğu şirket, gemiyi sigortalayan Yarı yarıya batan, güçlükle yüzdürülebilen gemi,
sigorta şirketine başvurarak, gemi için öngörülen İstinye’ye çekilmişti677.
sigorta bedelinin ödenmesini istedi. Değeri Liman Şimdi iş daha da karmaşık bir durum almıştı:

Bozkurt Gerilimi...
Hükümetin avans olarak alacaklı bulunduğu Boz- karşın, kararnamenin gereği yerine getirildi.
kurt büyük bir yara almış, büyük zarara uğramış, Başvekil İsmet Paşa, Mübadele Bakanlığı’na 19
güçlükle yüzdürülmüştü. Sigorta firması da sigorta Kasım 1924 tarihinde bir yazı yazarak; şirkete gemi
bedelini ödemiyordu. Bu arada kazanın ayrıntılarını alımı için verilen kredinin geri ödenmemesinden
anlatan süvari raporu bakanlığa bildirildi. Bu durum- dolayı kredinin kurtarılmasını istedi. Paşa kararın
da, alacaklı firmaya karşı nasıl bir yol izleneceği me- ilgili yerlere ve kişilere bildirilmesini istiyordu682.
rakla bekleniyordu. Hukuk müşavirliğinden yapılan
açıklama doğrultusunda paranın ödenmesinin gerekli İttihad-ı Seyri Sefain Şirketi’nin isteğinin ye-
olduğu Sevkıyat Müdürü Refet imzasıyla Seyri Sefain rine getirilmesinin zaten olanağı bulunmuyor-
İdaresi’ne bildirildi678. du. Yapılan incelemede ederi yüksek gösterilen
Bozkurt’un, ancak yirmi bin lira ettiği belirlen-
Durum değerlendirildiğinde şu tablo ortaya çıkı-
mişti. Dolayısıyla değerinin yarısını ancak karşı-
yordu: Gemi alımı için para verilmesi onayı 2 Ağus-
layabildiğine kanaat getirilebilmek için, bir kere
tos 1924’te çıkmıştı. Bu durumda 2 Kasım 1924 ta-
daha gemiyi görme zorunluluğu doğmuştu. Bu-
rihine kadar yabancı bir gemi alınması gerekirken,
bu yükümlülük yerine getirilmemiş görünüyordu. nun için Sadullah (Güney) Bey ile görüşülerek,
Bu durum da sözleşme yok sayılıyordu. Sözleşme idarelerine mensup iki uzman ile Bozkurt’un o
yok sayıldığına göre, hazinenin parası olan 30.000 anki ederinin ne olduğunu saptama yoluna gidil-
liranın kurtarılması gerekiyordu. Ancak kredi şirke- di683. Bu incelemelerin sonunda şu sonuca varıldı:
te Eylül 1924’te verilmişti. Eyüp Sabri, Ankara’da İttihad-ı Seyri Sefain İdaresi ile Sudi Bey, sözleş-
Mustafa Necati’den sonraki yeni İmar Vekili Re- me gereğince ecnebi gemi almamışlardı. Bozkurt
fet Bey’e bir telgraf çekerek, mukavelenin feshe- da bu kurala uyulmadan alınan gemilerden biriydi.
dileceğinin İstanbul Sevkıyat Müdüriyeti’nden Koşullara uygun gemi alan Mustafa Raşid ve Hü-
öğrendiğinden söz ederek; bu süre içinde alınması seyin Nafiler ise ancak birer kez göçmen taşımak
gereken geminin parasını Fransızlara verdiklerini; üzere sefer yapabilmişlerdi. Mustafa Esat Bey’in,
tercüme işleriyle uğraştıklarını; bir iki günlük ge- 23.600, Nafi Bey’in 28.347 lira borçları bulunu-
cikmede bulunulmamasının, şirketlerini çok büyük yordu. Toplam alacak 112.000 liraydı. Zaten ta-
zarara uğratacağını belirtiyordu679. şınan göçmen sayısı iki bin kişiyi geçmemişti.
Bu durumda vekâlet, Bakanlar Kurulu’na, bu Kalan paranın, getirilen göçmenlerden alınacak
sürenin ne olacağını sordu680. Bakanlar Kurulu da, taşıma bedellerinden sağlanmasına olanak yok-
sözleşme 2 Ağustos’ta yapılmış olmasına karşın, pa- tu. Bu duruma göre, hükümetin 60.000 lira kadar
ranın 12 Eylül 1924 günü verildiğini dikkate alarak, borcu sürüncemede kalmış gibi görünüyordu. Bu
2 Kasım 1924 tarihli toplantısında, bu iki ayın biti- paranın kişilerin zimmetinde kalmaması için gere-
mini, 12 Kasım 1924 olarak belirledi681. Bu isteğe ken neyse o yapılmalıydı684.

676 14/11/40 tarihli yazı: BCA,272/14–77–34–7. 681 BCA, 272/ 14–77–34–4.


677 BCA, 272/14–77–34–7. 682 27 Ekim 1924 tarihli yazı: .BCA, 272/ 14–77–34–4.
678 BCA, 272/14–77–34–7. 683 BCA, 272/14/77/35–4.
679 BCA, 272/ 14–77–34–4. 684 BCA, 272-14-77-34-6.
680 BCA, 272/ 14–77–34–4.

255
Konu bu aşamaya geldiğinden, artık zaten Mali- gemiler için de bu avansın ya nakden ya da başka
ye Bakanlığı’nın ilgi alanına girmiş oluyordu. Mali- bir yolla ödenmesi için 14 Ocak 1926’da kararna-
ye Bakanlığı Mustafa Reşat, Sudi, Hüseyin Nafi ve me yayınladı687.
Eyüb Sabri Beyler’den paranın tahsili için harekete Bir araştırıcının bu konudaki saptaması çok ye-
geçerek, sözleşmeyi feshettirdi685. Ardından da, göç- rindeydi:
men taşıma işini yerine getirmek üzere Türk Vapur-
cular Birliği’nden, Yeni Türkiye Şirketi adına Nafi, “...Yeni bir refah çağının çok yakın olacağı inancı
Rize gemisi sahibi Sufizade Sudi ve İttihad-ı Sey- ile Türk gemi sahipleri büyük miktarlarda gemi satın
risefain Şirketi adına Eyüp Sabri ve Giritli Mustafa aldılar. Bununla beraber bu umutları kısa süreliydi.
Raşit Beylere yeni gemi almak için verilen avansın Bu satın almalar nedeniyle taşıma emtiası yetersiz-
kurtarılmasına ilişkin kararname yayınlandı686. An- liği ve bazı durumlarda filolarındaki bir kısım gemi-
cak, Türkiye zaten sermaye yoksulu bir ülkeydi. lerini yatırmak zorunda kalmaları ile sermayeleri-
Ortada en azından kötü bir niyet yoktu. Koşullar nin çoğu battı. Özel girişimci gemi sahipleri Seyri
oluşamamış, yeni gemiler alınamamıştı. Hükümet Sefain İdaresi’nin gelişmesinin, kendi faaliyetlerini
ilerleyen zaman içerisinde verilen avanslarla alınan felce uğrattığından yakınıyorlardı…” 688.

Taşıma İle İlgili Bazı Sorunlar...


Göçmen taşıyan gemiler için belirlenen taşıma gereği, bunların zaten yüzde on beşi hesap edile-
miktarları, yaz koşullarına göre belirlenmiştir. Kış miyordu. Kalan nüfusun taşıma bedeli ise, 2.709
koşulları söz konusu olduğunda, belirlenen oranda liraydı. Aynı geminin 21 Aralık 1924 tarihli Kavala
göçmen ve hayvan bindirmek mümkün olmamış- İzmir seferindeki noksan yüklemeden dolayı, 1119
tır. Bu durum, vekâlet ile bazı gemiciler arasında lira 30 kuruşluk kaybı görünüyordu. 26 ağustos
çözülmesi gereken konular yaratmıştır. Bazı gemi 1924 tarihli Selanik-İstanbul-Samsun seferindeki
sahipleri bu aradaki farktan hareket ederek, taşıma eksik yüklemeden dolayı 100 kişilik taşıma ücreti
ücretleri konusunda zarar ettiklerini eksiği görünüyordu.
ileri sürmüşlerdir. Bu talepler olduk- Bu iddialar geldikçe, vekâlet konu-
ça, hükümet haklı bulduğu konularda yu inceliyor, durum değerlendirmesi
gemi sahiplerine kayıpları konusunda yapıyor; sözleşme kuralları gereğince,
ödeme yapmıştır689. Yakınma konu- karşı tarafla ilgili bir alacak durumu söz
ları, yalnızca gemilerin taşıma kapa- konusuysa, ödeme yoluna gidiyordu.
siteleriyle ilgili anlaşmazlık değildi. Örneğin, Rize gemisiyle ilgili talepler
Önemli bir konu da, bazı seferlerde incelenmişti. Bu eksik yüklemenin ne-
gemiler, gönderildikleri yerlerde yük- deni, veba riskiydi. O tarihlerde veba
lenemiyor ve uzun süre beklemek zo- nedeniyle, ivedi hareket etmek gerek-
runda kalıyorlardı. Yoksul göçmenler liliği doğmuş, durum gemi süvarisine
ne kendileri için, ne de yanlarında ge- Sadullah (Güney) Bey
bildirilmişti. Bu da eksik yükleme zo-
tirdikleri hayvanları için para ödeye- runluluğu ortaya çıkarmıştı. Göçmenle-
(1883 - 1945)
cek durumda değillerdi. Bunun için, rin yanlarında getirdikleri kişilerle ilgili
örneğin Rize 14 Aralık 1923 tarihli seferinde, uzun ücret konusunda da gerekli emirler İstanbul Liman
süre Yunanistan’daki limanda bekletildiğinden ya- Müdürlüğü’ne bildirilmiş; özellikle yükleme ve
kınmıştı. 407 göçmenin ücrete tabi olması gerekir- indirme iskelelerinde alınan vergilerle ilgili yanlış
ken, hiç birisi taşıma ücreti ödememişti. Bunun so- uygulamanın düzeltilmesi için çalışılması isten-
nucunda kişiler ve hayvanlar hesaba katıldığında, mişti. Ancak bundan bir sonuç alınamamıştı. Erdek
yalnız bu kalemden 2.990 lira 70 kuruşluk nakliye kazası içine yerleştirilmiş olan göçmenlerden her
ücret açığı ortaya çıkmıştı. Oysa bu geminin tek se- bir nüfus için, Girit-Marmara taşıma ücreti olarak
ferlik göçmen taşıma yeteneği 1.450 kişiydi. Buna 430 kuruştan 407 nüfusun toplam 175 lira 10 ku-
karşın ancak 742 kişi bindirilebilmişti. Sözleşme
685 C.A., 272-14-77-34-6. 688 H. Colonel Woods, Report on the Economic Conditions in Turkey 1924, His
686 (030/18/01–1–013–22–7). Majesty’s Stationery Office, London, 1925, s.19; akt. Bülent Durgun, s.175.
687 10.18.01.01./2056.8. 689 BCA, 272/13–79–2–22.

256
ruş gibi bir rakam ortaya çıkmıştı. Gemiye yükle- bu oranın üzerinde hayvan yüklenmesi zorunlulu-
nen 250 ton eşya 490, 14 küçük hayvan 60 ve bir ğu doğmuştu. Bu kuralı oradaki yükleme kurulları
adet iki tonluk kayık ücreti 830 liradan, 1.240 lira dikkate almamış, gemi yönetimi de mevcut durum-
60 kuruş ediyordu. Böylece 2.990 lira 70 kuruşun dan hareket ederek, belirlenen oranın üzerinde hay-
göçmenlere ait olması gerekiyordu. Bunu ödemek van yüklemesi gerçekleştirmişti. Göçmenlerin 207
vekâletin işi olmamakla birlikte; göçmenlerin ücre- si çocuk olmak üzere ancak 760 nüfustan 440’ının
ti ödememekte direnmesi ve gemi sahiplerinin de taşıma ücreti olarak, 1.540 lira taşıma ücretine ula-
bir zorba görüntüsünde bulunmaması üzerine, hü- şabilmişti. Ek sözleşme ise uyarınca, hayvan ve eş-
kümet bu parayı ödemek yoluna gitmişti. İstanbul yadan alınan 1036 lira 50 kuruş ki, toplam 2.576
Defterdarlığı’nın onayı sonrasında, bu para ödene- lira 50 kuruşluk rakam ortaya çıkmıştı. 3.690 lira
cekti. Bunun da ötesinde, göçmen taşıma kabiliyeti 80 kuruşla kıyaslandığında, 1.119 lira 30 kuruş
1.450 kişi olan Rize gemisinin ilk konu ile ilgili fark ortaya çıkıyordu. Bu rakamın gemi sahibine
olarak tazminat talebi de şöyle değerlendirildi: Adı ödenmesi gerekiyordu. Gemilerin her birinin yaz
geçen seferde, gemiye 229’u çocuk olmak üzere koşullarına uygun taşıma kapasitesi hesabını da
ancak 708 nüfus yüklenebilmişti. Böylelikle, 742 dikkate alan vekâlet; zaten bunu düşünerek, her bir
kişi eksik yüklendiği ortaya çıkıyordu. Sözleşme- göçmen için bir indirim uygulatmıştı. Buna göre,
de koşul olarak ortaya konulan yüzde on beşlik Rize gemisinden da yüz nüfus eksik hesap uygula-
nüfusun ücretsiz taşınma uygulamasıyla, 112 ki- masına gidilmişti. 12 Ağustos 1924 seferinde indi-
şinin zaten hesaplanmaması gerekiyordu. Geriye rim söz konusu olduğunda, geminin taşıma kapa-
kalan 630 nüfus, 430 kuruştan hesap edildiğinde, sitesi 1.350 olarak sayılmıştı. Bu uygulama bütün
2.709 lira gibi bir ücret ortaya çıkıyordu. Bu far- gemilere özgü bir uygulamaydı. Zaten, gemi sahibi
kın, gemi idaresine ödenmesi zorunluluğu vardı. Sudi Bey de bu genel uygulamaya uyduğundan, bu
Kavala seferinde, 1450 kişilik Rize gemisine Ka- indirimden feragat etmişti. Dolayısıyla bütün bu
vala Limanı’nda hazır bulunan 720 nüfus yüklene- hesaplardan çıkan özet şuydu. Gemi sahibinin, bir
bilmişti. Bunun yanı sıra 282 küçük, 220 büyükbaş seferinde söz konusu olan 2.709 lira ile son konuy-
hayvan ve 70 ton eşya da bindirilmişti. 23 Aralık’ta la ilgili 1119 lira 30 kuruş farkla birlikte, 3.828 lira
Kavala Limanı’ndan ayrılabilmişti. Sözleşmede, 30 kuruşluk alacağı vardı. 2.990 lira 70 kuruşluk
hayvan oranının ancak yüzde on beş oranında yük- diğer farkla birlikte Tanzimat ödemesi konusunda,
lenmesi gerekli olduğu halde; bunu uygulamak her Sevkıyat ve Levazım Müdürlüğü vekâletin onayını
zaman mümkün olmuyordu. Bu koşullarda gemiye, bekliyordu690.

Ve Mübadelede Son Perde...


Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun öngörüsü doğ- verdiği sayıya göre, 1924 yılının ekim ayına kadar bu
rultusunda artık yavaş yavaş Mübadele sürecinde son göçmenler, 370.000’e ulaşmıştı694. Yunanistan’ın özel-
adımlar atıldı. Girit, Kavala, Drama ve Selanik’ten baş- likle dağlık yörelerindeki Müslüman göçmenlerin de
layan mübadele ile 1923 yılının Kasım ayında 34.627, değişen sayılarda Türkiye’ye getirilmesi sonucu, top-
Aralık ayında 26.691 olmak üzere, yılsonuna dek top- lam göçmen sayısı kademeli olarak artmış, bir resmi is-
lam 61.318 göçmen, taşınabilir malları ve hayvanları tatistiğe göre 456.720 olmuştu695. Bu sayının yanında,
ile birlikte Türkiye’ye getirildi691. 1924 yılının Temmuz mübadele kapsamına girip, mübadele edilmeyi bek-
ayının ortalarına kadar bu sayı, 314.052’ye ulaştı.692 lemeden sığınmacı olarak Türkiye’ye gelen 50.000’e
Bu göçmenlerin 99.720’si Selanik ve çevresinden, yakın bir başka gurup göçmen de vardı. Türkiye bir
32.324’ü Kozana’dan, 13.975’i Kandiye’den, 8.837’si anda 500.000’e yakın bir göçmen selinin baskısına uğ-
Hanya’dan, 2.200’ü Perveje ve Yanya’dan, 7.500’ü radı696. Mübadele göçmenlerinin yaklaşık dörtte üçü,
de Midilli’den getirilmişti693. Karma Komisyonu’nun 1924 yılı ortalarına dek Türkiye’ye getirildi.

690 BCA, 272/ 13–79–2–22. 695 Devlet İstatistik Enstitüsü İstatistik Yıllığı, III (1929–1930), Ankara,
691 Mustafa Necati Bey’in Aylık Açıklaması: Ayın Tarihi, 11/4 (Kânunuevvel 1930, s. 101.
1923), s.19. 696 Benzer bir yargı için bkz. Geray, “Türkiye’de Göçmen ...”, s.11. Bir
692 THAM, 111/36 (15 Ağustos 1924), s.407. başka kaynak mübadele göçmenleri ile ilgili toplam sayıyı, 499.239
693 THAM, 111/36 (15 Ağustos 1924), s.407. olarak veriyor: İskân Tarihçesi, s.137.
694 Cumhuriyet, 17 Teşrinievvel 1924.

257
Bunlarda, ağırlığın kırsal kökenli göçmenlere ve- Karma Komisyon Haziran 1924’te, her iki ta-
rildiği söylenebilir. Bunun nedeni, tarımla uğraşan bu rafın, yani Türkiye ve Yunanistan’ın iyi niyeti sa-
insanları, yeni bir kıştan önce, üretici konuma sokmak yesinde, dört-beş yıl süreceği sanılan “tahliye ve
arzusudur. Vekâletten gelen bir bilgiye göre, Haziran sevkıyat” işinin 1924-1925 yılı kışından önce son
1924’e kadar, Girit’ten gelecek göçmen kalmamıştı. bulacağını açıkladı.701 Tevfık Rüştü Bey de, bir İs-
Yalnızca 600 kişilik bir gurup, oradaki işlerini bitir- tanbul gezisi sırasında, İkdam gazetesi muhabiriyle
dikten sonra kendi olanaklarıyla Türkiye’ye gelmeyi yapmış olduğu söyleşide:
istemişlerdi697. Dolayısıyla, mübadele işleminin ilk “Eylül (1924) sonunda mübadelenin insan ta-
tamamlandığı yerler arasında bulunan Girit’ten gelen şıma kısmı son bulacaktır. Bundan sonra malların
göçmenler 1924 yılında büyük ölçüde üretim süreci- tasfiyesi işlemleri başlayacaktır. Bunun bir yıldan
nin içine sokulmuştu. fazla sürmesi muhtemeldir” demekteydi702.
Seyri Sefain Müdürü ve müdürlüğe bağlı müfet- 1924 yılının Ekim ayına kadar mübadelenin in-
tişler zaman zaman yurt gezisine çıkarak, göçmen san sevki kısmı büyük ölçüde tamamlandı. Ağustos
taşıma ve liman işlerinin ne durumda olduklarını 1924’te Mübadele Bakanlığı, bütün Yunanistan’da
incelemeye gidiyorlardı. Örneğin Sadullah Bey, Türkiye’ye getirilmeyi bekleyen 60–65 bin kişi ol-
Temmuz 1924 yılının sonunda, Trabzon’a böyle bir duğunu tahmin ediyordu703. Kavala, Drama, Kaya-
seyahat yapmıştı698. lar ve Kozana’daki ara komisyonlar kaldırıldı. Yal-
nız Selanik ve Epir’de birer komisyon kalmıştı704.
Mübadele ile, Yunanistan’da mahkum olmuş suç-
Bir süre sonra Epir’deki kurul da kaldırıldı. Artık
lular da bir gemiye bindirilerek Türkiye’ye gönderil- yalnızca Selanik yükleme kurulu işine devam ede-
mişlerdi. Mübadele kapsamındaki Yunanistan Türk- cek ve mübadele süreci bitene kadar Yunanistan’a
lerinden üç yüz kadar sabıkalı bir vapurla 2 Ağustos kalacaktı. Kavala heyeti de Türkiye’ye gelecek-
1924 günü İstanbul Limanı’na getirildi. Bu suçlular ti. Girit Yükleme Kurulu Başkanı Selahattin Bey,
Paşabahçe’ye çıkarıldılar. Polis Müdürlüğü ikinci şu- Niğde Tali komisyonun başkanlığına giden Sela-
besi bu insanların getirilmesiyle bazı önlemler almak nik Yükleme Kurulu Başkanı Abdülhamit’in yerine
zorunda kalmışı. Güvenlik için tehlike oluşturabilecek atanıyordu. Son kafilenin Girit’ten ayrılmasından
bu üç yüz kişilik kafilenin resimleri ve parmak izleri sonra Selanik’e gitmesi kendisine bildirilmişti705.
alındı. Sonra da; gözetim altında bulunmak ve başka Selanik’teki kurulun bir süre daha görev yapmasının
bir yere izinsiz olarak ayrılmamak üzere serbest bıra- nedeni; özel sorunlar nedeniyle geciken bazı ailele-
kıldılar699. Hilal-i Ahmer’in elindeki rakamlara göre, rin sonradan gönderilmesini sağlamaktı. Gerçekten
başlangıcından Temmuz 1924 tarihine kadar 314.052 de değişik aralıklarla, pek seyrek de olsa, göçmen
kişi Türkiye’ye gemilerle taşındı. Bunların geldikleri getirme işi 1925 yılının ilk aylarına dek uzamıştı.
yerlere göre dağılımı şöyleydi700. Mübadele, İmar ve İskân Bakanlarından Re-
fet Bey’in (Canıtez) vermiş olduğu bilgiye göre,
Selanik ve Alasonya 99.720 bindirme yükleme iskeleleri (irkab) ile indirme-
Kozana 32.324 boşaltma iskeleleri (ihraç) arasında, yolda ölenlerin
Kayalar 38.314 toplam sayısı 269’du. Bunlardan ayrı olarak, 9 kişi
Drama 67.201 vapurdan indirilip misafirhaneye götürülüşleri sıra-
Kavala 43.981 sında, 870 kişi de misafirhanelerde ölmüştü. İskân
Kandiye 13.975
edilişlerinden sonra yaşamını yitirenlerle birlikte
Hanya 8,837
ölenlerin toplam sayısı ise 3.819’du.706 Refet Bey’e
göre, normal olan bu binde yarıma yakın oran, Esat
Preveze ve Yanya 2.200
Efendi gibi, mübadele uygulamalarını eleştiren ve
Midilli 7.500 hükümete karşı muhalefet eden bir kişi için;
Toplam 314.052 “... inanana bir cevap” tı.707

697 Ahali, 2 Haziran 1924. 703 Hâkimiyet-i Milliye, 6 Ağustos 1924.


698 İleri, 1 Ağustos 1924. 704 Cumhuriyet, 17 Teşrinievvel 1924.
699 İleri, 3 Ağustos 1924. 705 BCA, 272/ 11–18–86–5.
700 THAM, 111/36 (15 Ağustos 1924), s.407. 706 TBMM Zabıt…, Devre: II, İçtima: II, c. IX, Ankara, 1975, s.58. Refet
701 Hâkimiyet-i Milliye, 26 Haziran 1924. Bey bu rakamları, meclisteki muhalefet kanattaki grubun eleştirileri
702 İkdam, 3 Haziran 1924. üzerine vermektedir.

258
Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’nin, yalnız dan bindirilerek, Türkiye’ye getirilen göçmenlerin
1924 yılı bütçesinden, göçmenlerin Türkiye’ye ta- sayısı resmi istatistiklere göre 384.000’dir. Bunla-
şınması için ayırdığı para 120.800 liraydı.708 1923 rın dışında, 7.753 kişi de kendi olanaklarıyla gel-
yılı bütçesinden Seyri Sefain İdaresi’ne gemi alın- miştir. Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun kayıtla-
ması amacıyla verilmiş olan 500.000 lira da bu he- rına göre 456.720 göçmen Türkiye’ye gelmiştir709.
saba katılırsa 620.800 lira gibi önemli bir paranın Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen göçmenlerin bir
göçmen taşıma işine ayrıldığı görülür. Ücretsiz kısmı daha antlaşma olmadan, İspanya gibi konu
olarak taşınmayı isteyen ve bunun için yardıma ile ilgisi olmayan üçüncü bir devlet aracılığıyla gel-
gereksinimi olduğunu ileri süren göç menlerin sa- miştir. Selanik, Kavala, Hanya, Kandiye ve Resmo
yısının hiç de küçümsenemez olduğu görülmekle limanlarından gemilerle gelen göçmenlerin İstan-
birlikte, ücretli olarak Türkiye’ye getirilmiş olan bul, Samsun, İzmir, Antalya ve Mersin limanları-
göçmenlerin vermiş olduğu taşıma paraları, be- na çıkarılmaları kararlaştırılmıştı. Bununla birlikte
lirtilen sayının içinde değildi. Ne yazık ki, göç- göçmenler Ayvalık, Mudanya; Bandırma, Erdek,
menlerin ödemiş olduğu paranın toplam tutarı Gelibolu, İzmit, İzmir; Fethiye, Çeşme, Urla, Te-
konusunda herhangi bir sayıya ulaşmak mümkün kirdağ, Mersin, Tuzla, Çanakkale, Antalya, Sinop,
görünmüyor. Oysa bu paralarla birlikte taşımada Samsun, Giresun, Polathane liman ve iskelelerin-
sarf edilen paranın çok daha yüksek oranda oldu- den de karaya çıkarılmışlardı710.
ğu açıktır. Bütün zorluklara ve aksamalara karşın, Türk
Bütün mübadele süreci ile ilgili şu sayısal döküm Ticaret-i Bahriyesi, mübadele sürecinde göçmen
söylenebilir: Selanik, Kavala ve Katrin limanların- taşıma işinin altından başarıyla kalkmıştı.

İskan Müdürlüğü’nün göçmenlerin durumuna ilişkin bir yazısı

707 A.g.e., s.58


708 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, içtima: II, c. Vll/l, Ankara, 1968, s.1061.
709 Nedim İpek, a.g.e., s.48.
710 Nedim İpek, a.g.e., s.48.

259
Türk Deniz Taşımacılığı’nın
İzmir’den Bakışla Sonraki Dönemi
İzmir ticaretinde, dolayısıyla Türkiye’nin genel 1883’te Yahya Hayati Paşa’ya verilen imtiyaz-
ekonomisinde ve dünya ekonomisine katılımında la İzmir Hamidiye Vapur Şirketi kurulmuştur. Bu
önemli bir yere ve işleve sahip olan İzmir Lima- şirket 1884 tarihinde hizmete başlamıştı. Ancak
nı, çevresinde oluşan ticari oluşum ve dönüşümle, daha sonra Belçika sermayesinin bölgede egemen
Cumhuriyet’in ilk yıllarında ekonominin büyüme- olmasıyla, II. Meşrutiyet’ten sonra ağırlıklı olarak
si yönünde önemli bir rol oynamıştır. Limana gi- yabancılar ticaret malı ve insan taşımacılığında et-
dip gelen gemilerin yarattığı ticari canlılık, yalnız kili olmuşlardı712. Cumhuriyetin ilk yıllarında kıyı
İzmir’in büyümesine değil, İzmir’le ulaşım bağı taşımacılığında yabancı etkisinden kurtulmak için,
olan yakın çevresinin ve giderek de Türkiye’nin yerli sermayenin bu alanda etkin olmasına çalışıldı.
ekonomik anlamda gelişmesinde büyük katkılarda Bu nedenle, Uşakizade Muammer Bey’le bir imti-
bulunmuştur. İzmir Körfezi’nin tarih boyunca bi- yaz sözleşmesi yapılarak, 1923–1925 yılları arasın-
linen ticari canlılığı, gerek coğrafi konumun sun- da Urla ve Foça arasında kıyı taşımacılığı ayrıcalığı
duğu olanaklarla, ge- verildi713. O tarihlerde,
rekse İzmir’de oluşan İzmir Limanı’nda İz-
deneyimlerin ticaret mir yangınından do-
yaşamına yansıtılma- layı büyük bir yıkım
sıyla, Cumhuriyet’in oluşmuştu. Bununla
ilk yıllarında da ken- ilgili bir kararname
disini hissettirmiştir. de çıkarıldı. Yapılan
Yelken’den kadırgaya, sözleşme, elde edilen
kadırgadan kalyona ve karın, yüzde beşinin
giderek kömürlü ve bu- yangının neden oldu-
harlı ve son olarak da ğu yıkım nedeniyle
modern gemiciliğe uza- İzmir ve Karşıyaka
nan süreçte, İzmir Kör- Belediyesi’ne veril-
fezi, dünya ticaretinin mesini öngörüyordu.
kalbi olan Akdeniz’e Yüzde beşlik bir pay
Anadolu’nun açılışında en önemli kapılardan birisi da maliye’ye verilecekti .
714

olmuştur. İzmir Körfezi’nde bir liman oluşturulma- Uşakizade Muammer Bey İzmir kıyılarında va-
sı ve işletilmesi sürecinde, 1868 yılında Fransızla- pur işletme yönünde elde etmiş olduğu hakkını,
ra verilen İzmir Rıhtım İmtiyazı önemli bir dönüm sonradan yerli sermaye ile oluşan İzmir Liman ve
noktası olmuştur. Bu tarihten sonra İzmir’de rıh- Körfez İşleri İnhisarı Türk Anonim Şirketi’ne dev-
tım ve mendirek inşaatı başlamış; zamanla Kordon retti. Gemi işletmeciliği kapsamında, gerek kıyı
merkezli güzergâha karayolu, tramvay ve demir- ulaşımı ve taşımacılığı ve gerekse körfez içindeki
yollarının bağlanması gibi bir tarihsel sürecin akı- taşımacılık, 1934 yılına kadar bu şirket tarafından
şına tanık olunmuştur711. Bu süreçte İzmir Rıhtım gerçekleştirildi715. Kurtuluş Savaşı’nın bitimin-
Şirketi’nin kurularak çalışmalara başlaması son de- de, daha Türk ordusu gelmeden, Yunan ordusunun
rece önemli bir dönemeç noktasıdır. kentten çekildiği görüldü. Yunan ordusu personel
711 İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s.453; Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı Dış Ticaretinin Gelişmesinde İzmir Limanı ve Gümrüklerinin Rolü”, İzmir
Tarihinden Kesitler, s.298.
712 Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı Buharlı Gemi İşletmeleri ve İzmir Körfezi Hamidiye Şirketi”, İzmir Tarihinden Kesitler, s.282–283; Vedat Eldem, Osmanlı
İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, s.107.
713 Buna ilişkin kararname: BCA, 030.18.01.010.32.15.
714 BCA, 030.18.1/7.24.18.

260
ve her türlü ağırlığını Yunanistan’a kaçırırken, kör-
bulunuyordu. Buna göre, bütün Seyri Sefain gemi-
fezde etkin olan en iyi gemiler Yunanlılar tarafın-
lerinin tonaj büyüklüğü 40.000’i aşmaktaydı. Yine
dan kaçırıldı. Bu nedenle Cumhuriyet Dönemi’nde o anda birinci sınıf yolcu gemilerinden bir tane ve
İzmir Körfezi’nde işletilebilen gemiler, son derece
ikinci sınıftan bir tane, kıyı gemilerinden üç tane, rö-
eski ve bakımsız olanlardı. Körfez içi ulaşımın, bu
morkörlerden bir tane, üçüncü sınıf istimbotlardan
gemi eksilmesinden dolayı güçlükle yürütülmesi ve bir tane olmak üzere beş adet gemisi onarımdaydı.
yüksek talep karşısında sunulabilen taşıma araçları-
Bunlar havuzlara çekilmiş ve onarıma alınmıştı. Bir
nın son derece sınırlı bulunması nedeniyle, taşımaay içinde bu onarımların bitirileceği sanılıyordu.
ücretlerini yüksek tutma zorunluluğu vardı. Bu du-Geriye kalan gemilerin tümü faaliyetteydiler. Ona-
rum, o dönemlerde önemli yakınmalara neden oldu. rımdan çıkacak gemilere karşılık, bunlardan bazıla-
rının onarıma alınması düşünülüyordu718. Türkiye
1930’larda halk yeni seferlere konulan otobüsler ol-
Büyük Millet Meclisi’nin 23 Ocak 1923 tarihli bir
mak üzere, alternatif taşıtlarla ulaşıma yönelmiş; bu
da ciddi bir rekabeti yanında getirmiştir716. kararıyla Osmanlı Seyri Sefain İdaresi adı, Türkiye
Göçmen taşıma işi tamamlandıktan sonra, göç- Seyri sefain İdaresi’ne çevrildi. Ardından da “Türk
men taşıma sürecinde Seyri Sefain Milli Savunma Seyri Sefain İdaresi Hakkında Talimatname” ya-
Bakanlığı tarafından verilen on bir adet gemi De- yınlandı. Bu şirket, Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne
niz Kuvvetleri’ne bağlı ve onun deneti-
devredildi. Bu ge- minde bulunuyordu.
miler daha çok kıyı Söz konusu bu yeni
ulaşımında kulla- yönerge ile genel
nılan küçük tonajlı işlemler için bir Yö-
gemilerdi. Bu on netim Meclisi oluş-
bir geminin en ün turuldu. Şirket bir
kazanmış olanları genel müdür tarafın-
Kızılırmak, Tuğrul dan yönetilecekti.
ve Ürgüp’tür. Bun- Genel Meclis
lar arasında büyük Milli Müdafaa Veka-
gemilerin yanı sıra leti (Milli Savunma
çok sayıda römorkör Bakanlığı) tarafın-
ve motor botu gibi dan birisi bahriye
küçük deniz taşıma muhafızı (deniz su-
araçları da Seyri Sefain’in kullanımına verilmişken, bayı) olmak üzere atanacak iki, Maliye ve İktisat
bu sürecin sonunda geri verildiler717. vekaletlerince seçilecek birer ve İstanbul Ticaret
Türk Denizcilik Tarihi’nde çok önemli bir Odası tarafından “Ticaret-i Bahriyede mütehas-
yeri olan Seyri Sefain Yönetimi’nde Cumhuriyet sıs erbab-ı ticaret arasındar irae olunacak”, yani
Dönemi’nde önemli yeniliklere gidildi. Bir gazete- deniz ticaretinde uzman ticaretle uğraşan kişiler
nin saptamasına göre; Seyri Sefain Yönetimi’nin bu arasından seçilecek altı aday arasından bakanlar
dönemde 11.977 kros ton büyüklüğünde 8 adet bi- kurulunca belirlenecek üç kişiyle birlikte toplam
rinci sınıf, 9.416 kros ton büyüklüğünde ikinci sınıf yedi üyeden oluşacaktı. Meclis Yönetim üyeleriy-
ve 1.610 kros ton büyüklüğünde 7 adet üçüncü sı- le, Genel Müdürün memuriyetleri, Milli Savunma
nıf gemisi vardı. 6.400 ton büyüklüğünde 15 kıyıda Bakanlığı’na bağlanacaktı. Yönetim Meclisi’nin
seyir yapmaya uygun gemisi, 360 tonluk kurtarma ve genel müdürünün etki alanları ve yetki sınırla-
ve 190 tonluk su taşıma ve aktarma gemisi vardı. rı ve genel işlemlerle ilgili yapması gereken işler,
Değişik büyüklükte istimbot ve römorkör, 8 adet Bakanlar Kurulu’nca onaylanacak bir yönerge ile
binek ve yük motoru ve ayrıca on adet su deposu belirlenecekti .
719

715 A.g.e., s.453; “…18 Ağustos 1934’de Devletçe satın alınanan şirket ise 1 Mart 1943’de “Deniz Yollarına” devredildi.”, Kütükoğlu, “Osmanlı Buharlı Gemi
…”, s. 283; Bu şirketin 1928 yılı faaliyetleri için bk. Lütfi, a.g.e. , s.185; “Karşıyakalıların Körfez Vapurlarından çektiği çile, yıllardan beri, ne bitiyor,
ne tükeniyor. Karşıyakalı olmak kendiliğinden başa gelmiş çatmış bir bahtsızlıktır…”, O. R. Gökçe, “Vapurlara Dair”, Anadolu, 12 Haziran 1935, s.3.
716 A.g.e., s.336–350.
717 BCA, 30/18/01–01/09/21/1.
718 Cumhuriyet, 9 Temmuz 1924.
719 BCA, 30.18.1.1./6.46.15.

261
262
İlk Mübadil Kafilesi İçin İki Gazete Haberi
İlk Kafile-i Mazlumin**

-Kardeşlere Yardım*-
-1027 Çıktı, 1028 Geldi-

Artık geliyorlar. Kurtularak, kurtarılarak Dün Telgrafla Hanya’dan hareketleri ihbar alı-
geliyorlar. Her şeylerini, babalarının henüz nan ilk kafile-i mazlumin, salimen Klazumen
toprağa kalbolmayan şehitlerinin kanlı ce- Tahaffuzhanesi’ne muvasalat eylemişlerdir. Hanya’dan
setlerini terk ederek geliyorlar. Onları hür- 1027 kardeşimiz vapura binmiş ve tahaffuzhaneye
metle, muhabbetle, şefkatle karşılayalım. 1028 olarak muvasalat eylemişlerdir. Yolda bir müjde-i
Bağrımıza basalım. Çok acı görmüş ruhla- halas tevellüt eylemiştir.
rına teselli olalım. Kardeşlerimiz tahaffuzhanedeki memurin ve
Zalim ve den’i düşmanın kahırlarıyla İzmir’den giden Muavenet Yurdu Heyeti tarafından
harabolanların ruhlarına teselli olmak en hürmetle istikbal olunmuşlardır. Karaya çıkanlar va-
büyük saadettir. Gelenler din, ırk kardeşle- tanın hür ve mesut topraklarını öperek, Allah’a hamd
rimizdir. eylemişlerdir. Bu manzara karşısında gözyaşları dö-
külmüştür. Kardeşlerimize sıcak yemekler tevzi olun-
Herbirinin bağrında, ruhunda kalbinde
muş istirahatları temin edilmiştir. Bugün selametle
bir şehidin acısı var!”
Ayvalık’a gideceklerdir.
Kardeşlerimizin ahval-i sıhhiyeleri hamdolsun pek
iyidir. Ve inşallah daima iyi olacaktır.
Galiba vakt-i muvasalatın buraca malum olmama-
sından ileri gelmiş olacak ki, kardeşlerimize sigara,
tütün yetiştirilememiştir. Vapurdan çıkanlar hep tütün-
süzlükten üzüldüklerini söylüyorlardı.

* Ahenk, 28 Kasım 1923.


** Ahenk, 4 Kanunuevvel 1923.

263
264
265
Bu düzenlemeler doğrultusunda, Seyri Sefain başka milli meclisçe izin verilen beş milyon liralık
Reisliği’ne 29 Kasım 1923 tarihinde Müdafaa-i paradan yararlanmak için vekâlet uğraşmaktadır.
Milliye Reisi Miralay Sadullah Bey getirildi720. Bu işler bittikten sonra daha büyük program üze-
Yönetim Kurullarına da, Müdafaa-i Miliye Reisi rinde çalışacağız. Bu işlemler bittikten sonra daha
Miralay Ömer Lütfi ve Firkateyn kaptanı Muam- büyük program üzerinde çalışacağız. Yeni alınan
mer Selahaddin ve Maliye Vekâletinden Hamit gemilerimizin birçokları seferlere başlamış, üçün-
ve İktisat Vekâleti’nden Sanayi Müdüriyeti Genel cü, dördüncü seferlerini tamamlamışlardır. Her
Müfettişi Muhiddin Sami Nafiz Bey getirildiler721. hattan yararlanıyoruz. Bazı hatların geliri art-
Normalde yönetimin, ülke içinde için yirmi bin, maktadır. Türkiye sahiller belli başlı yedi hattın
memleket dışı için de elli bin lira olan harcama işletilmesine muhtaçtır. Bunlardan altısını şimdi-
kalemi, bu dönemde gemi alımına çok önem ve- den işletiyoruz. Yeni gemilerimiz geldikten sonra
rildiğinden dolayı yeninden düzenlendi. Gemi alı- yedinci hatta da işletme gerçekleştirilecektir. Bir
mı ve Türk Ticaret-i Bahriyesi’nin gemi sayısının kısım gemilerimiz esaslı suretle onarım görmek-
ve taşıma kapasitesinin artırılması bu dönemin en tedir. Onarım fenni gerekliliğe göre yapılmakla
önemli konularından birisi sayılıyordu. Herhangi birlikte gemilerde olması gereken gereksinimlere
bir gecikmeye neden olmaması için, harcamalar- göre yapılmaktadır. Yeni ilaveler yapılıyor. Esasen
da rahat bir ortamın yaratılması gerekiyordu. Bu Gülcemal gemisi bu seferki onarım ile bir kat daha
nedenle 1924 yılına ilişkin olarak 300.000 liralık güzelleşmiş olacaktır. Bu şekildeki çalışma aynı
ek bir ödenek çıkarıldı722. Ayrıca Sadullah Bey, di- zamanda çok kaptan, çırakçı, mürettebatın maaşa
ğer kumpanyalarla gemi alımı işlerini yürütmek, geçmesini gerektiriyor. Beş altı seneden beri maaş-
gerekirse bu işi yapacak bir üye belirlemek üzere sız olarak çalışmakta olan genç mektepli ve çırak-
görüşmeler ve pazarlık yapmaya yetkili kılındı723. çılar iş başına geçmiştir. Bu suretle yüzlerce aile
Sadullah Bey, Ticaret Bakanını ziyaret ederek şun- geçimini sağlamıştır. Şu durumda mülazımlardan
ları söylemişti: hiç kimse açıkta kalmamıştır. Birçok gemilerimizin
“Vekâletimin değiştirilmesi nedeniyle yeni vekil esaslı bir surette onardığımız ve doğal olarak çok
bey efendiye gereken emirleri almak ve yönetim para harcadığımız için mevcut paramız azalmak-
hakkında bilgi vermek üzere geldim. Vekil Beye- tadır. Gelirimiz daima artmaktadır”
724
.
fendi ile görüştüm. Çalışma biçimimiz hakkında Gülcemal’in onarımı Ağustos’ta bitirilebilmişti725.
emirlerini aldım. Çalışmalarımıza şimdiye kadar Sadullah Bey’in adını verdiği Hamdi Bey
görüldüğü biçimde düzgün bir biçimde devam ede- başkanlığındaki kurul İngiltere’ye gitmişti.
ceğiz. En büyük hedefimiz, seyir seferlerimizin dü- İngiltere’ye gidilirken, bir ara Yunanistan’da
zenlenmesini sağlamak ve bunu gerçekleştirecek Pire’ye de uğrayarak, satılığa çıkarılan gemileri
gemilerin bir an elde edilmesini sağlamak olacak- inceledi. İstenen nitelikte ve ederde gemi bulmak
tır. Onun için şimdiye kadar gerek yeniden satın için çalışılıyordu. Gerekli incelemelerin sonunda
alınarak ve gerek değişik şubelerin emirlerinde Avrupa’nın değişik kentlerine de gitmeye karar
olup, yararlanılamadan kalan gemiler, römorkör- verildi726. Amacı Türkiye için yeni gemi almaktı.
lerle on altı parça ekledik. Ve Londra’ya bir heyet Londra’da incelemeler yapılmış; ardından Sey-
üç dört gün önce hareket etti. Bu heyetin başkan- ri Sefain yönetimine bir telgraf çekilerek, satılık
lığına İstanbul mebusu Hamdi Beyefendi seçildi. gemilerle ilgili incelemeler yapmak için İsveç ve
Yakında hareket ederek, komisyonun başkanlığını İspanya’ya geçilmesine izin verilmesi istenmiş-
üstlenecektir. Bu komisyonun da bir iki ay içinde ti727. Bu izin verildi. Kurul değişik Avrupa ülkele-
beş altı gemi sağlayacağını umuyoruz. Bunun- rini gezdi. Pek çok acente ile görüşmeler yapıldı.
la programımızın önemli bir kısmı gerçekleşmiş Bir süre sonra bu incelemeler sonuç verdi. Ve Sey-
olacaktır. Bu yapılanlar ve komisyonun alacakla- ri Sefain İdaresi üç gemi almaya karar verdi. Bun-
rı mevcut araçlarımızı çoğaltacaktır. Bunlardan
720 BCA, 30.18.1.1./8.41.16. adeta yeni bir vapur haline gelmişti. Senelerden beri onarılmayan gemi
721 BCA, 30.18.1.1/7–13.20. altındaki saçlardan yetmiş dört parçası değiştirilmiş; kamaralar mükemmel
722 18.2.1924 tarihli kararname: BCA, 030.18.01.01.09.14.11. bir hale getirilmişti. Birinci mevkide elli sekiz, ikinci mevkide elli üç kamara
723 BCA, 30.18.01.01.0134.24.15. bulunuyordu. Gazete; “Geminin eski durumunu görenler, yeni bir geminin
724 İleri, 4 Nisan 1924. inşa edildiğini anlayabileceklerdir” diyordu: İleri, 7 Ağustos 1924.
725 Gemi 6 Ağustos günü sabahleyin onarım işi bittikten sonra Haliç’e 726 İleri, 13 Kânunusani 1924.
çıkabildi. O dönemdeki gazetelerden birisinin betimlemesine göre; Gülcemal 727 Cumhuriyet, 23 Temmuz 1924.

266
lardan birisi, Kartal adı verilen gemiydi. Kartalın vardır. Sürati saatte 12 mildir. Eski Plevne vapu-
yakında sefere çıkması bekleniyor, diğer geminin runun hemen aynı gibidir. Vapur İstanbul-Antalya
de işlemi bitmek üzereydi728. Seyri Sefain 1.200 hattına tahsis olunacaktır. Seyri Sefain Müdüri-
ton büyüklüğünde ve saatte 12 mil hız yapabilen yeti Umumiyesi alınan bütün vapurların her ak-
yeni bir gemi İngiltere’den alındı. Bu gemide 72 şam telsiz telgraf Anadolu ajansının neşrettiği
kamara bulunduğu söyleniyordu729. telgrafları çekmektedir. Vapurlarda tesis olunup
Seyri Sefain İtalyan Adriya Şirket ile iki bü- İstanbul’da çıkan bütün gazete ve mecmualar ih-
yük lüks geminin alımı ile ilgili görüşmeler son tiva eden mütalaa salonlarında yolcular ajansın
bulmuş Adriya Şirketi’ne bu vapur alımı için 950 bütün telgraflarını okumaktadırlar. Büyük Va-
bin lira vermeği kabul etmişti. Şirket temsilcisi purlarda kışlık bahçeler ikmal edildi. Seyri Sefa-
Fernandez ile yapılan görüşmede bu paranın üç in bütün büyük yolcu vapurlarında kış bahçeleri
taksit halinde verilmesi kararlaştırıldı. Bu arada tesisatını ikmal etmiştir. Bu bahçelerde hurma,
İngiltere’den de oraya giden Hamdi Bey başkanlı- limon ağaçları, kışın sıcak yerlerde muhafaza
ğındaki heyet biri büyük ve ikisi körfez için üç va- edilebilen nebatat vardır. Bahçelerin dört tarafı
pur alımını tamamlamıştır. Bunlardan bin tonluk camekânla kaplıdır. Kışın Seyri Sefain yolcuları
büyük vapur Karadeniz ismini almıştı. Bu büyük bu bahçelerin hasır iskemleleri üzerinde hurma
gemi 40.000 İngiliz lirasına satın alımı kararlaş- ve limon ağaçları arasında tabiî ki yazın sıcak bir
tırılmış, diğer iki körfez vapurunun toplam 1500 yerde imiş gibi seyahat edeceklerdir”732.
tondu. Bu üç gemi kısa bir süre sonra Türkiye’ye Seyri Sefain yönetiminin güçlenmesi için, son-
gelecekti. Böylece Milli Ticaret Bahriyesi üç bü- raki dönemlerde de gemi alımına hız verildi. 30
yük ve iki küçük ki toplam beş geminin katılımıy- Mayıs 1926 tarihli bir kararname ile 1926 yılı
la güç bulmuş oluyordu730. için de Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Seyri Se-
Karadeniz, 3 Temmuz günü İstanbul’a ulaştı. fain İdaresi’ne gemi alımı için 500 bin lira avans
Dönemin bir gazetesi geminin gelişiyle ilgili şun- verildi. Ülke içindeki işler için 30 bin, dış işler
ları yazıyordu: için de 100 bin lira daha ödenek ayrılması uygun
bulundu733.
“Karadeniz Vapuru dün limanımıza gelmiş
ve teslim edilmişlerdir-Dün sabah limanımıza Sadullah Bey (Güney) göreve geldiğinde, Türk
gelmiştir. Seferlerine başlayacaktır. Karadeniz Deniz Taşımacılığının genel durumunu masaya ya-
vapuru altı kattan ibaret olup, ikinci, üçüncü sı- tırdı. İlk olarak göze çarpan, elde bulunan gemile-
nıf yolcular için kamaralar mevcuttur. Vapurun rin eski oluşuydu. Bu nedenle belli bir plan çerçe-
uzunluğu 394, eni 48, yüksekliği 26 kademedir. vesinde eski gemileri onarma ve böylece onlardan
Vapurda on tane can sandalı vardı. Salonları, daha nitelik ve nicelik olarak daha üst düzeyde
kamaraları da güzeldir. Vapurun birinci süvari- yararlanma yoluna gitti. Hükümetin yönetime sağ-
liğine Lütfi Bey kaptan, ikinci süvariliğine Aziz, ladığı para olanaklarıyla yeni gemiler de alındı.
üçüncü süvariliğine Edip Beyler getirilmişlerdir. Bunların bazıları, 1905 yılında Hollanda yapımı
Sair mürettebatın miktarı 95 kişidir”731. olan ve her biri 4.800 tonluk Karadeniz in yanısıra,
“Ege”, “Ankara” ve “İzmir” gemileri alındı. Bun-
Kasım ayının ilk haftasında da alınan diğer ge- ların bazılarının yukarıda anlatıldığı gibi mübadele
miler için bir gazete şu haberi veriyordu: göçmeni taşımada yer aldılar.. 1927 yılına gelindi-
“Seyri Sefain Müdüriyeti namına İstanbul Me- ğinde Cumhuriyet Türkiyesi kayık, sandal, gemi
busu Hamdi Bey tarafından Glaskov’da satın alı- yapım ve onarım sanayisinde 1.356,7 beygir gücü
nan Çanakkale vapuru bugün yarın limanımıza kullanan 18 motorlu ve 92 motorsuz işletmeye sa-
gelmek üzeredir. Mezkûr vapur 945 hamule tona hip olmuştur. Motorlu işletmelerde 149 motor bu-
sahiptir. Vapurun 70 birinci, 24 ikinci kamarası lunmakta ve tüm kesimde 1613 işçi çalışmaktaydı.

728 İleri, 20 Kânunusani 1924. 731 İleri, 4 Temmuz 1924.


729 İleri, 14 Ağustos 1924. 732 Cumhuriyet, 10 Kasım 1924.
730 İleri, 24 Haziran 1924. 733 BCA, 030.18.01.019.38.2.

267
Kabotaj Haktır... Kullanmak Koşuluyla
Kabotaj, kullanmak koşuluyla bağımsızlığı üze- naflığı görevlerinin yerine getirilmesi de Türklere
rine titreyen Türkiye için elbette haktı. verildi. Aynı yasa, buna uymayacak yabancı işlet-
Türkiye’de deniz taşımacılığının ve ticaretinin meci, denizci ve gemicilere işledikleri suçun dere-
ulusal bir nitelik ka- cesine göre ceza yaptırımı da
zanması ancak 1926’da getiriyordu736.
kabotaj hakkının tam Kabotajın kesin olarak kul-
olarak uygulanmasıyla lanılmaya başladığı 1926’da,
olanaklı olabildi. 19 Ni- Seyri Sefain ve diğer mil-
san 1926 tarihinde kabul li şirketlerin elinde toplam
edilen 815 nolu yasa ile, 72.000 buharlı ve motorlu,
“Türkiye Sahillerinde 112.000 yelkenli ve 52.000
Nakliyat-ı Bahriye (Ka- ton da bunların dışındaki de-
botaj) ve Limanlarla niz araçları vardı. Böylece bir
Kara Suları Dahilinde seferlik toplam taşıma tonajı
İcra-ı Sanat ve Ticaret Hakkında Kanun” yayınla- 238.000 tonu geçiyordu. 1923 yılında yalnız İstan-
narak yürürlüğe girdi734. Bu yasa ile Türkiye kıyıla- bul, İzmir, Samsun ve Mersin limanlarında ve mo-
rının bir noktasından bir diğerine yük ve yolcu alıp torlu gemilerin tonaj toplamı 84000’i bulmuştu.
taşımak ve kıyılarda limanlar içinde veya arasında Görüldüğü gibi Kurtuluş’tan Lozan’a oradan da
her hangi bir liman hizmetini yerine getirmek bütü- Kabotaj’a kadar geçen sürede, Türk Deniz Ticareti
nüyle Türk sancağı taşıyan gemilere ve diğer deniz
taşıtlarına verildi. Yabancı gemiler ancak yabancı
ülkelerden almış oldukları yolcu ve malı Türk li-
manlarına yığabilirlerdi. Türk limanlarından ya-
bancı limanlarına gidecek yolcu ve malı da alabilir-
lerdi. Nehirler ve göller ile Marmara havzasındaki
boğazlarda bütün kara sularıyla kara sularına bağ-
lı bulunan körfez, liman, koy ve benzeri yerlerde
gemi, römorkör, istimbot, mavna, salapurya, san-
dal, kayık, makine, yelken, kürek ve benzeri taşıma
araçları ile, maçuna, algarina, şat ve her tür taşıma
ve su dubaları, limyo, kurtarma araçları ve benzeri
şamandıra, sal gibi sabit ve hareketli araçları bu-
lundurmak, bunlarla deniz yüzeyinde gidiş geliş
ve taşımacılık yapmak hakkı bütünüyle “Türk te-
basına munhasırdır” denildi735. Yine kara sularında
balık, istiridye, midye, sünger, inci, mercan, sedef,
kum, çakıl gibi deniz yüzeyinde bulunan ticari de-
ğeri olan ürünleri arayıp bulmak ve çıkarmak Türk-
lerin hakkı sayıldı. Deniz kıyısında kazaya uğrayan
gemi ve diğer taşıma araçlarının kurtarılması için
dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, deniz bakkallığı
Türklere ait oluyordu. Bütün deniz taşıtlarındaki
kaptanlık, çarkçılık, kâtiplik, tayfalık ve amelelik
gibi iskele ve rıhtım hamallığı ile bütün deniz es- Gelen göçmenlerin sayısal durumunu gösteren bir yazı.

734 Düstur, 3. Tertip, C.VII, s.759.


735 Aynı yasa, 1 ve 2. maddeler; a.g.e., s.759.
736 A.g.e., s.759.

268
Yeni Dönemde
Türk Denizciliğinin Aldığı Yol
ve buna ilişkin denizcilik konularının ulusal bir alınması ile millileştirilmesi çalışmaları ile ulaşım
karakter alabilmesi için sancılı, çetrefil, karışık ve olanakları ister istemez azaldı. Bu dönemde ister is-
uluslararası düzeyi ve önemi olan bir sürecin için- temez bir geçiş döneminin özelliği olarak, sıkıntılı
den çıkılıp gelinmiştir. anlar yaşandı. Bu sıkıntılı dönemde, hem taşımacı-
Cumhuriyet her alanda olduğu gibi, deniz ticare- lığın milli bünyesini güçlendirmek, hem yeni gemi
ti ve taşımacılığı açısından da önemli adımlar attı. alımları gerçekleştirmek için kısmi yüksek ücret
1925 yılında 2.256 sayılı yasa ile İstanbul Liman uygulamasına geçildi737. 1925 yılı Temmuzu’ndan
İşleri İnhisarı bir anonim şirket olarak kuruldu. Bu bu yana, Türkiye’de kabotaj uygulaması artık fii-
kuruluşun ortakları yine kamusal alanda önemli et- len sona ermiş bulunuyordu. 1923 yılında Seyri
kinlikleri olan mali kuruluşlardı: Sanayi ve Maadin Sefain’in elinde bulunan toplam gemi tonajı 26.000
Bankası, Türkiye İş Bankası, Türkiye Seyri Sefain tondu. Bu rakam üç yıl sonra, yani 1926 da yeni
İdaresi, Bahri Muamelat T.A.Ş., İstanbul Mavna ve gemi alımlarıyla 52.000 tona çıktı. Diğer gemi iş-
Salapuryacılar Tahmil letmecilerinin ellerindeki araçlar da hesap edildi-
ve Tahliye T.A.Ş. bu ğinde, genç Türkiye
yeni kurumun ortakla- Cumhuriyeti’nin yerli
rıydı. Kurumsallaşma bir denizcilik sektörü
bununla kalmadı. Ülke- yaratmada dev adım-
nin olanakları geliştik- lar attığı görülüyordu.
çe, yeni düzenlemelere 1927’den sonra deniz
gidildi. Temel özellik, ticaret filosunun ge-
kurulan her yeni ku- lişiminde kısmen bir
rumun milli bir sıfat yavaşlama görüldü.
taşımasıydı. 23 Kasım 1927’de Türkiye’de 197
1934 tarihinde kurulan parçadan oluşan 97.400
İstanbul Liman İşleri tonluk bir ticaret filosu
Umum Müdürlüğü bunlardan birisidir. Bu tarihler- oluşmuştu. Aynı yıl, buharlı ve motorlu deniz ta-
de hala Fransızlar liman işletmelerinde etkindiler. şıtları açısından bakıldığında, Avrupa ülkelerinde
Kabotaj uygulamalarına karşın, limanın mülkiyeti durum şöyleydi. Yunanistan 112.500 safi ton, 3000
konusunda hak sahibi bulunuyorlardı. 1935 yılında yelkenli; Yugoslavya 246.000 ton; İtalya 318.800
Fransız şirketinin bütün hisseleri 162 milyon Fran- safi ton 8.800 yelkenli; Türkiye 97.000 ton; İspan-
sız frangına satın alınarak liman millileştirildi. Hay- ya 1.162.000 safi ton, Romanya 66.000 ton; Rusya
darpaşa Limanı da bilindiği gibi 1903’de İstanbul- 309.000 safi ton; Bulgaristan 6.300 ton…738
Bağdat demiryolunu inşa eden Almanya tarafından Deniz taşımacılığında, daha yüksek verim elde
yapılmıştı. Bu limanın en önemli özelliği demiryo- etmek için Seyri Sefain İdaresi sefer sayılarını art-
lu ile bağlantısının oluşuydu. 1928 yılında demir- tırmaya çalıştı739. Deniz taşımacılığında millilik
yolu hattı ile birlikte bu liman da millileştirildi. Bu düzeyi yükseltildikçe, yabancılara tanınan olanak-
uygulamayla rıhtım, Türkiye Cumhuriyeti Devlet lar sınırlandırıldı740.
Demiryolları’na bağlandı. 1923 yılında Türkiye’de İstanbul ve İzmir dışın-
Çoğunlukla yabacı sermaye tarafından işleti- da gemilerin yanaşıp yükleme ve boşaltma yapa-
len deniz yolu ulaşım araçlarının kabotaj hakkının bilmesine elverişli liman bulunmuyordu741. İzmir
737 Türkiye İktisad Mecmuası, II/13 (17 Mart 1923), s.301; Şevket Süreyya (Temmuz, 1926), s.450; “Seyri Sefain”, Anadolu, 25 Mayıs 1932; “Seyri
Aydemir, Cihan İktisadiyatında Türkiye, s.147. Sefain”, Anadolu, 1 Haziran 1932; ayrıca akt. Bülent Durgun, a.g.e., s.174.
738 Bülent Durgun, a.g.e., s.177. 740 Woods, a.g.e., s.19.
739 “İzmir-İskenderiye Hattı”, İzmir Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, I/7 741 Müderrisoğlu, Cumhuriyetin… , s.203.

269
limanındaki etkinlik gösteren deniz taşıtlarının du- yılında bu ambarların onarılacağı söylenmektedir.
rumu 1924–1927 yılları arasında şöyleydi742: Bu onarım işinin ivediliği ortadadır. Kış mevsimin-
den önce, bu onarım işlerinin bitmesi gerekmek-
Gemi Adedi Tonajı tedir. Ancak bu yeterli değildir. Ambarlarda hava-
1924 10.781 1.972.921 landırma sistemi kurulmalı, dekoviller gibi, çağdaş
1925 12.801 2.820.167 yüklemeyi kolay bir şekle getirecek araçların da
1926
11.082 2.623.030
zaman içinde sağlanması gerekir. Yükleme ve bo-
1927 10.947 2..532.157
şaltma işlerini basitleştirmek gerekir. Masraflar as-
gari bir düzeye indirilmelidir. Rıhtım şirketinin hü-
Bir örnek vermek gerekirse, yalnız 1926 yılında kümet tarafından satın alınması, rıhtımda yükleme
bir yıl boyunca İzmir Limanı’na gelen gemi sayısı ve boşaltma işlerinin birleştirilerek, geliştirilmesi
ve bu gemilerin tonajları şuydu: yaşamsal öneme sahiptir. Limanları incelemek için
hükümet zaman zaman uzmanlar yollamıştır. Onlar
da aynı düşüncededirler743. Kuşadası, Urla, Bur-
Vapur: Adet Ton
haniye, Çeşme limanlarının geliştirilmesinin sağ-
Türkiye 493 73.615 lanması için Seyri Sefain gemilerinin hiç olmazsa
Fransa
İtalya
196 258.733 ürünlerin ihraç zamanlarında adı geçen limanlara
398 523.737
İngiltere 312 454.126 düzenli seferler yapılması gereklidir. Bu bir an önce
Yugoslavya 24 9.259
Romanya 7 3.384 karara bağlanmalıdır. Bu konuda İktisat Vekaleti ile
Hollanda
İsveç
64 90.971 Seyri Sefain İdaresi nezdinde girişimlerde bulunu-
12 11.722
Arnavut 11 1.272 larak bu sağlanmalıdır744.
İspanya 15 6.512
Amerika 11 37.317 Bu yakınmalarda, Dünya Ekonomik
İran 30 4.848
Rus 6 2.791 Bunalımı’nın yarattığı sıkıntıların da etkisi vardı.
Belçika 6 6.947
Norveç 3 1.210 Bunalımın etkisi, bütün dünyada olduğu gibi, İz-
Polonya
Danimarka
5
5
2.458
7.639
mir Limanı’nda da duyulmuştur. Gemilerin limana
Fas
Bulgar
3 1.233 geliş oranlarında ve dolayısıyla taşıdıkları yükte,
1 753
Alman 16 18.264 bu sefer azalmasına göre, göze çarpacak oranda
Mısır 2 590
YELKENLİ düşmeler gözlemlenmiştir. Bu gemilerin toplam to-
Türkiye
Fransa
815
4
12.656
125
najına bakılarak da görülebilmektedir. 1926–1932
İtalya 13
2.452
1.274
1.531.436
yılları arasında İzmir Limanı’na gelen gemilerin
tonajları şöyleydi745:

Yıllar Bin Tonilato


Bu rakamlarda, cumhuriyetin kuruluş yılına 1926
1927
1.941
1.879
göre çok büyük bir sıçrama olmakla birlikte, böl- 1928 2.103
1929 2.040
genin ekonomik potansiyeli düşünüldüğünde yine 1930 1.895
1931 1.817
de yeterli değildi. Bu durum, bölgede ticaret ve dış 1932 1.780
satım yoluna yönelen işletmelerin yakınmalarına
neden oluyordu. Deniz yollarının yetersizliğinden
1929 yılına gelindiğinde yakınmalar arttı. Bu yıl
Bu rakamlar bile, geriye gidişi göstermeye yeter-
içinde yapılan Mıntıka İktisat Kongresi’nde de bu
lidir. Dünya Ekonomik Bunalımı dalga dalga hisse-
yakınmalar ortaya döküldü. Dile getirilen yakınma-
dildikçe, etkisi yalnız İzmir’de değil, Türkiye’nin
lar ana çizgileriyle şöyleydi: İzmir Limanı’nda, dış
genelinde görülmüş; liman hareketliliği azalmıştır.
alım ve dış satım işlerinde önemle dikkate alınması
Bu hem gelen gemi sayısındaki azalmayla hem de
gereken konular vardır: Bunların başında gümrük
boşaltılan ve yüklenen malların oranındaki düşüş-
depoları gelmektedir. Depolar perişan bir haldedir.
le görülebilmektedir. Bu sıkıntılar, yalnızca gelen
Her yıl ticaret, yoğun zararlara uğramaktadır. 1929
gemilerin azalması ve taşınan ürünün tonajının
742 Şevket Süreyya Aydemir, a.g.e. , s.152. 745 Bülent Varlık, “İzmir Ticaret Odasının 100 Yılı”, 1885–1985 Türk
743 M. Ziya Lütfi, a.g.e. , s.91. Ekonomisinin 100 Yılı ve İzmir ve İzmir Ticaret Odası Sempozyumu,
744 A.g.e., s.53. 21–23 Kasım 1985, s.223.

270
düşmesi şeklinde kendisini göstermemiştir. Bir ruldu. 1936 yılı Haziranında bu genel müdürlük,
süreç içinde gemicilik konularını ilgilendiren, bu İktisat vekaletine bağlı olarak İzmir Liman İşlet-
etkinlikten beslenen yan dallarda da kendini gös- mesi Müdürlüğü adını aldı. 1938 yılı Ocak ayında,
termiştir. Ege Bölgesi’ndeki tek onarım ve yapım Denizbank Umum Müdürlüğü’ne bağlandı. 1943
tersanesi olan Alaybeyi Tersanesi 1925 yılında İz- yılında Devlet Deniz Devlet Denizyolları Umum
mir Körfez Vapurları’nın yanı sıra diğer gemilerin Müdürlüğü’ne, 1944 yılında da Devlet Denizyol-
de bakım ve onarımlarını yapmak üzere etkinliğe ları ve işletmesi Umum Müdürlüğü’ne devredildi.
geçmiştir746. Yamanlar suyunun Karşıyaka’nın ge- 1952 yılında Denizcilik Bankası T.A.O. kuruldu.
reksinimine yetmemesi nedeniyle 9 Şubat 1938’de Böylece İzmir’deki Liman İşletmesi; İzmir İşlet-
şehir meclisi ticari gemilerle, sanayi kuruluşlarına mesi Müdürlüğü adı ile Denizcilik Bankası T.A.O.
bu sudan verilmemesine karar vermiş, bu da gemi- bünyesine alınmış oldu.
ler üzerinde olumsuz bir etki yaratmıştır747. Sonraki döneme ana hatlarıyla bakınca şu duru-
mu görmek olanaklıdır: 1935 yılında Türkiye, aske-
ri tersanelerinde deniz altı yapabilecek düzeye gel-
İzmir İşletmesi ve Şirket-i Hayriye mişti. 1938 yılında, 5.000 tonluk gemi yapabilecek
bir tersane ile, 1.000 tona kadar dört gemiyi aynı
İzmir en önemli liman kentlerinden birisiydi.
anda yapabilecek iki ayrı tersane düşünülmüştür.
Sultan Abdülaziz’in liman iş-
letmesinin işletme hakkını
Gifre Şirketi’ne vermesinden
sonra mendirek yapıldı. İzmir,
15 Mayıs 1919’da Yunanlı-
lar tarafından kanlı biçimde
işgal edildi. Bu tarihte, 35 yıl
boyunca etkinlik göstmeren
şirket çalışmalarını durdurdu.
Gemilerin bir kısmı çürüğe çı-
karıldı. Çürüğe çıkarılmayan-
ların adları da Yunanca adlar
verilerek değiştirildi. Evginios,
Foskolos, Kordolyos gibi adlar alan gemiler işgal 1945 yılında Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde
güçlerinin denetiminde yük taşıyorlardı. 9 Eylül Liman ve Deniz İşleri Daire Başkanlığı’nın yanı
günü Türk süvarileri kente girerek işgale son ver- sıra, İstanbul şehir hatları işletmesi ve Devlet De-
diler. Gifre’ye ait olan şirket İzmir’in tanınmış ki- miryolları ve Limanlar İşletme Müdürlüğü kurul-
şilerinden Uşakizzade Muammer Bey’e devredildi. muştur.
Uşakizzade Bakanlar Kurulu kararıyla Foça’dan İkinci Dünya savaşı, savaşan devletlerde gemi
Çeşme’ye kadar olan bölgede imtiyaz elde etmişti. imalatında önemli patlamalara neden oldu. Bu ül-
1925 yılının 5 Ağustos günü Körfez İnhisarı T.A.Ş. keler, savaş sonrasında, ihtiyaçlarından fazla olan
adıyla yeni bir şirket kuruldu. Bu dönemde Alay- gemileri satma yoluna gittiler. Bu gemiler ya çok
bey, Dikili, Osmanzade İskeleleri hizmetten çıka- ucuz ya da hibe yoluyla bir takım ülkelere veril-
rıldı; bunların yerine Uzunada, Mordoğan ve Kara- di. Bu tür öneriler, Türkiye’ye de geldi. Ancak
burun iskelelerine seferler yapıldı. 1926’da şirketin Türkiye’de bu gemileri işletecek teknik donanım,
elinde “Dikili”, “Terakki”, “Salhane”, “Karataş”, alt yapı, teknik eleman ve mühendis bulma olana-
“Adliye”, “Hamidiye”, “Urla”, “Güzelizmir”, ğı yoktu. İngiltere ve Amerika gibi ülkeler, sahip
“Karşıyaka”, “İstanbul”, “Uşak”, “Suvak” adların- oldukları gemi filolarını küçültürken, Türkiye bu
da 12 tane gemi vardı. olanaktan yararlanmasını başaramadı.
8 Ağustos 1934’te, İzmir Liman İşletmeleri Yine de gemi alımı yapıldı. 1942–1945 yılları
Umum Müdürlüğü adıyla yeni bir müdürlük ku- Türkiye’de deniz ticaret filosunun en çok büyüdüğü

746 Bülent Durgun, a.g.e., s.184.


747 A.g.e., s.184.

271
yıllar olmuştur. Bu yıllarda 231.068 groston taşıma Giresun adıyla yeni gemiler alındı. 1960 yılından
kapasitesine sahip 380 gemi filoya katılmıştır. sonra, askeri amaçlı gemi yapımı hız kazandı. Göl-
Türkiye, 1950 yılında Çok Partili döneme geçti. cük ve Taşkızak tersanelerinde askeri gemi yapılır-
Bu yıllarda, devletin ve özel sektörün elindeki gemi- ken, ticari amaçlı gemi üretimi de gerçekleştirildi.
ler Türkiye’nin deniz taşımacılığını sağlayabilecek Bu dönemi bir atılım dönemi olarak görmek müm-
düzeye hala gelebilmiş değildi. Bu tarihte bile hala kündür. Örneğin 1913 yılında, Türk limanlarına
deniz işletmelerinin elinde buharla çalışan gemiler yaklaşık 500.000 ton eşya yüklenmiş ve indirilmiş
vardı. Güneysu, Tan, Cumhuriyet, Aksu, Kadeş, iken, 1962 yılında bu 7,8 milyon tona kadar ulaş-
Sus ve Marakaz gibi eski ve basit gemiler, o günün mıştır. 1961’de Türk limanlarında boşaltılan yü-
koşullarında hem yük, hem yolcu taşımacılığını bir- kün ancak yüzde 30,6 sı Türk bandıralı gemilerle
likte yapıyorlardı. Karadeniz halkı İstanbul’a deniz gerçekleştirilebilmişti. 1950’li yıllara ulaşıldığında
yollarının gemileriyle geliyordu. Bu gemilerin lüks, özel kesim deniz taşımacılığı, kamu taşımacılığını
birinci ve ikinci sınıf kamaraları vardı. Yolcu taşı- kapasite yönünden geçmiştir. 18 grostondan büyük
ma uygulaması, kamaraların durumuna göre yapılı- deniz ticaret filosu ise 605.789 grostona yükselmiş-
yordu. Bunların yanı sıra güvertede ve ambarlarda tir. 1958 yılında Uluslararası Denizcilik Teşkilatı’na
seyahat hala yapılıyor ve insanlar çoğunlukla bu zor (IMO) üye olan Türkiye, Ulaştırma Bakanlığı’nın
koşullarda İstanbul’a geliyorlardı. koordinatörlüğünde, denizciliğin hukuki, ekono-
mik ve teknik gelişimine uyum sağlamak için ulus-
1950’den sonra bazı özel Türk girişimciler özel lararası kuruluşlar (IMO, OECD, UNCTAD) bün-
izinler alıp, gemilerde değişiklikler yaparak, kıyı- yesinde yapılan çalışmalara katılmıştır.
larda yolcu taşıma işine yöneldiler. Trabzon, Ordu,

1926 YILINDA İZMİR KÖRFEZ VAPURLARININ YOLCU TAŞIMA ÜCRETLERİ*:

Birinci Mevki İkinci Mevki Subay Asker Öğrenci


HATLAR Kr. Santim Kr. Santim Kr. Santim Kr.
Karşıyaka-Alsancak 10 - 7 50 5 - 2 3
Karşıyaka-Pasaport 12 50 10 - 5 - 2 4
Karşıyaka-Konak 12 50 10 - 5 - 2 4
Karşıyaka-Karantina 17 50 10 - 7 50 2 4
Karşıyaka-Reşadiye 20 - 12 50 10 - 2 4
Konak
5 - 4 - 2 50 1 2
Alsancak-Pasaport
Alsancak-Karantina 10 - 8 - 5 - 2 3
Alsancak-Reşadiye 15 - 12 - 7 50 2 4
Pasaport-Konak 2 50 2 - 2 - 1 1
Pasaport-Karantina 10 - 7 50 5 - 1 3
Pasaport-Reşadiye 12 50 10 - 5 - 2 4
Konak-Karantina 7 50 5 - 2 50 1 2
Konak-Reşadiye 10 - 7 50 5 - 2 3
Karantina-Reşadiye 5 - 3 50 2 50 1 2
İzmir-Bayraklı 12 50 7 50 5 - 1 3
İzmir-Urla 250 - 150 - - - - -
İzmir-Uzunada 300 - 20 - - - - -
İzmir-Kösedere 350 - 250 - - - - -
İzmir-Saib 400 - 300 - - - - -
İzmir-Foça 300 - 200 - - - - -

* Kurt, a.g.e. , s. 340

272
1927 YILINDA İZMİR KÖRFEZ İÇİ YOLCU ÜCRETLERİ*:

HATLAR Birinci Mevki İkinci Mevki Subay Asker Öğrenci I. Mevki Bilet Karneleri
Kr.
Karşıyaka-Pasaport 12,5 10 5 2 4 650
Karşıyaka-Konak 12,5 10 5 2 4 650
Karşıyaka-Karantina 17,5 10 7,5 2 4 -
Karşıyaka-Reşadiye 20 12,5 10 2 4 -
Pasaport-Konak 2,5 2 2 1 1 -
Pasaport-Karantina 10 7,5 5 1 3 5
Pasaport-Reşadiye 12,5 10 5 2 4 650
Konak-Karantina 7,5 5 2,5 1 2 375
Konak-Reşadiye 10 7,5 5 2 3 500
Karantina-Reşadiye 5 2,5 2,5 1 2 -
Pasaport-Bayraklı 12,5 - 5 2 4 -
Pasaport-Gündoğdu - - - - 2 -
Alsancak-Konak 5 4 2,5 1 2 -
* A.g.e. , s. 341.

AYNI YIL GİDİŞ–DÖNÜŞ İŞÇİ BİLET TARİFELERİ VE VAPURLARIN İLK


HAREKET SAATLERİ*:

Bilet ücretleri İlk Vapurun Hareket saati


HATLAR
Kr Santim Saat Dakika
Reşadiye-Konak 7 50 6 20
Reşadiye-Pasaport 10 -
Reşadiye-Karşıyaka 12 50
Karantina-Konak 5 - 6 35
Karantina-Karşıyaka 10 -
Karşıyaka-Konak-Pasaport 10 - 6 30
Bayraklı-Pasaport 10 - 6 35
Turan-Pasaport 10 - 6 45
Karantina-Pasaport 7 50

* A.g.e. , s. 342.

1928 YILINA GELİNDİĞİNDE BİLET FİYATLARI DA ŞU ŞEKİLDE


GERÇEKLEŞMEKTEDİR*:

HATLAR Birinci Mevki Kr.


Karşıyaka-Konak 12,5
Karşıyaka-Konak-Reşadiye 12,5
Alsancak-Karantina 10
Karantina-Konak-Alsancak 10
* A.g.e. , s. 343.

1932 YILINDA İZMİR KÖRFEZ İÇİ YOLCÜ ÜCRETLERİ:

1932 (Ocak) 1932 (Şubat)


HATLAR I Mevki II Mevki Öğrenci I Mevki II Mevki Öğrenci
Konak-Karşıyaka 10 8 5 10 8 4
Konak-Reşadiye 10 8 5 5 4 2
Karşıyaka-Reşadiye 15 12,5 7,5 15 12,5 4
Alsancak-Reşadiye 10 8 5 7,5 5 3

273
1930 YILINDA İZMİR’DEKİ DENİZ TAŞITI DURUMU:
İzmir Urla Çeşme Foça Kuşadası Dikili Toplam

Deniz Vesaitinin İsimi

Tonaj

Tonaj

Tonaj

Tonaj

Tonaj

Tonaj

Tonaj
Adet

Adet

Adet

Adet

Adet

Adet

Adet
Vapur 9 723 9 723
Motör 45 853 1 7 4 45 50 905
Romorkör 6 81 6 81
Mevuna 60 3411 1 5 4 39 65 3455
Şat 80 7778 80 7778
Sandal 398 493 27 34 13 25 24 24 18 20 1 1 481 597
Kurite 90 91 4 4 2 2 - - 96 97
Salapurya 5 32 1 9 6 41
Pereme 86 113 1 1,5 87 114,5
Tirite 13 74 1 1,5 14 75,5
Prengera 9 148 1 2 5 77 1 30 46 227
Tirhandal 8 163 2 8 1 4 2 48 61 175
Çirnik 11 27
Alamana 9 49
Çektirme 1 38
Kotra 7 18
Gulet 3 245
Pene 2 41
Bunbata 1 12
Taka 1 4
Filika 2 10
Duba 4 287
(KAYNAK: İzmir Vilayeti 1930–1931 İstatistik Yıllığı, s. 294)

1931 VE 1932 YILLARINDA DENİZ ARAÇLARI


1931 1932 1931 1932
Nev’i Nev’i
Adet Tonaj Adet Tonaj Adet Tonaj Adet Tonaj
Vapur 7 542 8 636 Tirhandil 14 221 12 196
Motör 54 1162 40 826 Cirmık 12 27 14 31
Romorkör 5 88 5 90 Alamona 13 65 10 53
Cer motörü 7 24 7 33 Çektirme 1 38 1 38
Mavuna 64 3408 63 3405 Kotra 6 17 6 17
Şat 91 8152 89 7980 Culet 2 74 2 74
Sandal 512 626 502 749 Pene 2 41 3 44
Kurite 106 111 99 110 Bumbarda 1 12 1 12
Salapurya 4 26 6 33 Taka 1 4 1 4
Pereme 100 147 99 170 Filika 2 10 3 11
Tırata 13 82 13 82 Duba 4 327 4 327
Praçera 12 223 11 193

(KAYNAK: İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s. 126).

274
1928 YILINDA İZMİR’E SEFER YAPAN YABANCI VAPUR ŞİRKETLERİ:

İSMİ TABİYETİ MERKEZİ SERMAYESİ


Puglya İtalya Bari 9.000.000 liret
Elarmon Layn İngiliz Londra 300.000 Sterlin
İsvensko Oryant Lini İsveç Bonburg 15.000.000 Koran
Conston Layn İngiliz Liverpol 600.000 Sterlin
Sen Makro İtalya Venedik 20.000000 liret
Servici Maritim “ Roma 10.000000 “
Doyçe Levont Fini Alman Hamburg 50.000 K. Mark
Di Eksport Stim Şip Korporşin Amerika Newyork 5.000 Dolar
Flemenk Vapuru Şirketi Felemenk Amsterdam 25.050.000 Filorin
Hollan-Ostralya Layn “ Lahn 200.000.000 “
Şip Faber Fransız Marsilya 15.000.000 frank
Konar Stim Şip İngiliz Liverpol 7.000.000 Sterlin
T. Buvan Riz Ve K. “ Londra 25.000.000 Sterlin
Di Mpsol Stim Şip “ Liverpol 900.000 Sterlin
Bayron Stim Şip K. Li. “ Londra 50.000 “
Sovtor Billot Sovyet Rus Moskova 25.000.000 Rus altını
(KAYNAK: Lütfi, a.g.e. , s. 195)

ŞİRKETLERİN İZMİR ACENTELERİ:

1- Elerman Layn Mösyö Şarl Benjamin Maltas


2- Sen Makro “ “ “
3- Puglya Abroma Gogan Ef.
4- Löit Firyestino “ “ “
5- Adriyitika Bulagat İsvenska Oryant Lingi Hanri İsperko mahtumları
6- Conston Layn Vanderya
7- Doyçe Levent Lini Van Derya ve İsperko
8- Di Ekseport İstim Şip Korperşin “ “ “
9- Felemenk Vapur Şirketi “ “ “
10- Holand Ostralya Lini “ “ “
11- Şip Faber “ “ “
12- Kompany Nasyonol Beljik Transport “ “ “
13- Hidivyal Efrayim Kohen ve mahtumları
14- Sosyeta İtalyana Di Servici Maritimi Pavlo Pagli Ef.
15- Sovyet Sefairi Ticariye Abdi Vehbi
16- Mesajeri Maritim Elizear Kifre Ef.
17- Könar İstim Şip Komp. Ltd. Çarles Hobert Peter
T Büven Riz “ “ “
18- Dimos İstim Şip Komp. Ltd. C. Vilet
Bayron İstim Şip C. Vilet
(KAYNAK: Lütfi, a.g.e. , s. 195.)

275
İZMİR’DE 1932 YILINDAKİ VAPUR ŞİRKETLERİ:

Kumpanyaların İsimleri Paranın Nevi Sermayeler Merkezleri


Mesajeri Maritim Frank 75.000.000 Paris
Poliye Seyrisefain Şti. Liret 3.600.000 “
Kompani Ruvayyal Nerlandes De Navigasiyon Vapur Ş. Florin 50.000.000 Amisterdam
Süvenska Oriant Layn.
Doyçe Levant Linye Mark 1.000.000 Hamburg
Fornos Viti E. Kompani Ltd. Jonson Layn İngiliz L. 1.600.000 Liverpol
Kompani Fransez Dö Navigassyon A Vapör Şip Frank 15.000.000 Marsilya
Elerman Layn Ltd. İngiliz L. 1.300.000 Londra
Türkiye Seyrisefain İdaresi
Hollanda Avusturalya Layn Florin 200.000.000 Layn
Sommark Anonim Seyrisefain Şirketi Liret 20.000.000 Venedik
Hidivial Mayl Stim Şip End Gravnik İngiliz Lira 400.000 Londra
Günart Stim Şip Kompani Ltd. “ “ 90.000 Liverpol
Kompani Nasyonal Belş Dö Transpor Maritim “ “ 7.000.000 “
Nipön Yusen Kapos Hiki Kaysha
Löyid Triyestino Flot Reünite Löitt Yen 106.250.000 Tokyo
Triyestino Maritima Liret 180.000.000 Triyeste
Sosyete Servis Kontr Aktüel Dö Mesajeri Maritim Frank 60.000.000 Paris
Dimos Stim Şip Kumpani Ltd. İngiliz L. 900.000 Liverpol

(KAYNAK: İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s. 80)

İZMİR RIHTIMININ 1929–1937 YILLARI ARASINDAKİ FAALİYETLERİ:

Rıhtımlar
Eşya Tonilatosu Alınan ücret Lira Yanaşan Gemiler Hasılat ve Masarifat Memur
vüsati

Seneler maaş ve ücret


Gemilerin verdiği Ücret
Masahai sathiye M.

Rıhtım Tulü Metre

Gayri Safi Hasılat

Gayri Safi Masraf

Memur adedi
Safi Hasılat
Seneler

yekünü
İhracat

İhracat
İthalat

İthalat

Tonaj
Adet

1929 94900 3360 261622 211816 118750 101197 1478 211.816 9582 242.029 197.440 44.589 106 93282
1930 94900 3360 254251 231808 110123 101394 2419 23.808 9260 246.564 197.256 49.308 - -
1931 94900 3360 162153 191181 75343 83180 769 162.153 6506 167.452 121.264 46.388 - -
1932 94900 3360 208593 208197 83225 98924 757 1.011.302 6120 191.465 105.142 86.323 75 75677
1933 94900 3360 181619 196731 90004 87483 842 1.124.881 6139 199.578 143.764 55.814 75 63616
12
/
1934 94900 3360 60022 - 93531 - 744 1.017.772 6079 100.308 13.070 87.238 59518
75
*

1935 94900 3360 50657 - 75213 - 1585 1.042.578 6735 81.948 9.135 72.813 12 8665
1936 94900 3360 - - 125153 - 1773 950.697 7557 - - - - -
1937 94900 3360 - - 195057 - 2295 1.015.280 8744 - - - - -
* 12 Memur 16.04.1934’den 31.05.1934’e kadar–75 memur 1.06.1933’de 15.03.1934’e kadar.

(KAYNAK: İstatistik Yıllığı 1937–1938, s. 167)

276
1929–1932 YILLARI ARASINDA İZMİR LİMANINA GİREN VE ÇIKAN GEMİLERİN TAŞIDIKLARI
BANDIRALARINA GÖRE TASNİFLERİ VE TAŞIDIKLARI YÜK MİKTARLARINI GÖSTERİR CETVEL:

1929 1930 1931 1932


Menşei
Adet Tonaj Adet Tonaj Adet Tonaj Adet Tonaj
Türk 628 539.633 2042 651.127 1679 773.239 1689 619.712
Fransız 69 243.630 65 201.941 63 216.486 55 309.986
İtalyan 226 403.805 211 368.193 224 293.252 217 346.927
Yunan 35 15.581 75 32.027 55 10.735 70 24.076
Alman 57 83.002 45 66.841 39 82.735 48 59.487
İngiliz 213 353.893 156 247.155 118 196.131 118 177.535
Finlandiya 50 88.886 52 85.245 53 82.602 - -
Yugoslavya 57 51.340 35 34.943 28 32.921 28 29.349
Rus 57 85.258 44 48.508 46 70.738 39 43.779
Sair memleketler 78 130.115 81 158.365 96 209.593 155 235.132
Ecnebi sefain yekünü 842 1.455,51 764 1.243,72 722 1.212,46 715 1.228,13
% nisbeti - 55,55 - 27,22 - 28,81 - 53,61
Türk Sefain yekünü 628 539.633 2042 651,127 1679 773,239 1689 619,712
% nisbeti - 44,45 72,78 - 71,09 - 46,39
Umum yekün 1470 1.995.146 2806 1.894,85 2401 2.068,43 2404 1.847,84
% nisbeti - 100 100 - 100 100

(KAYNAK: İzmir Vilayeti 1932–1933 İstatistik Yıllığı, s.123.)

6.2.40 VAPUR VAZİYETİ


İrkab Getirdiği
İhraç
Sıra İrkabiskelesi iskelesi Tarih-i eşhası,
iskelesi İskan mıntıkası izahat
numrosu ismi tarih-i muvasalat haylvanat,
ELİMİZDEKİ VAPURLAR ismi
muvasalat eşya
1 4000 Akdeniz Kavala’ya üç sefer için tertibat verilmiştir. Birinci sefer dördüncü-beşinci kafileleri; ikinci sefer
sekizinci, üçüncü sefer dokuzuncu kafileyi alacaktır.
2 3100 Sakarya
3 2500 İnönü 28.1.40 da Trabzon’da postadadır. Emrimize verilecektir
4 2.300 Giresun Samsun’da tahliyeden sonra tekrar Kavala’ya gidecek ve ihraç iskelesi veyahut Trabzon olacaktır.
Emri kat’i verilmemiştir.
5 1500 Ümid 5.2.40’da tamirden çıkmıştır.
6 1.500 Ankara 28.1.40 da kendi hesabına Antalyada’dır.
7 1450 Rize
8 1450 Sulh
9 1350 Türkiye İzmir sahilinde ihraç iskelesi verilmesi 7.2.40 da Girid’e emre amadedir.
10 1200 Bahrıcedit 28.1.40’dan itibaren 2 aylık tamiri vardır.
11 1200 Antalya Yalnız bir defaya mahsus olarak Selanik seferine tahsis edilmiştir.
12 1200 Trabzon 6.2.40 da kömür için Zonguldak’tadır
13 900 Kartal
14 900 Arslan Kabiliyeti az takdir edildiğinden yalnız bir defaya mahsus olarak Selanik için vermiştir
15 Mesudiye Kırzade’nin yerine takriben 20.2.40 da emrimize verilecektir.

(BCA, 272-14-76-28-16.)

277
1929 YILINDA İZMİR’DE MEVCUT VAPUR FİRMALARI*:

İbrahim Kohen Mahdumları Birinci


Hidiviyyal Mayel Stimşit End. Gorvnig Dok Kompani Limidet
Kordon:58
Andiriko Sepelko Ve Mahtumları B.K.
Süvenska Oryant Lay Hollanda Avusturalya Lay
:92
Ocenya Poliçe Jerum Posiç Birinci Kordon 86
Lojit Teryestino Vapor Kunpanyası B.K.
Senmarko Anonim Seyrisefain Ş.
88
Sosiyete Döservis Kontraktül Dö Mesajeri Meritin Mesajeri Maritin B.K. 222
Serviçi Maritin Birinci Kordon No:166
S. Vitel Ve Şürekası İkinci Kordon
Di Mussetimşif Kunpani Limidit
No:725
S. Vitel Ve Şürekası İkinci Kordon
Bayrom Setimşif Kunpani Limidit
No:725
Şark Bahriye Acentesi Birinci Kordon No:44
Künart Sitimşip Kunpani Limidit T. Boven Ris Ent Kunpani Limidit
Elerman Lay Limidit Kunpani Oliviyye Ve Şürekası 1. K. Dermon H.
Kunpani Ruvayal Nerlandes Di Navikasyon E Vapor Şip V.F. Vanderze Anariko
Doyçe Levont Linye Vepor Kunpanyası Siporko Ve Mahtumları B.K. 92

Forens Viti E Kunponi Ltd. Jonson Lay


Amerikan Export Lay
V.F. Vandereze B.K. No:92
Kunpani Franses Dö Navikasyon A. Vapor Şip Fayer Kunpani Nasyonelbelç Dö
Transpor Maritin

Türkiye Seyri Sefain İdaresi Birinci Kordon No: 144


Hendekçi Zada Mustafa Nuri “ “ “ : 214
Sakızlı Hikmet Besim Mustafa Yomelatı Evlatları “ “ “ : 112
Recep Ricai “ “ “ : 88
Con Persik “ “ “ : 224
F.L. Donun İzmir Acenteliği “ “ “ :58
* İzmir Vilayeti 1929–1930 İstatistik Yıllığı, s. 332.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
BAŞVEKALET
KALEM-İ MAHSUS MÜDÜRÜ
ADED:1
Karar:90

Hayvan/küçük Hayvan/Büyük
İrkab iskelesi İhraç iskelesi insan koyun, keçi, bargir, öküz, Eşya ton Araba aded mülahazat
buzağı sığır,manda,deve
Selanik ve
İzmir 750 50 400 400 300
Kavala
İstanbul,
“ Marmara 750 50 400 400 300
Havzası
Ereğli, Her iki iskele
“ 570 82 650 650 490
Trabzon dahil
Girid Mersin ve
550 75 620 620 470
Limanlarından Silifke
Kuşadası,
Menteşe Fethiye
“ 490 70 560 560 420
Sevahiline Ovası(Her
İkisi)
Edremit,
“ 400 55 450 450 340
Ayvalık
Stanbul ve
“ Marmara 480 60 490 490 360
Havzası

278
279
1951–1960 döneminde ise 213.381 groston taşı- 1967’ye gelindiğinde, yolcu dâhil kamu kesimi ta-
ma kapasitesinde 928 gemi daha filoya katıldı. Bu şıma kapasitesi 287.518 DWT iken, özel kesim taşıma
işlerin başarılmasında, 1952 yılında kurulan De- kapasitesi 553.304 DWT’a ulaşmıştır. Başka bir de-
nizcilik Bankası ile yan kuruluşu olan Denizcilik yimle taşıma kapasitesinde ağırlık özel kesimdeydi.
Bankası Nakliyatı T.A.Ş’nin katkısı büyük oldu. 1982 yılında çıkarılan 2581 sayılı denizciliği teş-
1960 yılı sonuna gelindiğinde deniz ticaret filo- vik etmeyi amaçlayan yasa, önemli katkılar sağladı.
su 819.170 groston taşıma kapasitesine ulaşmıştı. Türk Deniz Ticaret Filosu, planlı dönemle birlikte
1961 yılında katılan 59.448 ve 1962 yılında katı- hızlı bir atılım gösterdi. 1995’te 300 grostonun üze-
lan 47.228 grostonluk gemilerle 18 ve daha büyük rindeki gemilerde 9,6 milyon DWT’a ulaşmış ve
grostonlardaki Türk Deniz Ticaret Filosu 925.906 Türk bayraklı gemilerin dış ticaret taşımalarından
grostona erişmiştir. Bu tarihlerde Ticaret filosu aldığı pay yüzde 41,8 olarak gerçekleşmiştir.1993
2803 gemiden oluşmaktaydı. Birinci Beş Yıllık yılında kurulmuş olan Denizcilik Müsteşarlığı’nın
Kalkınma Planı yürürlüğe girerken, 1962 yılında gelişmede çok olumlu etkileri olduğu söylenebilir.
Türk denizciliği 798.300 DWT yolcu ve yük taşıma 1998 yılında limanlarımızdaki yükleme-boşaltma
oranına ulaşmıştı. Deniz taşımacılığı kapasitesinin faaliyetleri 155,8 milyon tona, taşımalık trafiği de
yüzde 40’ı kamu kesimine, yüzde 60’ı özel kesime 1.042 bin TEU’ya ulaştı. Türk Deniz Ticaret Filo-
aitken, yüzde 71’i kuru yük gemilerinden, yüzde su tonajı 300 GRT’nun üzerindeki gemilerde 1998
21’i tankerlerden ve yüzde 8’i yolcu gemilerinden yılı sonunda 10,4 milyon DWT’a ulaşmış ve Türk
oluşmuştur. bayraklı gemilerin dış ticaret taşımalarından aldığı
1962 yılına gelindiğinde, askeri amaçlar dışında, pay, yıl içinde uygulamaya konulan 98/T-17 sayılı
yılda 23.600 DWT’uk yük ve yolcu gemisi yapma- Yüksek Planlama Kurulu Kararı’ndaki tedbirlerin
ya yeterli tersane kapasitesine sahip olundu. Tersane de etkisiyle 1997 yılındaki yüzde 28 seviyesinden
kapasitelerinin yüzde 95’i kamuya, yüzde 5’i özel yüzde 32,5’e yükselmiştir.
kesime aitti. Ülkenin ihtiyaç duyduğu gemilerin Görülüyor ki, Türk denizciliği önü açık bir sek-
yapımına teknik yönden yeterlilik taşıyan tersane- tördür. Üç tarafı denizlerle çevrili olan, iç sularında
ler, eksiklerinin tamamlanması halinde, yaşlılıkları nehir ve göl taşımacılığı yapma olanağına sahip bir
nedeniyle servisten çıkartılacak gemilerin yerlerine coğrafyada bulunan Türkiye, bu alana ilgi gösteril-
yenilerini yapmaya, ticaret filomuzu gençleştirme- mesiyle, çok önemli yollar alabilecektir. Türk Deniz
ye elverişlilik göstermekteydi. Haydarpaşa dışında, Filosu’nun tarihi, bu gücü kendisinde bulması için
önemli 11 liman 1963 sonuna gelindiğinde 6,4 mil- çok daha fazla moral gücüne sahiptir.
yon ton yükleme ve boşaltma yapmışlardır.

Sonuç...
Türk Denizciliği’nin çok eskilere uzanan bir tarihi hak elde edilmeye çalışılırken, birden ortaya çıkan
olmakla birlikte, modern deniz taşımacılığı ve tica- yarım milyona yakın kişinin, Ege’nin öte yakasın-
reti, Cumhuriyet Dönemi’nde gerçekleşmiştir. Türk dan Türkiye’ye getirilme zorunluluğudur. Bir ölçü-
Deniz Ticareti ve Taşımacılığı, uzun ve sancılı bir de, Türk ordusunun sağladığı bağımsızlık savaşının
doğum sürecinden sonra, Cumhuriyet Dönemi’nde fiili evresi ve kurtuluş mücadelesi, Türk denizcileri-
palazlanıp gelişebilmiştir. Üstelik Cumhuriyet’in ilk nin omuzlarında devam etmiş gibidir. Yarım milyo-
yıllarında başta Kabotaj hakkının kazanılması ile na yakın bir insan kitlenin neredeyse bütünüyle yerli
birlikte, kapitülasyonların getirdiği ekonomik ba- olanaklarla, hem de kapitülasyonların o zamana de-
ğımlılığın kırılıp atılmasında etkili olan en önemli ğin getirdiği dayatmalardan ve kabotaj kâbusundan
dinamiklerden birisidir. Türk üreticisinin ürettiği sıyrılan Türk ticaret gemileriyle taşınması, hem
ürünü, gerek yerli limanlar arasında, gerekse yaban- genç Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de Türk deniz-
cı limanlara taşımayacak bir düzeye kısa sürede ula- ciliğinin büyük bir başarısı olarak sayılmalıdır. Bu
şılmıştır. Bu tarihsel dönemeçte, Türk Deniz Ticareti özelliğinden dolayı, dönemin literatüründe dar an-
ve Taşımacılığının iki önemli olgunun etkisinde ve lamıyla mübadele göçmeni taşıyan Türk Ticaret-i
belirlediği süreçte gelişiminden söz edilebilir: Bi- Bahriyesi’ne, “Mübadele Gemileri” denilmesi bir
rincisi Kabotaj hakkının kazanılması, ikincisi de bu rastlantıdan öte, bir “efsane” değeri taşır.
280
281
282
283
Kaynakça
ARŞİVLER

• Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

• Türkiye Kızılay Derneği Arşivi

• DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enst. Arşivi

GAZETELER
• Ahali, • Hakimiyet-i Milliye

• Ahenk • İkdam

• Akşam • İleri

• Anadolu • Müstakil Gazete

• Anadolu’da Yenigün • Sada-yı Hak

• Bizim Gazete • Tanin

• Cumhuriyet • Türk Sesi

• Demokrat İzmir • Vatan

• Haber • Yeni Asır

DERGİLER VE DİĞER SÜRELİ YAYINLAR

• Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

• Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi

• Ayın Tarihi

• Belleten

• Düstur

• Hayat Tarih Mecmuası

• İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası

• İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası

• İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi

• İzmir Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası

• Meslek

• Tarih İncelemeleri Dergisi

• Tarih ve Toplum

• TBMM Zabıt Ceridesi

• Toplum ve Bilim

• Turkisch Review of Balkan Studies

• Türkiye iktisat Mecmuası

284
KİTAPLAR VE MAKALELER

• Akgün, Seçil, Turkisch-Greek Population Exchange With A Selection From American Documents”, Turkisch Review
of Balkan Studies, Anual 1993, I, İstanbul, 1993.

• Akgün, Seçil, “Birkaç Amerikan Kaynağından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu”, Üçüncü Askeri Tarih Semineri: Türk
Yunan İlişkileri, Gnkur. ATASE (Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Bşk) yay., Ankara, 1986.

• Aktar, Ayhan “Türk Yunan Mübadelesinin İlk Yılı: Eylül 1922-Eylül 1933”, Yeniden Kurulan Yaşamlar: 1923 Türk-
Yunan Zorunlu Mübadelesi, İstanbul Ün. Yay., İstanbul, 2005.

• Ali Cenani, “Sahil Anadolu’nun İktisadi Vaziyetine Dair Notlar”, Ayın Tarihi, VII/21 (Aralık 1924) ve VIII/23 (Şubat
1925);

• Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, 2 kısım, Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi yay., Ankara, 1338.

• Aras, Tevfik Rüştü, “Türkiye-Yunanistan”, Görüşlerim, İstanbul, 1968.

• Arı, Kemal, “1923 Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında İzmir’de ‘Emval-i Metruke’ ve ‘Mübadil Göçmen-
ler’”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, VI/18 (Temmuz, 1990), 627-657.

• Arı, Kemal “Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de ‘Emval-i Metruke’ ve ‘Fuzuli İşgal’ Sorunu”, Atatürk Araştırma Mer-
kezi Dergisi, VI/18 (Temmuz, 1990).

• Arı, Kemal, “İsrail’in Kuruluşu Sonrasında Türkiye’den İsraile Musevi Göçü”, Onbirinci Askeri Tarih Semineri: Bil-
diriler (XVIII.Yüzyıldan Günümüze Orta Doğu’daki Gelişmelerin Türkiye’ Güvenliğine Etkileri:04-05 Nisan 2007.

• Arı, Kemal, “Kurtuluş Savaşı’nda Musevi Cemaati ve Hahambaşı Hayım Nahum Efendi”, Communıques The Joint
Türkısh-Israeli Militari Hıstory Conference II (Bildiriler: Türk-İsrail Müşterek Askeri Tarih Konferansı:II), Gnkur
yay., Ankara, 2003.

• Arı, Kemal, “Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde Türkiye Dışına Yönelik Göçler ve Sonuçları”, Beşinci Astkeri Tarih Se-
mineri Bildirileri: Değişen Dünya Dengeleri İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye, (İstanbul, 23-25 Ekim 1995),
I, Gnkur. ATASE yay., Ankara, 1995.

• Arı, Kemal, “Lozan Barış Görüşmeleri ve Nüfus Mübadelesi”, Toplumsal Tarih, 115 (Temmuz, 2003).

• Arı, Kemal, “Migration into Izmir Following the War of Independence and its effects”, Three ages of Izmir, YKY Yay.,
İstanbul, 1994.

• Arı, Kemal, “Mudanya Bırakışması’na Giden Yolda İzmir ve İzmir Kamuoyu”, Ulusal Zaferimizi Taçlandıran Kent:
Mudanya, Bursa, 2007.

• Arı, Kemal, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu ve İzmir Göçmenleri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araş-
tırmaları Dergisi, I/1 (1991), s.13-46.

• Arı, Kemal, “Mübadele ve Ulusal Ekonomi Yaratma Çabaları”, Toplumsal Tarih, Sayı: 68 (Ağustos, 1999).

• Arı, Kemal, “Samsun-Çarşamba Demiryolunun Temel Atma Töreni ve Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın
Samsun Gezisi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, VII/21 (Temmuz, 1989).

• Arı, Kemal, “Türk Kurtuluş Savaşı’nın Bitiminde İzmir’in Genel Ekonomik Durumu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araş-
tırmaları Dergisi, I/3 (1993).

• Arı, Kemal, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur ATASE Bşk. Yay., Ankara, 2007.

• Arı, Kemal, Büyük Mübadele, Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 4. baskı, İstan-
bul, 2007.

• Arı, Kemal, Ergün Aybars, “The Past and Present of Western Thrace”, Turkisch Reviev: Quarterly Digest, (Summer,
1990).

• Arı, Kemal, Kurtuluş Savaşı Sonrasında İzmir’e Yönelik Göçler ve Etkileri”, Üç İzmir, Yapı Kredi yay., İstanbul,
1992.

285
• Arı, Kemal, Üçüncü Kılıç: İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin Bey, Zeus yay., İzmir, 2006, s.132; ayrı baskısı,
Maltepe Ün. Yay, İstanbul, 2006.

• Arıkan, Zeki, “İzmir’de ilk Kooperatifleşme Çabalan”, Tarih İncelemeleri Dergisi, IV, (1989).

• Arıkan, Zeki, “Mütarekede Mustafa Necati’nin İzmir’deki Çalışmaları” Mustafa Necati Sempozyumu (Kastamonu:
9–11 Mayıs 199Î), Ankara, 1991.

• Arıkan, Zeki “1536 Kapitülasyonları ve Cumhuriyet İdeolojisi (1536 Capitulations and Republican İdeology), Tarih
Araştırmaları, XXIV/ 37-2 (2005), s.11-28.

• Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara, 1997.

• Atilla, Nedim, “Biz Bize Benzeriz, Giritliler İzmirlilere”, Akşam, 12 Haziran 2007.

• Atilla, Nedim, İzmir Demiryolları, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür yay., İzmir, Ekim, 2002.

• Avcıoğlu, Doğan, Türkiye’nin Düzeni: Dün-Bugün, Tekin yay., İstanbul, 1996

• Aydemir, Şevket Süreyya, Cihan İktisadiyatında Türkiye, İstanbul, 1930.

• Aydemir, Şevket Süreyya, İkinci Adam, I: (1884-1938), İstanbul, 1976

• Ayışığı, Metin, Kurtuluş Savaşı Sırasında Türkiye’ye Gelen Amerikan Heyetleri, Türk Tarih Kurum yay., Ankara,
2004.

• Bali, Rıfat, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudİleri, Aliye: Bir Toplu Göçün Öyküsü (1946-1949), İletişim yay.,
İstanbul, 2003.

• Bali, Rıfat N., Devletin Yahudileri ve ‘Öteki’ Yahudiler, 3.baskı, İletişim yay., İstanbul, 1994.

• Bali, Rıfat, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim yay., İstanbul,
1999.

• Baran, Tülay Alim, İzmir’in İmar ve İskanı: 1923-1938, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve Inkılap Tarihi
Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 1994.

• Başlıca İhracaat Emtiamız: Tütünlerimiz”; İzmir Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, I/ 2(şubat, 1926).

• Baykara, Tuncer, İzmir Şehri ve Tarihi, İzmir, 1974.

• Berber, Engin, “Kurtuluştan Sonra İzmir’de Yunan işgal Dönemine Tepkiler”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergi-
si, C.III/8 (Mart 1987).

• Berber, Engin, Sancılı Yıllar, Ayraç yay., Ankara, 1997.

• Bilsel, Cemil, Lozan, 2 cilt, İstanbul, 1998.

• Bir Kent, Bir İnsan-İzmir’in Son Yüzyılı, S. Ferit Eczacıbaşı’nın Yaşamı ve Anıları (Haz: Yaşar Aksoy), İstanbul,
1986.

• Birgen, Muhittin, “Türkiye’nin En Mühim Servetlere Sahip Mıntıkası” Meslek, 30 Aralık 1924.

• Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi-Deniz Harekatı, VII, Gnkur Harp Tarihi Dairesi Resmi yay., Ankara, 1976.

• Bora, Siren, İzmir Yahudileri Tarihi: 1908-1923, Gözlem yay., İzmir, 1995.

• Bostan, İdris, Osmanlılar ve Deniz, Küre yay., İstanbul, 2007.

• Braudel, Fernend Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası: I-II, (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), İmge Kitabevi, İstanbul,
1993.

• Cengizkan, Ali, Mübadele Konut ve Yerleşimleri, ODTÜ yay., Ankara, 2004.

• Mesut Çapa, “Lozan’da Öngörülen Türk Ahali Mübadelesinin Uygulanmasında Türkiye Kızılay (Hilal-i Ahmer) Ce-
miyetinin Katkıları”, Atatürk Yolu, I/2 (Kasım 1988), s.243-244.

• Çavdar, Tevfik “Mütareke ve Milli Mücadeledele Döneminde Osmanlı Ekonomisi ve İzmir”, 1885–1985 Türk Ekono-

286
misinin 100 Yılı ve İzmir ve İzmir Ticaret Odası Sempozyumu, 21–23 Kasım 1985.

• Çavdar, Tevfik, Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Manzara-i Umumiye, Milliyet Yay., Baha Matbaası, Mart, 1971.

• Daver, Bülent “Atatürk ve Ekonomi”, Atatürk Araştırma Dergisi, XI/31 (Mart 1995), Mart 1995.

• Devlet İstatistik Enstitüsü İstatistik Yıllığı, III (1929-1930), Ankara, 1930.

• Devlet Salnamesi, İstanbul, 1926.

• Durgun, Bülent, 1919–1922 Yılları Arasında İzmir’de İktisadi Durum, Dokuz Eylül Ün. Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 1998.

• Durgun, Bülent, Atatürk Dönemi’nde İzmir Ekonomisi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 2005.

• Düzgün, Mücahit, Türk Kamuoyunda İsrail, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü,
(Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir, 2006.

• Eldem, Vedat Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik 1985.

• Elif Bülbül, “İmroz’dan Gökçeada’ya: Bir Ada Hikayesinin Peşinden”, Yeniden Kurulan Yaşamlar: 1923 Türk-Yunan
Zorunlu Mübadelesi, İstanbul Ün. Yay., İstanbul, 2005.

• Erdal, İbrahim, “Mübadil Göçmenlerin Taşınması Meselesi ve Türk Yapurcuları İle Yapılan Nakil Sözleşmesi”, Ata-
türk Yolu, XVI/ 8 (2003), s.321-334.

• Erdal, İbrahim “Türk Yunan Nüfus Değişiminde Türk Mübadillere Yapılan Yardım Faaliyetleri”, Ankara Üniversitesi,
Tarih Araştırmaları Dergisi, XXV/40 (2006), s. 203-214.

• Erim, Nihat, “Milletlerarası Daimi Adalet Divanı ve Türkiye: Etabli Meselesi”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, II/1
(1944), 62-72.

• Galanti, Avram, Türkler ve Yahudiler, Tan Matbaası, İstanbul, 1947.

• Gencer, Ali İhsan, Osmanlı Türklerinde Denizcilik”, Osmanlı, VI, Ankara, 1999.

• Gencer, Ali İhsan, Türk Denizcilik Tarihi Araştırmaları, İstanbul, 1986.

• Goloğlu, Mahmut, Devrimler ve Tepkİleri, 1924-1930, Türkiye İş Bankası Kültür yay., İstanbul, 2007.

• Göksu, Emel, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı Yıllarında İzmir ve Suç Coğrafyası, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kül-
tür Yayınları, Birinci Basım, İzmir, Mayıs, 2003.

• Gülen, Nejat, Şanlı Bahriye: Türk Bahriyesinin İkiyüz Yıllık Tarihçesi: 1773-1973, Kostaş yay., İstanbul, 2001.

• Güleryüz, Ahmet Hande Yüce, Şirket-i Hayriye’nin Boğaziçi Vapurları, İstanbul, 2002.

• Gürel, Ziya Kurtuluş Savaşı’nda Demiryolculuk, TTK yay., Ankara, 1989.

• Hırchon, Renee, Mübadele Çocukları, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 2000.

• Hobsbawm, E.J., Devrim Çağı (çev. S.Ergüder, A.Şenel), Ankara, 1989

• Hobsbawm, E.J., Sanayi ve İmparatorluk, (çev. A. Ersoy), Dost Kitabevi, Ankara, 1998.

• Hobson, The Evolution of Modern Capitalism (1894), Unwin Brothers LTd., London, 1965.

• İbn’ül Cemal M. Ragıb, “Güzel İzmir’de Vaziyet-i iktisadiye”, Türkiye iktisat Mecmuası, I/3 (Mart 1922).

• İbn’ül Cemal M. Ragıb, “İzmir’de Vaziyet-i İktisadiye ve İçtimaiye”, Türkiye İktisat Mecmuası, II/32 (29 Ekim 1923).

• İğdemir, Uluğ, Sivas Kongresi Tutanakları, TTK yay., Ankara, 1999.

• İnan, Afet, Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1987

• Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul İktisat Komisyonu Tarafından Tanzim Edilen Rapor (26 Kanun-ı Sani
1340-26 Teşrin-i Sani 1340 (1924), (Osmanlıca’dan çev. Aynur Karayılmazlar, Sadeleştiren. Ekrem Karayılmazlar,
İstanbul Ticaret Odası yay., İstanbul, 2006.

287
• İzmir Vilayeti Kaza ve Nevahinin Ahval-ı Tabiiye, Tarihiye, Nüfüs, Aşair Vesairesinin 339 Senesine Aid Malumat.

• İzmir Vilayeti 1923 (1339) Senesi Muhtelif İstatistikleri, İzmir, 1924.

• İzmir Vilayeti 1926 Senesi istatistiği, İzmir, 1927, Fabrikalar böl.

• İzmir Vilayeti 1930–1931 İstatistik Yıllığı, İzmir Vilayeti İstatistik Müdürlüğü, Marifet Matbaası, İzmir, 1931.

• İzmir Vilayeti, 1926 Senesi İstatistiği, İzmir, 1927, Fabrikalar-Değirmenler böl.

• İzmir’den Bursa’ya, Dersaadet, 1338.

• Kaplanoğlu, Raif, Bursa’da Mübadele (1923-1930, Yunanistan Göçmenleri), Avrasya Etnografya Vakfı yay., Bursa,
1999.

• Karabulut, Umut, Ticari Açıdan İzmir Limanı 1923-1929, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2003.

• Karacan, Ali Naci, Lozan, Milliyet yay., İstanbul, 2006;

• Karpat, Kemal, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul,
2003.

• Kazgan, Gülten, “Milli Türk Devleti’nin Kuruluşu ve Göçler”, İ.Ü.İstisat Fak. Mec., 1-4 (Ekim 1970-Eylül 1971).

• Keser, Ulvi II. Dünya Savaşı Ve Türkiye’nin Yunanistan’a Yardım Faaliyetleri”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri
Bildirileri, I, Ankara, 2005.

• Keser, Ulvi, Yardım Et Komşu, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Merkezi yay., İstanbul, 2005.

• Keyder, Çağlar, Dünya Ekonomisi içinde Türkiye (1923–1929), Yurt Yayınlan: 3, Ankara, 1982.

• Kılınç, Tanık, “Liderlik’te Durumsallığın Ötesi, II: Karizmatik Liderlik Yaklaşımı”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fa-
kültesi Dergisi, II/67 (1996)

• Kitromilides, Paschalis M., “Küçük Asya Araştırmaları Merkezi ve Küçük Asya’da Yunan Kültürel Geleneği”, Yeni-
den Kurulan Yaşamlar: 1923 Türk-Yunan Zorunlu Mübadelesi, İstanbul Ün. Yay., İstanbul, 2005.

• Koraltürk, Murat, Şirket-i Hayriye, İdo yay., İstanbul, ty;

• Kurt, Sadık, İzmir’de Kamu Hizmeti Gören Kuruluşlar (1850–1950), Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve
İnkılap Tarihi Enst. (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 1996.

• Kurmuş, Orhan, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Yordam yay., İstanbul, 2008

• Kütükoğlu, Mübahat S. “Osmanlı Buharlı Gemi İşletmeleri ve İzmir Körfezi Hamidiye Şirketi”, İzmir Tarihinden
Kesitler

• Ladas, Steplan, The Exchange of Minorities Bulgaria, Grece and Turkey, New York, 1932, s. 425.

• Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar, Belgeler (Çev. Seha L. Meray), Ankara Ün. Siyasal Bilgiler Fakültesi yay., I/1-1,
Ankara, 1969.

• Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar-Belgeler (Çev. Seha L. Meray), VII, Yapı Kredi yay., İstanbul, 1993.

• M. Ragıb, “İzmir’in Vaziyet-i İktisadiye ve İçtimaiyesi”, Türkiye İktisat Mec., II/32 (29 Teşrinievvel 1923} ss.312-
314.

• M. Ziya Lütfi, İzmir Mıntıkası Ticaret ve İktisadiyatı, İtimat Matbaası, İzmir, 1929.

• Müderrisoğlu, Alptekin, Cumhuriyetin Kurulduğu Yıl Türkiye Ekonomisi, T. C. Ziraat Bankası Yayınları, Ankara,
1998.

• Orhonlu, Cengiz “Yunan İşgalinin Meydana Getirdiği Göç ve Yunanlılar’ın Yaptıkları Tehcirin Sonuçları Hakkında
Bazı Düşünceler”, Belleten, XXXVIII/148 (1973).

• Ökçün, Gündü, Türkiye İktisat Kongresi: 1923, İzmir (Haberler, Belgeler, Yorumlar), Ankara, 1968.

288
• Özbaran, Salih “Osmanlıların Güneye Yönelik Deniz Politikası” Kanuni ve Çağı: Yeniçağda Osmanlı Politikası, (Yay.
Haz.) Metin Kunt ve Christine Woodhead (Çev. Sermet Yalçın), İstanbul, s. 56-71.

• Özsoy, İskender “Mübadelenin Hüzün Gemileri”, Bizim Gazete, 29 Ocak, 2007.

• Özdemir, Şenay “Osmanlı Sularında Yabancı Devletlerin Korsanlığı Karşısında Osmanlı Devleti’nin Tarafsızlık Ko-
numu”, Tarih Araştırmaları, XXIII/37 (2004), s.189-203.

• Özveren, Eyüp, Çağlar Keyder, Donald Quatatert, Doğu Akdeniz Liman Kentleri (1800-1914), Tarih Vakfı Yurt yay.,
İstanbul, 1994.

• Pakalınlar, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü.

• Pamuk, Şevket, Türkiye İktisat Tarihi Üzerine, Gerçek yay., İstanbul, 1988.

• Peker, Nurettin, 1918–1923 İstiklâl Savasının Vesika ve Resimleri, İnönü, Sakarya, Dumlupınar Zaferlerini Saglayan
İnebolu ve Kastamonu Havalisi Deniz ve Kara Harekâtı Hatıraları, İstanbul, 1955.

• Pentzopoulos, Dımıtrı The Balkan Exchange of Minorities and its İmpact on Greece, London, 2002.

• Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, (Editör, Bülent Arı) Denizcilik Müsteşarlığı yay., Ankara, 2002.

• Pontus Meselesi, Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi yay., Ankara, 1338.

• Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, (Editör, Bülent Arı) Denizcilik Müsteşarlığı yay., Ankara, 2002

• Sayar, Serdar Hüseyin, Kurtuluş Savaşı Döneminde Denizcilik Faaliyetleri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi
Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007.

• Serçe, Erkan, Fikret Yılmaz, Sabri Yetkin, Küllerinden Doğan Kent, İzmir, 2003.

• Smith, Michael Llewelyn, Anadolu Üzerindeki Göz, İstanbul. 1978.

• Sotiriyu, Dido, Benden Selam Söyle Anadolu’ya -(Roman)-, (Çev: A. Tokatlı), İstanbul, 1986.

• Soysal, İlhami, Kurtuluş Savaşı’nda İşbirlikçiler, İstanbul, 1985; aynı yazar, 150’likler, 2.baskı, İstanbul, 1985.

• Sönmez, Oktay, Anılarda Gülcemal: Ufkun Ötesinde Kayboldular, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul, 2001.

• Su, Kamil, Sevr Antlaşması ve Aydın (İzmir) Vilayeti, Ankara, 1981.

• Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Milli Eğitim Bakanlığı yay., Ankara, 1978.

• Tekeli, İlhan, “Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer Değiştirmesi ve İskan Sorunu”, Toplum
ve Bilim, 50 (Yaz, 1990).

• Tesal, Reşat D, “Bir İstanbul Vardı”, Tarih ve Toplum, XII/70 (Ekim

• Tezel, Yahya Sezai, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 3. baskı, İstanbul, Kasım,
1994.

• Toprak, Zafer, İttihat-Terakki ve Devletçilik (1908-1950), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 1995.

• Tsitselikis, Konstantinos, “1923’ten Önce Yunanistan’da Müslüman Cemaatler: Yasal Süreklilikler ve İdeolojik Tutar-
sızlıklar”, Yeniden Kurulan Yaşamlar: 1923 Türk-Yunan Zorunlu Mübadelesi, İstanbul Ün. Yay., İstanbul, 2005.

• Tutel, Eser, Şirket-i Hayriye, İletişim yay., İstanbul, 2008

• Tutel, Eser, Seyri Sefain: Öncesi ve Sonrası, İletişim yay., İstanbul, 2006.

• Türk Denizcilik Tarihi, (Ed. Bülent Arı)Denizcilik Müsteşarlığı, Ankara, 2002.

• Türk Parlemento Tarihi: TBMM-III. Dönem, 1927-1931, I. Cilt, TBMM Vakfı yay.

• Türkgeldi, Ali Fuat, Mondros ve Mudanya Mütarekesi Tarihi, TTK yay., Ankara, 1948.

• Türkiye Ticareti Bahriyesi”, Ayın Tarihi, II/6 (1924).

• Umar, Bilge, İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri, Bilgi yay., İstanbul, 1974.

289
• Umur-u Nafia Programı, İstanbul, 1923

• Uşaklıgil, Halit Ziya, Kırk Yıl -Anılar-, (Haz: Şemsettin Kutlu), İstanbul, 1987.

• Varlık, Bülent, “İzmir Ticaret Odasının 100 Yılı”, 1885–1985 Türk Ekonomisinin 100 Yılı ve İzmir ve İzmir Ticaret
Odası Sempozyumu, 21–23 Kasım 1985.

• Weber, Max, Bürokrasi ve Otarite, Adres yay., İstanbul, 2005

• Woods, H. Colonel, Report on the Economic Conditions in Turkey 1924, His Majesty’s Stationery Office, London,
1925.

• Woods, H. Colonel, Report on the Economic Conditions in Turkey 1924, His Majesty’s Stationery Office, London,
1925.

• Yasa, Memduh, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi 1923-1978, Akbank Kültür yay., İstanbul, 1980.

• Yerasimos, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, İstanbul, 2005.

• Yetkin, Çetin Türkiye’nin Devlet Yaşamında Yahudiler, Afa yay. İstanbul 1992;

• Yunan Mezalimi:, Yeni İstanbul yay., (Haz: H.F. Ayberk), İstanbul, 1970.

• Zengin, Cahide Türkiye ve Yunanistan Devletleri arasında Mübadele Meselesi ve Kamuoyu (1918-1930), İstanbul
Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü (Doktora Tezi), İstanbul, 1998.

• Quataert, Donald Sanayi Devrimi Çağında Osmanlı İmalat Sektörü, İletişim yay., İstanbul, 1999.

• 1339 İzmir Ticaret ve Sanayi Odaları İstatistiği, İzmir, 1339.

• 1339 Senesine Mahsus Ticaret-i Hariciye İstatistiği

• 1340 Senesi İzmir Vilayeti’nin Sıhhi, İçtimai Topografyasına Ait Malumat, İzmir Vilayeti Tarafından Hazırlanıp, Ba-
sılmamış Metin; (Özel Arşiv).

290
291

You might also like