You are on page 1of 8

2009

Doğu Perinçek’in
Son Eri!
Bilinmeyen Yönleriyle Soner Yalçın
… Bir general ise, Soner Yalçın, Aydınlık gazetesinden
ayrıldıktan uzun bir zaman sonra şunları söylemişti: “Biz,
Yüzbaşı Cem Ersever’i Aydınlık’a hayatını kurtarması için
gönderdik. Ancak Aydınlık önemli bir hata yaparak,
Yüzbaşı Cem Ersever’le görüşme işine Soner Yalçın’ı da
kattı. Bu yanlış, Cem Ersever’in hayatına mal oldu.”

Editör Talha Dereci


www.bilginist.com
01.08.2009
DOĞU PERĐNÇEK’ĐN SON ERĐ!
Zamanla Perinçek’le davalık olmasına rağmen bugün Ergenekon’a taraf yazılar yazan,
Aydınlık ekolünden Hüseyin Soner Yalçın, anne tarafından Tercan, baba tarafından Horasanlı
bir aileye mensup.

‘Nerelisiniz?” dedim. Güldü. “Selanikliyim” dedi, “Medyada yükselmek istiyorsan sen de


öyle yap, Selanikliyim de.”

Soner Yalçın söylemişti bunu, kendisine nereli olduğunu soran gazeteciye özel sohbette. Espri
yapıyordu, ama kankası Yalçın Küçük’e göre pekâlâ dediği gibi de olabilirdi!

Kamuoyu onu, 1993’te Aydınlık’ta yayımlanan Cem Ersever röportajı ile tanıdı. Daha sonra
bunu Binbaşı Ersever’in Đtirafları adıyla Doğu Perinçek’in yayınevinden kitaplaştırdı. Onu
böyle popüler yapan, Ersever’in, yıllarca varlığı inkâr edilen ancak Ergenekon
mahkemelerinde artık tescillenen Jandarma Đstihbarat ve Terörle Mücadele’den (JĐTEM)
olmasıydı.

Yani Soner Yalçın, Doğu Perinçek’in Aydınlık ekolünden yetişmiş günümüzdeki önemli
temsilcilerinden biriydi. Bunun ne anlama geldiğini birazdan anlatmaya çalışacağız. Şimdi
geçelim.

1995’te Aydınlıkçılarla yollarını ayırdığında Doğu Perinçek’le arası iyi değildi. Bütün diğer
ayrılanlar gibi o da artık Perinçek için ‘dönekti’. Geçen sürede tarz olarak aynı olsa da ayrı
yollardan yürüdüler. Perinçek’in, Aydınlık’ta, Yalçın için ‘aramıza sokuldu’ suçlamalarıyla
iyice kanlı bıçaklı olan ikili, zamanla mahkemelik hâle gelmişti.

Fakat bir şey oldu. Türk Solu çevresinin de tespit ettiği gibi ‘özellikle Ergenekon
soruşturmasıyla birlikte Soner Yalçın’ın sahibi olduğu odatv internet sitesi işlevsellik
kazandı.’ Burada Perinçek için yazılar kaleme almaya başlayan Yalçın, Hürriyet ve odatv’de
Ergenekon’u savunan yazılar yazdı, Đşçi Partisi’nden Ergenekon tutuklusu Ferit Đlsever’i
‘Oradaydım’ belgeseline konuk etti. Bunun öncesinde ise Perinçek, Vatan’da, Sanem Altan’a
verdiği röportajda, Yalçın’a, bir anlamda ‘zeytin ağacı (!)’ uzatmıştı. Peki, neler oluyordu?
Bir yandan mahkemelik olan Perinçek ve Yalçın ikilisini son süreçte tekrar aynı noktada
buluşturan neydi?

Aslında bunun için belli başlı bir sebep yoktu. Zira bir-iki yıl geriye gittiğimizde Perinçek ile
Soner Yalçın’ın mesafesini gösteren önemli bir iddia duruyordu karşımızda. Tarih 25 Şubat
2007. Aydınlık Dergisi ‘4 gazeteciye daha teklif edilmişti, reddettiler’ üst başlığıyla birlikte
‘Soner Yalçın’a “Efendi”yi MĐT yazıp verdi’ kapağıyla çıkmıştı okur karşısına.

Habere göre, Efendi kitabı, Yalçın’dan önce dört gazeteciye daha teklif edilmiş, onlar bunu
kabul etmemişti. Ayrıca, eski mesai arkadaşları Soner Yalçın’ın Đngilizce bilmediği ve bilgi
alabilmek için arkadaşlarını başkalarına kötülemeyi meşru sayan biri olduğu bilgisine yer
veriyordu. Haberin devamında, Yalçın’ın, Tansu Çiller’in başbakan olduğu ilk dönemde,

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 2


Aydınlık’ın dağıtımla ilgili bir problemini gidermek için Çorum’dan hemşerisi de olan,
dönemin MGK Sekreteri Orgeneral Ahmet Çörekçi ile görüşüp sorunu çözebileceğini
söyledikten sonra kontrol altına girdiği iddiasına da yer veriliyordu. Bu satırlar da Aydınlık’ın
o sayısında yer almıştı: “Aydınlık’taki çalışma arkadaşları, ‘Soner Yalçın o görüşmeden sonra
temelli değişti’ diye anlatıyorlar.”

Dergi, Yalçın’ın, Aydınlık’taki en kritik haberi olarak 1994’te, gazete haftalığa döndükten
sonra yaptığı haberi örnek gösteriyordu; “Soner Yalçın’ın getirdiği yalan bilgiyle yapılan
habere göre Karadayı Türk-Đslam sentezci! Soner Yalçın kitaplarını da işte böyle yazıyor!”
idi.

Derginin satırlarında gezinmeye devam edelim. Yine Aydınlık’tan aynen aktaralım: “Askerî
Đstihbarat’ın 2000 yılında hazırladığı gazeteciler raporunda Soner Yalçın’ın adı da geçiyor ve
isminin karşısında bağlı bulunduğu kurum şöyle yazıyor: (Mikdat Alpay ekibinden.)”

Aydınlık’ın, 1987 ile 1995 yılları arasındaki eski çalışanı Soner Yalçın hakkındaki kapağı şu
şekilde nihayetleniyordu: “Bir general ise, Soner Yalçın, Aydınlık gazetesinden ayrıldıktan
uzun bir zaman sonra şunları söylemişti: ‘Biz, Yüzbaşı Cem Ersever’i Aydınlık’a hayatını
kurtarması için gönderdik. Ancak Aydınlık önemli bir hata yaparak, Yüzbaşı Cem
Ersever’le görüşme işine Soner Yalçın’ı da kattı. Bu yanlış, Cem Ersever’in hayatına
mal oldu.”

Evet, Soner Yalçın, bu haber üzerine Perinçek’le mahkemelik oldu. Yalçın’ın 100 bin TL
isteğine mahkeme 3 bin TL vererek Aydınlık’ın iddialarının yüzde 3’ünü mü cezalandırmıştı
acaba? Öyle ise onlar hangileri idi? Bilinmiyor. Geçelim. (Bu tarz Soner Yalçın üslubudur,
hatırlatalım! C.K.)

Perinçek ile Yalçın arasındaki ikinci bir gelişme de 18 Kasım 2007 tarihli Aydınlık’ın
kapağından sonra yaşandı. Aydınlık, 1990’lı yıllarda PKK ile yan yana durmasına ve
Bekaa’da Öcalan’la görüşüp ondan çiçek alışverişinde bulunmasına rağmen her nedense 18
Kasım 2007 tarihli sayısında PKK’yı MĐT’in kurduğunu yazdı. Soner Yalçın da topa girince,
ortaya birbirini çok iyi tanıyan iki kişinin ifşaatları çıkıverdi.

Bunun üzerine Soner Yalçın, yine internet sitesinden bu haberin analizini yapan bir yazı
kaleme aldı. Yazının başlığı bu sefer ‘Doğu Perinçek aslında kimdir?’ idi. Yalçın, Perinçek’in
‘dün dündür bugün ise bugün’ geleneğinden gelen birisi olduğunu belirtip, bunun nedenlerini
sıralıyordu. Buna göre Aydınlık hareketi, 1970’li yıllarda PKK ile mücadele etmişti. Ancak
12 Eylül 1980’den sonra Aydınlık hareketi özeleştiri yaptı ve PKK’ya yakınlaştı. Yalçın’a
göre bu yakınlık öyle bir hâl aldı ki, Aydınlıkçılar o zamanki yayın organları 2000’e Doğru
dergisinde ‘gerillalar komutan kaçırdı’ tarzı propaganda kokan, yalan haberler bile yapmıştı.
Bunun sonucunda ödüllendirilmişlerdi de. Soner Yalçın’dan okuyoruz: “Ödüllerini de aldılar:
Öcalan başta Doğu Perinçek olmak üzere üç Aydınlıkçının SHP listesinden TBMM’ye
girmesini teklif etti. Ancak Perinçek daha çok milletvekili istedi. Anlaşamadılar.”

Yalçın, devam ediyordu: “1990’ların ikinci yarısından sonra Aydınlık ile PKK arasında soğuk
rüzgârlar esmeye başladı. Son yıllarda Aydınlık, PKK’ya tıpkı 1970’li yıllarda olduğu gibi
savaş açtı.” Olayı Uğur Mumcu ile ilişkilendiren Soner Yalçın, Mumcu’nun öldürülmeden
önce Öcalan-MĐT ilişkisini araştırdığını, o dönemde Perinçek’in ise Öcalan’a Bekaa’da
kırmızı karanfil verdiğini’ anlatıyordu yazısında. Bugün ‘PKK’yı MĐT kurdu’ kapağı ile çıkan
Aydınlık ve Perinçek, o zaman Mumcu’ya en büyük tepkiyi veren kişiydi. Perinçek,
Mumcu’yu CIA-MOSSAD ajanlığı ile itham etmişti o zaman.”

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 3


Soner Yalçın, bu yazısını “Sahi 1990’lı yılların başında Öcalan’ın istihbarat ilişkilerinden
rahatsız olan Aydınlık bugün neden ‘PKK’yı MĐT kurdu’ diye haber yapmaktadır. Siz siz
olun, Perinçek’in ne dediğine değil, ne demediğine bakın!” diyerek bitiriyordu. Bunun üzerine
Perinçek de ĐP Basın Bürosu Başkanı, Ergenekon tutuklusu Hikmet Çiçek aracılığı ile yaptığı
açıklamada, Soner Yalçın’a Aydınlıkçıların geçmişiyle neden uğraşıyorsunuz’ diye sorduktan
sonra, bu yazılanları ‘psikolojik savaşın bir ürünü’ olarak gördüğünü ifade ediyordu.

Hüseyin Soner Yalçın da bu açıklamaya bir cevap daha yazarak, “2000’e Doğru Dergisi
PKK’nın yayın organı mıydı? Öyle olmadığını söyleyeceksiniz. Peki, neden PKK’nın
‘psikolojik harp merkezi’ gibi çalıştınız? 2000’e Doğru Dergisi’nde bu haberleri neden
yaptınız?” sorularını soruyor ve 1989 ile 1991 yılları arasında dergide yayımlanmış bazı
haberlerin başlıklarını sıralıyordu.

2007 yılının sonlarında cereyan eden bu karşılıklı atışmada Yalçın, “Perinçek’in dün söylediği
ve yazdığını bugün hemen değiştirmesindeki kurnazlığının sebebini anlamaya” çalıştığını
anlatıyordu. Ve Yalçın, dün öyle diyen, bugün tersini söyleyen Perinçek’in en çok yarın ne
diyeceğini merak ettiğiyle bitiriyordu yazısını.

Aradan biraz daha zaman geçince bu sefer başka bir yayın çıkıyor karşımıza. Vatan Gazetesi,
tarih 15 Mart 2009. Sanem Altan, hem Şule Perinçek hem de tutuklu Doğu Perinçek ile bir
röportaj yapıyor. Altan, Doğu Perinçek’e soruyor: “Aydınlık hareketine beraber başladığınız
Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Nuri Çolakoğlu, Gün Zileli, Soner Yalçın ve daha birçok isimle
ayrı düştünüz. Sizi terk ettiler. Hepsi mi hatalı?” Perinçek ne cevap verse beğenirsiniz: “Soner
Yalçın kardeşimizi nasıl o listeye yazarsınız!”

Yalçın ise bu sözlere karşılık “Benim derdim değil, onların derdi. Onlara sorun. Ben aynı
yolda yürüyorum.” diyordu.

Đlginç olan Soner Yalçın ile Perinçek arasındaki yukarıdaki karşılıklı yazışmaları, Yalçın’ın
sahibi olduğu odatv’de aramaya koyuluyoruz. Ancak ilgili yazıları sitede bulmak ne mümkün.
Yalçın’a soruyoruz, cevabı ‘sitenin deposu dolduğu için arkadaşlar bazı haberleri silmişler.’
oluyor. Silinecek başka haber kalmamış gibi bu seçilmiş. Ertesi gün bakıyoruz, ‘Doğu
Perinçek, Uğur Mumcu’nun kemiklerini sızlattı!’ haberi yeniden konmuş siteye.

15 sene önce faili meçhulleri, JĐTEM’i ilk yazan olduğunu iddia eden Soner Yalçın, ortada
Ergenekon diye bir şey olmadığını düşünüyor bugün. Ergenekon’a inanmamanın kendisine
yüklediği görev anlayışı ile olsa gerek, bir yandan mahkemelik olduğu Perinçek’e dair yazılar
yazarken geçmişi de hatırlıyor sanki. ‘Bir inanmış adam: Doğu Perinçek’ yazısının giriş
cümlesinde şöyle yazıyor mesela: “Evet, çok insanın günahını almıştır. Kafasındaki
komplolara inanmış; karşı çıkanlar karşısında cellât kesilmiştir. Keza kuşkuculuğu
paranoyaya dönüştürmüştür.” Yazının tarihi 4 Nisan 2008. Yani Perinçek’in
tutuklanmasından 10 gün sonra.

Neyse, bunu da geçelim!

Artık asıl konumuza dönelim. Sağlık meslek lisesini bitiren Soner Yalçın, yazları
belediyelerde sünnetçilik yaptı. 1987’de 2000’e Doğru’da gazeteciliğe başladı. Çorumlu
hemşehrisi, zamanın MGK Genel Sekreteri, sonradan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Ahmet Çörekçi ile görüştükten sonra hayatı değişti. Zaten kendisi için Aydınlık Dergisi de,
MĐT’te bir kanadı temsil eden Mikdat Alpay’ın ekibinden olduğunu yazmıştı. Ergenekon
tutuklusu Ergun Poyraz tarzında çalıştığını iddia edenler de vardı. ‘Soner Yalçın sadece ölüler
hakkında yazar’ deniyordu. Çünkü ölülerin tekzip etme imkânları yoktu onlara göre.

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 4


Kendisi hakkında Ankara ve Aydınlık’taki çevresi ‘dezenformasyonun efendisi’
yakıştırmasını yapıyordu. Birlikte yazdıkları ve MĐT’çi Hiram Abas’ı anlatan ‘Bay Pipo’
kitabının geliri yüzünden de Doğan Yurdakul’la araları da, şimdilerde Yalçın’ın sahibi olduğu
odatv portalında beraber olsa da epey süre bozulmuştu. Onunla ilgili söylenenlerden biri de
yalan yanlış, ilgisi olmayan insanları suçluyor olmasıydı.

Hatta Vikipedi’deki Soner Yalçın maddesinin altında ‘Meşhur Maliye Nazırı Mehmed Cavid
Bey’in torunu’ bilgisi yazılıydı. Bu iddiayı Yaşar Kaya da birkaç yazısında gündeme
getirmişti. Yalçın için artık ‘Yandaş Ergenekon’ yakıştırması da yapılıyordu.

Evet, çok az bir araştırma sonucunda Hüseyin Soner Yalçın’la ilgili karşımıza çıkan ilk
bilgiler bunlardı. Bunlardan yola çıkarak bir Soner Yalçın portresi pekâlâ yapabilirdik. Ama o
zaman Soner Yalçın durumuna düşerdik. Zira Soner Yalçın, aklına ilk düşenlerle yola çıkar,
iddialarını kuvvetlendirecek delil peşinde koşmazdı. Đnternet sitesinde haberlere attığı
başlıkları ile haberlerinin çapının aynı olmaması da bunun önemli bir delili idi. Kafamızdaki
kurguya denk düşsün yeterdi. Yazıları ve kitapları için yapılan en önemli eleştiri de buydu.
Teşkilatın Đki Silahşoru, MĐT’i iyi bilen biri olan Mehmet Eymür tarafından yerden yere
vurulmuştu: “Sayısız maddi hatalar, hiçbir kanıtı olmayan isnatlar ve hayal ürünü komplo
teorileriyle dolu ‘Bay Pipo’yu ‘Türk Đstihbaratının Alternatif Tarihi’ olarak tescil ettirdikten
sonra şimdi de bir ruh hastasının anlatımlarını yakın tarihimizin perde arkasında kalmış
olayları diye Türkiye’nin tarihine mal edecek.”

Efendi 1, Efendi 2, hangi kitabını alsanız hep aynı mantıkla örülmüştü satırlar. Efendi 2’de
benim de tanıdığım, aslen Kırımlı bir hemşerimi, kuşku uyandıracak şekilde Sabataycı ilan
etmesinden biliyordum bu tarzını.

Biz hem araştırdık, hem yukarıda yer alan bazı iddiaları kendisine sorma yolunu seçtik.
Demeç vermediğini söyleyip iddiaları yalanladı. Özeli ile ilgili ise “sünnetçi” iddiasına
karşılık “Sünnetçi de olduk ya!” deyiverdi. Hâlbuki onun kitaplarında ne çok kişi Sabataycı
olmuş, ne çok kişi başka dine geçmişti; belli ki o bunların farkında değildi, ya da…

Neyse, geçelim!

Peki kimdi aslında Soner Yalçın?

Gazeteciliğe 1987’de başlayan Hüseyin Soner Yalçın, Cemile Hanım ile Mehmet Ali Bey’in
oğlu olarak 1 Ocak 1966’da Çorum’da dünyaya gelmişti. Ya da nüfus idaresine o tarihte kaydı
yapılmıştı. Annesi rahmetli Cemile Hanım’ın baba tarafı Erzincan Tercanlı idi. Mehmet Ali
Yalçın’ın geçmişi ise Horasan’a uzanıyordu. Çorum’a yerleşmişti aile. Mehmet Ali Bey’in
babası, yani Soner Yalçın’ın dedesi Beşiktaş Mevlevi Tekkesi’nden Zeynel Abidin diye bir
zatın kızı ile evlenmişti.

Cemile Hanım ev hanımı idi. Mehmet Ali Yalçın ise gıda üzerine ticaretle meşgul oldu.

Hüseyin Soner’in hayatı Çorum-Ankara-Đstanbul arasında geçti. Emekli Hava Kuvvetleri


Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Đsmail Beşikçi, Derviş Günday gibi isimlerin yetiştiği
Çorum, 12 Eylül 1980 darbesine hazırlık için, bir benzerleri Maraş ve Sivas’ta meydana
gelen/getirilen Alevi-Sünni çatışmalarının yaşandığı yerlerden biri olarak hafızalara kazındı.
Đlki 28 Mayıs 1980’de patlak veren olaylar 4 Temmuz 1980’de kanlı hadiselerle zirve yaptı.
Bu hadiselerden sonra merkezden çok sayıda aile Çorum’dan göç etmişti.

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 5


Üniversite eğitimine Ankara’da Hacettepe Üniversitesi’nde başlayan Soner Yalçın, tıp
fakültesindeki eğitimini tamamlayamadan okuldan atıldı. Sonra idari bilimler konusunda
yüksek tahsile karar verdi. Gazeteciliği sevmesine rağmen neden gazetecilik okumadığına
“Okul araçtı bizim için, amaç değil” cevabını veriyordu.

1987’de, 21 yaşında iken 2000’e Doğru’nun kapısını çaldı. Kabul gördü. Ekipte Aydınlıkçı
olmayan tek kişi olduğu vurgusunu yapıyordu. Ankara bürosunda uzun süre muhabirlik yaptı.
Perinçek, Genel Yayın Yönetmeni, Hasan Yalçın da Ankara Temsilcisi idi 1990’larda.
Derginin haber müdürü, bugün Ergenekon’da tutuksuz sanık olan Serhan Bolluk, bir başka
Ergenekon tutuklu sanığı Adnan Akfırat da özel haber müdürü idi. Ergenekon’daki bir başka
isim Hikmet Çiçek’le Ankara’da beraber çalıştı Yalçın. Ersever’in Đtirafları ve Behçet
Cantürk’ün Anıları’nı yazarken kendisine en büyük yardımı, 7 yıl beraber çalıştığı Çiçek’in
yaptığını söylüyordu. Dergide daha çok “DYP’nin gündeminde artık erken seçim yok”
tarzında sıradan siyasi, kısmen de Alevi haberleri yazan Soner Yalçın, 6 Mayıs 1990’da
Ankara Đstihbarat Şefliğine getirildi.

2000’e Doğru, o zaman Ankara Đstihbarat Şefi olan Yalçın’ın ifadesi ile 1989–93 arasında
PKK’nın propaganda yayını gibi çıktı. Derginin yayına başladığında kapak dosyaları
genellikle bugünkü gibi, her zaman işlediği konulardı: Polis, tarikat vs vs.

Derginin adı 5 Ağustos 1990’da Yüzyıl olarak değiştirildi. Ekibin, bu dönemde, Soner
Yalçın’ın da belirttiği gibi PKK’ya destek niteliğindeki yayınları dikkat çekiciydi. Bir
haberden dolayı, 4 Eylül 1990’da öldürülen eski müftü, derginin de köşe yazarlarından Turan
Dursun’un cenaze töreninden sonra Soner Yalçın ve birkaç kişi gözaltına alındı. Yalçın
burada işkence gördü. Ailesi de işin içine karıştırıldı. Bu olay, hayatındaki kırılma noktası
oldu. Ailesi ile ilgili hiçbir şey konuşmamaya orada karar verdi. Hayata bakışı değişmişti
adeta.

Yüzyıl Dergisi’nin Ankara Bürosu, ‘gizli örgüt’ suçlaması ile 5 Mart 1991’de bir defa daha
basıldı. Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Hasan Yalçın ve birkaç kişi 15 gün cezaevinde
tutuldu. Ardından dergi yine isim değiştirdi. Bu sefer Aydınlık olarak çıkmaya başladı. 1993
yılı Soner Yalçın için parladığı yıl oldu. JĐTEM elemanı Binbaşı Cem Ersever, Aydınlık’a
gelerek röportaj verince Soner Yalçın ismi gündeme geldi. Röportajın ardından Cem
Ersever’in öldürülmesi olayı daha da gizemli hâle getirdi. Yalçın, Hikmet Çiçek’in ismini göz
ardı edip Binbaşı Ersever’in Đtirafları kitabını çıkardı.

1993-94’te günlük gazete olarak çıkmaya başlayan Aydınlık’ta, Soner Yalçın’ın ismi 18
Şubat 1995 tarihindeki 400. sayıda haber araştırma müdürü olarak girdi. Ve 1995 senesinde
artık Aydınlıkçılardan ayrılma vakti gelmişti onun için. Bütün ayrılan diğerleri gibi o da bir
‘dönekti’ artık Perinçek ve arkadaşları bakımından. Gittiği yer Doğan Yurdakul’un yönetici
olduğu Siyah Beyaz Gazetesi idi. Burada fazla çalışmadı.

Ardından televizyon dönemi başladı. Ufuk Güldemir’in başında bulunduğu Show’un Ankara
bürosuna sıçradı. Güldemir, 1996’da ikinci kez Star Haber’in başına geçince, Hakan Aygün
de Yalçın’dan Đstanbul’a gelmesi için ısrarcı oldu. Ufuk Güldemir önce istemese de sonra
kabul edip Yalçın’ı haber müdürlüğüne getirdi. Sonra uzun süre Ufuk Güldemir’le beraber yol
alan Yalçın, Güldemir’le beraber Star’dan kovuldu; onunla beraber Sabah’a geçti. Yazı işleri
müdürlüğü yaptığı Sabah’tan yine Güldemir’le beraber atıldı. Güldemir dahasonra Habertürk
internet portalı ile kendi mecrasını oluşturduğunda, Soner Yalçın, kimlik değiştirerek Uğur
Đpekçi adıyla burada yazılar yazdı. Bu arada Hangi Erbakan, Mehmet Ali Birand’la The Özal,
Doğan Yurdakul’la beraber Hiram Abas’ın hayatını ele alan Bay Pipo ve Abdullah Çatlı’yı
anlattıkları Reis kitaplarını sürdü piyasaya. Teşkilatın Đki Silahşoru kitabı da Bay Pipo ve

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 6


sonrakiler kadar tartışmalı kitaplardı. Özellikle bu işleri bilenler, MĐT’i tanıyanlar bu iki
kitabı yerden yere vurdu. Derken Soner Yalçın, Sabataycılığı keşfetti! Uluç Gürkan’ın
deyimiyle, Yalçın Küçük gibi perakendeciliği bırakıp toptancı yaklaşımla aklına gelen bütün
isimleri Sabataycı yaptı. Bu kitapla vergi rekortmenleri arasına girdi. Bu sefer Efendi’leri
ikileyip Müslümanlar arasında ‘zihin’ bulandırmaya koyuldu. Otla saman birbirine karışınca
ortaya karışık bir eser çıktı! Ama kitapta adı geçenlerden hep yalanlama aldı. Bilgilerde sarih
yanlışları ortaya çıktı. Yalçın tekzip edenleri hiç dinlemedi. Ne Uluç Gürkan’ı kâle aldı, ne
Baki Tuğ’un cevabını dikkate aldı. Mehmet Şevket Eygi kendisini mahkemeye verdi. Đlk
aşamayı Eygi kazandı.

Prof. Dr. Hakan Erdem, Soner Yalçın’la aynı yayınevinden çıkan Tarih-Lenk kitabında
Yalçın’ın hatalarının bir kısmına yer verebildi, çoğunu kitap dışında bıraktı.

Zihin bulandırma iddialarına ‘Bir olgu koyuyorum ortaya’ diye cevap veren Soner Yalçın’ın,
Mikdat Alpay’ın ekibinden olduğunu ileri sürenler, Alpay’ın 2005’te MĐT Müsteşar
Yardımcılığı görevinden emekli olmasından sonra Yalçın’ın tarz değiştirdiğini savunuyordu.
Ve Yalçın’ın son kitabı, Siz Kimi Kandırıyorsunuz!’u buna örnek gösteriyordu.

Yalçın ise hayatında ne Çörekçi Paşa ile ne de Alpay’la irtibatı olduğunu iddialarını kabul
etmiyordu. Türkiye’de Efendi’yi yazdırtacak kadar bir MĐT teşkilatı yoktu ona göre.

Efendi 1 için 350 kadar kitap okumuştu, Efendi 2’de daha fazla okuduğunu anlatıyordu.

Hüseyin Soner Yalçın, bir yandan kitaplarını çıkarırken diğer yandan da CNN Türk’te
çalışmalarını sürdürdü. Oradaydım belgeselinin yanında Sağır Oda dizisini yaptı, başarılı
olamadı. Bu arada bir başka televizyoncu, Cüneyt Özdemir’le beraber CNN Türk’e 5N+1K
adlı bir programı hazırlıyordu. Özdemir’le, Proje-ct ismiyle halkla ilişkiler ve yapım şirketi de
kuran Yalçın’ın bu ortaklığı uzun sürmedi. Özdemir hisselerini Didem Yalçın’a devretti. 2007
Şubatından itibaren de Doğan Grubu’nun amiral gemisi Hürriyet’te tam sayfa görüşlerini
serdeden Soner Yalçın, evli ve bir çocuk sahibi.

Günlük konuşma dilinde, ‘o benim kültürüm’ diyerek ‘inşallah’, ‘âmin’ gibi sözcükleri
kullansa da bu onun ateist olmasını değiştirmiyordu. YÖK’e de karşı olan Yalçın, bu arada
Sabataycı, Ülkücü, herkesten tehditler aldığını söylüyordu.

Kurtlar Vadisi’nin ilk iki yıllık bölümlerinde danışmanlık yapan Soner Yalçın, dizinin
başladığı 2003 yılının 16 Ocağında kendisiyle röportaj yapan gazeteci Ufuk Şanlı’ya verdiği
cevapla sanki bugünlere de ışık tutuyordu:

“- Osman Sınav ile birlikteliğinizi sağlayan düşünceyi nasıl tanımlıyorsunuz?”

“Buna kısaca ‘ulusalcı bakış açısı’ diyebiliriz. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu hassas
dönem, sıkıntıları gören insanların bir çatı altında toplanmasını sağladı. Türkiye pazarını
korumak isteyenlerle, bu pazarı dışarıya açmak isteyenler arasında artık adı konulmuş bir
savaş yaşanıyor ve biz bu savaşta aynı taraftayız.”

Durun yahu! O tarihte daha AK Parti iktidara geleli 2,5 ay olmamıştı. Ne çabuk karar
veriyorsunuz ülkenin satıldığına! O zaman insanın, ‘ne farkınız var Ayışığı veya
Yakamozcularla, ya da ne birlikteliğiniz vardı onlarla?’ diye sorası geliyor. Sahi, Siz Kimi
Kandırıyorsunuz!

Neyse, bunu da geçelim.

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 7


Bütün bunlara rağmen beni en çok meraklandıran Gülriz Sururi’nin, Soner Yalçın için
“Mutlaka kendi kitabını da yazması gerekiyor” diyerek neyi kastettiği. Merakımı arttıran ise
Hüseyin Soner Yalçın’ın, Sururi’ye cevaben “Vallahi, ne demek istediğini ben de
bilmiyorum.” demesiydi.

CEMAL A. KALYONCU
27-07-2009 AKSĐYON

Bilinmesi Gereken Ne Varsa  www.bilginist.com Sayfa 8

You might also like