You are on page 1of 15

KÜNYE: Demirci, Kerim, “Türkçedeki Hal Eki Nöbetleşmeleri Üzerine”,

Karaman Dil-Kültür ve Sanat Dergisi-2007. Ss. 126-139.


TÜRKÇEDEKİ HAL EKİ NÖBETLEŞMELERİ ÜZERİNE

Yrd. Doç. Dr. Kerim DEMİRCİ


Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Özet: Değişik dilsel ögelerin birbirlerinin yerine kullanılması olarak tanımlanabilecek olan nöbetleşme
dilin doğasında olan bir özelliktir. Dillerde birçok dilbilimsel düzeyde nöbetleşmeler görülür. Türkiye’nin
farklı bölgelerinde konuşulan ağızlarda ve yaşayan Türk lehçelerinde de zaman eklerinden kiplere ve
ismin hal eklerine kadar birçok nöbetleşme görülmektedir. Bu çalışmada Türk dillerindeki bazı hal
biçimbirimlerinin birincil görevini bırakıp başka hal biçimbirimleri yerine kullanılması olayı
işlenmektedir. Bu yapılırken, Türkiye Türkçesi ağızlarında görülen hal eki nöbetleşmeleri, hem artzamanlı
hem de eş zamanlı olarak bazı Ural dilleri, Altay dilleri, Eski Türkçe, Orta Türkçe ve yaşayan Türk
lehçelerindeki benzer kullanımlar ışığında ele alınarak bu durumun diller arası boyutuna da dikkat
çekilmektedir. Aniden ortaya çıkmamış olduğunu gözlemlediğimiz, uzun bir zaman dilimine ve geniş bir
dil coğrafyasına yayılmış bu tür nöbetleşmelerin sebepleri üzerinde de durulmaktadır. Hal eklerinde
görülen nöbetleşmelerin neden kaynaklandığını kesin olarak belirlemek zor olsa da, nöbetleşmelerin
nedenleri konusunda birkaç teori irdelenmekte ve bir durum değerlendirilmesi yapılmaktadır.

Anahtar Sözcükler: hal eki nöbetleşmesi, otonom olmayan durum, dilsel özellik sınırı, fiillerin rejimi,
yüzeysel yapı

Giriş

Dillerde herhangi bir unsurun başka bir unsurla nöbetleşmesi veya onun yerine kullanılması
yaygın bir özelliktir. Leonard Bloomfield, Dil [Language] kitabında ‘substitution’ [ikame, yerine koyma,
yerine geçme, vekil tayin etme vb.] terimini açıklarken ‘ikame, dilbilimsel bir biçimin veya dilbilgisel bir
özelliğin belirli koşullar altında başka bir dilbilgisel biçimle yer değiştirmesidir der (Bloomfield 1984:
247). Morfolojik düzeyden leksikal düzeye birçok seviyede birbirinin yerine geçme, ötekinin yerine
kullanılma her zaman söz konusudur. Örneğin, geniş zaman ve gelecek zaman yerine şimdiki zaman,
geçmiş zaman yerine geniş zaman, olmamış bir hareket yerine geçmiş zaman kullanımları dilde sıkça
rastlanan durumlardır. Bu durum zaman kayması veya anlam kayması vs. şeklinde adlandırılır (Gencan
1971: 307). Gencan’ın ayrıntılı1 bir şekilde ele aldığı bu konuya fazla girmeden Türkçe ve İngilizceden
birkaç örnek vermek yeterli olacaktır:
1.Okullar yarın kapanıyor. - Okullar yarın kapanacak.
2. Ben her sabah süt içiyorum. - Ben her sabah süt içerim.
3. Sonra, Atatürk Samsun’a çıkar. – Sonra, Atatürk Samsun’a çıktı.
4. I am leaving tomorrow ‘Yarın ayrılıyorum’ – I will leave tomorrow ‘Yarın ayrılacağım.’
Birinci cümlede –acak yerine –yor, ikinci cümlede –er yerine –yor, üçüncü cümlede –tı yerine –
ar eklerinin ve dördüncü cümlede will yerine to be fiil+ing - am leaving’ kullanılması zaman gösteren
unsurların nöbetleşmesine örnektir. Dua dillerinde istek kipi yerine emir kipinin kullanılması da aynı
durumun bir sonucudur. Tanrı’m bana sağlık ve mutluluk verir misin? demek yerine Tanrı’m bana sağlık

1
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Ertuğrul Yaman’ın Türkiye Türkçesinde Zaman Kaymaları, TDK
Yayınları, Ankara, 1999, kitabına bakılabilir.

1
ve mutluluk ver. denmekte. Dua dilinin psikolojik boyutuyla da yakından ilişkili olsa da bu kullanımda
kiplerin birbirleri yerine kullanılması söz konusudur. Zaman biçimbirimlerinin ve kiplerin birbirinin
yerine kullanılması gibi Türk dillerinde hal ekleri de birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. O zaman, önce
ismin hallerinin ne anlama geldiğine bakıp, hal eklerinin hangi işlevlerinin olduğunu gördükten sonra
hangi eklerin birbirlerinin yerine kullanıldıklarını görelim.

Türkçede hal veya durum terimleriyle karşılanan kavram İng. case, Alm. kasus, Rus. падеж, Fr.
cas diye adlandırılır. Dilimizde hal olarak bildiğimiz durum esas itibarıyla isimlerin cümledeki diğer
unsurlarla kurduğu ilişkidir. Birçok dilbilim kaynağında dilbilgisel bir kategori olarak halden
bahsedilirken ‘hal’ cümle içerisinde kelimelerin/isimlerin, isimler, edatlar, fiiller vs. gibi cümlenin öteki
unsurlarıyla semantik ve sentaktik ilişki kurması olarak nitelendirilir (Crystal 1997: 53; Trask 1993: 35;
Blake 1994: 1). İsimlerin bu ilişkisi öbek seviyesinde gerçekleşerek cümlede ögelerin oluşmasını sağlar.
Geleneksel dilbilgisi yaklaşımıyla hal bir tür isim çekimlenmesidir; bir başka ifadeyle hal ismin diğer
unsurlar karsısında ekler veya ek işlevli dil ögeleriyle birleşip çekimlenmesiyle kazandığı durumdur. Türk
dillerinde hal, ekler aracılığıyla yapılır. Süer Eker, Almanca’da 4, Rusça’da 6 ve Fincede 16 halin
olduğunu belirttikten sonra bugünkü Türkçede isim veya isim soylu kelimelerin işlek olarak kullanılan
sekiz çekiminin olduğunu, ancak kaynakların çoğunda bu sayının beş olarak geçtiğini ifade eder. Bunlar,
yalın, yükleme, yaklaşma, bulunma ve uzaklaşma durumlarıdır (Eker 2003: 295). Türkçede, birçok
konuda olduğu gibi hal ekleri konusunda da adlandırma (terminoloji) problemi vardır. Örneğin, -A
yaklaşma durum ekinin ‘yönelme, yaklaşma, verme, karşılaştırma, bedel, sebep’ vb. pek çok görev ve
işlevi olduğu için bu eki nasıl adlandıracağımız konusu sorun oluşturabilmektedir. Bu nedenle, bu yazı
dahilinde terminoloji bütünlüğü sağlamak için hal eklerinin Latince karşılıkları kullanılacaktır. Kısaca
hatırlayacak olursak Türkçede kullanılan hal ekleri şunlardır:

1. Nominatif - Yalın hal adam-ø


2. Genitif – İlgi hali adam-ın
3. Datif – Yaklaşma hali adam-a
4. Lokatif – Bulunma hali adam-da
5. Akuzatif – Yükleme hali adam-ı
6. Ablatif – Ayrılma hali adam-dan
7. İnstrumental – Vasıta hali adam-la
8. Ekvatif- Eşitlik hali adam-ca

Normal şartlarda her hal ekinin kendi belirttiği anlam [bir anlamda derin yapı] doğrultusunda
kullanılması gerekirken Türk dillerinde hal ekleri arasında nöbetleşmeler görülmektedir. Burada
nöbetleşme sözcüğü birbirlerinin yerine kullanılması anlamı taşımaktadır. Eski Türkçe’den günümüzün
Gagavuz, Türkiye, Kazak, Halaç Türkçesine kendi temsil ettiği durumun dışında diğer durumlar için
kullanılan durum biçimbirimlerini görmek mümkündür. Hal eki nöbetleşmeleri yalnızca Türk dillerinde

2
değil aynı zamanda bazı Altay dillerinde ve Ural dillerinde de bulunur. Hatta modern İngilizcede de aynı
sözcüklerin farklı halleri göstermesi de söz konusudur2.

Bu yazının temel amacı, yaşayan Türk dillerine ve morfosentaktik açıdan Türk dillerine
benzeyen diğer dil örneklerine bakarak Türkiye Türkçesinin bölgesel ağızlarında 3 görülen hal
nöbetleşmelerinin hem tarihsel bağlantılı hem de ‘dillerarası’ bir olay olduğunu incelemektir. İster
eşzamanlı açıdan ister artzamanlı (arkaik, diachronic) açıdan bakılsın günümüzde Karadeniz’de, Ege’de,
Güneydoğu’da ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde gözlemlediğimiz hal eki nöbetleşmelerinin durup
dururken ortaya çıkmadığı örnekler ışığında incelenecektir. Önce, yapısal bakımdan Türkçeyle
benzerlikleri bulunan bazı Ural ve Altay dillerindeki, sonra sırasıyla Eski Türkçedeki, Orta Türkçedeki ve
günümüzdeki Türk lehçelerinde görülen hal eki nöbetleşmelerine bakacağız.

Ural dilleri örnekleri (Tauli 1966: 28-30).

Fincenin Kuzey Batı ve Lapp lehçelerinde lokatif ve ablatif birleşmesi görülür. Ör. -ssa, -ssä
peässäni ‘kafamda, kafamdan’. Normalde Fincede lokatif eki olarak –ssä kullanılır, -stä ise Türkçedeki –
DAn biçimbirimi yerine kullanılarak ayrılma bildirir. Ör. kiele-ssä ‘kitapta’, kiele-stä ‘kitaptan’ (Karlsson
1999: 45).

Finlandiya ve Rusya arasında bulunan ve Finceye çok yakın bir dil olan Krelia dilinin
Maaselka lehçesinde yer bildiren zarflarda bulunan -da eki hem lokatif hem de ablatif işlevinde
kullanılmaktadır. taguada ‘arkadan, arkada’. Bu dildeki –da ekinin Türkçedeki –da ekiyle hem hal
nöbetleşmeleri bakımından hem de morfolojik bakımdan örtüşmesi oldukça ilgi çekicidir.
Türkçedeki nöbetleşmelerde bunu daha yakından göreceğiz.
Karelya bilgesindeki Suojärvi lehçesinde -lla, -llä, -lle (~ -le) ekleri metnin anlamına göre datif,
lokatif veya ablatif anlamlar taşır. tule suolla ‘bataklığa gel’, ole suolla ‘bataklıkta bulun’, mäne
eäreh suolla ‘bataklıktan uzaklaş’.

İskandinavya yarımadasının kuzey bölgelerinde konuşulan ve Fin kaynaklı Lapp dilinin


kuzey lehçelerinde bulunan –st eki de hal göstermesi bakımından çeşitlilik gösterir. dievast ‘tepenin
içinde, tepenin üzerinden, tepeden’. Bu konu Valter Tauli’nin Structural Tendencies in Uralic
Languages [Ural Dillerindeki Yapısal Eğilimler] adlı kitabında oldukça detaylı bir biçimde
işlenmiştir. Maalesef bu kitap ‘okuyucu dostu’ bir biçimde yazılmamış olsa da Ural dillerindeki hal
nöbetleşmelerini ayrıntılı olarak anlatmaktadır.

2
Günümüzde hal ekleri bakımından eklemeli diller kadar dikkat çekmeyen İngilizcede bir sözcük birden
fazla durumu gösterir. Örneğin, I told him my story ‘Ben ona benim hikayemi anlattım’, I saw him
yesterday ‘Ben onu dün gördüm’. Bu örneklerde him zamiri hem datif hem de akkuzatif durumlarını
gösterir.
3
Ağızlardaki özelliklere örnek verirken değişikliğin olduğu sınırlar ‘isogloss’ yöntemiyle
gösterilmemiştir. Aslında Türkiye Türkçesinin özellikle ses ve biçimbilim bakımından bir haritasının
çıkarılması gerekmektedir. Örneğin, Denizli ağzında datif-akuzatif nöbetleşmesi görülmektedir dediğimiz
zaman Denizli’nin idari haritasını kastedilmemektedir. Zira, ilin kuzeyinde bulunan Güney veya Çivril
ilçelerinin ağızları ile güneyinde bulunan Tavas ağzı farklı özellikler yansıtır. Tavas ağzı birçok bakımdan
Muğla ağzına daha yakındır. Dolayısıyla herhangi bir dilsel özelliğin bir anlamda yaşam sahasını çizen
‘isogloss’ yöntemi bu yazıda kullanılmadığı gibi ülkemizde de kapsamlı bir biçimde uygulanmamıştır.

3
İncelediğimiz gramer kitapları Macarcada datif-lokatif-ablatif eklerinin birbirlerinin yerine
kullanıldığı konusunda bir bilgi vermemektedirler. Hal ekleri konusunda oldukça karmaşık bir
yapıya sahip olan Macarcada ablatif durumu lokatif başlığı adı altında incelenebilse de her ikisi de
farklı biçimbirimlerce gösterilmektedir. Yer bildiren ekler oldukça fazla sayıda olduğundan –
bunlardan bazıları –t (-o/-e/-ö)-tt ekleridir- burada zikretmeyeceğiz ancak ayrılma bildiren ablatif
ekleri –tol/–töl şeklinde, yönelme bildiren datif ekleri ise –nak/-nek şeklindedirler (Rounds 2001:
93).

Moğolca örnekler

Klasik Moğolcada yazı dilinde ve konuşma dilinde datif ve lokatif durumları aynı
biçimbirimle gösterilmektedir. Bir başka ifadeyle bir tek biçimbirim hem lokatif durumu hem de
datif durumu gösterebilir. Klasik yazı dilinde –DUr <-dur/-dür/-tur/-tür biçimbirimleri
kullanılmaktadır. Grönbech ve Krueger konuyu ‘datif-lokatif’ başlığı altında anlatmalarına rağmen
eklerden daima datif olarak bahsederler (Grönbech ve Krueger 1955: 22-23):

nigen gajar-tur ‘belirli bir ülkede (lokatif)


tere çağ-tur ‘o zaman-da’(lokatif)
tere jüg-tür ‘o istikamet-te’(lokatif)
oi-dur odbai ‘O orman-a gitti’(datif)

Diğer datif ekleri de Türkçedekinin aynısı olan –a/-e ve –d(ə) <-da/-de. Daha eski
metinlerde rastlanan bu eklerin Türkçede datif (–a/-e) ve lokatif (-da/-de) ekleriyle ses ve işlev
açısından örtüşmesi ve aynı zamanda birbirlerinin yerine kullanılmaları Altay dil teorisi
taraftarlarının argümanını güçlendirmektedir.

Günümüzde bu eklerin bir uzantısı olan ve Moğolistan’ın resmi dili olarak kullanılan Halha
lehçesinde –D <–d(ə) <-da/-de biçimbirimi hem datif hem de lokatif işlev görmektedir ( Hangin
1996: 31):

nohoi ‘köpek’ nohoi-d ‘köpek-e’ (datif)


heŋ ‘kim’ heŋ-d ‘kim-e’ (datif)
sum ‘tapınak’ sum-d ‘tapınak-ta’ (lokatif)
gol ‘ırmak’ gol-d ‘ırmak-ta’ (lokatif)

Eski Türkçeden örnekler

Türk dillerinin en kapsamlı ve bilinen ilk yazılı örneği olan Orhun Kitabelerinde durum
eklerinin nöbetleştiği 4 görülmektedir. –qa-/-kä ve –a/-ä ekleri datif-lokatif durumları için

4
Bu durum için Talat Tekin’in A Grammar of Orkhon Turkic, Indiana University Bloomington, 1968, s.
130-134, adlı kitabına ve A. Von Gbain’in Eski Türkçenin Grameri, 1988, Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınları, s. 64 adlı kitabına bakınız.

4
kullanılırken, -da/-dä, -ta/-tä ve –din/-dan/-dän ekleri ise lokatif-ablatif durumları için
kullanılmaktadır. Bugün neredeyse tüm Türk dillerinde ablatif durumunu bildiren –din/-dan/-dän
ekleri Orhun Türkçesinde -da/-dä, -ta/-tä eklerine nazaran daha az bir sıklıkla kullanılmaktadır:

tabğaç ilı-ŋä qılintım ‘Çin ülkesinde doğdum’ (Tonyukug Batı 1) (lokatif yerine datif).

bän yiridin-tä yan tägäyın ‘Ben (onlara) kuzey yönünden saldırayım’ (Tonyukug Güney 4)
(ablatif yerine lokatif).

ötükän yiş-da yig idi yoq ärmiş ‘Ötüken Ormanı’ndan daha iyi bir yer yok imiş’ (Kül Tigin

Güney 4) (ablatif yerine lokatif).

ığar oğlanıŋız-da tay-ğuŋız-da yegdi igidür ärtigiz ‘Değerli oğlunuzdan, evladınızdan daha

iyi beslerdiniz’ (Kül Tigin Güney Doğu) (ablatif yerine lokatif).

[tabğaç] kağan-ta bädizçi kälürtüm ‘Çin kağanından resimci getirdim’ (Kül Tigin Güney

12) (ablatif yerine lokatif).

köz-dä yaş qalsar tida köŋül-tä sığıt qalsar yanturu saqıntım ‘Gözden yaş gelse mani

olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım’ (Kül Tigin Kuzey 11)

(ablatif yerine lokatif).

qara köl-tä süŋüşdümiz ‘Kara Göl’de savaştık’ (Kül Tigin Kuzey 2) (lokatif yerine lokatif).

ekin sü äb-dä ärti ‘İkinci ordu merkezde idi’ (Bilge Kağan Doğu 32) (lokatif yerine lokatif).

Zenep Korkmaz’a göre Göktürk ve Uygur metinlerinde geçen –DAn ablatif ekinin ayrılma hali
gösteren kullanışlarından başka bu eki taşıyan birtakım yön adları ve yön zarfları da vardır. Bir başka
ifadeyle ablatif durum ekleri lokatif eki –DA veya nominatif fonksiyonunda kullanılmıştır: öñtün ‘önde,
doğu, doğuda’, kidin5 ‘batıda, batıya’, yirtin ‘kuzey, kuzeyde’, birtin ‘güney, güneyde’ (TT VI 291), içtin
‘içte, içeride’, taştın ‘dışarıda’, itlin ‘önde’ (Alt. Gr. § 425) vb. Ancak Korkmaz ekin yer yön zarfları
meydana getirme özelliğinin sonradan geliştiğini. Bunun ise zaman içerisinde aşamalı bir şekilde
oluştuğunu anlatır (Korkmaz 2000: 14-18).

Orta Türkçeden örnekler

Orta Türkçede de birtakım hal eklerinin farklı işlevlerde kullanılmaları devam etmektedir.
Örneğin, datif eki közi yol-ka bol- ‘gözü yolda olmak’ ifadesinde lokatif işlevindeyken, iş-ke aşnu ‘işten
önce’ ifadesinde ablatif işlevindedir. Bunun yanında ablatif durum eki –DIn ise ayrılma asli işlevinin
dışında lokatif, datif ve enstrümantal fonksiyonları da gösterir: közi taştın bol- ‘gözü dışarıda olmak’,

5
kidin’i kid-in olarak çözenlerde vardır. Bkz. Korkmaz, Zeynep, 2000, Türkçede Eklerin Kullanılış
Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

5
yerdin çal- ‘yere çalmak’, taştın bar- ‘dışarıya gitmek’, Ayastın oz ‘Ayas vasıtasıyla geç’. Ayrıca ekvatif
durum eki olan –çA’nın sol-ça kel- ‘soldan gel’ örneğinde olduğu gibi ayrılma/yön bildirdiği de görülür
(Paçacıoğlu 2003: 8-9). İleride göreceğimiz gibi günümüz Halaç Türkçesinde ise –çA lokatif durum eki
olarak kullanılır.

Periyot olarak Orta Türkçeye dahil olan Eski Anadolu Türkçesinde de hal eklerinin birbirleri
yerine kullanılmaları oldukça yaygındır. Bu konuda Gürer Gülsevin ve Erdoğan Boz’un çalışmasında bu
konu topluca özetlenmiş olup değişmelere farklı örnekler 6 verilmiştir. Bu örneklerden sadece birkaçını
aktaralım:

ağaçlarda bir ağaç bar, anuŋ yaprakı dökilmes, çevirmegil bu sözde ısra yüzi (datif yerine
lokatif).

bunuŋ şekline kimse görmedüm, sordu kim yerüŋe hôşnûd musın, teŋri bir yılduzı bir yılduz
sûretine yaratmadı (lokatif yerine dadtif) (Gülsevin ve Boz 2004: 109-110).

Hal eklerindeki işlev kaymalarının hem Eski Türk metinlerinde hem Orta Türkçe metinlerinde
bulunması bu dilsel olayın ilk yazma eserlerden çok önceleri başladığını göstermektedir. Aynı zamanda bu
silsilenin çağdaş Türk dillerinde de görülmesi bu tarihi seyrin doğal bir sonucudur. Öyleyse Türkiye
Türkçesindeki örneklere geçmeden önce diğer Türk dillerine bir göz atalım.

Gagavuz Türkçesi örnekleri

Türk dilleri içerisinde en çok hal nöbetleşmesi olanların başında Gagavuz Türkçesi
bulunmaktadır. Dolayısıyla ilk olarak bu dile bakacağız. Günümüz Gagavuz Türkçesinde Nevzat
Özkan’ın bulgularına göre onun tabiriyle ‘hal ekleri arasındaki görev değişikliği’ oldukça sık bir şekilde
yaşanmaktadır7. Özkan’ın tablosu şu şekildedir:

(yalın)-: -A, -DA, -DAn


-I : -A, -DA, -DAn
-DA : -(n)In, -DAn
-DAn : -I
-(n)In : -A
-ilä-n : -A, -DA, -DAn (Özkan 1996: 129).
Hal eki nöbetleşmelerini tarihi bir kalıntılara, yabancı dillerin etkisine veya ünlü değişmelerine
(daralma veya genişleme) bağlayan Özkan birçok örnek sıralamaktadır:

Datif yerine akuzatif:


Bak sän budalayı. İnanma zenginneri.
Bak sän işi.
Sändän kari kim beni acıyacak.

6
Gülsevin, Gürer • Boz, Erdoğan, 2004, Eski Anadolu Türkçesi, Ankara: Gazi Kitabevi, s. 103-114.
7
Gagavuz Türkçesindeki hal eki nöbetleşmeleri örnekleri Nevzat Özkan’ın Gagavuz Türkçesi Grameri,
Ankara, 1996, TDK Yayınları, s. 125-129, kitabından alınmıştır.

6
Neçin sän bakársın kendi üstünü.
Akuzatif yerine datif:

Bırak düşünmä buna.

Tez giydirerlär onu eni urbalara.

Biz sizä konak edecez.

Ablatif yerine lokatif:

Varaklıya pindi yolda geçär bir maşinaya.

Ablatif yerine datif:

Ben bıktım ona.

Ama vazgeçmedi aalamaa.

Nominatif yerine ablatif:

Yarım saatten kadar sona onu eşitti bir taliga.

Nominatif yerine datif:

Ne o kadar burası insan etinä koktu.

Tütğnä kokar içerde.

Datif yerine instrumental:

Ama bırda göl boyunda karşı geldiler Romın askerlerinnän.

Genitif yerine datif:

Etmiş yaşa saabiysin.

Kimä geleciydi aklısına.

Yakut Türkçesi örnekleri

Yakut (Saha) Türkçesinde Eski Türkçede olduğu gibi lokatif ve ablatif kullanımlarında
nöbetleşme vardır. Lokatif eklerli eklendikleri isme partitif, yani bir bütünün parçası anlamı katar. Lokatif
eki olan –DA’nın sesli ve sessiz uyumuna farklı alomorfları bulunmaktadır: –ta/-te/-da/-de/-do/-dö/-la/-
le/-lo/-lö/-na/-ne/-no/-nö.

uuta ağal ‘sudan getir’, mana<manda ‘burada’, onna<onda ‘orada’, saxarda ‘şekerden’, üörde
‘sürüden’, doğordo ‘arkadaştan’, öydö ‘akıldan’, ıalla ‘komşudan’, külle ‘külden’, küölle
‘gölden’, moxsoğollo ‘şahinden’, oyuna ‘şamandan’, silinme ‘tutkaldan’, olomno ‘geçitten’ vs.
(Kirişçioğlu 1999: 75-76).

Kazak, Tatar, Çuvaş Türkçesi örnekleri

7
Siz qay-da barasız? ‘Siz nereye gidiyorsunuz?’ (lokatif-datif) [Kazak].

Terezene yabıġız ‘pencereyi kapatınız’ (datif-akuzatif) [Kazan Tatar].

Min üz eşeme beterdem ‘ben kendi işimi bitirdim’ (datif-akuzatif) [Kazan Tatar].

Sine kem çaqırdı? ‘seni kim çağırdı?’ (datif-akuzatif) [Kazan Tatar].

İvan keneke-ne vulat ‘İvan kitabı okuyor’ (datif-akuzatif) [Çuvaş] (Korkmaz 1995: 228-229).

Halaç Türkçesi örnekleri

Doerfer’ın belirttiği gibi Halaç Türkçesi hal ekleri konusunda oldukça çarpıcı özelliklere sahiptir.
Örneğin, aslında eşitlik (ekvatif) durumu için kullanılan –çA, Halaç Türkçesinde lokatif eki yerine
kullanılır (Johanson 1998: 111). Gerhard Doerfer ise bu görüşü paylaşmaz. Ona göre Eski Türkçedeki –
çA ekinin ‘ekvatif’ diye adlandırılması bir yanlışlıktır; ona göre aslında bu ek lokatif durum ekidir ve
Doerfer düşüncesini Eski Türkçeden aldığı şu örnekle izah eder: bel-çä boğoz-ça suwda yorıp ‘bellerine
ve boğazlarına suda yürüyüp - up to their hips and throats walking in the water’ (Doerfer 1977: 24).
Yalnız, onun tercümesine göre ‘up to’ ifadesi lokatiften ziyade datif durumunu gösteren bir kullanımdır.
Günümüzde Anadolu ağızlarında –cA eşitlik eki datif ekiyle birlikte semantik olarak yer bildiren bir
şekilde kullanılır. Adam belinece çamura battı (Sorgun-Ali Erol). Resmi yazı dilinde bu ifade Adam
beline kadar çamura battı şeklinde olmalıdır. Öteki Türk dillerinin aksine Halaç Türkçesinde eşitlik eki
olarak –vara kullanılır. Farsçadan alınan vār, ‘benzer, eşit’ anlamında bir sözcüktür (Doerfer 1977: 24).

Öte yandan Halaç Türkçesinde lokatif durumu –çA ile gösterilirken ablatif durumu için Eski
Türkçede olduğu gibi –DA kullanılır. Sadece Halt-abad ağzında –dAn eki ablatif eki olarak bulunmaktadır
(Doerfer 1977: 24).

Türkiye Türkçesinde görülen yaygın nöbetleşmeler

Akuzatif yerine datif:

Türk dilinde yükleme hali yerine yönelme hali karışıklığı özellikle Güney Batı Anadolu
ağızlarında yaygın bir özelliktir. Çoruhboyu ve Oltu ağızlarında iyelik ekinden sonra akuzatif-datif
nöbetleşmesine benzer bir özellik görülmektedir. Daha çok Karadeniz ağzına yakın olan Çoruhboyu
ağızlarında; çohlarune-çoklarını, haggune-hakkını, harbune-harbini, ufağune-ufağını, sozlarune-sözlerini
örneklerini görürken Oltu ağzında gafasene-kafasını, yağene-yağını, haggene-hakkını, halene-halini,
yapeldığene-yapıldığını, görduhlarene-gördüklerini gibi örneklere rastlamak mümkündür (Gemalmaz
1995: 278). Rize ağzında, enişteye dağvet eder, duman aldı dağlara şeklinde kullanımlar bulunmaktadır
(Özkan 1996: 126).

Biraz evvel bahsettiğimiz gibi bu kullanımın en yaygın olduğu bölge Güney Batı Anadolu
yöresidir. Muğla azgında, çalġıcıya okulardık ‘Çalgıcıyı davet ederdik’, ġabağa çamı asmış ‘Kabağı çama
asmış’, bene hu imzaya atıvė ‘Bana bu imzayı atıver’, kesme mēmed benim yoluma ‘Kesme Mehmet
benim yolumu’ gibi birçok örnek bulunur (Akar 2004: 48-49).

8
Denizli ağzında da benzer durum görülür: dağlara ‘dağları’, çuvalıñ āzına ‘çuvalın ağzını’,
çocūğa ‘çocuğu’, ġarē ‘karıyı’, almē ‘elmayı’, bıçā ‘bıçağı’, bayrā ‘bayrağı’ vs. (Tok 2002: 103).

Kütahya ağzında o kırk elmasa başını dikēsin ‘O kırk elması başına dikersin’, yāni dünya
gıdasına alma ‘Yani dünya gıdasını alma’, göbeğe doğduğu zaman ‘Göbeği doğduğu zaman’ (Gülensoy
1988: 80).

Datif yerine akuzatif:

Güney Batı Anadolu ağızlarından bilhassa Aydın-Muğla-Denizli-Kütahya bölgelerinde datif


eklerinin akuzatif ekleri gibi söylendiği görülmektedir. Hatta Türkiye’nin diğer bölgelerinin insanlarının
bu bölgenin (Özellikle Denizli’nin) insanlarına ‘Yap beni bir çay’ cümlesiyle şaka yollu takılmaları
yaygındır.

Denizli ağzından verebileceğimiz bazı örnekler şöyledir: odasını ‘odasına’, onu ‘ona’, yaşımızı
‘yaşımıza’, sarayını ‘sarayına’, ġuyuyu-guyū ‘kuyuya’, tarafı ‘tarafa’, daluñ ucunu ‘dalın ucuna’, bazarı
‘pazara’, boynunu ‘boynuna’ vs. (Tok 2002: 104).

Annesini peşgir tutsun, babasını kak kak gülsün.[Muğla] O, halkını göre şerbet eze. [Kütahya],
bu Mämetçik kazanmıya büyük şäri inmiş. [Muğla] (Özkan 1996: 126).

ġabağa çamı asmış ‘Kabağı çama asmış’, seni bi kere bi yakım yakıyo ‘Sena bir kere yakım
yakıyor’, gayabaşını geldim ‘Kayabaşına geldim’, o zaman hatırımı geldi ‘O zaman hatırıma geldi’, ceyiz
deveyi sarılırdı evveli ‘Çeyiz deveye sarılırdı önceleri’ (Akar 2004: 50). Afyon ağzında, bi ziyān olursuñ
diye bäni gitme didi, unnan sōra çarşıyı çıkılıŗ, alış viriş yapılıŗ örnekleri vardır (Boz 2002: 94).

Ablatif yerine lokatif:

Güneydoğu Anadolu bölgesinin bazı yörelerinde ve Edirne ağzında ablatif durumunun lokatif
ekleriyle karşılandığı görülmektedir.

bunuñ üzerinde äkside bıçakları gullanırdık [Afyon] (Boz 2002: 96).

Tuna boyunda olmak8 ‘Tuna boyundan olmak’[Edirne], haşlukde darlanma ‘aşlıktan darlanma’,
kak seni mahkemada isterler ‘kalk seni mahkemeden istiyorlar’ [Rize] (Özkan 1996: 126).

Gaziantep ilinin Araban ilçesi Beydili9 köyü ağzı Eski Türkçenin lokatif-datif kullanım özelliğini
günümüzde sürdürmektedir:

8
Nevzat Özkan hal ekleri nöbetleşmelerini anlatırken kullandığı örnekleri Rize, Muğla, Kütahya ve
Güney Batı Anadolu ağızları hakkında yazılmış farklı eserlerden derlemiştir. Bunlar: Günay, Turgut,
1978, Rize İli Ağızları, Ankara S. 110-111; Gülensoy, Tuncer, 1988, Kütahya ve Yöresi Ağızları, Ankara:
Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 79, 136; Korkmaz, Zeynep, 1956, Güney Batı Anadolu Ağızları, Ankara, s.
73. ; Mansuroğlu, Mecdut, “Edirne Ağzında yapı özellikleri”, Belleten 1960, II. bs. Ankara, 1988, s. 185;
Caferoğlu, Ahmet, “Muğla Ağzı”, Belleten 1962, II. bs. Ankara, 1988, s. 113.
9
Beydili ağzı örnekleri Gaziantep Üniversitesi öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Ahmet Ağır
kaynaklıdır.

9
Çocuklar okulda yeni geldiler ‘Çocuklar okuldan yeni geldiler’ , Evde çakarken gördüm ‘Evden
çıkarken gördüm’ (Ahmet Ağır), Nerede gelip nereye gittiğini bilmiyorum ‘Nereden gelip nereye
gittiğini bilmiyorum’ (Bünyamin Polat), Dünde beri bu durum böyle ‘Dünden beri bu durum
böyle’, Nerede geliyorsun? ‘Nereden geliyorsun?’ (Hüseyin Ağır).

Lokatif yerine datif:

Doğu Karadeniz bölgesinde özellikle Trabzon-Rize hattında lokatif durum eki yerine datif durum
eklerinin kullanılması oldukça yaygındır.

Bu hafta sonu eve misun?

Babam Saribaşlar camsinedur.

Ben mutfağayum sen haburaya gel!

Genitif yerine ablatif:

Üniversite sınavlarında soru olarak da sorulan bu durumda isim tamlamalarında tamlayan yerine
kullanılan genitif eklerinden –In yerine ablatif eki kullanılmaktadır.

Konuşmacılardan biri konuya iyi hazırlanmamıştı.

Yolculardan çoğu aracın içerisinde mahsur kalmış.

Hal eklerindeki görev değişiklerinin nedenleri neler olabilir?

Hal eklerindeki yerine kullanılma problemini çözmek oldukça güç bir olardır. Doğal olarak bir
hal eki hem mekansal, hem anlamsal hem de biçimsel boyutta sadece kendi özelliğini yansıtan bir
kullanımda olmalıdır. Yani bir biçimbirim kendi asli görevini yerine getirmelidir. Girişte belirtildiği üzere
farklı zaman ekleri ve kiplerde olduğu gibi hal ekleri de başka biçimbirimlerin kullanım alanlarını bir
anlamda işgal etmekteler. Bunun nedenleri üzerinde ortak bir neticeye varmak kolay değildir. Yine de bu
konuda ortaya atılan görüşlerden bazılarına bakmak konuyu toparlamak açısından yararlı olacaktır.

Barry J. Blake’ın belittiğine göre (1994: 23-24), Mel’çuk I. A. adlı dilci, R. D. Brecht ve J. S.
Levive’ın editörlüğünde 1986 yılında yazılan Toward a definition of case [Halin tanımına doğru] adlı
eserde otonom olmayan durum [non-autonomous case] diye bir terim kullanır. Bu terimle ifade edilen
teoriye göre anlam olarak mevcut olup biçimsel göstergesi olmayan yahut biçimbirimi olmayan durumlar
otonom olmayan durum olarak adlandırılır. Dil bu biçimbirimsel boşluğu başka durum ekleriyle doldurma
yoluna gider. Blake, Rusça ve Latinceden örnekler vererek durumu açıklar. Örneğin, Rusçada genitif eki
partitif (bütünün bir parçası) eki yerine de kullanılırken, Latincede yer bildiren lokatif/datif durum ekleri
yerine genitif kullanılır. Yalnız, Türk dillerinde görülen hal eki nöbetleşmeleri bir ekin olmamasından
kaynaklanmamaktadır. Örneğin, ablatif eki bağımsız ve aktif olarak kullanımda olduğu halde eşzamanlı
olarak lokatif eki de ablatif ekinin yerine kullanılmaktadır. Başka bir ifadeyle, Türkçedeki hal ekleri
eşzamanlı olarak hem kendi asli işlevlerini sergilerler hem de diğer durum eklerinin yerine görev
üstlenirler. Dolayısıyla bizce, otonom olmayan durum teorisi Türkçedeki olayı açıklamaya yetmez. Bu

10
teorinin konuyu izah edebilmesi için hal eklerinin ortaya çıkış sıralarını zamansal [kronolojik] olarak
sıralayabilmemiz gerekir. Bir biçimbirim şekil olarak ortaya çıkmadan ondan önceki bir morfem
tarafından, söz yerindeyse, ‘idare edilmiş’ olması gerekir. Türkçe açısından bunu tespit etmek oldukça zor
bir durumdur; zira elimizdeki en eski yazılı metinlerde bu durum yoktur. Öte yandan, yüzeysel yapı
bakımından bakılınca ilk etapta birbirlerinin yerine kullanılan hal biçimbirimleri birbirlerinin alomorfu
(alt biçimbirim) olarak algılanırlar. ‘beni çay yap’ ifadesindeki beni ile ‘bana çay yap’ ifadesindeki bana
zamirlerindeki -i ve -a biçimbirimleri anlam değişikliğine neden olmadıklarından birbirlerinin alomorfu
gibi dururlar. Oysa gerçek anlamında kullanılan akuzatif eki ile datif eki derin yapıda büyük anlam
farklılığı gösterirler. Normalde ‘beni çay yap’ ifadesi anlamsızdır çünkü ‘çayı zamirin gösterdiği kişiden
yapmak’ mantık dışıdır. ‘bana çay yap’ ifadesinde ise kişiye yönelen bir iş vardır. Öyleyse, Türk
dillerinde hal eklerinin nöbetleşmelerindeki duruma bakılınca, eklerin birbirlerinin alomorfuymuş gibi
algılamak zorunda kalıyoruz. Genitif ekinin ablatif ekine, akuzatif ekinin datif ekine vb. -tersi de geçerli-
alomorfluk yapmasının fonetik ve semantik açıdan açıklaması zor olsa da bu konuda daha derin bir
çalışma yapmak ilginç sonuçlar doğurabilir.

Otonom olmayan durum teorisi ve alamofluk yaklaşımından sonra diğer bir yaklaşım da fonetik
çözüm önerisidir. Özkan, Gagavuzcadaki değişmeleri izah ederken (s. 125) tarihi Türk şivelerinin bir
hatırası olarak devam eden ünlü değişmesini (daralma ve genişleme) ek nöbetleşmelerinin sebeplerinden
biri olarak göstermektedir. Gemalmaz da (s. 278) Çoruhboyu ve Oltu ağızlarındaki datif-akuzatif
kaymasını dolaylı olarak ünlü değişmesine bağlar. Batı Anadolu Ağızlarındaki datif yerine akuzatif
kullanımını Korkmaz’ın (1995: 227-229) ses daralmasına bağladığını görürüz. Ona göre bu bölge ünlü
daralmalarına pek elverişli bir bölgedir. Verdiği örnekler arasında gerileyici veya ilerleyici benzeşme
etkilerine bağlı olarak daralmalar söz konusudur: yazma>yazmı ‘başörtüsü’, oyalı>uyalı, ġayınça>
ġayınçı ‘kayınbirader’, neler>nile, işe->işi, neden>niden, tencere>tencire, gece>geci, çağır>çığır,
gine>gini, diñle>diñni, orta>ortı vs. Korkmaz bu ve benzeri örneklere dayanarak söz konusu ağızlardaki
daralma eğiliminin doğal bir sonucu olarak –a/-e yönelme hal ekinin –ı/-i’ye dönüştüğünü söyler. Bu
dönüşüm doğru olsa bile öteki hal nöbetleşmelerini aynı görüşle açıklamak zordur.

Ses değişmeleri açıklamaların dışında bu dilsel olayın morfolojik bir değişiklikten çok bazen
semantik bir tercih olabileceği yaklaşımları da mevcuttur. Buna göre her fiil tabanı bir hal ekiyle bağlanan
tamlayıcıları almakta ve bu tamlayıcılarla yükleme bağlanmaktadır (Akar 2004: 48-49). Akar bu görüşleri
Zeynep Korkmaz ve Mustafa Uğurlu’dan nakleder 10. Korkmaz, eylemlerin yaptığı bu seçimi fiillerin
rejimi diye adlandırır (Korkmaz 1995: 226). Diğer dillerde olduğu gibi Türkçede de fiil cümlenin en
önemli öğelerindendir, cümledeki semantik ve morfolojik uyumlar fiilin hakimiyeti altında biçimlenir 11.

10
Zeynep Korkmaz, “Batı Anadolu Ağızlarında Yazı Dilinden Ayrılan İsim Çekim Ekleri ve Fonologie-
Morfologie Bağlantısı”, Türk Dili Üzerine Araştırmalar, İkinci Cilt, Ankara 1995, s. 222-231; Mustafa
Uğurlu, Memluk Türkçesinde Zarf-Fiili Parçalarının Dizimi, Ankara 1999, a. 18 vd.; Mustafa Uğurlu,
“Türk Lehçelerinin Aktarımında Valenz Sözlüklerinin Önemi”, Uluslar Arası Sözlük Bilimi Sempozyumu
Bildirileri, Gazimağusa, 2001, s. 198-207.
11
Türkiye Türkçesinde hangi eylemin hangi durum eklerini aldığı konusu için kapsamlı bir çalışma Tahir
Kahraman tarafından yapılmıştır: Çağdaş Türkiye Türkçesindeki Fiillerin Durum Ekli Tamlayıcıları,
1996, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 81-308.

11
Türkçede bazı fiiller kendilerine bağlanan bazı hal eklerine izin verirken bazılarına izin vermemektedirler.
Örneğin Türkiye Türkçesinde, nezle bulaşır diye çocuğu öpmeye korkuyorum veya beni azarlar diye
yanına gitmeye korkuyorum cümleleri nezle bulaşır diye çocuğu öpmekten korkuyorum veya beni
azarlar diye yanına gitmekten korkuyorum biçiminde de söylenebilir. Bu kullanımlar kabul edilebilir,
çünkü kork- fiili hem datif ekine hem de ablatif ekine izin vermektedir. Benzer bir şekilde bu kitabı
nerede aldın? cümlesi dilbilgisel açıdan çok yanlış bir cümle olarak durmamaktadır. Soruya cevap olarak,
hem bu kitabı bursa’da aldım hem de bu kitabı bursa’dan aldım denebilir çünkü al- eylemi bu
kullanımda hem lokatif ekine hem ablatif ekine izin vermektedir. Bu tür kullanımlarda eylemlerin hangi
eki daha çok tercih ettikleri, yani birincil veya ikincil tercihlerinin olup olmadığı sorusu akla gelmektedir.
Bunu kestirmek oldukça güç bir durumdur. Aynı durum Eski Türkçedeki kullanımlar için de geçerlidir.
Mesela tabğaç ilı-ŋä qılintım ‘Çin ülkesinde doğdum’ (Tonyukug Batı 1) cümlesinde datif eki çin
ülkesi-ne kılındım/verildim biçiminde de algılanabilir, fakat biz bunu bugünkü Türkçeye çevirirken
çin ülkesinde doğdum şeklinde söylemekteyiz. Dolayısıyla burada birincil değil ikincil bir
nöbetleşme gibi görünmektedir.

Kimi kullanımlara fiillerin rejimi/tercihi yaklaşımıyla bakılınca bazı hal eki nöbetleşmelerinin
semantik açıdan anlamsız oldukları görülür. Gaziantep Beydili ağzında rastladığımız çocuklar okulda
yeni geldiler cümlesinde gel- fiili semantik tutarsızlığı gidermek için –da morfemini –dan olmaya
zorlamaktadır. Zira çocuklar okuldan ayrılmışlardır. Aynı durum dünde beri bu durum böyle cümlesi için
de geçerlidir; beri edatı semantik olarak –DAn biçimbirimiyle kullanılır ve ayrılma bildirir. Eski
Türkçedeki ötükän yiş-da yig idi yoq ärmiş ‘Ötüken Ormanı’ndan daha iyi bir yer yok imiş’ (Kül
Tigin Güney 4) kullanımında –da’nın kullanılışı anlam bakımından Türkçedeki varlıkları
karşılaştırma kuralını bozmaktadır. Çünkü sıfatların karşılaştırılması kuralına göre ‘bir yer bir yer-
den daha iyidir’. Dolayısıyla fiillerin hal eki tercihi açısından bakılınca hal nöbetleşmelerinin
nedenleri sorunu tam olarak çözüme kavuşmamaktadır. O zaman, semantik bakımdan ana dili
konuşucuları (native speakers) olarak biz Türkçe konuşanlara tamamen ters gelen kullanımlardaki
hal eki değişikliklerinin birincil/asli, anlamları ilk kullanışa uygun fakat günümüz konuşmasına ters
düşenlerin ise ikincil değişmeler olduğu da düşünülebilir.

Kısaca, hal eki nöbetleşmelerini bir tek nedene bağlamanın yanlış olacağını söyleyebiliriz.
Bazı nöbetleşmeler ses değişikliğiyle izah edilebilirken ötekiler için başka kuramsal açıklamalar
gerekmektedir. Dolayısıyla her ek nöbetleşmesinin başka bir sebepten dolayı ortaya çıkmış olma
olasılığı vardır.

Değerlendirme

Dillerden aldığımız örneklerden yola çıkarak genel olarak aşağıdaki değerlendirmeleri yapmak
mümkündür:

1. Hal ekleri nöbetleşmeleri neredeyse tüm Türk dillerinde farklı sıklıklarda bulunan bir
özelliktir.

12
2. Modern Türk lehçelerindeki hal eki nöbetleşmeleri aniden ortaya çıkmış bir özellik değildir.

3. Bu tür kullanımların tarihsel bir gelişimi vardır ve bunu büyük bir oranda Eski Türkçeye
bağlamak mümkündür. Aynı zamanda, Eski Türkçe metinlerde hal nöbetleşmelerinin olması Türkçenin
yazıya geçmeden çok önce bu özelliğe sahip olduğuna da işaret etmektedir.

4. Hal eki değişmeleri sadece Türk dillerinde değil Ural ve Altay dillerinde de belirli oranda
görülen bir özelliktir.

5. Halaççanın Farsçadan etkilenmesi örneğinde olduğu gibi hal eklerinde superstata etkisi, yani
baskın dillerin veya bölgesel dillerin etkisi göz önünde bulundurulmalıdır.

6. Bazı hal nöbetleşmelerinin dilin doğasında olan ses değişiklikleri ile ilgili olması da
muhtemeldir.

7. Dilsel bir olay olarak hal eklerinin birbirlerinin yerine kullanılmaları meselesi teorik olarak
ayrıntılı bir biçimde incelenmeyi bekleyen bir konudur. Bu konu derin yapı ve yüzeysel yapı , non-
autonomous case ve fiillerin hal eki tercihleri bakış açılarından daha derin bir biçimde incelenmeyi hak
etmektedir. Türkiye Türkçesindeki hal eklerindeki nöbetleşmelerine hem artzamanlı hem de eşzamanlı
olarak yaklaşan bu yazının bir amacı da bu kapıyı açmaktır. Mevcut yaklaşımlarla sorunsuz olarak izah
edemediğimiz hal eklerindeki görev değişikliklerini tüm olası nedenlerin yanında, Saussure’ün
göstergenin bileşenlerini açıklarken ileri sürdüğü gibi dilde keyfiliğe bağlamanın bir kolaycılık olup
olmayacağı sorusunun zihnimizi meşgul etmesine izin verebiliriz.

Kaynakça

Akar, Ali (2004), Muğla Ağızları, Muğla: Muğla Üniversitesi Basımevi.

Blake, Barry J. (1994), Case, Cambridge: Cambridge University Press.

Bloomfield, Leonard (1984), Language, Chicago and London: The University of Chicago Pres.

Crystal, D. (1997), A Dictionary of Linguistics and Phonetics, Oxford, UK: Blackwell Publishers.

Boz, Erdoğan (2002), Afyon Merkez Ağzı, Ankara: Başkent Grafik.

Doerfer, Gerhard (1977), “Khalaj and Its relation to the other Turkic Languages”, Türk Dili Araştırmaları
Yıllığı Belleten, Ankara:Türk Dil Kurumu Yayınları, s.17-33.

Eker, Süer (2003), Çağdaş Türk Dili, Ankara: Grafiker Yayınları.

Ergin, Muharrem (1996), Orhun Abideleri, İstanbul: Boğaziçi Yayınları.


Ericson, A. John (2001), Language Contact and Morphosyntactic Change: Shift of Case-Marker
Functions in Turkish, Indiana: Indiana University (Basılmamış doktora tezi).

Gabain, A. Von (1988), Eski Türkçenin Grameri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Gemalmaz, Efrasiyap (1995), Erzurum İli Ağızları I., Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Gencan, N. T. (1971), Dilbilgisi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

13
Grönbech, Kaare and Krueger, John, R. (1955), An Introduction to Classical (Literary) Mongolian,
Otto Harrassowitz: Wiesbaden.

Gülensoy, Tuncer (1988), Kütahya ve Yöresi Ağızları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Gülsevin, Gürer ve Boz, Erdoğan (2004), Eski Anadolu Türkçesi, Ankara: Gazi Kitabevi.

Hangin, G. John (1996), Basic Course in Mongolian, Guilford: Audio-Forum A Division of Jeffrey
Norton Publishers, Inc.

Johanson, Lars and Éva Á. Csató (1998), The Turkic Languages, London and New York: Routledge.

Kahraman, Tahir (1996), Çağdaş Türkiye Türkçesindeki Fiillerin Durum Ekli Tamlayıcıları, Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.

Karlsson, Fred (1999), Finnish: An Essential Grammar, London & New York: Routledge.

Kirişçioğlu, Fatih (1999), Saha (Yakut) Türkçesi Grameri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Korkmaz, Zeynep (1995), Türk Dili Üzerine Araştırmalar II, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Korkmaz, Zeynep (2000), Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları, Ankara:
Türk Dil Kurumu Yayınları.

Özkan, Nevzat (1996), Gagavuz Türkçesi Grameri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Paçacıoğlu, Burhan (2003), Orta Türkçe, Sivas: Dilek Ofset Matbaacılık.

Rounds, Carol (2001), Hungarian, London and New York: Routledge.

Tauli, Valter (1966), Structural tendencies in Uralic languages, London, The Hague, Paris: Mouton & Co.

Tekin, Talat (1968), A Grammar of Orkhon Turkic, Indiana University Bloomington.

Tok, Turgut (2002), Denizli İli Güney ve Güneybatı Ağızları, Denizli: Pamukkale Üniversitesi
(Basılmamış doktora tezi).

Trask, R. L. (1993), A Dictionary of Grammatical Terms in Linguistics, London and New York:
Routledge.

ON THE CASE SUBSTITUTIONS IN TURKISH


ABSTRACT
It is the nature of language that languages worldwide observe substitutions at almost every linguistic
level. From tense markers and modals to case markers Contemporary Turkic languages also observe quite
a number of substitutions. What is meant by substitution is that a tense making morpheme, a modal or a
case marker is substituted by another morpheme. This study investigates Turkish case morphemes that

14
leave their actual function aside and replace another case morpheme which normally does not exhibit the
same semantic characteristics. In investigating this morphological phenomenon in the Turkish dialects in
Turkey, similar or corresponding case alternations in some Uralic languages, Altaic languages and other
Turkic languages are also demonstrated synchronically, while Old and Middle Turkic usages are
displayed from a diachronic perspective. The possible reasons for such alternations which did not emerge
abruptly, spread over a long time period and throughout a vast linguistic area are also dealt with. Although
it is not rather easy to conclude what motivates the case alternations in the languages investigated in this
study and in general as well, some relevant theories are brought up to find out the answer.

Key Words: case substitution, Turkish dialects, non-autonomous case, isogloss, verbal case government,
surface structure

15

You might also like